23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 12 25 HAZİRAN 1982 KASTELLİ OLAYI (Bastarafı 1. Sayfada) tur» derken, ekonomist Arslan Başer Kafaoğlu. «Son alınan kararlar, 24 ocak mi mariarının birkaç gün Snce ilan ettikleri meydan okuma şeklindeki ilkelcre uymuyor» dedi. • İstanbul altın piyasasının önde gelen islmlerinden Şevkj Peker Ben bu olay en geç maytsta patlak verir divordum. Kastelli bir ay daha fazla dayandı. Kastelli'nin yaptıgı işlerin olumlu bir neticeye varması mümkün değildi. Yüzde 60 faizle topladığı paralarla inşaat yapıyordu. Iktisadın i'sinden anlamayan kişi bile, bu paranın dönmeyeceğini görebilirdi. Emekliler, dullar, yıllar boyu uğraşı sonucu sahip oldukları biricik evlerini satıp. parayı bankere vererek, artan hayat pahalıhgma karşı geçinmeye çalışıyorlardı. Onların mağdu riyetini şimdi kim nasıl giderecek? «Felâket gelsin de. o zaman bakanz...» mantığı sürerse. bankalar da gider, cark da tümüyle durur. Bu olaym altın piyasasma yansımalarma gelince!... Bi rikimciler ilk sersemliği atlattıktan sonra. yani 2 ay kadar sonra altın piyasasının canlanacağını umuyorum. Neden iki ay kadar derseniz... Bir kere para. tasarruf sahibinin hemen eline geçmeyecek. îkincisi elinda parası olan bile. aylık bütçesine ek gelir aravışı içinde oldufiundan güvenli gördüğü bir avlık gelir getirici seçenek arayacak Ama sanıyorum, altının de^e ri sonbahara doğru halkımızca yeniden keşfedilecek; • tstanbul Üniversitest rektör yardımcısı Prof. Akm îlkin 1 temmuz bankacılığı, ya da serbest para piyasası kurulması yönündeki girişimler, ekonomimi?in yapısına uygun olmadığından bazı sorunlan da beraberinde getirmiştir. Ser best para piyasasma ' geçiş denemesi, ekonorainin özellikle zayıf oldugu bir döneme rastladığı için başansız olmuştur. Serbest para piyasası uygulamada gerçekleşememiştir. Kanımca bu başansız debemelerden sonra devletin para piyasasma müdahale ederek etkin denetimi şart olmuştur. • Ekonomist Arslan Baçer Kafaoğln Alman önlemler ilk bakışta son derece Isabetli ve yerinde görül ' mekle beraber. işin derinine inilince yanlış para ve kredi politikalannın cereme sinin devlete veya genel eko nomik duruma ödetilmek durumuna gelindiği anlaşılmaktadır. Şöyle ki. bankaların bir kısmınin normal vecibelerini yerine getiremeyişi gerçekleşmlş ve bu eksik lik Merkez Bankası kanalıyla doldurulmak istenmişti. Merkez Bankası sağlam bir baza dayanmayan bu kredileri iki türlü finanse edebiHr. Birincisi para basmaktır. Bu yola gidilebilir, ki bu enflasvona benzin dökmek demektir. Ikincisf ise, Merkez Bankası bir hükümet karan olan bu politikanin bedelini her Kamu fktisadi Kuruluşu gibi devlet bütçesinden talep edebillr. Yurttaşın verdi&i pa ralarla zar zor dengeye getirilmek istenen, bu uğurda müteahhit nlacaklan, kıdem tarminatlan. ödemesi durdurulan bütcenin böyle Ödemelere vasıta edilmesi herhalde gelir dashlımı adaletiyle ve yürttaşlara esit işlem yapılması volundaki hüküTnet etme ilkesine uygun bir davranış de&ildir. Son ahnan olumlu bazı kararlar 24 ocak mimarlarının birkaç gün önce ilan ettikleri meydan okuma şek lindeki ilkelere uymamaktadır. Bilindiğ' sribî Saym Özal. daha bir hafta öncn «Ban kalann batmasına göz yumulabilece&inl« ilan etmişti. Anlaşılan bu derecp hotakçı bir gidişe ve bu eridiste ısrara artik sorumlu kişller meydan vermemekte en azm dan sorumsu7 davramşlan firenlemektedir. Bu aslında iyive gidişin bir başlangıcı ilmak bakımından se Cevher Özden: İsteğim (Baştarafı 