27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhurıyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 8 EKİM 1982 arinln geçmişten geleceğe doğru akışını (eğer akıyorsa), kötülükten iyiliğe bir gelişim olarak gören anlayıg (buna inanış da diyeblllriz) lnsanın yaşamda güvence gereksemeslnden doğmuş olmalı; bu akışın terslne bir gelişim olduğuna (iyiden kötüye doğru) inanılsaydı, kimsede çalışma, yaratma, üreme bevesi kalmazdı sanırım. Dünyanın rastgeleliğini, demek anlamsızlığım, saçmalığmı bilp bile yaşamak, ya aklı yok etmeği, ya da oteki dünya inancalannı gerektirir. Aklın ne olduğu sorununu şlmdillk bir yana bırakalım öteki dünya inancala rından çoğu, sonunda gelip dünya egemenliğine varmıştır. Bunun en vurucu ör neği, «öteki yanağmı çevir» diyecek denll edilgin olan Isa'nın, en büyük imparator luğu kurmuş olmasıdır. Buda'nın durumu ise çok başkadır; Buda, dağdakl vaazında hiç konuşmaz, ama oraya ög rencilerinl de topladıgına göre, demek susma dilini yeğlemişti. Küçük bir kız onun boynuna çiçeklerden bir gerdanlık takmca gülümsemlş sadece. Daha da şaşırtıcı olanı, yetişkin öğrencilerinden birinin, bu güiümsemeği görünce, «Şimdi anladım» demesidir. Kim bilir neydi anladığı! Buda'da öteki dünya Inancı yoktu, bu dünyanın işlerine de hiç karışmadığına göre, değişmez bir «şlmdlkl zamarada mıydı onun için mutluluk?.. Bizse gelecek zamana bağlanıyoruz çoğun. Umu bu demektir. «Bugün geçer, yarın daha iyi olur» dileği, eğer Tanrı'mn iyiden yana olduğu inancına dayanmıyorsa (çünkü Tann tarih içinde yaşaraadığma göre. onun istencinin evrime bağlı olduğu düşünülemez) dünyasal bir erimcilik (dünya amacına doğru yürüyor) yasasına gtivenmekten başka tu tuiacak yol kalmıyor demektir. Ancak «yarın» dediğimiz dönem ne zaman baş layacak sorusu da bir yandan rahatsız eder durur kigiyi. Göremeyeceğim bir T Akarsu Mellh Cevdet ANDAY zamana mı umut bağlıyayım?.. Dünyadan kölelik kalktı diye şimdi kölelerin ruhları sevinç içinde midir dersinlz! Işte burada, az önoe «ştodilik» diyerek bir yana bıraktığımız «akıl» sorunu kargımıza çıkar. Erimcilik bir veri mldir (bizim dışımızda hep var olan mıdır.) yoksa aklın bir kurgu&u mudur? Hadl, blraz daha kurcalayalım. kendiliğinden «lyl» yi amaç edinmiş bir düzen içln• de ml yaşıyoruz (böyleyse, akıl, kendi dışındaki bir oluşumu saptamaktan baj ka bir İ8 görmüyor demektir ki, bu, içinde yaşadığımız dünyayı, öteki dünya ile bir saymak anlamına gelir), yoksa akıl, bir eğitimci gibi, zamana, iyiye gitmeslni mi aşılamak lstiyor?.. Bunların lkisinin de akla aykın olması gerekir. Çünkü ikisinde de akıl bir yanda, düzen öte yanda duruyor de mektir. Birinclsinin lkincisini etkileye bileceğine nasıl inanabilirlm?.. Dahası var bunlardan hanglsi önce, hangisi son ra gelir?.. Burada «düzen» diye adlandır dığımız doğa değil de tarih olduğuna gö re, eğer tarih akıldan önce başladı ise, akıl ona biçlm vermeğe çalışıyor, yok her şeyln başı akıl ise. tarih ona bos ver mls demektir. «Hiç olmazsa başlangıçta» demeğe pek dillm varmıyor, çünkü ya gadığımızın akla uygun olduğunu savuna mam. En lyisi, bu konuda akıldan vazgeçmektir. öyle İse. tarih, doğa glbi, hem akıl dışı, hem de akıldan haberslzdir. Tarih olaylannı şöylesine gözden geçirdiğimizde bunu saptamak olanaksızdır. Demek tarih ya raslantısaldır, ya da bizlm bilmediğimiz bir ereği vardır onun. Kim bilir blzi nereye götürecek? Neler söylüyorum... Bir ilkel toplum üyesl bile böylesl jaşkm. böylesi eli kolu bağlı durumda değildi. Bir Şaman'ı vardı onun, tanrılarla konuşan, iyi ve kötü ruhlarla Uiçki kuran, geleceği öğrenen, onu büyü lle biçimlendiren, demek gidişi raslantıya bırakmayan bir bilicisi vardı. Ben ki akıl çağını yajaroış bir uygarlığın en ucunda bulunuyorum, nasıl olur da bir İlkel toplum üyeslnden daha umarsız sayablllrlm kendimi? Yukarda, «Tarih olaylannı göyleslne gözden geçlrdlgimizde...» deyip bir çıkmaza saplandımdı. Demek bu sözümden tarih olaylannı bir de derinlemesine ele almak diye bir tutum bulunduğu ortaya çıkıyor. Çünkü tarih, tıpkı akıl gibi, insanm var olmasından değil sadece. toplumun kurulmasmdan da çok sonra ortaya çıkmıştır. Blzim saşkınhğımız, tarihl sankl tanrı yerine koymamızdan kaynaklanıyor. Oysa tarih, lnsanların ürünüdür; tarlhten ders alınmasınm ilerl sürülmesi de bundandır. Ama kolay mıdır tarlhten ders almak? Tarlhte ad bırakmıs çoğu kislnin yaptıklarma ettiklerine baksak, bundan ders çıkarmanın güçlüğünü anlarız. Çünkü bize hep erklerin (iktldarların) tarihl anlatılmıştı, değlşen koşullar gözönünde tutulmadan. Bu yüzden olacak, «Tarih, ylnelenmelerin toplamından baska bir sey değildir» sözü atılmıstır ortaya. Ne dersi? Erki ele geçlren, her şeyl yapablleceğinl sanır. kendinl büyük bir adam gibi görür. Bilmez ki, erk, anlayamadığı nedenlerden ötürü geçmlstlr eline ve erki ele geçirmek büyük adam olmağa yetmez. Ama tarihl büyük adamların yaptığı inancı, erki ele geçirende böyle bir duygu uyandmr. Çünkü büyük adam değilse, tarihe yön veremeyecektir. Oysa toplumu ele geçirdiklerini sananlann hiç biri böyle bir güce ermemistir gerçekte. Yönetiyorum derken yönetilir, buyurduğunu sanırken kendi kendine konuşur duruma düşer. Tarihi büyük adamlann yaptığı görüşü, gerçi bu sürece insan ögeslnin sokulduğunu gösterir, ama bu kess de başka bir yanılgıya kapı açılmıstır: Taribln yapısal varlığı ortadan kalkar. bir heves ürünü olup çıkar o. Üstelik o heveslerin nerden kaynaklandığı sorusu da yanıtsız kalır. Böylece raslantısallık yeniden çıkar karsımıza. Oysa erki ele geçlrmis olan, her istediğlnl yapablleceğini sanırsa. yaptığı tarih olmaz; çünkü o, tarih bilincinin biltneinde değildir. Büyük yanılgı, erki, devlet gücü ile karıştırmaktır. Erk, umulmayacak denli çeşitlidir, çok kişllidir va bunların Istençleri, verilmlş bir toplumun yapısal özelliklerinden kaynaklanır. Tarihin geçmişten geleceğe doğru akıçmı... diyerek başlamıştım yazıma. Bu eğretilemeli anlatun, lster lstemez, bir akarsuyu getiriyor Imgelememize ve böyle olduğu için de Herakleitos'un Unlü sözünü ansıtıyor: Bir akarsuya iki kez girilemez. Bu benzetmeden, isimlze yarayan kiml sonuçlar çıkarabillriz sanıyorum. Tarih karşısında bizl glzemsel olandan, umutumutsuzluk gibi duygusal olandan, ancak onun yaşanan özüne vereceğimiz değer kurtarabllir. Tarih. belli dönemlerin yapısal özelliklerinin ard arda sıralanısından oluşur. öyleyse bizlm, yasadığımız dönem içindeki tarihselliğimizin btlincine varmamız gerekir. O zaman tarihi dışlamak yanılgısından kurtulur, onu ellmlze geçirmiş oluruz. Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet MatbaacılıkveGazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ Cenel Yayın Müdurü Müesîese Müdürü YazıişlerıMüdürü • Yazı isleri Müdür Yardımcısı Haber Merkezi Müdürü MizanpajYönetmeni TEMSİLCtLER . . • ANKARA :.....«.,?. • İZMİR : • ADANA : 8CRVİS ŞEFLERİ • YALÇIN DOĞAN HİKMET ÇETİNKAYA MEHMET MERCAN * HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGONENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİACAR istanbul Haberleri:Selahattin GÜLERDış Haberler : Ergun BALCI Ekonomı: Ostnan ULAGAY Yurt Haberleri . Barbaros GENÇAK Kültur: Aydın EMEÇ Magazın : Yalçın PEKŞEN Düzeltme: Konur ERTOP Arajtırmat ŞahinALPAY BUROLAR KonurSokak No. 24/4Yeni»ehir ANKARA' 17 58 66ldare:1833 35 Halit Ziya Bulvarı No: 65/3 İZMİR Tel 25 47 09131230 Atatürk Caddesi, T.H.K Ishanı Kal2/13ADANA Tel: 1455019731 Basan ve Yayan: CUMHURİYET Matbaacılıkve GaZetecilikT.A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41, CağaloğluİSTANBUL P K.: 246İstanbul, Tel: 20 97 0T 1 5 *"' 1 TAKVİM 8EKİM1982 İMSAK GÜNEŞ 7.01 ÖĞLE 13.01 İKİNDİ 16.14 AKŞAM 18.41 YATSI 20.11 flr<ıdfl Bir Bilimsel Özerklik ve Yasalar Doç. Dr. Ömer KULELİ Hacettepe Üniversitesi nayasa taslağı ve YÖK yasasının birbirleri lle çeliştiği tartışıladursun, bu yazıda bilimsel özerkllk ve yasalar arasındakl llişklyi lrdelemek lstlyorum. Son söyleyeceğimi ilk önce söyleyerek girelim konuya: Kanımca bilimsel özerklik yasalarla verllmez, ancak yasalarla güvence altına alınabilir. Bilimsel çalışmaları ve üstün beyinler yetistlrmenln güçlüğünü gören toplumlar ötedenberl billm adamlarına hoşgârültt davtanmıglar, onların kendi oluşturduklan ortamlarda daha üretken olduklarını görerek kendi örgütlerini kurup kendi kendilerinl yönetmelerine Izin vermlşlerdir. Merkezl yönetimler de meslek kuruluşlanna tanıdıkları özyönetim hakkını bilim kuruluşlarma daha fazla vererek bugün çoğumuzun anladığımız anlamdaki bllimsel özerkliğin yapısallaşmasıru sağlamışlardır. Istedlğini araştınp dilediğince yayan bilım adamları böylece kendi örgütlerinin (ünlversite, akademi, enstitü) yöneticlliğini de üstlenerek bir bakıma dış etkilere karşı kendilerinl korumuşlardır. Bilim insanlar için, bilimin öğretilmesl olan eğitim de üretim içindir. Toplumlardaki üretim ilişkileri değlştikçe bilimtoplum ilişkıleri de değişecektir. Toplumlar kendilerini yasalarla yönettiklerine göre billm yaşamı ile yasalar arasında da bir etkileşim olması kaçınılmazdır. Çağunız bilimsel araştırma sonuçlarının hızla uygulandığı teknoloji çağıdır. Bilim kendi iç devlngenllğlni yltırmemek için toplumun istekleri doğrultusunda çalışmak durumundadır artık. örneğin bir araştırmacı içme sularını araştırırken yüzlercesi atık sularla uğraşmaktadır; çünkü çevre kirlillğinin kansere yola açtığı konusunda kuvvetli bulgular vardır. Bu örnekte görüldüğü gibi bilim toplumun güdümüne girmiştir. Petrol fıyatının artmasmın güneş, yel, gelgit enerjilermden yararlanma konusundaki araştırmaları başlatmasmı, artan nüfusunu doyuramayan Insanlara ucuz protein sağlamak için soya fasulyesinden yosunlara, doğal gazdan lağım sularına dek değişik kaynakların araştırılmasını diğer güdümlü çalışmalar sayabiliriz. Blllmln evrenselllğine karşın onun ürünü olan teknoloji çok sıkı mülkiyet hakları ile korunur. Böyle olunca bilimin yaygınlaşması dolayü olarak sınırlanır. Ozerk yapılarda özgürce bilimle uğraşanlar Urettikleri bilgılerin hiç de özgürce lnsanlığm yararına sunulmadığını görmektedirler (Oppenheimer'i unutmayalım!). Teknolojiye sahip olanlar artık ülkelerin politikalarında da btrinci derecede söz sahibi olma durumundadırlar. Dolayısı ile ulusal ve uluslararası yasaları değiştirme ve yeniden yapma ayrıcalığını da kazanmışlardır. Boylesine güçlü kurumlann kendi çıkarlan tçin blllmsel özerkliğe yenl sımrlamalar getirmeyeceğini düşünmek yanhştır. Billmi güdümüne almak isteyen (ve bunda çok başarılı olmayı bllen) kurumlaşma arttıkça bilim çevrelerinin de eski yapılannı yeniden gözden geçirmeleri zorunlu olmaktadır ve işte bu bağlamda bilimsel özerklik yeniden tartışılmaktadır dünyada. A enl Anayasa'nın basm ve yayın özgürlüklerine ilişkin hükümlerlnin se killendirildiği şu günlerde, 3nllarca önce hazırlanmasına katıldığım bir Basın Ka nunu tasarısından söz etmeyi yararlı buluyorum. Ka nımca yarar, söz konusu ta sarının öngördüğü çok yapıcı ve îleriye dönük oluşundan kaynaklanmakta, hazırlıklarda izlenen çalışma yönteminin liberalliği de örnek gösterilmeye ayrıca neden oluşturmaktadır. Yasama islemlerinin genellikle tek yanlı yürütüldüğü düşünülürse, basmla llgill bir düzenlemenin geniş anlayış içinde olusturulmasını gerçekten de kay da değer saymak, övgü ile anımsamak yerinde olur. Y Yasa koyucular ki bunlar gelişmiş ülkelerde teknoloji sahipleri tarafından baskı altında tutulurlar hiçbir yerde bilim ve eğitim kuruluşlarını tümden denetim dışı bırakmamaktadırlar. Anlayabildiğlm kadarı ile bugünkü bilimsel özerklik tartışmasının özünde de bu denetimin sının vardır. Nasıl bir denetim bilimsel çalışmanın yaratıcıüğına zarar vermez? Çünkü zarar edeceklerln başında yukarıda anlatmaya çalıştığım ardışık ilişki sonunda yine toplumu yönetenler olacaktır. Yasa ile «Şu kadar özgürsün, bu kadar değllsin!» demek de sorunu çözmüyor. Pek çok smırlayıcı hükmü olan yasalar yerine bilim ve eğitim kuruluşları için bir çerçeve yasa yapmak ve özerkliği bu çerçeve içinde (güvence altında!) kendi özdevinimine bırakmak galiba en uygunu. Toplumun öteki kurumları ile duyarlı bir denge tepklmesine girecek olan bilimsel kurumlar belirli zamanlarda toplumdan daha çok alacaklar. aldıklarının karşıUğını veremediklerinde de bir şeyler yitireceklerdir Ama çerçeve yasa onların yok olmalarını önleyecek. onlar toplumun istekleri doğrultusunda yönlendirerek canlı tutacaktır. Çerçeve içindeki olaylara hoşgorülü bakmak. yöneticllere zor da gelse, gerekli gibi görünüyor bana. Sert kurallarla blllm yapılraaz. Bilimsiz toplumun ise geleceği olmaz. öyküsünü anlatmaya çalışacağım Basın Kanunu tasansı, 1950 yılmdan hemen önce. Günaltay hükümetl zamanında hazırlanmıştır. tdareyi böyle bir ha zırlığa yönelten başlıca neden, Türkiye'nin de katıldığı evrensel nitelikteki «halk yığmlarını saldırıya, savaşa hazırlamaya yönelik uydurma yayınları önlemek, gerçek haber aiıp verme hak ve yükümünü pekleştirmek» ilkesinin basm mevzuatımıza aktarılmasmı sağlamaktı. Hükümet bu suretle ülkemize çok partlli yönetlmin yerleşmesine yeni bir katkıda bulunmuş olacak, bu da yaklaşmakta olan seçimler için bir tür avanta] sağlayabilecektl. Tasarı Adalet Bakanlığın da hazırlandı. O tarlhte ben, bu Bakanlıkta görevliydim. Ve, formasyonum ge reği, bir çok yasal düzenlemelerde vazife alıyordum. O defa da böyle olmuş, Bakan Puat Sirmen, tasarıyı hazırlayacak Komisyonun oluşturulması ve çalışmalar da eşgüdümün (koordlnasyonun) sağlanması işlerini bana vermişti. Komisyonu, Yargıtay'dan Daire Başkanı Dr. Suat Ber tan'la T. B. Millet Meclisinden Bursa Milletvekili Atıf Akgüç'ü davet etmek, Bakanlıktan da, benim yanımsira, tetkik yargıcı Dr. Hadi Tan'ı vazifelendirmek suretiyle oluşturduk. Toplantılara Bakan da ka• tıhyor. çahşmalara yön verme konusunda başkanlık ediyordu. tşe, geniş bir program ha zırlamakla başlandı. üygulamasına sonuna kadar titlzlikle özen gösterllen bu çalışma planma göre, önce Türk basınmm geçirdiği aşamalar ve ulaştığı düzey saptanacak, bir yandan da bize verilen işlevln (fonkslyonun) nltellği ve smırları belirlenecekti. Bunun ardın dan, günün sosyoekonomlk ve politik icaplarına uygun bir tasarı hazırlamaya yeterll bilimsel ve teknik materyalin sağlanmasına geçilecekti. Bu Işlem bizi. doğal olarak Komisyonun dar sınırlarından çıkmaya, gerek duyulan bilgilerin, hatta uluslararası alanda aranmasına yöneltiyordu. Komisyon bu konuda hiç bir gayretten kaçınmadı. Her türlü bilgiyi toplamak amacı lle, gerektiğinde nitelikli uzmanların yol göstericiliğlne dahi başvurdu. Çalışmaları başanya ulaş tıran bir .başka etken, görüşmelerin tam bir fikir özgürlüğü içinde gelişmesi ko nu.vunda, başta kabul edllen ilkenin de aynı titizlikle uy gulanması olmuştur. Bu sayede, basm özgürlüğüne ilişkin en demokratik ilkele doğrusu pek rastlamadım. Ağır başlı, dünya çapında şöhret yapmıs basm erkânımız, Bakan odasını doldu ran masalara en külfetsiz biçimde yayılmıslar, ellerin deki metinler üzerinde komisyon sözcüleri ile hemen ceclk diyalog kurmuslardı. Ve bu ortak çalışma, aynı hızla günlerce sürmtiştü. Ta sarının hemen her maddesl defalarla okunuyor, eski hü kümlerle karşılaştırmalar yapılarak yenl esaslann kay nak ve nedenleri üzerinde Prof. Dr. Reşat D. TESAL uzun ve yapıcı tartışraalara gldiliyordu. Komlsyonumuri rahatça savunuyor, bun betli, gerçekten demokratik zun gerekçelerl. dayanaklaların kabulü konusunda ço bir Jestte daha bulundu. Ta rı ve bunlar üzerlne oluştur ğu kez Bakanı dahi kolayca sanyı bir kez de a&ıl hak sa duğu metinler genellikle be razı edebiliyorduk. Gerçi, hipleri, yanl basm mensup ğeniliyordu. Noksanlar ise, bu geniş anlayısa karşm, ları ile görüşüp tartışmayı tam bir anlayış İçinde ve el kendilerini tek parti döne kararlaştırdı. Davetiyelerini birllği ile gideriliyordu. Anml alışkanlıklarından kurta seve seve hazılattığım ga layış havası tamdı. Ne güce ramayan ve şlrin görünmek zetecilerimiz de toplantıya, nip toplantıyı terkeden ohevesi ile gerlye bağh ku benzer blr şevk içinde ve luyor. ne de herhangi blr rallan savunanlar da olu tam kadro ile katıldılar. Ge baskıya kalkışılıyordu. Bayordu. Ne var kl bu geri dö lenler arasmda o dönemin sın mensuplan çalışmaları nüş çabaları, özellikle Suat en tanınmış simaları yer a, geniş ölçüde gazetelerine du Bertan ile benim olusturdu lıyordu. Hatulayablldiğlm yuruyor, Komlsyonumuzun ğumuz «en geniş özgürlük» kadarı ile, Ahmet ŞükrU Es ortaya koyduğu esaslan gecephesi karşısmda tutarlı mer, üs kardeşler, Adıvar, nellikle övüyorlardı. Nihaolamıyor, asıl tasarımn ya Nadlr Nadl, Ahmet Emin yet tasan. bu anlayış havanı sıra, çeklmser görüşler Yalman, Benice, K. Zeki sı İçinde yapılan bazı rötus den olusan gölge mettn için Gençosman... hepsi, hepsi larla son şeklinl aldı ve Yade eriyip gidiyorlardı. hazırdı. Ve Adalet Bakanh sama organına iletilmek ü••• ğına gelmeden önce Başba zere hükümete verildi. kanı ziyaret etmeyi ihmal Bu koşullar içinde yürütülen uzun, yorucu, amma etmemişler, hatta kendlsinNe yazık ki bu ortak everimli çalışmalardan son den, Birleşik Amerika'dakira tasarı ortaya çıktı. Bun ne benzer, özel kanunsuz, mek ürünü ve gerçekten de da, zamanın tüm basın öz self denetlme dayalı bir ba mokratik nitelikli yasa tagürlüklerine bizde de ola sm rejimi vaadi dahi almış sansı gün ışığma çıkamanak tanımyor, özellikle «is lardı. Ancak sonradan, bu mış, az sonra gerçekleşen pat hakkı»na en geniş bl aşama için zamanın henüz yönetlm değişikliğlnin telaş çlmde yer verilerek gerçek erken olduğu ortak inancı ve coşkusu içinde bir kıyıya sorumluluk esası kabul edi na varılarak tasarımn gö itilip kalmıştır. tşin daha acı yanı, Türk basinmın geliyordu. Ayrıca, bu sorum rüşülmesine geçilmiştlr. luluğun, özel hukuk sistemlMesleğim gereği pek çok lişim tarihlnl yazanlar, bu mizin ana kuralları ile bağ yerli ve yabancı bilimsel top sadece iyiye dönük çalışma daştırılmasma da her suret lantılara katıldım. Amma dan nedense hiç söz etmele önem verilmlştl. bu basm tasansı ortak gö mlşlerdlr. Ve, o günden bu Hükümet, hazırlıklar sı rüşmeleri kadar zevkli, hey yana, Türk basın rejiminde rasmdakl anlayışı sonra canlı Içtenlikli ve aynı za yapılan yenilemelerin hiç dan da sürdürerek, çok isa manda çok verimli olanına biri bizlm tasarımn demok ratik doruğuna ulaşamamış tır ki, bu da «çok hazin bir âkibet» olmuştur. Çünkü bu yüzden, uzun yıllar, gericiUĞUR MUMCU liği hortlatan bir kısım basının Atatürk'ü ve devrimlerl, en ağır suçlamalar ve ha karetlerle yok etmeye yönelik yayınları önlenememiş, ispat hakkı gibi en doğal bir savunma yolunun açılması için daha yıllarca bek (6. BASIM) lemek gerekmiştir. Bugün Anayasa'nm basın özgürlüTÜRKIYE'DEKl MAFYA OLGUSUNU ğüne ilişkin hükümlerinln BELGELERl£ AÇIKLAYAN ILK VE TEK KITAP formüle edilmeslnde çekiOKUYUNUZ. OKUTUNUZ. len zorluklar dahi bu gecikmelerln ve geri dönüşlerin TEKIN YAYINEVt . ISTANBUL yarattığı anlayış ortammdan kaynaklanmaktadır. 5.20 Bir Basın Yasası Denemesinin Oyküsü VEFAT Emekli, Denlz, Muhendis Albay S. Bahri NOYAN (19341979) 7 ekim 1982 günü aramızdan aynlmıştır. Cenazesi 8 ekim 1982 günü Aksaray Valide Camiinde kılınacak öğle namazmı müteakip Kozlu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. NOYAN, SAYDER VE SAVAŞER AÎLELERt Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin 'Anayasa ve Basın Özgürlüğü,, Paneli KONUŞMACELAR: Cuneyt Arcayürek, Uğur Mumcu, Şükran Ketenci, Varlık, Özmenek, Mahmut Tali Ongören. Tarih ve Yer. 9 Ekim 1982, Saat: 14.00 Sanatevl Selanik Cad ANKARA. birliksan BOHO MAKİNAUUU TMİİR MGRKEZİ • Her marka yazı, hesap, teksir, kasa ve elektronik hesap makinaları tamir ve bakunı. • Abone kabul edilır. • Kullanılmış makina alınır. Yüksek Kaldırım Cad. Oliva Han No: 30 Kat: 3 No: 15 KARAKÖY Tel: 43 72 59 ön kayıt yaptıranlara SİLAH KAÇAKÇILIĞI VE TERÖR DUYURU Marmara Üniversltest Atatürk Eğitim FakUltesi Mttzik bölümü smavlan için MUAMMER SUN yöneümınde hazırlama dersleri vorilir. Tel.: 6410 90 1. Levent, SUlün Solc. No: 19 32X47 VE 25X35 MOTORLU PEDAL SATILIKTIR Teklifler 20 Ekim 1982 tarihine kadar kapab zarf yoluyla alınacaktır. Müracaat: 28 64 56. lisdiler... nnatemotik zor değildir Derslerinize ve Üniversiteye zevkle hazırlanın. Matematlklenasılbaşedeceflimdlyeduşünmeyln. 11 Eklm'dsnbaşlamaKüzereheraybaşıbayinlzegldinva hanglsınıftayganızosınıfiçlnhazırlanfhış "MatematıkYardımcıDıziAJIM"ıafın.HerADIM'daoay Işlemeye başladı jınızkonularınözetinı.problemçözümlerinl, testlerl.ödülluproblemlerl bulacaksınız. ADIM Lıse3, MatematlkLlse3k!tabının yazarlanndanD.ÇOKERtarafından hazırlandı. ADIM LlseTI Doç.Dr.O.Ûzer, ADIM Lıse2'yl İse Yrd.Doç.K.TAŞhazırladı.Doç.Dr.TalatTUNCER heroçdlzinintastlerinlveörnekçözomlerınldüzenledi.' •BANKERLER' "BANKERLER" HiSSE S E N E T L E R I HiSSE SENETLERİ TAHVİLLER TAHViLLER. ARANAN HİSSB SENETLERİ: • ANADOLU CAM • BAÖFAŞ • ÇUKUROVA ELEKTBİK • • KORDSA • NASAŞ • NUH ÇÎMENTO • OLMUK • SARKüYSAN • SÎFAŞ • TOZ METAL MEBAN YAYINLARÎ Para Dergisi Türkiye'nto en önde gelen fU nans dergisi Sermaye ve para piyasalan Bankacılık ve bankerlik sektörleri ve Türk ekonomisinin gidişatı hakkında etraflı ve ay. dınlatıcı bilgiler verir. Metnleketitnızin başlıca yöneücilerinin görüş ve önerilerinl her sayısında sizlere sunar. Ayda bir kez yaymlanır. Piyatı 200 TL. Para abonelerine ayrıca &Qr' BAN Sermaye Piyasası Bülteni ücretsiz gonderilmektedlr, Hisse Senedl Nertirî Piyatı 25 TL. Tahvil NedlrT Fiyaü: 25 TL, NEBAN MENKUL ' DLGERLER BANKERLlKve itNANSMÂNAögs AIMM2 MotemoikYotdımcı Dizı 451250 I5hdt) ADIM 11 Ekimde CIKIYOR • Matematik^bıdımcı Dcri •sssss&ssszr ÇfaO*lll O*|! rnH)lo''*hl1 OİSf fal İ to I RMAN TMTAUT TUfKM DOCAM ÇOKMTAUT vmcm l>t«m«v«yuı>mııdr«sl: ARAŞTlRMAEâlTlM EKİN YAYINLARI P.K.315Slrk*cll«unbul 150 LİRA Kayıtlı Sermayesi: 500.000.000 TL. ödenmiş Sermayesi: 300.000 000 TL. MERKEZ: Istüdâl Cad. Odakule î ş Merkezi: No. 286/A Tel.: 45 12 50 (10 Hat) Teleıt: 24124 MEBAN TB. Tahvü, hisse senetlerl ve mevduat sertifikalannı alırus ve satanz. Bu konulara ilişkin tüm lşlemlerinizde MEBAN uzman kadrosu hızmetinizdedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle