Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 NtSAN 1982 Yazının başlığına «romanda» demokrasi dedim ama, yalnız roman değil söz konusu olan; gene bütün anlatı türü: Epiğlnden sinemasma kadar. tlyada'da. Akhilleus'un Troyalılara kı zıp savaşa glnnesi için sev gill arkadaşı Patroklos'un ölmesinln gerektiği andan. günümüze kadar sürüp gîden bîr eğilimin üstünde durmak istiyorum. Romanlarda ikîncl, üçüncü. dördflncü derecede önemli kişjlerin fbir anlamda, «fl«ruranların») uğradıkları muameleyle llgili bir şey. «Oemokrasl» derken de bu nu kastedivorura: Romanda «demokratik» fikirler değil. blzzat romancmm kendi ro man kişilerine karşı tavrı. Geçen hafta geleneksei aniatı türünde olav örgüstt ne dayanan vapida sonun baştan belirlenmis olduğuna değinmistîm. Simdl ele almak istedigim de. aynı yapıya ilişkin bir sorun: Kahramanlarm hayatlarının biz okurlara anlamlı, önemli görünmesinl sağlamak icin ikincî dereceden kişüerin ki zaten genel likle bu amacla türetilmiş oluyorlar oraya burava itekienmesi. hatta öldürültnesi. Patrokios 1yi bir örnek. Akhilleus. Yunan ordu lannın komutanı Agamemnon'a kızmış, savaşmıyor, bu yüzden de Yunan ordusu kazanarnıyor. Ama olay örgüsü gereği savaşması ge rek. çünkü Troyalı Hektor'u öldflrecek başka klmse yok. O zaman da Yunanlılar savaşı kazanamayacak. öyle bir neden olmah ki. Akhilleus tükürdiigünrt yalama durumuna düşmeden sa KÜLTÖR YAŞAM Cumhuriyet 5 insanlar ve sanaî muraı oelge Romanda Demokrasi Romanlarda «kahramanlar» ve «ikinci dereceden karakterler» çıkar karşımıza: Hayatta da insanları kategorilere ayırdığımız gîbi. «Ikincil» ki şilerin başına gelenlere aldırmayız, doğal sayarız. Kahramanın ise mutlu ya da trajik sonu bizi sarsar, çünkü omı kendimizle özdeşlemişizdir. vaşsm. Işte, Hektor arkadaşını öldürünce. Akhilleus'u savaşa sokacak fırsat hazırlanıyor. Akhilleus'un Hektor'u öldürmesine bir diyeceğim yok. Onlar birbirınin dengi sayıhr. savaşları demokratikti. Ama zavallı Patroklos bu arada gü rültüye gitti gîbi geliyor bana. Tiyatro yazarı Stoppard Rosencrantz fle Guildernstern öldü adlı bir oyun yazmıştı. Bence pek parlak bir oyun değildi ama bu sorunu akla getiriyordu. Bu ikl kişi. Shakespeare'in Hamlet'inden neredeyse dördüncü dereceden kisller. Vaktiyle Hamlet'le okul arkadaşıyken, hain amcası Kral tarafından Hamlet'l ispiyonlamakla görevlendirîliyorlar. Kan deryası halin de biten bu oyunda onlar da nasiplerini alıyor. Har^'pfin bir aldatmacasıyla yaşamaya veda edîyorlar. Biz de oyundaki olaylara Hamlet'in açısmdan baktığımız da buna aldırmıyoruz. hatta <oh olsun» bile diyebiliyoruz. Oysa o kadar da kötü insan değil bunlar. ne olsa krallarının emrine boyun eğmekteler. Hamlet'in durumunu. kralın cinayetini bilmedıklerî gibi. eski ar kadaçları karşılanna bir de li olarak cıkıvor Ama bütün bunları düşünmemîz için bir nederı vok. cünkü zaten ovunda dördüncü dpreceden kişiler ve bi? alışıgı^ bu derereden kişîierîn olav öreiisi) uSrıına sık sık bo&a7İanrrlasına Cünevt Arkın fılmlerinde kahrama nm kahramanlıömı kanıtia mak ic'n be1, dakikada bir sopa viyen figüraniar gibi. Gerrek hayattaki yıSınia lnsanın yok yerp harcanıp gıtmesini enKelîevemeî'ken roman va da ovun kisilerinin öimesine" hnvıf'anmak biraz lük^ elbi Hâlâ sefaletin. kıyımm kol bu dünyada korıınmasina havatını adayanlari andınr bir durum nrredeyse Ama yok. bu kadar basit deSil Hem estPtik bir bovutu var. hem dp költürümü7ün hiyprariik ö/ünü vamitması bakımından anlamlı Batı'da burjuva devrimi. «sorumiu hirev» kavramma davalı hir «atılak» yarattt. Buna göre. birpy. basma gp lenlerden kendisi sorumluv du. Karakter. kaderdi Bov le bir bakış. dışsal. nesnel havatı bireye içsellestinr. Aynı zamanda. olaylar kadar karşısına çıkan başka bireylerl de şu ya da bu şekilde onun kendi karakterinin uzanttlan halîne getirir. Böyiece. hayatta çok önemli bir yeri olan «raslantı» ortadan kalkar. Sanatta bunun sonuclan. her hangi bir anlatı içinde yer alan kişilerin kahramana ilişkin olarak uydulaşması, kahramanın karakterinl açımlayan ögelere indirgenmesl olur. Althussser'in dediei gibi. Ophelia Othello'nun, Desdemona da Hamlet'in sevgilisi olama? Ham let'in karakterl Ophelia. Ot hello'nun karakteri Desdemona gibi bir sevgiliyi zorunlu kılar. Kısacası. dış dünya ve İnsanlar birevın dışavurumuna dönüşür. Böy lece. görünürdeki karmaşıklısa rağmen. anlatı temelde bir tekseslili£e indır genir. Oeleetelîm. klasik ro man gelene&inde de Tolstoy ya da Dostoyevski gibi büyük yazarlar bunu aşabil mîş. yarattıklan kişilerin hemen hemen hepsini kendi sesleriyle konuşturabilmişlerdir. Bundan varılacak sonuç, romanda. biitün anlatıya dayalı türlerde kişileri öldürmemek gibi aniamsız bir şey olamaz elbette. Sinek gibi öldiirmemek olabilir ya da daha genei anlamda, kurgusal ki$ileri kur gusal kahramanlarm işlevleri olarak kullanmaktan kaçmmak olabilir. Nitekim, yirminci yüzyılda romanın alışılmış yapısını bu yönde değiştiren eserler yazıldı. Btreyin hayata bakışmdakl önelliği ortadan kaldırmak imkânsız sayılabilir. Kendi yakmımızın burnunun kanaması, dünyanın öbür ucunda. admı sanını bilmediğimiz bîrlnin ölümünden daha acı gelir hepimize. Ama anlatı yapısını kuran yazar. sinemacı v.b.. bu olaym kendisini sergileyebilir, bireysel önelliklerle hayatm nesnelliğl arasmdaki çatısmayı anlatabilir: bunu yap manın da çok çeşitll yöntemleri bulunabillr: Lawrence Durrel gibi, Marquez gibi, veya Brecht gibi. Torihin en eskl dönemlerınden berl gorülen. yapılan bir şey makyai. Özunde, verill bir toplumsal cerceve icinde gecerll değer yargılarına gore in sanın kendini. daha güzel görünmek amacıyla değıştirmesl, dlye tanımlanabılir. Bu kendini değiştirmenın estetik ome llyatlo yapılonları gibi doha kalıcı olan brcımleri de vor. Ama Batı uygarlığı ve teknlği estetik ameliyatı denen şeyi icat etmeden once. Afrlka da kadınların dudaklarını büyötmelerl veya Cin'de oyak'a rını kücültmeleri glbl bicimlert de vardı. Makyaj dediğlmlzde ise. bu gibi kalıcı değişiklikleri değil de, «kozmatfk» denilen, pudra, krem, boya glbl nesnelerle yöz üzerinde yapılan geçicl değişiklikleri anlıyoruz. Tarlh boyunca varolan «kadınerkek» ilişkilerinln oldukca yaygın özelliklerl gereğl, makyai daha çok kadınlorın yapageldiği bir şey olmuştur. Bir yandan güzelleşmenin tytr pay» bir yolu olduğu, bir yandan da «güzelleşme» eylemınin «örtük» blclmde Ima ettlğl cinsel cağrışımlar nedenlyle cok zaman eleştirilmlştir. Var olan toplumsal yapılaro göre bu eleştirller de ceşitll bicımlerde veya derecelerde olabllır. Ama kınamaların yo da alaya almaların makya(ı engellediği pek görülmedi. Gectiğimlz haftalarda yazdığım bir yazıda Insanın kendisini bir sanat eserl gibi ürel mesinden söz etmıştlm. Böyle bir bağlamda makyai da kacınılmaz olarak bu eylemler kotegorislne glrer. Bir insan genellikle bir kadın kendisine neredeyse kendi dışında bir «nesne» glbf bakıyor ve kendi Imgeslnl, görönüşünü değiştlrlyor. Bunun kişillğe ilış kin anlamlan da var elbette. Makya|, bir bokıma, o kadınm kendlnl kendi dışına tanıtmak fstediğî klmliğin bir başlangıcı rek glylm. gerekse makya|da modalar şimdikı kadar sık değışmezdl. Toplumda göreneklerin ağır bastığı bu donemlerde üsluplar orasında da faz la fark yoktu, herkesm gıyımı Makyaj kullammı gibi makya|ı da aşağı yukarı oynıydı. Yirminci yuzyılın ozel nın bazı durumlarda lıkle ikinci yarısında yenılıkler gülünçleşebildiği doğ bırbırıni izledi. Cağımızın huzursuz atmosferlyle de yakın ru; ama özgürleştirici ilgısı vardı şüphesız bu bırbı~ rıni izleyen değişımlerin. Ote yanlan da var. yandan, ortaya cıkan ceşithlık gibi (tablî genel giyımlyle blr bıreylere büyük imkânlar da likte). Dolayısıyla yalnız bir sağladı. Kendi imgemızl, go«yüz değlştirmesden loaret de rünüşümüzü, varolan bu ceşıtğil: daha genel bir klşillk oluş liiık icinden eleyip seeebiliyoturmanın bir parcası. Hattâ. ruz. Böylece, herkes tek bir ıde makya|ın varolduğu bir dünya al tlpe uymak zorunluğundan da makyaj yopmamak da insa kurtuluyor (o zaman, yapısı o nın dunyaya kendi hakkında ideal tipe uzak kalanlar hakgonderdiğl bir mesa|. Belkl sızlığa uöruyordu), kendıne dlndar oiduğu mesaimı verl yakışanı secebillyor. Ayrıca, yor, bellf bir toplumda, belkl zaman lclnde, gıkıldıkca, kendoğallığa Inandığını gösteri dlnl değiştlrebillyor. Yalnız kayor. belk! «kadınsı» görünmek dıniar İcin değil. erkekler icm de gecerll bu imkân ve kullaIstemedlğlnl v.b. Yirminci yüzyıla kadar, ge nılıyor. ustune Böylece Insanlann modo tuccarlarının elıne duştüğü, ile tışım araclarından sunulan ceşıtll tlplere benzemek İçin gulüncleştıği, kendini dışsallaştırdığı elbette doğru. Ama bun ların eleştırlsını kır kokenll bir ahlâk acısından yapmak ya da modanın egeınenlığıne ve saptırıcılığına karşı cıkarken uniformo gıymış tektıp ınsan savunmasına glrmek de doğru değil. İnsanların kendilerinl dışa vurma durtülerıni engelleyıp onları standartlaştirarak, yaratıcı bir toplum kuramozsınız; makyaj da dahil, her duzeyde. Makya|ın ve glylmln, llglnc ve anlamlı bir «sosyoloflsi» mumkun. Angela Carter. New Soclety'den aldığımız yazısında ruju Incelerken. bu cok tanıdık süslenme aracının kullanımının ne gıbl toplumsal etmenlerce belırlendiğlnl, nele ri simgeledığınl zekice anlatı yor. YÜZDEKI YARA 70lerde rujım geri gelişi Angela CARTER daha büyük görünsün diye gölgelenlr. parlak renkler dıkkati güzel hatlara çeker, daha uçuk tonlarla çirkin hatlar unutturulur. Ama, gözü kara imalatçılarm ortaya attığı ve hemen sömürdüğü bu manik ve gözü kara stiller, kabul edilen «güzellik» ideolojisiyle hiçbir ilglsı olmayan yenı bir estetik gorünüş anlayışı getlrmek üzere gibiydiler. Kadmları güzel görütune zorunluluğu yükünden tamamen kurtarmak için kozmetiği kullanmak mümkün olabilir mivdi? Çünkü. siyah rujlar ve kırmızı göz farlan hiç kimseyi hiçbir zaman «güzelleştırmez » Bun lar. Duchamp'ın Mona Lisa'ya bıyık yapmasının kozmetıkteki eşdeğerleridir. Bunlar goz kapaklarına mavi, dudaklara pembe süren keyfi goreneğe hiciv olarak kullanılan, kozmetikle alay eden kozmetiklerdır. Neden obür türlü olmasm? Şakanın en iyi yanı da görünüşün gerçekten canavarca oluşudur. En güzeı kadınlan en çirkin grotesklere çevirir hemen: rıer yüz bir karşı sanat eseridir. Bu çok, çok hoşuma gıtmişti. Yine de, bu gozle gorülen iticiliği sürdürmek çok cesaret gerektınyor. Çoğu kadın. cinsel çekiciiıei olan küçük bir nokta bırakma 1hanetıne karşı kovamjz. Ayrıca, şaka bıraz fazla gerçekçıydı Gözlerin boyle boyanması ve böylece onların kendi kendine acı veren yaralarmış gıbı gorünmesi çevrenin kişiyp verdiği acının şıddetinin yuzde taşınan kanıtıdır. Gözlerin cevresine sij'ah boya sürmpk o kadar alışık olduğumuz bır gorenektır ki doğal gorünür. dudaga sürülen kırmızı boya da oyle Dudakta parlak kırmızıya o kadar ahştık ki, paranoyanın güvenilmez saydamlığı dışında, artık onu bir yara olarak gormüyoruz. Ancak, kırmızı boyaiı göz şoku do5rudan dogruya Lear'de Gloucpster'ın kor edilişinl hatırlatıyor: daha kotü ve daha verinde olarak da Odipus'un simgesel kor edılv=;ini. K?dınların stmgesel hadımlık izlenni sergilemesine izln verllir. hatta buna özenrlirilırlpr dP ama anrak toplumun onayladığı yerde Bunu daha yukarıya aktarmak, onemını orta\M çikartmak demektır. Bu ke^ çok ilprı gıtmiştık. Hepsini silıp yenısine başlayalım. Ve yeniden başladık. kırmızı ru1 geri geldi. I Elizabeth'in hiç de dolgun olmavan dudaklarına rotuş vapmak için güzel. parlak bir kızıl fkarmin) boya kullandığı görülüyor. Viktorya çağı gfi7elli£tnin ftomurcuk ağzı» öyle kücük bir agız ki dişlerin içine nasıl sığdığı hayret edilecek şeydır uçuk bir pembeydi. Modaya uyan kızların dudak biçimi yaygınlaştı, yeniden kırmızıya donüldü, «geniş ağız» tüm yirminci vüzyıhn en eöz kamastırıcı gftreneklprlnden biri oldu ve rengi biraz değişmekle birlikte hep oyle kaldı. 1960'larda ya beyaz tonu rujlar ve renksiz parlatıcılar kullanılır ya da hiç ruj kullanılmazdı. Şimdi kanlı bir derin yara, gözle görülür bir yara oian ağız geri geldi. Bu ağız her şeyde, fincanlarda, dondurmada, peçetelerde, havlularda kanıyor. Otuzlarda. bu iz. Dietrich'in çok lyl kişilik verdiği Baudelaire tipi kadın züppenln sofistike şeklinin ticarl markasıydı. Dietrlch. çoğuniukla. kendine acıma ve kendini yıkmayı asar. yarayı bir zafer işareti olarak taşır ve doruğa tırmanırdı. Ama Michael Arlen'in The Green Hat'ınde Iris Storm, Maurice Dekobra'nm kadın kahramanları. Chandler'in Tbe LHtle Sister'inde ağzmdaki itfaiye arabasmı dengelemek için hep siyah giyinen kötü film yıldızı bütün bunlar kötü kaderlerine doğru sofistike bir şekilde azametle yürürken her şeyin üzerine kan damlatırlar. Arkalarında, sigara izmaritlerinde ruj izlerl; süzülmüş martini bardaklarında yarım kalbı anöıran alt dudağın mükemmel bir baskısı: gömlegin yakasında Z'nin zlna için olduğunu açıklayan kızıl harf... hepsi onun ucuz şiiri! Bu açık yara hiç iyileşmeyecek. Belki. bazen. minik tomurcuk yitirildi diye yas tutacak, ama artık ebediyen gitmiştir o tomurcuk. Kırmızı rujun yeniden canlanması, galiba her şeyden çok kadınlarm güvenlik duygusunun geçici olduğunu gösterir. (•) Andy Warhol: tngiltere'de «rpop art»in önde gelen ressamlarından. Çeviren: Gülgün ODABAŞ Kadri bilinmcmis klasiklcr Kadın magazinlerinin güzellik sayfasmdan ya da reklâmlardan kestiğim yüzlere bu sezonun yüzlerine bakarak kâbus dolu bir hafta sonu geçirdim. Duvara yirml otıız yüz (portre) yapıştırdım ve bu kamtlara dayanarak; a) Kadınların yüzlerinin nasıl görünmesinin tasarlandığmı; b) Bunun sebebinl anlamaya çahştım. Bu, sırf biçimle ilgili bir egzersizdi çünkü magazindekl modellerin yüzleri sokaktaki yüzlerin tıpkısı değildi; kenarmahalle tipi, kendi yüzünükendinyap (doîtyourself) mon tajı olmaktan çok platonik. ideal yüzler. Dahası günün yönelîmleri kadar imalatçılarm pıyasaya sürmek ıstediğini de yansıtıyorlar. Ne var ki çağın ruhu imalatçılan da etkiliyor. Kendi imgeierini, onları anladığını belli eden tuketiciden daha iyi anlamıyorlar. Hâlâ kozmetik ımgenin ozellikleri üzerine çahşıyorum. Galiba bu korkutuyor da benl. îmgeyi yorumlamak cesaret kırıcı bir deneyimdi. çünkü bütün modeller «biz buradayız» demenın verdigi agır ve durağan bir havayla dosdoğru bana bakıvorlar. bu da beni bir şeyden otürü suçladıkları duygusundan kaçmamı güçleştiriyordu. (Ne kadar da seyrek bakar kadmlar başka kadınların gözüne.) Yalnı?ca iki yüzde gülümsemeye benzer bir şey vardı ve yalnızca biri dişleri oldugu ipucunu veriyordu. Bu sezonun yuzü. dışa donük bir yüz değil. Bu yıl gülünecek bir şey olmadığı için mi? Kesinllkle öyle. Donuk. sert. parlak ama aynı zamanda daha önce hiç görmediğim halde garip bir biçımde aşina bir yüz Yetmişlerin yüzü. özelliklerınden bazılannı ödünç aldıâı gtysi modasına benzer ve dogrudan doğruya kendisini ureten toplumsal çevreve bağhdır Givsi modası gibt yüz modası da gecen dört ya da bes yıldır pastiche'e fhicvetmek için yapılan parodi. taklit) saplandı. On y l öncesinin kısa etekieri ve düz pabuçlarıyla karşıla^tırılırsa kadın givsilerinîn stilinde geriyp dönüş görülür. Modacılar. yüksek topuklıı pabuclarla bizi topal etmeye. uzun etekierle de kopek kakalarını bize süpürtmeye çalışıyorlar. Ru.iun yeniden ortaya çıkması, bu geriye donüşün bir parrası. ESKİ KADI\ TÜZÜ HONET DEĞtL DE VOGUE'DAKt YÜZ J930'ların. şiddetlı bir biçimde vurgulanan kemik yapılan, çukur yanakları ve keman kaşlarıyla Dietrich'ın ve Garbo'nun ikona gibi. hem erkek hem dişi yüzünün etkisi altındadır. Warhol"un <*) kadınsı giyinen erkek yıl dızian ıle yapışkan şeylere, ucuz sanata tutkusuyla. sahte parlaklığıyla, yapma elmaslarıyla, payetleriyle. Joan Crawford'uyla. Ann Margret'iyle Interview dergisinin de derîn bir etkisi olmuştur. Bunun sonucu olarak. bugün modaya uyan kadınlar ilginç bir ters dönüşle, kadınları taklit eden erkekleri taklit eden kadınlar olarak görünmek eğilimindedirler. Parlatıcılarla ebedileştirilen son günlerin yuzü. Warhol'un Şeker Kız'ımn görünüşünu amaçlıyor. Asıl mesaj. kadınların zorlu 1930'lar, zorlu 1940'lar ve zorlulugu azalan 1950'ler boyunca çekinmeden kullandıkları (1950'lerin sonunda zorluklar iyice azalınca bir kenara attıkları) sert, donuk yttzün zorlu 1970'lere tahammül edebilmemiz için geri dondüğüdür Bu tip makyaj, zor zamanların cam gibt, kendinden hoşnut görünüşünu özetler. Ama, transvestit giyim etkisi nasıl açıklanacak? Kadmlığın fiziksel ımgesi bu kadar fazla mı hırpalanmıştı ki. yapacak başka şey kalmayıp da kadınlar altmışlarda yeniden kadmlığa dönmeye karar verdiklerinde, kadınsılık adına bula bula. kendini bu işe adamış erkek taklitçilerinin payetli pelerınleri. ince yüksek topuklu pabucları ve şakayık rujlarıyla canlı tutmaya çalıştıklan bu kavramı buldular? Belkı de. «Kadın karakteri ve ona model olan kadmlık kavramı erkek toplumunun Urünlerıdır.» der Theodor Adorno. Açıkçası, kadmı taklit eden bir erkek taklit ettigi karakter kavramı hakkında beninı bıldiğimden daha çok şey bilır. çünkü o. onun kendi buluşudur ve benimle hiç ilgısl yoktur. Ya 1960 ortalarındaki egemen kadın imgesinın Rousseau natüralizmi? Adorno. bunun sebebini de sosyolojik olarak açıklayabiliyor: «Çarpıtılmamış doğamn imgesı yalmzca, ona Bir yemek kitabı karşıt olarak. çarpıklıkta ortaya çıkar.> Altmışlarm yüzü altmışlı ilk yıllarda, Qneen dergisı tarafından «berrak boşluğun bakışı» olarak betiralendi. Altmışlann yüzünde ansokmuş btr alt du dak, korkunç gözler ve düzenaîz saçlar vardı. Vahşi. tatlı. çingenemsi ve yaralanabilir bir yüz. Hilesizliğî, kozmetiği ondokuzuncu yüzyılda olduğu gıbl ahlaksızlıkla bir tutmayıp onu kadın normunun toplumsal ve cinsel standardına uygun bulmayı öğrenmiş olan bir dönemin cinsel serbestliğini ortaya koyuyor. Ellilerde aile kızlan ruj sürerlerdi. Altmışlann yüzü kozmetiâi kullanacak oldugu zaman Hint dükkânlarından alınanilpn rastık ve kına gibi ithal malları keşfedildı Bunların son derece egzotik ve çok çok ucu/ olmak gibi iki avanta.ii vardı Saf bir dekorasvon amacıyla. zevk için. bazen payetler ya da küçük altın ve gümüş «düzgün şekilli> yıidi/'lar yapıştırıldı yüze Sahne makyajının yapıstırıcıları alındı ve hipilerin «Çiçek tktidarı» döneminde bunlarla gözlerin çevresine olaSanustü şeyler yapıldı. Bu, temelde, aşağı tabaka ya da kendin yap yüzdü. Hattâ yeniyi arayışta magazinler de geri kalmadılar ve imaiatçılar da aynı zamanda yüksek tabaka yüzlerde çiçekli yanaklar ve kaşlar üzerinde yıldıziar icat Iki çeşıt yetnek kitabı olur: Birincisi tariflerlni bilimsel bir kurulukla yapar, ikincisî ise okurlanyla sohbete girişir. •Fransızca muallimlerinden ve muharrirlerinden Bahri Ozdeniz»in kitabı (tarih: 1943) ikinci gruptan. Vakit geçirmeden kitabın bir yasama felsefesi duzeyine yukselen önsözüsüne gırelim •Muharrir* Ozdeniz'in Türkçesi bazan bir tuhaf oluyor: 'Bugün nüfus sıyaseti, sıhhî gıda bağırıyor. tAynen boyle) Her devletın mılli rrmdafaası kuvvetli ve saglam erler ıstıyor. (Yani yazarımız, kîtabı bıraz da savunma strateıimızı duşunerek yazmış). Filhahika mutfaklarım iyi tanzım ve terılp etmiş mılletlerın zürriyetleri sağlam ve nesılıeri metin oluyor. (Çok önemli olan «yemek ve zurriyet» konusunu tanflere gelince goreceğız). Her millet, seçtıgımi ve sevdiğı lezız yemeklere de muntelif isimler vermıştir (Yeterince denn bir ıncelemeyle kanıtlamadığım halde, ben de bovle olduğunu sanıyorum. Bazılan ısımler veraıış olmaljlar): Yazar bundan sonra. *bütun mılletlerın sıvasl ve içtımal münasebetleri* sayesinde doğu ve batı yemeklerinin kaynaştığını anlatıyor. Ancak, Avrupa'da diplomalı aşçılar yetişse bile, bi/.ım de Bolulu aşçılanmız var: *Saray hizmetlerinde ıken bırbirlenne ustun ustalıklarını göstermek. Yıldız sarayında yabancı yuksek mısafîrlere verilen buyuk zlyafetler münasebetiyle takdır ve (atiyeı seniye) denilen bahşışlara rtail olmak gayretıle yekdıgerüe re.kabet eden ve yemeklennın nefaseti kırmızı çehrelennde ayan ve metın endamlannda numavan olan mnhir Bolulu aşçılann yemek çeşıtlerı bugun eserler meydana getırmeğe esas temel olmuştur.» Fakat Bahri O7denîz batıhlaşmadan bıraz şikâyetçi. •Eskl konaklardan bugün asri ve Kubik= Cubıque apartmanlann dar dairelerıne intikal eden aıle mutfakları da darlaşmıştır... Hayat lüks yolunu tuttuğundan orta ailelerce mutfah masraflarından tasarrufa lüzum görülmüştür... Yemek çeşitleri de bizzarur indirılmiştir Çünku kibar sınıfa has olması icap eden müteaddit rop tuvaletleri, (Makyaj) ve (Manikur) levazımi; itriyat ve çay davetleri ve (Brıç)ler araya girlnce ve bu hal, orta ailelerin kapılanndan geçince bayanlann mutfah işleriyle meşgul olmalanna hattâ mahdut nezarete vakitleri kalmamıştır denilebilir.» Doğru sözlü 'muharrir», kadmlara görevlerini hatırlatmaktan geri kalmıyor: 'Her ne kadar bunlar arasında yüksek îçtimat vaziyette bulunanların aşçıları ve vekilharçlan mevcut ve binaenaleyh bu hülfetten azade olsalar ve ne kadar tnüreffeh hayata mazhar bulunsalar dahi hakiki bir (Ev kadmı) vasfile ve dünyanın bin bir tecelliyatı karşısında her ihtimali önunrte mücehhez bulunmak azmile sayın kocalarına kendi ellerile hazırlıyacakları vemete ve tathların değeri ve lezzeti başltadır,.. Zira sevgi. muhabbet, şefkat ve istirahat masasım tamamhyan güzel bir emektir.» Kırmızı rujun yeniden canlanması, galiba her şeyden çok kadınların güvenlik duygusunun geçici olduğımu gösterir. etti. Böylelikle kadınlar zevkleri için hatın sayıhr miktarda daha fazla para ödemek zorunda kaldılar. Altmışlann görünüşü, gözenekleri açmaya önem verırdı ve dikkatle bakmazsaruz muhtemelen bu yüzün pek de yıkanmadıgım düşünürdünüz. Ama bütün bu taşpudra makyajı yıllarından sonra insanlar kadın cildinln gerçek rengıni unuttu. Bu yüzün bakım tnasrafı çok azdı. Ashnda, temelde, en ekonomik ve en kullanışh modeldi ve bu yıllar geçttkten sonra bütün güzellik uzmanlarının yanıldığmı. bu yüzün yağsız bırakılsa bile en şiddetli havayla karşı karşıya gelmesi dışında aşmmadığmı farketmek bir şok oldu. Bir yüz bir bisiklet değildır. Yine de, bu yüz, doğallıgı ustaişl bir yapmacık biçimi olarak kabul ettiğinden, sık sık yenilenen egzantrik bir bıçim olsa bile o da kozmetiğin yağlı maskeleri gibi bir maskeydi. Bu on yılın sonunda, kısa bir çılgmlık doneml, şaşırtıcı bir siyah ruj ve kırmızı far mo 1 dası cıktı. Makyaj masa^ında Dada Bütün kozmetik teorisînin ne kadar zekice bir parodisi. Kozmetiğin temel teorısı kadmı güzelleştırmektır. Ya da reklamnların dediği gibi daha da güzelleştirmek. Sağlığa zararlı yağ kistleri ve sığiller yok edilir, burun daha küçük ya da BUTUN GUH KOSTURUP DUR KIA/SE. MEMNUH DEĞİL...