1. Sayfada) cesi başlamıs. Ya da daha doğrusu daha önce başlayan şey o cuma gecesi karara bağlanmış: Eve geldim, eşimle birlikte oturduk. Durumu uzun uzun gözden geçirdik, gece hiç uyumaksızın sabaha kadar. Her şeyi düşündük. Günlerden beri işin çıkmaza doğru gpttiği zaten belliydi. Ama ben mücadele ediyordum. Günde 150 200 milyon lira.faiz ödüyordum. Bu taıbii o şartlar altmda çok güç oluyor du. Gece yarılarına kadar çahşıyordum. Ama faiz ödemesini hiç aksatmıyordum, Moralim gittikçe bozuluyordu. Bunu gizlemeye çahşıyordum. Yalnız galiba yüzümden durum anlaşılıyordu. Aynaya bakınca görüyordum. Muthiş yorgundum. Yüzümün rengi atmış, beyazlamıştı. Büromda arada bir uzanıp dinlenmek ihtiyacını hissediyordum. Çalışma arkadaşlanmın bunu farketmemeleri mümkün değil. Onların da morali bozuluyordu.. tşte 18 haziran cuma günü daha önceki güçlüklerin üstüne bankalar, karar aldılar. Artık mevduat sertifikası vermeyeceklerdî. Bu da son bir darbe oldu. Akşam 18'de eve geldim. Eşime durumu anlattıktan sonra o bana dedi ki: Olmaz Cev her sen mert vs erkek bir adamsm. Gel konuyu Ankara'ya götürüp bildirelim bir çare bulunabilir..» «ÇEK MESELESİ» Eşi Mukadder özden konuşmayı sessiz ama başıy la onaylayarak izliyor.. Üzüntülu.. Makyajsız.. Üstünde beyaz bir etek, pembe beyaz bir buluz var.. Beyaz bez pabuçlar.. Bir bilezikten başka mucevheri yok. Cevher Özden devam ediyor: Eşim böyle dedi... Ama sonra gece yarısmdan sonra Hukuk Müşarvirimizle görüştüm, o çek meselesini konuştum. Özden'in «çek meselesi» dediği şey bazı bankala ra para yerine geçmek üzere verdiği çekler. Özden bunlann •ticari haıyatta normal işlemler» olduğunu, belirtiyor. Ancak konuşmasmdan anlaşıldığma gore, bankalardan btiri bu çeklerin karşıhğı hemen yatmazsa savcıhğa ib;bar edeceğini bildirmiş. Böyle bir ihbar vaki olursa, ne olur? Cevher özden işte o gece yarısından sonra (îurumu Hukuk Müşavirine soruyor. Hukuk MüşavirinSn verdiği bilgi ise Cevher özden'in anlatısıyla şöyle: Bana dedi İki: Böyle olursa, karşılıksız çek vermiş sayılırsın, her çek başına ayrı işlem görülür, ve 30 yıla kadar ceza yiyebilirsin.. Ve işte bu bana son darbe oldu. KENDİN KARAR VERBanker Kasteili (Cevher özden) telefon konuşma sını eşme özetledigi zaman, ondan kendı anlatısıyla şu cevabı almış: O zaman eşim «ben sana kanşmıyorum» dedi. «Kendi kaderini kendin tayin et> dedi.. Sabah 10'a kadar düşündüm. Sonra bu karan aldım.. Pazar günü için blletleri aldırdım. Svvissair'in pazar günü Istanbul'dan 16.55'te S. R 325 numarah uçağma biletler alındıktan sonra Özden'ler Isviçre'de okuyan oğulları Ahmet'i telefonla arıyorlar.. •Gelıyoruz» diye, Ahmet, bu geziyı anne babanın çocuklannı gör mek için zaman zaman yaptığı gezilerden biri sanıyor. Ve her zaman olduğu gibi, Cenevre'de Noge Hilton Oteli'nde annesi ve babası için iki kişilik bir oda ayırıyor. Sonra pazar günü, Özden'ler saat 15'te Yeşilköy Havaalanına geliyorlar. Orada kendilerini görüp konuşanlarla şakalaşıyorlar.. «BENİM BİR ŞEYDEN HABERİM YOK» Bundan sonrasını Ahmet Özden'den dinleyelim. Ahmet, iki küçük kardeşi ile Isviçre'de. Lozan Üniversitesinde ekonomi okuyor. Geçen yıl üçüncu smıfa geçmîş. Yani Üniversiteyi bitirme aşamasın» yaklaşnnş. lktisatçı olacak.. İnce, uzun, siyah saçü. Nazik bir genç. Havaalanına gittim. Annem babam geldi. Her zamanki gibıydilcr. Arabaya bindik. Hilto n oteline götüreceğim. Babam bana dedi ki: Öğlum bu defa Hilton'u bıruk, Lozan taratına gidelim.. «Niçin> diye sordum «İşte öyle» dedi. O civarda bir otele gittik. Ama benim bir şeyden haberim yok. İki gün sonra arkadaşlardan öğrendim, onlar gazeteden okumuşlar. «Baban kaçmış» dediler. Ben o zaman kendisine sordum. Tabii kaçma diye bir şey yok. Ama durumu öğrendim. Babam ülkesine büyük hizmetler etmiş bir insan. Durum elbette, belli olacak. «Kaçma» sözü Cevher Özden'in en sinirlendiğl söz. Gazetelerde bunun yazılmasına şiddetle itiraz ediyor.. Ben kaçacak adam değilim. Kaçacak adam son hafta içinde, cuma gününe kadar bankalara 1 milyar liralık ödeme yapar mı? Ben cuma gününe kadar hem 150 200 milyon lira faiz ödedim, hem de iki bankaya toplam 1 milyar lira para ödedim. Bunu söylerken, elıru pantoıonunun cebine sokup paralarmı çıkardı. Kaçacak adam tedbirli olur. İşte balcın.. 500 İsviçre frangım vardı. Ondan da 135 frang kalmış. Şimdi bir arkadaşım, biraz borç para getirecek de kendimi idareye çahşacağım. Bu sırada telefon çaldı. Kendisi açtı, konuştu.. Evet, işte bir gazeteci arkadaş var anlatıyorum. Karşıdan ne söylendiyse, heyecanh bir sesle galiba biraz gözleri de dolarak cevap verdi. İşte ne yaparsamz yapın, benim namusumu şe refimi kurtarın. Ben kimseyi dolandırmadım, bu iddia lar beni kahrediyor, kahrediyor. Konuşma bitince bana. «Bir arkadaş» dedi. Ve anlatmasını sürdürdü: Ben kaçmadım, ortalık biraz durulsun, elbette döneceğim, Ben burada yaşayamam. İşte birazdan buradan çıkıp gideceğim. Kaldığım yer tek odalı bir yer. Orada yiyoruz, orada oturuyoruz, tuvalete gidiyoruz, her şey o odamn içinde, telefon da yok. Ben buralarda deli olurum. Eşi de onayladi: Buralar bize göre değil. Burada yaşayamayız. Bir an önce vatammıza dönmek istiyoruz. Burada para harcıyormuşuz.. Cenevre'de en lüks lokantalarda yemek yiyormuşuz.. Bir kere Cenevre'ye daha adınumı atmadun, Havalanından doğruca buralara geldim, işte gösterdim. 135 îsviçre fran gı var cebimde. Peki memlekette Kastelli'ye para yatıranlar? Onlann durumuyla ilgili olarak da Cevher özden şöyle diyor: Bana para yatıranların ana paralarmın hepsi bankaların ve şirketlerin garantisi altındadır. Bana ya tırılan paraların yüzde 85'inin karşılığında, bankaların mevduat sertifikası verilmiştir. Bu, para sahibinin parasını bir yıl içinde bankadan çekebümesi demektir. yüzde 15'inin karşıhğında da şirketlerin tahvilleri verilmiştir. Bu da, gene anlaşmaya göre, bu paralan şirketlerin 1 4 yıl arasında ödeme mükellefiyeti al tında bulunmalan demektir. Bu suretle vatandaş ana parasını bunları ödemek durumundaki bankalardan ve şirketlerden zamanında alacak demektir. Faiz konusuna geliceı Ben Türkiye'den buraya gelinceye kadar bütün faiz borçlannı eksikslz ödedim. Tasfiyeden sonra vadesi gelen faiz alacaklarmin karşılanması için TürAyhan Şahenk'ten.. Sanıyorum ayda 10 15 milyon en az 10 milyar lira alacağım var. Bazı şirketlerden de bütün bunlann belgeleri İstanbul'da kendi bürolanmdadır. Devlet bunları herhalde tahsil edecektir. Gayrimenkullerim, başka mallanm var, bunlann da değeri meydandadır. Kastelli özden bu arada halen îstanbul'da du.olan lüks yatın değeri üzerinde de açıklamada bu lundui O yata. 800 milyon lira değer biçmisler. Eğer shndi öyle ediyorsa iyi.. Ama b e n 800 milyon lira ya almadım, 160 milyon liraya, o da taksitle, aldım.. Ayhan Sahank'ten.. Sanıyorum ayda 10 15 milyon •*ksit ödiyerek. Cevher Özden (Baştarafı 1. Sayfada) cagım da mevcuttur. Bankalara teminat olarak faiz kuponlarını verdim, ve bir de mevduat sertifikası almış olduğum bir kaç bankadan sertifikalan kuponsuz aldığım için bu kuponlarm bedelleri müessesenin alacağı olarak bulunmaktadır. Bunlar 4.55 milyar civarmdadır. Bunu bankalardan da öğrenmek mümkün dür.» SEBTİFİKANEV NEDENİ «Ben kredi olarak ahnış olduğum paraların garantisi olarak, banka mevduat sertifikalarını çare diye düşündüm. Böylelikle vatanda şın parası daha da sağlam laşmış oluyordu. Fakat mev duat sertifikasmın getirdiği kazancın yanında, tasarruf sahibine verdiğim faizin büyük oluşu ve bu faizi karşılayabilecek başka bir ticari alternatif yaratamayışım, beni bunalıma götürdü. Hele 18 haziran 1982 cuma gü nü benden alacaklı olan, ona rağmen bana çok centilmence davranan bir banka yetkilileriyle yapmış olduğu muz centilmenlik anlaşması gereği pazartesi gününden itibaren ödeyeceğim miktarların büyüklüğü güç lüklerini bUsbUtün artırdı. 18 HAZtRAN KARARI Ayrıca 18 haziran cuma günü bankaların müştereken ahnış oldukları «banker kuruluşlarına mevduat sertifikası satılnıayacaktır» kararınm bendc yaratmış ol duğu deprasyon, bunun üstü ne geldi. Buna bir de, mües sese olarak, mevduat sertifi kası satışında vermiş olduğumuz çeklerin mali mesuliyetinin müesseseye, cezai so rumluluğunun ise imzayı atan yetkiliye ait olduğunu hukuk damşmanlarımla yap tığım görüşmede, öğrenmiş olmam ve bunun bana 2030 yi'lık hapislik çetireceği ni duymam eklendi. Bütün bu şartlar altında zaten son derece gergüı bulunan sinirlerim, beni içinden çıkıhnaz bir bunalıma ltti. DEVLETtN PABASINI ÇARÇUB ETMEK İSTEMEDİM Kendimi bir tek yerde hatalı buluyorum: Konuyu dev ' lete getirmek, ve" devletten yardım istemek yerinde bir davranış olabilirdi. Ama, ta şınıa suyu ile değirmen döne meyeceğine kesin kanaat ge tirdim, ve devletin parasını çarçur etmek istemedim. Bir de, böyle bir müracaat yaptıgım takdirde, hakkımda ani bir tutuklama karan verilebiiir diye düşündüm. tşte böylece 18 haziran cu ma günü saat 18'ten itibaren 19 haziran cumartesi gü nü saat 10'a kadar, bunun muhasebesini eşimle birlikte yaptım, Eşimîn bana <tOlmaz Cevher, sen mert ve erkek adamsm, gel konuyu Ankara'ya şrötürelim. Bir ça re bulunabilir» demesi karşısında avukatlarımla bir te lefon konuşması yaptım. Bu konuşmayı eşim de öğrendik ten sonra bana «ben sana kanşmıyorum. Kaderini ken din tayin et» dedi. Ve yurt dışına çıkarak buradan tas fiye için £irişimlerde bulun ması bakımından arkadaşla rımatalimat vermeye karar verdim.» SIRTIMDAKİ GÖMLEK «Ben borçlarımı kuruşuna kadar ödeyebilecek potansiyele sahibim. Sırtımdaki gömleği satana kadar, neyim varsa borcumu ödemeye sabredecek kadar şerefliyhn. Kaldı ki, 10 milya rın Üzerinde bulunan ve ba zı kuruluşlara tahvil avansı olarak verilmiş bir alacağım da mevcuttur. Bunlara ek olarak üzerimdeki mevcut gaynmenkullerim vardır. Bü tün bunları, beni «Banker Kastelli» yapan halkını için feda ederim. Halka hizmet verdim. Hal ka tasarrufunun değerini öğ rettim. Yıllarca sömürülen tasarruflara hayat kazandır dım. Bu hizmetitn 23 yıldır, gecemi ve gündüzümtt aldı. Hayatta tatil nedir bilmedim, İdealim, sermaya piya sasını kurmak ve halkın ta sarruflarını Türk sermaye^ nin güçlenmesine aktarmak tı. Hayatun bu nğn.da geçti. Tek şey istiyorum: Namuslu ve haysiyetli adam olarak geldim. Bu namus ve haysiyetimin borçla nm temizlenince ortaya çı karılmasım istirham ediyorum. Her zaman büyük yar dunlarını benden esirgemeyen sayın basın mensuplarmdan en büyük ricam budur. Gerçek anlaşılmalıdır ki, ben temize çıkayım.» Cevher Özden'in kendi isteği üzerlne cümlelerini ay nen tespit ederek yazdığım bu demecinin dışmda, ayrıca anlattıklarının bir özetini ve Izlenimlerimi, öte ki sütunlanmızda büdiriyorum. Veteriner Fakültesi, öğrenci konienjanı arfırımına karsı * İstanbul Haber Servisl Yüksek Öğretim Kurulu'nun, öğrenci kontenjanım yüzde 50 oranmda artırmasını istediğı İstanbul Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemal Ozan, «Bundan böyle sınıflara sığma yacak olan öğrenciler, dersleri ko.'idorlarda dinlerler, hayvanlan incelerken de dürbün kullanırlant dedi. YÖK'ün, 198283 öğretim yılında yaklaşık 200 yenı öğrenci almasını bildirdiği Veteriner Fakültesi'nde, biri yatakhaneden bozma olmak üzere toplam 4 derslik bulunuyor. Fakül te öğrencileri ilkokul sıralarında eğıtim görüyorlar. Fakülte öğrencilerinin, ilkokul öğrencilerinden oldukca iri olmaları nedeniyle sıralara sığmadıkları öğrenildi. Küçük ve basık tavonlı derslik'ere sahıp Veteriner Fakültesi'nin binası «fakülte» olarak kulamlmadan once, Hayvan Sağlık Lısesi olorak kullanıldığı bildırildi. Fakülte yetkilileri, 393 öğrencınin zorlukla eğitim gördüğü bu binanın. 200 yeni öğrenciyi daha kaldırama yacağını öne sürdüler. Fakülte yetkilileri ayrıca, 29 öğretim görevlismin bulunduğunu, yarısı teorik, yarısı uygulamnlı olmak üzere her sınıfta yılda topfam 5 bin saat ders verildiğini bildırerek. öğrenci sayısının yüzde 50 artırıl • PROF. KEMAL OZAN «BUNDAN BÖYLE SINIFLARA SIĞMAYACAK OLAN ÖĞRENCİLER, DERSLERt K O RÎDORDA DtNLERLER, HAYVANLARI İNCELERKEN DE DÜRBÜN KULLANIRLAR» DEDt. ması halinde öğretim üyesi başına haftada 30 saat ders düşeceği, bu durumda öğretim üyelerinden bılimsel çalışma yapmalarının beklenmeme8İ gerektığini vurguladılar. KastelÜyi (Baştarafı 1. Sayfada) doğruya oraya gitmek lazım.» Ve kalktım Lozan'a gittim. Avenue de Tivoli'yi bul dum: Başlangıcında kahve ler, lokantalar, olan güzel bir sokak. Yokuş aşağı ini yor. Yokuşun aşağısında da «19 bis» numarah bir apart man var. 6 katlı.. Girişinde oturanların isim leri yazılı. 2030 isim var. Ama «Ahmet Özden» yok. Yalnız bazı isim yerlerinde hiç isim yok. Gene (Jiyorum ki, herhalde son olaylardan sonra ismi silmişlerdir. Ancak, isimler arasında bir kaç TÜrkçe'ye benzer isim gördüm: Biri Anıl Kumar. Aynı apartmanda oturduklarına göre, Türk de olduklarına göre, birbirlerini tanırlar diye gittim. Üzerinde «Kumar» yazılı 11 numarah dairenin zilini çal dım. Esmer, ama hayli esmer bir hanım çıktı. Türkçe baş ladım ama, anlaşıldı ki, ha nım Türk değilmiş. Dedim ki: Ben burada bir Türk oturuyor sanmıştını. Hayır biz Türk değlliz. Hint'liyiz dedi. Ama yukarı da bir Türk var sizi oraya götüreyim. Güleryüzlü Hint'U hammın rehberliğinde bir kat yukan çıktık, orada Ekrem Engez diye bir vatandaşımız oturuyor. Evde eşi ve an nesi var. Güleryüzle karşıla dılar. Hemen derdimi anlat tım: Ben Ahmet özden'i anyorum. Gaıeteciyim. Burada oturuycrmuş herhalde tanırsmız, dedim. EkTem beyin annesi: Kastelli'nin oğlu mu diye sordu Ben heyacanla: Evet.. Evet.. dedim. Aman, biz de işittik, burada oturuyormuş. Ama hangi dairede belli değil, galiba buradan çıkmış, Biz de merak ediyoruz.. dedi. Niçin merak ediyorsunuz?. Nasıl etmeyelim. Bütün paramız onda çünkü. Haberi de dün öğrendik. Be nim oğlum burada doktora yapıyor. Buraya gelmeden önce arabayı falan, hepsini sattık, ona yatırdık. Kocam da Türkiye'de. O da emekli maaşını yatırdı. Kendisi bankacıdır. Düşündü, taşın dı, hesapladı, en emin yerin gene de Kastelli olduğuna kanaat getirdl. Oğlumun da, bizim de bütün paramız orada şimdi.. Bu da ilginç bir izlenim di ama, «Ahmet özden»i bul maya yetmiyordu. Engez'lerden ayrılıp binanın kapı cısını aradım, dairesi cevap vermiyordu. Zemin katta, ü zerinde isim yazmayan dal relerin kapılarını çalıyorum. Onlar da cevap vermiyor. O sırada binanın girişinde dükkana benzeyen bir yer var. Kapısı kapalı. Genç bir çocuk geldi. Anahtarla kapıyı açacak. Ona sordum: Je Cherche Mösyö Öz den.. Genç çocuk: Moe Memes.. demez mi. Yani ben oyum. Yani siz Ahmet özden misiniz?. Evet benim. Yani Cevher özden'in öğlu.. Evet. Kastelli'nin,.? Evet. Hemen: s Aman kardeşim, ben • fe sizi arayıp dnruyorum. ^l Slz burada oturmuyormusunuz? Isminiz kapıların üstünde yok.. «Ben buradan çoktandır taşmdım» dedi. «Buraya da, bu dükkanm sahibi arkada şımdır, ona geldim, Anahta n n biri de bende.» Sonrası: Babasıyla görüş mek istediğiml anlattım hiç şaşırmadı; «Bilmem kabul eder ml» dedi. Babasıyla bilmediğlm bir numarayı çevirerek konuştu.. Sonra bana bir adres ver di. Adrese gittim, uzun uzun konuştum. Yani, Banker Kastelli Cevher özden'le konuşmam bir ölcüde tesadüf sonucu oldu. FRANSIZSOVYET UZAY UÇUSU DÜN BAŞIADI IHOSKOVA (a.a.) îlk p. Tansız uzav adamı Jean Loup Chretien dün SoyuzT6 aracında iki Sovyet kozmonotu ile uzaya tırlatıldı. TSt 19.30'da Orta Asya'dakl uzay üssü «Baykonur»dan başlayan FransızSovyet uzay uçu şunu Sovyet televizyonu naklen aktardı. Uçuştan önce Chretien i!e kozmonotlaı Vladimir Ifczanibp'sov ile Ale\ander İvançekov kaosüle yerleşüler ve Dzaribeyov «TJcuşun ilişkileri daha da pekiştirmesini» diledi. Fırlat!ctan 10 dakika sonra aracın dünya yörünscsine gir . diği belırlendt ve kontrol odasmdaki So\yet ve Pronsu; mülıendisler bu haberi sevinç gösterileri ile karştladılar îki Sovyet Kozmonot Anatly Berrzovoy ile Vaientin IJ8bedev 13 mavıstan beri Salyut 7'de uçuyorlar. Sovyet TV'si fırlatış sırasın da Salyut 7*ye de bağlandı ve kozmonotlarm demeçlerıni aktardi. (Baştarah 1. Sayfada) gün içincle ücdört bankaya Merkez Bankası Isaynaklanndan 7 milyar lira destek sağlan dı.eım belirtti. Başbakan Yardımcısı Ozal, ba^kentteki yabancı gazetecile rln sorulannı vamtlarken «Ban ker Kastelli olayından sonra bankaların sapasağlam ayakta olduğunu» belirterek şöyle dedi: «Bankaların Merkez Bankasında desteklenmesi karan a. lınmıştır. Bankalar sapasağlam ayaktadır. Banker Kastelli'nin Bankalardan aldığı mevduat sertifikalan karşılıklannın biiyiik kısmı bankalara zaten Kastelli tarafından ödenmiş durumdadır. Çok kiiçük bir milrtarının ise ödenip ödenme diği araştmlmaktadır. Bankaların karşılıkları olduğunu bilmenizi istiyorunu» ÎJk belirlemelere göre Banker Kastelli'de 220 bin kişinin hesa bı bulunduğunu açıklayan özal, olayın geleceğe yöneük etkileri ni ise şöyle değerlendirdi: «Türkiye temel konularda bö yük bir değişiklik yaşamaktadır. Sanayi ve mali kesiralerin yapısuıda da önemll değişiklik ler olmaktadır. Bn değlşiklikler sonuçta iyi ve sağhkh bir ser tnaye piyasasının oluşmasına neden olacalrtır.» Tasarruf sahipleri (Baştarafı 1. Sayfada) edilebiMiği bir ortamda sağhklı tahmin yürütmenin zorluğu, hatta olanaksızlığı ortada. Bıuıa karşın son gelişmelerden kimin nasıl etkilenebileceği konusunda kabaca bir tahmin yapmak mümkün. O TASARRUF SAHİBİ: Ana parasının devlet güvencesi alünda olduğunun açıklanması «sömürülmekten yüksek faizle kurtulduğunu» sanan tasarruf sahibi icin bir te«!*!li mükâfatı olmaKtan öteye gitmiyor. Elinde banka mevduat sertifikası ya da muteber şirket tahvili bukınan Kastelli müşterilerinin, ana paralarmın vadeleri dolduğunda ödev neçeği konusunöa su an için kaygıya kapılmaıanna gerek yok. Faizlerin görünür bir geleceKte 6denebilmesi ise son derecede kuşkulu görünüyor. Kastelli'nin sşrtifika ve bazen de tahvil satarken faiz kuponlarını tasarruf sahibine vermemesi ve çogu kez bunları da güvence olarak kullanması ya da 1 PTÎTÎ firmadan tphsü ptmi<; bulunına'ii. fai7lerın 1 ödenmesini çok güçleştiriyor. Bu faizleri ödevecek bir fonun bulunmaması yanında faiz kuponu bulunmayan sertifika ya da tahvillerle ilgili banka ya da şirketten faiz taİebinde bulunmak ve sonuc aimak da o'anaksız görünüyor. Özet olarak tasarruf sahîbi faiz konustmda fazlaca umuda kapılmadan ana parasının ilgili hanka ya da şirket tarafından ödeneceği vadeyi beklemek durumunda. Bu arada vadesi çok uzun olan tahvillerde bu vadeleri kısaltıcı bir özel itfa programı uygulanıp uygulanmavacağı da bugün için açık degil. Ellerinde sadece Kastelli'nin kendi taahhüt belgesi bulunan kimselerin ise tasfive operasyonunun sonucunu beklemeleri gerekiyor. Bu arada ne olursa olsun vadesi dolmadan ana paraya kavuşmak zo runda olan kimselerin ellerindeki sertifika ya da tahvilleri «hırarak» kapatmak isteyecek kimselere karsı dikkatli olmalan gerekiyor. Çünkü bu tür işlemlerde de yeni kayıplara uğramak mümkün ve böyle bir karara vannak için henüz erken. • DİĞER BANKERLER: Banker Kastelli olayınm yarattığı olumsuz hava içinde ilk günlerde anor mal bir para çekme talebiyle karşılaşan diğer bankerlik kuruluslannm, sattık) an menkul değerieri amnda paraya çevirme taahhütleri bulunduğu için ödeme sorunuyla karşılaşmalan kaçmılmaz görünüyor. Bu darboğazı kendi kaynaklarıyla ya da ban kalann ve belki de dolaylı olarak devletin dest°ğiyle atlatabilecek olan bankerlik kuruluslannm iso işleyiş yapısına çok dikkatle bakmak gerek. Müşterilerine verdiği faizi kendi sistemi içinde sağlıkh olarak üretebilen ve sattığı menkul değerlerin faiz kuponlanm da tasarruf sahibine veren bankerlik kuruluşlannm faaliyetleri bu alım satım operssyonuna sımrlı kaldığı sürece makul gelir or'anVanyla çalışmalannı sürdürmeleri teorik olarak olanaksız görünmüyor. • BANKALAR: Banker Kastelli'nin devre dışı bırakılmasıyla bankalar: (a) Faiz yanşında muhtemel bir rakipten kurtulmuş oldular. (b) Dolaylı olarak Kastelli aracıhgıyla satmakta olduklan mevduat sertifikalarını dogrudan satma ve böylece ban kere ödenen komisyondan kurtulma şanslan arttı, (c) Vadeleri dolan sertifikalann geri ödenmesinde bir zorlukla karsılaşmalan halinde devletçe desteklenecekleri açıkhk kazanmış oldu, (d) Faiz yanştnın durdurulduğu ve güvence faktörünün öne çıktığı bir ortamda büyük bankalann mevduatı kendilerine doğru çekebilme şanslan arttı. Tüm bu etkenler olaydan bankalann ve özellikle de büyük bazı bankalarla kamu bankalannm olumlu etkilenebiİ9ce&ini düşündürüyor. Ne var ki Kastelli ile çok büyük ortak. riskleri olan. Kastelli'ye konsinye sertifika ver miş bulunan ve kendi riskleri zaten çok büyük olan bazı bankaların, KasteJIi olaymın yarattjğı genel kuşku ve güvensizlik ortammda olumsuz etkilenerek çok daha zor durumlara düşmeleri de olanak dışı değil. • FİRMALAR: Kastelli'nin devre dışı kalmasınm çeşitli firmalan ve iş sahiplerini çok farklı biçimlerde etkileyebilecegi belirtiliyor. Burada başlıca olasılıklan şöyle sıralamak mümkün: (a) Vadesiz parasını *nemasız kalmasm» dive kısa süreierle Kastelli'de tutan kişi ya da firmalar cok zor durumda kalabilecekler. (b) Bankalardan kredi alamadıklan için Kastelli'den kısa vadeli finansal destek sağlavanlar bu olanağı kaybetmiş olacaklar. (c) Kastelli'ye borcu olan kişi ve firmalar geçici bir ferahlama duyabilecekler ve tasfiye operasyonunun kendileri için neler getireceğini dikkatle izlemek durumunda olacaklar. Kastelli olaymın genel ekonomik politikayı nasıl etkileyebilecegi ise kuşkusuz çok farklı boyutlan olan ve aynca incelenmesi gereken bir konu. Son YÖK genelgesi Yüksek öğretim teskilat • yasası gecikecek Faruk BİLDIRİCİ ANKARA Yüksek öğretim Kurumu. Akade milerdeki Doçentlerin ünvan ıçin başvuru sürelerınin bitimine 15 gün kala bir genelge ya yınlayarak sozkonusu Doçentlerin Ünıversitelere ya da YÖK'e başvurmalarını istedi. Genelgede. Yüksek öğretim Teşkilatı Yasa Tasa İ rısınnı yasalaşmasının | gecikeceği belirtildi. YÖK'ün 10 haziran'daki toplantısında kararlaş tırılarak. Yuksek Öğretim Kurumlarına gonderdiği 1982/153 sayılı genelgede aynen şöyle de nildi. «2547 sayılı kanunun 28. maddesinin gerektir diği yasal düzenlemenin gecikebileces;! anlaşıldıpmdan akademîlerde gö rev yapan Doçentlerin özliik haklarmın kaybol maması için 23 şubat ta rih v e 1982/55 nayılı ka rarin (a) bendinin kaldırılarak, Akademilerde ki Doçentlerin 1982/152 sayılı karar kapsamına alınmalarına karar ve rildi.» Böylece Akademilerdeki Doçentler de 1982/152 sayıh karar kapsamma ahndığından 30 haziran' a değin başvunüarmı yapmalan gerekiyor Oy sa daha önce yayınlanan 1982/152 sayıh YÖK genelgesinde Akademilerdeki Doçentlerin 30 hazi ] ran 1982'yo kadar üni (Baştarafı 1. Sayfada) aıdığım gerl getirmiyordu. Bu duruma düşülecegi çok önceden belli olmuştu. Kas telli'nin diğer kuruluşları gibi biz de ödeme sikıntısı içindeydik. ödemeferfni an cak kılı kılına yapabiliyorduk. Bimtaş'ta kasayı pazartesi gflnü 35 bin lira ile teslim aldım. Kastelli A.Ş.' de ise salı günii kasa sayıraında 10.5 milyon lira çıktı. Bu 10.5 milyonun çıkma sı da gariban bir vatandaşın yüzünden meydana gel di. Pazartesi gttnü saat 17. 30'da bir vatandaş gelerek 10 milyon lira yatırmasaydı Kastelli A.Ş.'nin kasasm dan çok daha az bir para çıkacaktı. Yarım saat sonra da zaten kasalar kapan mış.» Bilgl Kongar tüm hesap ların yetkilllere teslim edil diğini belirterek şöyle devam etti: «Para ödemelerinde kara n Cevher bey verirdi. Btitün ödeme işlemlerinl bizzat kendisi yttrütUrdtt. Onun bilsrisi dışında bizim tek başına ödeme yapmaiSr konusu değildi.» İRAN PETROLE VARİL BAŞINA 1 DOLAR ZAM YAP1YOR NEW YORK, (a*.) tran'ın petrole varil başına bir dolar zam yapacağı bildiriMi. Böy lece, Iran, Suudi Arabistan'ın geçen sonbaharda petrol fiyatını artırmasından bu yana zam yapan OPEC üyesi ilk ülke oluyor. OPEC üyesi olmayan Ingiltere ve Mısır bu ay içinde üretükleri petrolün fiyatmı yüksîltmişlerdi. New York'dakl kaynaklar, tran ülusal Petrol Şirketi'nin bu hafta başında müşterüerine fiyat değişikliğini bUdirdlğinl söyledller. îran «am haberinl kamuoyuna duyurmadı. Ancak kaynaklar, tran petrolünün ye ni zamdan sonra varil başına 31.20 dolardan satılacagun Wldlrdiler. ARNAVUTKÖY'DE BİR KİŞİ DENİZDE BOĞULDU tSTANBUL. (a.a.) Arnavutköy Akıntıburnu'nda yüzmek isteyen bir kişl dün doğularak öldü. Yetkililerderl aünan bilgi ye göre, dün saat 21.00 sı r a lannda Arnavutköy Akıntı burnu önünde denizde yüzmek, isteyen Yılmaz Yılmaz adh kişi boğularak öldü. Yıl maz Yılmaz'ın cesedinln tüm aramalara rağmen bu lunamadığı bUdlrüdl.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle