Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 ARALIK 1982 KÜLTÖR YAŞAM Cumhuriyet 5 Batı kültürünün biçim kavramîarı bizim için geçerli midir? Türk kültürünün yapısı ve kavramları ile biçimleri arasmdaki ilişki, Batı kültürü ile biçimleri arasmdaki iliskiye paralel midir? insanlar vesanat murat belge Peter SCHILLACCl H Türk resmini Jale ERZEN değerlendirmek ya da buna karşı yorumlanıyor. Ne yazık ki şimdiye kadar Türk sanatı üzerinde yazı lan kitapların çoğu birkaç ge nel akım çerçevesinde Türk resminin kronolojisini ölüm ve doğum tarihleri ile çizmekten ileri gıtmiyor. Kuşkusuz, gerekli bilgiler ve belgeler bir yerlerde saklanmaktadır, kişi lerin arşivlerinde ya da kurum larda vardır. Bunlann birçoğu nun laskançlıkla saklandığını, araştırmacılara bile gösterilmediğini, bunlar üzerinde bıreysel haklar iddia edüdiğini duyuyor, yaşıyoruz. Ya şu anda var olan sanat olgulan için ne demeli?.. Bunlann birçogu da çeşitli çıkarlar ve kıskançlıklar yüzünden toplumun mah olamıyorlar. Türk resmi bugüne dek hep maddi olanaksızlıklardan ve kültürel or tamın hazırsızlığından ötürü gelışmemiş olarak yorumlanmıştır. Sanırım bu kültürel or tamın eksikliği aynı zamanda bir literatür ve değerlendirme eksikliğidir. Türk sanatının so runlarmı ürünlerinde aramak Jcadar, belki daha da öncelikle, değerlendirmelerinde aramalıyız. Batı'nm görkemli literatü. rü ve belgeleri, bizi belki de Batı sanatmm örneklerinden daha çok etkilemiş ve anlayışımızı şekillendirmiştir. Bugün, artık fizyolojik kural lara belirli bir ölçüde bağımlıhğırı ötesinde estetik kıstasların değişmezliğinden söz edilemez. Herhangi bir sanat ürününe biçilen değerler değişe cek, çeşitlenecek, zamanla ye ni boyutlar kazanacaktır. Kültürel değerler kişi ve toplumun gereksinim, inanç, bılgi ve kav ram birikimi ile belirlenecektir. Bir yapıtın niteliği ve kişiliği, kültürel biçimlerin de ğeri değerlendirme yöntemleri ile yalandan ilişkilidir. Sanat değerlerinin sorumluluğu yalnızca sanatçılann değildir. Baraz koleksiyonunu saydam anlayışmm aniden zayıflaması vs siyah beyaz fotolarla arşiv olarak değerlendirdiğimiz be liyor ve sanatçılarla yaptığı gö lirsizlik. kendi kavram ve de on aylarda yayımlanan bir rüşmeleri videoda saptıyor. İş ğerlendirme eksikliğimiz ola kitap ve gördüğüm ikl ser burada bitmiyor, Türk sanacı bilir. Hamit Görele'mn Angî hepimizin kUltürümüz nm değerini ortaya koyacak kara Turkuvaz galerisindeki, için sorduğumuz yanıtlaması belgeleri oluşturma, aym za sanatçmın çeşitli dönem ve zor bir soruya beni yine yö manda basının, yazarlann, Ü yaklaşımlanm natürmort, neltti. Kültürel verilerimizm niversitelerdeki sanat tarihi portre ve manzara resimleri idoğru bir değerlendirmesi ya bölümlerinin de görevi. Türk le ömekleyen Prof. TUrkkaya pılıyor mu?. Bu değerlendirme sanatının kendi kıstaslarmı ge Ataöv koleksiyonu sergisi, nin kıstaslan neler olmalıdır? liştirebilmemiz için bu tür Türk resminin Cumhuriyetten Prof. Doğan Kuban'ın «Türk bir işbiriiğinin her koldan yü bu yana verdiği savaşımm en ve İslam Sanatı Üzerine Dene rütülmesi. hiç değilse yaşa zor dönemlerini yaşamamış omeler» kıtabmda şu sorular dığımız dönemin aynntılı o lan bizim kuşak için, büyük gündeme getiriliyor: Türk ta larak belgelenmesi gerekir. De bir ustanın şanını ortaya korıhinin kültürel Urünlerini, top polarda yığılan, evlere asılan yan nitelikle görünmüyordu. rağa bağlı kültürlerin ürünlaresimler Türk resminin değe Sergi öncesi yapılan söyleşıri ile aym kıstaslarla ölçebilir rini bildiremez. de israrla sorulan soru Görele' miyiz?.. Batı kültürünün biResmimizin 19. yy. sonun nin ne tür bir yenilik getirdi çim kavramlan bizim için ge ği, ne tür bir öncülük savaşıdan bugüne kadar figüratif ör çerli midir?.. Türk kültürü mklerinin ilginç çeşitlerini su mı verdiği oldu. Turan Erol' nün yapısı ve kavramlan ile nan «Türk Resminde Pigüı un bu konuda yaptığı açıklabiçimleri arasmdaki ilişki, Ba ve Portre» sergisi sayısız ya malar ışığmda ise Görefc, tı kUltürü ile biçimleri arasra 1940'larda, yalnızca îbrahim pıta karşm Türk resminde daki iliskiye paralel midir? Ba bir sürekliliğe ya da tutarlı Çalh beğenisine kapılmış bir tının bu ilişki şemalarmdan el l;ğa işaret etmiyordu.. Belki sanatsever grubu içinde ve de edilen yargılan TUrk sana tınm biçimleri için uygulamaJs doğru mu?.. Bu sorular çağdaş Türk Belki eksiklik, kendi ürünlerimizin Batı sa. resmini de aym derecede ilgl lendirmekte. natından farklı olan özelliklerini değerlendiAncak, Kasım ayaıda açılan, rememekten ileri geliyor. Yalnızca ürünlerle Ankara'da Turkuvaz galerisin., ilgili bir sorun olmaktan çok, değerlendirici de «Hamit Görele» ve Istanbul'da Baraz galerisinde «TÜTK bir literatürün eksikliği ile de açıklanabilir. Resminde Pigür ve Portre» sergileri henüz bunlan yamtla yacak bir bilgi, görüş ve değerlendirme birikiminden yolc sun olduğumuzu gösterdi. Bu bu bir sunuş eksikliğinden doğ hatta Alı Avni Çelebi'nin Uerikonuda, Batı'dan ivedilikle öğ maktaydı. Ancak, beni düşün ci ancak biçimci yaklaşımı karrenmemiz gereken bir yöntem üüren bir soru da şu oldu: Ya şısında, Avrupa kökenli bir bi eksikliği vardır. Birkaç yü pıtlar arasmdaki bu kopuk çimciliğin katı kurallarmı yıkdır yanlızca ticari amaçlarla îuk ve hatta tek bir sanatçı maya çalışan bir ressam olaaçılan, «albeni» sergilerini e HIR biribirinden farklı yakla rak karşınuzda belirdi. Bu leştirmekteyiz. Bunlar yanın şımlan, bunun yanında belır tür açıklamalar Türk resmini da, kültürümüzün temeltaşla li ekol anlayışlannın uygulana yeni baştan düşünmeye, değer rmı kuracak nitelikteki ser mayacağı hissi veren bir gelilendirmsye zorluyor insanı. gıleri değenendirmekte yalnıa şigüzellık, bunlarda Batı sa Ancak, geriye baktığunızda ca galerilerin değil. birçok sa natı kıstaslarmı ve sanat kav herhangi bir sanatçıyı zamaa natsever ve kurumun üzerine ramlarını aradığımız için mi ve çavresinin karmaşık tablo düşen sorumluluklan nasıî bu görünümii sunuyorlar?.. su açısmdan değerlendirecek, yüklenıyoruz?.. Bir sergi, asılı Belki eksiklik, kendi ürünleri kıyaslamalar yapabilecek zen. şı ile, tarihlemesi ile, yaymlar mizin Batı sanatından farklı gin bilgı ve belge birikimi orla anlam kazamr ve kalıcı bir olan özelliklerini değerlendire taya dökülmüş depdir. belge halini alır. Yoksa, iz bı memekten ileri gelmekte. ÖGeriye, hatta bugüne baktı rakmadan unutulur gider, ve zelliMe toplu ve retrospektıf ğımızda beîli belirsiz birKaç eleşürilen ticari amaçlı ser sergılerimlzde gördüğümüz sü isim ve resim, birkaç eleştir gilerden trir farkı olmaz. Tur reksizlik ve tutarsızlık bu de menin genel yargılarına kaykuvaz galerisi, Hamit Görele ser ğerlendirme eksikliğinin ser nalc olan birkaç akım ve kavgtsinde sunduğu tarihi belgeter ginin asılış ve sunusuna yan ramdan oluşan bir tablo çıkıle. ve her sergiden önce düsımasmdan başka birşey de yor karşımıza. Ve, bu da ister zenledtği söyleşilerle belirll bir olmayabilir. Resim tarihimiz istemez tek bir çizgi üzerindeğerlendirrr.e ortamı oluştur de gördüğümüz kopukluklar, de gelişmiş gibi gösterilen bir ma kaygısı gütmekte. Galeri tekdüzelikler, belirli bir ekol Batılı tarih kavramı ışığında S air'in filmi izleyiciyi ışık yıllarınca uzak bir yers o coşkulu, büyülü '60'lara taşıyan bir zaman kapsülü adeta, Günümüze değin, bu zaman dilimi toplum için bir turnusol kağıdı niteliğini taşıdı. Örneğin insanlara 1968'i sorun: O anarşik, ajite ortama sövüp, kendi hayatına zarar gelmediğinden ötürü çok mutlu olan her insana karşılık, vaadi hiçbir zaman gerçekleşmeyen bir altın çağdan nostaljik bir biçimde söz eden bir başfeasma da raslayabilirsiniz. Her biri de değiçmeye temelden farklı tavır alarajj konuşmaktadır. Hair'in film olarak ortaya çıkması popüler kültür için anahtar bir olaydır, çünkü toplumumuzun değişmeyi fikirler, tarz ve media düzeylerinda asimile edebilirliğinî gösterir. Hair Broadwaydışı deneysel bir yapım olarak başladı. Joseph Papp'm Halk Tiyatrosunu doldurup taşırınca 1968' de Broadway'e getirildi. Uyuşturucular, özgür aşk, çoğunluğa kafa tutma ve karşıkültür protestosundan oluşan devrimci içeriği çiçekçocuğu kuşağının. bir parçası olmuştu zaten. Broadway tiyatrosunun geleneklerine teslim olması, Hair" e, kültürel anarşi mesajınm bir kısmını itip, bir kısmmı da adeta çarptığı ortasınıf izleyicileri kazandırdı. Broadway'dekl yapımmda, Hair zaten asimilasyona uğramıştı; Mc Dermott'un müziği Hard Rock'u iyice sulandınp, ses tonunu alçaltırken, Bagni ve Rado'nun yazdıkları diyalog ve şarkı sözleri muhalif politiîcayı yumuşatıp, son derece stilize ve soyut bir biçime sokmuş tu. Hair (oyun) bir kültürel fenomen olarak patlamıştı; sadece birşeyler icadettiğinden değil, kültürler arası boşluğa bir köprü oluşturduğu için de. Ancak öte yandan, yeni iletişim yollan açmaktaki başarısı, kabul görmekle devrimci kapsamının bir emilmeye uğradığı nm işaretiydi. Sahnedeki kıllı, pasaklı, taşkın gençler bütün o sakalları, o uzun saçlan, o tesbihleri ve o kıyafetleri ile geçici bir hevese kapılmış iyi orta sımf çocukları olarak görülüyorlardı. Amerika'nın herkesçe malüm (gençliğini) bağışlayıcıhğı rüzgârı yumuşat Amerikalıların hep gene kalmasının yeni kanıtı: HAİR tı, protestoyu kabul edilebilir kıldı. Hair (film) bu asimilasyon sürecini, özgün olam yeni bir biçimsel yapıya sokarak sürdürüyor. Bu yapı, sinema müzikallerinin mitsel kalıbı. Burada zorlayıcı, kaskatı bir mizansen ile Hair'in fikirleri disipîine sokulurken, o zamanki ruhu, havası, çarpıcılığı «on the Town» ya da «Singin'in the Rain» şarkılarına bağlanır. Sonuçta mizansensiz bir olayın stilistik protestosu iyice indırgenip, kütleştirilir. Milos Forman: Sürgündeki çek, yeni Amerikan yurttaşı, paradoksal biçimde kuraldışı Amerikan kültürü yönünde ürünler veren (Guguk Kuşu, Ragtime) bu adam şimdi de Hair'i (büyük bir savgiyle ilgilendiği sisergiyi sağlar, aym zamanda lir, ama film asıl Hair'in tekarşıkültür yolunu seçer. Filmel sorunu olan Vietnam samin en patırtıh numaralarınvaşı ile banş yapmaktadır. Vidan birinde, hippiler Sheila' etnam'm şeytanlarınm vücudunin «rüştümü ispatlamaj parti muzdan kovalanması ile uğrasini basarlar; Bsrger partideki şan Deerhunter [Avcıl gibi Ha lerin donuk kibarlığına karşı ir de hem My Lai'deki katliakendi suıırlanmamış hayatiyeti mı unutmayıp, hem de kendini, «I got Life, Brothers şarkı mizi rahat ve «okey» hissetmesıyla koyar, bir yandan danse mizi sağlayacak bir yol arar. derek. Sinema müzikali miti Claude savaşmak için eğitilir, nin tamam olması için de, Claama Sheila'ya mektubu Sheila ude kızı alır. Ve hippileri askeri kampa veda Çiçek kuşağı fikirlerinin asi ' ziyaretine sürükler. Claude'u zt milasyonu, herbiri «radikal» yaret için serbest kılmak amacıyla, Berger dokunaklı bir bidüşünceler taşıyan şarkılann çimde saçlarını keser ve arkasunum biçimlerinde daha da Sözde belirginleşir. Açılış numarası, daşının yerine geçer. «Aquarius», Claude'un, ortalık bir saat için; aslmda onun yerine Vietnam'a gönderilmektir ta gezinen sakallı, tesbihli genç maksadı. lerle dolu bir Central Park'a gitmek üzere Oklahoma taşraFilm, hikâyeyl bağlayan vo sından ayrıhşmdaki törensel '6O'lı onyılın dökümünü yapan bir finalle sonlanır. «Let the Sunshinesın eşliğinde WashingHair henüz Broodwây'e stclmeden önce pro ton'daki kitlesel gençlik gösterilerinin yeniden ortaya çıkışı testocu bir karşıkültürü yansıtıyordu. Bro çağrışımlar yaptırıcı biçimde odway'de yaşlı kuşağa gençlik deliliklerini sergilenir. Bu nerdeyse belgehoşgördüren bir havaya büründü. Filminde sel final, savaşm yaralannı deşeleme riskini taşır, ancak 70' ise protestonun asimile edilişini izliyoruz. lerin perspektifiyla ve filmin yaraların iyileşmesi görüşüyle değişik bir mesaj yüklenir: Anema müzikallerince oluşturul güzellik ile ters düşscek biçimmerikalılar Vietnarmn moral muş, anajurdundaki Dubçek de renk ve hareket içinde ade çöküşünün suçluiuğunu duydu rejiminin Prag baharından ha ta patlak verir. Bir zamanların lar, ama o çöküşü durduran fifçe etkilenmiş) kendi Ameri kural tanımaz, adamı çarpan da Amerikan taşkınlığıydı. ka Fantazisinin bir parçası ha «Sodomy»si ve eşliğindeki bir Hair (film) bize kendimizla line getirmiş. grup aristokrat atlının görün ilgili pekçok şeyi anlatır. KülM. Weller'in yazdığı basit te tüsü, sadece yetişmişlerin izletürümüzün, farklılaşan bir gru mel öykü, askere çağrümış bi yici kitlesinin anlamlı, edilgin bun hiçbir zaman bir Kızıl Tu rinin dört N«w York'lu hippi gülümsemesine yol açar. Clau gay olmasma izin varmeyerek, tarafmdan karşıkültürcü görüş de'un orduya girişinin bir bö her tüi'lü değişimi ve hareketi lerle eğitilişini ya da donatıhlümünde sunulan «Black Boys/ nasıl emilmeye uğrattığını anşıru anlatır. Claude (J. Sava White Boys» şarkısı kendi teh latır. Mitlerimizin karşı mitlege) uzun saçhların protestoya, likeli zencibeyaz birlikteliği ri asimile etmeye yeter dereceaşkla ve uyuşturucuyla tamşVe sapkınlık karışımıyla ne de canlı ve esnek olduklarını, tırdığı, Normal Amerrka'yı şe içinde dalga geçer. Danslaryine de ulusal kimliğimizin tetemsil eden Oklahomalı çiftlik da, T. Tharp'm açısal koreogmel doğrultusundan sapmadıkyanaşmasıdır. Hippilerden Ber rafisi değişme mesajının kaslarım söyler. Ve Ğs, media sager (T. Williams) müthiş ve lardan oluşma metaforu der natlarımn dönüştürücü yapılakavrayıcı gülümsemssî ile in sanki, ve hareketli genç vücutrı ve yeniden doğuran yarasanları sarsalayarak, uyuşuk ların, kabile dansı yapan genç tıcıları ile, değişimle uğraşma bekleyişlerinden sıyıran birisi. ruhlarrn şölenini sergiler. tfsürecinde ne kadar önem taşıdir. Hud (D. Wright) protestoyuşturucu ve içkilerle ilgili bö dıklarını gösterir. Hair yenilgiya siyahlarm katılımını temsil lümler evcilleşerek korunmuş ye ugramış bir davanm nostaleder, Woof ise yeni özgürlük olsa da, Claude'un yolculuğu jik bir hatırası değildir; bizim anlayışındaki cinsel çiftdeğerli sonuçta aile, evlilik ve aşkla ilherdaim gençlik dolu oluşumu liğin sarışm örneğidir. Sevimli gili modası geçmiş değerlerin zun, herşeyi onarıcı masumluJeannis (A. Golden) de bebeğigerçeküstücü bir tarzda stilıze ğumuzun, her şeyin olabilecsği nin ne renk olacağını bile tak edilerek, yeniden uyandırıhşı ne inancımızın coşkulu bir kutı' mayan mükemmel bir çiçek ço olur. laması, bir şölenidir. cuğudur. Sheila (B. d'Angelo) Hair (film) de bir askere (Media & Methods'dan) Claude'a alışılmış anlamdaki çağn kâğıdmm yanışı gösteriÇevirsn: Yankı YAZGAN Türkiye de 9 kitapçılık G EÇEN hafta Etap üte koruyor. Okur ssyısının çoğalmasını engeleyen birçok etmelmue TUYAP'ın düzenmn katkısını da düşünmek zolediği kitap fuan Turrundayız. «Lüks» olmanın yanıkive'de kitapçılığın durumu hakkmda bir şeyler dü sıra «tehlikeU» de görülüyor. kısıtlanmış şünme gereğini yeniden günde Çeşitli vasaklarla olmaktan başka, sokakta elinme getirdi. Yayıncüıkla üışkili herkesin bildiği gibi Türkiye'de de kitapla giden bir kişi hekitap satışı her düzeyinde ak men bir «şüpheli şahıs» yerme sayan bir garip sorundur. Ba konabiliyor; komşular, bir kiyi bir türlü, dağıtımcı bir tür şi hakkmda «evinde cok kitap lü, kısacası yayına hazırlan var» diye fısıldaşabiliyor. Gene de kitap iuarı açıls mış kitabın üretilmesinden alıcısına ulaşmasma kadar uza kaldığı sürece zçüıden bir insan seli akıp durdu. Gelenlerin yan yolun her basamağı bir çoğu liseli öğrencilerdi. Bir başka türlü aksar. «stand» kiralayan bütün yayjnDünyamn hıçbır yerinde va evleri kendilerini de şaşırtan satışlar yaptılar. Oysa. alıcı kayıncılık büyük kârlar vaad tılımı bakımından doyurucu eden bir alan sayılmaz. Elınde olan fuar satıcı katıhmı basermayesi olan ve bununla sa dece para kazanmayı düşünen kınundan hiç parlak değüdi. bir kişi, herhalde en son ya Çeşitli nedenlerle, önemli ydymcıhk alanında yatırıma kal yınevlerinin çoğu katılmamıştı. Kitap fuan Türkiye için bir kışır. Bir başka türden sevgi yenilikti. Satış oluyor diye bugerektiren bir iştir yayuncıük ve hâlâ bütün dünvada tam nun da fazla üstüne gidüırse olarak kapitalistlesememiştir; tavsayabüir. Aynca, böyle gi«artizanaL denebüecek özellik rişimler bir tıkanıklıgı aşmıleri bugün bile ağır basar. Bu yor, yanmdan dolaşıyor. Bir na rağmen, okur kitlesinin ülkede kitap satılacaksa, kisağlam bir yapılaşma gösterdi tapçı dükkânlarmda satılmasıği Batı toplumlarmda büyük dır normal olam. Bizim başlıyayınevleri kurulabilmîş, ya ca sıkmtımız ise kitapçüarda yın hayatında önemli ölçüde yeterince satış olmaması. Bu fuar gibi başka olavlar da dü«istikrar» Eörülmüstür. şünebiliriz. örnegin İstanTürkiye'de durum böyle debul'da en çok kitap satılan ğil. Başlıca nedeni satışların dUşüklüğU. Okur yazar nütus yerler arasında vapur iskeleleartışı istatistiklerde gözlemle ri gibi geçit yerleri vardır. İsrdyor, ama kitap piyasasında tanbul'da oldugu sAbi başka bu artışm fazla etkisi duyulmu şehirlerde de kitap sergUeri, sergüer yor. Demek ki okulda çidip yani sokağa açılmış okumayı öğrenmek kitap oku çok satış yapardı. Ayrıca, siru olmaya yetmiyor Okuma nema ve tiyatro gibi kültür «ihtlyacı» hâlâ az sayıda ınsa mekanlan da avnı zamantla çok kitap satılan yerlerdir. nın ayncalığı olma özelliğinl tnsanlann konfeksiyoncuda ne kadar sere serpe dolaşma ihtiyaçlan varsa, kitapçı da aslmda böyledir. Aklında belli bir kitap olan, onu bulduğu anda işi biten bir müşteri tipi vardır elbette. Ama çoğu zaman kitap ahcısı bir dükkânda rahatça gezinmeyi, rallara bakmayı sever. O ana kadar varlığmdan haberli olmadığı kitaplar ilgisini çekebilir. Bazı kitapları biraz karıştırmast gerekebilir. Bütün bunlan yaparken tezgâh başında kendisini dik dik süzen bir adamuı varlığı son derece can sıkıeıdır. Oysa çoğu kitapçı, içlerinden gerçekten öyle düşünüyorlar mi bilmiyorum ama, müşteriye potansiyel bir hırsız gözüyle baktıklan izlenimini ve reoek biçimde davranıyor. Buna karşılık, şimdiye kadar başanlı kitapçı olduğunu bildiğimiz kim varsa, müşterisiyle kişisel ve insanca ilişki kurmayı başardığı için başanlı. Özellikle kültürel hayatın kısıtlı oldugu taşra sehir ve kasabalarmda bir kitapçı dükkânımn okumayı seven kişilere çeşitli kültürel ihtiyaçlarım giderebilecekleri bir yer olarak kendini sunması, ticaıt başannm da başlangıcıdır sanıyorum. Kitabın yamsıra yalnız kırtasiye değil plak ve kaset gibi şeyler bulundurmak, sırasuıda poster, reprodüksiyon satmak v.b. düşünülebiür. Kitapçıların «sevünlileşmesi», Tür kiye'deki yaym tıkamklığmı açacak tek çare elbette değildir, ama hiç degüse bir dizi çareden bir tanesi olabilir KİM KİME DUMDUMA varolan gerceklıgî yonsıtmıyor Behic AK x\ Heps» soyut ve hoyattan Tablolarımz, bur juva ianat anlayışı kokuqor kopuk... bir :>anatarw aorevi ışlemel? olmau \ ]'En a2ir»dan bir demokrat o\arqk, iıbu sacmalifclar qerine,dedıklerimi ! y ' V "* bir kaVkıdıf İlginc bir demofcrası ontautşı / Gelenek kavramını düşünmek G elenek denilince, geçmişte nesnel olarak varolan bir eğilim, bir değerler sıs teml anlaşüır. Belli bir zamanda oluşmuştur bu «geleneto; sorun, onunla daha sonraki dönem arasında bir bağ kurmaktur. Ne var ki, dünyamn çeşitli ülkelerinde «gelenek» ya da «geleneğe dayanmak» ne zaman önemli bir tartışma konusu haline gelse, orada geçmişte bir kopukluk yaşandığı görülür. Bulunan çözümler, «geleneksellik» örneklert Ustüne düşündüğümüzde, çoğu kez geleneğin nesnel bir biçımde geçmişten bugüne uzanan bir köprü değil, öznel bir biçimde bugünden geçmişe uzatüan bir köprü olduğunu görurUz. Zamanın insan bilinci tarafından kavramlması biçiminden ileri gelen bir durumdur bu. Tarih gerçekten olmuş bitmiş olaylardan mey dana gelir, bu anlamda nesneldir. Ama insanlann bu olaylara bakması ve onları anlamlandırması, dönemden döneme değişir. Dolayısıyla her dönemin geçmişe yaklaşımı ve geçmişten seçip ayıkladığı, «gelenek» olarak benimsedip şey farklıdır ve dönemin ihtiyaçlarına göre değişir. örneğin tarihimizin bir döneminde Namık Kemal geçmişte savaşkan bir kahramanlık geleneği anyordu. Çünkü yıkılmaya yüz tutmuş Osmanlı imparatorluğunu diriltacek bir güç bulmak istiyordu. Boına karşılık Yahya Kemal gibi bîr şairin geçmişte aradığı, görece çok daha sivil bir uygarlık ve kültürel yaratıcıhktı; savaşa değil, belli btr kültür içinde gündelik yaşamaya biçim veren bir gelenek anvordu. Onunla kendisi arasında bağlantı kur istiyordu. Tarih, hayat, şüphesiz hep değişir. Ancak değişimin görece yavaş ya da hızlı oldugu dönemler vardır. Gelenek kavramı bu değişimin hızlandığı dönemlerde insanların karşısına bir sorun olarak dikilir. Yaşanan günle geçmiş ara sında gözle görülür bir ayrımın nulunmadığı dönemlerde ise böyle bir sorun yoKtur. Hızlı değişimler, yarattıklan çeşitli karmaşık sarsın tıların yamsıra msanlann kendilerini tanımaya ve tanımlamaya alışık olduklan «kimlik» konusunda da bunalımlara yol açarlar. «Gelenek» bu durumda bir kesim insanın ciddi bir ihtiyaç duyduğu kurtarıcı bir formül özellıği kaza nır. Sarsılan kimlik, geçmiş kadar köklü bir kavramla takviye edilmek istenir. G3lgelelim, böyle bir durumda insanların sahip çıkmak ıstedikleri geleneğin niteliği de tartışmaya açıktır. Dolayısıyla geleneğin ne oldugu tartışması, geleceğin değiştirilmesine de ilişkin olarak, geçmişin bugüne göre yeniden kurulması kavgasuıa döner. Toplumda ne kadar farklı eğilim varsa o kadar farklı geçmiş ve gelenek yorumu türer. Bütün bunlar tarîhin nesnel olmadığı anlamına galmez elbette. Ama bizlerin bu nesnel tanhe karşı yeterince nesnel kalmamızm bir hayli güç olduğunu gösterir. Bu güçlük henüz «teorik» düzeyde de gerçekten çözülmüş değil. Yetersizltği başından belirtilmssi gereken bir formülasyon çabasıyla, belki şu kadar söylenebilir: «Gelenek» olarak saptanmış bir akışm gerçekten nesnel bir temeli olup olmadığı, varolan durumda sahioi bir canlıhk kazanıp kazanamadığuıa göre sınanabilir. mak YAPIMEVİ GALERILER Wyukonuro.lulusanalc.si P f ADNAN COKfR Ev/Dekorasyon'un ALTIN « İ E T RESİM VARIŞMASI SERÖSf 215 ARAUK1982 3 Altın Palet ÖdüUü sanatçısı 10 Başan Ödülü sanatçısı 45 46 71 ırma Resim Sergisi KurtuluşCad.191B Sinemköy/İst. Tfel.404783 G taıunmi} ressamlarımızdan, Bağdat Cad.No: 256 t e l : 58fl7,&8 130aralık LİKARTLARI Yeni Yaymlar, Ankara cad.11 Cağaloğkıİst Tel: 26 23 K) EBRİK İFSAKtomof BiLOI P.K.272 Beyoğlu KJJRSy FOTOGRAF 1P jH C Ü M A U 1 SanatGaJhisi MAÇKA SANAT GALERlSİ İFSAKŞIŞHANETOKUŞU RWİŞ AVİZE ÛSTÜ şlşhan» Eyama<J.3ifst" Tel: 40 80 23 30aralık 25 kasım RESİM SERGİSİ mübin orhon KAYİHAN KESKfNOK 12OAraük R**lmS*rglt| Tf$VlKİyECAD.MoBtNİŞANIAŞMSTANBUt ^ TM.47S74J $ENOLYOROZUU RESİM SERGİSİ 223Aıahk .URART. SASKT GALERİ3H Demeffesd RESİM SER6İ5İ 115 aralık 1982 acjlış kokteyii lAralık 198217.0019.00 Taksim Sanat Galerisi