16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lr 8Ûra önce> s 8 AĞUSTOS 1982 y 1942'de, bu sütunlarda çıkan ilk yazıının başlıgı da kuçük bir aynmla böyleydi: «Türk Medeni Kanunu'nun Dill ve Yenî Dll Cereyanı». Ne yazık ki. yasa dili sorunu o tarihten berl güncelliğini koruyor; koruyor, çünkü bu sorun günümüze dek tutarlı, akılcı ve ulusal bir çözüme bağlanmamıştır. Anayasamıza göre «resmi dil» Türkçe, ama, «Devlet dili» demek olan yasalarımızın dili halâ «Osmanlıcadır. Türk Ceza Yasası'nı, Hukuk ve Ceza Yargılama Yasalan'nı, Yurttaşlar Yasamızın, aile hukuku kitabı dışındaki bölümleriyle Borçlar Yasamızı açıp bakmız; bunlarin kimi maddelerini oluşturan sözcüklerin % 9O'ı, hatta kimisinin % 98'i Arapçadır. Içlerinde Mecelle maddelerinden daha ağdah olanlan bile var. Uzun yıllar boyunca bu sütunlarda çıkan birçok yazımda verdiğim örnekleri yineleyecek değilim. Yalmz şunu söyliyeyim: Yasalar halkın toplumsal ve birçok özel ilişkilerini düzenleyen ve devlet yaptınmıyla güçlendirilmiş kurallardır. Gelgelelim halk bu kuralları anlamıyor, çünkü diltni sökemiyor. Hep deniliyor ki: «Efendim, hukuk dill, Renellikle, kavramlar dilidir ve teknik nitellktedir. Bunlan halkın anlamasma gereklik yoktur: sadece hukukçularm anlaması yeter. Kaldı ki Arapça terimler Türkçeleştirilse de halk yasa dilini anlamaz» Bu sav yanlıştır. Isviçre'nin çok tanmınış hukuk bilginlerinden Prof. P. Tuor, •İsviçre Yurttaşlar Yasası» adh ünlü kitabmda bu yasaam olumlu özelliklerini sayarken, «halkçı» bir yasa olduğunu, çünkü ondaki hukuk terimlerinden çoğunun halk dilinden ahndığını vurgular. Bunu başta sözünü ettiğim 40 yıl önceki yazımda aynntılı örnekleriyle belirtmiştim. Ne acıkh bir yazgıdır ki, yasa dili konusunda bunca yjl yerinde saydığımızı şimdi yeniden belirtmek zorunda kalıyoruz. Osmanlı Devleti uzun süre heraen bütun Arap ülkelerini egemenliği altuıda tutan ve Yavuz Selim'den beri d e sözde Peygamber vekili bir «Halife Sultan» ile yönetilen uluslararası nitelikte ümmetçl bir devlet olduğu için, egemen olduğu ülkelerde «îslam hukuku»nun uygulanması doğaldı. Bu hukukun baş kaynağı ise «Kur1an» olduğundan, yasalardaki hukuk teritnlerinin Arapça olması da zorunluydu. Bu ümmetçi imparatorluk yıkıldıktan sonra, Atatürk'ün önderliğinde özgürlük ve bagımsızlığını kanı pahasma kurtaran Türk ulusunun 1923'te kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ise dinsel yasalarla yönetilen «ümmetçi devlet» değil ulusçu, layik ve akılcı yasalarla yönetilen ulusal bir devlettir. Durum bu olunca, bu ulusal devletin yasalarındaki deyim ve terimlerin «Arapça olması zorunluğu» artık ortadan, kalkmış onun yerine, hukuk terimlerinin «Türkçe olması zorunluğu» almıştır. ölmez Atatürk'ün: «Yurdunu düşman salgınından Yurttaslar Yasası'mn Dili Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU kurtanp bağımsızlığını kazanan ulusumuz, dilini de yabancı dilîerin boyunduruğundan kurtanp bağımsızhğına kavuşturmalıdır» demesi, bu ulusal yoldaki en büyük işaret ve direktiftir. Ne yazık ki Atatürk'ün yöresindeki politika adamlan Mahmut Esat, Mustafa Necaü, Vasıf Çmar, Reşit Galip gibi ülkücü gençler ayrık olmak üzere Büyük Türk Devrimi'ne Atatürk kadar bağh değillerdi. Adlannı saydığım devrimci devlet adamlan da genç yaşta ölüp gidince helo 1948 demokrasisinden sonra siyasal ödüncülük aldı yürüdü. Rahmetll înönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminde «Anayasa» başhğı altında bütünüyle Türkçeleştirilmiş olan «Teşkilatı Esasiye Kanunu», yedi yıllık bir uygulamanın ardından her zaman «Atatürk'ün en yakin arkadaşı» dîye propagandası yapılan Celal Bayar'm lideri olduğu partinin 195O'de iktidara geçmesinden kısa bir süre sonra eski Osmanlıca metnine dönüştürülünce, «Arapçacılık« yeniden aldı yürüdü. Bilindiği gibi, Atatürk döneminde yıllarca okunan o güzelim Türkçe ezanm yeniden Arapçalaştırılması da o sırada olmuştur. Ama ne mutlu bir olgudur kl, Atatürk'e inanmış kuşaklarm çabası ve onun ulusa armağanı olan Türk Dil Kurumu'nun bilimsel inceleme ve yayınlan sayesinde, yazın. sanat ve bilim dilimizdeki anlaşma süreei durmadi; Türk dili serpildi, güzelleşti ve zenginleşti. Gittikçe de zenginleşiyor. Gerici bir yazar geçen ay. özetle: «Dlkkat ediniz. yazılarmda aşm öz Türkçe kelime kullananlar muhakkak komünisttir» diye bir «hikmet» savurmuş. Ben de şimdlkalkıp: «Dikkat ediniz, Osmanhcayı savunarak Türk dilinin kendi özkaynaklanndan yararlamp özleşme ve zenginleşmesino karşı çıkanlar ve dilimizin gelişmesini engellemeye çahşanlar, soysop bakımından kesinlikle Arap ya da Çerkes, Kürt, Laz, Boşnak, Arnavut veya kanşıktır» diye ırkçı ve ayrıhkçı bir görüş ortaya atsam, çok yakışıksız, bölücü, çirkin, dahası, ülkemiz için zararlı olmaz mı? lşte bu gerici yazarın uluorta ileri sürdüğü düşünce de o kertede yakışıksız, bölücü. çirkin ve zararhdır. Hem «milliyetçi» geçinip hem de dinmizin özleşmesini istemeyenlerdeki beyinsel çelişkiye bir türlü akıl erdiremiyorum. Çünkü Türkçemizin gelişerek, çok yakın bir gelecekte evrensel diller arasmda yer alacağına yürekten inanıyorum, ••• Anayasamızaı «Devletin resmi dili Türkçedir» diye bir madde koymakla devlet dili Türkçe olmaz. Karamanoğlu Mehmet Bey"in yaklaşık yedi yüzyıl önce açtığı çığırdan sonra devlet yazışmalannda gerçi Farsçadan kurtulduk ama Arapçanın etkisinden kurtulamadık. Yasalan dolduran Arapça sözcükler «Resmi dil Türkçe'dir» diyen Anayasa maddesi karşısmda kahkaha ile gülmelerini sürdürüp gidiyor. Gerçek Türk milliyetciliği duygusunu gönlümüzün derinliklerinde te$ıyor ve bununla övünüyorsak, yasalanmızın ve dolayısiyle devletimizin dilini şimdiki karmaşıklığından kurtanp Türkçeleştirmeliyiz. Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayanlar ve yazgısmı onun yazgısma bağlayanlar, soyu sopu ne olursa olsun Türk'tür. lşte «Atatürk milliyetçiligi» dediğimiz kavram budur. Önce «yasa» sözcüğünden başlıyalım: «Teşriî Meclis» yerine «Yasama Meclisi»! «Teşkilatı Esasiye Kanunu» yerine •Anayasa»; «nizamname» yerine «tüzük» veya «anatüzük»; «nizamnamei dahili» yerine «içtüzük»i «talimatname» yerine «yönetmelik» deriz, yazanz ve bu hukuk terimlerine yasalarımızda yer veririz de, niçin «kanun» yerine bir türlü «yasa» diyemeyiz. Alışkanhğın yarattığı direnmeden başka bir nedeni var mıdır bunun? «Anayasa» deyip de, sözgelimî, «Ceza yasası», «Ticaret yasası». «Seçim yasası» terimlerini kullanmamak bana çok ters geliyor. size gelmiyor mu? Bunlara ille «Ceza kanunu». «Ticaret kanunu», «Seçim kanunu» mu diyelim? Kaldı ki «kanun» alaturka bir çalgmm adıdır. Şimdi de «Yurttaşlar Yasası» terimine gelelim: 1934'ten 1939 yılma değin, Prof. Schvrarz'ın Yurttaşlar Hukuku derslerinl Istanbul Hukuk Fakültesi'nde Almanca'dan, 1936'da da buna ek olarak Roma Hukuku derslerini Fransızca'dan Türkçe'ye çevirirken, Batı hukuk öğretisindeki birçok kavramm, değil öz Türkçede, Osmanhcada bile karşılığı bulunmadığı gerçeğiyle yüzyüze geldim; bu yüzden çeviri güçlüklerine uğrayınca öz Türkçe terimler üretmeye başladım. örneğin: Leistung (prestationl için «edim»? Wahlobligation (obliga tion alternative) için «seçimlik borç»s Gestaltungsrecht (droit formateur) için «yenilik doğuran hak» dedim. Rahmetli Ebül'ula Mardin hocamız bile «seçimlik borç» terimini çok beğendiğini söyleyerek beni kutlamış, kendisi de bunu kullanmağa başlamıştı. O taribe (yani 1934 yılma) değin buna «hıyarı tayin ile muayyen borç»; «edim» için «makudünaleyh» terimi kullanılıyordu. «Yenilik doğuran hak» için de: «Yeni bir vaziyeti hukukiye meydana getiren hak» ya da «inşai hak» deniliyordu ki, bunlardan birincisi terim değil tanımlama, ikincisi de yanlış idi. Çünkü bu hakkm kullanıbnası ile sadece yeni bir hukuksal durum «inşa» edilmeyip «ifna» da edilebilirdi. «Yenilik doğuran hak» terimi bu olasüık lann her ikisinl de içerdiğinden öğretide tutundu ve böylece Schwarz'm derslerini çevirirken üretmek zorunda kaldığım birçok öz Türkçe terim, yurttaşlar hukuku ögretisinde yerleşti. Şükranla anmak gerekir ki, îstanbul Hukuk Fakültesi'nde doçentlikleri sırasında benim kürsümde kendileriyle birlikte çahşmıs olmakla övünç duyduğum Prof. Dr. İsmet Sungurbey, Prof. Dr. Kenan Tunçomağ, Prof. Dr. Aytekin Ataay da yurttaşlar hukuku (medeni hukuk) terimlerinde öz Turkçecilik geleneğini sürdürüyorlar. İsmet Sungurbey'in «Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü» adını taşıyan Türk Dil Kurumu'nca bastınlmış küçük ama özlü bir sözlüğü de var. Adalet Bakanlığı'nda kurulan Yurttaşlar Yasası Komisyonu üvelerinden çok önemli bir ricada bulunacağım: Televizyondaki açık oturuma katılan sayın Prof. Kemal Tahir Gürsoy, Saym Prof. Nuşin Aylter ve Saym Prof. Selahattin Sulhl Teklnay ve Komısyonun öbür bir kısım üyeleri Fransızca başta olmak üzere en az iki yabancı dili ve Lâtince'den gelen «civil» sözcüğünün «site devleti yurttaşlanna ilişkin» demek olduğunu, Arapça «medeni» sözcüğünün de «kent» anlamındakl «medine»den geldiğini çok iyi bilirler. Lütfen, başta Yurttaşlar Yasası olmak üzere «Medeni ve Borçlar Kanunlan'ndaki» Arapçanm egemenliğine artık son versinler. Bu, Komisyon üyeleri için tarihsel ve ulusal büyük bir görevdir. 1971 Öntasan'sında bon bunu ancak bir kerteye dek başarabildim. Cünkü o zamanki komisyonun uyelerinden bir bölümünü Türkçemizin anlatım gücüne inandırmak çok zor oluyordu. Aradan geçen yıllar bu anlatım gücünü türlü alanlarda kanıtladı Şimdiki Komisyonun üyeleri kendilerini, yukanda değindiğim •alışkanlığın doğurduğu direnme»den kurtanrlarsa, pınl pml Türkçe metinli bir Yurttaslar ve Borçlar Yasası'na kavuşunız (*). (*) Tanmmış yazarlanmızdan kimisi «Yurttaşlar Yasası» yerine «Yurttaşlık Yasası» terimini kullanıyorlar. Oysa Yurttaşlık Yasası»nın Osmanlıcası «Vatandaşlık Kanunu» olup, uyrukluk ilişkilerinden doğan türlü sorunlan düzenler. «Medeni Kanun»' un öz Türkçe karşılığı olan «Yurttaşlar Yasası» ise yurttaşlann doğumlarmdan ölümlerine değin süren bütün «kişilik, aile, mlras, eşya. borç» ilişkilerini düzenler. Böylece yurttaşlann hukuksal sonuç doğuran bütün kişisel ilişküerinin hemen hemen tümünü düzenlediği içindir ki. Almanlar da kendi Medeni Kanun'lanna: «Bürgerliches Gesetzbuch» fyani Yurttaşlar Yasası) adını vermişlerdir. Bizde «Medeni Kanun» terimi, Fransızca «Code civil»in karşılığı olarak ilk kez Cevdet Paşa tarafmdan kullanılmış, daha sonra «Nazaret Hilmi» adındaki bir Ermeni vatandaşımız da bu yasayı «Kod Sivil veya Fransa Kanunu Medenisi» başlıgı altmda Osmanlıcaya çevirmiştir. Siyaset Yasağı? Kişilerle toplumsal değişim arasmdaki bağmbyı çeşitli biçimde yorumlayanlar vardır. Klşüerln etkisini abartanlara göre «tarihl kahramanlar yapar». Aristo'nun Büyük Iskender'e söylediği söz «.udur: Tarihi yapan sizsiniz; yazan biz..; Çoktan rafa kaldırılmış bir dünya göröşüdür bu. Toplumlann nasıl devinip değiştiklerini bilim yasalarıyla açıklama çağına çoktan girilmiştir. Ancak bu devinimde kişilerin rolü olmadığı da söylenemez. însan, doğayı değiştirmekte ne denli etkinse, toplumu değiştirmekte de o ölçüde etkill olabilir. Demek ki bilim yasalarmın geçerli olduğu bir evrende toplumu değiştirme sözkonusudur. însanın, yaşadığı toplumu daha iyiye ve güzele götürme çabasmı hor göremeyiz; elinden alamayız. Bu, bir görevdir, haktır; çağımızda toplumu oluşturan bütün bireylerin yönetime katılma olanaklarmı genişletip yoğunlaşürma tutkusunun kaynağı bu manökta oluşur, Bireylerin birbirleriyle bütünleşerek kitle Br ğırlığı yaratmalan ise ortak siyasal bilinçten güç alır. Türkiye'nin yakın tarihinde kişilere siyaset vasağı koyma olaylan yaşanıyor. 27 Mayıs 1960 ertesinde kimilerine politika yasağı konduğunu biliyoruz. Şimdi 100 yaşına ulaşmış bulunan Celal Bayar bunlardan birisidir. Bayar ve kadrosuna siyaset ambargosu kondu; ama, bu kadroyu destekliyen toplumsal güçler ülkede varolduğu için yasak karan kişiye verilen bir ceza niteliğinden öteye anlam taşımadı. Aradan geçen sürede Türkiye'nin siyasal gelgifleri, ekonomik bunalımlan, yönetim darboğazlan aşılamadı Şimdi de yeniden çok partili rejime geçiş sürecinde kimileri için siyaset yasakları geçerlidir. 12 Eylül 1980'den sonra yürurlüğe giren siyaset yasaklan 52 ve 65 numarah MGK kararlannda belirleniyordu. Artık kararlar kaldırılmış ve 70 numarah bildiriyle yeni koşullar saptanarak siyaset yasaklarınm smırlan çizilmiştir. 70 numarah karann saptadığı kişilerin Danışma Mechsinde tartışüan yeni anayasa konusunda görüş açıklaması yasaktır. Kimi siyasal kadrolan politika dışında tutmak için önlemler alınacağı ve hiç olmazsa bir dönemde geçerli olmak üzere seçme vs seçilme haklannın ellerinden almacağı da söylenmektedir. • Diyelim ki Türkiye'de anayasa tartışıhrken, onaylanırken; siyasal partilcr kurulurken; seçimler yapılırken sayısı belli kişilere ilişkin siyaset yasakları uygulanacaktır. Acaba bu çok mu önemlidir? Eğer Türkiye'de çağdaş demokrasiyi, insan haklarını, kişi özgürlüklerini, sosyal haklan içeren bir anayasa yapılır da (Batı'daki ölçülerle) fikir özgürlüğü ortamında seçimlere gidilebilirse; kişilere uygulanan siyaset yasaklannm ne anlamı kalır ki? Yüz, bin, on bin kişi için uygulanan, 100 bin kişi için geçerli olan siyaset yasağınm 40 milyonluk ülkede belirleyici otoası düşünülebilir mi? Fikirlere yasak konmuyorsa, kişilere yasak konması aynca tartışılacak bir konudur. Yeni anayasa tartışmalarma yönelirken bütün dikkatlerin özgürlüklere yönelmesi gerekiyor. «Aldıkaçtı Taslağı» diye anılan anayasa hazırlığının. amacı. sosyal haklan ve fikir özgürlüklerini kısmaktır. Siyaset yasağı, yeni anayasa taslağında bazı kişilere değil tüm bireylere ve bütün halka dönüktür< lşte temel sorun da budur. flmdcıflif 'Kimseden Ders AlmadıK, Vedii BİLGET Emekli Amiral TJ Anayasa Taslağı, «Çağdaş uygarlık düzeyine yönellk hedeflere» ve temelde de bütün bir Türk tJlusuna karşıttır. terstir. Yineliyorum, silahh kuvvetlerimiz «Her ordu gibi bir ordu, kenöisi için bir ordu» değildir. Bu başat niteüğinin ayrunma pek varamayan gericilleşmış, baskıcı amaçlar güden tekelci çevreler. Mustafa Kemal'den kalıt devrımciliğe koşut bîr demokrasiyi eylemli kılacak, ülkemizin ve dünyanın sorunlannı uluslararası dengeler düzeyinde algılayan nice değerli sivilasker gerçek Atatürkçü bulunduğunu bilsinler. Ve, Mustafa Kemalin gür sesine kulak versinler: «Her sırası geldikçe belirttlğim gibi bir daha söylemek ve pekiştirmek isterlm ki, biz ülkemizin ve nlusumuzun varhğım ve bağımsızlığun kotarmak İçin karar verdlğimiz zaman, kendi görfişlerünize uyuyor, kendi gücümüze dayanıyorduk. Hiç bir kimseden ders almadık. Hiç kimsenin aldatıcı sözlerine kanarak ise girişmedik...» Halkın yaşamına gerçeklik olarak maledilecek bir anayasınm her şeyden önce ilkeli bir siyasal belge olması gerekir. Çünkü bu yaşam, Mmilerinin sanılan ya da sandırma çabalan gibi şu ya da bu duygulann daha baskın etkin olduklan bir yaşam değil, doğrudan doğruya yoğunluğuna siyasal bir yaşamdır. Zira, basü başma yaşam siyasal bir olaydır. Salt insanlar İçin de değil, tUm canlılann varoluş ve bunu sUrdürme dinamiklerinin eytişimsel dokusu türlü çelişki, çatışma, uyuşma ve egemenlik olgularmdan örülmüştür ki, bu da siyasallığın olası tüm ivmelerini içerir. Insana gelince, onunla llgill her UrUnUn onun yaşamsal uyum ve dolâyısıyla yarar sağlamasmm ölçütü, slyasayı içeriş biçim ve yöntemindedir. Bunu kavradığımız oranda herkes için çok önemli bir güncel sorunun varlığım da somutça anlanz; yeni anayasa nasü bir siyasal ölçüt içerecektir? Kimileri diledikleri denli savuna dursunlar, slyasa üstü bir anayasa oluşturulamaz. ve o nedenle de, bu soruyu açık yüreklilikle yamtlamak gerekir. Hiç fcuşku yok, baskıcı amaçlar güden ve gundemleyen çevreler dışında, halkm hiç bir kesiti yadsımamaktadır ki, bu anayasa bir Kamusal Toplum Siyasası belgesi olmalıdır. Böyledir; çünkU TUrkiye toplumu, çağın evrimcil ve aşkm dinamiklerinden güç almasını bildiği denli onlara güç katmanm da bilmcine varmış, erkine yönelmiş bir toplumdur. Ve bundan dolayı da, demokrasl sözcüğünden soyut dengeler irdelemeyi değil, ilkeii bir toplumsal ilerlemeyi algılar. Bu algılayış doğal olarak, halkm özgücüne en geniş alanlan açan bir anayasa gerekser. Bir anayasanm ilkeli bir siyasal belge olması, onun yoğun sosyal bir dUzenleyicl olduğunun belirleyicisidir. Olağanüstü yetkilerle donatılmış bir devlet başkanlığı eğilimini İçeren bir anayasanm sosyaı düzenleyiciliginden söz etmek ise olası değildir. Ve altmı dikkatle çizmek gerekir ki, sosyal düzenlemelerin aşağıdan yukanya doğru işleyip gelişmesi sürecinde olgunlaşmış bir çsğdaş dünya ve onun bir parçası olan TUrkiye'de yukandan buyurgan bir yeni süreç canlandırma eğllimJeri, giderek, gecmişte böylesi dUşünüleri programlaştırmıs dıkta heveslilerini ammsatıyor. Bu da toplumumuza yeni boyutJar kazandırmak ve banşçıl bir ortam yaratmak yerine, çoktandır daralmış olan toplumsal llerleme ve atılım boyutlanm daha da sıfcrlayıcı ve her türlü çatısmayı daha da ve kat kat olası kılıcı bir süreei körükler. Üstelik, daha İleri demokrasUi bir erkin gereksinlmini nice yıllardır somutça duyan ve duyuran Türkiye toplumuna, kısıtlayıcı ve dar kapsamh siyasal buyurulan iletecek bir belgenin, toplumu kendi kendini yöneticl güç ve becerisine açıktan açı^a sırt çevirici olacağı da ortadadır. Toplumla çelişen bir anayasal düzenleme. nln, toTJlumdakl çelişküeri aşıta olduğunu Mm savunabüiı ki? Siyssallaşmaktan ve kendi flkelerini kendi koymaktan kaçmdınlan bir toplum olduğumuz ve kaldığımız sürece, ne çağdaş siyasal erke ne de ona sıkıdan sıkıya baWı ekonomik ve toplumsal düzeye ulaşmamız olası değildir. Bu çok somut gerçeğe karşm, anavasayı salt bir yetkl cüzenleyici belge gibt algılamak, oluşturmak ve kamuva sunmak, bugünkil dural yaşamı ileriye dogru canîandırmaktan çok, geçmiş yönünde hortlatmaktan öte geçid değildir. MÎLLlYET HOCANIN KATKISI... Teoman Erel 6 ağustos gunlü Milllyet'teM yazısmda Anayasa Taslağı ile 52 ve 65 numarah bildirlere değiniyor ve bu bildirilerdeki yasaklamalann kal dınlmasında Aldıkaçtı'nın bile katkısı olduğunu belirtiyor. Aldıkaçtı komisyonunun hazırladığı metnin adını anmakta bile yalnız kaldığım da beürten ve «... Konsey de ortadaki metne tasarı diyemiyenlere katıl dı sonunda» diyen Erel daha sonra şöyle ekliyor: «Yiğide vururken hakkını da teslim etmek bir borçtur. Anayasa konusunda böyle bir uyanış belki de Aldıkaçtı sayesinde mümkün olabllmiştir. Hattâ 52 ve 65 sayılı kararların kaldırılması ve yasaklann yumuşatılmasında bile hocamızın «değerli» katkıları vardır. Ortaya koyduğu yeterslz eser, seçmene ve polltlkacıya gösterdiği aşırı güvensizllk, davramşlanyla oluşturduğu portre, neyln nasü olmasını göstermese bile «neyin olmaması gerektlğinl» ortaya çıkarnuştır» B Hıcak yansım söyle sürdürUyor: «Halkm vlcdanıyl» başbasa kalm»n, reyini kendi aku ve değerlendirmesine göre kullanması doğrudnr. Nitektm bu sebepten gizli oy sistemi benimsenmiştir. Ama herkes bir Anayasa alimi değildir. Maddelerln lçinde yatan gerçeği ve nygulamada doğacak meseleleri vatandaşa anlatmak gerekecektir. Ister istemez her yazar, Aııayasayı tartısırken lehte veys aleyhte bîr tavır takınacaktır. Şahsen biz, en mükemmel bir nıetin dalıi hazırlansa, geçîci maddelerinde eski politikacılara yasak cetiren veyahut Cumhurbaşkanının dcmokratik anlayışa ters düşecek bîr şekilde seçîlmesine imkan veren Iıer Anayasa'ya prensip itibariyle karşı olduğomuzu bir kaç defa yazdık. 70 sayıb kararm 3. fıkrası, şlmdl buna manl mldir? Halhuki maksadtnuz, halkm oyunu etküemek değil, Anayasayı daha mükemmel bir demokrasi kavranuna doçru geliştirmektir. Böyle bir gelişıne sağlanamazsa müeyyidesl elbette lıayır oyları olacaktır.» lamalan hâla koruduğunu da bellrten Ekşi, daha sonra şöyle diyor: «Yeni karar yttksek yargı oryanlan, Sayıstay, Yüksek öfrenim Kurnlu ve Üniversiteler, kamu kurnmu niteliğindekl meslek knrnm ve knroraşlan (Barolar, Tabib, Mühendis odalan vs.) basın knrnlnşlan, yasaklanmamış sendikalar ve billmsel amaçlı derneklerin, yeni Anayasa hakJanda görüş tesbitı amacına döniik toplantılar yapmalan ve bnnları açıklamalan mümkun kıunmaktadır. Ancak bu çalışmalar için Sıkıyönetim Komutanlıçının Iznine ihtiyaç olup olmadığı belli değildir. Keza yeni karar bu görüşlerin, «ilgili kuruluşun kendi konusu İle sınır. h olup olmayacağını» beilrtmemektedir. Kısaca 70 sayılı karar, şüphesiz düşüncelrrl açıklama özgürlüğü yönünde bir adundır, ama sadece bir adınıdır..» Cumhuriyet Sahibi:Cumhuriyet Matbaacılik ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ CenelYayınMüdürü MüesseseMüdürü YazıİşlerıMüdürü HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİACAR *. YALÇIN DOĞAM HİKMET ÇETİNKAYA MEHMETMERCAN GÜNEŞ HÜRRİYET SADECE BİR ADIMDIR... Oktay Ekşi, 6 Ağustos günlü «HürrlyeUteki yazısında 52 ve 65 sayılı kararlann kaldırümasma değiniyor ve 70 numarah yeni karar konusunda «vurgulanmaya değer olan, yeni kararm Anayasa konusundakl tartışmalara hcrkesin istcdiği kadar geniş ve rahat bir biçimde katümasına imkan vermediğidir» diyor. Yeni karann hem eski politikacılann hem de dernek, sendika, kurum gibi tüzel kişilerin Anayasa tartışmalanna katılma hakkına iliskin bazı sııur DAHA ÖNEMLİ BİR YASAKLAMA... Cüneyt Arcayürels 6 Ağustos günlü Güneş'teki yazısında 70 sayılı kararm «Bir bakuna halkoylaması öncesi daha helirli önemli bir yasaklamayı getirdiğini» ileri sürüyor. «Bu karann Yüksek Askerf Şura topiantılarının yapıldığı bir sırada a)mmış olmasının oldukça ilginç» olduğunu da belirten Arcayürek şöyle ekliyor: «Esasen MGK yönetimi, bu karardan önce de aklı başında, gerçekleri dile ştetiren. menıleket yaranna oian görüşlerin afiklanmasına karşı çıkmanuştı.» TERCÜMAN O Yazı işleri Müdür Yardımcısı Haber Merkezi Müdürü Mizanpaj Yönetmeni TEMSİLdLER C>% MÜEYYİDESİ HAYIR... Nazlı Ilıcak, 6 Ağustos günlü «Terciiman»daki yazısında 70 sayılı karan eleştiriyor ve «Kapsamm belirsiz olması yüzünden eleştirilerln hangi çerçeve lçinde cereyan edeceği anlaşılmamış. tır» dJyor, • ANKARA : • İZMİR : • ADANA : SERVtS ŞEFLERİ * dış basın. FRANKFURTER ALLGEMEİNE: LE MONDE Afrika'mn en istıkrarlı ülkelerinden biri daha geride bıraktığımız hafta çalkantılı günler yasadı. Kenya ıdl bu ülke. Geçen pazar, «bağımsızlığuun babası» Jomo Kenyatta'nm dördüncü ölüm yıldönümünde, bir darbe girişiml yaşandı bu safari Ulkesinde. Fransız Le Monde gazetesi de başyazısmda darbe girişlminl siyah Afrika için ağır bir olay olarak niteıeyerek özetle şöyle bir yorum yaptı: «Hava Kuvvetleri subayian tarafmdan yönetilen bu darbe girişimi, Kara Kuvvetleri, Genel Hizmet Birligi ve Siyasi Polis tarafmdan bastınlmıştır. Ekonomlsl özeilikle turizme dayab Kenya dünyada yaşanılan enflasyon ve petrol bunalımından etkilenmlştir. Aynı şekilde Delet Başkanı Arap Mol tarafından tasmen restore edllmlş olmasma karşm ülkenin parlamenter rejlml, kabilelerin doymak bilmez iktidar hırsları ve raücadelelerl ve etnik çıkarlar yüzünden sarsılmıştır. Olay Siyah Afrika için ağır bir olaydır. Çünkü Uganda bnnalımı, Etyopya devrimi ve bitme mlş görfinen Ogaden savaşı nedentyle çalkalanan bölgede Kenya bir Istlkrar unsuru olarak rol oynamaktaydı. Darbe glrişüni bu istikrarlılıği etkilemesinin yanısıra, Kenya'yı Afrlka'da batılbir Olke glbl gören batıyı da kaygılandirimstır.* İstanbulHaberleri:Selahattin GÜLERDış Haberler : Ergun BALCI Ekonomı: Osman ULAGAY Yurt Haberleri: Barbaros GENÇAK Kültür: Aydın EMEÇ Magazin:YalçınPEKŞEN Spor: Mehmet TEZKAN Araştırma: ŞahinALPAY Düzeltme: Konur ERTOP BÜROLAR KonurSokak No. 24/4 Yenişehir ANKARA «THE GUARDİAN» : Tel: 17 58 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 ÖDÜNÇ SİLAHLAR Federal Almanya'nın muhatazakâr «Frankfurter Allgemeine» gazetesınin bir yorumu Norveç'in hava üsterini savunmak için Amerikalılardan ödünç alman Hawk uçaksavsr bataryalan kul. lanacağına değiniyor. Yorum şöyle devam ediyor: «Askert açıdan bu büyük bir bulus. Amerikalılar Norveç'e, Hawk uçaksavar bataryalan ödünç vererek. Bıınlar Amerikan malı olarak kalacaklar. Ancak silahlan Norveçlller ktıllanacak. Böyle bir askeripolltik işbnlümü dü şünceslnin yaratıcısı eski ABD Savunma Bakanı vekili Robert Komer. Komer her zaman, NATO içlnde ortak gy venllk için yapılan masraflan düşiik tutmanın yollarını arardu Norveç örneğl Komer'in düşüncelerinin gerçekleştirileblleceglni gösterlyor. Büyük bir sansyi ülkesi, normal koşullar altmda dennda bekleyecek olan silahlan veriyor ve küçük bir müttefik personeli sağlıyor. Bu çelişfmln sonunda NATO devrimci bir karar verebilir: Ülke silahlı kuvvetlerinln tasflyesl Neden bütün NATO ülkeleri ayrı bir orduya, ayn Hava Kuvvetlerine, ayrı bir donanmaya sahip? Bnrada da karşılıklı tavirlerle ve değistokusla güçleri yoğunlaştırmak mümkün.» BİR MİTİN SONU İSRAİL'E KARŞI YAPTIRIM Ingiltere'de yayınlanan «The Guardlan» gazetesi, Batı Beyrut Kuşatmasım. Batı Şeria'daki Fılistinlilere karşı bir «korkutma polltikası» olarak niteliyor. Begin'in Batı Şeria'da izlediğl polltikayı kınayan yazı şöyle devam ediyor: ^»Cubnan'daki İSRal, görünüşo bakılırsa, kuzey cephesinden çok doğu cephesinin güvenliğini sağlamayı anıaçlıyor. Doguria FilistinlJler, tsrail'ln ilk kurulduğu zamanki gibi Ürdfin'e kaçmalan için korkutulmaya çalışüıyor. Fllistinlllerin geriye kalan tek vatanı olan Batı Şeria'da Beglnin acıkça tzlediği bu polltikadan dolayı Begin, Sharon ve aşırı siyonistler kınanmalıdır. Bu bölgeleri tsrail'in sttrekU bir parçası olarak flân ettfler ve Yahudl olmayan nüfıısa ancak btr kabile özerkllğl (geçtlglmiz viizyıl ABD'de kızılderlüere avrılan küçük kamp böİRelerl) tanımaya hazırlar. tsrail'in hlçbir ortağınm mazur (tösteremeyeceği gerçek işçal gcrçek saldın eylemi budur. Ve eğer bu eylemi mazur sösteremiyorlarsa, Arjantin şiddete başvnrduğu zaman yaptık'"' gibi ortak eylemde bulnnmalıdırlaı.» Hallt Ziya Bulvarı No: 65/3 İZMİR Tel: 2547 09131230 Atatürk Caddesl, T.H.K Işhanı Kat2/13ADANA Tel: 14 55019 731 Basanvo Yayan: CUMHURİYET Matbaacılıkve Gazetecılik T.A.Ş. Halkevl Sok. No: 3941, Cağaloğlu İSTANBUL P.K.: 246îstanbul, Tel: 20 97T3(5hat) TAKVTM 8 Ağustos 1982 GÜNEŞ 6.01 ÖĞLE 13.19 İKİNDİ AKŞAM YATSI 17.12 20.17 22.02 İMSAK 4.01 Yetenekll Çocuklara ve Gençlere DUYURU Konservatuvara glrmeyi düşünmez misinlz?» KONSERVATUVAR GÎRİŞ SINAV1AR1 tÇİN Muammer Sun yönetiminde hazırlama derslerl verillr. TUrk muslkisi, Batı musikisi, Bale, Şan, Tlyatro. 64 10 90..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle