16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 AĞUSTOS 1982 nadolu'da bir tatıı kasabası. Motel katıbı dehkanlı, boş zamanlaruıda ders çalışıyor. Bır şeyler okuyor, bir şeyler yazıyor, hethalde bır smava hazırlanmak ıçın. Bir ara o yokken yazdıklarına baktım: Dunya ülkelerını uçe avırmi!}, şoylece a) Kapıtaüs, b) SosaJis ve komünıs. c) Az tarafsız. Bu uçuncü kategorı ılgınç Bır ınsan va da bır ulke acaba nasıl «az tarafsız» oluı"' Çok veya az taraflı olunması normal, kararlı bır bıcımde «tarafsız» da kalınabılır. ama «az tarafsız»ı anlamak guç. Sıralamanın mantıgı duşunulurse, delıkanJı herhalde «az gelişmiş ve tarafsız» ülkelen «az taraf'sız. haline getirmiştı. öyleyse bir biigı eksıkliği sözkonusu; daha doğrusu. iyi akılda tutulmadığı ıçın beltekte çarpılmış bır bilgı Ama hepsı bu mu' Şımdi bu çocuğa ya da buna çok benzer yanlışlar yapabılen binlerce çocuğa «az tarafsız» gibi bir kavramı açıklamalan içın ı&rar etsek., sanınm onlar da böyle bir sözün saçma olduğunu an KÜLTÜR YAŞAM Cumhuriyet 5 A insanlar ve sanat murat belgc Dimitri Kantimir, Evliya Celebi ve Diyanet Işleri İlber ORTAYU 17 Temmuz tarıhli bir İs tanbul gazetesinde verilen habere göre; 1979 yılmda Kültür Bakanlığının bastır dığı. Boğdan voyvodası Dimitri Cantimir'in (Kantimir) yazdığı «Osmanlı Imparatorluğunnn Yükselişi ve Çöküşü> adh üç ciltltk kitabm toplatılması teklif edilmiş. Toplatılma teklifi Din tşleri Yüksek Kurulu tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığına, kurulun bir kararı halinde iletilmiş. Yani işe kendillğinden giri şen Diyanet İşleri Başkanltğı Din tgleri Yüksek Kuru lu... Sözügeçen kıtabı. Kantimir tarihinin 1876'dakı Romence baskısından Dr. Özdemir Çobanoğlu çevırmi5. zatı muhteremi tanımam, ama hakikaten muhterem bir iş yapmış. O yıllarda yaptığı çeviriyl basıl ması îçin Kültür Bakanlıgı na sunmuştu. Benden çevi riyi incelememi ıstediler. ku sursuz denecek kadar dikkatle yapümıştı ve iyi bir Türkçesi vardı. (Çevirmenin tek noksanı kaynak rae tin Latinceyle karşılaştırma yapamamış olmasıdır. Ama Latince bilenler sayılı olduktan başka, çevirl Romence nüshadan yapıhyordu ki bu en doğru metindir) O tarihte Kantimir hâlâ Türkçeye çevrllme miş olduğundan bu zahroe ti yüklenen çevirmene bır tarihçi olarak şükran duydum. Her tarihçimiz kendi sinde aynı hissi duyacaktır ve eser hakkında karar ver meğe yetkili olanlar da on lardır. Fazla oylalanmadan incelememi bitirip. raporumu yazdım. Çevıri eserler kurulu olumlu karar verdi ve eser de baskıya girdi. mucibesinl istedim. Vereme yeceklerini bUdirdiler. Niye verılemeyecegini anlamadım. Kitap Kültür Bakanlığının satış yerlerinde yok, «Bitti> deniyor. Üçyüz yıl sonra Kantimir'in başına gelenleri düşündüm. Boğdan Beyi Kons tantm, Kantimir'in oğluydu. bütün Boğdan Beyzade lerî gibi îstanbul'da rehin olarak bulunması gerektilıgını tanıdı. Dostları başta Sadrazam Rami Mehmet Paşa ve Latince bilen bir Osmanlı aydmı olan Nefyioğlu gibi Lale Devrinin seç kin doğu kültürüne vakıf ve batı kültürüne açık insanlarıydı. 1688'de 15 yaşın da Istanbul'a gelen bu bey zade; Türk tarihi, sanatı, özellikle müziği üzerinde de rin bilgi sahıbi îdı ve natta sonradan terkedllen bir musiki makamı bile bulmuştu. Bu bilgisi ve yazdık larıyla evrensel ansiklopedi lere ve billm tarihine geçmiştir. Siyasi hayatı ise ha talarla doludur. Osmanlılara karşı bağımsızuk için Büyük Petro ile birleşmiş, 1711 Prut yenilgisinde Rusya'ya sıgınarak 171416 ara £,mda ünlü Osmanlı Tarihtni kaleme almıştır. Bu alanda doğu batı kaynaklan nm kullanıldığı, belirli uslubu ve çağı için şaşılacak derecede tarafsız olan Osmanlı tarihinin derli toplu ilk sentezi sayılmaktadır. Hammer'ln tarihinden 100 yıl daha öncedir ve bazı yönleriyle Hammer'den daha orijinaldir. Kantimir' in yazdığı tarih çağdaşlan arasmda ün yapmıştır, 17. yüzyıl sonu ve 18. ytizyıl ba şında birçok olaylann için de yaşadığı için görgü ve değerlendirmeleri çok önemlidîr. Kantimir herşeyden önce bir Osmanlıydı ve o dünyanm bir adamıydı. Geniş ölçüde Osmanh vekayinamelerî, Avrupa tarihleri, bazı vesikalar ve a sıl önemlisi, yaşadığı ve gör düğü oLaylarm tahlili ile bu eseri yazmıştır. Nitekim Ttirk tarihçilerinin de üye olduğu uluslararası bir bilimsel kuruluş olan. Güney doğu Avrupa Araştırmalan Cemiyetı. Kantimir (Cante mîr)in 300. doğum yıldönü münde çıkan bir kitapta bunlan belirtmiş ve önsözü de. cemiyetin başkanı ünlü tarihçimiz Profesör Hahl 1nalcık yazmıştır. 18. ve 19. yüzyılm aydm> Iarı herşeyden önce mensup oldukları dini cevre ve uy. garlığm getirdiği önyargı» lardan ve deyimlerden tam anlamıyla annamamışlardır. Kantimir de «hayin Osmanlı Sarayı, daha az X1 manlı hükümdar.» gibi de< yimler kullanır. Aynı çaği da Osmanhlar Batı için na kullamrlar? Hammer 19.asrın ortasmda bile Osman lılar vc Türkler için peK hayırhah sözler kullanmaz,' acaba kendisinin Türkçeye çoktan çevrilen tarihi için ne gibi bir iyilik düşünülüyor!? Kantimir'in Osmanlı kültürü ve İslam tarihi içîn devrinin ölçülerine göre cok objektif davrandığuu tekrar belirtmek gerekîr; Bu ilk Osmanlı tarihi senn tezînin, hazır devlet ucu3 basmışken, herkesin okuma' sı ve bilmesl gerekirken^ her kasabada bulunan bie, ikî gayretkeş vatandaş ven ya her okulda rastlanan bir iki şikâyetsever öğrenci Dii t yanet İşlerine başvurdu dl^ iye Din İşleri Kurulundan karar çıkartıp, Kültür Ba^ 'kanlığına müdahalede bun lunmak onaylanacak bit; hareket değildir. 17. yüzyılm ünlü gezgînf Evliya Çelebi Almanya'dan Macaristan'a, Ukrayna'dan Mısır'a kadar çok yeri gez< miştir. Ciltler dolusu seyai hatnamesinde bu ülkelerin şehirlerinden, halkmdan,coğrafyasındpn uzun uzun sözeder. Bu seyahatnama bugün değerll bilgileri İçerJ. mektedir. Ne var ki Evliya Jkide bir; «kâfir, gâvur, hS kile yeksan ola (yerebatai sı)> gibî deyimler kullanî maktan geri kalmaz. Bütün uluslar bugün Evliya'yı ol«§ duğu gibi çevîriyorlar. Kii tapta bu deyimlerin altma «ey dinibütün Hıristiyan o: feuyucu, kusura bakma btt Evliya dediklerl ne de olsa bir Hıristiyan sevmez TürİM tür» diye dipnotu dtişüldü<« ğünü görmedim. ÇünkÛ ba na Diyanet îşlerinde söyle< nen Kantimir'in Müslüi manlık aleyhindekî sözlerii ne dipnotu düşülmedigidir.Oysa 17. yüzyılm insanmiH bu tür görüşlerini uygar in sanlar gülümseyerek okurı lar. Evliya'nın yazdıkların» da bu gibi deyimleri Macar lar, Almanlar nasıl okuyoM sa. biz de onunla çok yakın zamanlarda yaşayan Kan>timir'i öyle okuruz. TürE okuyucunun bu düzeye u' laştığmı sanıyoruz. Nasıl kl Evliya'nın Hıristiyan sevn mezliğiyle değil, Hıristiyan dünyasmm 17. yüzyıldakl hayatı ve yurtları ile ilgill yazdıklanyla ilgilenenler onu birçok dile çevirip, bas tırıp okuyorlarsa biz de Kan' timir'i daha 18. yüzyıhn b * gında tarihimizl bu kadar ehliyetle kaleme aldığı için defalarca ve çok önceden bastırıp okumalıydık. Bu olayla bizce bürokraj slmizin lşleyişlnde bir başi ka usulsüzlük göze çarpi maktadır. Bu kitaba yetkili bir uzmanın inceleme ra; poru üzerinde yetkililerden oluşan bir kurul Kültür Bakanlıgı Çeviri Eserler Ku rulu olumlu oy vermiş ve kitap bastırılmıştır. Hal böy le iken kendisini herşeyin üstünde görme alışkanlığı edinen Din îşleri Yüksek. Kurulu'nun bu eseri sözüm ona tekrardan incelemesl ve yeni bir raporla Kültür Bakanlığına müracaatı yet* ki tecavüzünden başka bir gey değildir. Diyanet îşleri her başvuruyu böyle değerlendirip de, merkezi devlet; örgütünün dlğer şubelerinin işine müdahalede bulunur ve f etva verirse bunun Cum huriyetimizin en önemli ten mel ilkelerinden biriyle ca> tışır bir durum olduğunu belirtmeğe gerek yoktur.Kendi alamna ait olmayan kitaplan resen denetleyip; tavsiyelerde bulunmağa bag ladığma göre, Din İşleri Yüksek Kurulunun sansür fonksiyonunu yüklenmest yakındır. Diyanet İşlerinin bu son müdahalesi hoş görüldüğü takdirde. yarın bir gün, falan veya filan hislerl rencîde ettiği gerekçesiy le özel kitabevlerinin bastı ğı kitaplar için de Savcılığa müracaat etmeğe başlar. Bu kitapların da coğrafya, tan rih. etnoloji ile ilgill olman sı mümkündür. Kültür Ba< kanlığmın Diyanet îşleri Başkanlığınm bu son m i h dahalesini dikkate almaya«jj cağmı ummak.isteriz ilimde mantık aranmaz larlar. Ama boyle bır ısrar olmaymca, hıç duşunmeden bu ve benzen yığınla yanlış yapabüıyorlar. Şu halde sorun yalnızca bilgıyi eksik hatırlamak değıl, o bılgı üstune duşunmemek Bılimle mantığm ışleyışı gerçekten bıraz çapraşıktır Hanl. dunyanın «yuvarlak» olmasının «düz» mantığa ters gelmesı gıbı Ancak bır çok bilgı edındıkten sonra. yuvarlak dunyada yaşıyor olmak ınsana mantıklı gelmeye başlıyor örneğın ço cuklara. Hele göreJihk gıbı karmaşık teorılere gelındığınde, sıradan mantık çıkarsamalarıyla olguların bi lımle kavranan nedensellıkleri birbirınden hav'ı uzaklaşır «Az tarafsız»ı yazan çocuğun sorunu yalnız kendine ozgü değıl, Turkiye'nın eğitım sıstemınden de kaynaklanıvor Bu sıstemde bıl ginin kendisi de öğretilme tarzı da, hâlâ dogmatik Bir başka deyışle olgular ve ne densetlıkleri bırbırinden soyutlanmış durumda. Bu böyledîr» diye bır şeyler oğretiliyor. niçin oyle olduklan yeterinre oğretilmıyor. her durumda bu «niçini düşünme ahşkanlığı hemen hemen hiç ögretilmiyor. Bu durumda, sözgelişı «az geliş miş ve tarafsız» gıbı bır bılgiyı yarısını unutarak hatır layabilen bir oğrencide unutmayı dengeleyecek bır mantık mekanizması ya da herhangi bir 7ihnî yetenek yeşermiyor Dahası bu açıklıkla dile gelmese bile, «ilimde mantık olmaz» inan cı verleşiyor. Kars'ta vazm yağmur yağar, Kant idealist bır filozoftur. dünya ülkeleri rejimlerı bakımından üçe avnlır, dünvava uvgarIığı Türkler götürmüştı" r v b Bunlann hepsmi «hoca» söyler, hepsi eşit dereccde «doğru»dur. Bu eşıtıın sistemınde ben öğrpncıvi bir «kavanoz»a benzetiyorum. Bir smıf dolusu kavanoz yanyana sıralanmış duruyor; ders başla yınca hepsinin kapaklarınm açılması gerekiyor. öğretmen kavanozlara «bilgi» istıfliyor. Kavanozdan beklenen, vıt boyunca içine doldurulmuş olan bu bilgileri yı] sonunda, smavda, bozmadan birbirine zınhar bulastırmndnn. kendisıne veril diği gibi yeniden öğretmene sunması Böylece, «iiçüncüsü de az gelişmiş ve tarafsız ülkeler» diyen öğrenci başarılı, «üçüncü olarak da az tarafsız olanlar» diven öğrenci başansız. Ama her ikisi de, rejimleri bu şekilde ayırmanın anlammı (va da anlamsızhğmı), ne gibi bir gerçekliğin bu aynmm gerisinde yattığmı bilmiyor. Düşünmüyor. Düşünmesi is tenmiyor Bilginin böylesi unutulmaya mahkum olduğu gibi unutulmasa da ne ışe yarayacağı belli değildir. Amacv belirsiz bir bilgi de, taşınması fazladan bir hamallık gerektirdigi için, taşıyana ancak sıkıntı verir, Gunumü?de oğrencilerimiz kendı lerini bu yükten kurtarmak içın ellerinden geleni yapıyorlar. Suç, acaba yalnız onlarda mı? Diyanet îşleri, kendi alanına ait olmayan kitaplan re'sen denetleyip, taysiyelerde bulunmaya başladığına göre, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun sansür fonksiyonnnu yükîenmesi yakındır. Diyanet İşleri, 18. Yüzyü başında yazılmış özgün ve önemli bir tarih kifabınm cevirisini, din duygularım incittiği gerekçesiyle toplattırmaya çalışıyor. Bu konuda sadece tarihçılerin fikri sorulur sanıyordum. Meğer öyle degilmiş. Aradan üç yıl geçtikten sonra, kitap hakkında Din tşleri Yüksek Kurulu ü yelerinln yüksek mütalealarını öğrenince Diyanet tş leri Başkanhgına gittlm. Üç yıl önce eser hakkında müsbet raporu verenin ben olduğumu ve şimdi verdlkleri olumsuz kararın esbabı ğînden yirmi yıl kadar Fet hiye semtindekl Ulah sarayında yaşamıştı. Kantimirler ailesi aslen Kırım Hanlan ile çatışmaya düşerek Boğdan'a sığınan Nogay bey lerinden Kantimir Mirza'nın soyudur. Dimitri Kantimir bütün Boğdan soyluları gibt LatinYunan kültürü ve Avrupa uygarlığmı tanımış tı. İstanbul'da ArapFars kültürü ve Osmanlı uygar Kadri bilinmemiş klasikler Evlilik ve mahremiyet EÇEN hafta aşk ve evlıliği hayvaniar ara,sında i^lemıştık Dr. Onal bundan sonra go^lerını tarıhe çevırıyor. tarıh yapraklanna bırhkte bakıyoruz: Bu yapraklar bize doğruyu soyluyor Gozlerimiz bı/ı aldatmıyorsa, bu sahne çok fecıdır. KADIN. YUVA .. Dün karanlık b\r sahne... TARIH Bunu çok acı sbylüyor » Boylece, Çın den Senegal'e kadar bakıyoruz her yerde felâket goruyoruz. Ama iki ıstisna var Türkler ve Islarruyet 'Kadına benlık veren bu msanhk duygulannın ilk adınunı tarıhle Türkler atmış. daha sonra Islamlık kadına yarasan en yüksek payeyı vermış ovle kı medenıyetler ne kadar yükselır, kadına ne kadar yüfösefe haklar verilırse. nıhayet Islâmlığın kadına verdıqı paveye yaklaşılmış olur.* TurKlük ve Islamlık açısından gerçekten kıvanç verıci bir durum Gelgelelim. bizim İslâmiyet'le bağdaştırdığımız «barem. selâmlık, peçe, çarşaf» yazarımıza gore bir kultursuzluk eseriymış Bundan bonra 'Kadm ve Şiiriyetı» bölümune geliyoruz, Doktor burada mıtolouye dalıp dalıp çıkıyor. Apollon'un Dafne'yi kovalamasında yüce bir §iır ve kadının erişilmez bir ülkü oluşunu buluyor. Bence bu olayda Apollon'un nıyetleri biraz eleştirihr nitelikteydi, anıa Cemal Zeki sorunun bu yanı üstüfade durmuyor. Dafne'yi bırakıp Afrodite'ye geçiyor: 'Afrodit eşsiz bir güzeldi. Ateş mabudu Hephaistos kocası, Savaş mabudu güçlü Ares sevgilU si.' Fakat bu mıtoloıik şahsiyetler de bir tuhaf. yazanmız ve biz tam coşmuşken Afrodit'in yaptığı işe bakın. Neyse, bu kusuru onun tannçahğına bağışlayarak, en önemli ahlâk dersimize geliyoruz: «Kadm... kadm olduğunu bilmeli ve kadın kalmahdır» Daha sonra anlatılan bir fıkra, aynı ders,ı perçmliyor: 'Napolyona devrimn en yüksek b\r kadımnı tanıtmıslar: Kadına «Sız ne ıle uğraşırsınız» diye sormuş. Kadm hayrette kalarak 'Yazı ıle..' demiş. Napolyon: «Ben çocuklarınızla sandım* diyerek çocuğun deĞerinı anlatmış.' Oysa bu Napoleon fıkrasından önce yazanmız kadının her yerde nasıl ezildiğmi anlatırken 'Kod Napolyona. da değinmiş, 'Kadını idraksiz. aciz, vasiye muhtaç.. hukuk Uibarile erkeğe bağti, erkeksiz olarak hiç bir hakkı olamaz' saydığı için onu kınamıştı. Demokrat zihniyetli yazanmız şimdi çocuk yapacağma edebiyat yapan kadını kınamakta Napoleon'la birleşiyor. Kitabm her bölümü bazı «vecizeter»Ie başlıyor. Bu arada bir dıp notu: «İmzasız vecizeler eserin müellifi Dr. Cemal Zeki'nindir.. Ve işte size bir örnek: 'Aşk.. insanın cennett, dnnetidir.» Pozıtivistromantik doktorumuz, aşkı hem şiir. hem de bilim düzeyinde anallz ederek açıklıyor. Birinci düzeyde kendisi de alabildiğıne şiirselleşıyor, mistık semalarda uçuyor: «AŞK. KADIN...! İşte bu iki kelime ıster yalan, ıster doğru olsun erkeklerin bütün nakaratı kalbidir. Aşk ıle kadını çıkannız, arz üzerinde hiç bir zemzemei zekâ kalmaz. Insunıyeti yaşatmak içın. her tarafta kadm erkeği, erhek kadını çekiyor, tahrip ediyor, raşe raşe öldürüyor. her yerde işte kahkahaları takip eden lerzeler, işte gözleri çağıran gözler.. işte huvvetli avuçlarda ezilmek. solmak. harab olmak dileyen çiçekler!» Doktor bu satırlarda sadomazohist edebiyatm eşiğini açar git>l. Fakat az sonra bizi bu coşku bulutundan alıp aklm ve bilimin serinkanlı laboratuvanna sokuvor: •Aşkm Hüviyeti.. Hakikatte Aşk nedir?. Merak kesilmiş olarak sorunun cevabını bekliyoruz ve hemen gelivor cevap 'Aşk. Vücuttaki hormon Ve elektriktir.» îşte bu bilimsel açıklama ile birlikte. Eros'u geride bırakarak Edison'a geliyoruz 'Vücuttaki bu elektrik kitlesi vücuttan hem cereyan halinde geÇer. hem de dalgalar halinde yavılır. SEVGt: Bu kitlenin cereyam. Vücuttan vücuda yayılması. insanı tamamüe sarmasıdır... Bu cereyanların vukubulması için. birbirini teşhir edeceklerin elektrikiyetleri birbirine tesir etmelidir.. Yazar bunu düzeyleri değişik iki kaptan akan su deneyiyle ornekliyor ve diyor ki: 'SevgL. bu hamulenin boşalmasıdır. Bunun azalmasile sevgt hızını kaybeder. iki tarafın elektriği artık birbirine tesir etmeyince cereyan durur. Bu cereyan durunca iki tarafın birbırini teşhire gücü yetmez. zevk ve heyecanlan bU ter. Birbirinde artık sevecek bir şey bulmaz. göremez olur. aşkm harareti söner.. Yani, fişten çekilmlş elektrik sobası gibi bir şey. Askın, bataryası mı, jeneratörü mu, her neyse, İnsanın içinde mi diye merak ediyoruz. Buna çok kesin bir cevap alamıyoruz. Yalnız, bazı dış etkenlerin bataryayı etkilediğin? öğreniyoruz: Jlkbahar. yaz gibi sıcak mevsimlerde güneş şualannın tesirile. havadaki elektrik artar. ormanhk, ağaçlıh. su akan yerlerde, esen rüzgurlarda da elektrik fazlalaşır. Havada elektrik çoğalınca insanın vücudundan geçen cereyan da huvvetlenir. Bu cereyan ne kadar kuvvetlt olursa insanlardaki enerji, aşk duygulan da o nisbette artar.. Ve işte çok ilginç bir açıklama: 'Vücut çıplak olunca, bu dalgalann yayumalan fazlalaşır. Bu halde vücudun neşretttğt aai^a sathı genişler. Giyimli iken çarpmayan bir kadm, plaj, mayo halile daha hoş görünür, tnsam daha çok çeker.. Bunu herhalde hiç akıl etmemiştiniz. Plajda, «tofeyo» denen lastik terliklerı, yalnız tabanmızı yakmamak için değil, çarpan kadınlardan konınmak için de giymeyî ıhmal etmeyin bundan sonra. Karahakır plastik ibrik Haydar KARABEY ilimleri, bakırlan kentliler topladı getirdiler ya da onlar ıçın bitmış konfeksiyon kültür sunan ıacırler. Bu kültürü, nedense öz malı gibi benım'seyen kentliler ise, değerleri hızla artan Du göstergelerı şöminelerinin önüne, yanma dekor yaptılar. Yerıne plastiği sundular kırlara köylere. Plastikler bakırların bıçimindeki kaplara dökülmüştü. Üzerleri yaldız boyalı ve hep pırıl pırıldı. Gereğinde zümrüt ve yakut rengi süsleri de vardı. Hiç kalay ve temizlik istemıyorlardı. Zaten karabakırm külüyle ovulup parlatıldığı ocaklar tütmüyordu artık. Ayrıca kimselerin de bu törene ayıracak zamanı ve gücü yoktu. Ocaklar adları şömineye dönüştürülerek kentlere taşınmaya başlanalı çok olmuştu. Kilimin yerine makina halısı çeyiz oldu. Televizyonda reklâmlara çıktı. Kilimin kök boyası. alı, moru. beyazmın yerini kimyasal formüllü renkler tuttu. El emeği. göz nuru, ilmık ilmık, bir on yılda, kız ellnin ürettiği dokuyu bir makina on dakikada örüverdi. Kilimler pahalı caddelerin garip isimli «kültürlü* dükkânlarında yabancı oldukları bir pazara sunuldu. Ince topuklu iskarpinlerle çiğnendiler. Canları yandı. Ayşe'nın, Patma'nın çıplak sert ayaklarını özlediler. Memed'lere mektup olmuş çoraplar, Haso daymm üzerine bağdaş kurup cigara sardığı «cicim» ler. Zeyno'nun çeyizi olmuş kilimler. Müjgân, Nalân, Şeylân hanımlar için. beylerinin krokodil cüzdanlarından çıkardıkları onbinlerle alındı. Alafranga evlere taşındılar. öte yanda, arada bir köye uğrayan tacirden alman plastik ibrik ve vazolar makina halısınm önünde dekor oluşturdular. Sahte pırıltılanyla Ayşe ile Memed'ln evlerinl canlandırdılar. Plastik takunyalar ayakyollannı renklendirdi. Göçebelik sona ermiş, herkes ve herşey yerleşeceğl n ere yerleşmişti. K ı< KİMKİME Sugazetedebİ haberî ökudunuî mu? BehicAK BANKERZEDELER arasında profesbr. \/armış... Yahu mi((et ne kadar enayî.Ban,, berlerin bataca Q\ bastan be((iudi. enayiler» Size paramzı banfeere tınn dıue?Banac(a coo ^dij ^nayım^ Aslmda, parasmı banberzedelerin ydtırsın, kaytxı ugraması, senın ugramaman yatırmas.m orta sımflar go^le godemek degitkıV Kakl ga(İba...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle