25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhurıyet 2 OL'AYLAR VE GÖRÜŞLER re ülusal Kurtulu? Savaşı'mn ilk yıUannda Ankara'da bulunduğumu öğrenince, o savaş yjllarından söz açtı ve kısa cümlelerle duygularını anlattıktan sonra: «Şimdiki nesilde o zamanki heyecan yok» dedi ve sustu. Artık eynlmak zamanmın geldiğini düşündüm, ayağa kalkıp «hazır ol» dunımuna geçerek izin istedim. «Peki git, ama bir savaş çıkıncaya kadar burada üçünoü şubede çalış3caksm. Savaş olursa asıl kıt'ana katılırsın>; dedi. 33. tümendeki görevimin en güzel anısı, Atatürk'ün Büyük Söylev'inde adınm geçtiğini yukarıda belirttiğim bu Milli Mücadele kahramanı ile, türlü nedenlerle, birkaç kez karşılaşmam ve bir de orada yedek subaylık görevini yerine getirmekte olan rahmetH Yargıtay Başkanı Recai Seçkin ile buluşup oda komşulugu yapmam oldu. ••• Bana Lefeci köyündeki mahfelde: «Senin hukuk dediğin, sadece mantıktır» diyen tabur komutanı Binbaşı İsmail Hakkı Bey, eğer şimdi hayatta ise kendisine uzun ömürler, değilse Tanrı'dan rahmet dilerim. İnşallah hayattadır. Bütün ülkede güvenliğin ve hukuk düzeninin bozvüması ve devletin varhğının tshlikeye düşmesi üzerine silahlı kuvvetlerin gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 müdahalesini gürmüş ve böylece «hukuk» kavramının sadeoa bir mantık işi olmadığını anlamıştır. Çünku bu müdahaleyi yapanlar bir yandan anarşiyi yok etmeye çalışırlarken öte yandan «hukuk» kavramma sarılarak yeni bir Anayasa hazırhğı ortamım yaratmak istemişlerdir. Bugün bu Anayasa yürürlüğe girmiş ve böyleee eskisinden farklı yepyeni bir Anayasal düzen ortamı doğmuştur; daha da dogacaktır. Bütün dileğimiz bu yeni düzen içinde «Hukukun iistünlüğü» ilkesinin hiç bir zaman gözden uzak tutulmamasıdır. Bir Italyan hukukçusu Piero Calamanderî şöyle der: «Hukuk, kimse tarafmdan saldırıya uğramadığı v e bulandırılmadığı sürece, soluk aldığımiz hava gibi, çörünmez ve tutulmaz bir biçlmde yöremizî kapîar. O, ancak yltirdiğinıiz zaman değerlnl anladı£ımız sağhk gibi, sezllmez bir şeydir.» Gerçekten de hulrukun ve hukuk düzeninin varhğını, gerekliliğini herhan gi bir haksızlığa uğrayan kendisine veya malma saldınlan kişi . hiç okumamış olsa bile hemen anlar. Tıpkı sağlığının varlık ve değerini hasta olunea anlayan insanlar gibi.. Ancak nasıl ki sağlığm değeri önceden bilinmekle birçok hastalığın önü ahnabiliyorsa, hukukun değeri de topîumda yönetenve yönetilen herkesçe önceden bilinip değerlendirilmekle birçok düzenslzlik, haksızlık ve kıyımların ftnü alınabilir. Bu ülke. hukuk diploması olup da hukuk llkelerine ihanet edenlerin ülkesi olmamalıdır. 9 OCAK 1983 kinci Dünya Savaşı sırasında lkl yıla yakm askerlik yaşarmm vardır. 33. Tümenin 43. topçu alayında muhabere takım komutanı ve aynı zamanda alayın «adli subayn idim. Benim sivil yaşamdaki görevimln îstanbul Hufcuk Fakültesi doçentliği olduğunu öğrenen alay komutanı Albay Bahattin Bey, bu adll suHıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU bayhğı bana ek görev olarak vermişti. Alaydaki Ust rütbeli subaylar benj kısaca «Hâkim> diye çağmr, bir kısım genç subay vs yedek ca hukuk öğrenimi görmüş bir insan olaralt bağlı olmayan şeflerin yönetimi ergeç çâsubaylar ise «Hocam» derlerdi. Alay komutamüsaadenizle şunu söyliyeyim ki, bütün bir her ve ardında sefalet ve perişanhh içinde nının emir subayı Yüzbaşı Mustafa Bey, rou yüzen bir toplum bırakır. Çünkü diktatörtoplumu yönetmek de bir uzraanlık işidir. Bu habere tatomında benim birinci derecede alerin her sözü, her buyruğu. ona feörüfeörü işin adliyesi var, maliyesi var, ekonomik yönü mlrimdi. Bütiin batarya komutanı üsteğmen var, h3lkm eğitim ve öğretim i^l var, tağlık ne uyanlarca 'Allah kelamı, sayilarak, huve yüzbaşılarla olduğu gibi, Mustafa Bey'le de işi var, dış ilişkiler sorunu var. Bunların her kuk denetiminden geçmeksizin yerine geçok iyi anlaşıyorduk. Tümen komutanımız, Ubiri ayn ayrı uzmanlık isteyen işlerdir. Bu tirüir; diktatörlerin ülkesinde her türlü feı nedenledir ki, hukuk biliminin d e «Medeni lusal Kurtuluş Savaşı'nın genç kahramanlanndan olup daha sonra geneıalliğe kadar ytikyım ve adaletsizlih yaygınlaşır; diktatör ne Hukuk, Ceza Hukuku, Ticaret Hukuku, Havaselmiş o!an ve Atatürk'ün Büyük Söylev'inde denli namuslu olsa, bu uygunsuzluklar cılık Hukuku, Maliye Hukuku, Genel ve Özel adı geçen Osman Tufan Paşa idi. Her iş ve onun kulağına kadar varamaz, çünkii varDevletler Hukuku v.b. gibi birçok uzmanlık dalişlemin yolunda, zaraanında va düzenli olarak ları ve kolları var. Bütün bunlar yüzyıliav bodırmazlar. Bir gün varsa bile, artık iş işten yapılmasmı isteyen, gevşeMik gösterenlere yunca süren bir gelişmenin ürünüdür. Uygar geçmiş, olan olmuş, ölenler de ölmüştür. Bu karşı hoşgörtisü olmayan sert bir komutandı toplumlarda bu gelişme her toplumun kendi içnedenle ülke yönetiminde hukuksal deneOsman Tufan Paşa. O'nun merkezi Kırklareli'yapısma ve gereksinmelerine göre yön almıştim, adaletin önhoşuludur.* nin Kavaklı bucağı (şimdi ilçe), bizim 43. alatır. Bunların hepsini bir kalemde çizip «Hukuk yın merkezi iss bu bucağa bağlı Lefeci köyü sadece bir mantık işidir» demek bu sebeple ••* idi. Bttlüklerden her biri çadırlı ordugâhta, ay«mümkün değildir» dedim. Benim bu söyledikSöyledikleriml sabırla dinleyen tabur kon ayn yerlerde görev yapıyorlardı. Batarya lerime karşı: «Bütün bunlar, avukatlık laiları» mutanımız: «Hâkim, hâkim senin hukuk dedikomutanlarıyla ancak pazar günleri bizim kö. dlye yanıt verdi. Artık anladım ki, tartışma ğin şey bir mantık işidir. Kafastnı işleten herye geldikîerinde veya benim atıma atlayıp onuzarsa sonu tatsızl£.şacak. Sustum ve ro.ahfelkes o mantığın yolurnı bulur. lîiz askcrlcr birlann bölükterini ziyaretimde karşılaşabiliyorden ayrıhp köyda kiralamış olduğum odaya Itklertnuz) böyle yönetiriz. Zatcn bcn san» duk. gittim. bir şey söyjlyeyim mi, ba meıtılcUette her Uçenin başına bir teğmen veya fisteğmenden ••• ••• kaymakam, her vilayetin haştna bir binbaşı 43. topçu alayı, şimdikiler gibi, motorize Aradan bir ay geçmeden beni tümen merveya yarbaydan vail, her miisteşarlık ve bakandeğildi. Top arabalan kadanalarla çekildiğl kezinde üçüncü şubedc görevlendirdiler. Kalığa bir general getirilmedikçe Türkiye'nto işiçin bizim alaya «Koşulu Topçu Alayi» denivaklı'ya gittim. Üçüncü şube, tümende »skeri leri düzelmez» dedi. lirdi. Tabur komutanırmz binbaşı Ismail Hakadalet işlerine bakan şııbedir. Müdürü Hakim Söyleşinin akış doğrultusu, yatafmdan ta Bey, saçları ağarmış, küskün duruşlu, ama Yüzbaşı Cezmi Bey idi. Sınıfırm değiştirip çıkmış ve değiştirilmişti. «Aman Binbaşım, siiyl kalpli bir insandı. Batarya ve bölük komu«topçuluk»tan yedek «Askeri Hakim» sınıfına lahlı kuvvetler sadece mantıkla yönetilmiyor tanlan ise çakı gibi çevik ve yiğit, aynı zageçmemi istediler. Bsn istemedim. Tümen koki. Başta «îç Hizmet Yönetmeliği» olmak üzemanda çalışkan gençlerdi. Bunlardan birinin mutanı Osman Tufan Paşa'nın emri varmış, re «Askeri Ceza Yasası» gibi birçok hukuk kubana fısıldadJğma göre, tabur komutanımızm hemen makamma gittim. Emireri ile haber rallan var. Bütün askeri görevliier hep bunlaktiskünlüğü, yarbayhğa yliksaltilmemesinden yollayıp «maruzatım» olduğunu bildirdim. ra uymak zorunda. îlçeler, iller yani bütün ve yakında emekliliğini beklemesinden ilerl geBekletmeden çağırdı. Girdim. Selam vaziyetinülke sadece bu kurallarla yönetiletnez kl. Ben liyormuş. de künyemi söyleyerek kendimi tanıttım. Beni şimdi kalkrp da size desem ki, bu memlekette Tabur komutanı da, alay komutanı gibi «Yedek Hakim» sınıfına ayırmaması ricasmdn her ordunun başma bir ordinaryüs profesör, Lefeci köyünde oturduğundan, en sık onunla bulundum. Nedenini sorduğundft: «Yann bir Jsarşılaşıyorduk. Alayın malıfel çadmndaki bu kolordulara ve tümenlere birer profesör, alaysavaş olursa cephe gerislnde değil, «muharip J»r a birer doçent kumanda etsin; siz bana gülkarşılaşmalarda kinıi zaman başbaşa, kimi zasınıf» saflarında savaşmak istediğimi söylemez misiniz?» Binbaşı öfkeyle: «Elbeite güieman başka subaylarla birlikte türlü konular üdim. «Ama sen üniversitede hukuk doçentiyrim; çünkii bu söylediklerin mantık dışı. Aszerinda söyleşilerde bulıınurduk. Bu söyleşilemişsin, geri hizmet daha iyi değil mi?» diyekerlik bir uzmanlık işidir. Bu uzmanlık bilgisl rin odak noktasmı Almanlann savaştaki barelc gözlerime baktı. «İzin verirseniz «hayır» olmadan ordu yönetilemez» dedi. şanları oluştururdu. Btr gün konu, nasılsa, cıccSim komutanım» yanıtını verdim. HoşuGerçekten çok sevip saydığım bu kibar «hukuk»tan açıldı ve Hitler'in savaştaki başana gitti, yanındaki sandalyede yer göstererek: insanm böyle birdenbire öfkDİenroesina akıl nlannm nedenini binbaşı onun diktatörlüğüne «Otur» dedi. Ben oturmamakta direnince: «Tüerdirememekle birlikte, onu kırmamak için ve büyük yetkilerine bağladı. men komutanm sıfatıyla emrediyorum, otıır!» alttan alarak: «Saym komutanım bütün dadiye sertlendi. Sandalyenin ucuna iliştim. Benim •Ben söze karışarak «Bmbajım» dedim, dikleriniz doğrudur; askerlik, bilgi ve uzmanüniversitede yalnız Medeni Hukuk değil Titrk lık ister, bu olmayınca ordu elbette yönetile«Büyüfe yetki değil, sınırsız yetki onunkisi. Itevrim Tarihi dersinin de doçenti oldufumu ınez. Ama ben Türkiye'de ve Avrupa'da yıllarTarihin deneyimleri göstermiştir hi, hukuka I Senin Hukuk Dediğin!... Para... Para egemenllğin simgesidlr. Bu yazımda ben, paranın egemenllğlnden 3e6»; egemenliğin parasından söz açacağım. Çünkü önce egemenlik oluştu. Sonra para. Tarihin eski çağlarmda para yoktu. însanlar mah malla değiştirlrlerdi. Sen bana bir çuval bugday veriyorsun, ben de sana blr ayı postu. Buna değiştokuş denir. însan parayı bulduktan sonra değlgtokaf ahnısatıma dönüştü. îsa'nm doğumundan btolerce yıl önce madeni paralar piyasaya çıktı. Bir kral ya da imparator altm ya da gümüş sikkenln üstüne damgasmı bastı mı: güvence sağlanırdı. Egemen bu davranışıyla şunu vurguluyordu: Ey ahcı ya da satıcı!. Ellndeki değerll madenln nitellği ve agırhgı üstünde bulunan damgamm saptadığı kadardır: bana gUvenebilirsta. • Kâğıt paranın basılması için uygarlığm son aşamalanna değin beklenmiştlr. Devlet örgütlerl geliştikçe, alımsatımın boyutlan büyüdükçe, ekonomik llişkileri kolaylastırmak ve hızlandırmak İçin yeni blr buluş gerekti. Banknot, piyasaya böyle çıktı. Her devletin bir merkez bankası vardı; devlet adına kâğıt para basıyordu. Ne demektl bu? Egerr^en güç güvence veriyor; banknotun üstünde yazılı değeri gerektiğinde kendisinln ödeye' ceğini devlet mührüyle vurguluyordu. Ne var ki, Osmanlı Imparatorluğu glbl yansömürge durumuna düşmüş ülkelerde parayı piyasaya sürmek yetkisi îngiliz Fransız ortaklığı Osmanlı Bankası'ndaydı. Taa ki bir Mustafa Kemal Atatürk çıkıp Türkiye Cumhurlyeti Merkez Bankası'm kurarak ulusal egemenligln parada da geçerll olduğunu kanıtlaymcaya dek... Bu olgu ancak 1930'larda gerçekleşebllmlştir. TUrk parasınm değeri de îkinci Dünya Savaşı sonrası ilk devalüasyona dek devlet güvencesiyle bağıntılı biçimde dışarıya karşı korunmuştur. • îkinci Dünya Savaşı sonrasmda Amerika, uluslararası blr para sistemini yeryüzünde geçerll kıldı. Her devletin kendl parası olacaktı; ama bu paraların değiştokuşunda ortak birlm Amerikan dolarıydı. Çünkü savaş sonrasınm süper egemeni türa dünya insanlanna güvence verlyordu: Üstünde Washington'un resmi ve ABD'nin damgası bu'.unan parayı getirdiğin zaman altın ile değiştokuş ederim. Uzun sayılamıyacak bir süre yeni düzen yürüdü; kapitalizmin iskeleti çaürdayıp da hastalıkları ağırlaşıncaya kadar parasal sistem'de bir aksaklıb olmadı. Az gellşmlş ülkelerden çok gelişmiş ülkelere doğru hiyerarşi sürüyordu. Süper egemenin «Do1ar»ı kapltalist dünyanın güvenceli para biıiml gücünü komyordu. Ne var ki, blr süre sonra Amerika, kapitalizmin parababası olarak hlleli yollara sapmak zorunda kaldı: ekonomisindekî yapısal hastalığı dünyaya dönük parasal oyıınlarla kapatmaya çalıştı. Altın karşılığı bulunmayan «Eurodolar»ları dış piyasalara sürüp yeryüzü toplumîannı aldattıkça: egemenin saygınlığı yıprandı. Artık îkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan dünya para sistemi yıkılrnıştır. Peki, yerine ne kondu? • Hiç... Hastalık stirüyor; para sistemi yamalı bohçaya dönmüştür; karmaşık reçeteler uygulanıyor; ama, bütünlük sağlanamıyor. Çünkü parasal sistemin yıkılışı, yapısal bunalımın Urünüdür. Yapısal bunalım yalnız uluslararası parasal sistemi anafora Itmelde kalmamıştır; ülke ekonomilerini düzeltip kurtarmak için uygulanan salt parasal (monetaire) öniemler de yetmiyor. Türk lirası, işte bu genel hastalık içinde eriyip durmakta her gün değer yitirmektedlr. OKTAY AKBAL HAVIR Alkol ve Biz... sapla yola çıkmak, çok zararlı sonuçlar yaratabilir.» FORUM MERKEZ PARTİSİ 1 ocak tarihli Yeni Forum Dergisi'nin başyazısında, sivil yönetim hazırhklanna değiniliyor ve «Son anayasa referandumunda millet yüzde 92 oyla bizi Izliyor hayaline kapılıp, yanlış besapla yola çıkmak, çok zararlı sonuçlar yaratabilir» deniliyor. Yazıda aynca, «Merkez Partisi* lconusuna da değiniliyor ve şöyie. deniliyor: •Ulusu Başkanhğında kurulacağı söylenea 'Atatürkçü' Merkez Partl veya Devlet Partisl'nin, şimdiki yönetlmin sivil bir kisveye bürünmüş olarak devamı şeklinde düşünüldüga izlenlmi yaygmlaşmaktadır. Niteklm Anayasa Komisyonu Başkanuım, Tercüman Gazetesi'ne verdiği bir demeçten, böyle bir niyetin beslendigi hissedilmektedir. (...) Köye ve mahalleye kadar inen, yapılan tahminlere göre, 250 300 bln kişilik bir parti gfirevlisine ihtiyaç duyuracak kadar geniş bir kadroyu kapsayan, spontane bir halk hareketinin, yapay ve zorlama girişimlerle yaratılması mümkün değildir. Türkiye'de üst dtizey yönetlcileri, bellrll bir süre için safdışı edilmiş olsalar bile, ülkemizde fikir ve kadro olarak, siyasi partiler yaşamaktadırlar. Bunların eski parlamento temsilcilerl, son Meclis" tekilerle beraber. daba öncekl dönemlerde partilerini, örgötlerini ve seçmenlerini devlet merkezinde yıllarca temsil etmiş olan binlerce mllletvekili bugün ortadadır. Bunları yok farzeden, onlara, değer vermeyip, 'Son anayasa referandumunda mtllet yüzde 92 oyla bizl izliyor!' hayaline kapılıp, yanhş he YANKI Dr. Erdal Atabefc 'Alkol vo însan' kltab'ıam sonuna eklemiş 'Dostça Söyleşi'yi; der ki: «Bu kitap canmızı sıkmak, bir yudum içklnizi zehir etmek için yazılmadı. Buna inanmanızı istiyorum, Hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz. Bazao sevlniyoruz, bazan üzülüyoruz. îşlerimizin iyl gittiğl de oluyor, kötu gittiği de. Çoğumuz da içki içiyoruz. İçki, gfinün sıkıntılarını azaltıyor, biliyorum. Dostlar bir arada iken içmenin tadı da başka oluyor.» Atabek bu satırlan yazarken, gündelik yaşamm dışında. kitaplardan, dostlardan, alışkanhklardan, en başta da alkolden, yani rakıdan, şaraptan uzakta bulunuyordu. Aylajdir agzına alkolün damlası girmemişti. Bu koskoca kitabı nasıl yazd), bunca şiiri, bunca kanıtı nasıl buldu, kitabına ekledi? Anlaşılır şey değil. Hera deneyimli bir hekim, hem de usta bir yazar olmanın başansı.. «H&pimiz bazı sorunlanmızla birlikte yaşvyoruz. Araa, bilelim ki içki içmek, sorunlanmızin çözünıü değildir» diyen Dr. Atabek, 'alkol' olayını türlü yönleriyle işlemektedir. Kimileri vardır, alkole karçı düşmanca bir yaklaşım, daha doğrusu uzaklaşıra içindedirler. Özellikle kimi hekimler... Alkol mü, sakm ha, hemen bırak, sağlığına kavuş! Bu sözler her zaman dinlenir mi? Hiç sanmam. Çoğu kez de ters tepki yapar. Kimi hekim de hastasma 'az oranda iç' der, sen mlsin bunu diyen, az oran nedir, kim bilecek, doktor izin verdi. diye 'az' içilir, ama yine de içki sofraların baş konuğu olmaktan kurtulamaz. Dr. Atabek de içkiyi sever. Güzel şarabı, rakıyı. Hele dost sofralarında, güzel kutlamalarda, buluşmalarda... Alkole, düşman gibi bakmaz, Alkol olayinın daha çok bir toplumsal sorun, bir olgu olduğunu bilır. Bu yüzden de 'Alkol ve İnsan' kitabı daha da etkileylci, daha da düşundürücü... Kitapta pek çok sorunun yanıtı verilmektedir: Alkol omrü uzatır mı? Neden içilir? Bira alkollü içki midir? Ülkemizde içkiler, bir damla alkolün öyküsü, içki ve ruhsal davramşlar, içerken yenilenler, alkol ve sindirim sistemi. alkol ve kalp daraar sistemi, alkolün beyin üzerindeki etkisi, alkol ve kişilik, ben alkolik miyim, içki ve sonrası, içen. insanın çevresi, alkol psikozlan, alkolün ekonomisi, alkolizm tehükesinin boyutlan, din ve içki, şiirJerde içki... Daha sayısız sorulara yanıtlar, açıklamalar... Calıit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli gibi şairler alkolle 'çli dışlı yaşayanlar arasında en ünlüleridir. Şair, zaten alkolü sever. Alfred de Muşset de şiir yazmak için kişinin kendini kadına, içkiye vermesi gerektığini yazar. Bir çeşit esriklik durumudur sanat yaratması... Acaba öyîe midir? Sanatçı yalnızca içkili anlarında mı yaratır en güzel yapıtmı? Yoksa aklını, duygularım en iyi. en düzenli kullandığı anlannda mı? Bu hep tartışılır. Bana kalırsa, içki bir uyan görevi yapar, umutlar verir, hüzünler verir, yeni duygulanmalar yaratır, bir çeşit kışkırtıcıdır. O kadar... En büyük yapıtlar, insanoğlunun aklıfin HnvfnıİBriTiB. cftrrfiktfin MERKEZ PARTİSİ İÇİN BÜLEND ULUSU. Yankı Dergisi'nin 39 ocak 1983 günlü sayısında Ulusu'nun, Evren'i desteklemek üzere kurulacak siyasi merkez partisi için herhalde uygua bir lider. adayı oJduğMndan,. gcvşj, ediiiyor ve «Anayasa referanduntundan sonra Başbakanın igittikçe daha fazla tek başına Anadolu'da görülmesl, çeşitli faaliyetler açış törenleri dolayısıyla halk ile karşı karşıya gelmesi, MGK ve Curahurbaşkanı Evren ile birlikte olmadan vatandaş karşısına çıkması yorumları güçlendiriyor» deniliyor. Yankı'nın yazısı daha sonra şöyle devam ediyon «Türkiye, serbest seçimlerle demokrasiye dönerken Cumhurbaşkanının yeni anayasadan aldığı yetklleri, anayasanın ruhuna uygun çekilde rahatça kullanabilmesi İçin oluşacak parlamento çoğunluğunun da kendisiyle aynı istlkamette düşünecek şekllde belirmesi gereği tartışılmazdır.» «Evren gibi düşünmeyecek blr parlamento çoğunluğunun Türkiye' ye finümüzdeki dönemde sorunlar getireceği herhalde bilhassa seçtm kampanyası sırasında vurgulanacaktır. (...) Herhalde 1958 yıtında Fransa'da olduğu gibi Evren'i destekleyecek siyasi parti veya partiler oluşacak, belkl bunlara Evren 'Kefil' olacaktır. Işte böyle bir merkez partisi için Bülend Ulusu'nun tabii lider adayı haline geimekte olduğu görülmektedir. «Ulusu, iki yılhk görevi sırasında iyi bir ekip çahşması yapabileceğini, ciddi devlet adamlığı vasıflarına sahip olduğunu, askeri geçmişindeki dürüstlüğünü çok değlşik koşullar içinde de sürdürdüğünü göstermiştir. Halkın taavip ettiği yeni anayasanın ruhuna tam uygun düştüğü de muhakkaktır. Bütün bunlar ve yukarıda işaret ettiğimlz diğer hususlardan dolayı Evren'i desteklemek üzere kurulacak siyasi merkez partisi için de herhalde uygun blr iider adayı olacaktır.» HURIİIYET BOŞUNA İŞGAL EDİYOR... Oktay Ekşi, Diyarbakır'da çöken ve 80 kişinin ölümüne neden olan «Hicret» apartmanı olayına değiniyor ve konuya ilişkin olarak İmar ve İskan Bakanı Ahrnet Samsunlu'yu suçlayarak «Dlkkat ettinlz mi İmar ve tskan Bakanı Sayın Ahmet Samsunlu, olayın meydana gelmesinden ne kadar sonra Diyarbakır'a teşrif ettiler?» diye soruyor ve ekliyon «Tam iki gün geçip, ölen öldükten ve gözyaşları kendiliğlnden dindikten sonra...» Konuyla bağlantılı olarak Emlak Kredi Bankasının Ataköy'deki sosyal konutlarına da değinen Ekşi, yazısını şöyle bağlıyor«... Sayın Samsunlu, ister Ataköy, ister Diyarbakır faciası, isterse devletin ilgisizliği sonucu gecekondu yapıp oraya sığınmak zorunda kalanlann içinde bulunduğu facia türünden olsun, bütün bunlar yüzünden yükselen feryatları zamanında duymadıkça ve önlem almadıkça, o makamı boşuna Işgal ettiğini bilmesi gerekir.» Cumhuriyet Sahibİ: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazeteciük T.A.Ş. adına NADİR NADl Gene! Yaytn Müdürü Müessese Müdürü Yazı ijleri Müdürü HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR YALÇIN DOĞAN . HİKMETÇETİNKAYA ....MEHMETMERCAN • dışbasın... THE TİMES • Yazı Işleri Mücfür Yardımcısı Haber Merkezi Müdürü Mizanpaj Yönetmeni TDMSİLdLai •ANKARA • İZMİR •ADANA İNGİLİZ DIŞİŞLERİ BAKANI VE SUUDİ ARABİSTAN ol Suudi Arabistan'ın, Ingiiiz Dışişleri Bakanmı ülkeye sokmaması kararını eleştiren Londra'nın «The Times» gazetesi, bu kararda Ingiltere'nin de suçunun bulunduğunu ^^^TI.'V.T^M Vn^.n,» de Avrupa için bir hayli zor geçeceğini söylüyor. Önümüzdekı yıllarda ekonomilerin karşılaşacağı en büyük sorunun işsiziik olmaya devam edeceğini belirtsn gazete, işsiziik oranının daha da artacağım söylüyor. Yazı şöyle devam ediyor: «Federal Almanya'da işsiziik oranı 1973 petrol bunalımına kadar yüzde birin altında seyrcdiyordu. Şu anda ise yüzde 8'i geçmiş durunıda ve seçimlerin yapılacağı mart ayına kadar yüzde 10'a çıkması bekleniyor. OECD'nin yayın «Frankfurter Rundschau» SERVİS ŞEFLERİ BASINSIZ DORUK Federal Almanya'mn ortanın solundaki yayın organı «Frankfurter Rundsclıau», Varşova Paktı'nın Prag'da yapılan doruk toplantısmı izlemek isteyen gazetecilerin çoğunluğunun geri çevrilmesini eieştiriyor. Yorumda şunlar belirtiliyor: «Komünist askeri ittifakın en Istanbtil Haberleri:Se)ahaHin GÜLER D15 Haberler J Ergun BALCI Ekonomi: Osman ULAGAY Ytırt Haberleri: Barbaros GENÇAK Kültür: Aydın EMEÇ Magazin : Yalçın PEKŞEN Düzeltme: Konur ERTOP Araştırma: ŞahinALPAY BUROLAR KonurSokak No. 24/4 Yen!şeh!rANKARA Tel; 17 68 25 17 58 66 idare: 18 33 35 Hâllt Zlya Bulvarı No: 65/3 İZMİR Tel: 2547 09131230
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle