25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 8 4 MAY1S 1982 1Bu yan dizistae, böyle bir vontemden genellikle hoşlanjrnadığom halde, kişisel bır anıyla başlamak istiyorum. Çün ku bu dizıde anlatmak ıstedıgım şeyleri duşünmeye başla raam, herhangı bır teorık ınrelemenin değıl, soz konusu olaym çakttğı bır kıvılcımın so tıucuydu. Bundan iiç vıl kadar once, lş hukuku ustune bır konferans dmlıyordum. Konferansı veren konuyu gerçekten çok ivı bildıgi ıçm, birçok ayrınt.ıya ginyor, belirli durumlarda ızlenen hukuk prosedürlerinı, ne zaman liangi içtihatlara baş vurulacağım, uyuşmazlıkta gı; riîlecek mercüeri anlatıyor, son derece karmaşık «etnsaller» gosteriyordu. Hukuktan hiç anlanıayan bir insan olarak., |bu sıriftlikten büsbütün etki jlendım. Bütün bu kurallar, 1 maddeler, prosedürler, mer 'cıler vb. yalnız karmaşık bır sistemin değil, aynı zamanda 'karmaşık bır tarihln üninu ol 'malıydı. Sistem, herhangı bır 7aman dilimi ıçinde bir yapı• nın işleyışini gosterır ve gen |sınde yatan tarihi gızler. Ama burada, gerıde yatan hatın sa 'yılır bir tanh olduğunu anla mak o kadar guç değüdl. Konferansı dınlerken, Türkıye'de yalnız iş hukuku alarıınm değil. başka pek çok ala mn böyle girift olduğunu dü sündunı. Belki «hukuk» demek de gerekmez başlangıçta .ama çeşitli kurallar, yönetme ÎHkler, tüzükler, koca bîr «mev ]5suat», yanl işleyişte çıkan her ; hangi bir pürüzün sonunda «hu Ifcukî» bir merciden çözülmesi ,0i gerektoen birçok madde, [insan bedeninin sinir sistemi :gibi sarmış toplumsal hayajtmnzı. însan hergun böyle 'yeni kurallar öğrenebiliyor. Sözgeîişi, telefon sahlbi olma sıranız gelince idara bir telefon getîrip bir odaya koyuyor ya, sonradan telefonu evin başka bir odasına taşıma nız yasaknuş. Bunlar öyle kurallar ki, iş edinip araştırma dıkça, gerçekten var olup ol Türkiye'de Hukuk... MuratBELGE Hukuk, politika ile toplumsal iliskiler arasında ara kademedir Toplumsal iliskileri analiz edip, "Öyleyse burada hukuk söyle olmalı denilemediği,, gibi, hukuka bakıp, "burada söyle toplumsal iliskiler vardır,, da denilemiyor ransı sırasmda düşünmeye baçladığım şeylertn büsbütün havada kalmadığma karar verince, işte bu yazıyı yazmaya giriştim. BtLtNEN BtR TARtHE.. Sonuçta, kimsenin düşünme digi özgün buluşlar lilan yapmış değilim. Sadece, bilinen bir tarihe, biraz değişik bir perspektiften bakmış oldum (dolayısıyla belirli bir yöntem le sonuçlandırılmış bir işlemin, başka düzeyde bir sağlamasını yapmak gîbi bir şey). Türkiye'hin genel tarihine, hukukun içinde tuttuğu yerden bakarak çıkardığım sonuçları, özgül olarak da bUim ve sanata, kültürümüzün ge durabilirim. Konuya bu uzaklıktan bakılınca, hukuku toplu mun ortadireği, ya da temelı gibi kabul eden anlayışlarla (bunlann arasında birçok ayrım olabilir: ortaklık, konuya verdikleri önemde), hukuku toplumun bir başka yerinde belirlenmiş gerçekliklerin «yan si»sı, «gölge»si vb. olarak gören anlayışlan seçebiliyoruz. Birinci yaklaşım tarzına genel olarak idealist, ikinciye de ge nel olarak maddeci diyebiliriz. Başka aynntalara girraeden, tanımlamanın daha ilk adımın da ve bu soyutlukta, kendi hesabıma ıki yaklaşıma da. katılamıyorum. Katılinayışımın nedeni öncelikle şu: her ikisi de, toplumsal iliskiler ve onların Girift bir hukuk sistemi, mantıken, diktatörlükle bagdasmayan birsey. Ornegin İdi Amin'in Ugandasında her halde girift bir hukuk sistemi olamazdı şeydir ve ortadan kaldırıiması gerekır. HÜKUKUV BELlRLEYtCtLtĞÎ Bu anlayışın hukuka bir çe şıt «kutsallık» yüklediği açıktır. Ikıncı anlayış ise, tersine, hukuk kurumuna kendi başma pek fazla bır önem vermiyor, çünkü hukukun toplumda belirleyıcl olduğuna inanmıyor. BTl anlayışa gbre hukuk toplumsal hareketliliğırt lokomotifi değil, tersine, belki de katarm son vagonu. Buna göre hu kuk bir çeşit «onaycı»dır. Top lumun başka bır düzeyinde, ekonomide veya politikada buşeyler olur, belirlenir; hukuğa da, bu belirlenmiş olaya onay imzasmı atmak kalır. Bir anlamda, toplumsal olaya «doğ ru biçim» verir hukuk, işlevi budur (IMr dilekçe yazmanın doğru, yani «resmî» bir biçimı olması aniamında). HUKTJK DtLt • KüŞDtLt Görüldügü gibi her iki anlayışta da, hukuk kurallan tle toplumsal ılişkiler arasında ol dukça kolay bır «birbirine ter ciime edilebilirlik» bağlantısı var. Birinov anlayış zaten toplumun «ideal», «mükemmel» di lıni ortaya koyuyor ve ondan sonra toplumun bu dılde konuşmasını istıyor. Hanı, Parıs Fransızcası gıbı bir şey. Toplum bu ıdeale uyamadıgı, ıstedıği halde yetışemedıgı durum larda, belki Marsüya Fransızcası gıbı davranmış oluyor. Ama bu ıkı «şive» arasında aşıl maz bır uçurum yok, Marsılyalmın da Parisli gibi konuşmayı ögrenebilmesi gibi sadece bır «yetkinleşme» farkı var. îkınci anlayış ıse hukuk dilı ne bır çeşıt kuş dili gibi bakıyor. Bu kez toplumsal ilişkller diizeyinde yatmakta olan gsrçek dilin, bır koda gore değiştirümiş, çarpıtılmış biçımı. Gerçek ilişkilerin «kamuf lajı» olma işlevini gördügil ıçm bövle bır «şifre» nitellgı taşıması üonjniu. O KADAR BAStT DEGÎL Fakat iki görüşe göre de toplumsal ılışkiler hukuka, hu kuk da toplumsal ihşkilere ko layca çevrılebüıyor; ozeı kodlan bıldikten sonra, bırine bakarak öbürunu «deşifre» edebılıyorsunuz. Benım katılmadığım da bu zaten. Hukuk dılı nın böyle canı gibi saydam oiduğunu, içınden bakıldığınria ardında yatan ılişkilen olduğu gıbî gösterdığım sannuvorum Ama büsbütün mat da değıi; yani, bazan da belh bır göz lük gibi, bır olayı daha net gormenıze yardımcı olabjliyor Sorun sanırım şurada: hukıık ve toplumsal iliskiler, her zaman bire bir uyuşmayan, ken di özerk gerçeklik âlemlen o lan, görece farklı yapUar. Dola yısıyla bıri öbürünün mekanih btr yansıması değil. Bu ıkı gerçeklik düzeyinden birine ba kıldıgı zaman öbürünü otoma zılı yasa metinlerinde, geçrniş fen kalma ve çoğu uygulanma van. bazıları eerçekten komik maddpler nuluntır Burokrasi nin azlığıyla tanman tilkeler dp de vardır boylp şevler. Do lavısıyla başka ulkelerin hukukı ya da bürokratık sistem lenyle bır karşılastırma yapı lacaksa. bu ıncelemeyi nioe liğe dayalı ölçülerle yürütmek anlamsi7. Sıstemin srenel yöne hmını görmek önemlı. Yıirür Hîktekı rrıev?uatm «homojenlik» ya da «hetern.ipnlik» derecesıni goımek önemiı v.b. OEMOKRASÎ VE DtKTATÖRttJK Gene o konferansta, kendine göre bir özelliği olduğunu bıldiğim sistemimizi, «demok rasi» ve «diktatörlük» gibi somut kavramlar bağlamında düşünmeye çalıştım. Çünkü, sistemin ardında yattığını sez diğîm tarih, böylo bir soruyu hemen akla gBtiriyordu. Oldukça düz ve basit bîr mantık la, şöyle düşündiiın : «Girift bir hnknk sislpml, mantıken, dlktatörlfiftle bağdaşmayan bir şey. Örneğln İdi Amln'in Uçanda'sında herhal de giritt btr hnkuk slstemi o Mvll hayat a)anİ3nnda, topln hığun kendi karşılıklı ilişkilerlni dflzenlemek için başvurdu ğn, bfiyük ihtimalle göreneksel değer ve kurallara oturan bir yanresmî hukuk olabilir.» İş hukuku gibi bir alanda, Türkiye'de böylesine karmaşık bir yapı kurulmussa, dernek yığırüa iş anlaşmazlığı hu kuki mercilerde görüşülmüş ve böylece ortaya organik de nebilecek bir ilkeler yumagı çıknuş. Başka bir söyleyişle, hiç değüse biçim olarak, «key fî» olunmamaya özen gösterilmiş. BÜROKRASt VE DEMOKKASt Pekl ama, buknk jrfriftsc, kn rallar çoksa, bürokrasi de çok tur. Bürokrasi, «demokrasi» anlanuna gelebilir mi?.. Gelmediğini TUrkiye kadar başka toplumlardan da biliyoruz. Aynca, iyice düşünüldUğünde, «karmaşık bir hukuk sistemi» ne demek?.. YazıU yasa metinlarinin sayısı bakmundan Tür kiye'den aşağı kalmadığını tah min ettiğim Pransa'da mı, yok sa yazılı tek bir anayasa metnt bile olmayan Ingiltere'de mi hukuk sistemi daha karmaşık?. Anlaşılan bu kadar yUksek bir soyutlama dUzeyinde bu sorulara cevap bulmak mümkun olmayacaktı. Ama konuya da kafamı takmıştım bir kere. Üstünde düşünulürse, TUrkiye' nin dünyadaki özgüUüğüne 1lişkin bazı ilgi çekici sonuçlara vanlabileceğine inanmaya başlamıştım. Meslekten yetişmft bir toplumsal bilimci olmadığım, hele hukuk komısunu hiç bilmediğim için, böyle bir sorunu inceleme uğraşmda hiç de avantajlı durumda değildim Oıâlâ da degilim..) Bu yüzden akluna gelen dti şünceleri hukukçu arkadaşlan ma danıştım. Aynca. başka til kelerin hukuk sistemlerine ksr şılaştırmacı bir gözle bakmak da zorunlu olduğu içîn. yaban cı toplum bilimci arkadaşlanmla konuştum. Sonunda. bir rastlanü eseri iş hukuku konfe n&\ olarak söjienecek şeyler zaten görece azdır. Çünkü hukuk gerçek anlamda bir «bilim> de değildir: şöyle ki, b a i mak zorunda olduğu alan belırlı, değişmez bir nesnesi olan bir varük alani değildir. Ayrıca hukuk kendisi de, hukuk ıdeolojisinin bütün kaUctlık iddialarına rağmen, son da rece değışkendir. Kimyasal bir element gibi, fizikseı bir dev> nım gibi. çok değişik çevreler içinde bakıldığı zaman bile kendi öz kimliğini belli eden, açığa vuran, tanımlanabüir bır nesnesi yoktur. Üstelik, ıster istemez, bir ölçüde nonn«tiftir. Ne idealist görüşte olduğu gibi toplumsal ilişkilerin ilk nedeni, ne de mekanik maddeci görüşte olduğu gibi onlann sonucudur. Bır dolayım, bir ara kademedir, politika ile top lumsal ılişkiler arasında. Toplumsal ilişkilerin burünebilec*' ği biçımleri de, polıtik pratiklerin alabılecpğı bıçımlen de sağladıgı ölcüdf belırlöyıcidir. Ama sağlayabıleceğı bıçimler yelpazesinı ktırmakfa da bu t> kı yapıya bagımlıdır. BtR TEORI VE BtR PRATİK Aynca, hukuk bır teori VB nır pratıktir. Teon olarak as çok evrpnsel ilkelen, deneyttnlerı, butun bunlardan oluşan bır ideolojisı vardır. Kendi varoldugu alanda, bir açıklama tarzıdır. Aynı zamanda somut ve kurumsaı bir varlığı vardır. Uygulayıcı kadrolan, çeşıtH mahkemeleri. ceza kurumları ve «ritüeller»iyle. Tarihın belirli dönemlertode, hukukun tRorısi ile nratigi arasında oıle göze Oatan ay Hukuk ve toplumsal iliskiler her zaman birebir uyuşmayan, kendi özerk gerçekçilik âlemleri olan, görece farklı yapılardır. Günümüzün azgelişmiş ülkelerinin dlktatörlüklerinde, diktatöre ayakbağı olacak bir hukuki sisteme ne gerek vardır, ne de varlığma izin verilebilir. tıkman çıkarsamak da mümkün değıl; başka bir söyleyışle, toplumsal ilışkileri analiz eriip, «öyleyse burada hukuk şöyle olmalı» denilemedifi gıbi, hukuka bakıp «burada şfiv le toplurasa.l iliskiler vardır» da denilemiyor. Aynı anda ıkisme bırden bakmak, iki gerçeklik düzeyının birbirine yaklaştığı ve bır bırinden uzaklaştığı noktaları saptamak gerekiyor. Ancak bu nunla, bu yaklaşma ve uzaklaş ma. mantığını çozmekle, «saydamlıklarm» ve «mantıklann» sistemini çıkarabıliriz: niçin fim şurada «saydam». nedpn fam da burada «matlasıyor* vb? Şu halde, hukuk üstüne genmlar ortaya çıkabilir. Bütün bıı n«denlerle hukuk, bir hukuk tarıhı bılimonin ya da bir sosyolo.il büimınin nesnesi ola bilir. Kendisinın dünyaya bakı şı bilimselleşebilir. Ama kendisi bilim değildir; çünkü toplumda oynadığı rol gereği fel sefe gibi şu ya da bu biçimde «partizan» olmak durumundadır. Somut. pratik çerçevesl tçınde bir takım çıkarların kut sayıcı bıçımı olarak partizandır, ama b,, bıçimlere evrensel geçerlık kazandırarak genel ilkelere başvurduğunda, gökyü züne yükselmeye çalışır. YARIN: HUKUKUN KATNAKLARI VE ANA EKSENt Hukuk; ne idealist görüşte olduğu gibi toplumsal ilişkilerin ilk nedeni, ne de mekanik maddeci görüşte olduğu gibi onların sonucudur. madığını da bilemiyorsunuz gerçekse niçin böyle bir şeye gerek görüldüğünü de anlayamadığmız gibi. KO1İÖK MADDELER B a . tür kurallann çokluğu fcaknnmdan başka ülkelcri ge ride bırakıp bırakmadığımızı düşüridüm. Ama böyle soyut bir karşüaştırma yapmak imkânsız. Aslında her ülkede, ya tamazdl. Eskaza, geçmişten kaldığı lçto kâğrt tistiinde öv le bir sistem olsa bfle, clddîye almamazdı, nygulanamazdı. Gii nümürün azgelişmiş Ulkeierinin dlktatörlüklerinde. diktatöre ayakbajh olacak bir hnkn kî slsteme ne gerek vardır, ne de varlığma lzln verflebîlir. öte yandan, cüktatörfin normal olarak müdahale etmediği nel yapısına uygulamaya çalıştım. Böyle soyut olarak söy lendiği zaman arada bir ilgi görmek pek kolay olmamakla birlikte, hukukun Türkiye'deki işlevinin incelenmesiyle, kül türünün analizi arasında bazı çok somut bağlantılar kurula bileceğine inanıyorum. tKt YAKLAŞIM BİÇtMt tlkin, «genel olarak hukuk» kavramından başlayalım. Her konuda olduğu gibi bu konuda da şimdiye kadar çok çeşıt li ve farklı tanrmlar yapılmış. Bütün bu tanunlara meslekten bir hukukçu gibi karışıp kendi özel açıklamamı yapmam imkânsız. Ancak, konuya yaklaşımdaki temel anlayışlar ara sından bir seçme yapabilirim ve bazı genellemeler üstünde hukuki anlatımı arasında tam bir brtüşme olduğu varsayımına dayanıyorlar (ya da, pratik te bazan kural bozulsa bile, ide al durumda böyle olması gerektiğini düşünüyorlar). Birinci görüş, zaten hukuka her şeyin üstünde bir öncelik tanıdığı, toplumun hukuk kurallanna göre işlemesini öngördügü için, «ideal topltmt»u, «ideal hukuk»a göre işleyen toplum olarak tanımlaması d o ğal. Bu anlayışa göre, hukuk toplumsal ilişkilerin tam ve gerçek bir anlatımı olamıyor ya da toplumsal ilişküer hukukun öngördüğü düzenleme içinde Işlemiyorsa. ortada bir yanlışhk, bir bozukluk olmalıdır. Dolayısıyla, toplumsal iliş kılerle hukuk arasındaki uzaklık, uzaklasma, teorık olarak, ortadan kaldırılabilir bir HK'CnJVRIMIZ Avrupa Yollarmda Umur BUGAY POİTÎKA Mehmed VEÖTESI KEMAL 1 Adı Ayrılık mıdır? *Kalh gidelim.» dedi. Sıraselviler'den aşafı doferu karanlığın içinde yüruduk. Kapılanıu akşam muşterilertne açmış her dükkamn önunden geçerken, kapıdakiler: •Merkaba Güner Ağabeyl..* diyorlardı. Hepsi tarudığı. hepsi hildiği İdi. Bu selamlann içinde verilen bahşişler kadar. gönülden bağlıhklar. gftnülden sev giler de vardı. «ATosıZ, İstanbullu olmuş muyum?* diye sordu. «Olmuşsun.» 'Öyle îse küçük meyhanelerde bo$una hızma. İstanbullu ol!..* Olabildim mi ki? Ankara dönüşü. Fikret Tan'ın da 6lüm habertni aldım. Arkadaşlan «VoH Bey» diye tanırlardı. Oysa, yazm yaşamına şîirlo girmişti. Marika'nın Donu» adlı kitabı Peyami Safa'nın ağır saldınsına uğramıs, ne solculuğtı, ne komunistliği kalmıştı. Birkaç şiir kitabı daha çıkardı. Soluğu mu şiire yetmedı, kendi mi şiirde direnmedi, işin iki yakasını bir araya getiremedi. Abbas Sayar'm hemşerisi idi, birlikto şiire başlamışlardı. Bulustuklarımızda bir şiir Fikret'ten bir şiir Abbas'tan geceyi tamamlardık. Asmalı Mescit'in, bir zamanlar ünlü Bacı'mn bellegi olsa da söylese... 'Bak Fikret» derdim. «Abbas, yılkı atı gibi aldı başını gidiyor.» Şiir yazayor mu?» «Bümiyoram.» «Nesir yazmak kolaydır.» Abbaa'la en çok ögünen oydu. Çıplak laf söylendiğinde kaçar. örtulü, zekaya dayanan lakırdılar etmek isterdi. •Bah bizim Yozgrfta Fadi'nin Mus tafa oğo var» diye başlar. en ince zeka ışıklan Ue süslü bir Nasrettin Hoca fık rasını Yozgat'a bağlardı. Çok genç yaşmda gitti. Ölümün adı artık ayrılık mtdır, Wr yerde toplaşmak rnıdır. bilmiyorum, çev remize çok fena dadandı. Hem korkutuyor, hem de dostu dosta yaklaştınr gibi. Ablası AdaJet'in yazasını okurken içime oturdu, şuramda bir şey düğümlendl. Demek o genoecik çociik, Guner Sümer ölell beş yıl oldu, öyle mi? Adalet de nasü yurektea sade, dokunaklı yazmış; sevilen kimseler ölmesin. o da böyle yazılar yazmasın!.. Güzel de, dokunaklı da olsa, olrnaz olsun böyle yazılar. Kocaldım mı ne. içtm elvermiyor böyle yazılara.... Gazete için bir Ankara yazısı hazırhyorctm. İçlm, dışım Ankara ile dolu... Guner'den de söz edecektim, şimdi öldü mü diyeyim. Krepen Pasaiı'nda. ortadaki kuçuk meyhanenin uzun masası geçiyor gözumun önünden... Bir kız vardı. bep Güner"le konuşupdu. Ağırdan, gırtlaktan, erkeğimsi bir sesi vardı. Bana hiç yüz vermezdl •Güner*, derdim. «5u feızk» çofeco kanuşsana.* «Ne olacak?» •Seninle konuşurhen ben sesini dtn~ îeycyim.» «Böyle de sevda görmedim ağabey.» •Neden?» «Sese vurgun sevda olur mu?» Hemşeriyiz ya» bana ağabey derdi. Belki de ablasının. ağabeysinin arkadaçıyım dlye. belki de kibarlığmdan, saygısından... Ankara'dan yetişenlerin edebiyatı hep içe dönüktur. Nice yıllar vardor ki. bir turlü Istanbullu edebiyatçılara kendimizi kabul ettirememişizdir. Adalet için de, benim için de, belki başkalan icin de çok guç oldu. Ama Guner, tuttuğunu kopardığı için böyle şeylere boş verirdL Yapüğnna bakardı. Ne yazık. çok şey yapacağı zaman gîtti. Bir büyük gazetede çalışıyordıı. «ATe yapıyorsun gazetede?» •Resimli roman.» «O da nesi?' «Ne yaparsm. tiyatro yapamayınca insan resimli roman yapar.» Vaktim olsa da yaptığı restmli romanlara bir gf<z atabilsem. Kimbillr neler. neler yapmıştır! Küçük bir meyhanede blrine kızmıştını. Yollarda Türkçe öğretmenliği yapıyoruz İzin belgesinin arasında gümrükcüye Maiboro veriyoruz Habur kapısına gönderilen soför, ikinci sınıf sürücü olmus gibi görüyor kendini 9Oğlunun konuşmalarından yüklerinin ne olduğu anlaşılmadı. Baba seslendl: Sorsana oğlum ne ala^ cagımızı. Nereden alacakmışız? Artı on derecede göttirülecek bişey, diyor Baba. İlaçsa almam valla. Bak, bak lafa, bak. Soylesene ulan ne götüreceğimizi dogru, dürüst. Ilaçtır o ilaçtır. Stuttgart'dan yukleyecekmişsin Baba, Sen? Abla, ben nereye gideceğım?.. Anladjm. Münihe alt mış kılometrede bır yermi?, baba. Abla benim burada bıraz masrafım oldu. Arabayı servıse çektün biliyo musun? Hesap verme evlâdııınn! Eak şimdı nası] kızmazsm bu karıya. Benım yaşımda adamı Stutgart'a yazıyor, ba cak kadar oğlanı Münih'in içine. «Bana söyleveceği bi şey var mı?» diyor Baba. Hastirsin o.... Kar yağmıyor. Biraz güneş bile çıktı. Suyu içilir bir çeş me başmda durduk. Bidonlan alıp, mdım. Baba yüüilnü yıkayacak. Daha önce bı zı sollayan Yunanlılar da ors da. Biri yanımıza geldi. ^Kavga çıkaracak bnnlar» dedl Baba, «Sen hidonu bırak şn arkada takor var. tma hazrrlaı Bayram Pasa, dedi adam kendini göstererek. Konuştuğu dil Rumcaya benzemıyor. Baba toparlandı, boğazmı temızledi. Baş genye lan mek! Bu senm gibi çok Eayram Paşahyı iyi ettik. Sürücu gıtti. Yunanlılar ken dı aleminde. Bizımle ilgılendıkleri yok. Baba, dedim, bu herif Yunanlı degil. Bayram Paşa'lıyım da demedi. Galiba bun ların bizimle kavga çıkarmaya niyetleri yok, baksana. Boğazmı temizleyip üeriye dogru tükürdü. Şimdi tam bir Üskudarlı olmuştu. Sen bunlan bilmezsin anam. Eak şımdi hepsi bırden gelecek. Az sonra Bayram Paşa geldı. Kucağında domates, hıyar turfanda. Arnavut siirücülerdpnmış Gozlen dold,, Baba nın «Vav bpnim karripşitn, vay sen Arnavut mnsun? Dur anam, dur sen. Kurban olsun sana kardeşin» Koştu, mut. fak dolabmdan muz, çukulota, şekerleme ne bulduysa dol durdu getirdi. Yunanlılarla ilişkilerimizin bozuk olduğu nu biliyormuş. Bizi Ikı, onlan altı kişi görünce '>eklemiş. «Çok severler bunlar bizi» dedi Baba, «Yiğit adamlardır Amavuttar. Yaa, \n yol lara bunlar da düstü be. Sebze taşıyorlar bak» Akşamüstü Salzburg'a vardık. Almanya'ya geçeceğte. Kar başladj yine. Kaınsonl*nn çoğu dolu. Uzun blr. ruk oluşturmuşlar. Sünl'culer bu sınırdan gece geçmeye bakıyorlar. Hem daha az kuy ruic olurmuş, hem de layuklar mış Almanlar. Bu smırda kok .«oktürüyorlar özellikleı Türklere. Raba Almanya'fa %nehüecpgımızrien bile lcuşkulu. Yollarda ilişkilerin ı\ncp ko tuye gıttığinı, elınde \nzesi olanlara bile sokmamak için güçlükler çıkanldığın» duyduk Bız boş sırssına, girdık. önümüüde üç, beş îkamyon ya başladı. Alman sınınnı geçmek ne rezıllıktır bılır misın sen? Herkes bu kadar çabuk bitiremez bu 151. Günlerce yatan lan bilirım ben burda. Akşam oluyor. Münıh'e doğ nı gıdıvonız. Kar yafcışı hızlandı, oamları Örtüvor. Radyo'yu »qn. Neselı olunca hep böyle yapıyor. Karışürmaya başladı. Şimdi sen Münih'e inince arkadaşlarını ara, bulursan buldun. Yoksa aynen Stut de bil*W*w«m» diyor. Avucunun ıçı gıbı bıhyor kentl. Karamanlı adresı verdi, on dakıka sonra getdı yanımıza. Aynlacağız Baba'dan. Stutgart'a geceden gıtmek istiyor. 285 kılometre yol. Arkadaşım, «Spn de bize gel Baba» dedı, «Banyo vaparsın. Yat bu akşam, yarın sidersln» Is temedi Baba. «Senin yatacak verin var mı asıl» dedı, «Bır<ıkıvoruın bunu spnln başı na ama>. Lokantadan çıktık. Babs gıdecek. aklına koydu. Kamyona yurtiduk. «Perşem be öflpnp kadar arama sen henı» dedt, «Baktın ki ben sana telefon etmdeim. büroya hi sor» Bavulu açtık, acele ikı çorap, bır gömlek, bir pantalon aldık. Damadına blue jean ısmarladı. Oğlunun ayakkabılarını bir kez daha anımsattı. Sarılıp, öpüştük. Yann yükleme yaparsan, gümnlk ışıni de bıtiririm. Akşam kalırım orada. Çarşamba'ya gelırım Allah kısmet ederse. Bak, hastasın dikkat et kendine. Baba sen de şu llaçlan al. tndik TIR'dan. Gurleyerelc çıkardı burnunu yola, önümüzden donüp gecenin karanlığmda dörtlü ışıklannı yaka rak uzaklaşıp, gitti.. Sürücülerden biri, «Anabtan teslim etmiş» Irak'a ver mışler. Bu üçüncü oluyorrnuş. Başı eğik adam, belU. 120 kilometreyı buluyonmış TIR kuyruğu. «Satarun an»» sını» demış, Ölüm yok ya ncunda» Kimse .gıtmek istamiyor, Habur Kapısına. O raya gönderilen şöför ikind sınıf sürücü olmuş gibi görü yor kendini. Kendine bi şeyler aldınmı? Yok Baba. Oğluma bir a raba aldım ben de. Uzaktan yönetilenlerden. Haa, çok sevinmıştir. Ko nuştun mu îstanbuHa? Konuştum ya.. Sana d s haber yollattım. SağoL Arabanın marka61 ne? Scanıa TIR.. Çocuğa doğru, dUrtist W şey slsaydın be oğlum.. Ertesi Rün Münih'in göbeğinden hareket ettik. Bır Türk benzincmin önünden. 68'ınci vilayetimiz sayılırmış bu Munıh ama Türkçe konu sana pek rastlamadık sokakta. Susmuş çoğu. Gençler da ha biı Alman havasına girmis. Sosyal Demokratlar'ın kongresı bekleniyor. Na olap cak bakalun, ne kararlar almacak yabancılar için? Ses sizce bekliyor işçilerimiz. Ba ba depoyu doldurdu. Stutgart'a giM, ge'di maaotu ylne de bitmemişti. «Bn benl Çorln'ya kadar atar» dedi Içinden duasını okudu. Oranın saati 12'yi geçiyordu. YARIN: TIR'CILARIN KRALlÇESt AYŞE TELEVtZYONA BtLE ÇIKMIŞ... | Suyu içilir bir çeşme başında durduk. Bidonları alıp, indim. Baba yiizünü jnkayacak. Daha önce bizi sollayan Yunanlılar'da orada, Biri yanımıza geldi. «gavga çıklaracak bunlar» dedi. Baba '«Sen bidonu bırak şu arkada takoz var, onu hazırla^..» var. «Bir evrakm eksUc olsun, çeker en arkays atar ısenl bn Alman.» Ortaklıkta pclis köpekleri dolamyor. Gciziümü öy le korkuttu ki, pasaportu usıatırken elimi kapactak gibi geliyor. Gözlüklerini taktı, <*ketini giydi koştıumyor. Pftne gibi gümrüklerde. Çabuk bitirdi işi. Yol veren gürarükçüye bir Maiboro yolladı benünle, izin belgesinin arasırida. El sallıyor her yana. Islıte çalına gart'a devam ederiz. Sirtakiler çalıyor. Yemekler kolay. Kebabikis, cactto>, pilavikis.. Burada Türk lokantalanna ben bilerek gitmem. Neden dersen, çeşit, çeşit insan gelir. Yanına sokulur. Şunu ister, bunu ister. Kaçakçı çok, anuyor musun? Arkadaşımı aradım. Münih Sinema Okulu'hu MÜrdl. Beş yıl oturma ixai vermiş polis. zunsnds csnı cîdn ben Sahibinden Renault 1977 TS. Murat 124 1972 Tel: 28 32 06 Ruhİ Su 8 Majns 1982 cumartesl glmü saat MJOO 20.00 arasında Izmir Konak Kltapavindo plaklanm ünzar lıyor. BANKERLER OLAYI Aslan B^er Kafaoğlu Cammay Dağıtım Sıhhlys Apt, Cağaloğlu ISTi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle