27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 22 EKÎM 1982 mek onun kurduğu «cemiyet», Türkçe'nin tarihsel gelişimini incelemekle yetinmeyecek, buna seyirci kalmayacak, tam tersine, dilimizin yapısal özelliklerinl ortaya koyarak ona benliğinl kazandırmak yönünde çalışmalar yapacaktı. Böyle de oldu. İşte konumuzun canahcı yerine geldik sanıyorum. Kimlerden kurulu idi Türk Dili Tetkik Cemiyeti? Atatürk bilim adamlarına mı. yoksa yazarlara mı bıraktı bu işi? Türk Dili Tetkik Cemlyeti'nde elbette yazarlar var; Yakup Kadri, Palih Rıtkı, Ruşen Eşref gibi. Ama o zamankl dilbilimciler de yer alıyor bu kurumda; 1brahim Necmi Dilmen, Saim Ali Dilemre, Cevat Emre... gibi. Peki, nasıl oluyor da bilimle yazarlık çatışmıyor bu durumda? Atatürk, Hüseyin Cahit Yalçın'ın 1nanışında değildi, toplumumuzun o gün içinde bulunduğu durumda dilin kendi başına bırakılması istenemezdi: bilim adamı ile yazarı ile büttin aydmlar dilimizin kendini bulması yönünde birleşmeliydiler. Dlli yazarların mı, yoksa bilim adamlarınm mı yaptığı sorusu, burada geçerli değildi artık. Hattâ, «Dili yazarlar yapar> inancında olan Hüseyin Cahit Yalçm, bundan ötürü eylem dışı bırakılmıştı. Atatürk'ün dil devriml, «DU kendi hallne bırakılamaz» ilkesine dayanır. Artık burada bilim «seyirci» olmaktan cıkar, eylemci bir nitelik alır. Böylece de «Bilim mi? Yazar mı?» ikiliğt ortadan kalkar. Demek «Dili yazarlar yapar» savı, «Dile karışmayalım» savı ile bir anlama gelir. Nitekim Türk Dil Kurumu'nun bilimsel çalışmalan. özleştirmeci atılgan yazarlar için çok güçlü bir dayanak olmuştur. eçende blr dostum bana sordu: «Dill yazarlar mı yapar, bilim adamları mı?» Gerçek bir soru değildl bu, yanıtmı da Içeriyordu. Çünkü bu soruyu bana yönelten dostum, dilimlzin özleşmesinden yana olan ünlü bir yazardı ve dil devriminde bugüne değin yazarlanmızm başardıkları büyük görevin bilincindeydi elbet, benim «yazarlardır» yanıtını vereceğimden hiç kuşkusu yoktu. Ben de öyle dedim. Yalnız bizim dilimizde değil, bütün dillerde yazarların tuttuğu önemli yerl nasıl unutabilirdim! Ama o soruda, billm adamlarının paymı ikincl plâna atmak anlamı da gizliydi sanki. Çünkü bilim adamı, kendi konusundaki olayları nesnel olarak inceler, onlara yön vermekten kaçınır. Karşılaştırmalı dilbilim uzmanları, yüzyıllardan beri bu yolu izlemiş, dilsel olayların tarihini saptamağa çalışmakla yetinmişlerdi. Eğer bizim dilimizde de bilginler, Türkçe'nin gelişim tarihini çizmekten öteye gitmeyeceklerse, onlann bu alanda dil devrimine yardımcı olacakları düşünülemezdi. Bizse bu konuda dilbilimin saptadıklan ile yetinemezdik, dilimizi ulusallaştırmak amacındaydık çünkü, onu geliştirmek, zenginleştirmek, çağdaş bir dil durumuna getirmek istiyorduk. Bu da eylemci çabaları gerektirirdi. Türkçe'deki yabancı sözcükleri saptamak başka, onlann yerine Türkçe'lerini koymak başka idi. Bilim adamları bu amaca yönelmekte geri kalırlarsa, elbet bütün iş yazarlara düşecekti. Dostumun sorusundaki, bilim adamlarını ikinci plâna atma anlamı buradan kaynaklanıyordu. Ama güncel bir kaynağı da vardı o sorunun; çünkü bir dil akademisi kurulmasım isteyenler, biliyorduk ki, Türkçe'nin özleşmeslne karşı olanlardı. De G Yazar mı, Bilim Adamı mı? Melih Cevdet ANDAY mek onlar, eğer bir akademi kurulursa, dilimizin özleştirmeci yazarların etkisinden kurtarılacağı inancındaydılar. Başka bir deyişle, bilim adamlarmdan kurulacak olan akademi, dil olaylarım saptayacak. fakat onlann yönlendirilme çabalarını önleyecekti. Böylece bilimin dediği yerine gelecek, demek dilimizin bozulnıası önlenecekti. Tartışma daha da eskidir. Dili kendi başına mı bırakalım, yoksa onu bllinçle yenileyelim mi? Dlli kendi başına bırakmak gerektiğinl söyleyenler, bu açıdan, bilimsel doğrulara dayandıklarmı savunuyorlardı. Onlara göre, dil canlı bir organizma idi, kendi süreci içlnde değişirdi, bize (yazarlara) düşen bu süreci izlemek, ona uygun olarak çalışmaktı, Nitekim Genç Kalemler dergisinden bu yana yapılagelen de bu idi. Zorlamağa gerek yoktu. Bu durumda, yazarların dlle katkısı, edilgin bir nitelikte olacak, dahası, yazarlarla bilim adamlan birbirlerine karşıt düşecekler demektir. Nasıl olur? Bilimin dediğini mi dinleyelim, yoksa yazarların heveslerine ml uyalım? Konu buraya dek getirildiğlnde, karşımıza çok daha başka bir gerçeklik çıkar. O da, dili ne yazarlann, ne de bilim adamlarının yaptığı gerçeğidir. Dillerin nasıl ortaya çıktığı, bugün bile çözülmemiş bir sorundur. çözüleceği de yoktur. Üstelik yazı (yazarlar) ve billm çok yenidir. Dil ise, bilebildiğimiz en eski bir insansal oluşum. Bu bakımdan onu yapmak, onun yapılması sözkonusu edilemez. Peki, dilimizin oluşumunu doğasal blr süreç sayıp, bu konuda yazarların da, bilimin de etkisini gözardı mı edelim? Dahası, dil devrimini anlamsız bir olay yerine mi koyalım? Doğrusu şu kl, nasıl ortaya çıktığını bilmediğimiz dil, canlı bir organizma değildir, insanlar arasındakl bir toplumsal anlaşma ürünüdür ve bir kez kurulduktan sonra, dönem dönem değlşikliklere uğramıştır. Bugün bir eski Türkçe, bir orta Türkçe, bir yenl Türkce'den söz edebilmemiz bundandır. Bu değişmeleri doğasal saymak yanlış olur. Öyle ise, yeniden başa dönelim. Dili, onu konuşanlann dışında göremeyeceğimlze göre, yazarlar mı yönlendlrir, bilim adamları mı? Ve bu sorular açısından Atatürk'ün dil devrlml nasıl blr durum ahr? Birinci Türk Dil Kurultayına cağırılan Hüseyin Cahit Yalçın, dile karışılmamasını, onun yazarlar elinde kendi kendine değişip gideceğini söylemisti. Bu konuda büyük bir tartışma çıktığını biliyoruz. Sonuç ne oldu? Atatürk, Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nl kurdu. Bu blr akademi miydi? Hayır, Atatürk «akademi» adını hiç bir zaman istememiştir. De Insan Neden Bunalıyor? azımn başlığmdaki koskoca soruyu şu avuç içl kadar köşede nasıl yanıtlayacağım sorunu bir ikinci soru oluşturur; ama işim kolay... Çünkü insanın neden bunaldığını daha önce Jacques Prevert açıklamış. • «On iki lokma ekmege kazandmış On iki konak İçinde On iki adam ağhyor hıncmdan On iki banyo teknest içinde Y Köttt bir telgraf almışlar Kötü bir memleketten Kötü bir haber îerllnin biri O memlekette Kalkmı? ayağa birden çeltik tarlasında Ve acı acı gülerekten bir avuç pirinç savurmuş Göklere doğru» • Jacques Prfevert'in şiirinde insanlarm neden bunaldığı yalm biçimde anlatılmıştır. Artık dünyanın uzak bir yerinde bir adamm parmağmda dolama çıktı mı, taa dünyanın ötesinde acısı duyuluyor. Kimi ülkede açlıktan insanların öldtiğünü, kimi ülkedeki baskı düzenlerini, kimi ülkede süregelen iç ve dış savaşları yakından izliyoruz; dünya küçülmüştür. Küçülen dünyada insan bunalmasm da ne yapsın? • «Banka ve Ekonomik Yorumlar» dergisinin ekim 1982 sayısmda Prof. Dr. Zeyyat Hatiboğlu'nun bir başyazısı var. Sayın Prof. «24 Ocak Kararları ve Ekonomimizin Geleceği»ne ilişkin fikirlerlni sergiliyor; üzerinde durulması ve tartışılması gereken önerilerini bir yana bırakarak altını çizdiğim şu satırları köşeme aktarıyorum: « Türkiye ekonomisinde yangm vardır; eğer bunu söndürmezsek ekonomi yok olup gidecektir.» « Birçok kimseler Türkiye'de emek gelirinin 24 ocaktan sonra azalmasını eleştiri konusu yapıyor. Halbuki son yıllardaki en büyük başarı bu olmuştur. Nitekim 24 Ocak'tan evvel günliik ortalama ücretler 10 dolar iken şimdi bu rakam 67 dolara inmiştir; işte Türkiye ihracatını artırnıış ise bu sayede olmuştur.» • Saym Profesör içtenlikle konuşuyor. Almterinln karşılığı 24 Ocak'tan bu yana azalmıştır; işçi günde 10 dolar alırken şimdi 67 dolarla çalışıyor; dışsatım bu yüzden yükselmiştir. Eh, bu durumda insan bunalmaz mı? Yalnız emekçiler değil; emekçinin ücretini kesip de dışsatımı gerçekleştirenler de elbet bunalacaklar. Bunalımm ne düzeye tırmandığı Saym Profesör Hatiboğlu'nun şu tümcesiyle vurgulanıyor: « Türkiye ekonomisinde yangm vardır; eğer bunu söndürmezsek ekonomi yok olup gidecektir.» • Peki, ne yapmalı? 24 ocak felsefesiyle emek gelirlerini daha da düşürmeli. 24 Ocak'tan önce 10 dolar alan emekçi şimdi 67 dolar mı alıyor? Bu ticreti 34 dolara indirmeli. Ama bu kez Çukurova'da bir emekçi acı acı gülerekten çeltik tarlasında bir avuç pirinci göklere savurursa Amerika'daki «dolarbabası», «kötü haber geldi Türkiye'den» diye bunalmaz mı? • Sanırım yazmm başlığmdaki soruya yanıt verebildim: İşte dünyada insan bu yüzden bunalıyor. CVCT OKTAY AKBAL S Söz Genclerin I u son sıralar, toplumda sürekli olarak (belli sınırlar içinde) tartışılan konular, hukuk düzeni üzerinde yığılmaya başladı. Siyasal ve iktisadi, toplumsal sorunlar bile bu düzeye eğilimle ele alımyor. Bunun böyle olmasmda (sırasında kötümserliğe boğulmuş) bek lentilerin artan payı var. Haklar Öldürülmemeli Dr. Av. Mehmetcan KÖKSAL meye ve değerlendirmeye bağlarsak, kendisi de var. ••• Bu smav günleri. yetkiü makam olarak. kimin kararı olarak çıkıyorsa, bu makamm konuyu göz önünde tutarak bir koordinasyonlaşma gerçekleştirmesi gerekirdi. Bunca sıkıya bağlanan, bağunsız adım attırmaz bir yeni uygulama düzeninin, üstlendiğl işlemlerde bir işleme sorumluluğu vardır. Bunu savsaklamak, eseri saydığı «yeniliği» hiçlemek olduğu kadar, ondan şu ya da bu kadar yararlananlann hakla nnı da öldürmek ile sonuçlanmıştır. Bir taknn, kamu harcama lanna katılmayı geride bırakan ve ücretleşen almalar ile girme hakkı sağlanan sınavların girilememek ile verilen parasal karşılıklan, bugün İçin kuruluş açısmdan haksız zenginleşme olmuştur. Bunlar karşı edimlerin kuruluşlarca yapıl maması ile, hukuksal sakatlık ve sorumluluklar yaratıyor... Ayrıca duyurunun za manlamasmdaki yakm sürelilik, kimi öğrenci adaylarını, bir smava bile olsun gir mek hakkından yoksun ediyor. Bir toplumda, kişlleri açık ta hırakan bir takım çaresi (henüz) bulunamamış. hasta mekanizmalar bulunabilir. Fakat, bunu savsaklamalı îşlerliklerle, hatta gide rek kastileşen duymazlıklarla yapılmış görürsek, işin ardından güvensizlik duygusu ile bütünleşen huzursuzluklar gelecektir. Bir karar (işlem olarak) ele alırsak, konuyu... Bir işlemi kuran tüm hukuksal öğelerden yoksun, bunun için de «derhal» ya geri alınıp yenilenmesi, ya da yargı denetine sokulup iptalinin istenmesl (bu konuda da yargının olumlu bir iptal karan vermesi) gerekir. Toplumdaki, genel eğitim hizmetinden yararlanma ilke ve uygulaması, hukuka aykırı bir işlemle zedelenmiş, hak sahibi (öğrenci adaylan) açısmdan da kişi ve kişi öldürülmüştür. Hizmetin. sına va girme hakkı olanlann o smava (ya da sınavlara) almmalannın sağlanması yamna eğilinecek olursa konu edilen uygulamanın yıldan yıla yapılan bir üniversiteye giriş smavmın bir parçası oluşu da göz önünde tutulursa, hızlı ve haksever bir giderme bulunmalıdır. Bunu, bir olasılıkla, işlemin sakatlıkla yaratıcılan; bu kez de hukuksal düzeltme yolu ile yapmalıdırlar. Bunun ivediliğri var... Yılın helll sıralarmda yapılması kural olan smavların, eğer sakatsalar ve haksızlık taşıyorlarsa, yarattığı hukuk dışılıftm giderilmesi bile bir geciktne ve endişe kaynağıdır. Bir de, düsünelim ki, yapılma biçlminin öz ugün de öğrenci mektuplanna yer vermek istiyorum. Gençlerimiz öyle acı gerçeklerle, öyle haksızlıklarla karşı karşıya kalıyorlar ki bunlann hepsini gözler önüne sermek yeter. Yoruma gerek yok! B Çemberlitaş Kız Öğrenci Yurdu'nda kalan blr grup genç kızın seslenişi şöyle: «Kredi Yurtlar Kurumu'na bağlı yurtlarda kalacak öğrenciler her öğretim yılı başmda yeniden saptanır ve buna göre öğrencilerin kaydı yapılır. 198283 öğretim yılmda yurtlarda kalmaya hak kazanan öğrencilerin listesi 7.10.1982 tarihinda açıklandı. (Not: Bu listeler gazetelerde do yayımlanmıştır.) Sonuç ŞUJ îkind. üçüncü ve dörduncü sınıflar* da olan öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun listelerde adı yok. Bu durumda bu öğrenciler kesin olarak yurtlarda kalamayacak. Hazırlanan listelerin hangi ölçülere göre belirlendiği öğrenciler tarafından anlaşılameuııaktadır. Bu sorunun yanıtım Yurt Müdürlüğünden Istedlğimiz zaman inandmcı bir karşıhk alamamaktayız. Şöyle ki, listelerin Ankara'da bilgisayar tarafmdan düzenlendiği, müdürlük ve bölge müdürlük* lerinin bu konuda yetkili olmadıklan, bilgılerinin de bulunmadığı bildlriliyor. Bu durumda listelerde adı bulunmayan öğrenciler kısa bir süre daha yurtlarda kalacak, sonra yurdu terkedecekler. Bu uygulamanın öğrendlere yüklediği sonuçlar çok ağırdır. YÖK uygulamalanyle durumlan oldukça kötüleşen öğrenciler, yurttan atıldıktan sonra sınavlannda nasıl başanlı olabileceklerdir. örneğin, İst Üniversitesi'ne bağlı fakültelerde öğretim 15 ekimden sonra başlayacaktır. Devam zorunluluğu vardır. Kaldınlan şubat döneml smavlan, kasıma ahnmıştır Bu smav dönem!, okuldan atılma ve yıl yitirme durumunda olan öğrenciler içln çok önemlidir. Şimdi buna bir de ev aramak zorunluluğu yükleniyor. Bu sorunun çözümlerunesinl yetkililerden istemek hakkımızdır.» Yine Çemberlitaş Kız öğrend Yurdu'ndan başka bir grup öğrenci de şunlan söylüyon «Tüm yüksek okul çevresi, özellikle öğrend kesimi. özellikle taşradan gelen ve yurtlarda konaklarnak zorunda olanlar, panik ve telâş icindedir. YÖK'ün getirdiği sınav sisteml ile haklanmız elimizden alındı Müktesep hak kalmadığını öğrendik. Okuldan atılmamızı önleyebilecek tüm yaşamsal ve sosyal çalışmalan askıya aldık. 24 saatin üçte ikisini derslere verdik Taşradan geldik. yıırda kayıtlarımızı yaptırdık, odalanmıza yerleştik. Ancak odalarda perde yok, karşımızdaki apartmanda oturanlar yurt odalannı olduğu gibi izlemekteler. Neyse, çok zor koşullarda yatacak bir yere sahip olduğumuz için bunu da sineye çektik Sınavlara hazırlanmak için etüdler en uygun yerlerdir. Ancak gelin görün ki. bir sabah müdlre hanım etüdleri ziyaret etti. Onbeş dakika sonra da etüdlerimize koca bir asma kilit tataldı Nedeni. etüdleri temiz tutmadığımız, çay ve benzeri şeylerl masalanmızda bulundurmamız, defterleri, kitaplan masalann üstünde daâınık tutmamız. Etüdlerde bir tek çöp kutusu var, hafta sonu nedeniyle temizlik işleri yapilmadı. YÖK yü7ünder. yemek • içmek gibi yaşamsal gereksinmelerimizi ancak etüdde ders yaparken gidermek zorundayız. Buralarda oturacak yer bulmak da başlı başına bir sorun Yer bulamayan arkadaşlamnız çözüm olarak odalanna bir masa almak ve orada ders çalışmak zorunda kaldılar. Ancak odaya geten müdire hanım arkadaşlanmızı cezalandırdı, oda kapılanna da kilit vurdurdu. Ertesi gün sınavlan olan arkadaşlar yatacak yer, giyecek giysi bulamadılar, derslerine çalışamadılar. Daha fazla birşey yazmamız gerekir mi? Siz öğretmen ve öğrencilerin sorunlannı sürekli dile getiren birkaç kişiden birisiniz. Sorunlanmızı anlatacak mercii bulamıyoruz. aklnnıza ilk siz geldiniz. Umut ederiz kl ilk fırsatta bu aksakhklar giderilir.» Çemberlitaş Kız Yurdu'nda kalan öğrendlerden iki sesleniş Bu yurda girmek bir sorun. içerde kalmak ise daha başka bir sorunl Gençlerimize kıymak, onlara venl dertler çıkarmak yerine onlara =mlayış göstermek, sorunlannı anlamak çözüm yolları bulmak daha yararlı olmaz mı? Haksızlık İcarşısında yalnız bırakılan genç insanlar yaşamm daha ilk adımında bezginlik ve umutsuzluk denizinde boğulmazlar mı? Toplumda gerçek banş ve ıuzur böyle mi kurulur? YÖK uygulaması da, artık somutlaşmaya başlaması nedeni ile, başlarda bir yer alıyorsa, ancak bununla açık lanabilir. Üniversite ve fakültelerln, bîr de bunlara bağlanan öbür öğrenim kuruluşlannın, kullanım alanlanndan yasa yolu ile alınan (ya da yok edilen) özerklik (Ostelik de her anlamda) YÖK uygulamasmın üretken çekirdeği olmuştur. Çeşitli tepkiler almakla birlikte. kimi uygulamalar artık kuruluşlann elinde, özerklik ahnmasından da aşağıda, fakat korkunç boyutlara ulaşıyor. Kısacasi; bir yanda yaralar alan hulcuk düzeni: öbtir yanda öldürülen haklar var... 11 ekim 1982 pazartesl günü Resim ve öbür Güzel Sa natlar dallannda yapılan re sim smavlan hep aynı güne konmakla, burada işaretledi ğimiz hak öldürmenin en yakın ömeğidir. Hemen bir gün önceye rastlayan bir kesinleşme ile sınava çağnlan adaylar, blri, öbürü ya da öbürleri, ça kışan yetenek sınavlarından sadece birine girmek zorunda kalmışlardır. Bu konuda hem ilk ve hem ilkel başvurulannı sözle de olsa, sınava girdikleri yerlerin yetkililerine ilettiklerinde de. sert tepkiler görmüşlerdir. Sorun'un olaydan özetlenişi bu... Fakat, bu sorun'un bir de öncesi VB sonrası var. Hatta, onu hukuksal çözümle den öne geçerek düzenlenmesi sakatsa ve smav dahi icra edilemiyorsa... Icra edilememesi de, katılacaklann haklarım yok etmek ile oluyorsa... Artık, sorun hukuksal olmakla kalmaz, toplumsal ve hatta iktisadi de olur. Çünkü, toplumsal emek birikiminin. kullanılma alanı boştakl tüketime kayar. ••• Yazıya girerken, «özerkhk»ten söz etmiştik. Bu ilkesel değerin. yasa değişiklikleri ile kaldmlsa bile, önceki uygulamalardan kalan gelenekselleşen bir içerik kazanması vardır. Bunun da, uygulamada ve davramştakl yansımalan, yöneticilerin yerindelik» denetini, önce kendi işlemlerinde yapmalan ile oluşur. Hele de, «kurul» ve •birleşik kurullaşmalar» da, bunun yapılması, karşılıklı düşünce (karar öncesi ahşverişleri) yolundan daha da kolayhk ve açıklık kazanır. İşte. bir kişiye (hak sahibi olsun olmasm) ve blr hu kukçuya esef duyuran da budur ki, şu smavlarda bu yerine getirilmemiştir. Sınavın ön işlevlerini yerine getirip vezneyî de devreye 6ok tuktan sonra, ardımn olanak siz yönd© yok edilmesi, bir bileşik işlemi tek öğesi ile ortadan İcaldırmaktır. Üniversite ve fakültelere yeni başlık adresleri ve toplumsal işlevler takdiren verilebilmiştir. Ama, onun kapısınm önünde aşama geçerek bekleyenleri de, o adrese almamak ve o işleve girmek fırsatından «hukuka aykınlıkla» yoksun etmek. çelişkiyi somutluvor. Böyle olunca da, kuruluşlann insan ve kişi üzerindeki güttükleri amacm. çağdaşlığı tartışıhr niteliğe uzak düşüyor. Cağdaşlık ilkesi de yok oluyor. Cumhuriyet Sahibi:CumhuriyetMatbaacılıkveGazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ Cenel Yayın Müdürü MüesseseMüdürü Yazı ijleriMüdürü HASAN CEMAL « EMİNEUŞAKLICİL OKAYGÖNENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR YALÇIN DOĞAN HİKMET ÇETİNKAYA MEHMETMERCAN Gümrük ve Tekel Bakanlığı'ndan 1 1615 sayılı Gümrük Kanunu hükumlerine göre 1982 yüında bütün yurda şamil olmak üzera Gümrük Komisyonculanna ait yazılı tarife sınavı 15 kasım 1982 günü saat 9.00'da yazılı mevzuat smavı da aynı gün saat 14.00'de, Gümrük Komisyoncu Yar dımcıhğı smavı ise 16 kasım 1982 günü saat 9.00'da Ankara'da Bakanlık Merkezi'nde yapılacaktır. 2 Gümrük Komisyonculuğu yazılı sınavını kazananlann listesi 13 aralık 1982 tarihine kadar Gümrük Başmüdürlukleri ile Bakanlık Merkezi'nde askıya çıkanlacak ve kazananlar 15 aralık 1982 günü saat 9.00'da Ankara'da Bakanlık Merkezi'nde aynca sözlü smava tabi tutulacaktır. 3 1615 sayılı kanunun 167 ve 168'nd maddesi uyannca söz konusu sınavlara girmek isteyenlerin aşağıdaki şartlara haiz olmalan gerekmektedir. a) Türk olmak. b) Smav tarihinde yirmi bir yaşmı bitirmlş ol mak ve askerliğini yapmış veya askerlikle ilişiği bulunmamak, c) Lise mezunu veya o derecede tahsil görmüş olmak (Gümrük Komisyoncu Yardımcılığı için en az orta okul veya muadil okullardan mezun olmak), d) Hırsızlık, emniyeti suistimal, dolandınalık, yalan yere şahadet, yalan yere yemin cürilm tasnii, iftira, irtikap, irtişa ihtilas ve kaçakçılık curümlerin den birinden dolayı hapis cezası veya o derece cezayı gerektiren bir suçtan mahkum veya memurluktan cezaen çıkanlmış otaıamak, e) Bulaşıcı hastalıklardan salim olmak. 4 Yukanda belirtilen şartlara haiz olanlann Gümrük Başmüdürlüklerinden (Ankara, îstanbul. Edirne, tzmir, tzmit, Mersin, îskenderun, Trabzon. Habur, Gürbulak) temin edecekleri müracaat formlannı doldurmak ve bu formda belirtilen belgeleri de eklemek suretiyle Gümrük ve Tekel Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü'ne 8 kasım 1982 tarihi mesai saatl bitimine kadar (saat 17.00) müracaat etmeleri. posta yoluyla yapılan müracaatlardaki posta gecikmelerinin kabul ediuneyrceği ve eksik evrak müracaatlannda işleme konulmayacağı, aynca sınava gireceklerin yanlannda fotoğraflı kimlik belgesi bulundurmalan ilân olunur. (Basin: 22748) 6923 MAÜYE BAKANLIĞI HAZİNE GENEL MÜDÜRLÜĞÜ VE MİİT GENEL SEKRETERLİĞİNDEN 1 Maliye Balîanhğı Hazine Genel Müdürlüğü ve MİÎT Genel Sekreterliği'nin Merkez Örgütü'nde boş bulunan kadrolar için 4 yıl ve daha fazla sürell fakülte ve yüksek okulların Iktisat Maliye Hukuk ve Matematik bölümleri mezunlan arasından smavla memur alınacaktır. Memur I:adrolanna alınacak personel için; Merkez kadrolannda belirli sürelerde çahşmalarını müteakip yurt dışına lisans üstü eğitime gönderilme. Merkezde Hazine Uzmanı kadrolanna atanma ve yurt dışı kadrolannda görevlendirilme olanaklan mevcuttur. 2 Sınava katılabihnek için: a) 657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun değişik 48'nci maddesinde yazıh genel ve özel şartlara 6ahip olmak, b) Smavm açıldığı tarihte 30 yaşını doldurmamış bulunmak, c) Siyasal Bilgiler (Basın ve Yayın Yüksek Okulu hariç) Hukuk, Iktisat ve Işletme Fakülteleri, İktisadi ve Ticari llimler Akademileri. Ortadoğu Teknik Oniversitesi Idari îlimler ve Matematik Fen Fakültesi Matematik bölümü mezunlan ile Hacettepe ve Boğazlçl Üniverslteleri'nin Idart llimler Fakülteleri ve Matematik bölümleri veyaeşitliği Milli Eğitim Bakanlıgı'nca onanmış yurt lci ve yurt dışı Fakülte veya Yüksek Okullan'ndan birinden mezun olmak gerekmektedir. 3 tngilizce. Fransızca veya Almanca dillerinden bîrini iyi derecede bilmek ön şarttır. 4 îsteklilerin en geç 25 ekim 1982 pazartesl günü saat 18.00'e kadar l dilekçe. kendi el yazısı ile özgeçmişi, nüfus cüzdanı örneği öğrenim belgesi. askerlik durumunu gösterir belge ve iki adet fotoğrafla birlikte Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü ve MÎÎT Genel Sekreterliği Personel Şubesl ülusAnkara adresine yazılı olarak başvurmalan gerekmektedlr. 5 Yazılı smav 4 5 kasım 1982 günleri saat 14.00'de Ankara'da yapılacak olup, smav yeri aynca adaylara duyurulacaktır. ö Postadaki gecikmeler dikkate ahnmıyacaktır. DuyuruluTi (Basın: 22527) • 6924 • Yazı Işlerî Müdür Yardımcısı Haber Merkezi Müdürü Mizanpaj Yönetmeni TEMSİLCİLER • ANKARA : • İZMİR : • ADANA : • SERVİS ŞEFLERİ * İstanbul Haberleri:Selahattin GÜLERDış Haberler : Ergun BALCI Ekonomi: Osman ULAGAYYurt Haberleri: Barbaros GENÇAK Kültür: Aydın EMEÇ Magazin : Yalçın PEKŞEN Düzeltme : Konur ERTOP Araştırmai ŞahinALPAY BÜROLAR KonurSokak No. 24/4 Yenişehir ANKARA Tel:17 58 2517 58 66İdare:8 33 35 Tel: 25 47 09131230 Tel:1455019731 Basanve Yayan: Hali» Ziya Bulvan No: 65/3 IZMİR Atatürk Caddesi, T.H. K Işhanı Kat 2/13 ADANA CUMHURİYETMatbaacılıkve GazetecilikT.A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41, CağaloğluİSTANBUL P.K.: 246 İstanbul, Tel; 20 97 03 (5hat) TAKVİM 22E KİM1982 19.50 IMSAK OÜNEŞ ÖĞLE İKİNDİ 5.35 7.17 AK'=^^fl 18.19 12.58 15.57 ÇANAKKALE t LA N İCRA TETKİK MERCİİNDEN Dosya No: 1982/133 Çanakkale ili, Saat Kulesi Meydanı, Fetvah«ne Sokak No: 4'deki adreste Harita Kadastro Mühendisliği hizmetleri, inşaatçılık ve emlak işleriyle iştigal eden borçlu Şükrü Erdemir tarafından teklif edilen konkordato muvafık görülerek borçluya 11.10.1982 tarihinden başlamak üzere iki ay mühlet verilmiştir. Bu hususa itirazı olan alacaklılarm ilan tarihinden itibaren yedi gün içinde istida île hakimligimizce müracaat edebilecekleri İcra İflas K. nun 288'nci maddesi uyannca ilan olunur. 8.10.1982 (Basui: 23133) 6925
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle