19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
r Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER k'anı sayın Prof. Dr. tlhan Kerse'yo de yazmıştım. Ondan çok nazik bir yanıt aldımsa da, Rektörün tutumu dolayısiyle büyuk üzüntü dııydum ve böyle bir insanın başmda bulunduğu üniversiteye gitmedim. Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU Rahmetü ilk eşime o sırada miras kalan bir arsayı satıp onun parası i!e Londra'ya gittim. Orada büyükelçimiz sayın Zeki KuIikeli olan ortam. aydmlann boşlukta kal neralp (Kendisini 1962 yılında tsviçre'nin ve enstitulerl ile kısa zamanda donatılmış Bern Üniversitesi'nde vertniş olduğum bir dığı ortamdır. Uygulayıcılar ve yöneticiler olarak kendilerinden beklenen düzeye ulaş yalnız bugünü veya önümüzdeki yedise konferans dolayısiyle tanıyordum; o tarihsınlar, çağdaş bilim yolunda ilerlemeye baş kiz yıh değil, ülkenin 20 • 30 yıllık gelece te Türkiye'nin İsviçre buyükelçisiydi ve lasınlar. konferansımı dinlemek inceliğirıde bulunğini de hasaba katmalıdırlar. Gerçek yöneİkinci üzüntümüzun nedeni, guya «kad ticilik demek, gelecekteki olasılıklan he muştu), sayın Dr. Zeki ve genç dostum ro ayarlaması. sonucunda, birçok genç biYılmaz Tuzcular'm beni Londra havaalasaplamak demektir. lim adammın üniversite dışında bırakılmamnda karşılayarak hemen o gün hastahasıdır. Boğaziçi Üniversitesi'nde yardımcı Üniversiteler yalnız yuksek öğrenim doçent sayın Gündüz Vassaf, Cumhuriyet' ve araştırma merkezleri değil, gerek öğre neyo kadar götürüp yatırmak suretiyle gö9 terdikleri insanhğı ve o sırada Londra'da in 20 kasım 1982 tarihli sayısında «İhsan tim üyeleriyle yöneticiler, gerekse bunlarla tedavi gören rahmetli Doğan Nadi için oDoğramacı'ya Açık Mektup» başhklı bir öğrenriler arasında kurulan sevgi ve say?ı raya geimiş bulunan Cumhuriyet başyaza yazı yayınladı ve bunda hem «YÖK sisteyuvajarıdır. Aynı zamanda duşünce ve bimi»ni, hem de Doğramacı'nın uygulamasılim özgürlüğünü her şeyin üstünds tutan n dostum Nadir Nadi'nin ve o tarihte Lond nı eleştirerek: «Sayın Prof. Dogramacı isinsanların yuvasıdır ve böyle olmalıdır. ra'da bulunan doğerii arkadaşım Prof. Bah tifa etmelisiniz» dedi. Genç arkadaşımiz, Bunlar olmayınca, üniversite olmaz ve böv ri Sovcı'nm koşup hastahaneye hatır sormaya gelmelerini ömrüm oldukça unutpolitikaya angaje olan kişilerin bizim ülle kurumlar bilimsel saygmlığını yitirir. Ü mayacaçım. kemizde kolay kolay istifa etmiyecegint. zaman da üniversitelere el ve dil uzatan en son örnekleriyle pek iyi bilir. Bilir ama kimi politikacılara bir diyeceğimiz bulunHastanede bir hafta yattım. Sol kol kehaksızlıklara başkaldıran duyuncu (vicdamaz. miğimin birkaç yerinden ve kemik iliğinnı) ona böyle yazdırmıg. ••• den parçalar alıp biopsiye yolladılar ve bütün öteki kemiklerin içorganlannı muaye«Dogramacı, genç bilim adamlannı iki Şimdi Sayın Dogramacı ile ilgili bir satırlık bir yazı ile üniversite dışında bıanımı aktarayım: 1969 yılında sol kolum neden geçirdîler. Kanserden «sabıka»sı olanlara böyle yaparlarmış. rakma yetkisini kimden alıyor?» diye soda başlayan ağn üzerine kolun röntgenini ranlar da var gazete sütunlarında. Ben alan rahmetü dostum doktor Tarıh Temel Neyseki korktuğumuz çıkmadı. söyleyeyim: Dogramacı. yukanda söylediherhalde kanserden ktışkulanarak benı, Bu olay, ruhunda insanlık taşıyan kiğim ve Anayasa oylaması ile halkın büRadyolojî Kürsüsü Başkanı. değerli bilim çiler ve İngiliz hekimleri ile bu ruhu taşıyuk çoğunluğunca onaylanan 12 Eylül'ün adamı Prof. Tevfih Berkmaria, yolladı. mayanları ayırdeden bir röntgen filmi gifelsefesinden alıyor bu yetkiyi. Bu felseBerkman beni 1960 baharında, sırtımdaa bi hic silinmedi belleğimdî?n. feyi üniversitede uygulayacak bir İhsan ameliyatla alınan ve birbuçuk ay sonra ay Özerk üniversiteler kalktı, hepsi YÖK'a Doğramacı bulunmasaydı, başka doğramanı yerde yeniden beliren habis bir deri tıi bağlandı. Ne yazık ki, bu durum üniversiçılar bulunurdu. Şu halde uyanlanmız, bu möründen ışın tedavisiyle kurtarmıştı. Ken telerimizin özerkliğine layık olmayan ve felsefenin değiştirilmesi yönünde değil, uydisine sonsuz minnet ve güvenim vardı. avukathk yazıhanelerine veya özei migulanmasında haksızhklar, yanl hukuka, Röntgen filmini inceleyip beni de muaye marhk bürolanna, ya da hasta muayeneha ahlaka, insafa ve adalete, kısacası insanne ettikten sonra: «Biyopsi yaptırsanız iyi nelerine, üniversitelerdekl kürsülerinden hğa aykırı yöntemler kullanılmaması yöolur* dedi. O tarihte Hacettepe Üniversite daha çok bağlı olan ve vakit ayıran pronünde olmalıdır. Çünkü sistemi koyanlar si'nin hastanesi Türkiye'nin araç ve ge fesörlerimiz yüzünden oldu. Eskj yıllarda ve bunun yasal temelini hazırlayanlar, uvreç yönünden en modenı hastanesiydi. bu tehlikeyi srörerek az mı yazı yazdık bu gulayıcılann icraatmdaki aynntılara inoRektörü Prof. Dr. İhsan Doğramacı'ya bir sütunlarda. Aldıran olmadı. mezler ve bunlardan her birini ayrı ayn mektup yazıp hastahk durumumu anlatBöyle olmakla birlikte ben özerk ünidenetîeyemezler. tım. Ankara'ya gelmek istediğimi, kol ke versitede yetişmiş ve akademik kariyerin Sayın Cumhurbaşkam ,son konuşmalamiğinıin biyopsisinin Hacettepe hastanesin her aşamasını o ortanıda yaşamış, özerk nnda sık sık ülkede huzur ve kardeşlik or de yapılması için yardımını rica ettim. îstaa hukuk fakültesinin dekanhğını yapmış bir tammın kurulmasmdan söz ed8rek, yurtbul Hukuk Fakültesi'nde iki kez dekanlık biljm adamı olarak, bugünkü YÖK sistetaşlan insanlık doğrultusunda uyarmaktayaptruş, otuz beş yıllık bir öğretim üyesi mine kökünden karşıyım. Durumu değiştir dır. YÖK icraatçıları da bu uyanlardan idim, o tarihte. Bir öğretim üyesinin böy mek için elimden birşey gelmivor ama, paylannı almahdırlar. Bir yanda öğretim le tehlikeli bir durum karşısmda kaldığını gönlüm, son yolculuğuma bu üniversitenin üyeliği kadrolarmda «boşluklar> bulundu' öğrenecek olan Doğramacı'nın benimle he holünden baçlamayı istemiyor Bu neden!e ğunu vurgularken, öte yanda kendileriıü men ilgileneceğini sanıyordum. llgîlen yakınlarıma şunu vasiyet ettim: «Lütfen bilime adamış genç öğretim yardımcılanmek şöyle dursun. sayın rektör Dograma beni, hiçbir yere yollamadan, Kadıköy'deki nı, haklı bir sebep göstermeksizin, kapı dıcı, hiç değilse insan olarak, «geçmiş olsun» camiden yolcu ediniz son durağıtna.» şarı etmemelidirler. Bir ülkede en acı, acı diye bir yanıt bile vermedi mektubunT». Elimden baçka ne gelebilir, YÖK'ü proolduğu kadar da gelecek bakımmdan tehHacettepe Tıp Fakültesi'nln o zamanki de testo etmek içinl 28 KASIM 1982 on haftalarda hemen bütün gazetelerde sık sık adı geçenlerden biri de, YÖK Başkanı sayın Ihsan Doğramacı oldu ve bu gidişle daha da olacak. Geçen akşam TV'de de dinledim kendlsinl. Üniversitelerdeki düzenlemrelerden söz edlyordu. Nasıl kl bir süre önce eşyadakl fiyat prtışlannın adı kamuoyuna «fiyat ayarlaması» biçiminde sunuluyor idiyse, şimdi de türlü üniversitelerimizdeki bilim adajnı kıyımına «kadro düzenlemesi» deniiiyor. Bu düzenleme i!e üniversitelerimiz «düzane girecek»miş. Ters yönden bakılınca, bu demektlr ki. üniversitelerimizdeki düzen•sizliklere neden olan kişiler, bir doğrama uygulamasıyla, bu yuksek öğretim kurumîan dışmda bırakılan genç bilim adamlarıdır; ama gazetelerde okuduğumuza göre. kendilerine böyle denilmiyor, iki üç satırhk resmi bir yazı ile «kadro dıgı kaldıklan» bildiriliyormuş. Bu da demektir ki. üniversite öğretim üyelerinin bugunkü Türkiye'de hiçbir güvencesl yoktur. Güvence olmayan yerde ise bilim üretilemez. Oysa resmi olan ve olmayan ağız ve kalemlerde, üniversitelerin «birer bilim ocagn» olduğundan söz edilryor. Dogramacı'nın TV'deki konuşrnasında da hep böyle 6öylendl **• S YÖK Baskanı ve Bir Anı Yakışır Haspaya..* azıya baçlarken düşündüm: Şimdi ben UPF desem okur anlar mı? Nedlr UPF? Uluslararası Para Fonu'nun ilk harfleri, kısaltılmış adı. Ama IMF dersem günlük gazeteleri iyi kötü izleyen herkes bu harflerin ne anlama geldiğini bilir. Hem de IMF'yi «ayemef» diye İngllizcesiyle söyllyerek... Çağımızda bir örümcek agı gibi dünyayı »aran sımr ötesi örgütleri hem bellenıek, hem söylemek; zorlaştı; her bir örgütün uzunboylu adınm İlk harflerlni yanyana getirip zamandan ve yerden yararlanmak. yöntemi benlmsendi. Ne var kl bir kargaşa sürüyor. Avrupa Ekonomîk Topluluğu'nu Türkçe'sindeki admın kısaltılmışıyla AET diye blliyoruz. IMF, OECD, NATO, TLO, GATT ve benzerlerini de îngilizce adlarmdan kısaltarak belliyoruz. ICFTU da öyle... Kimse bu kısaltılmış adı «tcefeteu» diye okumuyor; «aysieftiyu» diye söylemiyene biraz tepeden bakılıyor: Ne cahil adam!.. Nedir bu «AYSİEFTÎYU»?.. «Hluslararası özgür tşçi Sendikaları Konfe' derasyonu»nun kısaltılmışı... Ne o? Yine kanşık mı geldi? Gelir kuşkusuz. Çünkü bu işler hem karmaşık; hem kanşıK. • ICFTU, bizim Türkİş'in de üyesl bulunduğu «enternasyonal» büyük bir işçl örgütüdür. Tutucu bir niteliği vardır; ama bu tutuculuk Batı ölçülerine göredir; yoksa Türkiye'dekl işçi siyasasına ve emek düzenine oranla ICFTU çok ilerde ve demokratik kalır. Bu nedenle ICFTU ile TürkIş arasında bir sorun doğmuştur. Türkîş Genel Sekreterl Sadık Şide, 12 Eylül'den sonra kurulan Ulusu Hükümetinde Bakandır. Bu çelişkinin yarattığı «sancılaru» son günlerde mesleğinde bir aşama sayılacak kadar güzel yazılar yazan Teoman Erel'den aktararak özetliyeyim: «Şide'nin hrm Sosyal Güvpnlik BakanhjŞrı hem de Türktş Genel Sekreterliği görevini birlikte yürütmesl, iki yıldan beri büyük sancılar yaratmıştır. özellikle Avrupalı sendikacılar bu durumu "çok kötü bir foto&raf" sayıyorlardı. Deınokrasiye ara verilen bir Ülkede askeri yönetim tarafından oluşturıılan bir hükümette hir sendtka önderinin görev ve sorumluluk alrnasını Batılı sendikacılar özellikle görünüş açısmdan içlerine sindireınlyorlardı. ÎCFTIJ bu gerekçeyle Türkİş üyeliğini askıya almıştı.» • Pekl, sonra ne oldu? Başlangıçta Sadık Şide, ICFTU'nun karanm göyle değerlendirmiştl: « Alınan karar değerlendlrmeye bile değmez.» Ama ağır bastı ICFTU... Ve Sadık Şide, kimilerine göre rızasıyla, kimilerine göre kendisine duyurulmadan, Türkİş Genel Sekreterliğinden «izinli» sayıldı. • Nasıl bir yorum yapılabilir bu noktada? Zehlr zemberek bir yazı mı döşenmeli: Türkİş, enternasyonal bir proletarya örgütünden aldığı talimat üzerine nıilli hükümetin bir Bakanmı dışlamıştır. Genel Sckreterinin Ulusu Hükümetinde Rakan olarak görev yapması, Türktş için hir şatbe midir? Yabancı proletarya örgütünden gelen emirle Türkİş yönetimi bu i§i nasıl yapar? • Hayır, ben böyle yazmıyorum. Ama Türkîş yöneticilerinin beylnleriyle ve yürekleriyle hesaplaşmalarını lstiyorum; Nasrettln Hoca'nın ünlü fıkrasıru anımsatarak: Hoca camide vaaz veriyor; kadınlarm boyanmasmm ne büyük günah olduğunu anlatıyormuş. Cemaatten birisi parmağını kaldırmış: Ama hoca senin hanım da boyanıyor. Hoca hemen yanıtlamış: Yakıgır haspaya... Y Ben burada üniversite knruluşlanna bugün egemen olan sistemden söz edecek değilim. Bu yuksek öğrenim kunımları. tıp kı ortaokul ve liseler gibi tek tip ve tek örnek bir temele oturtuluyor ve sanıhyor kj üniversitelerimiz bu sistemle gelişip olgunlaşacak. Bakıyorum herkes sayın Prof. Doğramacı'ya yükleniyor. Oysa Doğramacı 12 Eylül 1930 felsefesinin yapıcısı, yaratıcısı değil, sadece bir uygulayıcısıdır. Tıpkı sayın Prof. Aldıkaçtı'nın, Anayasamn özd konusunda bir «yapıcı» değil, bir «uygulayıcı» olması gibi. Anayasa tasan halindeyken son da.kikaya kadar bezginliğe düşmsden, öteki birçok yazarlar gibi, uyan görevimizi yaptık. Şimdi YÖK konusunda sistem ve uyçulama bakımmdan ne söylesek yine gözönüne alınmayacak ve halkın dediği gibi «İmam bildiğini okuyacak.» Bizim üzüntümüz iki noktada odaklaşıyor: Birincisi, üniversitelerimizin, ilerlemiş Batı ülkelerinde oiduğu gibi birer inceleme ve araştırma kurumu olma dogrultusunda deği^, bu gidişle, birer «yuksek okuN doğrultusunda yönlendirilmekte olmasıdır. Çok içten dilivorum ki, bîz aldan mış olalım ve üniversitelerimiz, en başta çağdaş kitaplıklan, bilimsel laboratuarlan OKTAY AKBAL İfAYlR vı "Çocuklann Gurbet.., GÜNEŞ KALKINMANIN BEDELİ.. Çetln Altan, 25 kasım gltalü yazısmda zamlara değinirken «Akaryatat zamlannın, araba sayısında bir azaltna yapıp yapamadığuu ve bir de lokantaların eskisi kadar dolup dolmadığım Izleyinlz. Pek bir değişiklik görmeyeceksiniz...» diyor ve ckliyor: «Fiyat artışlan, şitndilik değlşmez gelirlileri sıkıştınnaktadır.» Altan, yapılması gsrekenler konusuna değinerek yazısını şöyle sonluyor: «Yaşam pahalannuşsa, daha ncuz olan yere gider; beş kişilik bir aileyi Wr kişi çeçindfriyorsak, aynı aileyi üç kişl geçindirmeğe başlari2, olup biter.. "Hanl nerede İş' de diyemeyiz, elcktvik çillk gibi, su tesisatçıhğı gibi özel bir hünerlntz varsa, 1? de her zaman vardır. "Ben her îşl yaparım' döneml, bir daba açümamak üzere kapanmaktadır. Bu toplumdaki gelişmeyi göstermektedir. Liberal diizenlerde de kalkınmanm bedell, bizim sandığımızdan daha büyfiktür.» TERCÜMAN ENFLASYONUN TARİFİ... Ahmet Kabakh, 25 kasım gttnlü yazısında «Bundan böyle Ronnlacak her kuruş zammın, lnsanlan yaşamayan bir ülkede alınan kararlara benzeyeceğini» belirtiyor va ekliyor: «MiIIetin kesesi gibi ruh haliyle de alay etmek olacaktır.» Yazısında KÎT'lerin varoluşunun enflasyonun ta kendisi olduğuou da bildiren Kabaîdı şöyle diyor: «Faklrlik bir günde icad edllmedi, tath bir cümledir. Ama KtTlerle sarmaşdolaş bir tnallyenin görevl de, orta sınıfı günden güne eriterek, dünden bugüne mllyonlarca faklr türetnıek olmasa gereklr. Sözün kısası, KtTierin buglinkü durumları İle bizzat varoluşları, enflasyonun kendisidir ve en sağlam tarifidir.» MİLLİYET fŞİN HATALI YANI... Mehmet Barlas, 23 kasım gUnlü yazısmda «bu akaryakıt zammının kaçınılmaz» olduğunu belirtiyor ve «SonuçUrına daha kolay katlanmak İçin, ihracaat seferberliğine ara vermemellylz» uiyor. Son zammın, alıştıgımız sürecln hafif dışında olduğunu da belirten Barlas çöyle ekliyor. «Dış plyasalarda Amerlkan dolan, aylardır tanık olnnan bir yübsellşin Içindeydl. Yanl, petrole TDrklye'nüı ödediği para glderek artıyordu. Bunun sonucu, Akaryakıt Istlkrar Fonu diye bütnen para havuzundakl eksik büyünıekteydi. Eğer petrole zam birkaç ay Once yapılsaydı, oranı daha az olurdu. Bugün yeniden zam yapılmak gerektlği anda İse hissetmezdik blle. Oysa, mallyetln artışı aylarca sadece sadece gözlenmiş ve büyük oranb zarn gelip çatmıştır. Bn Işin hatalı yanıdır.» Almanya'nın Dormagen kentlnden, Ergun Dalkılıç'tan bir şiir size, •Nedir ki onyedi yıl dışarıda olmak? V« devamlı çahşmak Dört vardiya üzerinden Bir de eh iş on yüdır takside Bu muydu kapasitemiz? Gözlerim zayıfladı, belim ihanet etti Çoğumuz doktor görmemiştih orada Tanıdıh butün doktorları burada Kimimiz gözünden Kimimtz kolundan Kimimiz mide ve dğerinden Kimimiz akhndan oldu. Ülkemizden kimse *ormadı halimizi Basın son yıllarda ele aldı bizi Psikolojik etkileri Laikliği çiğnemeler Çağdışı Kuran kursları Bastırdı Ulkemizi. Bunlar bize O'nun gençliğinde Onarümaz yaralar açtı Çocuklarımız Türk mü, Alman mı? Ana dilleri hangisi hilemedüer Bir dil daha kattık Arapça. Taze beyinler üç kültür arasında kaldı Şaşırdılar, şaşırdılar Okullarda başarı oranı svhra indi Ülkemizden kimse arayıp sormadı bizi Basın son yıllarda ele aldı bizi. Yalnızca gönderin, gönderin, döviz gönderin dediler Kimimizin dövizi orada, mezarı burada kaldı. Simdi gidin diyorlar gidin, istemiyoruz sizi Tamam gidelim. Alman kardeşim, gidelim Benliğimizi, kültürümüzü kaybetmiş olarak gidelim Yeniden benliğimize öz kültürümüze kavuşmak için Ey oradakiler biz geliyoruzl Anlayışla karşılayınız bizi» Ne desek, ne yazsak on yedi yıl Dormagen kentinde konuk • ışçı olarak çalışan emekçi Ergun Dalkılıç'tan daha iyi belirtemeyiz Almanya'daki insan larımızın durumunu... Bir zamanlar törenlerle kar şılanan, ağırlanan, onurlu birer konuk sayılan Türk işçileri şimdi Almanya'dan atılmak tsteniyor. tnsanlarımız horlanıyor. dövüluyor, hakaretlere uğruyor Oysa bu insanlar vıllarca Alman endüstrtsinl yüceltmek için kan ter içinde çırpındılar. Şimdi ise!. Yıllardır Almanya'da çalışan başka bir şair işçl Necdet Göl şöyle yazıyon 'Bosa Ceçen Zaman' kitabında: «Ahırdan bozma bir evde Üç çocuğum vg karım Ben fabriha işçisi Almanya'da yoşanm Almanya Hayal ülkesidir sizlere Bana Dert Almanya'da öğrettiler Insanı sevmemeyi Hayıra evet demeyı Patron emredinceye kadar Ölmemeyi.* Necdet Göl'un dediği gibi «Gei dediler geldi Ahmet efendU Ama şimdi 'git' diyorlar. Ama 'Ahmet efendi buradadır Köyüne dönemez Herşey eskisi gibi olur ama Kıçt alışmış bir kere Pantol çıkarıp Ahmet efendi Çakşır giyemez.' Yine başka bir lşçi şair. Murtaza Vural 'Terimle Suladım Hollanda Lâlelerini' kitabında şöyle yazmış: 'Babasının adı Satılmış onastnın Hasret Çocuklarının admı koydular, Gurbet.* El kapılarmda yıkılmaz yoksulluktan şu dizelerle söz ediyor Murtaza Vural: «Bu nehir Ren nehridir Kıyılannda dizi dizi Tuğla fabrikaları Bu fabrihalarda Türkiyeîi turist işçiler Sendikasız sigortasız doysun diye çocuklarının harnı Gülsün diye hayat Kars'tan Kağızman'dan Kırsehir'den Kaman'dan Kopup gelmişler Gün düzünde kan ter içinde Gecesinde nemli bir pansiyon odasında ömür tüketirler Tavşanm kaçtığı gibi Kaçarlar polisten Yüarlar muhbirden * Murtaza Vural 'Yasamı ben dölledim, sen istediğin kadar sömürmüş, semirmiş ol, gelecek bizim' diyor tüm yabancı ülkelerde çalışanlar adına... «Kanh koca bir ırmağım Tersine çeviremezsiniz beni Bildiğim yb'nde akacağım Alıp sulanma emek qemir,ini Korsansız bir denize ulaşacağım Tarihtir benim adım.» HÜRRtYET PATAVATSIZLIK... Oktay Ekşi, 24 kasım günlü yazısmda son zamlara değinirken, Maliye Bakanı Kafaoğlu'na da çatıyor ve «Bn zanıları zam saymayan buna mukabil memurların, emeklilerin maaş göetergelerinde bir nıilimlik kımıldama ihtfma11 karşısında kıyametleri koparan bir Maliye Bakam'mn ayaklan yere basıyor mu, basrmyor mu merab etmeye değer doğnısu» diyor. Tanıştıgı diplomatlardan bazılarına bakıp pek derinden bir hayretle, bir zamanlar «Acaba bu zevatı dipiomasi mcslegine kabul etmeden önce bir de patavatsızlık imtibanından mı geçlrlyorlar?» dediğini de belirten EHtşi şöyle diyor: «Galiba Mallye Bakanhğı makamına oturmak için de buna benzer bir gizli şart var. Ancak bu «vatandaşın sıkıntısma çarc bnlmak bir yana l'pi göstermeme ve hatta mümkünse alay etme» şartı olsa gerek' Neyse ki, bu açıdan Saym Adnan Başer Kafaoğlu, selefi Saym Kaya Erdem'i hlç aratmadı.» SON HAVADİS ANKARA'NİN HAVAS1 Abdullah Uraz, 23 kasım gUnlU yazısını zam konıısuna ajırmış ve «Ayıu otomaük şarteline bağlı zamlar var.» diyor. üraz soruyor. «Enflasyonu önlemcyo kararlıyız. Ancak, acaba bu zam ve yeni tarifeler enflasyonu önlüyor mu joksa arttırıyor mu?» Ankara'nın kirli havasını daha önce okuyucularına aktardığını da belirten Uraz şöyle diyor: «Bürobrasioin bu klrll havanın teslrl Ue olacak, pek de saglıklı kararlar almadıklan, aldırmadıklan anlaşıhyor.» «Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan» dedikleri gibi zammın zammı kovaladıgını da belirten Uraz yazısını Turgut Özal'm kulaklarını çm latarak şöyle bitıriyor; «Saym Ozal'ın kulaklan çınlasın. Buna göre de siyaset için soyunuıaya hazırlansm. Anayasa oylaması ile ckonomiyi ve siyaseti, seçiml birbîrine ka nştıranlar yanılıyor, hem çok yanüıyor.» GÜNAYDIN YAZIKTIR... Necatl Zlnclrkıran, 24 kasım günlü yazısında son zamlara değiniyor ve «zam Türk ekonomlslnl su sırada allakbullak edecektlr» diyor. Sanki herşey petrole, dolayısiyle dolara bağlıymış gibi zamların ardı arkası Kesilmeycceğini belirten Zinclrkıran, nltekim kurufasulyeye bile zam geldlğini de söylüyor ve «Benzin, mazot ve KSEyağım anladık, ama kunı fasfilye ve süt, dolarla mı satın aunıyor ki, petrol zanımmdan etkilensln?» diye soruyor. Bu olayın başıboş bir piyasa Brneğinin doğurduğu sonuç olduğunu da belirten Zıncirkıran yazısını şöyle bitiriyor: «Bu gidişle bütün maddelerin tlyatlarma zam yapüacağı asikar görülüyor. Önümüzdeki günler sam furyası günleridir. (..) Hükümet, bu furyaya seyirul kalamaz, kaltnamalıdır. Bir şeyler yapmahdır, Çünkü yaaktır bu millete.» Cumhuriyet Sahlbî: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adın.a NADİR NADİ Cene! Yayın Müdürü Müessese Müdürü Yazı işleri Müdürü HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR YAIÇIN DOĞAN HİKMET ÇETİNKAYA MEHMET MERCAN • Yazı İşleri Müdür Yardımcısı HaberMerkezi Müdürü Mizanpaj Yönetmeni • TEMSILCJLER • ANKARA :., • İZMİR : • ADANA : SERVİS ŞEFLERİ • istanbul HaberIeri:Selahattin GÜLER Dış H.ıberfer : Ergun BALCI Ekonomi: Osman ULAGAY Yurt Haberleri • Barbaros GENÇAK Kültür: Avdın EMEÇ . Magazin : Yalçın PEKŞEN Düzeltme ; Konur ERTOP Araştırma: ŞahinALPAY BÜROLAR * KonurSokak No. 24/4 Yenişehîr ANKARA Tel: 17 58 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 HalH Zlya Bulvan No: 65/3 İZMİR Tel: 254709131230 Atatürk Caddesl, T.H.K Işhanı Kat 2M3 ADANA Tel: 1455019731 Basan ve Yayan: CUMHURİYET Matbaacılıkve Gazetecilik T.A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41, CağaloğluİSTANBUI P.K.: 246 İstanbul, Tel: 20 97 03 (5hat) T A K V l M dış tasın... WASHİNGTON POST VVALESA'NIN GÜCÜ Polonya'da Dayanışma Uderi Walesa'nın hâlâ büyük bir güç olduğunu söyleyen Waşhington Post gazetesi. yönetimin serbest bırakılan lidere karşı şimdi do kuçük oyunlar peşinde olduğunu belirtiyor, . nın özeti şöyle: Yönetimin kilise yetUililerine gösterdiği bildirilen v e Walesa'ya ait «uygunsuz» resimler acizliğm bir göstergosidir. Burada korku içinde ki polisin güçlü bir muhalefet karşısında alacağı tipik bir tavrı görüyoruz. Walesa'nm kendi tanımladığı gibi, ipte nasıl yürüyeceği bır hay li merak uyandırıyor. Bundan sonrakl eylemleriyle Polonya ve Sovyet yetkililerinl kızdınp, üzerine sal dırmalarına yol açabiiir. Ancak relimln de aynı ip üzerinde yürümosi gerekiyor. Walesa'nın bırakıhtıa ; rcjimin uyguîadığı baskmın bir sınuı olduğunu gösterdl. Yönetim ülkedeki muhalefetin hâlâ canlı ol^uğumın ve kendini ysni biçimlerde ^österebileceğinin farkında. OBSERVER KORUMACILSK Dünyanm gözleri bu hafta Cenevre'de yapılan (GATT) Tlcaret Bakanları toplantısına çevrildl. Top lantıda dünjta ekonomisinin 1930'lardakine benzer şekilde korumacılı. ğa kaymasının önlenmesi görüşülecek. Toplantı birkaç hafta önce bakanlann anlaşamayacuklannı açıkı ..,„, c , z e r i n e ertelenmiştL Her ülke korumacıhğa karşı çıkarken, kendi işsizlik sorunlarım korumacı önlemlerle çözmeye çalışacaklarını açıklıyordu. GATT dünya ticaretine savaş sonrasmda önemli katkılarda bulundu. Korumacılığın önüne geçilmesi daha çok sanayileymiş ülke lerin üstesinden gelebilecekleri bir iş. Büyük ülkelerin önunda acil ola rak cl atılması gereken iki alan vardır. Birincisi, deflasyonel ekonomik politikalara kayışm önüne geçilmesi, para birimlerinin değişlın oranları arasındaki korkunç farkın giderilmesi. AMERİKA'NIN SESİ KAMBOÇYA SORUNU Birleşmiş Milletler'in Kamboçya'yı Genel Kurulda işgalci Vietnam'ın kurduğu hükümet yerine demokratik koalisyonun temsiline karar vermesi, Kamboçya halkı için önemli bir zaferdir. Anc&k ülkenin bağımsızhğı için sürdi'rülen mücadele fc"nüz çok zayıftır. Uluslararası topluluk Vietnam'ın çekilmesi için baskıları sürdürmelıdir. BM, Vietnam güdümündeki Heng Samrin yöaetimine karşı çıkma konusunda yalnız değildir. Güneydoğu Asya Birliğl ve sorunla ilgili diğer örgütler benzer bir tututn için deler. Bunun nedeni de çok açıktır. Pnom Pjnh'de 200 bin Vietnam aıkeriyle ayakta duran rejim Khmer halkını temsiı etmemektedir, ^ Ü8K4SIM1982 İMSAK GÜNEŞ ÖĞLE İKİNOİ AKŞAM YATSI 6.18 8.01 13.02 15.29 17.43 19.2ü Çok değerli varhğımız > General Ortaokul öğrencilerine, Üniversite ögrencisinden Matematik, îngilizce dersleri veriîir. Tel: 37 63 61 Isîîiail Hakl KTIRTHİÖKF I V U l i A JJ aramızdan ayrılışının 2. yılında hasretle. saygıyla anıyoruz. AİLESİ yı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle