19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER şama blçiminl yenileştirmek için yaratır. Bunu resmi anlayışla sınırlamak, yaratıcılığı yok etmekle birdir. Yönetici, sanatı koşullandırmakla değil, yaratma özgürlüğünü korumatoa görevlidir. Filmlerin. oyunlann «drf. âaet ve ananelerimize uygun* olmasını istemek ise büsbütün içinden çıkılmaz bir sorunla karşı karşıya getirir bizi Önce şundan ki. sinema ve tiyatro. bizim örf. adet ve ananelerimiz içinde değildir. Bu bakımdan, sinema ve tiyatro tümden atılsa. geçmişimize daha yarasır bir davranış olur. Kadın er kek oyuncularımızın beyaz perdede ya da sahnede .sevişmeleri. öpüşmeıeri hiç bizim ananelerimize sığar mı? Gerçek sudur ki. örfler âdetler, ananeler. çağm gereksomelerini karşıiayamaz duruma geldi mi. o toplum için geri kalma nedeni olur O zaman bir silkinTie. bütün kültür değerlerini ve yaşama kurallarını yeni baştan. gözden geçirme gerekir. Buna 'kültür devrimU denir. İşte «Atatürhçülüh* denilen de bövle bir kültür dpvrimidir Bu bakımdan. simdi Kültür Bakanlışı'nm savunmaya kalktığı. sinemamızı. tiyatromuzu uymaya zorlamak istediği örf, ftdet ve ananelerjn büyük bir coğunluğu Atatürk'e karşıdır. hattâ düsmandır. Ayrıca. Kültür Bakanlıân. örf ndet ve ananelerimiz üzerinde sanatçılarımızın ken di başlarına düsünmelerine de olanak tanımamaktadır «Uvacaksın1» divor o kada>" Örflerin. âdetlerin. ananelerin buvruSuna verilmis sanata. artık sanat denmcv. Sanat bir baskaldırıdır. asar. sarsar ve venilestirir. Öyle anla<=ılıyor ki. Kültür Bakafilıân sanatımızı değil. örf ve âdetlerimizi korumak. hem de sanata karşı korumak görevi ni yüklenmiştir Bunu bir kültür eylemi say mak olanaksı?dır Ama uzun söze ne gerpk!. Gerekçeler tutarsızmış, yersizmis. . Elbette öyle ola cak. Sanatı buyruk altıns alrnak ıstoyenlor hep bu tür gerekçeler kullanmışlardır. Ancak konunun gonel polit.ika açısmdan bir tutarsızlığı daha var: Madenleri basıboş bırakıp sanatı dizginlemek. Ekonomide *piyasa* deyip. sanata devlet plânı uygulamak. 19 ŞUBAT 1982 ültür ve Turizm Bakanlığı, özel tlyatrolara ve sineraaya devletin parasal katkısını sağlamak ve oynanacak yapıtlan devlet denetimine ve iznine bağlamak amacı ile bir yasa tasansı hazırhyormıış. Gazetelerin yazdığına göre, özel tiyatroların ve sinemaların 'devlet düzenine aykırı* film ve oyıın göstermelerine olanak tanmmayacak artık. Gerçi anlaşılır bir söz değil o *devlet düzenine aykıri' sözü, ama yasa tasansı ortaya çıktığında öğreniriz elbet ne demek istendigini. Gene de düşünmeye koyulabiliriz o günü beklemeden önce. Bizde devlet biçimi, 1923'den bu yana cumhuriyettir. Hazırlanacak olan yeni anayasada değiştirilmeyeceğine inandığımız bu ilkeye göre. devlet erki bir aileye bırakılamaz, babadan oğula gecemez, yasama meclisi seçimle kurulur, devlet. başkanını bu meclis seçer, başkan da basbakam başbakan bakanlan... "Devlet düzeni* sözünden bu, demek ki 'devlet biçimi' anla tılmak isteniyorsa, artık sinemalarda ve özel tiyatrolarda cumhuriyetin kaldırıhp padişahlığm kurulmasmı destekleyen oyunlar oynanamayacaktır. Ancak bu amaçla yeni bir yasa hazırlanması, gene de kolay anlaşıhr gibi değildir; çünkü devlet biçimini koruyucu ceza yaptırımlan vardır yasalanmızda. Yok o sözden cumhurivet değil de demokrasi anlaşılsm isteniyorsa. demokrasiye döniiş (takviml hazırlıklan lçinde bulunduğumuzun resmi ağızlardan duyurulduğu şu dönemde ilk önlem olarak Binema ile özel tiyatrolann düşünülmeğe başlanması. şaşırtıcı bir dikkatin belirtisi Bayılmalıdır Demek aımhnriveti demnkra6iyl korumağa, sinemalardan ve özel tiyatrolardan başlanacak! Bu olasanüstü dikkatin sahiplerine, yeni anayasayı beklemelerini öğütlemek gene de yararlı olacaktır Banırım. Çünkü devlet düzeninin aynntıları ancak ondan sonra belireinleserektir Hem bakarsmız, yeni anayasada sanat özgürlüğunün korunacağı öylesine kesin. öylesine açık seçik vurgulanmış olur ki, o durumda, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın hazırlandığı yasa tasansı suya düsüverir K Kültüre Karsı Melih Cevdet ANDAY Ancak yeni tasanya ilişkin olarak sı ulusal amaçlann neler olduğunu, yazarlar, sanatçılar da buna göre davranırlar. Ama zan haberler bununla bitmiyor Yazıldığı na göre. devlet politikasına uygun ve ulu buyrukla yazılan senaryoların. ö?el tiyatro sal amaçlar doğrultusunda bir sinema ve oyunlarının sanat değeri sıfıra düşecekmiş, özel tiyatro amaçlanıyormuş, genel kültü düşsün, düzen korunmuş olur ya! Hitler rümüze, örf, âdet ve geleneklerimize uygun düzeni korumak için böyle yapmış, alanolmayan senaryo ve oyunlara *Denetleme larda binlerce kitap yaktırmıştı. En büyük sanat bilim adamlan bu yüzden ülkelen Kurulu» müsaade etmeyecekmiş. ni bırakıp yaban illere göç etmek zorunda Ne guzel. değil mi? Böyle dahiyâne bu luşlar sık sık ortava atılır bizde Bir Denet kaldılar. Bir toplumun kültürü ilkokul yöleme Kurulu kurulacak. bu kurulun eiinde netir gibi yönetilmez. Dahası, kültür yönetilmez, yönetir. Çünkü vöneticilerin ona devlet politikasının, ulusal amaçlarm bü mpsi vardır tün temel ilkeleri hazır bulunacak, senaryolar. oyunlar bu ilkelere vuruldukta teAma Kültür ve Turizm Bakanlığı. film mize çıkarsa ne iyi, çıkmazsa yasak edile lerin, ozel tiyatrolarda oynanacak oyunlacek... Ama «Denetleme Kurulu»nun devlet nn. genel kültürumüze, örf, âdet ve gelepolitikasını bileceğine nasıl inanılır? Daha neklerimize (onlar «gelenek* demiyorlar doğrusu o kurul, devlet politikasını nasıl elbet. 'anane* diyorlar. milli oduğu için) nerden öğrenecektir? Çünkü «devlet poli uygun olmasını istemekle iyi etmlyor mu. tikası sözü çok dallı budaklj bir konuyu diye sorulursa. ortaya çıkacak durum. Kül içerir; Devletin dışpolitikası rm. ekonomi tür ve Turizm Bakanhğı adından «kültür* politikası mı. eğitim polîtikası tnı. vbdır sö7cüeünün silinmesini zorunlu kılar Neburada ele ahnacak olan? Hem devletin den derseniz, 'genel kültür' (culture genekimi konulardaki politikası gizli tutulur is rale), uzmanlıklan dışta bırakan. bilim ter istemez. Bir sinema, özel tiyatro dene sanat türlerinin başlangıç kavramlannın tim kurulu bunca önemli konuyu nerden toplamı anlamına gelir ki. bunu vermek bilir! orta öğretim kurumlarının işidir ve bizde, 'Ulusal amaçlar* sözüne gelince... Bu yazık ki, gereğince yaygın. güçlu, gelişmiş rada durum daha da çatallasacak gibidir. değildir. Sanat. genel kültürün veremediği insansal değerlerin eğitimini üstlenir. bilÖnce bir toplumun ulusal amaçları sürek'i oluş durumundadır, çağın getirdiği gerekse ginin yaDamadığını gerçekleştirir. insanı meler, beklenmedik siyasal, bilimsel olay insan eder. Ayrıca genel kültür. nasılsa lann ortaya çıkması. yeni bireşim. yeni çö çıkmış, nasılsa yaygınlaşmış yoz beğenilezümlerle bovuna bastan kurar o amaçları rin. köksüz alışkanlıkların yapay bir varlık ve bundan da önemli olarak. ulusal amaç kazanmıs durumunu da kapsar ki. sanatın lar. yukardan aşağı buyurulmaz kamu bu anlamdaki genel kültüre uygun olmaoyunda, basında. aydınlnr katmda sanat sını istemek, arabesk müziğin. diyelim Adbilim çevrelerinde sürekli tartışılarak oluş nan Saygun müziğine yeğlenmesi sonucu turulur, Yok, bunun tersi doğru ise. o de nu doğurur. netim kurulu»na, da hiç gerek yoktur, devOysa her yerde sanat, yozlaşmış beğelet bir yasa ile duyurur topluma o günku niyi, çağdışı güzellik ölçülerini aşmak. ya Bağımsızlığm Modası Gecti mi? OK tirajh bir ga/.etenin 11 şubat 1982 günlu sayısmda kocaman kara harflerle ilk başliK: « Devlet Başkanı Evren "Günttmüzde her ülke Ister istemeı bir yere bafcımlı olacaktır. başka türlii yaşayamazsmi7." dedi.» Okur okumaz çarpıldım. Devlet Başkanı böyle birsey söylemezdl. Teiefona sarıhD sordum: soruşturdum: Ankara Büromuzdan Yalçm Doğandan aldıSımız habere gbre Saym Evren böyle konuşmamıştı. Bir yanlışiıic sözkonusuydu. Ne var ki o günden bu yana basmımızaa yetorli bir tepki görmedim. Ovsa ortada cok duyarh bir konu vardı. Ya hiç kimse Saym Evren'in boyle konuştuguna lnanrnıyordu: ya da bagımsızlık kavramına herkes boş veriyordu. Biz tarihte ilk baftım<!i7:l'k savasmı veren ulus de*il miydik? Mustafa Kemal AtattSrk «tam ha*mr!si7W«> kavramını devletin temeli yapan önder değil miydi? Ç ttlraf etmek zorımdayız ki bu alanda duygularırmz nasırlasmış. coşknianmı? körlenmiş. mantığımız saptınimiîîtır. Yeni anlayışa göre «bağımsızlık» günümüz dünyasında modası gecmiş blr deyhndir İki süner devlptten birine davanmadan yasarmk olanaksızdır Türkive «.ieonolitik» ve «.1eostratP.uk» kormmımrtan ötürü ABD'ne bağlanmak zorundadır. Bilim ve tpknolo.iinin gelişmesi süperlprl güclendirmis. küçük devletlerin ulusal savunma Ktiçlerinl kısıtlamıştır. Sürüden ayrrianı kurt kanar. Ancak «bloklar içinde süvence» sağlamak olasidır. Blok ifinde bağımsızlılî yoktur, karşıhkh bafeımlılık vardır. Evet. bu «bağımlılık ideo'oiisi»nin genel çizgileri bunlardır ve sık sık yinplentr. Ovsa bövleslnp vaklaşım büvük yamlgıdır. Yervi^ündP kücük devlptler icin bağımhbk tkinci Dilnva Sava:?mdnn sonrâ ortava cıkmış bir kavram dp^idir. Vaktivle dünyavı avuclanna alıp paylaşan «T>üvpli Muazzama» tarihsel bir olgudnr. O'iTinnlı Dpvletmin son ytizvılında Babıâli, kimi raman İneıiltere'ye, klml zaman Fransa'ya, kimi zarnan Almanya'ya ba&lanarak ve dayanarak varlıgını korumaya çabalardı. Dünyadaki bütün halklar ve uluslar da sömürgeler mandalar ve benzeri bağımhlık düzenleri içinde yaşıyorlardı. Bagımsız'ık akımi çagdas toplnmlann dünya pörüşüdür «tViincii nünvş» 20'ncl Yüzyılda oluşmuştur. «Rloldnr dısı f !keler»in varlığı ve çolîluğu da çağımtzda en çarpıcı gercektir. Bağımhlık gecmiş ça6ların: bagımsızlık 20'nci Yüzyıtm kavramıdır. Yervüzünde yalnız Do6u bloku. Batı bloku yok; koskoca bir «bloklar dışı dünya» var. Türkiye'nln «jeopolitik ve .ieostırate.iik» durumu da bağımlıhk için değil: bağımsızlık için bir avantajdır. Gazi Mustafa Kema! Atatürk bu gercegi ke«sfettlğ1 içln Tanzimat kafasınm mantığmı ezdi; «Dpvleti Muazzamasya boyun eğerek varlığmı korumaya çalışan Babıâli've karşı çıktı: tarihte ilk kez TTlusal BaSıms^lık Savasmı gerçekleştlrdl: *istiklall tam» llkesinl devletin temeli yaptı. Üçüncü Dünva'mn temelini Atatürk atmiştır. Günümüzde tslam diinyası, Avnıpa. Amerika, Sovyetler, Cin gibl odaklarda yeniden oluşan yeni güçler dentreslnde bağımsızlık ilkeslnin olanakları çok büyümüştttr. • Ne var ki günümü7! Babıâlist'nde coğu kişi hem bağımsızlığa modası geçmiş bir kavram diye bakar; hem de Atatürkcü'üğü elden bırakmaz. İşte bu açık bir çelişkidir. Bağımsızlığı aşılmış ve aşınmıs bir kavram diye değerlendirenler, «Atatürk vaktiyle tam bağımsızhğı savunmus: ama. zaman değişti; bu fikir aşıldı» diyebiliyorlar mı? OKTAY AKBAL Saire Ödül Savas Gemisi! lr şaire, bir yazara, ülkesi ceşitli ödüller verir. Onu 'Ulusal bir değer* sayar; Elçi yapar, milletvekili, senatör seçer; >vatan hizmeti* yaptığından ötürü aylığa bağlar; devlet armağanları verir, köşkler, yalılar sunar; kitaplarını büyük ölçüde yayımlar, ününü yaygmlaştırır. yapıtlarını yabancı ülkelerde bastınr... Hepsi iyi... Ama bir şaire. bir yazara savaş gemîsi armağan edilir mi? Evet savaş gemisi. bir muhrip! Olmuş işte, Faşist İtalya'da Mussolini, Faşizmin öncülerinden. «ulusal şair* D'Annunzio'ya bir muhrip sunmuş, içinde denizcileri. kaptanı, mermileri, topları, tam techizatıyla bir savaş gemisi... îstediği anda ateşe hazır, istediği anda yola çıkacak durumda... Tanınmış Fransız bestecisi Gabriel Faure, Faşizmin 'şanlı* günlerinde Gabriel D'Annunzio'yu 'Vittoriale* adlı malikânesinde görmeye gitmiş. Orada, duyduğu şaşkmhğı anı kitabmda uzun uzun yazıyor. D'Annunzio, Birinci Dünya Savaşının bitiminden sonra kısa bir süre gönüllü birliklerinin komutanı olarak Dalmaçya kıyısındaki Fiume kentini ele geçirmiş, orada bağımsız bir yönetim kunnuştu; sonradan Fiume, îtalya sınırlan Içine ahnmıştı, D'Annunzio kahramanhklar, büyük aşklar, coşkulu sevişmeler romancısı, şairi olarak tanmır. Başından geçen serüvenleri az buçuk değiştirip romanlannda yazmıştır. Geçen yıl 'Masumlar* adlı bir film seyretmiştik. tste bu filmin konusu D'Annunzio'nun uzun yıllar önce dilimize de çevrilen 'Şehvet Çocuğu» adlı romanından alınmıştır. D'Annunzio'nun Faşist îtalya'nm 'ulusal şairi* olarak Prens ünvanını aldıgını ve kendisine Garda gölü kıyısında Vittoriale adlı koskoca bir «malifeone», yani küçük bir saray verildiğini de sözlerimize ekleyelim... Evet, besteci Faure, bu soroy»da şairle göruşmeye gitmiş... Anılannda şöyle yazıyor: 'Beni en çok şaşırtan rıhtımda demirli duran bir muhrip oldu. 'Puglie* adlı bu savaş gemisi ttalyan hükümetinin şaire bir bağışı imiş! Bir denizci gemiye çıkan merdivenin önünde nöbet bekliyor Parolayı bilmeyen gemiye binemiyor Komutan D'Annunzio, o günün parolası 'Spalato*yu söyler söylemez içeri alındık. Savaş gemisinin güvertesinde bizi hanlı bir bayrağa sarıh altın yaldızlı bir Milo Venüs'ü karsıladı. D'Annunzio'ya göre kahramanlara* yakışan üç şey var: 'Aşk, savaş ve sanat*. Kaptan köşkünun merdivenlerinden tırmandık. Birden D'Annunzio «oteş» buyruğunu vermez mi? Önce benim onuruma bir salvo, ardından esim için ikinci, bizimle gelen bir bayan için üçüncü. Fransa için dördüncü, îtalya için beşinci salvo...* îtalyan Sosyalist lideri Pietro Nenni'nin 'Faşizmin Yirmi Yüı* adh kitabında okudum bunlan... Nenni. îtalya'da, sonra da uzun yıllar sürgtin olarak yaşadığı Fransa'daki anılarını günlük biçiminde yazmış... Bir köylü çoouğu olarak genç yaşta politikaj'a atılmış Uzun zaman 'Cumhuriyetçi Parti nin bir militanı olarak savaşım vermiş. 1911 Libya savaşına karşı çıkmış. Aynı savaş aleyhtarlığı savaşımı verenlerin arasında yakın arkadaşı Benito Mussolini de var! Nenni o günlerde Gumhuriyetçi, Mussolini ise sosyalist!.. Şu dünyanın işine bakın siz, birkaç yıl sonra Nenni Gumhuriyetçilikten Sosyalizme geçecek. hatta o partinin başyazan. önde gelen bir kisisi; 1945'ten sonra da ölümüne kadar Genel Sekreteri ve lideri olacak... Mussolini İse ateşli bir sosyalist olduğu halde. 1920'lerde Faşizmin kurucusu kesilecek. . îktidara geldiğinde de Sosyalist, Cumhuriyetçi. liberal tüm muhaliflerinl ezecek. sürecek!.. D'Annunzio'nun «iyi» bir ögrencisi sayılır Mussolini .. Sairin. «Gemini silahlandır ve yelkeni aç uzak dünyalara» dizesinin taşıdığı emperyalist duygular ttalyan gençliğini bir zarnanlar çok etkilemişti Eski Roma'vı diriltmek. coşkulu serüvenler yaşamak özlerni bu ünlü sairin canlandırdığı bir modavdt Mussolini de kendini bu akıma kaptınp sonunda pirlprpğı u?nl? dunvalara» gitti! . Nenni'nin anılannda pek çok ilerinç olay var. Yine Faurt'den vaptıeı bir alınh . Vitforiale sarayının bir salonunfla Mitoloiinin nvn Diana'sinın bir heykeli varmış. Bir antilopun üstüne binmiş genç bir kadına ok atmaya hazırlanan Diana hevkelini göstermiş D'Annunzio. demiç ki «Bakın. Üiana Asya'dan gelen bilaeliği vurmak üzere Bilqelik denen şeyl ö'ldürmek. vofe etmek oerek de ondan Ben de tüm yaşamımda hep bunu vanmadım mı?* Nenni sım'an Rklemis «Doğru söyluyor, gercekten de bütün vav'ıâı buvdu« Bilgeliği öldürmek, kültürü vok etm<=k vığınian aldatıcı düşlerle yanlış yollara sürüklemek . Sonuc Tam bir yıkılış.. Kaçınılma7 bir çöki'S B ün bu sütunlarda çıkan yazımı «Öyleyse ne yapmalı?» dıye bıtirmış, bu sorunun yanıtım bugün ışleyîp yanıtlaya cağımı belirtmiştim. Şiındi aynı soruyla ba.şlıyorum: Öyieyse, ne yapmalı ki, hem kişi üzgiırlüklerinden vazgeçmeden ekonomik kalkınma yolunda ilerlensın, hem de çaıışanlara iktısadi ve sosyaî haklar sağlanarak toplumda &os@ 1961 Anayasası'nda kabul edilen kişi yal adalet hakim olsun? Fransız müelliilerinden Karel Vahak ve özgürlükleriyle iktisadi ve sak, Prof. Roger Gerard Schsosyal hakların, bunlan uyumlu, denwartzenberg, Prof. Yves Mageli olarak sağlayabilecek ekonomik ve diot'nun daha çok sömürgeiıkten kurtulup bagunsızhğa yeni sosyal hayat düzeninin bir bütün hakavuşmuş Afrika Asya ülkelelinde korunmasmda ve sürdürülmesinri ile öteden beri iktisaden bağımlı Lâtin Amerika devletleride yarar ve gerek bulunduğu inanni gözönüne alarak, ileri sürcındayım. dükleri düşünce ve görüşlerin, Türkıye için geçerli ve yararlı çözümler içerdiğıni sanmıyoProf. Dr. Lütfi DURAN rum. Atatürk'in kurduğu ve her bakımdan bağımsız olmasını ibtedıği Türkıye Cumhurı mum düzeyde tutmak imkân si'nin çiftçiyi topraklandırma yeti'nin halen eriştiği iktisadı ile donatmtstır. Buşeki! yönünden ipve sosyal düzeyi ile siyası ve ve yetkisiAnayasa (m. 37), köy kanununu sonucu, daha işin nun gibi kültürel galişmişliği, ne eskı lülerin şehirlere akınını önle tal etmesl sömürgelerle, ne de orta ve mek ve kırsal kesimde üret başında geçerlikten ve işlerlikDevrin Güney Amerika'nın seri kalmış kenliğin ve verimliliğin artma ten voksun kalmıştır.toprak ve iktidarı, zaten ülkeleriyle kıyaslanabilir. Esa smı sağlamak amacıyla, devle siyasi reformundan yana olmasen, tarihi oluşum, inanç, zih te, toprak ve tarım reformu ya tarımiçin, yeni bir tasarıyı parniyet ve değerler sistemi uıba parak, topraksız veya yeter dığı riyle de Türk toplumu, anılan li toprağı bulunmayan çiftçile lamentodan geçirmeyi ihmal etmiştir. Oysa bu ülkeler halklarmdan çok fark ri yurdlarında tutmak ve des zamanda, ülkenln kanun,ve aynı Dofcu GUhdır. teklemek görevini yüklerniştır. neydoğu bölgelerinde süregelen Bu bakımdan, 1961 Anayasa Her ne kadar Beşyıllık kalkın orta çağm sosya! düzen kalıntısı'nın «adalete, tam çalışma ma planlarmda bu konulara lannı da temizlemeyi amaçlaesasına ve herkes için insanhk yer verilmis; mevzi aile plan makta ve gerçeklestirebilecek haysiyetme yaraşır bir yaşayış laması uygulamalanna ve top nite'.ikte idi. seviyesi sağlanması amacma rak ve tarım reformuna gırıSon otuz yıldır, Türkiye'de Röre düzenlenmesı»nı öngördü şilmiş ise de; bunlardan ilki nüfus alabildiğine artarak işğü iktisadi ve sosyal hayatın çok smırlı ve etkisiz kalmış; sizler kitlesini kabartmakta ve (m. 41), bireylere ve topluluk ötekisi ise, Anayasa Mahkeme kırsal yörelerden kentlere göç lara tanıdığı kişi hakları ile iktisadi ve sosyal haklar arasında gereken dengeyl sağlayabilecek olan demokratik plan lama yolu ile gerçekleştirilebıleceğine, bugün de inanıyorum. Arada geçen yirmi yıl içerisinde ortaya çıkan olay, olgu ve J durumların bu inanoımı doğnıladığı ve Eüçlendirdlği kanısmdayım. •*• Şöyle ki, Türkiye'nin 1950'den bu yana iktisadi kalkınma ve gelişms yolunda karşılaştığı en büyük ve çetin handikap, hiç kuşkusuz hızlı nüfus arBankamız Teftiş Kuruluna, sınavla, tışı ve bunun bir sonucu olarak kırsal yörelerden kentlere yeteri kadar ha>' ve bayan Müfettiş ve hatta yabancı ülkelere yoYardımcısı abnacaktır. ğun göçlerdir. Ülke ve toplum Sınavlara katüabilmek için: kalkınmasınm, ister sanayileşmeye ağırhk verilerek, ister ta•Bankacıhkla doğrudan doğruya ilgili rrnı kesiminin geliştirilmesiyle, ister her iki sektörün ve hizkonularda eğitim yapan bir fakülte metler kesiminin birlikte iyileş veya yüksek okuldan mezun olmak, tirilmpsi yolu ile serçekleştiril •Sınav tarihinde otuzyaşını me stratejileri benimsensin, mutlaka ve öncelikîe bu İki doldurmamış olmak, görünüşlü temel sorunun çö©Erkekler için askerlik görevini fıilen ztimlenmesi zorunluSu vardır. Çünkü, Türkiye'nin gelişmesinl yapmış olmak veya dört aylık kısa ve ilerlemesini köstekîiyen vedönem yükümlülüğe tabi olduğunu ya engelleyen tüm nedenler bu belgelemek, olgudan kaynaklanmaktadır, de nilebilir. Bunun ilk ve en önem©Sağlık durumu yurdun her yerinde li belirgesi, memleketimizdeki görev ve yolculuk yapmaya elverişli işsiz kitlesinin kesinlikle sayıolmak, lamayacak ve oranlanamayacak ölçülere varmıs bulunma• Herhangi bir hizmet taahhüdü altında sıdır. tşsizlik, bilindigl gibi, yal bulunmamak şarttır. nız bireylerin ve ailelerin bnnalım ve felâketlerinin değil, büYazıh sınavlar 27 ve 28 Mart 1982 tün sosyal sorunların ve toptarihlerinde İstanbul, Ankara, îzmir ve lumsal çalkantıların da en önemli saikidir. Gercekten, şimAdana'da yapılacaktır. Yazılı sınavda dilerde toplumumuzun üzeribaşanlı olanlar sözlü sınava aynca davet ne çöken iktisadi ve sosyal edileceklerdir. güçlüklerin ve sorunların tümü, ta başta veya,, hiç deSınava katümak isteyenlerin dilekçe ve ğilse, 1961 Anayasası yürürlügerekli belgeleri en geç 12 Mart 1982 ğe konduSunda, nüfus etkenini akşamına kadar ve göç akmmı dizginleyip düzenleyecek tedbir ve kararların alınarak, ciddiyetle uygulanmaOSMANLI BANKASI A.Ş. mış olmasmdan ileri gelmekteTeftiş Kurulu Başkanlığı dir. Saka Salim Çıkmazı. Osmanh Banka?ı Oysa T.C. Anayasası, «Sosyal Apt. B. Blok kat 3 Beyoğlu İstanbul ve iktisadi haklar ve ödevler» bö'.ümtinün daha ilk maddesinde devleti, «ailenin, anaAdresine ulaştırmalan gerekir. nın ve çocuğun korunması için gerekli tedbirleri al»makla göSınav konulan ve istenecek belgeler revlendirmis ve sosval planlar hakbnda bilgi edinmek isteyenlerin Teftiş mayı öngörmüş bulunduğuna Kurulu Başkanlığına veya Şube göre: aile planlaması yolu ile Müdürlüklerine başvurmalan rica olunur. gönüllü korunma, önleyici kolaylık ve caydıncı çıkarlar sağlayarak. nüfus artışmı yavaşlatmak, durdurmak ve opti E Türkiye'de iktisadi ve Sosyal Haklar • lîİUIVI MÜDÜRLÜĞÜN'DEN OSAAANLI BANKASI A Ş BAY ve BAYAN MÜFETTİS YARDIMCISI ALINACAKTIR edenler. bunların etratmda düzensız ve sağlıksız bıçımde oluşan büyük yerleşim alanlarma yığılıp, kentleri ve şehir hayatını köyleştirmektedirler. Bu sosyal şartlar altında girışilen sanayileşmenin ne tür bir kalkınma içeriğine ve görünümüne sahip olacağını kestirmek ve anlamak zor olmasa gerektır. u;kemızın ulaştığı bu evrede, demlebilir mi kı: 1961 Anayasası'nın tanıdığı iktisadi ve sosyal haklar Türk devletımn ve toplumumın sahip olduğu imkân ve vasıtaların sınırlannı aştığı içın, hayal kırıklığma, acılara ve sonunda öfkeye yol açmıştır. Bireylerin yaşamlannı yön lendinnede kendi sorumluluk duyguiarı zayıflamıştır. Bu haldarın sağlanamamasmdan dogan kuşku, kamuoyunda kiasık insan haklarına da yayılarak hepsimn aynı nitelikte, göreceli olduğu kanısını uyandırıp, değersizleşmeleri tehbkesıni yaratınıştır. l'ürkiye bakımmdan böyle bir yaklaşım ve değerlendirme nın yerinde ve dogru olmadığı kanısındayım. Bır kere, Anayasamız, Parıs Universitesı Profesöılerinden Saym Bivero'nun daCİstanbul İTIA Ekonomi Pakultesı'nce, «Çağdaş Anayasalarda İktisadi ve Sosyal Hak lar ve Ödevler» konusunda, 57 Şubat 1982 giaılerınde, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen semmerdeki ko nuşmasında) temenni ve tavsıye ettıgi gıBı, ılgılı bölümünun son macidesinde, «Devlet iktisadi ve sosyal amaçlara ulaşma ödevlerıni, ancak iktisadi gelişme ile malı kaynaklann yeterligi ölçüsünde yerıne getirir.» demek suretiyle, gerçekçi bır yöntem berumsemiş ve meslekdaşımızın dne sürdüğü kaygılara yer ve ımtcan bırakmamıştır. Sonra, ülkemızm tabii kaynakları ve iktisadi potansiyelı, bilimsel yöntemlerle ve tutumlu biçimde ışlendiği takdirde, optimun nütusun öngörülen ık tısadi ve sosyal haklarını tedri cen karşılamaya yeterli düzeyde ve niteliktedir. Ayrıca çalışanların, ekonomik faaliyetlerde emekleri ile sağlanan milli hasıla artışlarının ötesinde, sorumsuzca taleplerde bulundukları; bunlan elde edemediklerinden ötürü, umutsuzluğa kapıldıklan soyle nemez. Nüıayet. Türk halkı, 1961 Anayasasında vaad edilen iktisa dı ve sosyal haklarm, şarta bağ h olması nedenıyle, bugünden yarma sağlanamayacağını pek âlâ algilamış bulunduğundan, bunlar gerçekleşmedı diye kuş kuya düşerek, kişi hak ve ozgürlüklermden hiç d.e vazgeçmek nıyetinde değildir; aksine bunlann, insan haysiyetinin ay rılmaz ve zorunlu oğelerı oldu ğuna inanır ve korunmasına çalışır. Kaldı kı, Türkiye'nin bu alan daki asıl sorunu, sayın Rivero'nun genel olarak yaklaşım ve anlayışına hakim görünen bıreyselci (individualiste) açıdan ve ölçütlerle irdelenip çözümlenebilir nitelıkte değildir. Gercekten, bızinı durumumuzda sözkonusu olan, haklardan yararlanan veya yararlanacaK kişilerın ve toplulukların psiko lojik haletlennden doğabilecek sakıncaları önlemek değil, Ana yasanın tanıdığı iktisadi ve sos yal hakların uygulama sürecinin başlayabilmesinin objektif, öncül ve zorunlu şartını teşkil eden ekonomik ve sosyal hayat düzeninin benımsenmesi ve bu zemin üzerinde kalkınmayı ve gelişmeyi köstekleyen veya engelleyen somut etmenlenn (facteurs) öncelikîe kaldınlma sı ve aşılmasıdır. Bu nedenle. 1961 T.C. Anayasası'nda kabul edilen kışı hak ve özgürlükleri ile iktisadi ve sosyal hakların ve bunlan uyumlu. dengeli olarak sağlaya bilecek ekonomik ve sosyal ha yat düzeninin, bir bütün halınde korunmasmda ve sürdürülmesinde yarar ve gerek bulun luğu inancındayım. Cumhuriyet 19 ŞUBAT 1932 HALKEVLERİ BUGÜN BÜYÜK MERASÎMLE AÇILIYOR Diğer bürün Halkevleri ile birlikte İstanbul Halk evi de bugün saat 15'de açılacaktır. Eoı münasebet le Halkevi salonunda merasim yapılacaktır. Dün bir heyet sabahtan akşam geç vakte kadar bu husustaki son hazırlık larla meşgul olmuştur. Bina tören dolayısıyla bay raklarla donatılmıştır Merastme muallim mek tebi talebeleri tarafından söylenecek tstiklal marşı vo Cumhuriyet andı ile başlanacaktır. Merasime şehir bandosu da iştirak edecektir. Daha sonra Parti îstanbuı ıdare heyetj reisı Cev det Kerim Bey açılma nut kunu söyleyerek, Halkevinde kurulan dokuz şubenın talimatnamelerine aıt umumı şekilde izahat vereccktir Cumhurayet Sahlbi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına , „ NADİR NADİ Cenel Yayın Miidürü:. HASAN CEMAL MüesseseMüdürü: EMİNE UŞAKLICİL Yazı Işleri Müdürü: . • OKAY CÖNENSİN Basan vs Yayan Cumhurlyat Matbaacılık va Gazetecilik T.A.Ş. Posta Kutusu: 246 İstanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) BÜROLAR. » ANKARA: Konur Sokak no. 24/4 Yenişehlr Tel17 53 2517 58 66 Idare: 18 33 35 I İZMİR: Halit Zlya Bulvarı No: 6S/3 Tel: 25 47 0913 12 30 I AOANA: Atatürk Caddesi, Türk Hava Kurumu Işhanı Kat 21' Tel: 14 55019 731 19 ŞUBAT 1982 GÜNEŞ 7.48 ÖĞLE 13.2X İKİMDİ lfi.2:. AKŞAM 18.48 YATSI 20.19 TAKVtM İMSAK 6.12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle