23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 ir yerin yabancısı olmak, kendlnl blldi bileli tedirgin edegelmiştir insanoğlunu; dünyayı yurdumuz sayamamanın sonucudur bu. Orası senln, burası benlm dendi ml, ben orada garlp düşerlm, sen burada garip düşersln. Garip Ue yabancı bir anlama gelir; ancak garip sözcüğünde. bir acıma. acındırma duygusu da vardır. Bu yüzden gurbete düşmüş olana, yabancıya yardım etme töresi kurulmuştur. Yunancadan yapılma Xenophilie sözcüğünün Türkçesi «Elseverlik». Bir de Xenophobie sözcüğü var ki, tam tersi anlama gelir, yabancıyı sevmeme anlamma. Isa'dan önce altmcı yiizyılda yaşamış olan ünlü düşüntir Xenophanes'e bu ad, yabancılığmı vurgulamak için takılmıştı. Garibin ölüsü blle geç bulunur. Yunus Emre bunu, Bir garip öldü diyeler Üç günden sonra bulalar Soğuk suyla yuyalar Öyle garip bencileyin OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 18 HAZIRAN 1982 B Öyle Garip Bencileyin Melih Cevdet ANDAY raalan. elbette Insanlığa yakışmaz bir tutumdur. Adamın gariplik bağnnı yakmışken, bir de sen onu horlamağa kalkarsan, yaraya tuz biber ekmiş olursun. Ancak, yabancı ülkelerdeki lşçilerimizin durumunu bu açıdan ele aldığımızda, kendimizi duygusallığa kaptırmamalıyız gene de. Almanlar eskiden bizi seviyorlardı da, şimdi mi sevmiyorlar? Neden? Konuyu. uluslar arasmdaki sevgi ya da sevgisizlik sorununa bağlamak, mantıksal bir usavurma sayılamaz. Hiç bir ulus için iyi ya da kötü denemeyeceği gibi, uluslar arasmdaki ilişkilerde sevgi bağından söz edilemez. 5 haziran tarihli gazetemizin «Olayların Ardmdaki Gerçek» sütununda bu konu. akılcı bir yöntemle yerli yerine konmuştu: «Türk düşmanlığı denen olayın kökeninde yatan nedenler açıktır. 20 ytldır Türk !şcisini barmdıran Alman, bir sabah uyanıp Türk düşmanı olmamıştır.» Pekl, nedir bu olayın kökeninde yatan nedenler? Dünya ekonomik bunalımı. «Artık Bonn, işgüctt dışalımına gereksinme duytnuyor. Elinden gelse işgticü dışsatımı yapacak; yabancı işçilerl ülkelerine gerl gönderecek. Alman halkı artan işsizlik karşısında, başta Türkler olmak üzere, yabancı işçileri, kendi çıkarlanna ortak bir gereksiz rakip gibi görmeğe baslamıştır.» Işte konunun açıklanması bunca basit! Biz bu durumda kalkıp da, «Neden artık bizi sevmiyorsunuz?» diye sorarsak tuhaf olmaz mı? Andaval köyü degil kl Almanya. canımız çektiğinde konuğu olalım! Türklerle Almanlar arasmdaki sevda masah da nerden çıktı? Sorulacak bir soru daha var Almanlara küstüğtimüze, onlardan düşmanlık gördüğümüze göre, Almanya'yı bırakıp dönecek, o ulkeye bir daha uğramayacak mıyız? Gene o tarihli gazetemizin spor say fasında, arkadaşımız Abdülkadir Yflcelman'ın, Hollanda'da profesyonel futbolcu olmuş Ahmet Keloğlu ile yaptıgi konuşrna yer alıyordu Ahmet Keloğlu. Almanya'dan sonra Hollanda'yı da saran «Türk düşmanlığısndan «bir an olsun kurtulabilnıek için» Galatasaray klübünün çağrısına uyarak yurda dönmüş. Den Haag takımmm sevllen, beğenilen oyun cusu Keloğlu, orada kendisine karşı bir düşmanlık olup olmadığı sorusuna şu ya nıtı veriyor: Açık seçik yok. Fakat son antrenö rümüz şaka ile karışık «ben buradavken sen bir daha bu takımın yüzünü bile gö remezsin» dedi. Şaka diye gülüştük, ama şakanın altında gerçek vardır mutlaka. Genç futbolcu. Abdülkadir Yücelman'ın, «Avrupalılar kendilerl ile uyum sağlayamadıkları için yabancılardan nef ret ediyorlarmış» sözüne de «Doğradur» diye karşılık veriyor. «Ben bir Türk olarak Den Haag takunında oynayacak dereceye yükselmeme ragmen yine de ora da, o ülkede, o ülkenin insanları arasında kendimi yabancı hissediyorum.» Demek Avrupa tilkelerindeki lşçilerlmizin başına gelen olayda ekonomik nedenlerden başka, bir de uyum sağlayamamak konusu var. Nitekim Keloğlu, «Senin Türkiye'ye gelişlnde bu uyumsuz luğun roiü var mı?» sorusunu, «Olabilir» diye yamtlıyor. Ancak «uyumsuzluk» olgusunu «düşmanlık»la birleştirmek hiç de kolay değildir; gittiğimiz yabancı ülkelerdeki insanları. bizim gibi yaşamağa zorlayamayız, sözgelişi orada domuz yemeği yasaklayamayız. Ahmet Keloğlu gl bi yurda dönmemiz gerekir. Ancak yazısını bitirirken Yücelman şöyle diyor: «Şimdi Keloğlu Galatasaray'da antrenmana çıkıyor. Belki anlaşacak, lıelkl de bfr başka kutiibe gidecek. Ama hiç biri olmazsa, Istemeye istemeye de olsa, Hollanda'ya dönecek.» Nasıl olur? Hem düşmanlık gör, hem uyumsuz düş, sonra gene de oraya dön.. Benim anlayamadığım bir durum bu. Ba na sorarsanız, Keloğlu, çalıştıgı Hollanda takımı ile uyum sağlamış, iyi bir futbolcu olmuş, ben onun buradaki takımlarla uyumsuzluğa düşeceğinden korkarım. tşçilerimize gelince. onlann yurdumuzda gördükleri dostluğu. sağladıkları uyumu bırakıp yabancı ülkelere göç ettiklerinl söyleyemeyiz. Her şeyden önce, iş bulamadıklan ictn gittiler buradan. îs sizlik ise, büyük bir toplumsal uyumsuzluk değil midir? Biz köylülerimlzi. İşçilerl mizi burada horlamadık mı? Onları ken di başlarına bırakmadık mı? Garip düşür medik mi? Bizim onlara göstermediğimiz dostluğu, Almanlardan, Hollandalılardan mı bekliyoruz? Burada İş bulabilen lşçilerimlze. bir işverenimiz «mntln azinhk» adını takmadı mı? Savas!.. eryüzünde savaş yanlısr çok insan var. Kiml bilincli, kimi bilinçsiz, savaşa tutkundur. Şimdi Arjantin'de futbol ve savaş tutkunları bunahm geçlriyorlar. Arjantin futbolda Belçlka'ya 10 yenildi. Falkland savaşında da îngiltere'ye yenik düştü. Amerlkan AP ajansmın bildirdiğlne göre Falkland savaşına katılan bir înglliz subayı demiş ki: « Biz saldmya gecince Arjantin askerlerl silahlannı atarak tavşanlar gibl kaçtılar.» Buenos Aires'ln yoksul kesiminden bir genç düşünün ki tüm beyinsel yeteneklerl futbol topunun çemberiyle kısıtlanmıştır: bir tek gol. kafasında bir dünva yaratmaktadır. ya da dünyasını yıkmaktadır. Yenmek ve yenllmek üzerine bir ikllemin çatalı üzerinde oluşmaktadır mantığı... Ne yaDacak bu adam şimdi? Bu adamın öfkesi Tanrılara kurban edeceğl kişiler arayacak ve bulacak. Futbolda Belçika'ya yenilginin kurbanı takımm yöneticisi. şu ya da bu oyuncusu olabilir. Savasta îngiltere'ye yenilginin kurbanlan da öniîmtizdeki gtinlerde belirlenecek: Cuntanm yönetioileri. diktanm tüm kadrosu belki güme srtderek: Sam Amcanın artık amcahğı kalmıvacak: ABD'ne düsman'ık koyulaşacak: ama Ariantin. diktadan demokrasiye dönüşebilecek mi? EmDervalİ7min sömürü ağmdan kurtulmak için sokaktaki adamm tepkisini kullanabilecek hazır bir örgüt'ü güç var mı? * Sava? yanlılan savaşın insanlıkla birlikte başladığını ve insan varoldukça süreceğinl söylerler. llk bakışta bu sav doğru görünür. Ancak uzak geçmişlerden bu yana lzlenen nice şey, ille de stiregelmîş midir? Kölelik kurumu çok uzun bir süreçte varolmuş. yaşamış. sonra ortadan kalkmıştır. Endüstri devrimîne dek kara tasımacılığı hayvanla yapılırken artık insan makineleri kullanıyor. Eskiden veba salgmmdan ya da veremden İnsanlar sapır sapır dökülürken şimdi bu gibl coğu belanm çaresi bulundu. însan yaşamı tarihte btr egemenin iki dudağı arasındavken hukuk devletl gündeme girmiş. büyük bir devrlm gerçekleşmiştir. Savaş da ortadan kalkacaktır ve insanlık savaşı ortadan kaldıracak devrim çağını yaşamaktadır. Daha şimdiden azcok okumuş, billnçlenmiş bir insan savaşlan iklye ayınyor: 1) Haklı savaşlar... 2) Haksız savaşlar... Haklı savaş bir ulusun. bfr halkm. yurdunu emperyalizmin silahl' saldırısma karşı silahla korumasmdan doğar. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir savaşla kurulmustur. Ama tnglltere Arjantin savaşında kim hakhdır? Atlantik Okyanusu'nun taa güneyinde ne işi var tngiltere'nin? Arjantin Cuntası haklı bir savaşın bayrağmı mı açmtştır? Içeridekl ekonomik başarısızlığını örtmek ya da diktanm ömrünü uzatmak için savaşa başvuran General Galtieri'nin haklı olduŞu söylenebilir mi? Bu tür savaşlar kapltalist dünyanın sıcak iç çelişkilerlne dayandığmdan iki cephevi de haklı sayamayız: ama savaş politikanın silahla sürdürülmesl anlamma geldiğinden bakalım şimdi neler olacak? • Lübnan'dakl savaşta ise açıkseçik îsrail haksızdır. Bu kanlı eylem Fillstin halkına karşı bir soykınm niteliğf dş taşıyor. FİIİstinliler yurtlan«l emperyallzmdetî kurtarma savaşımını sürdürüyorlar. Bu savaşım. kimi zaman savaşa dönüşebi'"ılr. haklı sayıhr. îsrail'in Filistinlilere karşı her saldırısı özünde ve temelinde haksızdır. • Savaş bir gün tarihe gömtilecek. banş dönyası kurulacak. barışçılığm suç sayılmadığı toplumlar oluşacak: şimdilik savaşlann dumanmda ferman okunmuyor. Y 'öiye anlatır ya... Etleri çözülmüg ölüye bir de sıcak su vurulursa ortada kaldırılacak cenaze kalmaz. Herkes gurbete düştüğü, ya da günün birinde düşeceği için, konuyu büsbütün korkunclaştırmayalım. Andaval köyü halkı elseverligi ile tanmmıştır. Bir yabaneı geldi mi, ellerindekini avuçlarmdakini dökerlermiş önüne. Bu yüzden çok konuğu olurmuş Andaval'ın. Alaya da almışlar Andavalhları elseverliklerinden ötürü. Görüyor musunuz iyiliğin başına geleni! Biz Türkler genellikle konuksever diye biliniriz. Doğru mudur, değll midir, pek kestiremlyorum. Insanlararası ilişkide, sevgi gibi az bulunur bir duygudansa, saygmm yer alması daha iyi olurdu. Almanların, yurtlarında çalışan yabancılara, bu arada Türklere, saygısız davran flfcıckı Piı Uerleme, Gelisme Behzat AY ütün ülkelerin, özellikle az gelişmiş düzeni, hiç bir zaman kurulu bir düzen olmamak gerekir. Sürekli değişimler. gelişimler ve ç&ğdaslaşmak zorunluluğu, kurulu düzenlerde yeni ve ileriye götürücü düzenlemeler gerektirir. Biz buna evrim ve devrina düzeni de diyebiliriz. Mustafa Kemal Atatürk de, devrimciUk ilkesini boş yere ortaya atmamıştır. Devrimcilik geçici bir kavram değildir. Devrimcilik, tutuculuğa karşıdır; kurulu bir düzeni değil, sürekli olarak yeni düzenlemeleri, evrimleri, devrimleri gerektirir. Özellikle bizim gibi geri kalmış ülkeler, düzenlerini yeni düzenlemelerle sürekli olarak ileriye doğru gStürmek. geliştirmek zorunluğundadırlar. Ancak böyle çağdaş uygarhk düzeyine ayak uydurabilirler. Bu durumu, şu somut örneğe benzetebiliriz: Saksıdaki limon fidesi, büyüyüp geliştikçe kabmı zorlar. Çünkü kap, gelişim karşısında sınırhdır. donmuştur. Limon fidesi, gelişme süred içerisinde saksısını çatlatmazsa veya gelişimine uygun olarak daha geniş yeni saksıya dikilmezse, gelişemez; glderek saranr ve bir zaman sonra da kurur. Bunun içindir ki, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik, toplumsal, külturel, toprak, konut, vergi vb. düzenlerinde donmalar düşünülemez; sürekli yenilemeler, düzenlemeler düşünülür. Yani, kurulu düzenlemeleri olamaz gelişmekte olan ülkelerin... Geri kalmış, az gelişmiş, gelişmekte olan ülkelerde (hangi deyimi kullanırsak kullanalım), kurulu düzenleri korumak. dondurmak, tutueuluk ve boş çabalardır; bilimselllğe avkın davranışlardır. Ülkeler, düzenlerini tarihsel akışa uygun olarak düzenlemek durumundadırlar. Zaten toplumsal uyanışlar da tarihsel akışla koşut olarak ilerlemektedir. Toplumsal uyanışlar sonucu insanlar, sürekli olarak yeniyi, ileriyi, mutluluğu özlemekte ve önermektedirler... tnsanoğlu. tarihsel akışın lçinde, yeni yeni istasyonlara taşınıp gidecektir. Her şeyi yaratan insanoğlunun beyni, butün insanlan n mutluluğunu yaratan ortamı da yaratacaktır. Bu yaratış belki geç olacak ama, sağlam olacaktır... Pürüzsüz olacaktır. Düşünün bir dağ çeşmesini: par mak kadar Ince su akar akar akar, en sonunda aktığı yerdeki taşı aşmdırır, oyar... Hızlı akmasa da, sert olmasa da yaptığı bir iş olmuştur... Bu iş zaman icinde olmuştur. Toplumsal uyanışlar da böyledir. Zaman denen ana, toplumlan. çirkine, kötüye, karşı uyandınr; iyiyi, güzeli, doğruyu, mutluluğu düşündürür, özletir; özlemler önerilerle canlılık kazanm somut olarak belirmeye başlar... Insanın mutluluğu için her şeyi yaratan beynin olgunlaştırdığı düşünceler. buluşlar birikmeye başlar... Bu düşünceler, buluşlar birikim yaptıkça, insanoğlu da gelişir, insansal nitelikleri gelişir. Zaten Insanı hayvandan ayıran en önemli özelliği düşünebilmesidir; düşündükçe, insansallaşmasıdır... Düşünmek, daha çok düşünmek ve düşündüğünü olgunlaştırmak. olgunlaşan düşüncelerini de, yani beyin ürünlerini de yaymak evresi gelir sonra. Artık, özgürlük kapısmdan. beyin ürünlerinin akmaya baslama evresi başlamıştır. Ama yavaş yavaş, ama gürül gürül... tnsanlar, ancak özgürlük kapı sından beyin ürünlerini akıtabildikleri sürece mutlu olurlar. tnsanlar böylece çevrelerine bir şeyler verirler ve çevrelerinden bir şeyler alırlar... Yararh olurlar ve yararlanırlar... Düşünmek, düşüncelerini yaymak istemi. insanlan özgürlük sorunuyla buluşturur... tnsanm düşünmesi, düşüncelerini yayması, toplum yaranna olacağından, en insansal hakkıdır... Bu durum da insanlar arasında bir çok ba&ların kurulmasma, pelişmesine yol açar. însanlarm benzerlikieri. ortak yönleri artar. Sürekli etkiloşimler. insanları ortak sorunların konusunda da daha bilinçli, daha insansal düşündürmeye başlatır. Giderek. bendllikler azalır. elcillikler çoğalır .. Yoksulluklann yerine, varsıllıklar oluşur... Çünkü insanlar, bireysellikten toplumsallığa doğru ilerlemiş olacaklar; ortak mutluluğa doğru yönelmiş olacaklardır. Insanlı^ın mutluluftu için. her seyi yaratan beynin olgunlaştırdtğı ürünler gün ışısrına çıkmazsa, bu insgnlık için büvük yitik olur... Çünkü insanlar arasmdaki iletkenler, insanlan toplumsallaştınr ancak.. Ve ancak insanlar böylece ortak ülküler. ortak çıkarlar içinde bütünselleşirler... Blribirlerini yeme, gemleme, kazıklama olmaz... okurlardan Ozel görev tazminatından yakınmalar sürüyor esmi Gazete'de 28.2. 1982 tarihinde yaymlanan teknik elemanlara verilecek özel görev tazminatı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü personeli arasında çok büyük haksızhklara neden olmuştur. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'ne bağlı, Tapula ma, Tapu ve Kadastro Müdürlükleri'nde mühendisler dışmda; 1 Tapu ve kadastro meslek lisesi bitirenler, 2 Ortaokuldan sonra 2 yıllık meslek kursunu bitirenler. 3 Lise ve dengi meslek okulundan sonra 1 veya 2 yıllık meslek kursunu bitirenler teknik hizmetler kad rosuyla teknisyen, fen memuru, fen kontrol memuru ünvanlarla görev yapmakta dırlar. Yasa çıkarken lise ve den gi meslek okulu mezunlan B R olarak değil lise dengi mes lek okulu ibaresiyle çıktığmdan, bu özel görev tazminatı 170 fen kontrol memurunun 70 tanesine, 1000 (bin)den fazla sayıdaki teknisyenden sadece 170 kadarma verilmiştir. Bitirdiği meslek lisesiyle ilgisi ohnayan bir görevde. bizimle ayni görev ünvanın da çalışan kişilerin özel görev tazminatından yararlan ması büyük çoğunluğun ise yararlanamaması hem büyük haksızlığa hem de huzursuzluklara neden olmuş tur. Eşit işe eşit ücret parolasi benimsiyen, zor koşullar altında görev yapan biz teknik elemanlan az da olsa maddi yönden memnun etmeyi düşünen hükümetimizin büyük yanhşhğı düzeltmesini bekliyoruz. Bir Grup Fen Kontrol Memuru ve Teknisyen MKE teknikerleri: "Statümüz belirlensin,, ıllardır bize bır ünvan dahi buluııama dı. Partizan eğilimlerle açılan Yüksek Tek niker Okullan, aynı ge rekçelerle kapandı. Her yasa çıkışmda umutlandık, beiki bize de yer vertlir, yasal bir statüye kavuşuruz diye. Sanat okulundaD son ra 4 yıl öğrenim gördük diplomah aydın, teknik eleman olacağız diye. Ancak diplomalanmızda halen 130 ayhk kurs belgesi) yazılıdır. Işçi desen değil, mühendis hiç değil. Son olarak yüzlerce ölçülen bu kesimin ınsanlarını ilgilendiren bır yasa çıktı. 28 subat 1982 tarihli Resmi Gaze te'de yayınlandı. Bu £,a zetenin 119. sayfası b bendı 2. paragrafmda «ı. derecede bir memurun ayhğınm yüzde 10'u tazminat verilmesi» ön görülüyor. Fakat bi/ler. Makine Kimya Endüstrl sinde çalışan ve üretîme dogrudan do&ruya katkısı olan yüzlerce Yüksek Teknıker Okulu mezunlarına her nedense bu tazminat yüzde lo olarak değil de, yüzde altı olarak uygulanmaktadır. Bu ayncalık neden?.. Y Ders ücretlerinin ödenmesinde ayrıcalık aym bakanhh yetkilileri, öğretmenler sınav aylarında nasıl ücret alır? Haziran ve oğustas aylarıri' da nasıl ücret alacağız? Halen geçerli olan, mayıs ayında ne kadar ücret altrsa haziran ve oğustos aylarında da o kadar ücret alır deniliyor. Sizce burada bir haksızlık yofe mu? Mayts ayında el ev tf. beden, müzih vs ile 60 saat ücret alan bir kişi haziran ayında da aynı ücreti alıyor. Buna karşılık çeşitli nedenlerle mayıs ayında daha az bir ücret alan öğretmen ise sınav ayında da hiç ücret alarrnyor, yet da çok az alıyor. Sınav ayında verilen ücret bir önceki ay derse giriş oranına göre verilen bir ikramiye mi? Ben maaş karşıhğı 18 saat derse giriyorum, üç saat de ücretim var. Karışık bir lisede 60 saat ücret alan bir arkadaş ile haziran ayında aynı işi yapacağım. Hem tarih, coğrafya. sosyal bilpiler komisyonu, hem gözcülük ve nöbetçilih görevleri ile 10 saat (1000 lira) alırken bir diğer arkadasım, yani benimle aynı görevleri ya pan branş arkadasım 60 saat (5500 lira) alacak. İhimiz de aynı sınavı yapıp kdğıtları beraber okuvacağız. Av sonunda dört bin liralık farkla ihimiz de ücret alacağız. Bu konuda bakanlık ilgilileri bir açıklama yaoarsa sevinirim. Çünkü bu konuda tereddütler var Mehmet KARASU Elazığ Lisesi Öğretmeni S Ölü Deniz gerçekten ölüyor kdeniz yöreslnin en güzel yerlerinden biri olan ölü Deniz gerçekten öluyor. Daha doğrusu, öldürülüyor. ölü Deniz'in dibi konser ve tenekeleri ile dolu. Biraz açıklarda dolaşan şeyler. serseri maymlar olmayıp. boş içki şişeleri. Daha da kötüsü, bu güzelim koyda geceleyen yatlann attıklan deteıian artıklan yüzünden, tüm kıyılar bol deterîan köpüğü içinde. tlerilere baktığımzda, deteıian köpü ğünü denizin yüzeyinde do görebiliyorsunuz. Açık denizle bağlantısı yok denecek kadar az olan Ölü Deniz'de deterjan birikimi gün geçtikçe artıyor. Deterianm, özellikle denizler için ne kadar zararh olduğunu neredeyse ilkokul çocuklan bile öğrendiler ar tık, ama ne yazık ki. ölü Deniz'de gereleyen yatçılar ö^renememisier. Deniz sevgisi görkemli yatlann burnunda yatıp vanmak, sonra haykırarak kendini denize atmanm ötesînde birşeydir. Atılan çöpler ve deterjan yüzünden yakın bir gelecek te ölü Deniz'de ne denize girilebilecek ve ne de balık bulnnabileeektir. ölü Deniz'i kurtarmanın tek volu buray a yatlann gir mesine izin vermemektir Gönül, bir süre önce bu vol da gazetelerde çıkan haberin doğru olmasmı istiyor, ama halen Ölü Deniz yatlar la dolu. Bu yolda bir karar varsa derhal ve en sıkı şekilde uy gulanmalı, yoksa bu karar derhal almmalıdır. Bir çok doğa harikası gibi, ölü Deniz de elden çiktıktan sonra, açılacak kurtarma kampanyalan bir işe yaramayacaktır. Tüm ilgilileri uyanyonım. Üner ARGÜDEN Küme Sokak 23 Fikirtepe l Istanbul ı A (Cumhuriyet ıgaaiaaa) 18 HAZİRAN 1932 ANKARA'DA «GAZλ KOŞUSU ANKARA 17 (Telefonla) tlkbahar at yanşlan nın sonuncusu bugün yapıldı. Yanş yeri çok kala balıktı. Bılhassa bugün «Gazı Koşusu'nun da o)ması yanşlara bir hususi yet ve fevkaladelik vermişti. Başvekil îsmet, Meclis Reisi Kasım Paşalarla, vekiller, mebuslar bır çok zevat koşuları takip ettiler. Üçüncü yarış «Gazl Koşusu» idi ve 4400 lira mü kâfatı vardı. Bu yanşı Adil Beyin Lale'si kazandı ve netice çok alkışlandı. At yanşlanndan sonra muhafız alavı süvari bölüğü tarafından mania atla malan yapıldı IIIIIIIIIIIIIIIIIIII Vali Nevzat Ayaz'ın bir okura yanıtı 5.4.1982 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan ve bir veltnln îstanbul Kız Lisesi Lütfen bu sorunumuz la hic olmazsa ilgilenilmesini, işçısi ile elele omuzomuza çalışan, üre time katkıda bulunan biz teknik elemanlara fYüksek teknikerlere) en azından yasanın ver miş olduğu yüzde 10 taz minatımızın ödenmesinin sağlanmasını istiyoruz. MKE'den bir grup yüksek teknlker Ankara'da degisen park adları Cumhuriyet'in 9.6.1982 sayısından öğrendiğimize göre, Ankara Belediyesi, kimı çocuk bahçelerinin, parkların adını değiştirmiş. Tonguç, Orhan Kemal, Ataç, Meray, Yunus Emre adları kaldırümış. Yunus Emre'den başkalarına birer gerekçe bulabildik. Ataç ile Meray'ı ise, suçu boynumuza, Tlirk Dll Kurumu ile ilişkilerine bağladık. Televizyon, sağlı sollu birçok kişileri ekrana çıkanp öz dile karşı konuşturu yor. Oysa, Belediye'nin belki bilmediğı bir şayi kendilerine iletelim: Rahmetli Prof. Seha L. Meray, sekiz büyük ciltlik Lozan Konferansı tutanaklarını, bir arkadaşıyla birlikte büyük bir cilt Montreux tutanak larını vb. çevirip yayımlayarak Cumhuriyet tarihine katkıda bulundu. Biz onu çocuk parkına sığdıramazken, bu bile çok görülmüş. (Bir ad değişiminı de biz du yuralım. Aşağı Ayrancı pazannın adını ev kadınlan «Pa risw olarak değiştirdiler; öteki pazarlara göre ftyat farkları nedeniyle!) Sanatçıdan, bilim adamından tirküntü duydukça Türkiye hiç bir yere varamaz! Ş. N. ÖZERDtM As. Ayrancı Ankar» Konferans Salonunun atölye ve şantiye gibi kullanılmasına iliş kin merak ve endişesini llade eden hususlar incelenmiştir. Yaptığımız inceleme sonucu, Konferans salonuna malzeme konulmasının, miiteahhidin keyfi davranısma veya idarenin ihmaline değil, müteahhitle okul idaresı arasında düzenlenen bir protokola dayalı oldugu anlaşılmıştır Okul'un değışik boyutlardaki doğramasmın iş yerinde hazır. lanması zorunlu olduğundan, akması nedeniyln kuUanüama. yan Konferans Salonunun bu işe tahsisinde sakınca görülrnemiştir. Ayrıca, protokolda, müteahhidin şantiye ve depo olarak kullandığı verleri aldığı gibi teslim edeceğine dair de hüküm vardır. Makinelerln okul bütçesinden karşılanan cereyanla çalıştınlması hususunda ise tahmine dayalı bir yanılgı bulundu. ğu kanaatindeyiz; zira müteahhit, yine protokol gereği olarak, elektrik ve su sarfiyat tutarına avans mahiyetinde bir karşılık olmak üzere okul idaresine 15.000, TL. yatırmıştır. Kesin sarfiyat tutarı, bir evvelki yıl sarfiyatına kıyasla fazla olan miktar esas alınmak suretiyle tesbit edilecektir. Bilgilerinizi rica eder, ismi bizce biltameyen veliye durumun duyurulmasma aracı olunmasını rica ederim. Nevzat AYAZ îstanbul Valisl Sckattarm ile İlgİli yönetmelik hazırSanıyor Gazetemzm 24.5.1982 tarihli ve 2'ncl sayfasmda çıkan haberde; sakat vatandaşlarımızdan Kerim ül. gun'un, Bakanlığunıza iş için müracaatta bulunduğu ve bugüne kadar hiçbir cevap alamadığı beiirtılmektedır. Bakanlığımız kayıtlannm tetkıkinde; adı geçenm iş talebme aıt dilekçesının ilgili bırune intikai ettırildığı anlaşılmıştır. Ancak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu tadil eden 2595 sayılı Kanunun 53. maddesinde; Sakatların Devlet Memurluğuna alınma şartları ile hangi işlerde çalıştırüacakları bir yönetmelik le düzenlenir denilmektedir. Bu yönetmeliğin hazırlık çalışmaları balen siir dürülmektedir. Bu nedenle adıgeçenin di leği yerine getiriimemiş olup bu konu aynca kendisine de duyurulmustur. Bilgi edinilmesini rica ederim. Nacl ÜNVER Sosyal GUvenUk Bakanlığı Müsteşan I Günün ilanıl Sultanhamam'dakı Balcılar Mağazası'ndakı tenzüatlı satış görülen teveccüh Uzerine 1 Temmuza kadar uzatümıştır. Mevcut Avrupa mallsrı yok pahasına slden çıkarılacaktır. Bu hakiki fırsatı kaçırmayınız. YOK PAHASINA Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına ., NADİR NADİ Cenel Yaym MüdürU: MüesseseMüdürü: Yazı If lcri Müdürü: Basan va Y«yan HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAY GÖNENSİN Cümhuriytt Matbaacılık ve Gazelecilik T A.Ş. Pesta Kutusu: 246 IStanbul Tal: 20 97 03 (5 Hat) BÜROIAR • ANKARA: Konur Sokak no. 24U Yanisahlr Tal: 17 58 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 • İZMİR: Halit Zlya Bulvarı No: 65/3 Tel:254709131230 DİS TABİBİ • A D A N A : Atatürk Caddaal, Türk Hava Kurumu lşh»nı Kat 4/3 Tal:1455019731 Orhan TÜZÜN Levent. Güvercin Durağı. Gazeteciler Yapı Koop»ratifi C/3 Blok D. 7 adresinde saat 9 13 arası hastalannı kabule başlamıştır. Randevu alıoması rica olunur. Tel. 64 57 25 TA1CVİM MMMC SUNEŞ ÖÛLE İKİNDİ 18 Haziran 1982 AKŞAM YATSr 3.09 5.26 13.15 17.15 20.43 22.47
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle