19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 1 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 15 ŞUBAT 1982 alnız yabancı şirketlerın faalıyette bulundukları 1872 yılından Cumhuriyetin ilânına kadarkl dönem bir yana bırakılırsa Türk 8igortacılığının 60 yıla yakin kısa sayılamayacok bir gecmişi vardır. Türk sigortacılığının, bugün gsrek sigortayı düzenleyici yosalar ve gerekse teKnik bılgl birikimi bakımından ve özellikle gecmış /ıllar6a geoirmiş olduğu deneyimlerle belli bir düzeye ve birikime erişmjş bulunduğu inkâr edilemez. Ne var ki, Türk sigortacılığının varmış ol duğu bugünkü noktada kusursuz ve yeteni bir durumoa bulunduğunu ya da kendisinden beklenenleri gercekleştirebilmesı ıçin gerekli ortamın yaratılmış olduğunu savunabilmek de güctür. Gerçekten ekcnomik ve sosyal hayatın koruyucusu ve güvencesi olan bu sektörün, hızlı oeğışen ekonomlk ve sosyal hayatın koşullarına ve yapısına ayak uydurarak biçımle'niş olduğu ve dolayısıyla halkın ve sigortalıların hizmetine yö nelik gerekli canlılığa, anlayışa sahip bulunduğunu söyleyebilmenin gerceğe uygun diişeceğinl sanmıyoruz. Slgortacılığın, her şeyden önce, kör sağla maktan cok sigortalıya her yönüyla hizrnet sun mak ve ülke sigorta potansiyelini rasyonel bir blçimds işler duruma getirerek tüm olanaklarıyla ulusal ekonomiye katkıda bulunmak gibi bir kamu görevi olduğunu unutmamak gerekir. Türkiye'de bugün güçlü birkac mali kuruîuşun ya da gruburt elinde bulunan sigortacılığın bu anlayıs icinde olduğunu söyleyebılmek, yazık ki olanaklı değildir. Y Özel Sigortacılıkta Tarife Sistemi BUGÜNKÜ SERBEST PİYASA EKONOMİSİ İCİNDE REKABETİN TÜRK SİGORTACILIĞINA GETİRECEĞİ CANLILIK VE GELİŞMEYİ GÖZÖNÜNDE BULUNDURARAK SİGORTA TA RİFELERİNİN MUTLAKA SERBEST BffiAKILMASI GEREKİR. Aziz ÖNEN îktisatçı Aktüer lığını, kon|onktürel, moral ve kişisel ölcüler İcinde ustalık ve titizlikle gereğince takdır ve tartma hüneri sozkonusu olmamaktadır. Şirketlerin bugünkü tek tarife sistemlnln dar çerçevesi icinde yapabileceklerinden yoksun kalmış olmalarının sıkıntısını çeKtiklerin' söyleyebılmek zor olmasa gerek. Nıtekım, uygulamada, rekabeti harekete geciren sigorta teklifleri karşısmda, tarifelerden indirim yapma yollarının arandığı ve sigortaMlara bunun aışında ayrıca bir takım yararlar sağıanmakta olduğu bilinen bir gercektir. Serbest piyasa ekonomisi icinde sıgortccılık sektörünü de rekabete acarak aerbestliğe kavuşturulmasında gecikılmiştır. Oyun, kuralları icinde oynanmalıdır. Yıllar bovu kaikınmo planlannda tekrarlanmakla yetinilen «sigorta ortakları arasında rekabete olanak verecek ka demeli tarife serbestliği uygulanacaKtır» sözleri bir türlü gercekleştırilmemiştir. Türkiye'nin tam üyelik icin kapısında büyük bir Istek ve sabırsıziıkla beklediği AET'ye dahll ülkelerde sigorta alanında cereyan eden kıycsıya rekabetten haberi olmayan yoktur. Sigortacılığımızın bugünkü statik durumundan sıyrı'crak yeni bir anlayış icine girmeye ihtryacı vardır. Ekonom) icindekl amacına yönelik olarak ihtisasc dayanan nitelikli ve horsketli sigortocılık döneml artık başlamnlıdır. Sigorta şirketİ9r:ne, Ticaret Bakanlıgı Tarife Komitelerine bağ'ı olmaktan kurtcrılarak torife lerini blzzat yapmaları imkânı sağlanmalıd:r. Bir tarife vesayeti olarak nitelendırebileceğimiz bu baöımlılıktan ehliyet ve itibcrlarının bilınci icinde bulunan sigorta şirketlerınin tedirginlik duymamış olmaları mümkün değildir Sigortclıya gereği gibi hizmet. ancak serbest bir ortamın olanakları icinde sunulabilir Sigorta hizmeti, tarife ve güvence bakımın dan bir şirketten öbürüne bir farklılık göstermiyorsa yıl sonlarında bazı şirketlerin gazetenln bir sayfasını kaplayan, «tüm sigorta daüirında hizmetinizdeyiz» şeklindeki klişeleşmiş ilanlarının bir anlam taşımıyacağı kuskusuzdur. Sigortalıların ya da genel olarak halkın ekonominin durgun (resesyon) dönemıerinde, öbür gereksinmeierde olduğu gibi sıgortayı da skersel sorun ve gerginlıklenn büyük tırmanışlar gösterdiği bir süreçte üünyamız. Ama yine düıayamız, sürekli değişimlerin ve dolayısıyla da ulaştığı olgımluk düzeyıne yaraşır bir dönüşümün dünyasıdır. Bu dünyada, artık, genel nıtelemeler geçerüklerin! yitirmiştir. Bilim, üretim sürecinin başat ögesi olduğu oranda, devlet yaşamınm her alanındaki toplumsal örgütlenmeleri de doğrudan etkilemekte, dahası, yeniden düzenlemektedır. satın alma güçleri azalmaktadır. Bu da sigorta portföyünü (iş hacminı) olumsuz yönde etkilemektedir. EKonomınin durgun dönemlerinde hafıflemeye yüz tutan bazı rızikolara aıt tarifelerin, ındirime tab tutularak, yaraşık sıhırına (haddl layikına) getirilmeieri hakça bir davranış olur. Ornek olarak, bugürı bazı endüstri kollarının düşük kapasiteyle calışması yangın ve ona ek rizikolar tarifesınde ve keza petrol fiyotlarının yüksek olması nedenıyle araclarını buyük olcüde sınırlı olarak kullanmak zorunda kalan sigortalılar icin kasko tarifesinde bir ındirlm yapılması ımkân dahilinde görülmelıdır. Hakca bir uygulamayla sıaortayı yaymanın bir yotu da eıverdiği kador tarifelerde spesifikasvona gumektır. Sigortacılık gercek gelişmesını ve ıhtısaslaşmasını ancak burada bulacaK ve güclülüğünü de bununla kanıtlayabilecektır. ••• Türk sigorta ortaklıklarının, oligopol olan mülkiyet yapısının tartışılabllecek yonleri üzerinde burada değinmek konumuzun dışmda oimakla beraber, bunlann, ortakiarının maıl olanaklarından sağladıkları alimanlar'ın rehavetl icinde nalko ve sigortalılara gereğince hizmet etmeyl unutmuş göründüklerinin gözden kacmadığı ve sigortacılıkta sermayenin büyük rolu olmodığı halde daha çok ortaklarına yarar sağlama amacına yönelik bulunduklarını bellrtmek yersiz olmayacaktır. Türkive'de mevcut yasaların ve ona bağlı düzenlemelerin slgortalıları yeterince korumuş olduğu söylenemez. Özellikle yazımıza konu ettiğimiz tarife sıstemi ve uygulamasında bunu bellrgin bir şekilde görmek mümkündür. Bugünkü tek tarife sistemi ve uygulamasının ne sigortalıların ne de gelişmesi beklenen sigortacılığımızın yorarına olduğunu savunabi! mek kclay değildir. Bu sistemin, şirketleri reho vete ve atalete sevk ederek gelişmelerlnın ve yaygın ihtisaslaşmalarının yollorını tıkamış olduğu rahatlıkla söylenebilir. Sigortacılık, Katı bir şekilde önceden saptanmış tarifeler ve talimatları icinde adeta tutsak edilmiştir. Türkiyede 20 ve hâtta 30 yıl önce yapıimış bazı tar>felerin, değişen koşullara rağmen. geçerlılığinl hâlâ sürdürmekte olduğu da görülmektedir. Sıgorta sağlamak ya da hizmette bulunmak için becerl, bflgl, mall olanaklar, rasyonel ışletmecillk, sigorta plasmanlarında uluslararası piyasalarda eraştırmo yapabilme gücü ve hele sıgortanın ana konusunu oluşturan rizikonun ağır ••• Yüksek tarifelerdsn medet ummak c'kor yol değildir. Başarıyı va da verimliliğı, marjinal teknık kârlorla yetinilerek, sağianacak azami sıgorto istihsalınin tahsilatın hızlarıdırııması ve yatınmlann değerlendirilmesi gibi olanaklarında aramalıdır. Qağımızın ileri sıgortacılığı bu yoldadır Yüksek tarife nedeniyle vatandaşın Sıgortasız bırakılmasının vebali vardır. Günün koşullarına ve konjonktürüne uyum sağlamaktan uzak kalmakla sigortacılara ait bulunacak DIJ vebalin karşılığı da, yüksek tante nedenly'e sigorta adodinin azalmayo yönelmesinden ötü rü portföyde meydana gelecek dengesizliğın ve bir anti seleksiyonun (ağır rizikoların sıgortayo kayması) doğuracağı zararlar olacaK ';ır. Diğer toraftan, tapfelerin günün konionktü rüne uydurulmarnasının yeni alanlar icin sıgortayı teşvik etmekten alıkoyması bir vana, sıgortalılcrın, senolerın kazandırdığı sigorta yapma alışkanlıkları ve billncinin kayboimasına yol acması da azımsanacak bir olav değildir. Esasen, Sigorta Murakebe Kurulu'nca her yıl düzenli olarak yayınlanan istatistlklerden anlaşılcbileccği ü^re hasor / ppm oranının yıliardan beri müsaıt bulunduğu sigorta dalla rında. tarıteierın aşağı çekıierek uygun düzeyıne getirilmeieri bir fedakârlık da sayılmayacaktır. Büyük bir özen ve zahmetle çiKartılan 8oz konusu ıstatistiklerın kağıt üzerinde bırakılarak. sigortalıların menfaatıni gözetmeK durumunda olan yetkilı mercılerce değerlendirılmesi ihmal edilmemelıdır Bugünkü konjonktur ıcınae, tarıtelerın indırılmesinı zarurı kılan önemlı diğer bir ne den dfi faiz hodleridir. Tahvil faizlerınin % 50 aolayında seyrettiği bır ortamda peşin ödenme si şort koşulan sigorta prımlerı. % 5 faizü dönemdeki düzeyınde bırakılamaz. Unutmumak gerekir ki, faiz de tarifenın bir unsurunu teşkıl eder Faizler arttıkca, bir dığer deylşle, tah sil edilen primlerin plasman gelirierı yükseiaikce, tarifelerde de bir indirime gldilmesı aoğa:dır. Bu arada, hayat sigortalarının riyazi ihtiyatlarına (sigortalıların birikmiş paraları (ki1930 sonu tutarı 1.4 milvar TL.'dır) pryasanın yüksek faiz hadlerine rağmen, % 5 dolayında cüz'ı bir faiz uygulanmakta olmasının insaf sınırlarını aşan bir haksızlık olduğunu belirtmeden gecmek mümkün olamaz. Enflasyonun hayat sigortalıları üzerindeki olurrsuz etkllerınl hafifletecek yöntem ve careleri bulmaK sorun değildir Sorun konunun ele alınmümış olmasıdır •*• Enflasyonla mücadeleye gırışıldığı bir dönemde unutuimaması gereken diğer bir nokta do, sigorta primlerinın, bir malıyet unsuru olarck, az da olsa ekonomiye bir yük teşkıl ettiğldir. Ekcnomimizin dar boğazdan kurtulması ıçın ahnmış bulunan önlemlere uyum saglamak icin ticaret ve sanayı kesıml büyük sıkıntılar ve fedakârlıklarla cetin caba harcarken sıgortacııığımızın bu sıkıntılı durum ıçnde kendisinden beklenen vardım ve fedokârlıktan uzak tutulmuş olmasım hoşgörüyle karşılamak n.ümkün değildir Tarifeleıın serbest bırakılmcsının yaratacağı rekabet ortamının, Turkiye sıgorıa portföyünün % 65'ine yakın kısmının dış ülkelere plase edılmış olduğu düşünülürsa. döviz kazan dırabilme yönü de ihmal edileme/.. Kısacası hcngı yönden bakılırsa bakılsın serbest tarife s:steminin sağlayacağı sayısız yararlar ortadadır. BugünM'i serbest piyasa ekonomısı icinde rekoDetm Turk sıgortacılığına getıreceği canlılık ve geHşmeyi gozonünde bulundurarak. sigorta larifelerlnin mutlaka serbest bırakılması ve özeiMkle hayat s.aortalannın enflasyon karşısmda korunması yolunda kesin önlemler alın ması daha fazla geciktirılmemelidır 1927 tarihli ilk sigorta murakebe kanunun «torife altında işlem yapılmasına izın veren» hükmünü hatırladıkca sigcrtacılığımızın yanm asır öncesine göre hangi noktada bulunduğunu kestlrmek zor değildir Türk ekonomısinde uzuı. yıllardır düzenlenmesi bsklenen sigorta sektörünün ısıaha muhtac riiğer yönleri de ayrı bir konudur Dileğimiz, ekonom'miz İcinde unutulmuş görünen sigortacılığımızın ülke ve halkımız yararına uygun bir biçim ve yapıya bir an önce kavuştufulmasıdır. Turk askersel gücü ise, yükiendiği ağır savunma sorumluluğuna koştu (paralel) evrimler geçirmsş; katı, hareketsiz, duruk bir silah ve Insan gücü yığını deRİl. tüm çağcılları gibl ve hstta kimi kez onların bir çoğunu aşar sürekll bilimsel Relişnıe icinde, canlı ve hareketil bir kurum olma özeltiğiyle donanruıştır. Üsteiik, teknoloji gelişmesi engellenmiş olmasına karşm, belli bir bilimsel kurumlar bütünü olrr.aya da yönelmiştir. Dahası, gücünü hiç bir zaman hiç bir nedenle onaylanma yacak biçimde kullanmaya koşullanmış olmakla birlikte, Türk askersel gücü, 12 Mart guniennde bile «kendisi ıçin bir güç olma» yanılgısına düşmemişür. Çünkü yapısı ve oluşumu böylesi bir davranışla oağdaşacak gibi değildir. Bundan dolayı da, Türk askersel gücü ile siyasa arasındaki zorunlu ve belirgin orantı hep varoiagelmiş, ama Yunan askersel gücü siyasayı biçimleyici unsur saymıştır kendisini. ••• îşte bugun, Yunanistan'ın Türkiye'deki askersel yönetime karşı çıkışları bu açıdan gözlendiğinde ve askersel kademelerindeki atama ve emeklilik işlemlerinin gerçeği arandığında Bay Papandreu'nun ülkesi askersel gücünün kendi siyasasına karşı bir eyleme geçeceğinden çekindiği bir sıra canlı kanıtlarıyla saptanabilmektedir. Bu olasılığı gidermek amacıyla Türkiye 'ye karşı dar ulusçu duygulan körüklemeyi ve Türk askersel gücünü kışkırtmayı da varsayarak Ege'de olası bir çatışmayı öne sürerek Yunan askersel gücüne egemen olmaya çalıştığını kavramak da zor olmasa gerek. Ne ki, yukarıda değlndiğlmiz oluşum ayrüığından dolayı çağ daşlaşamamış bir askersel giice, olası çatışmaları hedef göstermek, en büyük sorumsuzluktur. Aynca, bu tutum, Bay Papandreu'nun toplumculuğunun türünü de somutlamaktadır. Ama blzım yönümüzden bılinmesi gereken odur ki, TUrk Silahlı Kuvvetleri'nin askersel felsefesi, bu tür çıkışları nesnel gerçeklere koşut bulmaz ve kesinlikle önemsemez. Bu nedenle de, olası bir «çatışma» üzerinde bile durmak anlamsız olur. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri'ne egemen askerlik biliminin çağcıl önemi, askeri gücün, nasıl savaşılacağmm değil barışm nasıl korunacağırnn yöntemleriyle varsıllaştırılmasındadır. Ancak, bu çağdaş telsefe, «mutlak bir savaş çikmaması, her an çıkabilirligiyle olasıdır» inancında somutlanmıştır. Dolayısıyla, Atina'mn bildiği umulur ki, MGK üyesi ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer'in «Milletimizin denizlerdeki hukulıunu korumak ve kollamak amacıyla gerektiğinde Türk Deniz Kuvvetleri'nin her türlü askeri tedbirl almaktan kaçınmayacağını, bu konuda kararh olduğunu, varsa şüphesi olanlara bir kere daha duyurmak istirorum» biçimindeki sözleri, işte bu felsefenin anlamlı kanıtıdır. 8 8 L T Gece HHVIH Rüzgârımn OKTAY AKBAL Gazabı «Dağhaşinda Klmselerin duymadığı B!r şarkı Yankısı boyunca güzeldir Sesi katlar ölümsüz / Kimselerin duymayacağı Bir şarkıyı Gür sesle söylemek Yiğitlcrin yalvaçların gücüdttr İçine gömüldüğü Yankıyla güzeldir şarkı / Kimseler duymasa da Güçlu şarkılar Söylenmelidir Söylenecektir.» Talât Halmap/xn «Car.evi» adlı son şiir kitabı bu şıırle başlıyor... Klmselerin duymayacağı şarkıları kim söyler, yiğitler ve yalvaçlar, yanı paygamberier!.. O şarkı, gerçeklerı anlatır insanlığa... O şarkı, bir sözdür. bir konuşmadır, uyandır, anımsatmadır, doğru yolu göstermedir. öyle şeyler vardır ki, gündelik yaşamını sürdüren yığmlar farkına varamaz, ama bir şair, bir yazar, Dir düşünür çıkar, ortaya atar, ileri sürer bir görüşu, bir düşünceyi, bir gözleml... Uzun zaman kımse duymaz, duysa da dinlemez onu, sonra günü gelir o göruş, o düSÜnce, o saptama, yığınların malı oluverir. Talat Halman herkesin tamdığı, bildiği bir aydımmız. Geniş yığmlar onu 12 Mart döneminin Kültiir Bakanı olarak anımsar. Sekizon ay süren Bakanlığı sırasmda başarılı mıydı, iyi anılar bıraktı mı, bilmiyorum. Belkl de yapacaklarını yapamadı, fırsat bulamadı; belki de iyi yapayım derken yanlışlıklara düştü. Öyle bir dönemdi ki, tek başına bir kişi, bakan da olsa sesini pek duyuramazdı, etkisı, ağırlığı belli ölçütleri geçemezdi. Halman'm gerçek önemi, başarılı bir şiir çeviricisi, bir kültür ve sanat adamı olmasmdadır. Şiirler de yazdı. kendince özgünlük taşıyan, tek dizelı, çilt dizeli «Bir»ler «Ikiler», «Üçler»... ABD'de de en değerli şairlerimizi o tanıttı. TUrk sanatmın, yazınmın en büyük propagandacısı oldu. 1974'te Yugoslavya'nm Ohri kentinde tx>planan PEN Kulüp toplantısında ABD PEN Kulübünün temsilcileri arasındaydı. Yazının, sanatın ulusu yoktur. Büyük bir genişliktedir, hoşgörülüdür sanatın smırları... Insanlık içın, insamn gerçek kurtuluşu içm çaba harcamaktır yazmak, yaratmak... Halman, o toplantıda Ingiliz dıline olan egemenılğiyle dikkatleri çekti, İngiliz dilini, yazınmı en ince noktalarına, ayrıntılanna kadar Ozüms»>miş olduğunu kanıtladı. «Canevi» adlı yeni bir şiir kitabını okurken o eskl (TÜnleri anımsadım. Yakın günlerdöki bir takım olaylan, söylentileri de birlikte... Bilirsiniz, Halman 12 eylülden bir süre sonra Kültür Büyükelçiliğine atanmıştır. Amerika'da ve Avrupa'da Türk sanatmı, kültürünü tanıtıcı calışmalar yapmakla görevlendlrilmiştir. Duyduğuma göre, özellikle Amerika'da başarılı işler başarmış... Bir kaç ay önceydi, Halman'm Kültür Bakanı olacağmı öğrenaik. Ankara'ya gelmişti, ilgililerle görüşmüştü, hattâ bu söylentiyi doğrulayan konuşmaları da vardı. Sanat, Kültür çevrelerinin Halman'm Kültür Bakanı olmasmdan hoşnut kalacakları kuşkusuzdu. Ne var ki, bir takım gazetelerae, öteden beri Atatürk devrimine yakınhk ve sevgi duymayan kişilerde, yazarlarda Halman'a karşı açık bir tepKi ort3ya çıkıverdi. Bazı yazılar, bazı girişimler patlak verdi. Halman, Bakan olacağı yerde, birden Amerika'ya eskı görevine dönüp gitti. Kültür Bakanlığı ortadan kaldınldı daha sonra, Turizm ve Tanıtma'yla birleştirildi. Ben kl, daha 1960 öncesinden beri Kültür Bakanlığı'nm oluşturulması yanlısıyım, nice yazılar yayınladım, toplantılarda bu konuyu savundum, şimdi açıkça «iyi oldu Kültür Bakanlığı'nırt kaldmlması» diyorum. Bir iki dönem dışmda Atatürk devriminin ki gerçekte bir kültür devrimidir tam karşısmda yer alan kimseler bu Bakanlığa egemen olmuşlardır, iyiniyetle başlanmış işleri bozmuşlar, tam ters bir yöne çevirmişlerdir, bağımsız bir Bakanlık çatısı altında gizlendikleri için de kımse onlara karışamamıştır. «MiUi Kültür» adlı derginin sayfalarını kanştırmalî yeter bu Bakanlığın beğeni düzeyini göstermeye!. Evet, Halman'm Bakanlığı belki bu kötü ve yanlıç tutumu durduracak, Atatürk kültür devriminin gerçek amacımn ne olduğu, ne olmadığı sapt»nacaktı. Olmadı.. Şimdi, Halman Amerika'da üniversitede dersler veriyor ve öteden beri yaptığı kültür elçiliğini şimdi «resmi» sıfatla sürdürüyor... «Hem gölgesi, hem meyvası görkemll ağaç BUiyor kurtulamaz Gazabmdan gece rüzgârımn» diyor... O «gece rüzgârları» zaman zaman güpegündüz de eser, kara çalmalar yaygınlaşır, bulaşır, gerçekle yalan kanşır bir bütün olur; en iyi duygulan, niyetleri bile çirkinleştirir, bozar. Halman'm Bakanlık eşiğinden gerl aönme olayı bunları düşündürdü bana... A Askersel Dil PAPANDREU, KENDİ ÜLKESİNİN ASKERSEL ^G.ÜÇÜNtjk^ KENpj Sfe YASASÎNA KARŞI BİR EYLEME GEÇECEGİNDEN ÇEKÎKDİĞf İÇİNT EGE'DE BİZtMLE BİR ÇATiŞMADAN SÖZ EDEREK, ASKER GÜCÜNE EGEMEN OLMAYA ÇALIŞMAKTADIR, Vedii BİLGET Emekli Amiral ağdaşlık nedlr? dlye sorarsanız, yanıtlardan birisl de şöyle olabilir: Eleştlriye açık olmaktır, cağdaşlık... Askerlıkteki kı en disiplinli meslektır, emır kumanda düzenine dayanır eleştirisel yöntemler alabildiğine geliştırılmiştır. Savaş pioniofı manevraiar, tüm uygulamalar üzerine açık tartışmayla kararlara ulaşılır. Çağımızda başarıya eleştirisel ortamda ulaşılabılir. inscnların ckıl, deneyim, biıgi güçlerını birlestirip bütünîeştirmek icin «Önerl elestiri» ikllisinin toplumsal yaşamın her kesiminde sürpıt gecîrli olması gerekir Bugün dünyanın !kl kutbunda da (ABD İle SSCB) geçerli sistemler icinde en sert ve acımasız elestiri yöntemlerine yollar açıktır. Askerlikten tıbba, sanattan ekonomiye değin her aianda elestiri oarkı işler. Ya Türklye'de? • Bizlm toplumda hep emekçinln zor durumda olduğundan söz açarız. Oysa sermayecl de zor durumdadır. Çünkü ülke ekonomisi darboğaza girmiş, tıkanmıştır. Tıkanıklık terör ve anarşi üretmiş, sistemin yıkılma tehlikesl büyümüş, siyasal bunalım doğmuştur. «Ithal ikamesl» adı altında uygulanan politlka, çıkar çevrelerinin elind» yozlaştığı icin deniz bltti. Bunun üzerine «Ithal ikcmesisni bir yana bırakıp «Dışa açılma»yı yeğledik; daha doğrusu IMF ve Şikago Okulu'nun isteğiyle benımsedik. Ancok bir noktaya mım koymak gerekir: İki yı! önce ithal ikamesl polltlkasını göklere cıkaron sermaye çevreleri bu kez de dışa acılmayı benimsemişler övüyorlar. Neden? Cünkü bunlar holdinglesmişleıdir. Holding demek hem iç pazara, hem dış pazaıa dönük kuruluşları barındıran örgüt demektir; dışalım da yapar, dtşsatım da yapar, lc pazara da satar, yeter ki «Devlet Babo» yanında olsun... Bunun lcln dün ithal Ikamesini bugün dışa acılmayı yeğlemesl holdlngci icin ceiişki değildir, cıkarlarına uygun bir tutumdur. * Ne var ki blzim derdlmlz holdinglerle değll. Bızlm derdimiz başka... Bazı 8orular kafamızı kurcalıyor: Bu aroda Türkiye ekonomlsl n« olacak? Dışa acılıyoruz; ama sanaylleşiyor muyuz? Üretim artıyor mu? Yatırımlar ne durumda? Bu üc soruya da olumlu yanıt vermek zordur, Yatırım yapmadan ve sanayi atılımını duıdurarak Türk ekonomlsınde «Yapı değışikliği» edebiyatını sürdürerek nereye varacağız? «Devlet Baba»nm olağanüstü des•ekleriyte ve memur köylü işci yığınlarının göz yaşartıcı özverlsiyle darboğazı yarsak bile ilerde nasıl bir toplumsal ve siyasal birikimle karşı karşıya kalacağımızı hic düşünüyor muyuz? Denebüir kl: Otoritar bir ekonomik düzende yığınları özverl çizgisinde tutarak, «Devlet Babasnın desteğiyle dışa acılmnk yen'rlen sermove bir krmı sağiay.'p ölü nokîa yı oşmak demektir. Zamanlamayı iyi yapabilirsek IMF İle Avrupa Konseyi'nin İki ayrı çizgisini 1S84'te Dirleştireblliriz; cok partili rejime yeniden açılabiliriz., Belki?... • Kamu görevllsi soruyor: 198O'ln başında 47 lira olan dolar bugün 145 lirc. Dışsatımcıyo «Devlet Baba» her bir dolar icin ayrıca 100 liraya uiaşan sübvansiyon sağlıyor. Altı ay önce dolar 120 hraydı Altı ay önce «Bir dolar 120 lira»don ihracat yapan Içadamına «Devlet Baba» bugün acıkton dolar başına 25 llra daha fazla ödüyor. Ve «Devlet Baba» bana «Kemer sık, dişini sık» diyor. Benlm özverlmle sağlanan sermaye birikıminin nasıi kullanılacağı konusunda benim hıc sözüm olmayocak rnı?;J Yanıf. ..;;;' Olmayacak, cünkü piyasa ekonomisl gecerlidlr*« Ortada bal gibi «Devlet müdahalecillği» varken, şu piyasa ekonomisi lafı neredsn çıkıyor? Bırokalım «Clfte standart»la konuşmayı... Ekonomik Elestiri » ülkemızde askersel bir yönetim mışlardır. Sonuçta, kendı as bulunmasım hoşumuza gitsin kersel gücümüze yabancıiaş ya da gitmesin Bay Papandmışızdır. Onu başımızın üzerinreu'nun iktidarının güncel çıde tuttuğumuzu öne sürmüşüzkarları adına kullanıp Ulkesındür ama, azgelişmiş benzerlede puan almaya çalıştığını varrinden olan somut ayrıcalığını ve çağdaş benzerleriyle olan ev şayar, bunu da siyasfinm olağan gereklerinden öngörürüz. rimsel doku eşliğini hiç saptaOysa gerçek, ne biri ne de öteyamamışızdır. kidir bunların. Kuşkusuz bundan bir başka etmen de, çağımız askersel ••• güçlerine ve onları «çağdaş» TUrk ve Yunan askersel güçkılan askerlik bilimine ilişleri arasında çok önemli bir kin dar bilgililiğimızdir. «As aynm vardır. Bu ayrılık, teker bir ulus» olma savımıza melde, her iki gücünde tarihkarşm, günümüz askerliğinin sel oluşumu ardındaki bir dizı bilimsel yapısım, dilini çözümnesnel olgularla açıklanabilir lemeye yanaşmayışımızdır. Oyki, bunları derinligine bilmesa .her bilim dalı gibi, günü sek bile genel olarak kavrayamüz askerliği de kendi dilini bilıriz. Güncel ayrım ise, dove felsefesini belirlemiştir. Ör ğal olarak bu tarihsel oluşumneğin General Charles Luquet' dan kaynaklanmış ve Ikinci nin sık sık işaret ettiği Jean Dünya Savaşı sonrasmda her Guitton'un «mutlak bir savaş iki Ulkenin de değişik konumçıkmaması her an çıkabilirll larda bulunmasıyla somutlanğiyle olasıdır» deyişi, askerlik mıştır. Onaylayalım ya da biliminin çağcıl felsefesini oluşonaylamayalım NATO'ya üye••• Türkiyemiz açısından da du turmaktadır, ama töresel du liklerde de bu durum göze alınmış ve Türkiye ile Yunarum böyledir. Askersel gücü yarlı bir düşün çevresi, bu dinistan'ın askersel güçlerine demüze bir «fetih gücü» niteli lin anlatımmı sezinleyememektedir. ÇUnkü askersel bilim diğişik açılardan önem verilmişğiyle yaklaşan gerici mantık denli, onu GUney Amerika ya linde «felsefe» kavramının an tir. ABD, Yunan askersel gücünün silahlandırılmasını ülke da kimi Yakın Doğu Ulkelerin lamı «nesnel gerçeklere doğru yöneltllmiş ussal tutum»dur. içindeki siyasal erki koruması de olduğu gibi «kendisi için Eğer bunu bilmiyorsak, askeranlamma alırken, TUrkiye İçin bir güç» sayan tutucu görüşler sel gücümüzün niteliği ve işolguyu, ülke ve tabil ki öncede kasıthdır. levleri hakkında da kendi doğlikle NATO smırlarının koönce sıyasal olarak «kasıtlı rultusunda tutarlı hiç\ bir görunması amacına dayandırmışdır», çünkü askersel gücün rüşe varamayız. Dolayısıyla tır. teknolojik işlevini sezmeyi ön da, ülkemizdeki askersel yöneYıllann birikimiyle Yunan as leyerek bu alandaki olgunların time ilişkin eleştirileri hep bir kersel gücü, Güney Amerika'soğuk savaşı olanaksız kıldığıbiçim sorunu olarak algılarız. daki türdeşleri gibi «kendisi nın kavranılmasını istemez. Yunanistan'ın bu konudaki çıiçin bir güç» olmuş, siyasal erSonra toplumsal • ekonomik ola kışlanm da geleneksel PanHeke, mutlak biçimde egemen olrak «kasıtlıdır», çünkü askerLenizme koşut sayarız. Ya da maya kalkışmıştır. sel gücün teknolojik geliştirici ve yaratıcılığının sanayideki öncü işlevine kavuşturulmasmı geçiştirerek düzenin yeniden üretimini önlediği savmdadır. Tüm bunlardan dolayı da, Türk askersel gücünün çağdaş Maden Mühendisleri Odası işlevi; teknolojik var ya da yok olmanın belirleyıci unsuru olGenel Kurul Duyurusu duğu gözden kaçırılmıştır. Oysa, Türk askersel gücünün biOdamızin 28. Olağan Genel Kurulu 27 Şubat 1982 limsel • üretsel işlevi kavranılcumartesi günü saat 10.30'da Ankara'da Türk Standartmadıkça onun bünyesel değıları Enstitüsü konferans salonunda yapılacaktır. şimlerinin toplumsal dönüşümSayın üyelerımize duyurulur. deki etkisi de anlaşılamaz. YÖNETİM KURULU Ne ki, Silahlı KuvvetlerimiGÜNDEM: zin böylesi bir devimsel gücü 1 Açılış 2 Başkanlık divanı seçimi, 3 Sayolduğunun bilincindeki dış bas kı çevreleri, onun bir dizi azgı duruşu, 4 Anıt Kabir'e celenk koymak icin 5 kıge'.işmiş ülke askersel güçlerinşılik hey'et seçimi. 5 Açış ve konuk konuşmacılar. den ne denli farklı olduğunun 6 Bütçe ve öneriler komisyonlarının seçimi, 7 Yökavranılmasını önleyici girişim netim ve Derıetim Kurullan raporlarının okunması ve lerde bulunmuşlardır. Üstelık, tartışılması, 8 Yönetim ve Denetim Kurullan ile rnuteknoloji sorununu taklitçilikhasebenin aklanması, 9 Komisyon raporlarının okunte çözme kolaycıhgındaki kiması ve oylanması, 10 1982 yılı bütçesinin tartışılması mi iç çevreler ise, askersel ve oylanması 11 Dilekler, 12 Seçimler, 13 Kagücümüzü çağdaş toplumsal • panış. ekonomik etkinliğinden soyut tutmayı yararlan gereği say Hiç kuşkusuz, askersel güç de tüm etkmliği ve etkilenirliğiyle bu sürecın içınde yer almıştır. Ne ki, askersel güce yaklaşım, geleneksel nitelemelerden armmamış ve onu hâlâ «silahlı adam müfrezeleri» biçiminde görmek alışkanlığmdan kurtulunamamıştır. Bunun bir nedeni, aydmlar dediğımiz düşün öncülerinin uygulamalı bilimlerle olan yahtılmış (tecrit edilmiş) ilişkileriyse, bir başka nedeni de askersel güce tabu olarak bakmaya koşullandıncı ve dolayısıyla onunla bel li bir iletişim kurmaktan kaçmdıncı kısır siyasalardır. Bundan dolayı da, askersel gücün bilimsel dönüşüm içindeki yeri, toplumun imgesel kavrayışma girememiştir. Oysa askersel gücü yanlış değerlendirmek günümüzde askersel teknolojinin yazgımızı, topluca yaşamamızı ya da ölmemizi etküediği gerçeğinden hareketle hem yaşanılan süreci hem de geleceği yanlış değerlendirmek demektir. Böyle bir durum ise en uygulamalı anlamıyla çok sakıncalıdır. (Cumhuriyet 15 ŞUBAT 1932 1932 Bütçesi 150 milyon olacak Ankaro 14 (Telefonla) Büyük Mlllet Meclisı yarın saat 14'de acııacaktır. Meclis gündeminde Kocaeli mebusu Sırrı Beyin Amşit yağlan hakkında gecen toplantıda Ziraat ve İktisat Vekillenne verdiği soru önergesl vardır. Alakadar Vekillerın Araşit yağlarının sınai müesseselerce kullanılıp kullanılamıyacağı hususunda bugün cevap vermeleri beklenilmektedir. Diğer taraftan Vekiller Heyetınin dünkü toplantısının bitiminden sonra aldığımız bilgilere göre 1932 senesi bütcesl 150 milyon lira olacaktır. Bu konuda Maliye Vekaletinin calışmaları devam etmektedır. c I Günün ilanıl Satılık Apartman Beyoğlu Ağahamam caddesl 71 Nolu Irfan apartımonın müflis Veleçyol'a ait nısıf hlssesi 18 şubat tarihinde Birinci Ticaret Mahkemesince satılacaktır. Apartmanın kıymeti muhammenesi 11.00, senelik gelıri 1680 liradır. Cumhuriyel Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına „ NADİR NADİ CenelYayınMOdürü:.. Müessese Müdürü: Yazı Ijleri Müdürü: Basan va Yayan BÜROLAR TMMOB HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN Cumhuriyet Matbaaeılıkve Qaze<eclllk T.A.Ş. Posta Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) » ANKARA:KonurSokakno.24/4Yeniîehlr Tel: 17 58 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 * İZMİR: Hallt Zlya Bulvan No: 65/3 Tel: 2547 0913 12 30 »ADANA: Atatürk Caddesl, TUrk Hava Kurumu Ishanı Kat 2^' Tel: 14 550 19 731 15 ŞUBAT 1982 TAKVtM İMSAK OÜNEŞ OâLE 13.38 İKİNDİ 16.33 AKŞAM 18.43 YATSI 30.14 6.X7 7.54
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle