Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 ARALIK 1982 K ÜLTÜ R Y A Ş A M Cumhuriyet 5 Klasik Türk Müziği 'nde kuram Cem BEHAR K lasik Türk Müziği içersınde yıüardır yogun kuramlar ve teknık tarusmaların süraUğu pek az uıuiiır, Klasik Türk Müziğinın «durağaniığı», «ilkeiliğı» yerleşık ımgelerıne rağmen, dönem dönem yoğunlaşan tar. tışmalar, şiddetlenen poiemıkler var. Bu «durağanlık» imgesi son dereoe yanıltıcı bir kere. Son beş ya da altı yüzyıl ıçınde Kla sik Türk Müzıgındö haylı önem lı degışımler olmuştu, 16. yüzyıl bestecilerınde Behram Ağa' nın bır peşreviyle Refik Fersan'ın bir peşrevi arasındakı üslup, bigim ve melodık yapı farkülığı, Bach'ın bir kantatıyla Bartok ya da Alban Berg'ın herhangı bır yapıtı arasındakı farklılıktan hıç. de az değıldir Bu süre içinde çalgılar ve çalgı tekniği aynı oranda gelışebildı Bazı çalgılar terk edıldı, bazılan ıse uyarlandı ya da ithaı ediidi. Sözlü eserlerin icra üslubuna gelince, son eüı yılda Hatız Sami'den Bekir Sıdkı Sezgin'e, küme t'asıllanndan, Mes'ut Cemil ve Riiştü Ferit Kam yönetımindekı koro icraîarından Nevzat Atlığ'a kadarki gelişimı mevcut plâk arşıvlenn den kolayca ızlemek mümkün. Ozetîe, Klasik Türk müzigıne egemen olmuş olan durağanlık değil, devinim ve değışımdır. îş böyle olunca da Türk Müziğı geleneğının kendi içinde yoğun bir kuramsal tartışmayı barındırmış olmasına şaşmamak gerekir. Klasik Türk Müziği kuramı deyince ne anlıyoruz? Tartışma kapsamına hangi sorunlar girer? 1 Türk Müziğinde kullanılan sesierin (per delerin) kökeni, sayılan frekansları ve bağlantılan. Batı' da kullanılan tampere (ılımlj) ses sistemi geçerli olmadığmdan, bir oktav (sekizli) içinde kaç ses basamağı bulunduğu ve bunların tüm makamların şeslerini içerip içermediği; 3 İslam ve Doğîı müzikleri tonal değii makamsal müziklerdir. Kullanılan makamların ıç yapısı, ses aralıkları, mevcut makamların belirgin özellikleri, makamlann sınıflandırılması, bir diğer sorun grubu oluşturur. 14. yüzyıldan bu yana bu tür sorunlan ele alan ve sistemli bir biçimde çözümlemeye çalışan yüzlerce kitap, risale, mecmua ve «edvar» yazılmıştır. 1870'lere kadar en belirgin özelliklerinden biri yazıh belgeden yoksunluk ve notasızlık olan bir müzik ortamı içinde «flml şerifi musiki» ile yoğun bir biçimde uğraşılması, kuramsal geleneğin sağlamlığıııı gösterir. 1875'te Hacı Eınin Efendi'nin ilk kez Türk Müziği eserlerini kendi nota matbaasında basmaya başlamasını da basit bir «teknolcji transferi» olarak yorumlamak mümkün değıl. Osmanlı'nın kültürel ©vrimi Içerisinde Batı müziğiyle karşılaşma, ister istemez bazı kıyaslamaları ön plana çıkanyor. ALATURKA ALAFRANGA tşte ilk matbu güfte mecmuasından bir örnek: «Der Tarif makarn Hicaz: îptida hicaz, neva, hüseynl, evlç, şeiınaz göstererek âgâze edüp, nevaya kadar inüp, badehu neva, lıicaz, kiirdi ile dügâhda karar eder. Bu tnakama alafrangada re tonu tâbir ederler». (1) Eski terminolojiyle hicaz makanıının tartfinden sonra alafran gada bir karşılık bulma gereksinmesi çok çarpıcı. Karşılığuı yanlış, makamsal müzikle tonal müzik arasmdaki bağdaşmaz duygu farklılığının da kavranmamış olması önemli de. ğil. önemli olan, asırlardır mü İhK MATBÜ GtFTF MECMUASINDAN Vücndu mnsiki insamn hazinei aşkından bir esrardır (Hâşlm Bey Memcuası 1852) ziksel duygu yelpazesinin parçası olan bu makaraı haklı gös terme çabası. Hakim kültürle üişki, ya tak lit ya da kendini karntlama tepkileri doguruyor «çevre» kültürlerinde. Aynı madalyonun iki yüzü bunlar. Bu açıdan da Hâşün Bey örneği son derece tipik. Nitekim bugünun Türk Müziği kuram ve yazımma egemen olan temel çerçeve bu et. kilerin ürünü oimuştu. Hüsejin Sadettin Arel'in admdan esinlenerek «Arel sistemi» diye adlandırılan sistemden soz ediyoruz. Kapsamlı bir müzikoloji deneyim ve araştırmasına dayanan, tutarh ve karmaşık olmasına rağmen, konum ve yak laşım olarak bu sistem Hâşim Bey'den aktardığuıuz iki cümle lik ilkel yargıyla özdeştir. Ne var ki, bugün Klasik Türk Müziğinin aşağı yukarı tüm yazımı ve kuramsal temeli bu sisteme dayanmakta, öğretimi de buna göre yapılmaktadır. Sistemin yararları olmadı değil: başıboş bir müziğe yazüı if ade birliğiyl'S esaslı bir eğitim malzemesi oluşturması bunların ba şında gelir. Ancak, bunlar yapılırken, Avrupa Müziğinin tonal kavram ve yaklaşımları Kla sik Türk Müziğinin ses ve makam çerçevesine adeta zorla so kulmakla ve makaramsal müziğin temel direklerine aykırı düşülmektedir. la polemik olabilir. Ancak, geç tiğimiz yılın sonlannda ölen EkrOm Karadenlz'in, yapıtınm değerinı kabul ettirip yayımlatabilmek içın otuz yıldan fazla beklemiş olduğunu unutmamak gerck. Yaralacağı tartışma ortamının, Uğur Tabar'ın araştırmalan gibi Türk Müzigı kuramıyla ilgili yapümakta olan daha başka incelemelerin yayınını teşvik edeceğini ummak isteris. (1) «Hâşim Bey Mecmuası, îstanbul, 1852, s. 30 (altını biz çizdik). (2) «Türk Musikisl Nazariye ve Esaslan» T.C. tş Banka sı Yayınlan, tstanbul. 1982. u sütun, farketmlş olduğunuz gıbi cıddi bir 'tehlike" atlattı, Getıel Yayın Müdürümüz Hasan Ceır.al'in Uzakdoğu'daa atJattığı şatafatlı yemekleı m rekabetine göğüs gerır.ek zorunda kaldı Bu yol^uiuk bıraz daha sürse tîtrhalde tası tarağı top'iyıp dükkânı kapatmak iorunda kalacaktıkl O yemekierden yümnnin bir g\'.n bize de nasip olmasını dileyerek biz gerçeklere. yaııi üikemizio acılı Kebaplarma dönelim. Evet, bir kebapçı yazacagım bu hafta size... Ama az buz kebapçılardan degil. Turan Aksoy'a göre «İstanbul'un en « « y iki kebapçısından biri.* Turan Aksoy, sinema yazarı bh dostumdur. Ağzının tadını bilir, özelliltle 'kebap uzmani' olarak tanınır. Üşenmez, dükkan dükkan dolaşır, ıvfsini arai'. Turan'a göre. koca Istanbul'da iki klar sik kebapçı. iki de Iskender kebapçıs'i vardır. «Klft sik»lerden biri. Lâleli'de, Şair Fitnat Sokağı'ndaki Gaziantepli Çavuşoğlu'dur. 30 40 kişilik bu küçük dükkan ögle vakti dolup dolurj taşıyor. Kalabalık öğrenci grupları, esnaf, işadamı tipli kalantor insanlar, birkaç 'turlst1. Ve şölen başlıyor. Evet, hemen söyleyeyim gerçek bi r Şöîen bu... Kebap gıbi, lahmacun gibi, baklava gibi hepimizin bildiği bildiğini sandığı şeyler burada tabağınıza bambaşka bir lezzette, kıvamda, yumuşaklıkta geliyor. Önce 'olmazsa olmaz' bir 'Ezo Gelin çorbası.* Nefis.. Sonra oval bir koca lahmacun geliyor. Siz, sevgili okurlanm, istanbul'un dört bir yanını sarmış olan o büfelerde, seyyar satıcılarda. hatta anh şanlı kebapçılarda yediğiniz bol soğanlı hamur bulamacı, lahmacun ma sanıyorsunuz? Lahmacunu burda B Bir uzmana göre, Istanbulun en iyi iki kebapcısmclan biri: Cavusoğlu görün... Ince, çıtır çıtır bir hamur, sogan yok. ama bol kıyma, domates, maydanoz, taze biber ve kokusunu veren taze sanmsak... Sonra kanşık bîr et tabağından tadıyoruz. Son derece yumuşak, biraz acı ama nefis bir lezzet ekleyen acı biberle terbiye edilmış bir şiş... Kıyma şişlerin arasma kızarmış domateslerin yerleştirilmesiyle yapılan 'domatesli kebap' (mevsiminde, domatesin yerini pathcan ezmesinin almasıyla vıcık kebap» oluyormuş bu...) Sonra Adana, sonra Beyti... Birinde belirgin Dir 'sumak' lezzeti... Etler öylesine lezzetll ki, «İyi ki ot oburlardan değilim» diyorum kendi kendime... Ve sonra tatlılar.. Kayraaklı ve bol fıstıklı Şöbiyet, fıstıkb baklava, havuç dilim baklava... Ve de te! kadayıf. V e bir Türk kahvesi. Gerçek bir Türk usulü şölen... Ve inanılmaz i'iyatlar. listede: Çorba 35, lahmacun 40 hra... Kebaplar 160 . 170. tatlılar 100 lira... Mustafa Çelikkalkan, bu yeri kayınpederiyle birlikte işletiyor. Yedl yılhk dükkan haklı bir ün yapmış kendine meraklılar> arasmda. «Hiç boş kalma yız» diyor. Aksoy da. bir gün Ferdi Tayfur'u getirdiğini, Tayfur'un yemekten sonra «Haklıymışsın» dediğini söylüyor. Kayın peder Antepliymiş. kasap Iıktan gelmeymiş Eti biz zat alırmış. Lahmacunun ve Adana / Beyti'lerin lez zetini, etin kıyma makinesinden geçmeden, «zırk» denen büyük bıçaklarla kı yılmasına bağhyor «Üç ustamız, aşa'îıda bunu ya par yalnız. İkisi bıçaklan kulîanır. biri de ayıklama yı yapar. Kıvma makinesi ptin lezzetînî kaçırır.» Lahmacunda niye soğan yok? «So&an, birçok verde kıymanın yerine kon:. yor. Kıyma ve sarımsak olunca soğana gerek yoK ki..» Taze sanmsağı taa Gaziantep'ten getirivorlar mış. Tathların kalitesıni de öncelikle Urfa yağma. sonra bol şamfı^tı&ı knilanılmasına bağhyor Yakmda Turan Aksoy dostumuzun refakatinde daha başka kebapçılarda bulusmak üzere... Adres: T,âleli. Şair Fitnat Sokak. No: 4/11 Tel.: 22 62 96 Rahrni Salfuk basarıîı konserini yarın yineüyor KültUr Servisi Dört yü aradan sonra 29 kasımda üaşarılı bir konser veren Bahmi Saltuk, dinleyicilerden gelen istek üzerine yarın saat 15.00'te ve 3 ocak pazartesi günü saat 21.00'de konserini yineleyecek. Rahml Saltuk'un Şan Tiyatrosu'nda vereceğl ve iki bölümden oluşacak konserin de Yunus Emre, Kul Halil, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan ve Kul Himmet'ten derlenen türküler ve günümüz ozanlarının yapıtlarından gerçekleştirilmiş besteler yer alıyor. Sanatçının söyleyeceğl yapıtlardan bazıları şöyle: «Acıyı Bal Eyledik» (şiir: Hasan Hüseyin, müzik: Bah mi Saltuk), «Çırak Aranıyor» (şiir: Refife Durbaş, müzik: Ziilfü Livaneli), «Terketmedi Sevdan Beni» (şiir: Ahmed Arif, müzik: Kahmi Saltuk), «Tanrı Baba» (şiir: Beranger, müzik:i Ruhi Su), «Hasan Dağ» (şiir ve müzik: Rubi Su), «Dağ larına Babar Gelmiş MetnIeketimin» (şiir: Ahmed Arif) ve «Karlı Kayın Ormanı» (şîir: Nâzım Hiknıet, müzik: Zülfü Livaneli). YAZKO Çeviri ocak sayısında «Açıkiamalı DiSbiIim Kaynakçası» eki verecek Küllür Servisi Yazko Çeviri dergisinin 1 ocakta çıkacak 10. sayısıyla birlikte «Açıklamah Dilbüim ve Göslergebilim Kaynakçası» ek olarak verilecek. Kırk sayfalık ekte, günümüze kadar Türkçede çıkmış yetmişten fazla dilbilim ve göstergebilim yapıtı, içeriklerine ilişkin açıklamalar, yaym tarihleri ve yerleriyle yer alıyor. Kendi alanmda bugüne kadar ülkemizde kaleme alınmış ilk ba'jvuru kitapçığı olan kay nakça, Istanbul ve Ankara' dan çeşitli uzmanlann katkılarıyla oluşturuldu. «Açıklamah Dilbilim ve Göstergebilim Kaynakçası» aynı zamanda birkaç aydır Yazko Çeviri dergisine bağlı olarak yürütülen «Yazko Dil Çalışmaları»nın ilk bağımsız ürünü. Desen: Sadık KARAMUSTAFA TEKSESLtLÎK ÇOKStSLİLtK YAMLGISI Tekseslilikçokseslüik karşıtlığı üzerinds durulur yıllardır. Doğu müzikleri teksesli, Batı müzıkleri ise çokseslidir. Türk Müziğinin «çağdaşlaşmasının» bedeünin çokseslüğe geçip «ev. renscl müzik diliyle» (her neysel) konuşması olduğu söylenir. Qysa, bir karşıtlık varsa bu, çokseslilikle tekseslüik ara smda değil, tonal müzikle model (makamsal) müzik arasmdadır. Temel ayırım çizgisinm burada çekllmesi gerekir. Çoksesliliği müzikte uygarlığın biricik ölçütü haline getirmek ne denli yanlış ise, tekseslüik çokseslilik ikilemine yapışıp kalmak da o denli yanıltıcı. Ba. tı'da polifoninin tarihine bir ba kış bunu doğrulamaya yeter. Türk muziğine ana makam olarak do majör gamını seçmek ve bunu gerçek bir makam olarak göstermeye kalkİSTANBÜL (THA Sanat mak, makamların oluşumunu Servisi) Ünlü Fransız ya Avrupa müziğinin dörtlti ve beşli eklemlenmeleriyle açıklazarı Guy de Maupassant'ın rnaya çalışmak, makamların sı(1850 1893) aynı adlı nıflandırmasmı majör ve minö yapıtından yönetmen Willi rün transpozisyonlanm esas Forsfun beyaz perdeye alarak yapmış olmak, hep Arcl uyarladığı «Bel Ami» adlı ekolünün düştüğü bu ana yafilm 28 Aralık salı günü nılgıdan kaynaklamyor. Bu tür saat 18.00'de Avusturya Baş kavram ve betimlemeler Arel'ı konsolosluğu Kültür Ofisi'n Saba, Uşşak, Hüzzam gi'si bazı de gösterilecek. vazgeçilmez renk ve duygulan dek götürüyor. «Bel Ami», sl^'ibeyaz yadsımaya Klasik Türk müziğini ihya etve 100 dakika. Filmde başmek isteyenlerin dahi ona Avhca rolleri Wi!li Forst, Ol rupa Müziği dürbünüyle bakga Tschechowa, îlse Wer malan, Cumhuriyet Türkiyesiner paylaşıyorlar. ne Türk Müziğinin yazgısı her halde. Esas olarak Arel'in bu tavrıyla Mozart'uı bir Türk Marşı, Rossini'nin bir Mecidiye Marşı bestelemesi arasında büyük bir fark yok. Işte böyle bir yaklaşımla kaleme almmış bir kuramsal sistem. Abdnrrahman Çelebl misali, bugün fiili olarak Türk Müziğine egemen sistem haline gelmiştir. Ekrem Karadenlz'in yeni ba PEKİN (AP) Çin'de al sılan yapıtı işte bu bağlamda tı yazara, o O yuan (yak önemlidir.(2) Her şeyden önOO laşık 300 bin lira) tutarın ce, bir Türk müzikoloğu taradakl Mao Dun Edebiyat fından almaşık bir Türk MüÖdülleri verildi. 1981 Mart ziği kuramsal sisteminin ortasevindiricidir ında ölen Çinli yazar Mao ya çıkanlması Kuram geleneğinin ölmediğini Dun adına konulan Mao göstermesi ve Arel ekolünün Dun Edebiyat ödülleri i'k egemsnliğiyle ortadan kalkmakez veriliyor. ya yüz tutan tartışma ortamı1933'te yazdıgı fîeceya nın yeniden oluşturulması açırısı» adlı romanla üne erl lanndan sevinçle karşılanması gereken bir yapıt. Klasik Türk şen Mao Dun, sözkonusu müziğinin çeşitli sorunlarma ödüllerin konulması lçin 250 bin yuan (yaklaşık 25 özgün bir bakış ve yeni bır çö züm var bu kitapta. Aynca, milyon lira bırakmıştı. Bu bugüne dek özel kolleksiyonlar yılm ödülleri 19771981 da saklı kalip gün ışığma çıkarasmdaki yazılmış altı ro mamış birçok klasik yapıtın mana verildi. ödt)11~>' on notalan da ilk kez olarak yabeş klşllik bir seeici kurul yınlanıyor. Yazann dili biraz tarafmdan üç yılda bir ve cskimi?, uslubu da, kuramsal falr eser lçin ver yer blras fa» rüecek. «Ataîürk ve Anadolu'ya Destan»ın prömiyeri Ankara'da yapılıyor Kültür Servisi îstanbul Devlet Opera korosu ve solistleri, Adnan Saygun'un son eseri olan «Atatürk ve Anadolu'ya Destan»m dünya prömiyeri için Ankara'ya gitti. Şef Gürer Aykal yönetimindeki Ankara Devlet Sen fonl Orkestrası eşliğinde, soprano Suna Korad, mezzo soprano Işın Güyer, tenor Erol Uras ve koronun seslendireceği yapıt 27 ve 29 aralık tarihlerinde Ankara' da sahnelenecek. Adnan Saygun'un en son eseri olan «Atatürk ve Anadolu'ya Destan»m 1983 sezonu için Istanbul Devlet Opera'sı repertuvanna da almdığı bildirildi. KİMKİME Dun qece g t?ararlar Maupassant'dan sinemaya uyarlanan «Bel Ami» gösterilecek DUM DUMA Behic AK BÖYİİK COK BÖYÖK g)R İNSflN CLMAK İSTİYORUMİ Büyuk caddefere verîltnesini istiyorum Bulun dunyanm benî t îstiyoru «San Fransîsko SokakEarı» yeniden ekrana gelîyor Herkesîn &evdiqu saygı q bir inson olmaR» hiç bir zaman Çin'de 6 yazara 300 bin lira tutarında edebiyat ödülleri verildi g amma duşüncelerî NEYDE, MEYDE, ŞİİRDE, ŞARKIDA FERDA GÜLEY'İN RİCASI 1213 yaşlannda, slyab saçlı, buğday renglnde, toplu yapılı, 1.45 boyunda, üstünde beyaz çlzglll mont ve ayağmda ladvert blucin pantolon bulunan Ayşe Kesim adındaki kızımız 20.12.1982 gününden beri kayıptır. Görenlerln insanlık adına ltitfen 18 92 84 numaraya telefonla bildirerek, keder içindekl aüemlzi sevindirmelerinl rica ediyoruz. Caddesl 9/9) FERDA GÜLEY (Ankara, Paris KARAADA DEMGAH ANKARA'DA Kuğulu Park Karşısı, Buğday Sok No: b Kavaklıdere ANKARA Tel: 27 83 « ANKARA, (a.a.) Televiz yonun 1983 yılı programma aldığı dizilerden ilki olan «San Fransisko Sokaklan» 5 ocak çarşamba akşammdan başlayarak ekrana gele^ cek. Özgün adı «The Streets of San Francisco» olan dizinin surekli karakterleri Cinayet Masası Komiseri Stone ile yardımcısı Keller'in ken dilerine özgü yöntemlerle çözdükleri olaylar San Fran cisco'da geçiyor. Senaryolan Cliff Gourld ve John Wilder tarafmdan kaleme alman dizide, eski ve deneyimli bir polis olan Stone, gorevlendirüdiği olaylarda ldşilerin psikolojik du rumlarını değerlendirerek çözüme varmaya çalışı: yor. Televizyonda yirmi dört hafta süreyle izleyeceğimiz roğal^kj yokusu 2JST 2845İ5 dizide Komiser Stone'u Karl Malden, Müfettiş Keller'ı isf • Fatih 3. Asliye Hukuk Ha ünlü oyuncu Kirk Douglas'r kimliğinin karar 982/560, esas oglu Michael Douglas car 982/731 sayılı ve 27.10.1982 talandırıyor. Dizinin 5 oc£ rihli kararıyîa FUEAT olan soyadımız FIRAT olarak düzel akşamı yayınlanacak «S/ı h Dakikalar» adlı ilk ötilmişti»1. VKEMAL FURAT lümunde «Zengin ve " ^ RABtYE FUBAT sul» dizisinden tanıdığ^z OKTAY FÜRAT Peter Strauss'u da izle*â* GÜLAY FURAT kiz. Özelvegüzel» hediye ara^nlariçiri...