16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
| 27 OCAK 1982 KOLTOR YAŞAM Cumhuriyet 5 insanJar ve sanat urfeiye'da sanai v« kültur bir zamanlar gazeîelere cutun atmakta epey güçlüh çekiyordu. Simdilerda de sık. sık hatırlatıldığı gibi az tirajlı. buyük ölçüde amatör, küçük dergilerdi sanatın toplumda kendine bulabüdiği kanal. Oysa epey bir süredir sanat birçoh eundelih gazetede kendine bir tayfahk yer açabiUti. Aynea olanaklan eski kuçuh amatör dergilerie karşılastınlamayacah sanat dergileri yayımlanıyor gimdi. Acaba toplum sanat ve kültürle daha yakmdan ilgilenme gereği duydu da, onun için mi basm sanat kucah açtı? Yoksa basm. yapılan çeşitli gündelik ve alısılmış islere bir yenilik getirmek, yeni bir kitleye uzantnah ya da hatta böyle bir kitleyi yaratmah istedi de, tnnat böylece saygıdeğer bir kürsüye davet mi edildi? Doğrusu, ikisi de kısmen geçerli bu sorulann. Ayrıca, başlangıç nasıl olduysa olsun, sanat ve kültür söylemlerinin toplum içindeki dolasmu, anbeş yirmt yıl öncesinden çofe daha geniş bir yatakta akıyor. Sanatı seven, kültüre değer verenler açısından şuphesiz olumlu bir gelişme. Ne var ki, bütün bu gelişme içinde o hadar da sevindirici veya doyurucu olmayan baa özelükler göze carpıyor. Bu özellikleri teh bir keUmede özetlemeye çalısacah olsam, •rahatlama» derdim, •Rahatlama* hayatın pefe çofe alanmda şüphesiz paha biçilemeyeceh değerde bir ruh halidir. Ama sanatta. bilimde *rahatlama»nın baa çofe önemll tehlikelerl var. «Rahatlama*. sanatın temel özelliği, tanımlayı« özelliği olan •araştırıcıhğı» köreltebilir. Bir şeyi batardığını bilen bir insanın, bu başanyı dürüstçe değerlendirdiği ölçude, en doğal hakkıdır rahatlamak. Ama hayatta basan kadar da kısa ömürlu bir nesne yofe. Hayat tonsuz çünkü, bizim bafartUklarımız ise hep bittmli. Hattu, her basan, basan olduğu ölçüde, yeni *orunian gündeme gettrir. Getirmiyorsa. dunyanm en svhm ifi batan olmah. murat Del&e: Yeni edindiği kursülerden topluma hitap etmeye başlayan sanatın bugünlerde yaptığı. kendini kurcalamaktan veya hayatın şimdiye kadar yeterince el atılmamış köşe öyle de degil. Ashnda kimse kimseyle ortak değıl. Ama sanki sözkonusu dergiier ve sanat sayfalanmn bolluğu, her sanatçıya kendini vitrinleyecek yer açtı. Aradaki da gösterişli sanat dergilerinde. sanat haberleri verilı yor: Nerede konser, hangi fılm, kimler ödül aldı, kiıv ne dedi vb? Yazılar genellikle kısa kısa, tanıtıcı yanla n ağır basıyor. Eskiden bildiğimız amatör nitelikli kü çük dergilerin bir ikisi dışında. bütün sanat dergileri. sanat anlayısları bakımından. geniş yürekli antoloiiler durumunda. Her türlü sanat anlayısı yer alıynr içlerin de, yeter ki. anlayışın temsilcisi tanınmış bir kişi olsun Bu kadar dergi, bu kadar sayfa, demek ki çok verimli bir sanat üretimi var ülkemizde. Ama nedense tartısılmıyor sanat. Sorunlannı çözmüş sanki. Oysa eskiden sanat tartısıhrdı, sanatçıiar tartışır di. Sözgelişi, düşünce hayatımn bir başka düzeyinde •ATÜT* diye bir tez mi ortaya atıldı, birçok sanatçı bu yeni tez karşısında kendi konumunu belirlemeye çalışır, genel olanla ilgi hurardı. Sanatın ne olduğu ya da ne olması gerektiği tartısıhrdı. Şu sanatçının, bu sanatçının yaptığı işin değeri, geçerüliği tartısıhrdı. Sanatçılar ve eleştirmenler bu tartışmalar sırasında ateşlenir, hırçınlaşırdı. Gerçi sonuçta öyle çok yüksek düzeyde, gerçekten doyurucu düşüncelere vanlmazdi; ama olsun, bu bir canhhktı. Şimdi dikkat ediyor musunuz. Kimse kimseyi kırmah istemezmiş gibi hava var ortaca. Bunun gerisind* gerçeh bir düsünsel anlasma. ortaklıh, birlesme filan olsa, söyleneceh söz yok. Ama T Sunus öyle a> değıl. Ashnda kimse kımseyl* orfafe değil. Ama sanki sözkonusu dergiier ve sanat sayfalanmn bolluğu. her sanatçu ya kendini vitrinleyecek yer açtı. Aradaki «mıisabafeanın nıtehği değişti böylece. Eskiden alışık ol duğumuz 'tnüsabaka* biçimi, ornegın gureşi andırırdı. ya da bilek güreşini. Ya da sanatçılar, teorik birikimlerınin zırhlarım, kargılarmı kuşanır, ortaçağ şövalyelerinm turnuvalarında olduğu gibi birbirleriyle göğüs göguse geiirlerdi. Şimdi daha çok bir 'güzellik müsaba kasuna benziyor. Herkes kendini en ahmh gösterecek kılığa girip, birbiri ardından kendini sergüiyor. Güzellik yanşmda nasıl bir yarışmacımn öbürünü jüri dnünde çelmelemesi yasaksa, sanatçılanmız da birbirlerine ilişmiyorlar. Herkes öbürlerinin vitrine çıkma hakkına saygılı. Eski gereksiz hirçmhk güzel degıldi. Cstelih feopan tırtınanın ardından yeşeren bir şey olmuyordu. Ama bu şimdiki pısırıklık da bir tuhaf. Ara sıra biri öburüne bir şeyler söyluyor gene eskisi gibi, ağır şeyler de *öyiüyor. Ama ilke tarıışmıyoruz. temel tartışmıyoruz. sanctsal değer sorununu iartışmıyoruz. Yaratmada vs eleştirmede. ne gibi yaklaşımlar olabilir, neler var, neler olmah? Bunlan sanki asmış, sorunsuzluğun asude dıyanna oyafe basmısız gibi, rahatız kısacası. Sanat teo risine hiç girmez olduh Bu yeni sayfalann. yeni dergilerin. yeni bir okuru olduğunu düşünüyoruz belki. Yüce sanat ve kültür dünyasına daha yeni ayak basan bu «yeni» okurlan. taze bir tornurcuk gibi, hırpalamakian korkuyoruz. Derine inen bir inceleme, zorca kavramlara yer veren bir yazı, bu okurlan el değmiş manolya gibi soldurmasın diye, kolaylaştırdıh her şeyi. Yoksa baska nedenler mi var? Bu gibi re biz kendimiz mi dalamaz, clduk? Ne dn ols& *on yirmi yılda Turkıye'de bihmsel yaym çoğaUü, bütun eksıklere rağmen önemli teorik birikimler oldu. ElUler de, altmışlann başlannda sanatçılar toplumda en önd* giden bireylerdi. Bu özellik dalıa sonraki yülarda feorundu mu? Sanctsal yaratımın zorunlu duygusalhğınm yanında. o yaratımın da vazgeçilmez parçası olan ahtla eleştirellık öteki disiplinlerde olduğu ölçüde ilericl mi? Bu oteki disiplinlerde oiup bitenîeri de izlediğini sandı ğvm bu «yem. okurlan hayal kırıklığına uğratmayacah kadar haberdar mıyız onlardan? Ciddiyet, kasvetli olmah değildir. Cözlerinin içi gülen, kıvrak bir ciddiyet de mümhun. GündeUh dül* de yapuır ciddiyet. Öte yandan. busbütün ayn, bir üslup ve dil de bazen zorunlu olur. En basit konular en ciddi sekilde, en eiddi sorunlar en sade tutumla »ia ahnabüir. Sanat tartısması dunyada çoh canh. Yeni teorilar, ilginç tezler. yığınla yenilikler var. Bunlarm kimisi geçU ci, moda niteliğinde olabilir. Kimisi sağlam, yuzyıllann birihiminin yeni ve yetkin özümlemeleri. Biz Ue kuiağımızı tıkamışız bunlara. Ne onlan aktanyoruz, n* kendimiz tartışıyoruz.. Bu sayfada, sanata ve kültüre toplum içtnden bahmayı denemeh tstiyorum. Soyut bir •güzellik* aleminde, 'şaheserleri' ile varolan bir sanat kavramı değil de. kanlı canh somut ınsanlarla iliskisi içinde, toplumu etkilemesi. toplumdarı etkilenmesi ile sanat ve kültür. Yaşayan kultür, onun degişimleri, niçin değiştiği vb. Ve bu ortamdan beslenip yeşeren bir sanat. Dunyada söylenenlerle, bizim söylediklerimizi bir araya getiren, yülanmif sorunları değiştiren, yeni kavramlara eripn*y« çahşan bir tayfa olsun istiyorum. Ünlü yazar Roland Barthes, 1980 yılmın başlarnvd» bir tr&ük m s m d a hayatım kaybetrnişti. ölümü, yalnız Fransa'da degü, bttin dunyada sanat ve düşünce alanı için büyük l)ir eksüük ya^ UtL Yapısalcüıgm ve semiolojinin başta gelen teınsilcilerinden W olan Barthes, çarpıcılığım, uygıüadıgı yöntemden çok, keaine özgü^Ja^Tak zekâsından alıyordu sanki. Çünkü yazdîğı çeşitkitaplarda gözümüze çarpan ilk özelliği, bir yöntemin tutarh ygulamasmdau çolc, senaiolojinin oldukça geniş alanı içinde yapğı keskin dönüşlerdir. Bakışınm özelliği olan zekâ ve duyarlık ile m. yöntetninden önde gidiyordu hep. Buraya aldiğımız iki kısa yaa, ünlU Mltolojüer fcltabından. leçen \nl televizyonda hem Garbo'nun Kraliçe Kristina filmi, em de Audrey Hepbura'ım Ronu TatiM gösteritoıiş, bu ölmlerin nılan tazeîenmisti. Şirodi de Greta Garbo ile başlayan bir dizi kranda olduğu için «Garbo'nun Yüzü» yazısmın havada kalma•acagını düsündük. «Plastık» ise bu maddeyle ilgili bir sürü çağışıtnı getiriyor. Parthes'in MltoloJOer adlı kitabında yapbgı 1?, çagdaş topımun gündelik hayatında işlerlücte olan mifleri lnce'.emekti. Ç«Itli toplumsal Jestlerin, pörenek ve davranışlann işaretlerini emıoloi'.sinl inccleyerek, bunlann ardında yatan ideolojilerl fl ortaya çıkarryordu. Her iki yazıda da, geniş kültüre ve teıvrak skftya sahip bir yazann. siTadan, her gün içinde yaşadıgımıa •snelere batap, bunlann algüanışına kattığı derin boyutu g&shfliyorus. Barthesin önemll kitaplan arasında. Racine t?stan«, Sade / 'anrier Loyola, SemJolojlnln öseleri. Mîtolojiler, Taznu Derec« irfrr. S/Z, Metnln Zevid. Eleşttrel Denemeler ve Tenl Eteştirel lenemeler var. Her biri yeni ufuklar açan bu kitaplardan biri &• md*üâçbiri henUz TOrkçe'ye çevrihnedl. loland Barthes üstüne M onslauf V*rdoux, 1947: Landm'nun örnek olarak olındığı fllmde incs ruhlu zevce katilinl oynoyan Chaplin, onceden zehırlemeyl duçündüğü fakir bir genc kızla tekrar karşılaşır. Kız çimdl zengin, başarılı ve savaş gereclerl yapan bir fabrlkatörl» •vüdlr. cTom bana göre bir Işmiş.» der Verdoux ve ysnl kocasının nasıl bir odam oldufiunu soror. <Qok kibar ve cö rnert» der kız, cAma Işinde oldukca Insofsız.» «iş.> der Ver doux. «insafsız bir Iştlr, dostum.» Garbo nun benzersiz yüzü 6 701. erbo, hâla slnernada lnsan yüzUnü yakalamanın seyırciyi en derin hazlara sürüklediğı, kişinin bir insan görüatüsünde kendi li bir aşk iksırinde kaybedercesine kaybettiğ!, [Ü2*üo ınsfln bedeni'mri îıem ulaşılanıayacaJc » n de yadsıııamayacak bir çeşüt 'mutlak du rumu'nu simgelediği bir an'a aittir. Birkaç yıl iace Valentıno'nun 70211 ıntiharlara neden ouyordu, Garbo'nunki ise hâlâ Ortaçag aşk an ayışmın, bedenin mistiic bir cehennem azabıoa yol açögı yolundaki ilkesi Ue ortaklık laşı Gerçekten de hayranük venol bir Desnertla. Son birkaç yıldir Paris'te sık sık gbsterilen *Kraliçe Kristina'daki makjajda, maskeain kalın bir kar tabakasıru andıran özelliği îiar, boyalı bir yüz degıl bu, aksine alçıdan iökülmuş bir yüz. Renic, yüz çızgileri yolu ile iegil, tüm yüzeye yajiiarak korunumu altına »lıyor bu yiizü. Hem dagılıverecekmiş gibi duran hem de eksiksia gözüken bütün bu kar iabakasının ortasında, sadece gözler, garip, yumuşak bir et gibi koyu ama ardanm gücünien bjç yitirmeyerek usulca kıpırdayan iki isra sanki. Olaganüstü güzeUigine rağmen, elle çizümeıtüş de dümdüz, piârtüksüz ve gevr6k btr çeyden yontulmus duygusu veren, baş ka bir deyişle hem kusursuz hem de uçup pdiverecekmiş gibi duran bu yüz bir noktada Chaplin'in unla Eivannuşçasına beyaz onun gözlerinin bitkimsı canlılığır.ı, uyvera benzeri çehresini andınyor. Bugün artık bütün. maske (örneğln Antils Pag'da kullanılan maske) msan yüzünün sırlanndan çofe (Comedia dell 'Arte'nin 'yarım' Daaskesinde oldug u gibi) yüzün arketipsel değerlerinden söz etmesj ile dikkati çekıyor. Garbo, seyredenlerın gözü önüne insan denen yaratık konusunda bir çeşit Platonik idea seayordu; bu, cinsiyet: haklanda iıiçbir kuşsumua olmamasına karşın bu yüzün ctasel açıdan neredeyse tanımlanmamış oluşunu üa açık Uyor. Filmın cınsellik konusunda bir ayırmısız Uktan yararlandığı (Kraliçe Kr^tina hem kadın oluyor hem de genç bir şövalye) bir gerçek, ne var ki Garbo bunu bir ikicinslilik gös tensi olarait almıyor; üer zaman sendisi oidu gu gibi. tacının ya da geniş tenarlı şapkalannın alunda ısrarla o ayaı, karlarla örtülü yalnız yüzu taşıyor. Garboya yakıştıruan 'ölümsüz' sılatı büyük bir olasüjkla kusursuz bir güzeüik durumundan ÇOK, her şeyin en berrak bir ışıkta biçimlendınlip, kusursuzlaştınidığı goksel bir kattan ınmişe benreyen bedensel varhğmm özünü iletmeyi amaçlıynr. Kendısi bunun tarkmdaydı; güzelliğinm uğursuz bıçimde olgunlaşıp, çökmesine kalabalıklann se3Fircı olması na kaç yıldız göz yummuştur? Garbo buna goz yummadı: o öz aşagılanmamalı, jiizü bıçını sel olmaktan çok entellektüel oian kusursuzlugundan Daşka bir gerçek tanımamah idi. Böylece Öz girgide daha glzlenır oldu. kiira göziüklerin, gemş kenarb şapkalann ve unzivanın tulüne büründü, ne var ki hiçbir zaman deferinden kaybetmedı. Gene de bu Tanrı benzeri vüzde bir maskeninkinden daha keskin bir anlatım dolaşmai ta: burun deliklerının kıvrımı ile kaşlann yaJT arasmdaki yakınlaşrna, neredeyse insani denebiJecek bir iîışki, yüzun her iki bölümünü birbirine yaklaştıran benzersiz, özgün bir işlev gönnektedir. Maske, yüzü oluşturan çizgiler toplamından başka bir şey değiidir, yüz ise aksine butün bu çızgilerin tematik uyumunun üstünde bir seydir. Garboya yokıştırılan tölümşuz» sıfotı b»Garbo'nun yüzü sinemanm Oztl konu edıneo bir güzenikten varoluşa dair bir sormç densel varlığının özünü iletmeyi amaclomaktadır, K»ndi«l da bu ckırumun &rkeUpin >TiıitT1l ölümlü jüelertn çeMdliğlne kapUrdıgı, bedenin 6e olarak lç«rdiği berraklığın yerini Kadm'm ltrizmlne t » raktığı kınlgaa bir an'ın anlatımı oluyor. Bir geçiş olarak düşünüldüğünde Garbo' nun yüzü iki ayn ikonografik çagı uziaşürarak korkunun esinlediği bir hayrarüıktan ç e ö cüigin esinlediği bir hayTarüıga geçişi mümkün kılıyor. Bilindiği gibi bugün bu evrünin öteki kutbuna varmış durumdayız, ömeğuı Audrey Hepbum'ün yüzü sadece kendine özgtl tematik venleri (çocuk kadm, sokulgan fcadm) dolayısı ile değil, kisi oîarak kendisi Oolayısı ila de oldukoa tipikleşmiş durumda. Benzersiz bir kendine özgülük nlteliği kazanmış, İçinde 6z denen şeyden eser kalmamış, sadece sonsuz bir morfolojik işlevler kannaşasından olusan bir yüz bu. Dil olarak ele alındığmda Gar DO*rrun benzersizligi kavram düzeyinde oluşundan ileri gelirken, Hepbum'ün benzersizligi madde düzeyinde oluşundan kaynaklanıyor. Garbo'nun yüzü btr Düsünce, HepburtfUnü İse bir Olay. Eski Chaplin fümlerinde konuşmuş olsaydı, bunu bu şekilde Ifade etmiş olmazdı, ama •anırım, tereddütsüz kabul ederdi. Gördüğüm bütün Chaplin fılmlerınde yalnızca Iş deÖlî. hayatın kendisi de insaf»ız bir Iştir ve kücük 6erserlyl biz<» ceklci kılan şeylerden biri de onun sonunda varkalabllmesldır; belkl kızı kaybeder, ama canını kurtanr, Melon şapka, dapdar ceket ve torba pibl pantolonun içinde bu auy guiu odam şüphesiz sevimlidlr. cma onu gecmlşln bir par caeı olarak goreceğimize Hk k«z karşımıza çıkıyormuşcasına bok8aydık. o kadar da sevlmll oimazdı. Çocukların şekerlertnl calma fırsatinı hlc kacirmadığı gibi, Insanlar bas ka yer» bakarken kıclanna tek me otmokton da gert durmaz. BötOn bunlardan başka yainız ca ezllen değll, kumaz blrtsldlr. KOçök ser»erinln son gorönCışOnu işaret eden Büyük Diktatör'de (1940), sahane bir sekans vardır: Birkaç klşl lclerinden hangislnln hayatırn tehltkey» atacağına karar ver mok Icln tatlı yemefldir. Bir tatlıda pora vardır ve klme Isabet ederse o eectlecektlr. Tabil para Chaplln'e Isabet eder, ama onu cabucak komşusunun tatlısına geclrfr. Komşusu da parayı bulur ve 8irayla o da kendi kom şusu bakmtyorken onun tobağma aktanr. Blr aralık, öbür paralar da oyuna glrfnce, Chaplin hepslnl blr tokmoda Monsieur Chapliı yutar. Ay<ığa kotktğında paralar domuzdan kumbarodokl ku ruşlar gibl karnında sıngırdamaya başlayınca kendini ele verir. Gülünc duşen Charlie'dir. Ama biz tamamen onun tarafındayız, çünkü o da blzim glbl ölmeye Istekll değildlr. Kumazdır ve oantnı kurtanp uzun yaşor. Sahn* Ifiklan'nda (1953) nın östünde balortaon b(r küm zıplatır ve dunyoyı ele gecirmeyl düşünür. Jack Oakie'nln haşmetli blr kişi rolünde oyna dığj Mussolinı'yla karşılaşınca her sefer kaybeder ve bir kere daha Irıyarı bır kabodayınm celimsiz Chaplın'l adamakıl iı benzettiği o eski sessiz film lere döneriz. Bütün bunlar cok komiktir. ama biz şüphesiz Hynkel'den yanayızdir. Bir pelerine gösterişli bicimde büru nur. sonra da bir mektubu olmak icın elinl uzattr, ama •• lini pelerinden cıkaramadığırH dan mektubu tutamaz. Burada birazcık itibar sohlhl olmok İcin bütun şanssızlık tara rağmen cabalayon zavallı bir odamdır ve bunlar gercekte Hitler'l tanımlomak Idn garıp kacan duygulardır. Ama öbür taraftakl değlşlkllk daha da tuhaftır. Kendini ünlforma lcinde bulan Yahudl berber H/nkelle karıştırılmtşr, oıno unvuHTVodık tır ve daha iyl bir dünya uOsteslmJsn gsffr. SDah mudunu ve Insanlann temelde (1918). tOfegi M kardeş olduğunu bellrterek fil Vtıitonamoz, ama ağao kihfltörnegln, Buyök Diktatör Hlt tnin unlu bitlş konuşmasım na fllrtp oradan geean blr ruyapor. Bu konuşmayla Hynmert ou^Mon oSKorfnı etklsfz ler'le ilgili, onu guldurü yoluykei'in daha önceden komlk la silmeye teşebbüs eden zahale oeftrtr. Hayata ayak uyyıf bir filmdir. Film, yüksek yer ama korkunc blr Almanca tak duroTt>OTT>a oçifv zofere aoftü lıdiyle bağınp çağırma»ı orasur: oloğanöstO nrlksel be lerde Mussolınl ve Hitler gibi sındakl fark ses bandında asoytanlarla dünyanın vurdulu oertâBtzilğlnln emebı olağanus yırdedilir. Ama kamerada detfi flzikaH rernfettir. Chcplin kırdılı bir komedi haline gele ğil; ve fllmln sonunda bütun rek soysuzlaştığını one surer. nuwwoHır yutultntüa. ya ustünSorunsa, gulünc olmanın fa ekranı doldurup cıyak cıyak şizmin kusurlanmn en ufogı bağıran, boşa atıp tutan, koş olduğudur ve Chapiin eğer lannı catıp öfkeyle bakan (aa /iman toplama kamplarından lında ona sadece evrensei sev "laberi olmuş olsaydı, bu fil gi ve llham verir) berberln yu mi meydana getlrmemiş olaca zü Hynkel'in yüzüdür, cünkü ğını otobiyografisinde yazdı. her Ikl yüz de Chaplln'lndlr. Buna rağmen, Hitler'le ilgili Chaplin gibi bir sesslz sinebu aynı başarısız film. Chap ma ustasının, büyük bir pando hn ve onun yaroHıkları açısın mımcinin burada ne yaptığını Vftwtn* bümemesl bence Inanılması dan oldukca derindlr. Chaplin Mfchael WOOD hem Hitler'l (filmdekl ad, Ads güc bir şeydir. Her ne olursa nold Hynkel), hem de öbür a olsun, eğer Iklsl arasında blr dı serserl Charlle olan Yahu benzerllk olduğunu İleri sürmek Istemediyse neden hem dl bir berberl oynar ve filmde yaşar v« oercekte bizier de iklsi tuhof blcimde yer de jorboyı, hern de onun tipik gibi dovranmayı becerdlğinde kurbanı rolünü oynadı? Eğer derhal cezalandınlır. Asıi Za ğiştirir. Hitler, Choplln'ln dokunaklı ku manlar'da bir fabrikada Iş buHynkel boşlangıcta, sesslz cük adamlarından biri olabilliur ve kolları sankl kapatama dönemdekl o aynı kibar ve yorsa o zaman Chaplin'in öyacağı rnakinelermiş gibi, on becerlksiz odam gibi yavaş bür dokunaklı kucük adamlalan hâlâ ıspazmozlu biclmde yavaş Chaplin'in kücük ada nnın da Hltler'leşmeye yatkın Ikide blr oynatarak, birden sil mı olur. Lohengrfn parcasıyla olduklannı görmemlz cok doklp cekerek Işten cıkar. Aynı ağır harBket eden bir balet gl ğaldır. (...) fllmde, Andre Baîln'in dedlğl bl gösterl yaparken, ayakları(Nev Sovlety Derglsl'nden) glbl, bosltce geîeceğin gecml nın, kafasının ve parmaklorıyaşianmıç ve sersertlldl gertde bırakmış birinl oynayan Chaplin. kendini öldürmek iste yen blr kızio karşılaşır ve kıza bir yeri ağrıyor mu diye «orar. Kız hayır deyince, sanki acı, Intlhar etmek icin akla uygun tek sebepmlş gibi cTamam öyleyse» der. Burada du yarlj olmayan bir iyimserlik Oörürüz ve bu turden bir şey sahne ısıklarında hep devam eder. Chaplin, kız kendine güvenlrH tekrar kazon6m diy« onu kısa ve acemice bir konu* mayla psikanaliz eder. Kızın derdinin psikosomotik olduğunu öSrendiğlnd* «Dofctor Freud, he?* der. Ama oyle Nle olsa bu konuda rastgele ve yetklH btr tarzda konuşabllmen Idn ocryla llgftl cok çey bllmen per»Vir. Bu conmt kur taromn ş» benzeyece^inl ve blr adomın tramplenden gole atlayıp da suyun yalnızca bir ayak derinlığinde olduğunu anlayabileceginl varsayar. Yanılmıştır. Ona göre en oiağan gerceklikler güvsnilmezdir. tehlikeler en emın yerlerdedir. Bu sebeptendir kl Chapün. Keaton gibi. bir süru umulmadık bela karşısında şaşırtacok kadar saoırlıdır. Ksaton'u anma şu belirgin karşUaştırmayı haiırlatır. Coğu kişi hemen hic şüphesiz şimdi kurbanlarımızda aradığımız taş gıbi yüzü ve sert jestleriyle beceriksızce belagat yap ma özelliğinden öturu Keaton'ı, Chaplln'e yeğlemıştir. Ve bunun ötesinde, Keaton'ın daha mükemmel blr sanatcı olduğu açıktır: Filmler! dingin, tıyarlı ve doyurucudur, Ama bana öyle geliyor ki Chaplin aşın duygusallığınm gerlsinda sert blr adam olduğu için Keaton'dan daha çok rahatsız edicl kalır v« slnlrlmlzl daha cok oynotır. Plastık Plastlk tosıdığı Yunan coban odlanna rağmen (Polıstıren, Fenoplast, Polivinil. Poiyetilen) oslında bir simyo mcddesidir. Hıçbir caba harcamadan, yeştllmsi Dir kristal yığınından. parljk, oluklu kaseier çıkarıyor. Bır yanda topraksı, hammadde. öte yanda kusursuz, insancıl nesne. Ve bu Ikı uç arasında, yan tanrı, yarı . robot, kasketii bir görevlınin, yarım yamaiak denetlediğı bir geçışten başka hicblr şey yok. Böylece plastık, bir maddeden öte, kendi sonsuz cieğşıminın düşüncesidır. Gün luk adının da belırttıği gibi, plastık. aynı anda birkaç yerde varolmanın gözle görülrresidir. Kesınieşen her bicim önünde (canta, fırca, otomobiı karoserisi, oyuncak, kumaş, boru, leğen ya da kağıt) insan hammaddeyı bir bulmaca gibi aklına getirmeden edsmiyor, Çünkü plastık tam bir kılık değiştirebilirhğe sahip. Kova olabildiği gibi mücevher «je ciuyor. Bu ;se, sürekli bir şaşkınlık yaratıyor; maddenm doğurganlığı ve ana maddenin malzemenin tekilliği ile sonuçların çoğulluğu arasmdaki bağlantıları gören inscn. düşlere dalıyor. Üstelık, değişirnlerin bclluğu insanin gücunü gösterdiğınden, piostiğin izlediği yol, sonki doğada yüce b;r bicimde kayarcasına aldatıcı bir haz verdıği icın bu şaşkınlıkta bir mutluluk payı var. Plastiğin oluşumu olumsuzdur: Ne sert, ne de derin olmadığından, kullanımdakl ya rarlarma karşılık, madde olarak belirsiz bir nitelik taşımakta, yalın blr bırakılmışlığı varsayan direnç|e yetinmek zorundadır. Yüce maddelerin şiirseı sınıflamosmda, kaucuğun yumuşcklığı ile metallerin yavan sertliğ! arosındo yıten, gözden düşmüş bir malzemedir. Mineraı sınıfının gerçek urünlerlnden hlcbirinin (köpuk. ııfler tabakalor) yerini tutmaz, cBozulmuş» bir maddedir: Hangi bicime girerse gırsın plastiğin yumak yumak, bulanık yağlı vn donuk bir görünüşü; doğanm şaniı pürüzsüziuğüne erişemeyen bir gucsüzluğü vardır. Ama onu en cok ele veren,cıkardığı ıci boş ve donuk sestir; bu ses onu gözden düşürur. Plastiğin renkien de öyiedır; cunkü kavramını ılan etınek icın oır addnn başko bir Sey değilmış gıbl: sannm kırmızınırt va do yesilin yalmzca en göi 6 çorpıcı gorünümlerıni saptar. Plastık modası taklit mıtosunda bir ev rimin belirtisıdir. Taklit eşyanın, torihı acıdan bunuvalarca kuüamldığı bılinır (Hk takiit giyim eşyalorı kapıtolızmm gel'şmesi ile ortava cıkmışlardır). Ama gunümuze kadar taklit eşya bir ozentının belırtısi olmuştu; ku!lanımıı\ değıl. gosterış dunvasımn bir parcasıydı. Takiit eşyanın amacı en ucuz yoldan ender bulunan maddelerı. elması, ıpeği, tüyj gumuşu, dünyanın pırıi pırı| lüks moddelennın tümünü kopye etmekti. Plasîiğin böy;e iddialan yoktur; bir ev eşyasıdır o. Plosîık bayağılığa katlanori ilk büyülü malzemetiir: ama boyağılık onun varolus nedenj olduğu icm kendi bayağılığına katlonır. Yapayiık, ilk kez ender olonı değil de, sıradan oiam omac eciınmıştır. Böylece, doğanın geleneksel işlevi değıştirilmiştır: Bu işlev, düşünceyi, su katdmamış tözü (cevheri) bulmok ya da taklit etmek değildir artık. Dünyantn tum mad&n vataklanndarı doha verimli, yapoy bir mod de onun yer.ni Glocok. hatto bic m yoratmaya yon verecektır. Butun dunya piastıkleştırtlebılır, ortık plcstık aort yapımına başlandığına gore. hayatın kendisi bile.. ChapHn'ln ftlmlerinde yalnızca lf değil, Taşjrnın kondisi de »nm u n bir istir. Bu ned«ü«ı blr aürü unjohna4ık kötulükler k»r
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle