Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER cilerimlz lisans ögretiminl EUçlükle bltirmiş orta deree9İi gençlerden araştırma görevlileri atayarık bu lafcoratuvarlan canlandınna çabasuıdalar. Asıl amaç özlenen «kan dolaşırru nı» gcrçekleştirmek olmalıydı. Belirtelim ki böy le bir ortamda bir bilpi, bir deneyim, bir kültür, kısacası bir uy?arlık birikimi oluştuğu görülmemiştir yoryüzünde. Şunu da belirtelim. Fen Fnkiillesl'nin nnarşider. nasibi örrkileırlen daha ftızla oimadı. Koüullanmız içinde taşarılı eğitim ve araştınna rtkiriliklerini sürclürüyordu bu kurum. OzrilOcle Fîzik bölümünün başardıklannı snyip o'ükme!: zorur.da kaimakfan utanıyoıiım. ana bunu bir nörev de Kayıyorum. Bir kuruma knrçı davranışlann neyi yıkmakta oldugunun bil;nn:esi geıek. Fizik B'ülüraümüz kitapları ;.le lüboratuvar düzeni ilc Fîzik'te çağdaş bir öği(?t.im programı petirmıştir. tnkeraize; bu progrnm bup'jn bir çn1* bf.şlca Fen FakültPsinde de kul'anılmaktadır. Ülk^mizdo basanlı olnıuş bir fı?ik mühendisliği rıeslefti egitiıni bu Kurumda başîatılm:çtır. Pilimsel araştırmaları Batı' nın en Kğırlja^lı dpıiîilerindn yaymlanacak dü7Fvi bulnuştıir. FiziÇin kültüriimüz içindeki ytrini bulabilmesı yöniindo Ml'nçli katkılan c'nıuştiîr. Burriin üniversirelerimizdo çalısan tiim fi7ik SŞretî.m üvnlerinin yiizde altmışı, öğ renimlerinin on az '.isans düzeyindeki kesimini bu böliunds frörmiis!nrdir (T"i:ık Torrol Fpn. Bi lirn ad>"i'an kn f ^' n i iı Tİ'PJTAT^ V,,..II no: 460 19811. Bu başarıya takdir duygulanyla katılm övgüîerde bıılunma.t şr'iokmoz mi? Yasanın uyauîanması, kimi kurumlarcla bıı ?Famada nok daha yumıışak oldu. Bu degişik tîitunı. kurumlrrın niteliğine de511. yöneticilorin biçcmine fiislubııns>, bomın da otesînde poü'.ik sanlantılara bsnlı olriugu orfnda kanısmdayiK. UycMİama ptösteriyor ki. YÖK'ee görK'îcntlıriImiş yöneticiirr yetkilerini yerindo kullPnmayFn ve üniversitenin yanısal ftzelligir.e t?rs dv^en kİFÜcr do olabiliyor! Sonucta r.'priz ki: Ayn1 biümsel iküm içindeki insanların olustnrduğu Üniversite toniuluSunun yönelir'lerini k^rd: Foolmierir.e bırakmak kuru bir î?plen»k d"|tü. i''ev?pl bir 7onınluluktur. Bu tür hir yoneticilik. n»rpt;m tiyp^ir! asıl işlevinrtpn TO7dumamak için kısa SÜTRH bir nöbet nitel'Sl ta^ır. Cözürr.: F^.kiye değil. tinivsrsitolore sesini cluyi'rma oianniı vpren bir ara çözüme fritmek. icınde bııi!'.nrln*ıımı?7 bunal'ma bir cıkış yolu o!?ı.ıiir. yoksn yî'frrn çnnası ile anrak yeşermeyp b^sîpvan bilim"el notansivp.l yokolup rd fİF<:ek. tli'r'iîii rirınırnn pelmpk icin ıızun yıllar nynı cana^n hnrr?.rrı?k (rorpkecpktir, arada yi 18 MART 1983 ÜKSEK öğretlm Yasasının, yaîanmış oV gulara dayamlarak özellikle yönetim Taîçimindcn kayr.aklanan Eorunları Uzerinde duracağım. Getirdiği yönetim dtizent ile yaşanın, po'itik eğiliml ağır asan kişiler elinde, bir «tasliye aracı» gibi kullanılabileceği baştaıı toeri bir tedirginlik konusu iâi. Gerçekten yüretime atartan saym meslektaşlanmızm hfeirien tünıünün polirika yelpazesinin bir kanadı koşutıında olduklnn ve dahası. kimınin bvı kanadın sivn yunı ile içli dışlı bulunriukları basmcla yankılanriığ. hülde, yalanlanmamışı ve üstelik, Saym YÖK Başkam bunu, demokrasinin kitflero trınıdığı bir hakkın gerefti saydığını açıklayarak, kadronun bir raslaniı sonucu oluşîradîğım belli ctmişti. Oysa giinler, yelpasenirî fiteki kanactmda sayılanlar için böyle bir hoşgörüye yer o'.madıihnı gösterecekti. Bumınla birükte aşırı tutumları. tedirfîiııliRin ne clenli yennde oiduğunu ksmtlayan yönoticiler yaniiıda vumuşak, uygar öîçüleri zorlamak isteroeyenlerın de frulunduğıı görüldü, Tannya şükü'! Y Üniversitede Yeni Düzen ARA ÇÖZÜM ŞUDLR: ESKİYE DEĞİL, ÜNİVERSİTELERE SESİNİ bUYURMA OLANAĞIVEREN YOLA GİTMEK, İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ BUNALIMDAN BİR ÇIKIŞ SAĞLAYABİLİR TornistaııL Sıradan bir ekonomi sözlüftünü açtığınızda «banka* maddasinin ka;:j\sında şu açıklamayı görürsünüz,: Bankaların işlevi. dnragan scrmaye ve gelirleri toplayıp, ellerindcki birikimi îcirlşfmcl işadamının ve devletin emrinn sunmaktır. Temel bu olmakla birJikte banknlar kimi zaman doğrudan yatırımlara da girişcbilirlpr. Baukanın kân, işad;;ıp:?ı.ı bıırç oîarı<k verd!!;i paradan a'.dıgı falzîc. birikHni''nin bankaya yatu'dığı paraya (mevduata) odedi^i faiz a:asındaki farktan dngar.» • Olcullarda bellstilpn tarih kitapları da aynntıya girmedcn çımlnrı yazar: Türkîye'de i!k bankaları yabanrılar kurdular. Türkler baııka nedir lıilmezler; bankacılıktan anlamazkmlı. Vabaııcı kapitaiiznıin iilkeye Ririşiylp çeşitli bankaî:ir knnıldu. Dcvlet adına banknot biisan «werk«»x hankası» Riirevini de Tngiliz Fransız oi'takl'i'i olan Osmanlı Bankası görüyordu. Cumhuriyetl^ birükte bankacüıçı uiıısalkıştırnıak için biiyiik ac'ımiar iitıîdı. Bunun ilk büyük örnoşi İ"! Baııkasrdır. iniîO'larda Atatürk, hiitiin ıızman'arm karşıt çorüşle.rini hîçe sayarak Cıımhuriyet îVîeritez Bankası'nı kurdıı. • Ne var ki Ikl yflzyıliık bir sp.çmişe karşm daha bankacılıfı öğrencmedik: öSrenspydik bugün bankacıhğımız cgik bir düzcyde yuvarianmazdı. + Çok değil kısa bir süre önce flG80 tcmmuzunda) faiz orrmları serb«îFt bırakildıSı gün Turkij'e'deki holdingleHn .uofesörlpri ve uzmnnlan ellerinl ovuşturuyorlardı: tşte gerçek bnnkacılık şimdi baştiyor. Serbest piyasa ekonomisinin yasalnrı Işleyccek, ktsa zamanda bankacıhjnnm golişncektir. Bankacılığ'imızı kısıtlayan ve ge'fşmesini eng«lleycn dpvlet yasaklarının kaldutlnıası rilyamızda bile gflremeyepejrimiz kadar jfiizpl bir karardır. Bfiylrce 24 Ocak felsefesinin Iıiitiiniügii sağlanmış olnıaktadır. Türkiye scrhr':t rekabet kurallarının geçerH olmasıyla kflficyJ dönebllir. ] temmnz î980'de yiirürlHge giren ve «tTemınuz Bankarıliirı» denon sistfnıin fdarıa doftrusu sistemsizligin) baçı ve kıçı belli olmayan bir faiz furyasına dönü^mesi karşısında bi!e ayılamadık. Sıradan btr ekonomi sözliiöünde yazılı hanka ve hanker tanımlarına ters tlti^on Relişmeyi aikışladık. Bankerler ve bankalar yurttasın biriktirdiği parayı yüksek fa.i'/'r topluyorlnrdı. Ne büyük başarıydı? Banknlavdaki mevdııat artık trilyonîarla konuşulacaktı. Peki. yüksek faizle toplannn paralar ne olacaktı? Kimlere krpdi olarak vorilecektl? Hangi sanayici yüzde 100'ü askm faizle yatınma girişecekti? Blrikimci ile glrişinıci arasındaki bafcı koparan hir bankacılfk kapitaüzmin abecc'sinde rar mıydı? Daha kapitalizmin «•ahpccssini bihnlyorduk; «çarpık kapitalizmsin bulanık sularında kulaç atıyorduk. + Fiyasko önce Ankaıa'dakt bankerlerde patlak verdi: ama yüksek u^manlar dediler ki: Halk dtha kapitalizmi bilmiyor: pârasını nereye yatıraca^ını yurttaş ders alarak öfcrenecck. Kapitali/mi yaşayarak öğrcnccegiz. Ardmdan «Kastelli Olayı» bomba gibi patladı. Herkes şaşkındı. «Birikimcl ile girişinıci» arasmdaki bağ kimi bankalarda çoktan kopmuştu. Bankaların sırtma yük olmuştu mevduat: çünkü birikimrinln mevduatı, girişimciye kredl olarak verilemiyor; doğru dürüst yatırımcı bu kadar yüksek faizle biçbir işe girişemiyordu. , Ne yapmalıydı? • En iylsl serbest faizden vazgeçlp devlete sığınmaktı: yanl tornistandı. Şimdi tcrnistan dönemi yaşanıyor. Fabrikalar ve işyerlerinden sonra devlet eliyle bankaları kurtarnıa operasyonu gündeme giriyor. Ne var kl I temmuz 1980'den bu yana geçen sttrede kapitalizmi, ekonomiyi, bankacılıgı yurttaşm değil: yurttasa tepeden bakan profesör ve uzmanların öğrenmesi goreği çarpıcı biçimde ortaya çıbmıştır. Prof. Dr. Rauf NASUHOĞLU Ankara Üniversîtesl Pen Fakütfesi ögretim Üyesl gerckliydi. Üstelik sayısı Tt'ye çıkanlan üni. versitelerin yeni olanlarma ögretim üyelcri gerekiyordu. Vasada ıki yol vardı bunun içm: Akaciemik ilerlemeleri gerçekleştlrnıekte ön ko şul olan sürekü atama ve dolanım (rotasyon) dıye anılan gc:ric; sorpvlcnrtirme. G«reksinin"ıleri nitslik ve nicnlik clar.ik iyi bi'inmeyen yeni kurumlara ynpılan atamala ö.îretim üyn:~) yıgılmp.sı olmnyEn kurumisnri KadrolarTr!:ı boşluklara yolaçtı. Üniversite dışma ve üike dışına pöç de 'ou olguyu pekiçtiroi. Bunun bir çok örnoği var. Bsn otuz !>eç yıldır çalışuft'.m kurumda olınian degerlenâirmek Istiyorunı. Çünkü vilregini! en çok yjkan bu kurunaun içinn itîldigi dun'.mdur. OkuyuOTlanm beni hoş görsünler. Köz konusu iki voldan birincisi toplam 6ğ retim tiyesi sayısı T5 olan ve altı bölüra Içinde on ayr: öSrefim izîenresi (programı) tıygulsvan birtm fakiiUsden yirmiyl aş)an ögretim üyesini söfürdii. B:J gyrılnıslar istrkîerinee ve yasal da olsa, kurumu gUçHüzleştirdi. Yeni kurumlara yardımm ikinci yolu öjtretim Üye3erinin işlevsel, dengeU vo hakça ılkelprv: pöre rl^Şıturn. yani ünlü rotrsyon uygulamESj idi. YÖK, ik'rcıkli tutumlardan sonra işi üniversiteler ve f;\külteler düzeyinds sdçekmeys bımkarak bu riüüeyde bir besnp ?örme f;rsatı daha verdi. Anlaşjldıgına rjbre. fa'îüitemizin yöneticisl, kp):di degerli yanda?;;ari".ı ayjrdtktan sonra istenilen daldan istenilf'iŞ'.nre jr.san verebilsceftîni b!1.öirmiş, boylece töm Üniversitp'er ve tüm dn!Jardan doiaruma sokuîsn 110 ögretim tiye5inin 22'si bi?d«r. oîrmıs. Buna ^îire çıkanîan ll"den başka tOTJİam 49 ö>rptîm iivtmi? eksHmiş 1 oldu. nolinıma çıknı 23 kişiden 9'M îse top arn ö'Sreiim üye vc vardımcı sayısı 23 olan Fizik Bcüimünden. Üstr'ilc bir öf»retini üyemlz p,firevdpn almcü ve ikisi i'tifa ile nyn?dı. Bu prada AnVüra'da bıjtfpn rok daha kalsîbal'.k iki îizık bolilmü bı;!ıi"r!x!r*ıjnu ve buniard^n ancair bir kac kisinin ken.r'i fs'rk'eri i'e doîamma Ciktıklarını bir trk (İ5re(im üyesinin yn da J'nrdımcmın yerir.dtn edilmediği fakülteler bulunduğımu beürtelim. Ba örJ^mterle ne sağîandığının bilinmedığıni sanıyorum, açıklamakta yarar var. Dolan>ma çıkan arkadaşların kimine bir tes. saaüik bile ders b'Tİunaînannş ve boTnboş oturmak ?orunda kalmışlar, kimine de kersdi koı^uları dışırıda bir kaç saatlik ders verilebilmiş, lisans üstü konuiarda uzman oian protesörlere cinlisansm ait cıü^oyinde bir meslek okulunda bir Kiriş dprsı verilmi.>, jsologa bıyoloji, t'izikçiye elektronik derei ör.iTİlmjş sonra bunun Iprs bir iş oiduşru anlnşılınca, bir kaç saatlik f>eliçigüzel dersler, ya da bir iki saatük seminer lcr açılmış. Oysa bu ark&daşlann tümii kondi kurıımlarTnda boŞazKr.na dek işe gcirnülü idiler. Dersleri, İBboratuvarları, araştırmaları vardı. Geride kalan bu işlerin ne olduğu sorulabılir. Anık kalîın ve kinıi lisansüsttînde olan dsrsÎPr bu düzey için y?terli denoyimi ve yct.işkirliği olmayan yeri ynrriıtncı doçentlerle kapatmak t;ibi. öğrenci laboratuvar saatlerinin kimini yanya. kimini de sıfıra indirmek Ribi, an çok ıkl öğrencinin oah^ması pereken fcir dcnty ttüzeneği baçına dört ögresıci koymak pıbi deneysel öSrptim etkinligini, sıfıra indiren önlerıilorle bu boşluk doiduruîmaya çalışıldı. Araş,tırma etkiRİiklerine gelince, kurumlardaki tedirfrinlik ve kararsızlîgın araştırma için gerekii dîrlik, d'nginlik ve frönül prinoi ori;1.mı bırakmayarngı arık. Gerçpk araştırmalar yapan bir biümci yılîarını haroayarak bir çaîışroa cJüreni ktırmuş, isler duruma setırrnış, daha da önemiisi, çevresM, cnvresinde uyııınlu bir çalışım ktimesl olusturmuştur. Bu pot?nsiyeî;n dRrniada.Şjn oldııjjunu, ortamm ters yönde i<siedi:;;ni yaşayan kisinin sil bartan demesini beKem'îk fazla bir irımserlik olur. Bizim Kunjm'ria. özeHikle Fizik'te bu yaratıcılı*ı göstermiş ve ulus'arprası ölçütlertîe amstırma'ar y;ıyınT'î\'prak kencüni kamtiamış fidiiiler Eilmış sffrder vardı. Onlann srdtnda kalan çalîşır.tı ypripri şimdi kapsıı fr:n\ynr. varrli Bizım Fakülte aşın tutumun fîzite bir örncfri oldtı. Yonetime atanan meslektaşlarıroız, taşkın bir öfkeyle işe başladılar. Profesöründcn cdacısına dek lıerkesi olabildigmce tcdi:gin etmeğe özerı gösterdiler. Fen Fakültesi komünistlerd.en (!1 temizlcnecekti! Aslında bu çekişme, bir ci»itim reformu p:ereğine inananlann 6O'Iı yıllarda baslayan, eğitimtîe ve araştırmada çaŞdaşlaşmayı üniversite özerkliği çerçovesi jçinde gerçekleştirmek isteyenlerin, kurullar içindeki yssal çabalanna karşı yenilp.nmeyi sröze slamayan'ann tepkisinrîpn kaynaklanıyordu. Böyle düşniEnlık duyuruları ile işe başlavan yönntimimiz sınavlarla seçilmiş, yüi:sek lisr.r>s, doktora gibi akademik rtereceler almış. biîimseı yetsr.egini kanıt.lamış, yaTdımcı doçentlik sınavım da başarmış bulunan hiç bir suç işlediŞi rtuyulmamış on bir genç fenelnln atamalaTim ycnüemedi, görevlerine son verdi. Bu dunım yasayn ııvgun bile olsa ülkerr.izin bilirrı adamı gtioümüzUn ssararına Mi. Tt^EÎTAK'ın bıı yıl yayjnladiğı (yayın no: 5S3> bîr inoplpmeds fen ve uyeulsmalı fen dallannda araştınn bilim adatnlan ve yardımcılan sayısmm nüfusvrn'iznn annak on binrle I,7Fsl oysa gp.jjpmis îilkelerde banun 100 katı çevresinrte oldugunu, o düzeyo ypklasmak için şreJecek on yıl içinde bu aianda <n p.z kırkbin ? craştmrt yrMşiirmek gtrre'n vtınrulnnıyor. HeTnsn bfiHrtelira ki bu orbir pcnç icinde yönstjme ynVın sayılan'ardan bir fcişi bile yoktıı. Oysa yeni düıen için önoel.k t&şıyan sorun, insanları hircarnak deSil yenilerini bulmak oln;alıyd;. özellitcle bizırn kurum için bu OKTAY AKBAL Ermeni Sorunu Derken... (saglık • Vetnek önünüze gelir getnıez luzluğa uzanır tnısını/.? • Temcğin tadına bile haknuulaıı tuz sernrne ahş kanlıgmız var ım? 9 Sofraya oturıır oturroa?:, bir parça ekmcğin üze rine tuz serpip yer misiniz? • Sofraya oturunca i)k îşitıiz sü/üniirle tuzlngu arastırtnak mıd«r? • Sofrada tuziuk elinl7În allında fleg:;1se tcdirgin olur musunuz? Bu soruların yanıtı «evet»se. kuskunuz olmasın, sİT! bir TUZKOLtK'sln!?!. Ne var kl bu konuda yalr»3 deüilslniz. Si?in gibi davrananlar bir lıayll çok. Tanıra lamak gerekirse. «Tuzkoîik, lıi<j gerckU «ÎTnadıftı haldc. alışkanlıkLin ncdoniylı» piin !ük gereksînmonln çok fistiine çıkau mifctariarâa tuz alan kişidir» diyebillriz. Hemen belirteyim ki, «Tuzkolik» deylml bilimsel bir terim değildir. Aşırı tıızun 73.rarlanna dlkkat çekmel: İçin kııîlanıian bir magazinterimdir. Peki. ne oldu da yüzyılla rm «agıa tadı», «dirlik dürnnlik» simKesi olan TÜZ birrienbîre denerek biçlmde «kötii kîşi» oldu? Sofralan mı^m bembeyaz sflsüne ne derı düştnanca bakılır oldu? Bunun yanıtını Boston Hfpertansiyon üzmanı, New tonWellesley Hastanesi lc Hafitalıklan Şefl Dr. Lot Page çöyîe veriyor: «Tuz1a yükspk tansiyon arasındaki ba&iantı. yfiksck koİpsteroüe kalp hastalıklan arasındnki bağlantı kadar sıkıdır.» Ortalama bir Amcrikalı' r m gOnde 22.5 çay kasıSı tvz aîdiRi, böyîpre gtinlü!: gereksintnrnin 20 ka.tı tuz aldı&ı anlaşıldı. Milyonlarca .AmerikaJrnın yilkPek tan siyonîu olcii'ftu, 65 yaş üzerindeki rîKipun yaklaşık yariMrın yiiksek tansijonn «iduftu ortaya cıkmca, TUZ ALTMT önp.m kazandı. konu kamnoyunun aş:rı ilglsSnl cpkrnpvc bs'^adı. Amcrik«' da «Tnza Tî^vir». «Tnnm RfViU'nmıp». <!>ii<;iik Sodvum Dîypt?» PİiEan^'ı ytJkPeMi. Tuzıın flzerine s'prrırada oldı.'.trn pi'h! «Sn^lı^în»» tciıı Zararl^ır» rtil'Ptîpri konması önerUcri vnrjıldı. Tuzun znrarlan konusvnda bü yiik bir knın'ioyu oluçturuldu. Çevremİ7rloll bir cok insanın kpndine srer«»V:endpn r.ok fpzla tuz aldı^ı <io6ru. 0î»np.! o!ar;îk «tıi7»u ^. yol'a niivoruz: • Yiyecek ve içecekler lc'nde doSral olarak bulunan tuz, • Yiyecck VP icp<'ek!prp sorsradan kattıS'imız Un, (hanrlamM. VP n'snmp;!c> • Sofrada öniiTii'Ti» v't^n yiye«"f>kU'r«> r! n''şUanlıgıyla ek'pHiftimiü luz. ler tuzdan fakirdir, onlarda potasyum daha fa?;ladır. Karıçık bir beslenmedo yedigimiz ekmek. et, sebze gibi besinlerle günlük tuz gereksinmemJzi karşıladıftımız aniaşıirmştır. Aına, biz hununla yetinmeyiz. Çünkü, yemeklerin tadı bakımmdan onlan hazırlarkon tuz koyarız. pahm. Tuzun bir ahjkanlık, hir «agiz tadı» konusu olduiîunu hilelim. «Az tuzlu yemeklere» alışmak sarııl riığı kadar güç dcftildir. Bu kural salatalar Sçin de peçerlidir. Tu7. yp.rine LİMOV katmak, eksilik vereceği için ağız tadunızı yerine ge tirir. Buna karşm saalıgımızı aşırı tuzun zararlann dan korur. yöneten ErdalATABEK Tuzkolik misiniz? bile. günlük tuz gereksinmemizi alacaktık. Biz, pişl rirken, hazırlarken de tuz koyduk. Bir de hazırlanmış yemeklere, salatalara tua fklemek «aşırı tuz almak» demektir. Bunu bırakmalıyız. AŞIRI TUZ yalnız tansiyon yHksckliğl için değil, şişmanlık için de, vücutta ki ödemler için de zararlı dır. Aldıfeımız tuz miktarını azaltmanın, saghğın ge nel önlemleri arasında oldu ğunu artık anlıyoruz. Bunun eiimizde olması, önlemin değerini arttırmaktadır. Daha az tuz almak elimizdedir. Sağlığımızı, alışkanhklarımızdan üstün tutmalıyız. 1878'de üazalanan Berlin Antlaşması'nin Bİ. Maddesınde şu satırla.r vardır: «Babıali, Ermeni lıalkın ya^adığı yerlerde gerekll reformlan vo olunlu giri<jinı]eri yerine getirmeyo vı> onları Çerkesierle Kürtleıe karşı korumaya söz verir.» Fatih Mehmct Rum'larla Ermenilere dins©l ve toplumsal aJunda haklar tanımıç, Osmanlı yönetimindeki Rıım'lar ve Ermerxi'Jor Türklerle eşit haklara sahip yurttaijlar olarak yaşamlarını sürdürmüşler. Rum VÖ Ermenilerden en önenıli yönetim görevlerino atananlar olmuş, Bakaahklara, Valiliklere l:adar yükseJenler görülmüş. Ama Rum ve Ermeni azmlığı daJia çok ticaret aJanında egemenlik kurmuşlar ve Osmanlı yönetiminin «en iyi» koşullarda yaşayan mutlu azınlığmı oluşturmuşlardır. Türk halkı kendi yönetimi altında yaşayan azınlıklara hiç bir zaman kötü gözle bakmamıştır. Din aynlığı da herhangi bir düştnanlık nedeni olmamıştır. Berün Antlaşmasımn 61. maddesınde görüldüğü gibi, Avrupa Devletleri Osmanlı Impostorluğunda yaşayan Ermenilerin öteki etnik azınhklara kanji korunmasını istemişlerdir. Osmanlı yönetimini de, Türk halkını da •kıyımcıhk»la, «toplu cinayetler» yapmaîtla suçlamamışlardır. Yalnız Devlet'in bu konularda daha etkin, daha güçlü davranması söz konusu edilmiştir. Son yıllarda dünyanm dört bir yanında Türklere, daha çok Türk diplomatlarına karşı korkunç bir kıyım eyJemi başîalıldı. Bir takım Ermeni terör örgütleri bu cinayetlerin sorvunlusu olarak belirdı. Kendileri ortaya çıkıp, «biz öldürdüh, atalanmı/ın öcünü aldık> diyorlor. Bu örgütler nedir, kımlerîn buyruğundadır. hangi karanlık amaçlara hizmet etmektedir, daha bilmlyoruz. Yal nız. yakalanan katillerin Ermeni soyundan genç insanlar olduğu yadsınmaz bir gerçek... Yaşları yırmiyirnıi beş arasındaki bu delikanlılar, birer profesyoncl katil olarak. nasıl yetiştirilmiş, beyinleri nasil yıkanmış, bunlar da bir güa anlaşıhr. Altmış yetmiş yıl önceki bir takım oiaylann öcünü aldıklarını söyleyerek, durmadan cinayetler J9liyorlar. Kimi devletlerin kayıtsızlığı, umursamazhgı yüzündon de çoğu ksz yııkalanmıyorlar. Yakalansalar da Adalet cnünde Türkleri suçlamaktsn g"?ri durmuyorlar. O ülkelerin gazeteleri. radyoiarı da fcu çirkin tutunıu dostekliyor. Şimdilik zörülen Türkiye'ye ve Türk ulusuna karşı bir düjmanca davranışın güncel bir eylem halino getinldiğidir. Bunun tersi tek hareket, Belgrat'ta oldu. Büyükelçimizi öldüren katiller hemen yakalandı. Yugoslav halkı cinayete seyirci kalmadı bunu önlemeye. katilleri yakalamaya çalışt' ve başardı. Cinayetlori ve katilleri hoşgörmemek uygar toplumlann şaşmaz belirgesidir. Ne yazık ki «uygar» bilinen pck çok ülke bunun tam ters örneğini verdi. • Konum bu değil.. Geçen gün büyük dil bilgini Agop Oılaçar'dan söz etmiştim. Atatürk'ün gvivenini kazanmış bir kişi. Dilaçar'ın yanısıra Ermeni soyundan gelme nice Türk yurttaşı var ki biüme. sanata, yazırıa, kültüre hizmet ediyor, ürünierıyîe, yapıtlanyla, çalışmalarıyla... Hangi birinj saynulı. Agop Arad, Ara Güler.. Işte yakın arkadagımız olan iki sanatçı. Son zamanlarda Pars Tuğlacı'nın önemli bir yapıtı yayınlandı. «Osmanlı Mimarlığında Batjlılaşma Dönemi ve Balyan AilesL» Tuğlacı, bu yapjtmda Sultan Selim'den Abdülhamit dönemine kadar tarihsol yapılar kurmuş ünlü mimarlar Balyan'lan tanıtıyor. Selimiye Kışlası. Rami Kışlası, Çıragan Sarayı, Teşvikiye Camii. Harbiye mektebi. Tıbbiye mektebi, Kuleli okulu. Dolmabahçe Sarayı, Şaia Köskü. Mecidiye Kasn, Akaretler. Bendler, Beyazıt kulesi, gibi nice okul, saray. cami vb. mimarion olan Balyan'lar... Şimdi Balyanlar «Ermeni soylu» olduklan için onlan bu topraklann değerli insanları saymsyacak mıyız? BeşOn kendini biimez, koşullandınlmış genç teroristin işlediği korkunç cinayetler bizi yanıltmamalı. gerçek ka^ tiller o «kukla»lann ardmdadır. Pars Tuğlacı'nın «Balyan AflesU adlı yapıtmı kanştınrken bütün bunları düşündüm. «tstanbul'un çoğu Ermeni olan mimarları ve dülgerlerinin ev yapmak için balta ve testereden başka bir alete ihtiyaçlan yokt.ur» diyen JB. Van Mour'a hak vormemek elde mi?.. Kültür dünyamıza bunca önemli katkılan bulunan Balyan'lan. öteki Ermeni sanatcılan gerçek yurttaşlanmız saymamak mümkün mü?.... Sonradaıı katıian tuz Yemekleri pişirlrken, hazırlarken koyduğumuz tuzıın, günlük Kereksinmeml zln üstünde olduğunu bilir sek, hlç degilse «az tuzlu yemekler» yapmanın sağhgınnz için yararlı oldugunü unutmayız. Yemeklerimizl az tuzlu ya E] ahşkanlığıyla cki?en tuz Hele hele. sotrada önümüze gelen yemeklere, salatalara sadece el alışkanlîsı ile tuz serpmek «tümüylp. bırakmamız gereken bir yanlış alışkanlıktır.» Düşünelim ki, yediklerlmlze hiç tuz koymasaydıiî Tuz konusunda bildiklerimiz 1 Yemeklerimizi daha az tuzla hazırlayalım 2 Salatalarımıza az tuz, çok limon koyalım 3 Yemeklere, salatalara ayrıca tuz koymayalım 1 Tuz nedir? Bildiğimiz sofra tuzn. sod yum ve klor iyonlarınm bir lcijîîiesinderj oluçmuş sodyum klorür'dür. Doğal tuz kaynaklarından işlenerek Sfiframıza, kadar gelir. Tuzun sözü geçen etkileri, tuzu oluşturan iki iyondan sodyuma iliskindir. Tuzun et kileri. sodyıırn iyonu tarafm dan meydana getirilir. Tuzun dışındaki maddelerle sodyum alınırsa. tuzun zararlı etlcileri görülür. 2 Günlük aldıgımız tuz 5 Tuz dışındaki sodne kadardır? yumlu maddeler nelerdir? Coğu insan günde 10 20 Oldukça geniş bir sodyum gram tuz yer. Yomeklere ka lu maddeler listesini günlük rarında tuz koyarsak besinyaşamda kullanırız. lerdeki doğal tuzla. pişirir• Pasta ve kek pişirirken ken koyduklarımız dahil, kullanılan kabartma tozu bir günde aldıgımız t,;jz ınik (baking power), tan ortalama 10 gram kadar • Şişkinliklerde kullanıri'.r. Ama. sofrada nyrıca tuz inn «karbonat» (sodyum bikoymu ahşksınhffimız varsa karbonattır), bu mikîfir günde 25 grama kiıdar çıkabilir. • Yemek sodasmda. • Maden sulan ve sodala. Fazla alınan tuz ne T olur? rında, • Gazozlarda, kolalı içeFfizla tuz alındığı zaman, ceklerde, t'jzıin yogunlugu ile hareketo ceı;en hormonal bir rne• Sebzo, meyve konserve. kıınızmayla fazla tu? böbler:, sulannda «sodyumlu rcklerden atılır. Aşırı terlekoruyucular nedeniyle) öme>le de vücut tuz kaybenemli miktarlarda sodyum der. Ahnan fazla tuz vücutvardır. Bu maddeler yenditnn atıla.Tiazsa su tutar, öği zaman hiç tuz kullanıld'iııler meydana pelir. Derimasa da. alınan sodyumla, 11in esneyen bölgelerinde göz korunmak istediğimiz bütün kMjj^k'armda, ayaklarda şiş etkileri görürü^. melor olur. 6 Kısıllı tuz perhfzt re4 Nt^dcn bazen tuzdan, dir? ba/.cn sodyumdan söz ediiiKısıtlı tuz perhizi, günde >or? 4.4.5 gramm altma düşürülmüş tuz veren bir diyet demektir. Bu diyette, tuzsuz ekmek yenmelidir. Eğer normal ekmek yeniyorsa, öğün başına iki ince dilim ekmek yenir. Yemekler tuzsuz pişirilir. Sofrada hiç tuz bulunmaz. Böyle bir diyette yenmemesi gereken besinler şun lardır: «Pcynirler, zeytin, tuz lu kurabiyeler, krik • kraklar, mutfak yağları. margarinler, sucuk, pastırma, sosis, salam gibi et ürünleri, kabuklu deniz hayvanian, sebze, meyve konsenrelerl, sulan.» Günde 1 taneden fazla ytu murta, 250 ml.'den fazla süt yenip içilmemelidir. 7 Düşük sodyum dlyeti nedir? Düşük sodyum diyetinde günlük tuz miktarı 1 gram dolayına indirilir. Bu diyetin ashnı tuzsuz ekmek. tuzsuz tereyağı, daha iyisi sıvj yağ lar, tahıllar bal oluşturur. 8 Günlük beslenmede neleri pek çekinmeden ylyebiliriz? Kahvaltıda; tuzu çıkanlmiş beyaz peynir, tuzsuz tereyağı, bal, reçel. pekmez yenebilir. Yemeklerde taze etler, seb zeler, meyveler, taze meyva sulan, ıınlu. pirinçli yiyecokler yenebilir. (Dereotanda yüksek miktarda sodyum vardır). Özellikle, kurutulmuş besin maddelerinden hazırlanmış et ürünlerinden, konser velerde. sodyumlu besinlerdo n uznk kalarak çok tuz vertneyen bir beslenme biçimi hazırlanabilir. 9 Gündelik yaşamda 8neriler nelerdir? Bu öncrilerimizi basitleştirirsek: Yemeklerimizi az tuzla hazıriayalım Salatalanmıza az tuz, çok limon Izoyalım Sofrada yemeklere, salatalara ayrıca tuz koymayalım 10 Vücudumuzun tuza goreksinme duyduğu durum lar nelerdir? Elbette. bu durumlar da vardır. Ishallerde, aşın terlemode. ağır spor yapanlarda vücudun tuza gereksinmesi artar. TEŞEKKÜR Eşim CEVAHtRe yaptıklan başanlı bir operasyonla oğlumuz ACAB'ı sağlıkla dünyaya getirten SSK Nişantaşı Hastanesi Kadın Doğum Kliniği uzmanlanndan sayın Dr. NURTEN BURGAZLIOĞLU Dr. ATİLLA YAĞIZ ile eşimin tedavisi süresince yakm ilgilerinl esirgemeyen Başhekim Yardımcısı sayın Dr. BEDİA SANUS'A yine yakın ilgilerini ya bccerilerini esirgemeyen hemşireler, sayın GÜLENDAM FİDAN ve sayın PERVİN KOÇ'a teşekküni bir borç bilirim. ENDER EEKEK K I ZI M I Z DİDEM AYBERKİN'in 11 Mart 1903 günü dcgduğunu dosUarunıza TtiGBA SULEYMAN AYBEKKİıN Dosral oUırrls biHnen tuz Yiyecek ve iceceklerin 1çincîp cl<v;a! olpmk bulunan tu>: miktarı karışık bir bos lenmp.vle in~Mnın srünlflk p:e rnksinine'''ıni kprsılaynhll'r. Ekmerre tuz !;onur. F.tlerrie önemli mil*t..nrda tuz vardır. Y:Mni7 rtlp hfi.sle.nen Ks kimoiar yedik'evine tuz kov mazlar vs sofrn. tuzunıı bil mezler. Seteeler ve meyve EVLİIJGİMİZ SERDAR BİLGIÇ (Doktora öğrencisi • PARİS) ve FRANCE ELİSABETHE GEERTS'in (Sigorta uzmam) 27 Mart 1983 saat 15 Paris Banliyösu Villiers lo Bel Belediyesi'nde yapılacak evlilik törenlerini duyurmaktan mutluluk duyarlar. «lo fulure famille BİLCİÇ' 14 Ruc Scribe 95400 Vüliers le Bel (Paris Banliyö) FRANCE Teb (3) 0854389 DR. Hastalarım kabule başlamiiştır. Bahariye Caddesi, Bahariye Ap. No: 96/3 KADIKÖY Tel.: 33 5 1 83 oi? 23 22