18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜSLER 29 NİSAN 1983 «Mubsin Ertuğrul» sdı benim sözcük dağarcığıma «Uyatro» sözcüğü ile birllkte girmiştir diyebilirim. Samyorum Jtl, benlm kuşağımdan olanlar için de böyledir bu. Tiyatroyu onsuz, onu tiyatrosuz düşünememişimdir. îlkokulun son suuünda bulunduğum 1927 yılında, ağabeylerimle arkadaşlarının, evlmizde, neredeyse telaşa benzer bir heyecanla «Darülbedayi'de Ertuğrul Muhsin Hamlet'i oynuyor» diye konuştuklarını hiç unutamam. Demek büyük önemde bir olay yaşanıyordu İstanbul'da. Hamlet'in konusunu bilmiyordum, ama bu önemli olay dolayısiyle, onu Shakespeare adında bir îngüiz'in yazdığmı da öğrenivermiştlm. Böylece Muhsin Ertuğrul Tlyatro Shakespeare üçlüsü, anlamını iyice çözemediğim bir masalm tadma benzer bir çekicilikle, çocukluk düşlerimı doldurmuştu. Aylardan Ramazan'dı ve Hamlet her gece oynanıyordu. Benim o zaman bildiğime göre, bir oyun sadece bir kez oynanırdı. O mevsim Hamlet'în arka arkaya yedi kez oynanmış olduğunu Jse, yıllar sonra öğrenmişimdir. Çok önemli bir sayı idi bu, tiyatromuzun geliştiğinl gösteriyordu. Ama bu gelişme, otuz yıl içinde lnamlmaz bir hıza vardı; 1959 yılmda Hamlet, gene îstanbul Şehir Tiyatrosu'nda, arka arkaya 170 kez oynand». Tiyatronun başında ise gene Muhsin Ertuğrul bulunuyordu. Talât Salt Halman'ın Kültür Bakanhğı görevlnl yürüttüğü dönemue. Muhsin Ertuğrul'a devlet madalyası verllmisti; Eski Eserler Müzesi'nde yapılan törende gtinün Başbakam Nlhat Erim, tilkemlzi ziyaret eden bîr yabancı devlet adamma tiyatromuz konusunda bllgl verlrken göğsünün övünçle kabardığını anlatmıs ve «Biıe bu zenginliği sağlayan Muhsin Ertuğrul'dur» demlşti. Gerçekten de, tiyatronun yurdumuzda yaygınlaşması sürecini Inceleyenler, bu büyük atılımm altmda onun sabırlı ve inançh istencinl bulmakta güçlük çekmeyeceklerdir. Istan bul Şehir Tiyatrolarınm çogalmasından. bölge tiyatrolan ülküsüne uzanan çizgiyi bu istenç dısında yorumlayabllmek olanaksızdj. Bu olayı, o zamanlar sadece bir nlcelik sorunu sayarak küçümsemek isteyenler yanümışlardır. Evet, Muhsin Ertuğrul, her gece yüzlerce tiyatronun perdelerl açüsın lstlyordu; ama bu, nitelik sorununun bir yana bırakılması demek fleğlldl. Sayısal çoğalma, tiyatroyu vazgeçilmez bir gerekseme durumuna getirmekle, nicellğin niteliğe dönüşmesi sürecini sağlayacaktı. Nitekim böyle oldu. Elli Bir Ölüm Yıldönümü Mallh Cevdet ANDAY yıl öncesinin, bir avuç tiyatro aşıklısmdan, bugünkü okullu oyuncu kadrolannın övünülecek zenginllğine varmamız bu nun tanıtıdır. Niteliğin boşlanması savında bulunanların bunu Muhsin Ertuğrul'a yakıştırmaları nasıl doğru olabilir ki, onun başında bulunduğu Ferah Tiyatrosunu (192425), tiyatro tarihçilerimiz «tiyatro Urihimizin en parlak ve dügenli caüşmalarından birU olarak göstermekte blrliktlrler. Tiyatro gibl bir topluluk sanatında eleman sorununu küçümsemek elbette yanlış. olur. Yetenekslz, düzensiz, savsak bir oyuncunun btitün bir toplu çalıgmayı çıkmaza sokacağını düşünmekte haklıyızdır. Ama Muhsin Ertuğrul gibl ldealist bir tlyatro adamram bakıs açısından durum hlç de bunca basit değildir. Muhsin Ertuğrul, koşullarm ona sağladığı olanaklar ne denli elverişsiz olursa olsun, ellndekl ile, elinden gelenin en lyislni yapmayı ilke edinmlstl. Çünkü onun lçln tiyatro sadece bir gösterim değil, bir okul du da. Hevesli, eğitlm kaynağı ne olursa olsun, hem oynayacak, hem yetijecektir. «Önce tiyatro okulu, sonra tlyatro» anlayısı geçerli olsaydı, bugün tiyatromuz emekleme durumunda bulunacaktu Unutmamak gerekir ki, her uğraşıda okul, eyleraden sonra gelir. Hele Insanm tçgüdüsel bir etklnliğl sayılan oyun sanatı için haydi haydi böyledir bu. Yoksa bütun dünya için bir tiyatro tarihinden sözedilmesi olanağı kalmazdı. Mubsin Ertuğrul kimlerlfi çalıştı, nasıl çalışabüdi, nasıl dayanabilai? Bu sorun beni hep düşündürmüştür, Bir konuşmamızda bunu kendislne açtığımda, hiç unutmam, söyle demiştl: «Ben insandan umut kesmem.» Buraya dek söylediklerimden, onun okula karşı olduğu sonucunun cıkarılması yanhş olur kuskusuz. Darülbedayl içinde ilk tiyatro okulunun ftçılmasını sağlayanların başındadır Muhsin Ertuğrul. Bu okul yaşatılamadı. Ama bu yüzden tiyatro kapatılacak değlldl. Hep yagatılması gereken bir kurumdu tiyatro. Başka bir deyişle, tiyatrosuz bir toplumun, kendl büincine varması olanaksızdı. Dahası, uluslaşma sürecine girmlş toplumlarda başlıca birlestiricilerden blrl olma görevinl ytikleniyordu. DU, âdetler, yaşama biçimleri ve amaçları onda buluyordu en uyandırıcı anlatımım. Bizim tarihimizde tiyatroya verilen önemln Tanzimat'la başlaması da bunu gösterir. Eğlenmek için değil, büinçlenmek içindi tiyatro. Ama bunun anlaşılması elbette kolay olmayacaktı. Kahramanlar gerekliydi. tşte Muhsin Ertuğrul, tiyatronun ciddiye alınmasını, savaşarak sağlayan bir kahramandır. Böyle serdengeçti kişiler olmadan, bir gerçeğto toplumca bemmsenmesl düşünülemez. Onların dirençleri, sabırları, inatları boşa gitmez; bir gün 1deallerlnln görkemli anıtları olarak yüeelirler. Muhsin Ertuğrul, sadece oynamakla, sadece sahnelemekle, sadece tiyatro ve tlyatro okulu açmakla kalmadı; tiyatroda nasıl oturulacağım, nasıl oyun seyredileceğlni halka öğretmek İçin de didindi; yazılar, kitaplar yaymladı. Tiyatroda fındık fıstık yenmeyecek, gazoz içilmeyecekti artık. Sonraları bu yüzden ona çatıldığmı görünce, güleyim rai, ağlıyayım mı, bilememişimdlr. Bir çağdaş uygarlık kurumu olarak tiyatroya gbsterilmesi gereken saygmın yolunu yordamını göstermek, neden bu sanatı halktan uzaklaştırmaK olsundu! Muhsin Ertuğrul, halka gıtmenin, ancak halkın düzeyini yükseltmekle gerçek leşebüeceğini çok lyi anlamış, yaman bir devrimciydi. Tiyatroyu çağdaş anlamı ile benlmsetmek lstiyordu. Bu anlamda Karagöz, Ortaoyunu tiyatro sayılamazdr, öyle İse, bunların töreleri de başka başkaydı. Atatürk, esklden yalmzca erkeklerin oturduğu yemek masalarında kadmlara da yer vermekle, geleneklerimize, demek ki halka karşı gelmiş olmuyor muydu? Oysa çağdaş yaşamın çok doğal bir ögeslydl bu birliktelik ve elbet konuşma ve davranış alışkanlıklarımızda yeni bir egitiml gerekli kılıyordu. Bunun gibl, Karagöz ve Ortaoyunu seyircisiyle. tiyatro seyircisl arasında bir ayırt olacaktı. Haldun Taner ve Şaktr Eczacıbaçı ile yaptığı uzun bir konuşmada, Muhsin Ertuğrul, çocukluğunda babası İle gittiği Karagöns ve Ortaoyunu gösterlmlerinden hiç hoglanmadığım, Mınakyan'ı bunlara yeğlediğini anlatır. Dahası, tiyatronun her türüntt gbrmüş, tanımış olan bu sanatçımız. Japon tlyatrosunda heyecan landığını, ama sonra oaunla ilgllenmedlğini de 8öylemiştlr. Batı tlyatrosuydu onun ardına düştüğü. Kim Isterse eleştirsin bunu; ama neden Karagöz'le Ortaoyunundan kaynaklanan bir tiyatro kurmadı blçimindekl eleştirl, her şeyln ondan beklendlği anlamma gelir ancak. Oysa böyle bir tiyatroyu gerçekleştirmek yolu herkese açıktır. Amacını açıkça çizmiş, o amaca hep bağlı kalmış bir kislyi eleştirmek için hiç de yeterli bir neden değildir bu. Tanzimat'la başlayan Batılılaşma sürecl, Atatürk'te en bilinçli anlaUmmı bulur. Çünkü ümmet toplumundan ulus toplumuna geçılmiştir artık ve «Toplumumuzu çağdaş uysarlığın üstüne çıkaracağız» sözü, bundan ötürü yerli yerindedir. Uygarlığın en beiirgin göstergesı olan tiyatroya baktığımızda, ona vurgun olan Muhsin Ertuğrul'un yaşam savaşını çok iyi değerlendirebillyoruz: Uygar dünyadan bir ulusuz, tiyatro bizîm» dir ve biz tiyatroyu kendimiz yazarak, kendimiz oynayarak uygarlığa katkıda bulunabillriz. Hangi alanda bundan vazgeçeblliriz kü. Muhsin Ertuğrul, Atatürk devrimlerinin bulduğu en sağlam temellerden biriydi. Kadın özgürlüğü konusunda ilk savasım tiyatroda kazanılmadı mı? Muhsin' in başında bulunduğu ttyatrolar, yerliyabancı, her anlayıştaki oyuna kapılarını açmadı mı? Bugün oyunu ile, oyuncusu ile dünyaya açılmış, uygarlık düzeyinde yerini almıs bir tiyatromuz varsa, biza bu mutluluğu sağlayan Muhsin Ertuğrul'u nasıl unutabilirız? Ertuğrul Muhsm, tanıdığım insanlann en uygar olanlarmdan biriydi. Bunun nedenleri üzerinde çok düsünmüşümdür. Bence uygar olma, bjr kahtıra işi değil, bir çaba ürünüdür ve bu çaba yalmzca yaşama blçimindeki bir yeğlemeği değil, uğraşılarımızm gerçek adamı olmayı da içerir. Muhsin Ertuğrul'un kişiliğini yapan, tiyatroyu yalmzca sevmesi değil, bllmesi, derinliğine bilmesl idi. Öyle ki, bu bilme, onu tiyatronun alanmdan öte, bir düşünür kıldı. Düşünürlük, kendi başma bir iş degildir, belli bir uğraşıdan. bir eylemden, bir savaşımdan kaynaklanır. Tiyatro oynamamn ve seyretmenln töresine bunca düskünlüğü, Muhsin'i elbette yaşamın ve toplumun tüm sorunlarına götürecekti. Öyle de oldu. Ona duyduğumuz saygı. bu aşmayı kendi kişlliğinde başarmasındandır. Bugün tiyatro sanatçılarımız toplumda saygı görüyorlarsa. diyeceğiro kl, Muhsin'in saygmlığındandır bu. Robotlar Çağı? Üretim sürecinin belirll aşamalarmda işçl yerine robot kullanılması çağını yasıyoruz. Kimi aydının kafasında bu yeni oluşum kargaşa ve kuşku yaratmaktadır. Öyle ya, bir yeni dünya düşünün ki, artık ışciye gereksinme kalmıyacaktır; bir fabrıka düşleyin ki, içinde canlı yaratık çalışmıyor; traktörü, otomobill. kamyonu üreten robotlardır. Bu fabrikada artık patron işçi ilişkisi yok; ne toplu sözleşme, ne grev sözkonusudur; ücret kavgaları tarihın yapraklan arasında soimuştur. Peki, bu durumda emek sermaye çelişkisi ne olacftk? Bu çelişkl üstüne oturtulan kuramlar aşılmayacak mı? Sömürü edebiyatı geçmlşin kitaplığım süslemiyecek mi? + Sanayileşmemiş bir toplumda ve milyonlarca işsizin ortahkta dolaştığı bir ülkede bu gıbi konulann tartışılması belki aykın gorUneblllr; ama değildir. tletiçim ağmın yoğunlasması bütün dtinyayı içlçe yaşamaya zorluyor; feodalite. kapitalizm sosyalizm gostergelen ülkelerde birbınnc dolanıp sarmallaşıyor. En geri ülkelerin ordulannda bilgisayarlı silahları kullanma hevesleri boy atarken, çağımı/ı bütünüyla kapsayan blr yaklaşımla geleceği dü . şünmek kaçınılmaz oluyor. Peki, gelecek nasıl olacak? Blçimsel mantığın düşlemlerine kendimlzi kaptırırsak, geleceği şöyle tasarlayabilirjz: Fabrikalarda milyonlarca robot çalışıyor; fabrika sahiplerînin hiçbir derdi kalmamış: üretimi hızlandırıp yavaslatmak blrer düğmeye basmakla olasıdır. Ama bu arada halk yığınlan ne yapıyor? Sokakları dolduran insanlar nasıl yaşayacak? Pabrikalarda sermaye sahibmln emlrlerine göre çalışan robotların ürettikleri mallar kimlere satüacak? Robotlar dünyasında işsizükten komaya giren halk yığınlan bu gelişimi sessız ve boynu egik izliyecekler mi? Yoksa robotların çalıştıği dünyadan paylarını isteyecekler mi? Ya bu yığınlar fabrikalara ortak olmak eğılımine kendüerinl kaptınrlarsa? Robotlar da fabrıkalardakl makU nelerin birer parçası ya uzantısı değil midlr? Daha doğrusu robotlar da birer makıneden başka nedir? • Sanayide yeni gelişmeler. emek sermaye llişkisinin ozüne değgin bir değişimi gündeme getirmlyor; ama, toplumsai sorunlann yeni aşamalarını hayata yansıtıyor. Nitekim robot çağına girmiş bulunan Japonya"da sendikacılar işçi işveren ilişkllerlnl robotlu üretim dünyasımn gerçeklerine göre değerlendırmeye başlamışlardır. 1580'de Danzig'de altı parça kumagı birden dokuyan makinayı icat eden kişi, Belediye Baş» kanmın emriyle boğdurulmuş. Çünkü bu maklnenln bir sürü işçiyi ve sonuçta aileyl işsiz bırakacağmdan korkulmuş; yeni buluşun kullanılmasına 1765'te resmi izln çıkarılabilmiş. 1580 ile 1705 arasında yaklaşık 200 yıl var. Baskı makinesi de Türkiye'ye yuvarlak hesap 250 yıl sonra girebllmlştir. Bilim ve teknolo]ide her yeni adımm zorla ve gecikerek yürürlüğe glrmesl, kuruhı düzeni korumaya çalışan tutucuları direnlse Itmesl doğaldır. Robotların endüstrl üretimine girmeal de korkulara, kuskulara. yanılgılara yol açacaktır. Ama yasa değlşmiyecektlr. Yasa nedlr? Geçmlgten geleceğe doğru lnsanlık değlşlmlne baktığıroızda toplumsai Ulşkilerin «daha az sömürUye ve daha çok özgürlüge» doğru dönü;tügüaü görttyoruz; bllim ve teknolojinln llerlemesl bu yasanın hizlanmasmı pompalamıştır. Gelecegin dünyasında robotlanyla birlikte flldlçi kulesitlde yalnızlaşan patronlar görmek aptallıktır, Patronlar da, robotlar da üretim ilişkllerlnin yasalarma bağlıdırlar ve o yasalardan batımaızlaşmaları olanaksızdır. £V£T OKTAY AKBAL Sevgiyle Yaklasun (saglık Pazta kitoları atmanın tam zamanı Agzımızia degil akiımızia besienelim b*elenmenln SzeUlklerl var mıdır? Elbette vardır. önce, kifiin alınan fazla kilolan vernaenln. sırasıdır. Kışın neden kilo aundığını düşünelim. Boğuk mevsimlerde daha fazla kalorl alma gereğl doğar. Bu gerek, insa nı unlulara, şekerlllere ybneltlr. Dikkat edersek, kışın unlu yiyecekleri, seker lilerl daha fazla yediğimizi anlanz. Sebze çeşitlert de kışm azalır. Yememize içmemize de fazla özen göstermezsek, kış aylarmda birkaç kilo ahrız. îste, bize hlç de gereğl olmayan bu kilolan atmanın zamanıdır. llkyaz'da beslenmenin blr özelliği de, sebzelerin bollaşmasıyla llgllidir. Sebze çeşitlerl llkyaz'da artar. Bundan yararl&nmanın da zamanıdır. Fazla kilolan nasıl ve relim? Burada sözüntt ettlğim, kışm alınan birkaç kilo îazlahktır. Çok fazla kl loyu azaltmak için yapılacak «zayıflama rejiml» için de ilkyaz uygun blr zaman dır, ama, onu daha ayrıntılı açıklamak gerekir. Birkaç kilo tazlamızı ise daha basit bir uygulama İle verebillrlz. Unîulan azaltalun. En başta «ekmegi» azaltahm. Her «ğünde bir ya da iki orta diltaı ekmek yeterlidir. Yemeklerimlzden makarnayı, pilâvı, böreklerl kaldırahm. Şekerll yiyecekleri azaltalım. Hamur tatlılarını hlç yemeyellm. Arasıra stltlü tatlılarla yetlnellm. Yağı azaltahm. Etl, balığt, tavugu ızgara ya da haşlama yapalım. Yemekle rimize az yağ koyalım. Seb zelerl ya haşlama, ya da az yağlı pisirelim, Hayvansal proteinll beslnlerl İse azaltmayahm. Etleri ızgara ya da haşlama yiyelim. Bahk çesitleri çoğaldı. Balığın pahahsıyla ucuzu arasında besin de ğerlerl bakımmdan çok fark yoktur. îlle de «iyi ba lık» yiyeceglz diye, kendimizi bu hayvansal protein kaynağmdan yoksun bırak mayahm. Ucuz ve bol oahkları sık sık yiyelim. Izga rasını, haşlamasım, buğula masım yegleyeUm. Sütü eksik etmeyellm. Be yaz peynir, yoğurt gibl süt tirünlerinl bol bol ytyeblllrlz. Beyaz peynirln tuzunu çıkartmayı unutmayalım. Yumurtadan yararlanalım. Çocuklar için, gelişme çağmdaki gençler lçln yu murta önemll blr besin kay nağıdır Yaşlıhkta yumurta yı azaltacagız. Yeşillikleri bol yiyelim. yöneten ErdalATABEK y Sevgiyla yaklaşmak... Kiçi, sovgiys, savmeye »çık olmalı önce... Yaratıhstan böyle olmah... SOBra da sanatı, yazını önemli bir değer bellemeU. O za.man, o kişinin yazdıklannda lyl nîyetlerjn, yalıa düçuncelorin. katışıksız beg«nllerin varhğuu duyarsıruz. Şu yazara, bu şaire yaklaşımında blr arka niyet bulamaz, ona daha çok inanır, daha çok bağlanırsmız. Doğan Hızlan'm kitaplannı, «Yozılı Hi$kiler'l9 'Cünlerde Kalan'ı okurken bunlan düşündüm. Hızlan. sevgiye açık bir eleştirmeci... Kimse için kötü şey yazmıyor. İlkin 'kötülük' diy© bir şey düşüjımüyor. Hangi yazarm, şairin yapıtım tamtsa, onda bir değer. bir önemli yan buluyor. Bulmadığı yapıöardan hiç söz etmiyor. Yanlış anlaşılmasın, Hızlan kupkuru bir Övgücü degildir, tam tersine sanata, yazına, saygılıdır. ama 'gerçek' bir sanat, yazın değeri tasıyanlara... Sanat, yazın dışı yapıtları, klşileri s6z konusu bîle etmez. Kötüye, çirkine 'kötü' ve 'çirkin' damgasını vurmak gerekmez de ondan... 'Yazüı İlişkiler'de Yahya Kemal Beyath, Karaosmanoğlu'ndan, Hilmi Yavuz'a, Selim îleri'ye dek 34 yazar ve şair üzerine yazılmış tanıtıcı. çözümleyici kısa ve özlü denemelerini buluyoruz. Bir bakıma 'antoloji' gibi... Bir sanatçıya, bir yapıta nasıl bakılır, nasıl yaklaşılır, bir yapıtın 6zu, bir sanatçmın niteliği kısacık bir yazıda okurlara nasıl anlatılır? Bunlan 'Yazılı tli^küer'dB buluyoruz. Bu kilap ylrminci yüzyıl yazımmızın ünlü ustalannı tanımak, anlamak isteyenler özelliklo öğrenciler için yararlı bir el kitabı... 'Günlerde Katon'da da 'çağdaş yazınımız' üzorine yazılmış kısa ve özlü 'notlar'ı buluyoruz. Hızlan, bunlara 'dipnotları' demiş. Oysa bu yazılar da önceki kitaptakiler kadar yoğun ve yararh bilgilerl sunuyor okurlara... "Günlerde Kalan* yazılar, yin» kitaplar ve yazarlar... Doğan Hızlan'm son yıllarda daha çok «Cumhuriyet»te ve beışka yerlerde yayınladığı yazılar kitap halinde bir araya getirilince başka bir tad, bir değer kazanmış. Hızlan 'Deneme' türü konusunda şöyle yazıyor: •Nedir 'deneme?' Ortaöğrenim edeblyat httaplarından. edebiyat ansiklopedilerine kadar her yerde değişik tanımlara rastlarsmız. Bu tanım zenginliğı, oynı zamanda harmaşıhhğı denemenin özünden geliyor. Deneme deyip de beüi bir tanımm göl gesine sığınmak olası mı? Edebi deneme var. felsefi deneme var... Deneme sözü, çoğu zaman bir dü fünce zenginliğini içeriyor, kimi aaman da düfünce savrukluğunu... Bazılanna göre deneme hep afelm denetimi altındadır, bazılanna göre de denetim kabul etmez bir türdür deneme. Denemedeki duyarhk tadım hiç düşündünuz mü? Düşünceler yumağına yumuşakhh veren, onun tadıru sağlayan, duyarlıh olmasın sakm?» Doğan Hızlan, eleştiri ile denemeyi bbleştirir. Sözü hiç uzatmaz, karmaşıklığa hiç sapmaz, yalın bir anlatımla düşüncesini söyler. Okuduğu kitabı, ele aldığı yazan, en duyarlı yanlan ile tanıtır. Kendi d© tanır... Zaten 'duyarUhlı' denemenin etkisi de burdan gelir, denemeci o yazar, o yapıt üzerine düşünmektedir. önce kendisi için, sonra da okurları adına... Hızlan'm sevdiği şairlerin başında Behçet Necatigil geUyor. 'Yazıh İlişkiler'do ve 'Günlerds Kalan'da. en çok Necatigil üzerinde durmuş. Necatigü'i "Kalabahğın içindeki yalnız adam' ve Tedirgmliğe teyellenmiş bir joir" olarak tanımladığı yazılarmda Hızlan şoyle yazıyor yitirdiğimiz büyük şair için: 'Parlak, sizi ilk anda çarpacah şiirler befelemeyin Necatigil'den. Esfei kapüardan girilen pörkemli bir yopıttır o. Tadım duymak için verdiğiniz emefe oramnda kabullenir dünyasına. Çağdaş bir klasiğin soyluluğu, eağlamhğı. ama güçlüğu vordır.» Doğan Hızlan'ı 1960'tan bu yana tanınm, yazdıklarmı okurum. Çeyrek yüzyıl boyunca Hızlan'ı hep aynı kişilikle gördüm: tnsanlara ve yapıtlara 'sevgî Ue1 bakan, onlara iyilik, dostluk duygusuyle yaldaşan bir yazar... Yazdıkları ile kişiliği bu açılardan bir butünlük gösteriyor. Sanırım 'Yo»U llişkilef ve 'Günlerde Kalan' da yer alan yazılann güncelliğini koruması, yeni bir tadla okunmasınm nedeni de bu... Olabildiğince c« y lim. Balataların bol zamanı, görece ucuz zamanı, da ha da ucuzlayacak. Yemek lerimizl salatasız bırakmayalım. Salatalan sofranm süsü saymayahm. Çok değerli beslnler oiaufeunu bilerek yiyelim. îçte size, tartısız, gramsız birkaç kilo lazlalıgımızı atmanm basit reçetesl. Uygun besinler alalım. Aç kalmayalun. Gerekslz kalorl almayalım. Aynı parayla daha iyi beslenmeyl bllelim. Et pahahysa balık, yumurta, domates pahahy sa yeşil salata benzer besin lerdir. önemll olan, besin değerlerlnl bllmemlzdlr. Ağzımızla değil, aklranala beslenellm. Taze fasulye, pırasa, up& nak. kabak, bakla, patlıcan gibl sebzeler haşlanarak öylece, ya da az yagU yemeklerl yapılarak yeneblUr. Besln değerterinl ayn ay n vermeye stadt gerek yok. Ancak, hepsi de çok defter 11 beslnlerdir. Kuralı ylneleyelim: OlabUdl|lnce çlğ. olmuyorsa suda haslayarak, ya da az yağh yemek olarak yiyelto. Sebzelerin haşlama suyu nu atmayalım. Suda erlyen vitamlnler bu suya geçer. Tatlı rerekslnmeınM nasıl karsılayahm? Hamur tatlılarından uzak kalmamız gereğinden söz etmlştlk. Nedenleri açık. Hamur tatlılarmda un Basit recete Şekerli yiyecekleri azaltalıtn. Hamur tathlanm hiç yemeyelim. Arasıra sütlü tatlılarla yetinelim. Unluları azaltahm. En başta ekmeği azaltahm. Uygun besinler alalım. Aç kalraayahm. Aym pa. rayla daha iyi beslenmeyi bilelim. Yemeklerhnizi salatasız bırakmayahm. Salatala. n soframn süsü saymayahm. Çok değerli besin. ler olduğunu büerek yiyeüin. Sebzelerin beslenmemlzdeki önemi nedir? Sebzelerin kalorisl azdır. Buna karşıhk çeşltli vl tamin değerleri taşırlar. Çeşitli maden değerleri taşırlar. Ayrıca, içlerindekl sellülozla, kitlesiyle barsaklarm çahşmasına yardımcı olurlar. Havuç, semizota, karnıbahar, lahana çiğ olarak ye nebilir. Semlzotuna yoğurt konarak, karmbahar, lahanaya llmon ve çok az yag konarak salata gibi yenebilir. Yeşll salata, yesll soğan. yeşll biber. domates, salata lık çlğ yenh". Marul çiğ ye nen, bu dönemde çok bulunan blr sebzedlr. var, yağ var, şeker var. Bun larm bize gereği yok. Tath gereksinmemlz için meyvalar bol, çeşitli, glderek ucuzluyor. Her mevsimde bulunan «elma» çok iyi blr meyva. Her yaşın beslenmesi aynı değil ama? Elbette değil. Ancak, beslenmenin temel ilkeleri değlşmez. Bu ilkeleri özetleyelto: • Günlük harcamayı karşılayacak kalorl. • Günlük yeterU miktarda protein • Günlük yeterlf miktarda vitamln, madenler. Şişmanlığı ve zayıflığı ftzel durumlar dışmdaalınan ve harcanan kaıori dengesiyle açıklıyoruz. Şl«manhk; harcadığımız kalorlden daha fazlasını aldıgımız zaman, vücudurauzda birlken yağlardan kaynaklanmaktadır. Zayıflık da: harcadığımız kalorlden daha azını aldığımız zaman, vücut yağmın ertaesldlr. Aldığımız ve harcadtğımız kalorilerln denkllğl ise, vücut ağırlığımızı değismeden korur. Çeşitli çalısma blçlmlerlne göre harcadığımız kalo rl değişir. Bu bakımdan doğru blr kalorl dengesl, yaptığımız ige göre hesaplanmahdır. Çocuklarm, yetişmekte olan gençlerln hem enerjlle rinl, hem de gelişmelerinl karşılayan kalorlye, hayvansal proteine, vitaminlere, madenlere gereksinmeleri vardır. Süt, yumurta. etler, beyaz peynir, Eebzeler, meyvalar yamnda çocukların ve gençlerln kalori gerekslnmesl un, yağ, şekerlerle karşılanmalıdır. Ancak, ilerl yaşlardakl şlşmanlığm çocuklukta, gençlikte başladığuu unutmamak gerekir. Çalışan yetlşkinler, çalışmalan için gereken kalo riyl almaluhrlar. Yaş llerledlkçe kalorl gerekslnmesi azalır. 'ünlular, yağlar, şekerliler azaltılma lıdır. Akşam yemekleri hafif tutulmalıdır. Hayvansal yağlar azaltılmalıdır. Kızartmalar yerini ızgaralara, haşlamalara burakmalıdır. Yumurta azaltılmalıdır. Sakatat iç organ etlerl yenmemelldlr. Daha çok sebze, daha çok meyva yenmelldir. Hayvansal proteinler; sütten, beyaz peynlrden, yağsız etlerden almmalıdır. ira, milli maçta galibiyettir. DtLKO SEKRETER ARIYOR TEL.: 72 21 44 İ L A N ÎSTANBUL YEDİNCÎ ASLtYE HAKIMÜG1NDEN HUKUK tŞÇİ ARANÎYOR OVEBLOKÇU ve Acemi Kızlar alınacak Tel.: 27 82 22 Dosyo No: 952/259 Tasfiye memurları, l Atilla Okkir, 2 Veysel Yüksel. Tasfiye halinde Kentdoku Planlama v© Yatıraa Anonim Şirketi tasfiye memurları. Büyükdere Cad. Yeniyol Sokak. Yıldırım îş Ham No: ı, Kat 4'de mukim. Davacı FENKOOP. S.S. Fen Fakültesi Mensup lan Yapı Kooperatifi tarafından davalı tasfiye halindeki Kentdoku Planlama ve Yatmm Ltd. Şti. aleyhine açılan, 2.7.1980 gunlu sözleşme hükümlerine göre davalı şirkete ödenmiş bulunan 1.000 000 TL. nin aktin hukümsüzlüğü nedeniyle faizivle birlikte tahsiü talebiyle açılan dava sırasında, d> vah şirketin tasfiye memurlannın adreslerinin meçhul bulunduğu zabıta tahkikatı münti recatından anlaşıldığından dava dilekçesi özeti ile duruşma gününün gazete ile aiı geçenlere tebliğine karar verilerek duruşma 27.5.1983 gunü saat 9 40'a bırakılmıştır. Davalı şirket tasfiye memurlannın duruşma günü ve saatinde bizzat hazır bulunmaları aksi takdirde gıyap karannm da ilânen tobliğine karar verileceği dava c lekçesi ve duruşma gününün tebliği yerine kaim olmak üzere ilân olunur. (Basm: 4510)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle