19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 oOLAYLAR ve GORÜŞLERo 6 EYLÜL 1981 ırk yıl kadar önce Idl. Ünlversltede, şimdik! Edebiyat Fakültesi'nin yerlnde olan Ünıversite Konferans Salonunda, gelenek8el bir toplantı yapılıyordu. Fakülte Dekanı ve blr öğr6tim üyesl. üniversite bitirmenin anlamı, getirdiğl görev ve sorumluluklar Dzerina birer konuşma yaptılar. Sıra «B.r öğrenci»nln konuşmasına gelmlştl. llglsizliğin veraigl blr uğultu Içinde öğrencl kürsüye cıktı. Alışılmışa göre. «Sayın Hocalarım, Sayın mısafirlerimiz, sevgill arkadaşlarım» diye başlayip, vatana, millete yararlı olacaklarına söz verecek, hocalarına şükran borçlarını belirtecek, onlara yakışır, yaraşır olma vaadl lle konuşmasını bitirecekti. Öyle yapmadı. Sözüne hic kimsenfn beklemediğl, ummadığı blr hitaplo başladı: «Atatüüürk! Atatüüürk!», tSana mü|dem var. Muetafa Kemaller ünıversiteyi bitlrıyor». Daho ilk tAtatüüürk!» haykırışında koca solondaki uğultu, bıcakla kesilmiş gibi durmuş, nefe8 bile Işitilmez olmuştu O gunler, Atatürk'ün resminln paralardan, pullardan kaldırıldığı, duvarlardan indirildlği günlerdl. «Mustafa Kemaller ünıversiteyi bitiriyor» tümcesinl lamamladığında binlerce öğrencl tek bir vücut gibl oyağo kalkıp alkışa kesilmlştl. Sonu gelmiyordu alkışın, coşkunun. Öğrencinin daha çok konuşmasına da gerek kalmamıştı zaten. Üniversite Konferans Salonunda Atatürk Rüzgârı eslyordu. K Atatürkcü Olmak Zordur Prof. Hüsnü A. GÖKSEL Hacettepe Ünlversitesi ögretim Üyesi rimlertnin özerine basa basa Iktldara gelmlş, lik iş olarak da o güne kadar Türkçe okunan ezanı Arapçaya, Anayasamn dilini Osmanhcaya cevlrmiştl. Carşaf hortladı, keçe küıah üstüne abanl sarıklar sarılmaya başlandı. Paraiardaki Atatürk'ün gözleri oyuluyor, resimlerl yırtılıyor, heykellerı saldırıya uğruyor, Dalyozlarla kınlıyordu. Saldırılar Ankara'ya, Zafer Alanına kadar uzandı. Başkalarını dinsizlikle suclamak dındarlık yerine geçiyordu. Işte böyle bir dönemde, Van Gölü kıyısının kücük bir kasabasında bir zıraat mühendısinin, Sıirt'te bir öğrencinin, Kızılcakcak'ta bir su yoiu bekçisinin estırdiklerj Atatürk Rüzgârlarını görmüş, gördüklerımi ve duyduklarımı Ulus Gazetesinde «Atatürk Rüzgânarı» başlığı altında yazmıştım. O yıllarda Mustafa Kemaller 3035 yaşlarındaydı. Bugün Mustafa Kemaller altmış yaşı geride bıraktılar, ben yine Atatürk Rüzgârlarından 8öz ediyorum. Cünkü gerçek AtatürKcülük bu rüzgârları estiren Ataturkcülüktür. Konuşma kürsülerine Atatürk büstlerı koymakla, kamyonlarda Atatürk heykelleri dolaştırmakla Atatürkçülük olmuyor. Bu tür davranışıar Atatürkçülük değll Atatörk totemclllğldlr. öyle, bayraklara sarınıp, «coşarımslı, «koşarım»lı şarkılarla da Atatürkçülük olmaz. Buna da slogan Atatürkçülüğü denir. Atatürk ne totemdir, ne de slogan. Gerçek Atatürkçüıuk O'nu totemlıkten, ve sloganlıktan kurtarmakla başlar. her yonünün bilimsel Irdelemesi ve Incelenmesı lle sürdürülür. Atatürk tarihe büyük bir asker olarak doğdu, büyük bir devlet adamı olarak bedensel ömrünü tamamladı. Atatürk'ün tarih sahneslni ışığa boğduğu o kısa süre ivindeki her eylemi, her davranışı, her düşüncesı bilimsel bir araştırma konusu olacak niteliktedir, her biri bir doçentlik tezini oluşturacak oğırlıktadır. Başka bir deyimle Atatürkçüluk bilimsel bir öğretı konusudur. Bu öğretiye Atatürk ilkelerinın öğretim ve yorumu ıle başlanır Bu yazının konusu Atatürk ilkelerinl teker teker ele almak olmayıp, zorunlu din dersleri konusunun gündeme girdiği bir zamanda layiklik üzennde düşünmektir. Önce şunu belırtelim kl, layiklik de cumhuriyet gıbi anayasamıza, hem de Atatürk'ün kendi ell ile, öyle bir perçinlenmiştir ki, hic bir güc onu yerlnden kıpırdatamaz. Layiklik, kısa tanımı ile. Ben bu rüzgârın eslşlne sonralan da tanık oldum. özlemle bekledlğlmlz demokrasl, oy pazannda acık ekslltmeye çıkardığı Atatürk Dev dovletln resml dfnl olmaması demekttr, klşlnin dininin olmaması demek değildir. Layik devlet, tek tek her yurttaşının dinsel inanç ve duygusuna saygı göstermek. onun bu Inanc ve duygusunu güvence altında tutmakla sorumlu ve yükümlüdür. Yanl layiklik, klşl lle devlet arasında bir ilişkldır. Bu llişkilerinde devlet, falan dinsel inanışta olanlar çoğunlukta, filan dinsel inanışta olanlar azınlıktadır, ya da falan inanışa daha çok saygı göstermek gerekir gibi bir tuîuma giremez. Girerse layiklik ilkesi zedelenir, Atatürkçülük zedelenir Atatürk, layikliğl okullara zorunlu dln dersi koymaklo değil, Kur'anı ve ezanı Türkçeleştırmekls göstermiştl. Elll yıl öncesinln o unutulmaz, görkemll Ramazan ayında, ünlü hafızlann ckudukları Türkçe Kur'anı dinleylp, Tanrıya kulluğunu Türkçe yapabilmek Için İstanbul camılerini doldurup taşan kalabalıkları görmüş olanlar, Atatürk'ün ne büyük olduğunu bugün bir daha anlamaktadırlar. Müslüman Türkler. Türkiye'de yirmi yıl Tekbiri, Itrî'nin ölmez bestesi ile Türkçe dinlediler, Ezanı Muhammedî'yl Türkçe duydular. O zamanlar ezaı\ minarelerden kalplere Inen yumuşak, tatlı. sözleri herkesçe anlaşııan, doğal insan sesi idi, bugünkl gibl metalik hoparlör sesi değil. Hoparlör, müezzinin yerinl alınca, minarelerln de işlevi ve anlamı kalmadı artık. Ezanı bugün yine Türkçe ve hoparlörsüz okutabilmenin ne kadar zor olduğunu elbet blllyorum. Atatürkcü olmak zordur. ComhurİYet Sahlbl: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilık T.A.Ş. adına NADİR NADİ Genel Yayın Müdürü HASAN CEMAL Müessese Müdürü EMİNE UŞAKLIGİL Yazı İşlerl Müdürü OKAY GÖNENSİN Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecllik T.A.Ş. Cağaloğlu Türkocağı Cad. 3941 Posta Kutusu : 246 İSTANBUL Tel: 20 97 03 BÜROLAR: • ANKARA: Konur Sokok 24/4 YENİŞEHİR Tel: 17 58 25 17 58 66, İdare : 18 33 35 • İZMİR : Halit Ziya Bulvarı No: 65, Kat: 3. Tel: 25 47 03 1312 30 • ADANA: Atatürk Caddesi Türk Hava Kurumu İş Hanı, Kat 2 No: 13, Tel: 14 550 19 731 TAKVİM 6 EYLÜL 1981 ımsak 4.43 Gfineş 6.29 öğle 13.12 Ikindl 16.50 Akşam 19.34 Taisı 21.U8 İVCT OKTAY AKBAL HflVlil "Hersey Yoksullukta Cirkinlesir,, /Vehbi BELGİL Penisiliîi Dosyası enlslllnln bulunuş öyküsünü az çok hepimlz bilinz. İngiliz Alexander Fleming (1881 1955), Londradaki St. Mary's Hastanesinde, salkım biçimll bakterileri (staülokokları) ürettigi bir tabağın içine düşmüş «Penicilium notatum>; adlı bir küfin çevresinde bunların öldüklerıni, ürey* mediklerini görmü?, bu küfta bakteri öldüren bir özellik olduğunu anlamış, bundan ürei.tiği öldürücü maddeye «penısilin» demiş, sonra da buluşunu, bir bilim dorgisinde yayınlamıştır. Oysa gerçek bu ksdar değildir. Bu tümce, Flerr.mg'in kilfün öldürücülüğünii nasıl farkettiğim, sonra bundan nasıl pe nlsilin yapıp insamığın hizmetine sunduğunu açıklamıyor. Yukardaki sozleri okuyan, bir İngiliz olan Fleming m dehasına, onun aracılığı ile de İngiliz ırkının dehalar loğurganlığı na hayran kalmaktadır. Yanl tümce bir tür ırkçılık yapmaktadır. Aslında ise penisilin, yilz lerce bilginin katkılan ile ortaya çıkarılmış bir maddedir. 6 EYLUL 1931 Vekiller heyeti toplantısı de gül budarken dudağmdakl bir sıyrıktan dolayı yaralarla kaplanmış, mikroplar kemiklere, ciğerlere, gözlere kadar islemiş, bir gözün çıkanhnası gerekmişti. Elde çok az penisüin olmasına karşm denemeye girişildi. Hayret: 24 saat sonra adamın başındaki yaralarla gözündeki iltihap kurumuştu. Vücudunda hemen hiç mikrop kalmamıştı. Fakat, kalanlann mukavemeti artmıştı. Hastanın bir damla idrarı bile ziyan edil miyordu. Bunun içindeki penisi linler çıkarılıp yine kullamlıyordu. Hasta tam iyileşmeye yüz tuttuğu bir günde birden öldü. Ölüm nedeni elde yeterin ce penisilin bulunmaması idi. Penisilinin insanda ikinci denenmesi 4 yaşındaki bir erkek çocuk üzerinde o!du. Bu da iyı leşmeye başladı, hattâ yatağında oyuncaklarıyla oynayacak ka dar iyileşti. Fakat, bir kaç gün sonra o da öldü. Ancak, ölüm nedeni penisilinin kötü etkisi veya azlığı değil, hastalıktan za yıflamış bir beyin damanmn patlaması idi. Fakat, her ne olursa oisun, yeni ilaç büyük başarı kazanmıştı. Üçüncü deneme 8 insan üzerinde yapıldı. Bunlarm hepsi iyileşti. Asıl büyük çaph deneme ise İkinci Dünya Savaşı'nda Tunus ve SicUya'dakl MUttefik Ordulannın hasta as kerleri Üzerinde yapıldı. Hepsinde lyi sonuç alındı (savaş sırasında Cezayir'de zatürreeye yakalanan Churchill penisUinle değil, «M ve B 693» adlı bir başka ilaçla iyileştirümiştir.) Bu büyük basanlanndan dolayı Fleming, Flory ve Chain 1945 yılı Nobel Ödülüne lâyık görüldüler. Fleming ile Flory, bir yıl önce de Lordluk payesine yükseltilmişlerdi. Kendilerinin geliştirdikleri yoldan başka bilginler de giderek streptomisin, oreomısin, terramisin, akromisin.. gibi çok güçlü ilâçlar yaptılar. Bütün bu ilâçları küme halinde adlandırmak için Rus asıllı Amerikalı bilgin Waks man «antibiyotik» sözcüğünü ortaya attı. Terim tuttu. Waksman (1888 1973) streptomisini bulup Veremi iyileştirmede kul landığı için 1952 Nobel ödülüUe şereflendirilmiştir. Vekiller Heyeti bugün saat beşte toplanarak muhtelif vekaletlere alt blrikmiş işlerl görüşecektir. Bu sabah Ankara'ya gelen İsmet Paşa HazretIsri öğleye kadar Cankaya'daki köşklerinde istirahat etmlşler, öğle yemeğinl Dahiliye Vekili Şükrü Kaya beyle birlikle Taşhan'da yemişlerdir. Paşa Hz. yemekten sonra yine Şükrü Kaya beyle birükte yeni açılmakta olan Çankırı caddesini ve orada bulunan eski eserlerl tetkik etmişler, saat 3'te dal relerıne dönerek akşam geç vakte kadar çalışmışlardır. P araçhanebaşı'nda Indim. Şimdllerde klmse bu adı kullanmıyor, Beledıye diyorlar. Beledıye Sarayı. Otuz yıl kadar önce burda blr küçük durak vardı, duvarlarına dizeler. şarkılar, küfürler yazılı blr durak. Bulvar yeni açılıyordu, evler, bahçeler yıkılmış, Aksaray'dan Unkapanı'na kadar upuzun, geniş blr cadde oluşturulmuştu. Benlm çocukluğumun Saraçhanebaşısı ortadan kalkmıştı. Bunlan 'Bulvardaki Durak' adlı bir öykümde anlatmıştım. Yıl 1948. Geçmlşe gitmekten sakınmalıl Tırmandım merdlvenden, Belediye Sarayı Işte karşımda. Yürüyorum Şehzadebaşı'na doğru. Cami avlusu yok olmuş, ağaçlar, yollar.. Eskiden çift kale futbol oynardık, askerlik kamplarında eğltlm görürdük. Bir de küçük sandvıççl vardı köşede, beş kuruşa kocaman bir fırancalanın yarısına koskoca kaşar peynirler doldurur verlrdi. Blr tane yedin ml, akşama kadar acıkmazdınl Şehzadebaşı... '1930'ların, 40"ların ünlü sokağı. Istanbul'un seçkin blr yeriydl. Harltadan silinmlş sankl. Nerde Çlnlli fırın, nerde Eczacı Asaf beyin dükkanı, ne de bilardo salonları, dans çılgınlığı yıllarındakı dans yerleri! Nerde sinemalar: Milll, Hllal, Ferah, nerde Naşlt'ln tlyatrosu, nerde pastacılar, dondurmacılar, nerde All beyin kırtasiye dükkanı, nerde küçük şarapçılarl.. Nerde o büyük geniş vitrinlne dalıp gittlğim fotoğrafçıl Nerde o günlerin Insanlarıl Uçsuz bucaksız bir minlbüs dizlsl... Hepslnden ayn blr hava fışkırıyor. Anıları kaçırtan, sabah keyfine llmon sıkan bir gürültü. Bu mu müzik? Bu mu Insanı 'İnsan' edecek, güzei duygulara yüceltecek o Tanrısal seslenlş? Bunlara 'Arabesk' dlyorlarl Arap şarkılarına benzlyor dlyel Bence Hint Arap Osmanlı Cingene, daha blnbir ırk, ulus, beğenl beğenisizlik karmaşımı... Hep acı, ıstırap, gözyaşı, kader... Inandırmıyor hiç blrl. Yapay, göstermelik, uydurma geliyor. Ama niye bu kadar çok calarlar, dinlerler. Ne zaman blr mlnlbuse blnsom, hemen koyarlar bandı, 'Kapat' diyen çıkmaz, hele blr çıksın, şoförle bir olacak kiml yolcular, 'Git taksl tut beylm" dlyeceklerdlr. Kaçmalı bu minlbüs durağından, gürültüden, bayağılıktan, çirklnlikten... Evet, çirklnlikten... Herşey çirkin (jörünüyor bu sabah bana. Nedir çirkln? Göze hoş görünmeyen dlyecekslnlz. Hangl göze? Göz herkeste var, ama görmek, bakmak, anlamak bir eğltlm işl. Hep çlrklnlikler Içinde yaşamış, çlrklnllklerl görmüş, yaşamı çirkln br ortamda geçen klşl, billr ml güzelliğln ne olduğunu? Daha gözünö aoar açmaz böyle şarkılar, ah'lar oflar, «kader» ler bllmenin nelerle dolu şarkılarla gündelik sıkıntının acılarıyla ezllen klşl, çirkln güzel ayrımı nasıl yapsın? Yaşam boyu böyle arabeskler dinleyerek, gecekondu koşullarında yaşayıp İlk fırsatta köşelerl hızla dönüp yük8elmek Isteğlyle yanarak yetişecek, yaşlanacak, ölecek... Rodin sanatta çlrklnliğl «klşlllksiz olmak» diye tanımlar. tYanl yapıtında hic blr İş ya da dış gerceğl vermemek»... Ama gel de Bolleau'nun sözünu anımsama: «Herşey yoksullukta çlrklnleşlr»... Bütün bu mlnlbOs şarkıları, bayağılıkları, cirklnllği lle «yoksulluğun yapıtı, ürunü değll mi?... Dedim, kendl kendlme, sonra ylnö «blr avuntu buldun, bir anlama, blr hoş görmo yolu buldun» dedim yine kendlme!... Bu Insanlarımızı lyl blr eğitimden, blr sanat ve kültür eğltlmlnden geçlrirsek; okumak, öğretmek, ama lyl, güzel, yararlı şeyler okutmak öğretmek olanağına kavuşarak, tum gecekondu mahallelerini kaldırabilsek, Çetln Altan'ın yazdığı gibl her köye, mahalleye, bir tenls kortu değllse de blr kltaplık, blr sanat, kültür evl yanl eskl Halkevlerlnl kurabllsek, belkl, uzun blr uğraşma sonucu, halkımızı bu çlrklnllk deryasından çekip çıkarablllrlz... Baktım, Beyazıt'ın alt geçltlndeylm. Blr koku blr koku. Burası genel tuvalet! Gerçl karmakanşıklık kalkmış, o bit pazarı görünüşü yok olmuş, ama yine gelen geçen çişinl ediyor sağa sola! Hızla gecmell. Beyazıt meydanı, yanl Hürrlyet, yanl özgürlük Alanı... A, Işte blr havuz, daha doğrusu havurcuk, fıskıyelerden sular yüksellyor. Birden 1950'lerln önceelne glttlm, Beyazıt meydanı, havuz, fıskıye, tramvaylar, Külluk kahvesi... Emln efendl lokantası, şalrler, Yahya Kemal'll Ataç'lı, Tanpınar'lı söyleşl köşelerl. llkgençllk ruzgannda dalgalanan gençler. Yanl bizler... Sonra Sahaflar, sonra carşı, sonra Nuruosmonlye, sonra Cağaloğlu... BellekteM eskl anıları sllmek, göno uymak, yakışmak gerek... Kalmamalı uzaklarında zamanın... Günün lclnde olmalı. Aklımda yine clrklnllkle llgill bir söz, Laurent Tallhade ne demlş Afrodlt'e seslenen bir şllrlnde: «Herşeyden çok, koru benl, o aşağılık clrklnllkten»... S dürUcü maddesinl antmaktı. Bu o kadar güçtü ıd, bir çok bilgin bu işten vaz geçmişti. Fakat, bilginlerimiz bu işi sür düreceklerdı. Küften, kahve rengine çalan renkte bir madde elde ediliyordu. îlk zaman lar, penisilin denen şeyin bu madde olduğu sanılıyordu. Fakat, derinlemesine çaiışmalar, bu maddenin ancak %1 vevs 2'sinin penisilin. geri kalan % 9899'un yabancı madde olduğunu ortaya koydu. Fakat, bu kadarcık bir maddenin bir birimi 50 milyon biriaı sıvıda yi ne etkinliğini gösteriyordu. Penisilinin ilk denemesi, 26 mayıs 1940 da 8 fare üzerinde yapıldı. Hastalıklı 8 farenin dör düne penisilin verilmiş, dördüne verilmemişti. Bilginler, peni silinli farelerin hepsinin iyileş tiğinl, öbürlerinin ise öldükleri ni, gözleri yaşararak gördüler. Bu sonuç, Ingiltere'nin ve dün yanın en nitelikli tıp dergisl olan The Lancet dergisinde yaymlandı. Yaymdan bir kaç gün sonra laboratuvara bembeyaz saçlı, az konuşan, ufak tefek bir ihtiyar girdi ve bilginlere: «Demek benim eskiden bulmuş olduğum pRnisiIin üzerinde çalışıyorsunuz» dedi. Bilginler şaşırmışlardı. Çünkü, karşüarındaki adam ünlü Fleming idi. Ilepsi onu çoktan ölmüş sanıyordu. Kitabeler Müzesi Topkapı sarayında kitabeler müzesi adıyla yeni bir daire açılmıştır. Saray bahçeslnin yüksek du varlarından birisi muhtelif İslam kitabelerinin teşhirlne ayrılmıştır. İstanbul'da bulunup herhangl bir sebeble yıkılan binalara ait kltabe ve tuğralar tarlh sırasına ve clnsine göre tasnif edilerek çlmento ve demirle duvara tespit olunmuştur. Burada 100'den fazla kitabe vardır. Bu kltabelerln en mühimleri şunlardır: Topkapı sarayı clvarında vak tiyle Türk'ler tarafından yapılıp da sonra yıkılan ve izleri kaybolan binalara aıt kitabeler. 1045 tarihinde Abdülhamit devrine kadar olan inşaat kitabelerl, vakfıye kitabeleri ve eskiden saraydan yapılan vakıflar İçin yaptınlan kitabeler ve eskl çeşmelerin kitabeler]. İnsanda ilk deneme Penisilinin insanda ilk denenmesi 12 şubat 1941'de yapıldı. Bilginler, bu iş için Radcliffe Infirmary Hastanesinin doktoru Charles Fletcher'e başvurdular. Hastanenin intani hastalıklar (bulaşıcı hastahklar) ko ğuşunda, beş günlük ömrü kaî mış bir hasta yatıyordu. Fletcher, yeni ilacm bu hasta üzerin de denenmesini önerdi. Hasta, bir polis memuru idi. Bahçesin ilk denemeler Eleman aranıyor Dolu kafa Fleming'in buluşu rastlantı bir bulustur. Bu tüı buluşlara tngillzcede «Serendipity» denmektedir. Bilimsel buluşların pek çoğu bu yolla yapılmıştır. Ancak, bunun için, kafanın önceden dolu olması gerekir. «Bakteri öldüren bakteriler» konusu Fleming'ten çok öncele ri bir çok bilginlerce incelenmişti. Parlak bir örnek Fransız Pasteur idi. Bilgin, bilmediği bir mikrobun «Bacilus anthracis» denen basiU öldürdüğünU daha 1877'de görmüş, bundan, mikroplan birbirlerine kırdırma yoluyla hastalıklara çare bulunabileceğini dUşUnmüş, la kat düşüncesini daha öteye gö türmenüşti. Pasteurden sonra 100 kadar bilgin bu konuda ça lışma yapmışlardı. Işte Fleming'in kafası bu çalışmalann sonuçlan ile dolu ıdı. Fleming, ekmek küfü türünden bir küfün öldürücü bir madde çıkardığını tarketmış, buna «penisilin» adını vermlşü. Fakat, kimyacı olmadığı İçin bunun nasıl bir madde olduğunu anlayamamıştı. Bilgin, bulu şunu bir bilim dergisinde açık lamış, fakat fazla Dir ilgl toplayamamıştı. Ve buluş hemen he men unutulup gitmişti. BAKIRSÂN Bakır Sanayi Mamulleri ve Ticaret A.Ş. Hendek tesislerinde caLştırılmak üzere bir ELEKTRİK MÜHENDÎSİ (Yabancı dil bilenler tercih edüir) Kubilay'm resmi mekteplere asılıyor izmlr Maarlf Müdürlyetl açılma zamanı yaklaştığı İçin evvelce Inkılap şehldl Kubllay Beyin büyük boyda blrer fotoğrafımrt bütün mekteplerln her sınıfına asılmaeı hakkında verdiğl kararı tatblke başlamıştır. Bu fotoğraflar mekteplerin açılışında merasimle asılacak ve talebeye bu kahraman şehit hakkında malumat verllecektlr. İLE bir MAKtNA TEKNİK RESSAMI aramaktadır. Başvurular, İstanbul'da 66 18 88 66 18 91 Hendek'te 18 26 18 27 18 28 No. lu telefonlara yapüabilir. Ve ödüller FNR&FBLIrl GENEL İSTEK ÜZERİNE YALN1Z BİR HAFTA !çlN BİLGİSAYAR i Haftisonlan Türkçe olarak verilen ve 1635 yaş ârası iber yâş vetahsil düzcyinde kişilere gore hazırlanmtş olan BİLGİSAYAR SEMİNERLERİMİZE katılın. 6İLGİŞAYAR ÇAĞINDA BİLGİSAYAR ÖĞRENEREK /gelir ve yaşarn düzeyinizi yükseltin, çcvrenizde SAYGINLIK kazanın. RPGIIPROGRAMLAMASEMİNER) Bifgisayar (Computer) dalinda TOrkiye'de ve geçerli RPG II PROGLAMLAMA Dilinin öğretileceği bu seminer, Bilgi Işlem Sistemleıi Tanıtımt ve Bilgisayar'a Giriş ile takviye edilmiştir. bilmefk Beyoglu EMEK Sineması'nda KARACAN YAYINLARI İki bilgin daha Fakat, konuyu unutmayanlar da vardı. 1938 yüında Oxford Üniversitesinde çalışmakta olan Avusturalyalı Howard Walter Flarey (1898 1968) bun lardan biri idi. Bilgin, penisilin çalışmalannı süraürmek istiyordu. Bunun için yardımcüa ra gereksinmesi vardı. Bir rast lantı, karşısına, Ernst Borls Chain adlı yah'udi asılh bir Alman biyokimyacısını çıkardı. Chain (1906 1979) Hitler Almanyasından kaçmıştı. îki bilginin araştırma kümesine (gru buna) sonradan başkaları da katüdı. Kümenın İlk gereksinmesi para İdi. Bunu bulmak 1çin Amerikadaki Hockefeller Vakfına baş vuruldu. Vakıf, a raşürma için, her yıl 6 bln dolar olmak üzere beş yıl içm 25 bin dolar ayırdıgım bildirdi. Bilginler Vakfa oaş vurmuslardı ama bulacaklan şeyin insanlara yaran olabileceğine kendılerl de pek inanmıyorlar dı. ÇUnkü, mikrop kıran aktif madde son derece serttl: 800 kez sulandırıldıgı halde yine de mikrop öldürüyordu. Bu ka dar sertlik insanlara ne yapmazdı? Fakat, denemeleri sürdürmede yine de yarar vardı. İlk önemli sorun bol küf yetiş tirmekti. Oysa, Ikinci Dünya Savaşı Ingilteresinde küf yetiştlrmek oldukça güçtti. ÇünkU, bu iş için gerekll laboratuvar tabaklan kıtlığı vardı. Bu ytiz den, küfler tabak, tencere, çanak, kâsc, oturak, çiş ördeği, tenekeden bisküvi kutulan... gibi akla gelen her şey içinde yetiştirilmeye çalışüıyordu. Küf yetiştirmede ikinci biı sorun, bu saydığımız kapkacağın her türlU mikroptan annması İdi. ÇUnkU oenlsOni öl düren mikroplar da vardı. Baş ka bir sorun küfün nazhlığı 1di. Istenmediği zaman ekmekte, peynirde, dolaptaki ayakka bınm üzerinde, çorba kâsesin de... üreyen küf, üendisini sık sık naza çekijor, vetişmiyordu. Son blr güçlüü, külün öl 1BM 3742 DİSKET OPERATÖR EĞİTİMİ Asgari orta okul mezunu adayların kabul edllecegl bu seminer, ^mamen makinebaşı eğitimi olarak verilecektir. Bilj;i \ la/ırlanui Merki'zi YORGOSEFERİS ÖZDEMİRİNCE ALİCENGİZKAN ABDÜLKADİR BUDAK AHMETGÜNBAŞ ANATOLİLUNAÇARSKİ SEROLTEBER SİNAN BAYKAL TANERGÜREL ÖMERATEŞ HERKÜLMİLLAS MEHMETKÖK SELÇUK OEMİREL M U S T « c a DOĞRUER ŞÛKRANKURDAKUU AHMETERHAN AHMETADA AKİFKURTULUŞ H.M.ENZENSBERGER ALAIN BOSÛUET A.MÜMTAZİDİL LEVENTTARHAN ŞÜKRAN FARIMAZ OSCARNIEMEYER YILMAZONAY^ ' CONSTANTINEMANOS SEMİH ACAR HATAYDUMLUPINAR İnönü Cad. Ankara Pala,s A p t 77/9 •; . Ayazpaşa İstanbul : ;. '*•' Tel : 43 57 76 ^ 4 3 57 77; / bilmerk CENNET ÖREN'ÎN İNCİSÎ m OREN 1950 Plaka 6 M M . 83X113 ebadında Japon kösele satınalınacaktır 1 Bu lşe alt şartname müessesemlzden veya Sirkeci'deki 5'ci Vakıi Haa altmdaki irtibat bUromuzdan temln edilecektir. 2 Teklifler 10.9.1981 günü saat lö.OO'ya kadar müessesemizin Beykoz'daM merkezinde muhaberat çefllğine verllecektir. 3 Teklifler arasında şartnameye T» lhtiyacaıruz» en uygun olanlar tercih edilecektir. 1 Müessesemiz dllediği miktarda alıp almamakta serbesttir. ı SÜMERBANK DERİ VE KUNDÜRA SANATÎ1 MÜESSESESİ (Baeın: 30188) 7510 İNDİRİMLİ TATÎL OLANAĞI SUNUYOR YARIN ıOku...Okut... Y ARIN a Abone OL. Abone bul. SIIR. OYKU ELEŞTÎRl DE.VEME SINEMA. TtYATRO RESIM. MIMARLIK. HEYKEL. KARİKATÜR. MÜZİK. CİNSELLİK KELSEFE.' PSİKOLÜJI vb vb. nız. Tatlllnlzden önce ödeylniz. indirlmden faydalanı Tatilinlzl yapınız. Daha sonra zamsız ödeylntz. VİLLÂ LÂLE ülkenln en lüks, en ucuz, en tem.z motelldlr. 2 KİŞİ TAM PANSİYON 2650 TL 2 KİŞİ YATAK 1000 TL KAHVALTI 125 TL VİLLÂ LALE'd* tam panelyon rorunluluöu yoktur. ÖREN BURHANİYE TEL ı 343
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle