Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
.;'.„ fı 1 NİSAN 1983 KÜ LTÜ RYASAM Cumhurİyet 5 DORSAY seçem çoeuğun ö TENEKE TRAMPET (Die Blechtrommel / Le Tambo. ur) / Yönetmen: Volkeı Schlöndorff / Oyuncula;. David Bennett, Mario Adorf, Angela VVinhler, Danıel Olbrychshi, Charles Aznavour, Kaîharina Tahlbach, AndĞa Ferreoi / Alman Fransız Yugoslav Polon. ya ortak yapımı (Emek, İn~ ci). at/areth ailesinin küçük Oscar'ı 3 yaşma bastığı gün, yaşına gö»re inanılmaz bir açıkseçilzîikle gözlediği büyülderin yoziaşmış dünyasma olabıldığince geç katılrnak ıçin «biiyümeraeyd» karar verir. 1920'lerin Danzig'inde, Alman, Polonya ve «Kaçube» cienen azınlığm ge çici bir uyum içiııde birlikie yaşayıp gittiği bu yoksul kentte, anası ve hangisinin gerçek babası olduğunu bilmediği iki erkek arasında., îıer şeyi gözle yerek ve yargılayarak büyüyen bu garip çocuk, yıllar boyu hiç bir fiziksel gelişnıe göstermeye cek, hep «çoeuk» kalacakcır. A raa çevresmdeki dünya hızîa de ğişmektedir: Küçük Oscar, Na zizmin yükselişine, Yahudi kıyımma, savaşsn ılk silah afışîanna, yakmlannın birer ikişer ÖJümüne tanık olacaktır. Çevresine ve dünyaya yalnız bü yümeyi reddetmesiyie değil, tüm carn eşyayı kınpdöken tız çığlığıyla da karşı koyacaktır Oscar... GözJem, başkaldm ve saldmyÎH koşut olarak bir öîçüae koruduğu «saf?ı»ı» üe çağmı aşıp giderken, giinün foirin ds artiK yeniden «büyünıcsî» gerefct.iğine Rarar %ereeektir. Çağ, insanh»m en büyük traje disini yaratmış, en büyük sava şı, en büyük kitlesel kıyımlan gervakleşt.irmis, inssnoğlu yaşananlardan ola ki gereidi deneyimi kasanım^tır. Oscar, ar tık yeniden büyüyeWlir, beclenini de «ak>! yarçı»na uydurmaya ba.şiıyabilir... gereksiz yere öîdürülmesi, Ys hudi Marku,s*un (Charles Aznavour) «lnîîharı» gibi etkilı ba^ı sahnelere karşm, fiimin geneî yapisı içinde giime gidiyor. Sü rekli olarak gerçekçiliklc gerçeküstücülük, belgesel canlasndınnayla simgeciîik, poîitik eIeştiriyle kaba saba gülmece arasmda gidip gelen iiînuten, bizce, sonuç olarak, seyirli'c özelliklerinin altı çizilmiş, popüler / ticari olmasma çaba Kösteriimiş, fjKia ana kaynağıyla (romania) ilişkisi en iiit düzeye indirgenıniş bir yapıt kalıyor. Amaçladığı geniş tarih sel / poîitik fveskten eok, alabildiğine özel bir öurumu arıîa.tan, ilginç anekdotlar. çarpıri ve parîaic böîümler k;eren bir film... Gerçek anlamîarıyîa sovaşı, Nazizmin yükseüş ve c;<.ilcüşünü ve benzer önemli konıı ları, olaylan ve bunlann olıışum mekanizmalannı pek aramaraaic kaydıyla «Teneke Tram ]ict» kuşkusuz izlenmesi gereken, çeşitli Özellikleriyle dikkati çeken, alışümamış, özgün bir yapıt... Darı Dünya amşma, Meclisi'nde üyelere ve çahşan memurlara mal blldirimîert dağıtıldı. üyeler ve memuriar ellerinde mal bildirimi, doldurmak için çabalıyorlardı. Bildirim oldukça geniş ayvîRtıları îçeriyordu. Msrnurlar kendi araîarmda espri yapıyorlardı. Onîara görc, bakkala, kasaba, manava, ma nifaturacıya olan borçlar da bildirime kaydedilmeliydi. Ba sırada basın bürosuna Danışma Meclisi üyesi Bekir Tunsy geîdi. Memurlarm ellerinde ki mal bildirimlerinî gö rünce kendisinin bîldirîme şu satırları yazdîğmı söyledir «Benim darı dünyada Ne malım var ne mül~ küm, Kimseyi îfcya ettııez Bana gelecek öîünı.» er ücreti.. enttekl turistik otellerden blrinde düzenieen geceye katılmak için gelen genç adarn üzerinden çıkardığı paltosunu vestiyer göreviisine u^atır... Müşterisi karşısmda «hoşgeldiniz efendim» diyerek ayağa kalkan. vestiyer görevlisi, paltoyu aSır almaz sorar, «ücreti peşin ödemeyi düşünüyor musunuz?» «Oaha sonra» diyerek arkasım dönen genç adamm ornuzuna yapışan vestiyer görevîisi, ille ticreti pegin aünak ister. Bu duruma oldukça sînlrlenen genç adam böyle bir şeyle ilk defa karşılaştığım bejirtjr ve cebmden çıkardığı bin lirayı vestiyer göreviisine uzatır. «Bu yaptığmız çok ayıp, vestiyerde peşîn para almdı&ınt îlk kez burada görüyornm.» «ifakhsını?. efendim.» «Buyrun bakalııu şu bin liradan alın.» «Maaîesef efendim bozukhık yok.» «Xe yapalun bende de yok.» «Lütfen bozdurun vestiyer ücreti yalmzea 50 lîradır.» «Kardeşîm çıkarken paltomu aldığımda verlrim. Burada bırakıp gidecek değilim ya.» «Efendim burada kural böyle, peşfn ödemenfz ge rekiyor.» Yakîaşık 30 dakîkadır tartıştığı vestiyer görevîisine sinirîenen genç adam. «Siz şu paîtomu verin elimde taşıyacagıiM.» «Derhal nasıl isterseniz beyefendi» diyen vestiyer görevlisi askıdan çıkardığı paltoyu genç adarna uzatır ve hemen ardmdan ekler. «Buyurunuz, 50 lira vestiyer ücreti rica edeyim...» CÜCE DEĞtL ÇOCUK «Tcceke Trampet»!n küçiik kahramanı, büyihnek istemeyen Oscar. Yönetmen Schlöndorff, bu rol için daha önce bir cüeeyi oynatmayı düşündü, ama sonra çok yetenekli bir çocu£u (David Benneti) oynatmayı seetL. romanın çağından geniş bîr pa norama yansıtmayı amaçîayan nitelikleriyle ne denli büyük bir pıcdüksiyona, ne denli 11zun ve zer.gin bir filme yoî açabileceği de tahmin edilebilir. îan çîlgrmlıklan ve trajedileriy le karşı fcarşıya geldiğinde yine de son derece saftir, temizdır. Grass'm romanına teınel yaptı ğı ilgi çekicî sfçim, yani yüzyı îımızm bu en çarpıcı dönemine sıradısî, giderek gerçekdışı bir yaratık aracılığıyîa ayna tutma düşüncesî, filmde, olajn görsel olarak kabul ettirmenin giiçlüklerine karşm inandırıcı biçirnde gerçekleşiyor. ca bunJaTin ve daha birçok bölümün filmin yapisı içinde olsun, kendi başına olsun içerdiği çeşitli simgelerden ve filmin zengin allegorik yapısmdan da, daha uzun bir yazıda sös edilebilir, bu simgeler yeıii yerine oturtulabilir.. «Cüce» yerine «Çocuk» Volker Schlöndorff, kendinden önceki bir çok yapırncı vs yönetmeni ürkütrnüş clan bu projeye yaklaşırken, yanına al dığı senaryo yazariarı ,!e<ınCU ucle Carriere, t'ransz Seiîz ve d? Günther Grass'm kendısiyle birlikte romanı akıllı biçimde «ayıkianıayı» ve sinemasal boyutlara ındirgemeyi başarmış Oscar rolünde öncelen herkesin düşündüğü biçirnde bir «cüce» değıl, bir «çocuk» (iıenı de son derece yetenekli bir çocuk ) oynatmayı seçrrüş olması önemli. Bu seçim bile, tek ba şma, filnıin ÖZÜJIÜ, bildirisini biçirnlendinyor. Çünkü «çağ?. nın tanığı» Oscar'ın bir «cüc**» değil, «büyümeyen bir çocuk», olarak sunuiması, Schlöndorfr* un kendi deyimiylö «bir d«Jnemin kurlutamadığj çocnkluğu ve çocukluk hastaliklanru» siıiî gsliyor. Osi^ar, gerçek anlamda çocuk olamadıği gibi, «beb^k» bile olamamıştır, «dojjrnajTi» bile, dışarrîa gözünü alan bir parlakhk nedeniyle ken disi «karar vermişiir.» Ami Oscar'ın akildışı «bîlînçHli.çi» ve n\asumîukdışı kişiliği, döne min ve çevrenin birbiri üstüne akıl almaz bir tempoyla yığı Fellini etkisi ve bozuîan denge Ne var ki bu tür sahnelerîn birer birer ele alındığında başaTıIı bölümler olması, sonuç olarak fiîrnin tüm olarak biras; aieyhine oluyor gibi geîdi bize.. Çünkü bu tür salınelerde Schlöndorff, gcrek kendi sineması mn, gerek Genç Alrnan sinemasımn temel özelliklerini (başta soğııkkanhlık) unutarak. bir Latin sinemacısının coşkunluğuna, baîrok anlatımma yaklaşıyor. fözsllikle Fcîlini etkileri sözgotürmez denli aç;.k). Buna karşılık, romanın temel biJdirisiyle ve yapısıyla daha yakından iliniili bazı bölümler, Polonyalı «amca» Bronski'nin (ün lü Polonyah oyuncu Darüel Oîbrj/cîıski) ölümü, babamn (Mario Atîorf) kurtuluşu haber leven bir Rus eri tarafmdan Unutulmaz sahneler SchJöndorff'un fiirninden arta kalan birçok kolay unutulaıuaz sahne var, kuşkusuz. Birkaçım anarsak, başta Oscar'm büyülıannesiyle büyükbabasının ilk tanaştığı (ve çok garip biçimde birleştiği» sahne, Oscar'ın anrjesinin (büyük Alman ojtıncusu Angela VYinkler) denizden gelen bir «öküz başı»11ın içinden çıkan yılan balıklarını görerek kusması, Oscar'ın «büyiimemek» için kendini şarap mahzenine fırlatması. tene ke trampetiyle yeniyetmeîeriıı katıldığı bir Nazi torenini tem poyu bozarak altüst etmesi, cü ce sevgiüsinin bombardımanda clmesi, ilk cinsel ilişkileri, vs. Bunlar tümüyle görsel çarpıcıJıklar içeren ve çok ustaca ger çekieştirilmiş bölümler.. Ayrı Ünlü İtalyan yapımcısı Cîno di Laureniîis, bir süre cnce içir.e düştüğü parasal sıkıntılardan kurtulma çabasmda. Şu sıra]ar, «Bounty'de lsyaa»m yeni bir yorumunu çevirmeye hazır lanıyor. Bu tasarı da, baş rolünde oynayacak olan Christop Rseves'in Laıırentiis'den gelen öneriyi geri çcvirmesiyle ertelftnmişti. Ama sonunda, daha önce Marîon Brando'nun oynadığı bu roie yeni bir oyuncu bu lundu. Bu oyuncu, «Gelibolu» \^ «Savaşçı»yla yıldızı parla yarı Avustralyalı yıldız Mel Gib son. Piimi Yeni ZelandaU Roger Donaidson ycnetecelc. Yapımcı Laurentiis Hst yapanz Boyunlulu bir yurt taşırmz, Jzasabaya has taneye götürdüğü ka rısını yollarm karlcı tıkanması üzerine kendi doğurtmuş. Biz birbirimizi doğurtmayı da biliriz. Elhak yapanz. Hatta çoğu zaman birbirimize dokuz doğurttururuz. ^Olmadıysa da olur,, liıarlara ilişkin îzmir Beîediyesî île Sanayl ve Ticaret Odaları arasında bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda Ticaret Odası'ndan bir temsilcl İzmir Beledîye Başkanı Cahit GOnay'a «Fuarlarda açıklandıgı kadar ihracat yapıhp yapılmadfgım» sordu. Cahit Günay önce, «sıfırlarda bazen batalar» olduğunu söyledi. Tcplantı boyunca «daha güzel bîr fuarın» nasıl olabileceği tartışıldı. Sonunda tzmir Belediye Başkan\ Cahit Günay iyi dileklerini belirterek, «Bundan böyle ihracatta ohnadıysa da olur» dij^erek önceden sorulan soruyu yanıtladı. Gözde film Bustitı Koffmann'm kadm kılığında unutuima^ bir oyun verdiği «Tootsie», aylardan beri iş gal ettiği «en çok seyirei tuj*layan film» tahtmdan indi. Brî an Hutton'un yönett"'£i «H:ııg Road *o China», Amerikan seyircilerinin şimdiki gözdesi. Uyarîamada yeniîen zorlukîar Alman yazan Günther Grass' jn 1059'da ılk yayıınlandığundan beri büyük bir ilgiyle kar şılanmış oian romanı «Teneke Trampet»in sinema'.aşması, kuş kusuz önrelikle önemsenmepi gereken bir olay. Çünkü kitap, îlk bakışta hsrkesi ürkütebile cek (nitekim ürküiraüş olan) uyarlama zorluklan taşıyor. Bir kez, «hiç büyümeyen bir çocuğu» ve onun gorçaküstü bir baVrışla görülen sevüvfinlerini perdede ynns'.tmsnın içerdi^i güçlükîer açık... Aynca bu dev AS Sinemalardan seçmeler TENEKE TRAMPET Emek: 12.00, 14.15, 16.30, 18.45, 21.00 / înci: 11.00, 13.15, 15.45, 18.15, 21.45. PEMBE PANTERÎN tNTİKAMI Blake Edwards'm Ünlü tiizisinin yeni fümi. gülmek isteyenler için birebir. Site: 12.00, 14.30, 17.00, 19.15, 21.30 / Sinepop, Şafak. GENÇLtK PIRTINASI Bir Amerikan okulunda1 flört, eğlen ce, hocalara yapılan şakalar. Gençleri ilgilendirebilir. Konak: 11.00, 13.00. 15.00, 17.15, 19.30, 21.30. AY BEYAZDIR Peter Bogdanovich, siyah beyaz bir gülciürüde 1930'ların Amerika'sm6a, sevimli bir «sevseri» ile küçük bir kızın dostluğunu anlatıyor. Duygıısal bir güldürü. Harbiye As: 11.00, 13.00, 15.00, 17.00, 19.00, 21.15. ADİLE TESZE Adile Naşit, Şener Şen ve Haiit Akçatcpe ile birlikie popüler bir güldürüde karşmızda.. Lüks, Mıstık, Nü^ün, Can. Stad, Sayancra, Suadiye, Ercan, Zafer. NASIL İSYAN ETMEM Vs İbrahim Tatlıses. yeni bir arabeskfce kaxşınızda..LaIe: 12.00, 14 15, 16.30, 18.45, 21.15 / Unverdi, Kısmet, Hakan, Reks, Aydın, İstanbul, Yumurcak, Su nar. îpek, vs.. KÎEDEN5E e u DİZİDE EîüMSEL BİR ROLÜM VAR . • , Okuvucuya ne, diy eîim ya da in Hocalar ınema yazarlarının amacı, kuşkusuz sinema sana*ım tanıtmak, sevdirmek bunun için de okuyucuyu belli filmleri izlemeye yöneltmektir. Bu nedenle biz, eleştirilerimizi, sık sık *görülmesi gereken bir film" veya «kaçırmayın» turünden cümleciklerle bağlarız. Ama bazen önemli filmler sözkonusu olduğunda bile bunu yapmak i^imizden gelmiyor Nasıl gelsin ki.. Bu haftadan iki örnege bakın.. *Teneke Trampet» gibi bir filmin hem yanm saate yakın kısaltılmış. hem de son denli eskimiş, yıpraıvnıs bir kopyası göa terümektedir, Cözleri yoran, seyri bir zevk olmaktan çıkarıp neredeyse bir işkence hnline geîiren bir kopya.. Filmcinin mnzereüeri vardır. helki bunlar gecerlidir de: Bazı bölümler nasüsa sansürden geçmez dîye kesümis, kazıları Ankaradaki gösteride seyredilmeyecek denli yıpranâığı için yine filmcinin kendisi tarahndan Utanbul'da çıkanlmıştır. Ve kopyanın bu hale geinıesine neden, Ankaradaki gösterimın bilgisiz eV.er ve bozuh makinelerle yapünıasıdır. Am,a seyirci bunlan bilmek ve dikkate almak zorunda mıdır? Ben ohuyuculanma bu fümi bu haliyle nasıl gönül rahathğı içinde öğütleyebilirim? Yarısına dek tüm iyi niyetimle izlemeye çalıştığım halde sonunda dayanamayıp çıktığım bir filmin eleştirisi de, bu haftaki sayfada yer almıyor. Peter Bogdanovieh'in güzelim guldürüsü «Ay Bevazdır»ı allyazılannın kesinlikle okunamaması nedeniyle, diğer bazı izleyicilerle birlikte yarıda terkettim. Altyazıkınn okunamamasmın nedeni, filmin siyah ~ beyaz olması mıdır? Bu tek başına bir neden de~ ğildir, çünkü birçok renkli filmde de altyazılar çok zor okunmaktadır. Bazen yabançı filmlerde şu veya bu nedertr le yer alan yabancı altyazılan görüp imrenmemek mümkün müdür? Hele o bölümlerde onlann pınl pırü, kalın ve açık seçik yazılannın üstüne bizim zor seçilen yazılarımız binince, dururn büshütün hüzün verici olmaktadır. Teknik bu denli ilerliyor, her gün yeni birseyler bulunuyor sinemada., Ama bizde altynzı tekelini elinde tutan Filmatik şirketi, bu konuda, olduğu yerde sayıyor. Sinema gelirlerinin feuyüfe bölümünü saqlaya,n büyük kent seyireisine daha zevkli bir seyir sağlamak içîn, kuüanılan ecza niı deftisir, baskı tekniği mi yenilenir, bilmem, ne yapılrnası gerehse yapmıyor. Ve sinemacılar, bu duruma karşı bir çare aramada birleşmeyi akıl bile etmiyor. TV ve video rekabeti çagmda seyirci, hâlâ, okumakta akla karayı seçtiği yazüarla boğuşmak zorunda bırakıkyor. Işte sinema piyasamızdan kimsenin üstünde durmadığı, oysa sinema seyri denen olayla yakmdan ilişkili olduğu için önem kazanan iki olay, iki örnek.. Bilmem, ki, sinemacılanmız bindiği dalı kesen Nasrettin Hoca'lar olmaktan ne zaman vazgeçecekler? HAL0UKÎ BEN GECELERi GSZEKJ. GÜKJDÛ2 LERİ ÜVUKLAYAN H/\TT& UâJRSUZ ŞuYL L^.M Mİ5KİKJ aÖRÜNÜŞLU BİR KIJ5UM . • . EH GALİEA 6Of4 DE Kİ BAZI 6ÜJM6EL Kİ5İLİK TAMÎMLJÎLMALARIKSA UYUYORUM # . • n î bei 8 u kıtap /^tapuretimjnfn îa ( bahsedfaor. EIvazma V İardan serr a?ef«m kîtap fcip Daha sonradd, bunun önemînden.bahsedîj/or... Burjuva î\ Yılmaz Güney İnsan Hakîars FHrn Şenliğînde Kültiir Servisi Fransa'nın Strazburg ve Schiltigheinı kent lerinde düzenienen üluslarara sı însan Hakiarı Fiîmleri Şenliği'nde Yılmaz Güney'in de iki filmi yer alıyor. Şenltk sü resince gösterüen yapıtlar ara sında, Gianni Amelio'nun Venedik 7Şenliği'nde dikkati Ç3ken «I ürek Acısı», Pıansus Ar uıand Gatü'nin «Hepimiz Agaç Adlanydık*î, Polonyalı 2îa dm yönetmen Agnîeska Hollantî'ın «Ateş» gibi hiç gösteril memiş filmlerüı yam sıra, Ros selini'nia «Generale r'ella Rov«re»si, îngır.ar Bergnıan'm «Yılan Yumurtası», «Carîos Saura'nm «Bagh Gözler»i gibi kîasikler ve Yılmaz Güney'in «Düşrnan» ve «Sürü» filmleri yer alıyor. kuüürel alandd bır dlevrim olduğandan falon boVisediuor 50 YILÖNCE BURSA (Hususî) Bursa Beîediyesî bu serıe Çekirge'deki kaplıca ve banyolu oteîleri kamilen yağlıboya ile boyatmış ve çok iemis bir hale sokır.uştur. Belediyenin verdiği raiimata göre bınalan boyatmayan ve temizletmiyen otsller kapatılnnştır. Diîn, Eelediys Başnekımî Şeiik Lütfi v© Belsdiye Zsbıiası Müdürü Rıfkı Beylerle Ko. miser P'ahri Beyierden mürekkep heyet Çelîirge'deki son teitişi j'aprnışlardır. Aynca Bursa Beledi3'esi nisamn binnden Itibaren Bursa ile Çekırge arasmda işliyen otobüslerin yolcu yerlerinin geniş ve rahat bîr hals kaîbirL tamim etmiş ve karoserlerim büyüf.miyenlerin o günden sonra bu hafta işîetilmiyeceklerini bildirmiştir. 19331S831 NİSAN 1933 1321 *D£ BUGÜN2. İNÖNÛ SAVAŞi KA [r'2AN>.LOl.KURTULU$ &AVA$INM SAT/ CEPHEQİND>E YUMANLILAR ZZMAZTTA ^ BASLATr/KL/îRt SALD/Rl İL£ BAZi İLtR f " LSMELEK KAVC>ETMİ$LE/<Dİ. Cumhuriyet NtSAX Bursa kaplıcalan temizlendi Soğukian dona^lar Erciş mmtakasmda son günlerde şiddetli bir kış hüküm sürmüştür. Kar ve fırana yüzünden yollar kapamnış, posta münakalâtı durmuştur. Şereioğlu Mahrnut isminde bir adam donarak öhnüştür. Adücevaz ile Biilis arasında postayı nakleden mahfuz jandarmaİardan biri donup ölmüş, diğer bir jandarma ile postacmm da elleri donarak iş© yaramaz bir hale geîmişlerdir. Tarsus'ta kuraklık bitti Jki seneden beri çok kurakhk çeken Tarsus kazası son günîerda bol yağmura kavuşmijştur. Tohumımu atımş, elleri koynunda yağrnur bekliyen köylülerin yüzü gülmüştür. Bir çok yerlerda kurumaya yüz tutan tohıun. Jar canlanmıstır. ŞİDDETLENEM SAl/A$^ GARPC£PM£. Si KOMUTANt İSMET gEY'İN, 6E&L DEKl TÜM&JÇLERİ CEPHEYg SÜAME£İ İLE YUMANLIL4RIN AL£YMİN£ DÖNDÛ. DUÇMANIN BO26UNU ANHA RA VA BİL DlRlL İNCB, MUSJAFA KEhiAL 'OEH İSMETg£Y£ Sü T£L&RAP6£LDİ:U£Î2 ORADA yALNIZ DÜŞMANI PESİL,MİL~ LETiN MAKÛS(TER$) TALİUMİDEV£NI>İNİl'!