Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 ARALIK 1983 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 YAYIN DUNYASINDA İNCELEME ARAŞTIRMA YÖNETEN ŞAHİN ALPAY Dışgöçten zarar mı ettik? Ali S. Gitmez, YURT DIŞINA İŞÇİ GÖÇÜ VE GERİ DÖNÜŞLER, Alan Yayıncılık, İstanbul, Ekim 1983, 295 s. Göçmen gönderen ülkelere 1%0'lann başlannda katılan Turkiye, B. Avrupa'nın »hemen her ülkesine, ama öncelikle B. Almanya'ya goçmen yollayarak, 1970'lerin ortalannda, en çok sayıda göçmen gönderen ulkelerden biri durumuna geldi. Ülkemizde öncelikle Samsun'la Adana arasına çekilen bir çizginin batısında kalan topraklarda dışa göçün etkilemediği yöre hemen hemen kalmadı. Goçün durduğu 1970'lerin ortalarından itibaren sosyal bilitnciler göçe katılan ülkelerin göçten ne kazandıkları ne yitirdikleri; başlangıçta bu konuda one sürülen göruşlerin, beklentilerin ne ölçüde gerçekleştiği sorularını yanıtlamaya çalışan araştırmajara eğüdiler. Uluslararası göçün birbirinden ayrılması güç ekonomik, sosyal, kultürel, hukuksal ve politik (göçün kalıcı ya da geçici olmasına göre değişen) etkilerini araştıran çalışmalar çoğaldı. Bir olçüde daha kolay işlenebilir olan ekonomik açılı incelemeler başta olmak üzere, bu alandaki çalışmalar oldukça zengin bir literatür oluşturuyor. ilişkili olduğu görüluyor. Uluslararası goçün ilgili toplumlar bakımından genel bir kârzarar çozümlemesinin yapılması ise, "'elmalarla armutların toplanıp çıkanlmasını" gerektirmesi bakımından hayli guç. Bu göçe katılan ve onu "içeriden" inceleme olanağı bulan bir fert olarak ben, dışa goçu toplumumuzu dünyaya açan zengin bir alışverişe sokmuş olması açısından genelde olumlu bir deneyim olarak göruyorum. vazgeçemeyecekleri başlıca eserler. Ali Gitmez'in geçtiğimiz haftalarda yayınlanan yeni kitabı, esas olarak "dönenlerin ulkeye yeniden uyumları" konusunu incelemeyi amaçlamakla birlikte, dış göçun Türkiye'ye getirdikleri \e götürdüklerinin genel bir değerlendirmesini de tartışma konusuyapıyor. Yazar, kitabın 130 sayfayı aşan ilk yarısında, B. Avrupa'ya goçün tarihsel gelişimini ve bu akımı açıklayan farklı kuramsaJ yaklaşımlan ele alıyor. Kitabın geri kalan kısmında da 1978'de Bursa, Afyon ve Kırşehir'de yapılan bir alan çalışmasının verilerine dayanarak, geri donenlerin hangi alanlara yatırım yaptıkları ve ne tür işlerde çalıştıklarını inceliyor. Dönenlerin tasarruflarını geneilikle sanayie değil, konut arsa gibi taşınmaz mallara yatırarak; sanayide işçi olarak değil, bağımsız kuçük ticari işletmelerde çalışmayı yeğleyerek, kendi çıkarlan açısından rasyonel, ama "ulkenin ekonomik çıkarlarına pek uygun düşmeyen" eğitimler ortaya koydukları (s. 239) sonucuna ulaşıyor. Raymond Aron çağdaş liberalizmin ideologuydu ve Sınıf Mücadeleleri'nden sonra yazdığı ve henuz Türkçeleştirilmemiş olan Democratie et ToOnsekizinci yuzyılın unlü filotalitarisme'de (Demokrasi ve zofu Voltaire, gerçekleri ussal yontemlerle sınanamayacak bi Totalıterlik)bu goruşun tam tersini savunmuş, birleşme teorısi. çimde açıklayan dinlere karşı namevdasıl amansız bir mucadele vermiş nin tutarsızbğımn na çıktığını belırtmiştir. Ona göse, bu yıl ölen Raymond Aron re, refah duzeyinin yükselmesi da aynı olçüde ve benzer bir isile buyume ekonomisinin gerektihza ile gunümüzün " a s r i " dinleri gibi olgular Sovyet toplumulerini oluşturan ideolojilere ve dogmalara karşı savaş açmayı nu liberalleştirmeyecektir; çungörev bilmişti. İnsan zihnini tutku özgurluk, Sovyet rejimi için saklaştıran \e toplumların dü ussal bir gereksinme değildir. şünce yaşamını kirleten bu ide Tam tersine, özgürlüklerin kısıtolojik kurgulara karşı çıkan lanması rejimin devamhlığının Fransız bilim adamının da gerçi siyasal onkoşuludur. Liberalleşbenimsediği, hatta tutkunu oldumenin Sovyet rejiminin çokmeğu bir ideoloji vardı. Kendi desine yol açacağını ileri süren yimiyle, "fikirlerin, tehlikeli olAron,son yapıtlarında da Libersalar bile, soluğunu kesmeyen ve mann'ın deneyimlerinin sonuçbu nedenle de güzel ve aynı zasuz kaldığına; Sovyet rejiminin manda kolay yara alabilen" lirasyonelleşmeye elvermediğine beral duşunce. 2. Dunya Savave rejimin, bugün artık kimse şı'ndan sonra ısrarla sağda yer inanmasa bile, dayandığı ideoloalmış olan Aron, ne var ki, Cejinin tartışılmasına dahi tahamzayir savaşına karşı tutumu ve mülü olmadığına işaret bu konuda yazdığı kitabıyla, esetmektedir. kiden de hoşnut etmeyi başaramadığı sağcı Fransa'nın "yeni Siyasetin önemi sağ" akımını son zamanlarda Gerçekten de, Aron un analieleştirmesiyle de şimşekleri çekzinde toplumsal dinamiği belirmiş; Marxizmi sorgulayan ve leyen mülkiyet faktörü değil, siMarxistleri inceden inceye alaya yasal iktidarın niteliğidir. O halalan Aydınlann Afyonu adh kitade, Sovyet toplumu ile kapitabı ile ise sol intelligentsiayla köplist toplumlar arasında önemli ruleri atmış bulunuyordu. bir fark vardır ve bu fark ekonomide değil siyasal düzeyde biBağnazlık duvarları çimlenen bir farktır. Siyasal örÖzgur düşünce uğruna bağgütlenme biçimlerine dikkati çenazlık duvarlarını yıkmak için ken ve bu biçimlerin toplumun keskin ve hırçın eleştiri gücünü yaşam tarzını doğrudan doğruesirgemeyen bir liberalin kaçınılya etkilediğini belirten Aron, simaz yazgısı mı? Öiümünden az yasetin gerçekte insanoğlunu önce Aron bu yazgıyı yenmeyi ekonomiden çok daha derinlebaşarmış; son kitabı olan Anımesine ilgilendirdiğini de ileri lar'm bir ayda 140.000 adet sasurmüştur. tılarak kapışıldığını gorebıldiği Boyle düşünen A r o n ' u n gibi, Fransa'nın bir kez olsun 1950'lerde ortaya atılan ve sonelele vererek onu en buyük duradan üne kavuşan birleşme göşünür olarak kutlamasına da tarüşünün öncüsü ya da savunucunık olabilmişti. su olduğunu varsaymak bile hatalt olacaktır. Ama yaşamı boTürkçeleştirilen Sanayi Topluyunca çoğulculuğun yasaklandımu, Sınıf Mücadeleleri ve Ayğı ve tek partinin hükum surdudınlann Afyonu başlıklı kitaplağu tüm rejimlere karşı sefere çıkrı ülkemiz aydınlannca yeterinmış olan Aron'un yanlış yorumce tanınmasına rağmen Aron'lanan tek gorüşu de bu değildir. un analizlerinin doğru bir yorüngeye oturtulmasında ışık tutabilecek bazı hatırlatmaları yapmakta yine yarar görüyoruz. Bilindiği gibi, sanayi toplumu kavramını geliştiren Aron ileri kapitalist toplumlarla Sovyet toplumunun karşılaştırmasını yapıyor ve her iki toplum tipinin bazı ortak özelliklerine işaret ediyordu. İşte, bu tespitten hareketledir ki bir çok yorumcu gerçekte C. Clark'a ait olan "birleşme" (convergence) teorisini Aron'a nıal etmiştir. NUR VERGÎN Bu teoriye göre, ileri kapualist toplumlarda gerçekleştirilen merkezi planlama ve giderek artan sosyalleşme eğilimleriyle Sovyet toplumunda da refah düzeyinin yükselmesi gibi olgular iki toplum tipi arasında varolan farklan azaltacak, giderecek ve tarihi kesin olmayan bir gelecekte de birlesmeye tanık olunacak. Yani, sanayi toplumu olmanın kaçınılmaz sonucu olarak Batı sosyalistleşecek, Doğu da liberalleşecek. Gerçekte, Stalin'in öiümünden sonra I. Deustcher tarafından bir umut çığlığı olarak ortaya atılan bu tez daha sonra M. Duverger'in çeşitli yapıtlarında sistemleştirilmiş ve Galbraıth'ın analizlerine dayanılarak, kamu ve ozel kesim teknostruktürlerinde giderek artan içiçelik gözönünde bulundurulmuş ve Batı toplumlarıyla So\ yet toplumunun ikiz kardeşleı haline gelecekleri ileri surülmuştür. Oysa Aron, Sanayi Toplumu Duyduk Gördük Olçüsüz tepkiler Dışa göçenlerimiz, yabancı toplumlarda yaşamanın güçluklerini, çeşitli dummlarda "ikinci sınıf vatandaş muamelesi gormenin" acısını yaşadılar, yaşıyorlar. Ama bunun karşılığında ulke ekonomisine ve özellikle kendi ekonomilerine azımsanmayacak katkılar sağladılar. Gıdenlerin dönemeyişleri; donenlerin yeniden gitmek istemeleri; hiç gidemeyenlerin pişman olmaları bir ölçüde bununla ilgilidir. B. Almanya'nın ekonomik guçlüklerin yoğun olduğu koşullarda, işi olmayan Türkleri geri dönmeye teşvik önlemleri alma m i ı hıırrmt * AslmdaBeyoğluniteliklibiryerkendekozmopo^ fllli UUrilSl. ijt öıellikler taşırdı. Ama son yıllarda büründüğü yoz kozmopolit görünüme sanırız tarihin hiçbir dönemine bürünmemişti. Pespaye filmler oynatılan videolu birahanelerde boş bakışlarla keyifsiz keyifsiz biralarını yudumlayan insanlar! Ve birahanelere komşu sinemalarda gosterilen yerliyabancı seks fîlmleri: "İsveçli Bakire", "Emmanuelle ve Kız Kardeşi"... Birkaç sinema dışında, Beyoğlu belki de orta yerinde seksfilmlerinin oynatıldığı koskoca bir birahane artık. Ancak geçenlerde Filipinler'in başkenti Manila'da bir sinemanm girişinde çekilmiş yukarıdaki fotoğrafı görünce, "Bu dünyada Beyoğlu'lar çok galiba," diye duşündük. Yeryuzünun en yoz ve kozmopolit merkezlerinden birisayılan Manila'dan birfotoğrafinsanın aklma Beyoğlu'nu getiriyorsa, bunun ustünde daha epey düşünmek gerekir hcrhalde. İşte Manila'dan sinema manzaraları: "Aşk Kuşları" ve "Bakireler"... Eski seks yddızı nereyv geldi? Kesin yargıların engelleri Gitmez, "dış göçün net etkilerinin aynştırılabilmesinir ?üçluğüne" dikkat çekmekte ve "dış goçün getirdikleri ile goturduklerinin açıkça sergilenebilmesi olanaksız gozükmekte. Yapılacak değerlendirmelerin sezgi boyutunu geçmemesi ise, üzerinde durulan konularda kesin yargıların oluşturulmasını engeller niteliktedir" (s. 257) demesine karşın; dış göçün genelde, bir "çevre" ulkesi olan Türkiye'nin "merkez" ülkelerine bağımlılığını arttırmaktan başka bir sonuç vermediği; Turkiye ekonomisine de uzun vadede dış göçe katılan bireylere de zararlı olduğu yargısına (s. 275) varıyor. Batı A vrupa 'ya göçün ilgili toplumlar bakımından genel bir kârzarar çozümlemesinin yapılması hayli güç. Bu konudaki değerlendirmeler, siyasal tercihlerle ilişkili. Ekonomik açıdan bakıldığına , göçmenalan ülkelerin hayli ık kazançlannı vurgulayanlar; (neoMarxist bir yaklaşımla) göçün "çevre" ülkelerini "merkez" ülkelerine iktisaden "daha bağımh" hale getirdiğini savunanlar var. Bunlara karşı, göçmenlerin ailelerinin de gelmesi ve büyümenin durmasından sonra göç alan ülkelerin zarar etmeye başladığına dikkat çekenler de. Çok değerli bir kaynak olan döviz sağlaması; yapısal işsizliği hafifletmesi dışı göçun, gönderen ülkelerde ekonomiye yaptığı, açıkça görülen, katkılar. Sosyal etkilerine bakıldığında, uluslararası göçün gelir dağılımındaki eşitsizliği daha da arttıran etkilerini vurgulayanlara karşı; dışarıda kazanılan paralann (büyük ölçüde tüketime gitmekle birlikte) birçok kimseye kişisel ekonomisini güçlendirme ve döndüğünde bağımsız bir iş sahibi olma olanağı vermesi üzerinde duranlar var. KUHürel etkileri incelendiğinde, olumlu bir yaklaşımla uluslararası göçün uluslann birbirlerinden pek çok şey oğrenmelerine dikkat çekenlerle; bağdaşmaz külturleri karşı karşıya getirerek, birinin diğerini ezip yok etmesine yol açtığını.uluslar arasında karşıtlıkları köruklediğini savunanlann görüşleri ayrılıyor. J sı, özellikle bir kısım basınımıza yansıyan, Alman toplumuna karşı, onu ırkçılıkla suçlamaya varan, bir anlamda "yabancı düşmanlığını" körükleyen ölçusüz tepkilere neden oluyor. Bu tepkilerin haklı yanları olmakla birlikte, unutmamak gerekir ki, ne Almanya ne de oraya gidenler, göçün surekli olacağını düşünmediler. Külturleri ve davranışlan bize benzemeyenlere hoşgörüsüzlük açısından hiçbir ulustan aşağı kalmadığımız da unutulmamalı. Uluslann birbirlerine karşı saygı ve anlayışa ihtiyacı var. Esas konusu uzerine yoğunlaşacağına, dış göçün uluslararası sistemdeki yeriyle ilgili giriş bölümlerini gereğinden ayrıntılı tutması; konusunu hayli dağınık ve sistemsiz bir şekilde işlemesi; Türkiye'nin dışa goç deneyi sürekli tekrarlara yer \eren, gerektiğinden uzun bir metin ortamini çeşitli yönleriyle inceleyen çalışmaların sayısı ne yazık ki ya koyması, Gitmez'in incelemeçok değil. Bunlar arasında, Su sine yöneltilebilecek başlıca eleşzanne Paine'in Exporting Vor tiriler. Ancak, paylaşmadığım kers: The Turkish Case [Işçi İh dış göçle ilgili ana yargılanna racı: Türkiye Deneyi] (Cambrid rağmen, Gitmez'in çalışmasının ge, 1974); Ahmet Gökdere'nin bilgileri toparlayan yararlı bir kiYabancı Ülkelere İşgucü Akımı tap olduğunu dıişünüyorum. ve Türk Ekonomisi Üzerine Et Gitmez'in, dönenlerle yaptığı kileri (îş Bankası Y., 1978); konuşmalara, Türk basını ve Türk ve Hollandah araştırmacı edebiyatında yazılanlara dayaların Göç ve Gelişme (1976) baş narak dışa göçün öyküsunü anlıklı ortak çalışmaları ve R. Pen lattığı bir önceki kitabı (Dış Göç ninx ve H. Van Renselaar'ın Öyküsu, 1979) gibi, bu kitabı da milyonlarca insanımızı doğruGurbet, Mihnet, Üç Kuruşluk Servet (1979) başlıklı kitapları, dan ya da dolaylı olarak ilgilenTürkiye'nin dışa goç deneyimi diren uluslararası göç olayını ankonusunda okumak isteyenlerin lama çabalarımıza bir katkı. Bir dömenim "X" işaretli filmi "Derin Boğaz"ın unutulmaz yıldızı Linda Lovelace seks fîlmlerine karşı olduğunu, çünkü eski filmlerinin kişiliğini zedelediğini söyledi. Linda Lovelaca, geçtiğimiz günlerde Minneapolis Şehir Meclisi'nde tanık olarak dinleniyordu. Meclis, "Şehir Halkının Haklannı Koruma Yasası" adı altında bir yasa hazırlamıştı ve Lovelace da bunun baş savunucusuydu. Lovelace ya da şimdiki adıyla Linda Marchiano, "Yıprandım. Çevremde ve Ulke ıçerisinde kimsenın yüzüne bakamaz oldum. Utanıyorum, çıinku jilmlerim hâlâ gösteriliyor, bundan sonrada gösterilecek. Halk benim ırzıma geçilmesini seyrediyor, seyrediyor... Defalarca..." diyordu ağlamaklı bir sesle Eski kocasının kendisini boşadığım ailesinin ve kendisinin Bu fatııralardan hangisi doğru? saldırılarla sürekli olarak yüz yiıze kaldığım söylüyor, yasanın bir an önce çıkmasını istiyordu. Meclis'in hazırladığı yasa Lovelace'ın isteklerini karşılayacak gibi görünuyor. Yasayla fllmlerin ve kitaplarm daha sıkı bir kontrol altına almması, ister resimle olsun, ister sözcükle, kadınm seks objesi olmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor. Bayan .V. kalçasından rahatsızdı. Doktorlar bir film çektirmesini istediler. Ama evinden çıkacak hali yoktu. Sordu yakınlarına, acaba ne yapabilirdi? Dostlar; bir yer salık verdiler, teiefon etti, evine çağırdı röntgencileri. Film çekildi, eline bir fatura tutuşturuldu "30.000r TL." Ödediparayı, filmi de doktoruna gönderdi. Doktor baktı elindeki rontgen fılmine "olmamış'' ded'u bir kez daha çekilmesigerektiğini belirtti. Aynı rontgenci yi istemedi bu kez. Yine sordu dosttarma, bir başka rontgenci salık verdiler. Telefon etti, geldiler. Film çektiler, faturayı verdiler. 10.000, TL. yazıyordufaturada. İnanmadı. sordu, ayni şeyi söylediler: "10 bir. lira efendim." Ödedi ve iki faturayı bize gönderdi. "Acaba biri insaflı, biri insafsız mı? Yoksa resmen kandırıldım mı?" diye soruyor şimdL HAYVANLAR Ismail Gülgeç OOLDLJtZup süKEceK KİM KİME DUM DUMA Behiç Ak sevgılim, y ( q kadar ayya dayı \ demey ft h lohcak Siyasal tercihlerin rolü Nihayet, politik açıdan bakıldışında goçün, hem gönderen hem de alan ülkelerde "halkı bolerek" tutucu rejimleri güçlendirdiğini one surenlere karşılık; göçmenler aracılığıyla demokratik tutum ve davTanışlann "ithaline" yol açarak, göçmen gönderen ülkeleri "demokratlaştıncı" etkisine önem verenler bulunuyor. Hemen tüm açılardan yapılan değerlendirmelerde, gözlemci ya da araştırıcımn vardığı sonuçlann siyasal tercihleriyle yakından l\IS3aa> KlSSaaa Ali Arcak / Değişiklik ve Yeni Hükümleriyle Kat Mülkiyeti. Olgaç Yayınevi, Ankara 1983, 175 s. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi Başkanı Ali Arcak, Kat Mülkiyeti Yasası'nda yapılan değişiklikten sonra hazırladığı bu kitapta, maddeleri tek tek açıklayarak, bu konuda yayınlanmamış Yargıtay kararlanna yer veriyor. Örnek kararların verildiği kitap, kat mülkiyeti ve apartman yönetiminden doğan sorunlara yanıt getiriyor. Hukukcular ve apartman yoneticileri için onemli bir başvuru kitabı. Tekin Akıllıoğlu / Yönetim Önünde Savunma Hakları. TODAÎE Yayını, Ankara 1983, 208 s. Hukukumuzda yönetsel işlemlerin geneilikle yargı denetimi ya da yönetimin işleyişi açılarından ele alınmakta. Tekin Akıllıoğlu'nun bu incelemesinde ise, yönetsel yönteme (idari usul) ilgili bireylerin haklarının korunması açısından yaklaşıhyor. İş Bankası Kültür Yayınları TARIHTE BUGÜN Mümtaz Ankan YAŞAYAN FOSIL !. 193B'D£ SU&ÜN, GÜNEYAFBİICA KIN SULARDA, BİR FOSİL BAUKO YAKALANPl. "COBLACANTV"AOt VERlLEH VE POSİLLEÜİ, 3OO MILYOM y/L ONCB S/K/ŞTlĞl KAYALAR ARASINOA BULUNAŞÎLEM BU BALIK. TÜRÜNÜN, EN AZ SO M/LYON YIL ÖA/CSSCL YU TÜKBNMİŞrİ. YAKALANAN GAfZİP BİÇİMÜ BALIĞI INCSLEYEN BİLİM AOAMLARJ, ŞAÇ kJMLIK İÇİNOE BUMUN BlR COBLACAMTH OLDUĞUNU AÇlKLAOILAR. ÜZEfZİ Z/RH GİBİ GUMÜÇ RENKLI PULLAKLA KAPLl BAUK, 1,5 METRE UZ1JULU6UNDA I/E 57 K'LO ASlRLIĞlNDAYDı. SONRALAKt BU ENDEJS TÜRÛN BıfZKAÇ ÖRNE6I DAHA yAKALANACAHTt.SUN. LARDfiN giRİ OBJUMUZTALAmLA Bı/? DlÇİYDİ. Yılbaşında da en güzel, en dederî armagan Kİtapür. Kitap dostları için en sağlam güvence' 50 YIL ONCE Cumhuriyet Dünya Buğday Vaziyeti A vrupa'da ihracatçı vaziyetinde olan Bulgarıstan, Yugoslavya, Romanya, Lehistan ve Litvanya'mn buğday rekolteleri yekunu geçen senekinden 148 müyon buşel fazlasüie 430 milyondur. Bu memleketlerde ihraç edilebilecek buğday miktarı takriben 55 milyon buşel tahmin ediliyor. Geçen sene bu miktar 13 milyondan ibaretti. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Itıihadı hakkmda resmı malumal mevcut olmamakla beraber; Rusya'da bu seneki mahsulün kalite ıııbarı ile geçen senekinden aşağı olduğu anlaşılmakladır. Maamafih, Rusya ihracatının bu sene 30 milyon buşelden fazla olması memul değildir. Avrupadakı buğday ıthalâtçısı memleketlerde buğday ve çavdar mahsulleri pek berekeılı olduğu ıçın. bu meınlekeılenn hariçıen ithal edecekleri buğday mıktarında bu sene yeniden 70 milyon buşel bir azalış husule gelerek 22 Arahk 1933 mezkur memleketler mubayaatımn 375 milyon buşele düşeceği hesap ediliyor. Çin, Hindistan ve Japonya'da da mahsulün geçen senelerden daha ıvi olması Avrupa harıcındekı memleketler ııhalâtında dahi 30 milyon buşel tenakusu mucip olacaktır. Elyevm, fıyailar ithalâıçı memleketlerde mevzu lahdidatın vadedıldiğı veçhile lahfifinı mucıp olacak bir sevıyeye yakluşmış değildir. Aynı zanıanda başlıca ithalâtçı memleketlenn kendi 19331983 kendme yetme ve fpahalı ekmek) siyasetını bırakmaya taraftar olmadıkları da malum bir hakikattir. VAKTı 6ELDİ Her çe;it nefis, kıymetti meyva vesaire fidanlan teminatlı olarak Çengelköyünde Yenimaha le 25 No.lu Ahmet Bey *e Yani ustaların bahfeainde sstılmakta olduğu muhterem müfterılerımize ilân olunur. (1Ü26.S)