19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR ve GÛRÜSLER 14 EYLÜL 1981 * krar, suç işleyen kimsenin suçluluğunu kabul etmesi, başka blr deyiş.1» kendi aleyhine tamkljk yapmasıdır. Yargılama hukuku tarihinin belli bir döneminde, ispat aracı olarak, ikrara önemli bir yer verilmiştir. Tarihin bu ilkel dönemlerinde ceza kpvuşturmalannda boşlıca delil gözü ile bakjlan ikrar'ı elde etmek için görevliler çeşiüi yöntemlere başvuruyorlar ve «/yfeence» bu yöntemler arasmda bajta gelen bir yer tutuyordu. İşkence'nin sımrı «ö/üm»dü. Bu sınıra kadar her yönteme başvurmak olağan sayılırdı. Tarihte dehşet, nefret ve lanetle arulan engizisyon. mahkemeleri dönemi bu tür uygulamaların çarpıcı bir örneği oldu. İlkel bir yön&tim biçimi ve hukuk anlayışı için bu, •hestirm"» ve «protife» bir yöntemdi. Böylece, delil toplama, araştırma yapına gibi yorucu çabalara gerek kalmadan sonuca uldşmak mümkün aluyordu. Çeşitli işkence yollariyle ikrar elde edilince başka delil aramaya gereksinme duyulmadan sorun çözülmüş oluyor ve bu ikrar Ivüküm için yeterli sayılıyordu. Demokratik ilkelerin insanlığın düşünce yaşammda yer almaya başlaması, hümanist düşüncelerin yaygınlaşması ve giderek yargılama hukuku alanındaki gelişmeler, «Jjfoenee ile ikrar elde etme» yönteminin ve «İhran başlıca delil sayma» kuralımn insan haysiyeti ile, insancıl degerlerle bağdaşmadığını ortaya koydu; işkence ile ikrar ahna yönteminin adaletsiz eonuçları toplumsal vicdam derinden derine yaraladı. Adalet tarihinde yüzyıllarca süren deneyler ve gelişmeler sonunda bu ilkel sorgulama yöntertıi terk edildi, yaeal delil sistemine ve daha sonra da çağınuzın yaygın yargılama yöntertıi olan *Vicdani delil sistemi*nB ulaşıldı. I Ceza'da îkrar ÎLK BAKIŞTA İKRAR, GEÇERLÎ VE ÎNANDIRICI BtR DAYANAK GİBI GÖRÜNMEKTEDİR, AMA BUNUN ALDATICI OL DUĞU GÖRÜLÜR. Halit CELENK elde edilen delilleri değerlendirmesine dayanak olarak ele alamayacaktır. Örneğin, maddi ya da manevi cebir altında ahnan, serbest irade ürünü olmayan bir ikrann delil olarak ele ahnması hukukça olanaksızdır. «Ceza usul hukukumuzda vicdani deldl sistemi esası benimsenmiştir. Bu sistemde I^.U.M.K. da olduğu gibi deliller tek tek sayılmamış, aksine hakim deliUerin tak dirinde serbest bırakılmıştır. Ancak kaauna, ahlâk ve genel adaba aykırı surette toplanan delilleri hakim telakki etmekten kaçmmak zorundadır.> (1). îlk bakışta ikrar, geçerli ve inandırıcı bir dayanak gibi görünmektedir. Ama olaya daha yakmdan bakılmca bu görüntünün aldatıcı olduğu hemen onlaşıhnaktadır. Eşine pek az rastlanan olaylar dışında insanlann kendi kendilerini suçlamalannın akıl dışılığını anlamak kolaydır. Aksi düşünce insan doğasına aykın düşer. «Suçluluğunu kabul eden bir kimseyi bunamış saymalıdır. Bir kimse ancak bir dnnet döneminde, ya da sarhoş bir halde, veya istihfaf ve istihkâr etkisi ile, ya da eza ve cefanm şiddeti ile veya işkence korkusu ile kendi kendini suçiayabilir. Cebir ve tazyike maruz kalmadıkça dünyada bir bir kimse kendi harabiyeti için kendi aleyhine konuşmaz.> (2) Gerçekten uygulamada ikrarlar, değişîk işkence yöntemleri uygulanarak ve serbest irade ortadan kaldınlarak elde edilmektedir. Bu gerçekler karşısmda «İkrar»a delil gözü ile bakıhnasmm ve böy1 bir ikrara dayanılarak hüküm verilme© sinin adalet ilkeleriyle bağdaşmayacağı açıktır. İkrann Kanıt Değeri Çağımızda Çagdaş yargılama yöntemine uygun olarak bugün ülkemizde yürürlükte bulunan gerek Ceza Yargılamalan Usulü Yasası va gerekse Askeri Yargılama Usulü Yasası vicdanî delil sistemini kabul etmiştir. Delil serbestliğini benimseyen bu sisteme göre bir davada toplanan tüm delilleri hakım, belli ilkelere uyarak serbestçe değerlendirecektir. (Takdir). Ancak bu serbestçe değerlendirmenin bir sınırı vardır. O da «Yasaya, ahlâk ve adaba uygun olma» smındır. Başka bir deyişle hakim, yasaya, ahlâk ve adaba aykın yöntemlerle GeçerHlik Koşulları Yasalarımıza ve Yargıtay kararlarma Blr Jsndarma Komutanımn oğlu olarak dünyaya gelmiş, ev de ve okulda asker dısiplini ile yetişmiş bir Devlot Aıiarnı; «Hürriyet ve açık rejim ortamı içinde birçnk fikirlcr, görüşler ve düşünceler alencn geniş bir şekilde ortaya atüabiHr. Bu, doğruyu ve güzeli bulma çabasının delaleti ve alametidir» diyen bir askerdi Cemal Gürsel. Her subay ailesi çibi yurdun çeşitli bölge'erinl öolaşan, bolgeden böigeye gürev alınaga koşan bir aile vardı. Ailenin başkanı jandarma subayı idi ve Refahiye iiçesmdeyken bir oglu dünyaya geliyordu. Bu oğul biraz büyüyüp yürümeğe başlayın ce her Tiirk çocuğuna söylendiği gibi «Pa?» olur inşallah» deniliyordu. Baftsa, Anadolu'da gö revden göreve kogarken oğul büyüdü, ilkokuldan sonra Erzin can Askeri Eüştiyesine yazıldı. Bu sırada baba emekli olurken oğul asker olma yolunda illt adımını atıyordu. Askeri Büştiyeyi Kıüeli Askeri İdadlsi izledi. Ancak, ertesi yıl 1. Dünya Savaşı başlayınca askert öğrenciler okulu bitiremeden kendilerini cephede BUbay olarak buldular. Jandarma Komutamnın oğlu Cemal, artık genç bir topçu mülazımı olarak orduya katılmış bulunuyordu. Mulaeım Cemal, Anafartalar ve Seddülbahir'cte savaştı. Çanakkale Utkusundan sonra O'nu Filiatin cephesinde gördük. Csbeli LUbnan'da sekiz ay kaldıktan sonra Batarya Komutam olarak Gazze dolaylarındaki sa vaslara katıldı. 1. Diinya Savaşı'ndan sonra Kurtuluş Savaşımıada, Batarya Komutanı Cemal, Kemalettin Sami Paşa Komutasmdnki ordunun 1. Tümenindo înönü, Sakarya ye Dumlupınar'da büyük yararlıklar gösterdi. Yurdumıız özgürlük ve bağım sızlığına kavuştuktan, Cumhuriyet ilân edildikten sonra Harp Akademisine girdi. Akademide okurken, 1927'de bir cephe arkadaşımn kızkardeşi olan Melahat hanımla evlendi. 1953 yılına geldiğimizde bir zamanların jandarma komutanımn oğlu, komşularının istediği gibi Paşa olmuştu... Eskişehir'de Korgeneral olarak Bölge Komutaııı, sonra İzmir Yurtiçi Bölge Komutanlığında bulundu... Artıt orduda bir CEMAL AGA vardı... En küçük rütbelisinden gene rallerine vanncaya dek bütün subaylar ona CEMAL AGA diyorlardı Cemal Aga ikiyüzlülük, yaltakcılık bilmez, dalkavukluk bilmez. Cemal Ağa mert tir, babadır, babacandır... En üstte tuttuğu vatandır. Bu vatanın bağımsızlığına, Cumhuriyet yönetimine içerden ve dışar dan gelecek bütün tehlikelere karşı koymalc çabasınâa ve kararlılığındadır. 1954 seçimleri sırasmda devrin yöneticileri bir buyruk yayınlanuşlarclı: «Herbangi bir olay çıkarsa ateş edin.» Cemal Gürsel o günîerde Konya'da Kurmay Başkanıydı; buyruğu alan birlik komutanı ortada gö rünmüyor, sorumlu olarak Cemal Aga bulunuyordu; yöneticılere yanıtı: «Halka ateş açmam» oldu. 1956'da artık Ordu Komutanı dır Cemal Aga. Cocukluk günlerinin temiz duyguları, özlemleri gerçekleşmiş, aslter olmuş ve bir ordu askeıin babası olmuş tur... Aradan Uç yıl geçer 1959 deyince O'nu Kara Kuvvetleri Komutam olarak görürüz. Türkiye'nin yazgısında büyük rol oynamağa başlayacaktır. Çünkü Cemal Aga yasalara bağlıdır, üstlerine saygılıdır; bu saygının gereğini bekler çev ressinden de... Cemal Agi Kyss! dır ama Türk ordusunda subay çocuğu bir generaldir. Haritasına kanmı koyduğu vatamnm kötüye sürüklenmesine göz yu göre ikrann, hakim tarafmdan değerîendirilecek deliller arasında yer alabilmesi için hakim ya da askeri savcı önünde olması ve aynca başka delillorle ve maddi olaylarla da doğrulanması gerokmektedir. A Ceza Yargılamalan Usulü Yasası, ikrar tutanağmm mahkemede okunabilmesinl ve mahkemece değerlendirilecek deliller arasında yer alabilmesini, hakim önünde (M, 247), 353 sayılı Askeri Yargılama Usulü Yasası da hakim ya da askeri savcı önünde (M. 156) olması koşuluna bağlamıstır. Başka bir deyişle hakim ya da askeri savcı tarafmdan düzenlenmeyen ikrar tutanaklanna delil gözü ile bakılamayacak ve bunlar hükme dayanak olarak ele alınamayacaktır. Yasalann bu açık hükümlerine göre emniyet görevlileri tarafmdan alınan ifadelerin ikrar delil i olarak ele ahnması yaaaya aykın düşmek tedir. «Sanıgm zabıta tarafmdan alman ifadesinin tam bir irade serbestisine dayanmadığı tezahür etmig oîmakla beraber. esasen 247. maddede aanığm hakim tarafmdan tanzim kılınan zabıt varakasmdaki ifadesdnin ikranna delil olarak okunabileceği tasrih edilmiş olması hasebiyle ancak hakim huzurundaki ikrann aleyhine delil teşkil edebileceği yasa gereğidir.» (3) B Yine yasalanmız ve uygulama. ikran, hakim ya da savcı önünde olsa bile, tek başına delil saymamıştır. İkrann değerlendirilecek deliller arasmd» yer alabilmesi onun, başkrt delillerlg ve maddi olaylarla doğrulanmasına bağlıdır. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu bu konuda: «Gerek ilmi ve gerekse kazai içtihatlara göre itirafın delil olarak hukuken kıymöt kazanabilmesi için hakim (C.M.U.K. 247) veya As. savcı (353 sayıh kanun 156) huzurunda vuku bulmasmm dalıi yeterli olmayıp, tamaınen serbest irade tahtmda maddi veya manevi cebirden ve hileden uzak bir surette elde edilmesi, isııadedilen suçlann hakikaten işlenip işlenmediğinin anlaşılmasına yarayacak diğer mukni yan delillerle de talcviyesi ve olaya uygunluk arzetmesi gerekmektedir. İkrardan vaki dönmenm kabule değer nitelikte olup olmad}ğınııı diğer deliller de nazara alınarak mahkemece takdir edilmesi ve mücerret atfı cürmün de tek başına delil sayılmaması iktiza eder... Bu itibarla isnatlarm. başka delillerle doğrulanmayan ve cebir altında elde edilmiş itiraflara dayanılarak, sabit kabul edilip sanıklar hakkmda buna göre hüküm tesisinde' isabet görülmemiştir» demektedir. (4) Yargıtay Ceza Genel Kurulu da bu görüşü şöyle paylaşmaktadır: «Kararın esası ikrar deliline dayanmasma göre, bu ikrann gerçekten samimi olup olmadığınm, kerhe veya dıştan ge len bazı sebeplere dayanıp dayanmadığınm soruşturularak belirtilmesi için ihbar dilekçesinde olaym yegane görgü tanığı olarak gösterilen B... ile köy ihtiyar kurulunun ve gsrekiyorsa kendilerina suç yükletilen kişil'îrin dinlenmesinden sonra elde edilecek sonuca göre, delillerin takdiri garekirken bu yapılmayarak ikran n samimi ve yetorli bir delil olarak kabulü ile eski hükümde direnilmesine karar vsrilmesi yolsuzdur.» (5) SONUÇ: İkrann tek başına delil sayılması tarihte ilkel dönemlerin bir uygulamasıdır. Yürürlükte olan yasalanmıza göre ikrar, tek başma delil olarak ele alınamaz. İkrann hakimlikçe değerlendirilecek deliller arasında yer alabilmesi, hakim ya da askeri savcı önünde olmasma bağlıdır. Hakim ya da asksri savcı önünde verilen ikrar ifadelerinin dahi, başka delillerle ve maddi olaylarla doğrulanmadıkça delil degeri kazanamayacağı Yargıtayın yerleşmiş görüşlerinin bir gereğidir. Emniyet görevlilerince alman ikrar ifadeleri duruşmada okunamaz, deliller arasında yer alamaz ve hükme dayanak yapılamaz. 1 î 3 4 As. JCarj. 2. B. 36/'l/973 sün. 973/35109 S.K. Beeearü. Soflar re Cezflnr. Sa: 156 Yargı. I. O M D. 24/<i/9Gl fiin. 2S3Î/1979 S.K. 26/13/973 gün. 43/72 S.K. As. Yargv C: î . Sa: İOSOS 5 Yarg. C.G.K. 28/10/983 gün. 4/2S23 S.K. Bilimsiz Teknoloji? UMHURİYETın 11 eylül günlü sayısında «Kobel ödülü kazanan ilk Müsüiman bliim odami» Prof. Abdüs Selam'ın bir konuşmcsı yayınlandı. Prof. Selam, bu konuşmasıyla Türk kamuoyuna cok onemli bir «mesai» ıletiyor. Bir yanlışlığı engcllennek ıçın hemen açıklıyayım: Ban Prof. Selam'ın tüm fikirlerine katılmıyorum. Zaten Sayın bilim adamının uzmanlık clanına giren konuları bilecek ve tartışabilecek durumda değilim; oma Sayın Selam, tarlhe ve toplumbllime iüşkin soruları da kapsayan ilginc bir konuşma yapmışlır. Üzerincle durduğu fikirlerin^ Türkiye'nin aydın kamuoyL'nda oiduğunca devlet kesiminds de geniş yankıiar yapması gerekiyor. Bir tek yazıda konuyu kavramak, ya da geçiştirmek olanağı bulunmadığından bu yazımda Prof. Abdüs Salam'ın t«k tümcesi üstünde durmak istiyorum. * Sayın Prof. cliyor ki: « Uycmık olsaydık, «biiirrsiz tsknclo|i» s'oflanını biıe »ctan kişllorîn ığursuz »meilerini farkedebülrdik.» Bu kor.u üzerinde daha önce cok durduğum ıcin Nobsl öduiü almış bir bilim adamının ağzınclan gerçeği duymak hana mutiuluk verdi. «Batı^nın maz'umlara «bilimsiz teknoioji» satması «yeni sömürgeciük» demektır; ya da «bilimsiz teknoloii^yi az gelişmlşleıe satmak. yeni sömürgeciliğin yontemlerinden birisidir. C CVCT OKTAY AKBAL Oğretmenlere Sevgi ve Anlayış... HflVIB Babaeski'den öğretmen A. Ulusoy yazıyor: «Eçlm Babaeski Merkez Fevzl Çakmak İlkokulu öğretmenidir. HaSen ağır blr hastalıkton tedavi görmekte, ayda iki kez Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne zorunlu olarak gidip gelmektedlr. Bense Burdur A. Cimbilli köyiinde görevliyitn. Lise v» Ortaokula giden cocuklanm var. Eşimi hastaneye götürüp getiremiyorum. İkimiz de ylrmi yıilık öğretmeniz. Eşimin yanına atanabilmek için süre81 içind© Bakanlığa başvurdum. Yanıt olarak, 14 Ağustos 1981 gunlü 26233 sayılı yazı Ke eşimin Burdur A. Cimbilli köyüne atanabileceği bildîrüdi. Eşlmln tedavlyt kesip hastane çevresinden uzcklaşması olanaksızdır. Bu durumda eşim nasıl benlm yanıma atanabilir?» Oerrahpaşa Radyoterapi kürsüsü başkan vekill Prof. Dr. Baki Sübütay'ın mayıs 1981'de verdiği raporda bu hasta öğretmene «kemoterapl yapıldığı» ve ttedavlnin bir yıl ayda İki kere olmok üzere planlanclığı .tedaVi sonunda muayyen aralıldarla kontroı muayenBİerlnin yapılacağı» yazılıdır. Blr öğretmen ağır hastodır. Eşi çok çok uzaklardadır. Bu duruma nosıl blr çözüm getirilebileceği ortadadır, o da iki eşl blr araya getirmek ve hasto bayan öğretmenin sürekll tedavisinl aksalmamaktır. llgilllerin dikkatine... Balıkesir'den öğretmen Necla Kaya yazıyor: «Seklz yıilık meslek yaşamının beş yılını öğretmen okutlarında geçiren bir öğretmenim. Size yazan belkl de binlerce öğretmenden blriylm. 1973rdo DTCF Felsefe bölümünü bitirdim Perşembe Lisesine atandım. Orada «debiyat öğretmenl Hayri Kaya ile evlendlm. Eşlm 1974'de Balıkesir Necati Eğitım Enstitüsüne atandı. Ben de eş durumundan 1975 martında Balıkesir Muharrem Hasbi Llsesi felsefe öğretmenliğins atandım, sonra da Necatibey Eğltim Enstltüsü Meslek Derslerl öğretmeni oldum. 12 Eylül öncesindo eşim ve ben Balıkesir ilpelerine sürüldük. Danıştaya başvurduk, yürütmeyl durdurma kararı aldık vo bu karar uygulandı. 12 Eylülden sonra Necatibey Eğitim Enstitüsüne geri döndük. Eskl yöneticiler tutuklandı, üc ay. sonra Balıkesir'dekl okullara atandılar. Bu kişilerin yargılanmaları tutuksuz sürmektedir. Fakat bırdenbire benim Çankırı Lisesi Felsefe öğretmenliğine atanma kararnamem geldl. Eşimin görevl isa Enstitünün müdür yardımcılığıdır. Anlamıyorum, suçumu bildirmeden cezalandırmak hangj hukuk anlayışından kaynaklanmoktadır? Ceza verilmeden önce nicin savunmam alınmamıştır? Eşimin çalıştığı yorden 657 Km. uıaklıkta bir liseye atanmamın nedeni ne olablllr? Ailenln bölünmezliği ilkest nasıl hiç e sayılmaktadır? Ben, beş ve aiti yaşlarındaki çocuklarımı alarak Cankın'ya gideceğlm, istifa etmeyeceğim. Çocuklarımı v» evlmi Çankırı'ya taşıyacağım için alle yolluğunun verllmesl için y«tkllilere boşvurdum. Karşıma Harclrah Kanununu çıkardılar, yolluğu 'aile reısi' aiırmış! Yanlış anımsamıyorsam 'kadın erkeğin istediği yerde oturmak zorundadır* anlamında bir rnadda vardır. Beni Balıkesir'don hlç blr gerekçe olmadan Cankın'ya atayanlar hem bu yasa maddesinl çiğniyorlar, hem de yoiluk ödememek için yasalara dayanıyorlar. Sayın Akbal, sürmekte olan öğretmen kıyımıntian Soyın Bakanımızın haberl var mı acaba? Yoksa yarglanmakta olan bir aşırı sağcı partlnin hâlâ tşbaşındaki kadrolan mı yapıyor bu işleri? Ben biıemlyorum, ama öğrenmek Istlyorum.» Evet, gazetemizin haber alma servisınden edindiğim bilgilere göre de ceza. sürgün niteliğindeki görevden olmaiar birdenbire yoğunlaşmıştır. İstanbul'da llk olınan bilgilere göre, seksen kadarı işten el çektirms olmak üzere 300'den çok öğretmen görevden alınmıştır. O kodar ki bütünleme sınavlorınm aksadığı, sabah bir müdürün imzası ile sınavın başladığı, öğleden sonra yeni müdürün imzasının ye r aldığı görülüyormuş! Görevden almalarda eş durumuna bakılmadığı, bu tür uygulamanın bir ceza niteliğl kazandığı meydandadır. Göztepe'den Beykoz Kavacık köyune yapılan atamalar belki aynı II Içinde diye önemsiz sayılabilir, ama eşl blr yerde, kendisj başka yerde görev yapmak aileleri bölmek anlamına gelmez mi? Neresi Beykoz, neresi Göztepe, nasıl gldilir, nasıl dönülür? Son alınan haberlere göre Davutpaşa lisesinden 16, Göztepe'den 5, Eyüp Tlcaret'ten müdürla birlikte 3, Kartal ,Maitepe, Haydarpaşa liselerinden 5'er .Şişli'den 6 öğretmen görevden alınmıştıı, Bu öğretmenler yirmi yıilık eğitimcilerdir. Bu yeni alınmalarda İstanbuı Milll Eğitim Müdürlüğündekl 12 Eylül öncesi iktidarının ve o iktidara destek sağlayan, şimdl adalet önünde hesap veren sağcı bir partinin yandaşlarının büyük etkilerj olduğu dillerde dolaşmaktadır. Sayın Milli Eğitim Bakanı, Sayın Müsteşar, Sayın Genel Müdürler bu kıyımlara daha ne kadar seyircl kalacaklar? 12 Eylül öncesınde ılerici, aydın gerçek Atatürkçü oğretmenlere turlu acılar çektiren, kıyımlar yapan, öte yandan kendi 'maksat'larına uygun kimselerl önemli yerlere atayan militanların maskelerl yüzlerinden ne zaman Indirilecek, ne zaman?. kete temlz, dürüst blr demokratik düzen kurmak ve rievletin idaresinl milletln iradesine terketmelriîr. Bana inanınız ve KÜvfrüniz. Bütün ırillletin beninüe beraber olduğuna inanıyorum. Bana güvenmenizt ve inanmanızı dlliyor ve sizleri son suz mühabbet ve saygıyla selamîıyorum.» 26 haziran 1960 günü Ankaralılar çok heyecanlıydılar. 19 Ma EN KÜÇÜK RÜTBELİSİNDEN EN yıs günü davrin yöneticilerince yasaklanan Gençlik ve Spor BÜYÜĞÜNEDEK BÜTÜN SİLAHLI Bayramı, devrim sonrası büyük KUVVETLERİN CEMAL AGA'SINI coşkuyla kutianıyordu. 19 Mayıs Stadyumu'nda Başkan Gür15 YIL ÖNCE BUGÜN YİTİRDİK. sel şu konuşmayı yaptı: : «Aziz gencler, 19 Mayıs, Ata> türk'ün Samsun'a ayak bastığı Ömer YASA ve Türk İstiklâl ve Kurtuluş daima yüksek totunuz. Şn sırar Savaşının başladığı RÜnrtür. Bü mamaz, seyirci kalamaz. 1954'de «Hayur» diyen Gürsel, 10G0 ni da menüekette escn hırsU po yük Ata'nm bugünü Türk genç lîtika havasının zararlı teslrle İiğine bayram günü olarak kasan'mın ilk hattasmda Genelrîuüen kendinlri koıiimasını bi bul vc hediye etmesinde elbetkurmay Başkanlığınüa yapılan llniz. Ne palıasına olursa olsun tc büyük mâna vardır. Bu mftbir toplantıda sonuca giöen gö rüşünü şöyle açıklar: «Kanun poiitikad..n katiyen uzak kalı n.jyı anlamıyan ve Türk millelar üışına çıkılamaz, ordunun mz. Bu, sizlerin serefi, ordu tini batırmaya sürükleyenler, da kanun dışı, anayasa dışı lva nun kudretl ve memlekctü» ka Kurtuluşlan bahsetmekten ve reketler i(in alet olarak kulla deri için hajatî eîıemmiyeti ha Türk Gençliğinden korkmuşmlmasına iıin vermem.» Bu iıdir. Bütün KayreUerinizt, mem lardır. Gençlik işte bugün 26 söz üzerine başmda bulunduğu leket müdafası için lazım olan haziranda muhteşetn bir vekar Kara Kuvvetieri Komutanlığı'n kudretinizi arttıımaya ve onu la temiz alnnu yttkmlterek mildan uaaklaştırmak istemişler, yüksek dcreceye cıkartmaya letinin ve dünyanın huzuruna «istifa et» demişlerdi. orgeneral hasrediniz. Siziere inanıyor, »on çılor.ış bulunııyor. Yeni ve asil Cemal Gürsel de biri zamanm erden en büyük kumaudaıüara bir Kurtuluş hanüesiyle mânaMilli Savunma Bakanına diğe kadar cümleniri derin saygı ve sı daha da ulvileçen bayramınız kutlu olsun. ri en küçüis birliklere ulaştırü sevgl hlsleriyle seJamhyorum. ması dilogiyle orduya iki mekBu yannın en küçük birlikleAziz Gençler, fikirler öldürütup yazarak «Karaî Kuvvetlerl re kadar ulaştınlmasnu rica lemez, mefkureye dayanan heKniDUtanuğı'ndan izinll alarak ederim. yecanlar söndürülemez. Hele ayrıUyorum» diyordu... bu Büyük At* gibi bir nur ve Cemal Gürsel şııur kuvvetinden gellyorsa, hiç 3 Mayıs 1960 günlü aynlış bil Orçeneral ama hiç yok edilemez. Bunda dirisi satın satırına şöyle idi: Kara Kuvvetieri Kumandanı» jtafiet cdeıılerin uğrayacakları «l Kara Kuvvetieri KomU' hüsran elbette büyük olacaktanlığı'ndan îrinti olarak aynh6 Mayıs 1960'dan sonra bir yorum. Bütün silah arkadaşla süre içinde îzmir'deki evine çe tır ve olmuştur. Her şey vatan için ve her şey size güvenüenma arzı veda ederim. küen Türfc Ordusunun CerKal 3 Son süzlerim şunlar ola Agası, 27 Mayıs 1960 cuma gü rek yapıldı. EmeUerimiı, henü Türkiye radyolanndan hal deflerimiz, gayelerimiz, sevinçcaktır: Herşeye ragıupn ordunun ve kına şöyle sesleniyordu: «Bü lcrimiz, ızdıraplanmız sizin itaşıdığınız iiniformamn şerctini tün emelim sfiratle bu memle çindir. öyle bir imtîhan verdlniz ki, bizi harekete getirdiniz. Ne nmhteşem, ne kadar bahSa>ın Doktor ve Eczacüara tiyar gençlersiniz. Zaman gelin ce şahlamyor, cenjıaverleşiyorsunuz. Bütün dunyay» Türk ru hunu tckrar tanıttuıız. Ne mutlu Türk milletine W, Hayafl beym fonkjivonların» sizin gibi genç evlatlan var; ne duzenleyıcıVaıoregulalOf. mutlu sizlere ki Türk milleti gibi muhteşem blr nülletinii var. Kucak kucağa, kalp kalbe ebediyen yaşayuıız.» 5 temmuz 1960'da İstanbul Üniversitesi'ne gittiğinde öğreOamla (50 ml.) ^ ^ ^ tim üyeleri ve gençlerce büyük bir sevgi ve saygıyla karşılanan Gürsel, Rektörlük önündeki 20 damiatt, 1 mgr, merdivenlerden gençlere şöyle MptSansulphonate tuzu olarak seslendi: «Bir ferdi, cemiyeti Dihydroergocristine, mahvetmek için onnn hürriyeDıhydrocrgochrvptine, tini alırlar. Hürriyetinize »ıkıca Dihvdrocrgocornme sarılınız. Ona her samaıı uzaihtiva eder. nan ellerl kınnız, kouarınız. Birbirinizi seviniz, sayınız, kar deşiik içinde olarak temiz hürriyetinizle çalışınız, çalışınız, çok çalışuıız. İtepinizi muhabışatoajsaba ı'uâc sananii ı/e tiearefc a s . betle selamlarun. Daha sonra da öğretim üyelerine «llim sesl. ni kesmpk isteyenler, dağda yol kesenlerden daha tehiikeli kim (Sonuç: 648) selerdir. Profesörler lıiçbir tesîr altında kalmadan fikirlerini serbestçe söylemelidlrler» diyeI.E.T.T. İŞLETMELLERİNDEN rek sözlerini bitirmisti. Cemal Cürsel delikanlıca bir İçerenköy Küçükbakkalköy'de devrimin başındaydı ve yaşı 65'J bulmuştu. Bu 65 yaşm yaOtopark Sahası Tanzimi ve Çevre ^ ı m yüzyılhls bölümü cephelerde ve kışlalarda geçmlşti. Tam Duvarı İnşaatı Yaptırılacaktır. emekliye ayrılacağı zamandı. Yorulmuş olması gerekirdl. Ama O, vatan için yorgunluk 1 Yukanda yazüı iş, mekUıpla fiyat ve teklil isteme usulüne göre ihaleye çıkarılmıştır. düşünemezdi. Çalışacaktı, çalışacaîctı, çok çalışacaktı... 2 Bıı işe ait şartnameler Metronan 1. kat Merkez Veznesindçn 3000, TL. bedel karşılığında aluıabüir. Istenmeyen, olmaması gere3 Teklifler sartname esasları dahiünde hazırlanaken bazı olaylar oldu; hepimirak teklif edilecek bedelin şartnamede yazılı kanuni zin büdiği ve yaşadığı bazı orasbetlerme göre hesap edileceği, geçici güvcncesiyle laylar. Cemal Aga bu nedenle birlikte 12 ekim 198ı günü saat 15.00'e kadar Metronan doktorların izin vermemesinden 1. kat Levazım Müdürlügü însaat Kısım Şefliğine elden ötürü törenlerde bulunamıyor, verilecektir. çok sevdiği Ata'sınm kabrini bi 4 thaleye iştirak etmek isteyen firmalar, eksütle ziyaret edemiyordu. Bazı zame şartnamesinin 5. maddesi gerefince ihalej'e iştirak mar.lar Sanlı Ordusunun geçitbelgesi almak üzere en geç 30 eylttl 1981 günü saat lerini selamlaması gerekiyordu, 17.30'a kadar Metrohan 3. katta bulunan Yapı Bakım Oy&pamıyordu; doktorlar olmaz aarım IJaire Baskanlığına başvuracaklardır. diyordu... O gene de doktorları dinlemiyor, bazı zamanlar bas(Basın: 20894) 7718 tonuna dayanarak da olsa askerlerini onurlandırıyordu. Gürs Türkiye, İkinci Dünya Savnşından bu yana toplumsal yaşamın çeşitli kes'mlerinde olumsuzluğa şartlandırılmıştır. Öğrotim dü"îenirniîin bozulrr.asının kökeninde hangi felsefe yatıyor? En aşağı kırk yıldan berl orta öğretlmdeki en parlak öğrenciler, ya mühendis, ya doktor, ya avukat, ya da dişçi olmak üzerîne kcşullanmışlardı. Bilim adamlığına sıvanan öğrencilerl sınıfların çalışkanları arasmda bulamazsınız. Oğlum ne olmak istiyorsun? Mühendis... Ya sen kızım? Doktor... Ağır basan kural şuydu: insan Türkiye'de lyl yaşayabilmek icin bir meslek sohibi olmah; mühendis, doktor, avukat, dişçi, eczacı, vb. Üniversiteler de bu yargının ağırlığına göre bioım almışlardı. Bilim ne demekti? Bilim adamı aç kalırdı. Fen Faküiteleri, ikinci sınıf fakülteler sırasma giriyordu. Ben, çok uzun yıllar calışkan ve yetenekli bir öğrencinin oğzından «kimya, fizik, biyoloji, matemctık» dallanndan birine goçmek isteğini duymadım. Bilime heves kişiyi ac bırakırdı, Kimya, fizik, biyoloiiye yönelen öğrenci Milli Eğitimde dar gelirlı öğretmenliğe sıvanmış demekti. Türkiye'de dışa bağımlı kapitalizmin piyascı ekonomisi ağır bastıkça, «parlok gançler» için fırsatlar zenginleşiyordu: Oöjum ne okuyorsun? T Business administration... Yaaa?... Bir çıkar rüzgârı esiyordu toplumda: Pcra, para, para; piyasa, piyasa, piyasa; business, business, business... Ya biüm? Haydi canım sen de... Kalkınmanın ve ilerlemenin motonj; bülm değil. tam Amerikanca «businesssdi. Yabancı ülkelerde okusan blle bir firmanın Türkiye'deki temsilclllğlnl alırdın mı, Işin Işt!. Hele bir de «knowhow» savullayıp devletle ortaklığa girdin mi, Türkiye'nin io pazarında fink atabllirdln. Bugün ülkemizde sesl duyulanların çoğu böyle yetlşmislerdir. Pekl bilim nerede? Bilim adamının sesi n«rede? Bir kulak verelim «Nobel almış ilk Müslüman bilim adamı» ne diyor: « Ulusal gellrln yüzde 1'lnl blllm yctırıınlarına oyırabilsek neler olmaz...» Bilmem ki bu ses yankı yapacak mı? • • • Hidergo Güzel Sanatlar Akademisi heykeltraşlık muallimi Nejat Bey tarafmdan Gazi Hazretlerinin Bursa Vüayeti için yapılan atlı heykeli temamlanmıştır. Sanatkâr bu eserınde cidden muvaffak olmuştur. Nejat Bey bir muhabirimize eseri hakkmda şu malumatı vermiştir: « Heykelin mülajım ve kaidesini gecen sene ta. mamladım. O vakit ŞLşli'deki büyük atölyemde çalışıyordum. Bu aziz memleket dahilinde böyle heykeller dökülemiyeceğini iddia «denlere karşı bu 14 EYLÜL 1931 Gazi Hz.'nin Bursa heykeli nun mümlHin olduğunu ispat için gördügünüz hey kel dökümhanesini bizzat tesis ettim. Bu iş beni pek yordu. Abideyi dökmek için burada yerlesmis Macar ustalanndan Mösyö Albers'in yanına Türk işçileri verdim ve idarem altında çaJıştırdjm. Heykel beş metre yüksekliğinde ve 12 parçadan mürekkeptir.» Heykel bugün Bursa'ya gönderilecektir. Heykeltraş Mejat Bey'i muvaffakiyetinden dolayı tebrüî ederiz. Trabıon 13 (a.a.) Havamn müsadesizliginden dolayı altı gündenberi şehrimizde bulunan tayyd^ reci Vecihi Bey iki konferans daha •vermiştir. Konferanslar tayyareciliğe ait ve Tayyare Cemiyetine karşı halkta derin bir alaka uyandırmıştır. Trabzon'u çok beğenen ve hakkuıda gösterilen alakadan çok! mütehassis olan Veci Vecihi Bey Trabzon'da hi Bey Trabzon'un motorsua yelkenli tayyareler 1 çın çolc müsait bir faali>"et sahası olacağım ve Laetepo'nin havai sporcu1U!Î için emsalsiz bir mahal olduğunu ve bu uğuröa çalışacaâmı söylemiştir. Vocihi Bey evvelki gün ve dün şehtr Uzerinde uçuşlar yapmış, mektepli ve ahaliden birçoklannı gezdirmiştir. Cumhuriyet Sahibl. Cumhuriyet Motboacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ Genel Yayın Müdürü HASAN CEMAL Müessese Müdürü EMİNE UŞAKLIGİL Yazı İşleri Müdürü * OKAY GÖNENSİN Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Cagaloğlu Türkocağı Cad. 3941 Posta Kutusu : 246 İSTANBUL Tel: 20 97 03 BÜROLAR: • ANKARA ı Konur Sokak 24/4 YENİŞEHİR Tel: 17 58 25 17 58 66, İdare: 18 33 35 • İZMİR : Halit Ziya Bulvarı No: 65. Kat: 3. Tel 2547 09 1312 30 • AOANA: Atatürk Caddesi Türk Hava Kurumu î? Hanı, Kat 2 No: 13, Tel: 14 550 19 731 TAKVİM 14 EYLÜL 1981 tmssk 453 Güneş 6.37 öğie 13.09 îkindi 16.41 Akşam 19.21 Yatsı 20.53
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle