18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 Cumhuriyet 13 MAYIS 198 1 Cumhuriyeti anlatıyor Ali SİRMEN «Çok kötü, çok ağır koşullar altında çıkmakla birlikte, yolumuzdan dönmediğimiz sürece okuyucularımızm desteklerini sürdürmeleri en samimi dileğimdir.» Atatürk kalıplasmıs düsüncelerden • • • • nefret ede Mustafa EKMEKCİ İstiridye... Kedi bir gün farelere haber göndermlş: Bu yıl hacca gitmeye karar verdim. Gelslnler helallaşalııiL Kendilerine çok kötülügüm dokundu. Özür dileyip, bagışlamalarını isteyecefim.. Fareler toplanmışlar. Gidip gitmeme fconusunu tartışıyorlarmış. Çogunluk. gitmekten vanaymış. «Gidelim, tnadem özür dileyecekmiş, biö bundan sonra yemiyecekmiş..» diyenler vannış. Bir topaı fare: Ben ğitmem, demiş. Siz de gitmeyin. ÇünKü onda hacı kılığı yok. Ne bozguncusun! demiş arkadaşları, topal fare7a. Ne olur sankl oyunbozanlık etmesen? Topluca gitmişler. Topal fare de katılmış aralanna, onlar gelmeden kedi önlemleri alımş, odadaki bütün deliklerl tıkaınış. Tefc delifi de kuyruğunu kıvrrarak yerleştirip kapatmış. Eekleşen farelere sormuş: Şimdi söyleyin bakalım. çuvaJin ağzı dururken, çuvalın altını delen kimdi? Topal fare arkadaşlarına dönmüş, şöyle demiş: Ben size demedim mi. bunda bacı kılığı yok dtyeAnkara'da Fransız Kültür Merkezi'nde 5 7 mayıs arasmda, «Atatürk Dönemlnde Türk Fransn tlişkileri» konulu bir bilimsel toplantı yapıldı. Toplantıyı Ord. Prof. Enver Ziya Karal açtı. Fransa'dan da altı Fransız bilim adamı gelmişti. Konuşmalar yapıldı. Fransızlar, Türk Kurtuluş Savaşında Fransız basınında çıkmış yazı ve fotoğraDardan oluşan güzel bir de sergi açtüar.. Sergide, Fransız basınırcn Türk Kurtuluş Savaşmı destekleyen gazete ömekleri vardı. Arada verilen kokteylin söyleşl konusu, Fransız Cumhurbaşkanı seçimleriydl. Türkler, Fransızlara sordular: cKim kazanacak?» diye. Fransızlar, hiç bir görüs ileri sürmediler. Biri, Prof. Bahri Savcı'ya sordu; Size göre seçlmleri kim kazanacak? Prof. Bahri Savcı karşılık verdi: Onbln oy farkla Mitterrand kazanacak» Bahri Savcı'nın yanıtma. Fransızlar çok şaşırdılar. Şaka ya da ciddl bir duyarhlık göstermediler. Prof. Bahrl Savcı, bunu nasıl kestirdiğinl, şöyle açıldadı: Tahminimin gerekçesi, Giscard'm yanlış seçlm stratejisl ve programıdır. Kitleleri ürküterek poliükada başan saflanamaz artık.. Giscard d'Estalng, ellnde fllesl, geçim derdlnde olan Fransız seçmenine, «Komünistler gelecek, elinizden dairenlzl alacak» gibisinden seçim konuşmalan yapmıştı. Bununla kadın seçmenleri Urkütecek., oylannı alacaktı. Tutmadı. Ankara'da Pransız seçimleriyle ilgill Bektaşl ftkrası anlatüıyor. Bektasiye ikl kadeh şarap vermisler: Erenler, tad bakaUm!.. Şu şaraplardan hanglsl daha iyi? Bektaşi, kadehin birinden bir yudum aldıktan sonra: Ötcki... Karşılığını vermiş. Caram erenler, daha o kadehl tatmadın kl Bundan daha kötü olamaz, demiş Eektaşi.. Bir de İstiridye fıkrası var: Eskl Yunanda Ostragizm diye bir ceza vardı. Bu cezanın adı da oyster yani istiridyeden gelirdl. Yunanlılar oylarını istiridye kabuğunun içine yazıp verdüderi için ostragizm denmiş cezaya. Atina'nın ybneticisi Klistenıs bir referandum yapümasını, bununla kentteki tehlikeli politikacıların kent dışına çıkanlmasını önermiş, bu yasa da Agora'da kabul edilmişti. Klistenis îsadan önce 500 550 yıllan arasında yaşar dı. Atina'da demokrasinin kurucusuydu. Hak sever Aristidis adındaki düşünür de Ostragizm Yasasının çıkması içın Klistenis'e yardımcı olmuştu. Aksüiğe bakın ki, yasa Aristidis'e de uygulandı. O da Atina dışına çıkanldı. Çeşitli biçimlerde söylenen fıkra şöyle: Haksever Aristidis sokakta giderken, okuma • yazma bilmeyen adamın biri, Aristidis'e bir istiridye kabuğu uzattı: Şuraya bir «Aristidis çıksın» diye yaz, dedi. Aristidis sordu: Sen Aristidis'i tanır mısuı? Taaımaın! Bir kötülüğünü fa'an gördfin müT Görmedim! Öyleyse, ono neden istemiyorsun'. Adından bıktım... Giscard d"Estaing, uluslararası ilişkilerde, Türldye'nin karşısmda hep Yunanistan'ı tuttuğu izlenimini verdi. Düşüncesi şöyleydi: Yunan dostu olduğum dofrndur. Çünkü, demokrasinin beşiği Yunanlstan'dır. Şimdi, şu anda (o zaman içın düşünüyor) l'unanistan'da «Fragile» (çok hassas) bir demokrasi kurulmuştur. Bunu d3 Karamanlis kurmuştur. Hepimizin çocuk bakar gibi. Yunanistan demok rasisine itina ile bakmamız ve demokrasinin zedelenmemesi için Yunanistan'a yardınıcı olmamiz gerekir. Türklere karşı bir tutumu olmadağını da söylüyorda zaman zaman, fakat, yedi yıllık başkanlık döneminde, çağrılara karşm Türkiye'ye gelmedi. Eilindiği gibi, De Gaulle, son yurtdışı gezisini Türkiye'ye yapmışu. Mitterrand'ın seçimi kazanmasının, Ankara'da konustuklarım arasında çok olumlu karşılandığını gözledim. Fransa'da banş içince yaşamayı sağlayabilirse Mitterrand, bundan Fransızlar kazanır. Dünya barışına da katkısı olur... A. S. Gazeteclllğe nasıl başladığınızı söylerken de anlattınız, yakınlarınız da bilirler, müziğe olan tutkunuzu bilirler. Bu tutku sizde nasıl başlodı? N. N. Ben müziği Mozart'ı tanıdıktan sonra sevdım ve Mozart hokkında bir kitap yazmok da daha 1617 yaşımdan ben içimde bir istek, gercekleşmeyen, bugune kadar gercekleşmeyen bir istek olarak kaldı. A. S. Sanıyorum elinizde bazı ilginc belgeler, notlar da var bu konuda. N. N. Belge yok da, cok kitap var. Mozart'a dair çok kitap okudum Belge niteliğinde olan Mozart'ın mektupları var... babasına yazdığı... babasının ona yazd'.ğı... Koca dört ciltlik bir şey var... Belge sayılır onlar da tabii. A. S. Evet efendim. müziğe başlayan çocuklar cok büyük istisnalar dışında, bu işi biraz zoraki yaparlar. Siz başladığımz zaman büyük bir şevkle mi başladınız? Yoksa siz de zoraki mi başladınız? N. N. Tamamlyle zoraki başladım. Bizim evimizde müzik yapılmazdı. Annemin ninnilerinden başka melodı dinlediğimi hatırlamıyorum. Fakat ben sekiz dokuz yaşıma geldiğim zaman. bobam beni o zaman fbir tane orkestra vardı zaten Turkiye'de) Orkestrayı Hümayun başkemancısı ve şefi Zeki Bey'e götürdü ve «Bu cocuğa keman öğreteceksin» dedi. «Pekiı dedı o do Başladık çalışmaya. Ben nota bile bilmiyordum Bana ışunu şöyle yap!» derdi. Ve ben eve gelirdim, ne yapocağım? Kime soracağım? Bu nedir? Do nerede? Sı nerede bilmiyorum. Cok güclük çekerdim. Sıkıiırdım. Fakct annem de beni nia colışmok uzere odaya kapatırdı. Ben bahcede kuşları avlamak, kuşlara sapan cekmek için cırpınırken, annem beni kulağımdon tutar. odaya kapar, «Çalış bakalım!» derdi. Cok sıkılırdım. Bu uzun seneler böyle devam ettl. Taa ki bir gün Mozart'ın bir sonatını caldım hocamın yanında. Bu bana yenı ufuklar aç tı. lclmde ısıklar doğdu. Bambaşka bir abam oldum. cok sevindim ve o zamandan ben müziği severim. Ama artık iş işten gecmişti. Müziğe basiamak icin yaşlanmıştım. 1516 yaşına çelmıştim ki, müzikte başarı sağlomak icin, bilhassa bir enstrümonda başarı sağlamak icin cok erken başlamak gerektiğini scnradan öğrendim. A S. Bu konuda sizi uyaran oldu mu? N. N. Evet bu konuda beni uyaran Atatürk oldu. Bir gün Atatürk bana "Sen vazgeç kemandan mütefekkir olmaya bak,, dedi Ado'da, Yat Kulübünde balo veriliyordu. Ben 18 yaşındaydım. Ll se son sınıfta falandım. Kemana meraklıydım Cünkü 15 yaşında başladım Mozart'ı sevmeye. Babam Ataturk'ün masasınca oturuyordu Bir cok kimseler vardı... sağlı sollu hanımlar, beyler... Atatürk benden bahsetmiş olacak ki. babam çağırdı beni. Ben de civarda geziyordum. Atatürk'ü cok görmek istıyordum. cNadin dedi babam, gittim yanına. Ataturk'ün karşısmda bir er gibi böyle esas duruşa gectim. Atatürk beni hayrette bırakan bir şey söyledı. fBen seni bir defa daha görmüştum» dedi. Ve gerçekten Kurtuluş Savaşı sırasında, sanırım buyük taarruzdan biraz önce. yahut da Sakarya Savaşından braz once, beni at koşularında görmüştü. Babam cıkarmıştı O zamanki koşu yeri, şimdiki koşu yeridir. ama bataklıklı... Tribün yok. bir şey yok.. Bir hakem kulübesi vardı, yüksekce bir yer. Babam beni oraya cıkardı. Orada Atatürk, yanında yaven Saüh Bozok ve bir kcc cocuk daha... Yani ben yalnız da değild?m. Orada durduk.. Bir iki saat durduk orada Salih Bozok bana takıldı. Şako vaptı. Kulağımı cektl, burnumu okşadı. «Burnun Fronsızcası ne blliyor musun?...» dedi. «Nez» (ne) dedim.. Atatürk de gulümsedi. Bunu Atatürk o tarihten yedi sekiz yıl sonra hatırladı bana anlattı.. Şaştım... Saştım kaıdım. Prof. Türker: "Araştırma çalışmaları hiç yok,, Buroya kadar anlaşıiıyor W. llaç endüstrisindo araştırma ve geliştirme çalışmaları ystersizdir. Bunu, herkes kabul ediyor. Ya peki cözum yolu?. Ömeğin Üniversite ile ilaç yapımcılan arasında bu konuda bir anlaşma, bir Işbirliğl söz konusu mudur? Söz konusu olmadığı anlaşıiıyor. Sözü burada Prof. Ulubelen'e bırakalım: tister kamu keslml, Ister özel kesim olsun, sadece llac ertdüstrisinde değil bütün endüstri kollarında üniversite İle ilişkiler en alt düzeydedir. Konumuz ilaç endüstrtsi olduğu İçin konuyu biraz daha yakından görellm: özel keslmin bir bölufnu imalatları bakımından daha fazla bilgiye ihtlyaçlan olduğundan üniversiteden bilgl alırlar ve bu bllgi alışverişl özel bir ilişkl Içlnde yürür, nadiren de olsa ilaç endustrlsi, resml yoldan ünlversiteye basvurup, bir konusunu Inceletmek ister ve bu konu döner sermaye yolu fle Incelenlr. Dlğer taraftan mali gücü az olan ya da kuruluş holindekl bazı firmalar ya hocalardan bilgi almak için ya da tanıdıklcrı yolu ile üniversiteye problemlerinl getirlrler, Karşılıklı güvensizliğln en büyük neden lerinden biri bu tür ilişkilerdir. Bu firma ya da klşller, öğrelim üyesinden piyasa araştırması, mühendislik çalışmaları, klmya çalışmalan dahil hersey ya da en az 35 maddelik blrbiri ile ilişkis! olmayan husıısları sorup öğrenmek Isterler, Ellerinde ufacık bir serma ye vardır, ve tne yapalım, ne Uğurmumcu aayor yaptlabilir» diye üniversiteye gelirler. Sabırlı hocalar, ellerinden geldiğince gerekli bilgileri verirken, diğer bir bölümü, böyie kişilere hiçbir bilgi vermez. İşte, bu durumda bu kişilere göre üniversite hocası, hiçbirşey bilmemektedir. Ve üniversite hiçbir araştırma yapmamaktadır. Diğer taraftan, universitenin bu denli kötü bir ısmi olmasının diğer nedeni de üniversiteyi bitiren ve endüstriye geçen klmselerin herşeyi bilmesi gerektiği düşünülür. Aslında lisans eğitiml, bazı temel bilgileri verir. Her ne kadar, daha karmaşık konulara dokunulursa da bu konular öğrenci tarafından genellikle benimsenmez ve kolayca unutulur. Bu nedenle üniversitelerlmizden çıkan arkadaşlar, genellikle gerekli bilgileri mezun oldukları kuruluşlara geri gelmek yerlne ihtisas icin dışanya gitmeyı yeğ lerler. Bir ay, ikl, üç ay gibi kısa süreli gidişlerde, en basit konuları öğrenmeye çalışır ve moral çöküntüsü içinde geri dönerler. İşte bu alanda üniversiteendüstrl işbirliği ge reklidir...» Prof. Dr. Kâzım Türker Turkiye'de llaç endüstrisir^i araştırma ve Inceleme çalışmalanndakl durumunu Prof. Türker, şöyle yanıtlamaktadır: t... Turkiye'de ilaç sanayiinde araştırma ve geliştirme çalışmaları yeteıii değll, hiç yok tur... Yıllardan beri her zaman söylenen ortam nedense bir lürlü oluştunılmuyor. Tablatıyla böyle bir ortomın oluş mamasında bilimsel kurumlanmızda araştırma ilkeslnin bo yutiarınt bilmekte yarar var. Bilimsel kurumlanmızda araştırma yapan billm adamlarımız olduğuna ben de katılı yorum. Ancak sayısal durum nedir? Bu araştırıcılar gerçekten kurumlannda rahat mı çalışıyorlar? Bunları bilmekte fayda vardır. Araştırmanın Tür kiye için lüks bir glrişim olduğunu Iddla edenlerln çoğunlukta olması her halde önemle üzerinde durulması icobeden bir noktadır. Yoksa teknik olanaklanmız doğal kaynaklanmız ve insan gücümüz karsısında mütevazl ölçulerde de 0İS0 araştırmadan kaçınmok keslnlikle doğru olamaz ve llerl ulkelerdekl düzeydekl araştırma faaltyetlerinı keslnlikle büyük gösterip bir panlğe kapılmaya mahal yoktur. Çünkü, ömeğin ABD'deki ortamı bularak araştırmaya baş lamak bizim ülkemiz icin hemen hemen Imkansızdır. Ama bizim şartlarımızda da o denli araştırmaları yapmak mümkündür. Unutmamak gerekir kl araştırma her şeyden önce sabır Işidir. Sonra blllm adamı Işldir. Yanl kafa işidir. Yeter kl Üniversltelerlmizde iddla edildlğl glbl bir lüks diye addedilmesin. Bir ilaç sanayii kurumu belki bir etken madde yapımı İçin şu anda yeterli araştırma ve geliştlrmeyl yapamoz omo ylne en az onun kadar önemll llac üretlmi teknolo|lsl llaç kontrolüne, llaç farmakoklnetlğine, ilaç metabolizmasına vb. gibi ilaçla ilgili her şeye katkıda bulunablllr ve kendl metodlarını dünyaya kabul ettlrebilir. Aksi halde gerçek teknolojiyl satmak yerine dalma teknolojl satınalmak durumun da kalınz ve bu böylece devam eder » Etraftan Atatürk'e «Efendim kemana çok meraklı» diye söze gir diler. Atatürk bunun üzerine «Şey» dedi bana. Ben korktum. Atatürk bana «Bu yastan sonra çalgıcı mı olaçaksın, utanmıyor musun!» diyecek sandım Hiç övle demedi. Kemanın cok güc bir alet olduğunu, cok güc bir saz olduğunu. bunun ancak pek kücük yaşta bcşlandığı zaman. istidatlı olmak şartıyla, başarı kczanılnbileceğnj söyledi Bana «Sen vazgeç kemandan mütefekkir (düşünür) olmcya bak» dedi Bunu gcyet iyi hatırlarım. A. S. Bir soru daha sormak istiyorum. Babanızın özellikle Kla sik Batı Müziğlne, büyük bir merakı mı vardı ki size keman çaldırdı.. N. N. Babamın Klasik Batı Müziğine büyük bir merakı yoktu. Hoşlanırdı. İyi müzlkten hoslanırdı. Ara sıra da rastgelirse dlnlerdi. Yoksa öyle müziğin peşlnden koşmazdı. Sanırım bu hareket İttihat ve Terakki'nin ilk hareket yıllanndo bövle Batıya vaklaşmak, Batı kültürüyle meczolmak gibi bir heves vardı zannediyorum. Ve babam da Batı kultürünü benimseyeyim düşüncesiyle beni kemana zorlamış oiacak Öyle düşünüyorum. A. S. Bir de keman derslerini anlatırken annenizden söz ettl niz. Annenizin babanızın ölümünden sonra bu gazetenin yönetimlnde, herhangi bir rolü oldu mu? N. N. Annemin bu gazetenin yönetiminde cok rolu oldu. Annem cok şefkatll bir kodındı. Ve muktesittl Istikbali duşunerek, daima savurganlıktan kacınırdı. Eline ne gecerse onu saklardı. Bu, babamın ölümünden sonra. parasal bakımdan düştuğümüz güclükleri yenmek icin, annem vannı yoğunu satmak suretiyle bize, Cumhuriyet'e kotkıda bulundu A. S. Yani bütün Cumhuriyet'tekl çalışmalarınız sırasında, Cumhuriyet'e de bir nevl annelik etti.. N. N. Etti. tabl A. S. Efendim, bir şey daha sormak Istryorum. Zaman Içlnde düşünceler llkeler gelişiyor. Ama herhalde Cumhurlyet'ln değişen koşullarda, değişen, gelişen yönlerl var. Ama Cumhuriyet'ln kurulduğundan bu yano sürdürdüğü llkeler var, demlştlniz. Bu llkeleri nasıl sıralayabilirslniz? N. N. Meslek acısındon soruvorsan, haberlerde objektif olmak. yan tutmamak, fikirlerde bize yatkın olan arkadoşların serbestce f^kirlerinl acıklamalanno Imkân sağlamak ayrıca, benim ilkem Cumhuriyet'in llkesl. gericiliğe ödün vermemek. Ve Atatürkcüluğü de ileriye doğru eîden geldiğince, yürütmeye çalışmak. A. S. Atatürkculuöu ller'ye doğru etden geldlğlnce yürutmek dedinlz. Turklye'de Atoturicçülük hokkmda, çok ve değlşlk sözler söylenlyor Siz bu konuda blrçok yazılar ve kltaplar yayımlodınız. Yalnız kısoca söylemek gerekirse, Atatürkçülük sizce nedir? N. N. Atatürk ulusunu cok seven bir Insandı. Yanl Atatürk halktan yana olan bir insandı. Bunun Icin, bunu llke olarak alırsak ele. halkın yaranna ne varsa objektif olarak tartışmak gereğine inanırım ben. Cumhuriyet olarak böyle inonıyoruz. Değil mi? Sen de buna nnanmıyor musun?.. Halkın yaranna ne varsa o fikir işlenmeli. Halktan yana olmak, yanl sırasına göre devletclliğe ağırlık vermell Ama devletcüiğe ağırtık verelim derken, öyle kördöğuşü halinde devlet.. llle devletcilik, kaskatı devletcilik demek Istemiyorum. Bugünün koşullanna göre «Şu ölçüde devletçlllk iyidir», denebilir. Bir başka acıdan. «Özel teşebbus de şunu yapsm» denebilir. Hatta «Özel teşebbus devletten daha da başarılı olabilir» de denebilir. Diyenler de var zaten. Onlar da fikirlerinl söylesinler. A. S. Yanl, bu açıklamalarınızdan oyle anlaşıiıyor kl, Cumhuriyet Atatürkçülüğü her turlu tartışmoya açık bir ortam olarak görmektedir. N. N. Şüpheslz tartışmaya acık olmayan düşünceler, kalıplaşmış düşünceler demektir kl Atatürk onlardan nefret ederdı hayatı boyunca. Hatta bir cnımı anlatavım Istersen. Bir tarihte Atotürk Yat Kulübüne gelmişti. Etrafında bir sürü arkadaşı oturuyordu. Atatürk zamcn zaman «Su nedir? Bu nedir?ı dive ortaya sorular atcr ve bunun üzerinde tartışılırdı. O esnoda, ben uzaktan seyrediyorum, «Tarih nedir?» diye sordu. Herkes birşey söylüyor.. Derken cok ünlu bir tarihcl. şu anda adını vermek gereksiz, oldukca da ickiliydi... Ayağa kalktı «Torih sizsiniz oaşom» dedi Atatürk bu lâfa cok sinlrlendi ve adamcağızı haşlayarok «Oturln dedi. Adam da otururken yere düşmek zorunda kaldı, cünkü lckiliydl. Böyle bir Insandı Atatürk. Dolkavukluktan. sacma sapan lafiardan roşlonmazdı. A s ~ Efendim ylne gazete yönetimire dönelim (stersenlz. 40 Villık yöneticiliöiniz sırasında gazete icinde de bazı güçlüklerie karşılaştınız mı? N. N. Şüpheslz, gazete İcinde qüçlük!erle karşılaşmavan b>r Vönetic!, hatta bugünkü holding döneminde bile bulunobileceğini sanmıyorum. Karşılaştık tabil Cok baglı olduğum, cok inan dığım arkadaşlarımın yanında, maalesef beni dus kırıklığınc uğratanlar da oldu.. A. S. Yazarlık yaşamınızin elli yılı aştığını knnıısHık. Ama bu arada geçen yıllarda uzun bir suskurluk dönemi geCirdiniz bu noktaya biraz önce değindiniz. Yolnız simdî cok sık olmosa da yazmaya başladığınızı görüyoruz. Buna neden gerek duydunuz?... N. N. Vallahi, henuz ölmediğime göre. yaşadığım sürece. bari elimden geld'ğl kadar yazayım diyorum . A. S. Sanıyorum, şu anda hemen hemen kapalı devre çıkan, ilân gazetesine dönüşmüs bulunan Aksam bir yana bırakı lırsa, 58 yıllık Cumhuriyet, Türkiye'nin en eski gazetesi oluyor ve bir anlamda da, ülkemizde Cumhuriyet dönemi düşünce özgür!üğünün tarihini ve hatta şu ondo forumunu o!ustııruyor.. Bu yıldönümünde Cumhuriyet okurlarına ne söylemek istsrdlniz?... N. N. Cok kötü, cok ağır koşullar a'tında cıkmakla beraber, Cumhuryetin yuklendiği görevi benimseyen bir okuyucu kitlesi var. Bu okuyucu kitlesinin, biz yolumuzdan dönmediğimiz sürece, b>zi desteklemesini dilemek en samimi rlüşüncemdir.. A. S. Sanryorum ki, bu okuyucu kitlesi diğer gazetelerdekin den oldukca değişik bir okuyucu kitlesi Nitekim, 12 mart döne minde bunun sonuclarını gördük sanıyorum O sırada siz gazeteden ayrıldığınız zaman tiraj ne kadardı bilmiyorum ama, önemll ölcüde düştü sanınm. N. N. Evet hemen hemen okuyucuların yandan coğunu yuzde 6065'ini kaybettl gazete. Bu müthiş bir şeydi.. A. S. Yanl bir anlamda 1971'de ayrıldığınız Cumhuriyet'e bir VH gibi süre içinde, sizl ve sîzinle çalışan arkadaşları yeniden getiren okuyucularınız oldu.. N. N. Okuyucularımızın bir nevl dolaylı baskısı oldu. A S. Eeee herhalde, bu da bir insanın gazetecilik yaşamında az rastlanır. bir mazhariyet olsa gerek. N. N. Hepim'ze, yalnız bana değil, hepım'ze... A S. Evet A. S. Teşekkür ederim efendim.. N. N. Rica ederim.. Ben teşekkür ederim. YARIN : Dışa Bağımlılık 1931 Cumhuriyet TIBBİYELİLER BAYRAMI DÜN KUTLANDI Türk milletinin çok eski devirlerde tababetle meşgul olduğu tariui tetkikatla anlaşılmış bir hakikattir. Bu sebeple her sene Tıp Fakültesinde bir müsamere tertip edümekte ve mayısın on ikinci giinü Tıbbiyeliler Bayramı olarak kutlanmaktadır. Mayısın on ikinci günü bundan beş asır evvel Bursa'da Darülkelp naDairelerde mesal saatinin 8 olmak üzere tayini haktandaki Heyeti Vekile karan dün Dahüiye Vekâleti tarafından tstanbul Vilayetine tebliğ edilmiştir. Buna göre sabah 9'dan 12'ye kadar mesai yapılacafe bir saatlft öğle tati ELLİ YILÖNCE 13 MAYIS 1931 Istanbul'un çöplerinden elektrik, gübre ve yem sanayii için yararlanılacak Deniz SOM istanbul Belediye Başkan Yardımcısı Nejat Gündoğdu, cöpten elektrik uretilmesi ya d a gübre ve yem sanayii için hammadde cıkartılması konusunda iki proje bulunduğunu beiirterek istanbul Belediyesi'nin bunlardan birini secerek cöpleri değerlendireceğini acıkladı. Dünya Sağlık Teşkilatı'nın finanse ettiği ve bır lngiliz firmasınca projelendirilen tasarıya göre cöplerden gübre ve yem sanayii için hammadde cıkartılabileceğinl söyleyen Gündoğdu, 1.5 yıldır süren çolışmaların tamamlonmak üzere olduğunu ve yabancı uzmanlar tarafından hazırlanan raporun yakında Belediye'ye verileceğinl bildirdi. Belediye Boşkan Yardımcısı Nejat Gündoğdu, bu l!k projeye göre cöplerin icindek) maden, tahta, kemık, kağıt, sentetik el îstanbul Belediye Başkan Yardımcısı Nejat Gündoğdu, cöplerin değerlendirilmesi için hazırlanan projelerin incelendiğini bildirdi. yaf ve kumaş parçalarının ayıklanmasından sonra geriye kalan artıklardan gübre ve yem sanayii için gerekli hümmaddenin çıkartıldığını acıkladı. Emekli General Gündoğdu, cöpten elektrik uretimi İle İlgili ikinci proje konusunda da şöyla dedi: «Bir Federal Alman firması 1979 yılında İstanbul Belediye si'ne başvurarak, Alman Hükümeti'nden aldığı 300 bin mark kredi ile istanbul'da 1 yıl çalışmış. Almanya'da ve İstan bul'da kurduklan laboratuvarlarda kentin çeşitli semtlerirden çeşitli mevsimlerde toplodıkları çöp örneklerinı ve sonayi artıklarını analiz btmlşler. Bu çalışmalar sonunda ha zırkınan rapor Belediye'ye gel di. Cöplerin bir mlktar linyltle kanştınlarak yakılmaaından elektrik üretilebileceğinl tespit etmişler. Konu ile TEK de ilgilenmektedir TEK ile Belediye'nin yapacağı ortak toplantılarda rapor Incelenecek ve cöplerin değerlendirilmesi için bu iki projeden biri tercih edilecektir.» Alman firması tarafından ha zırlanan raporda, 2x18 megavat gücünde kurulacak teımik santralin cöplerin yakılmasından ureteceği eiektriğin maliyetinin düşük o'acağı da bildirildi. Raporda aynca dünyanın çeşitli kentlerinde kurulan bu tür santrallerden söz edildi. Belediye Başkan Yardımcısı Gündoğdu, cöplerin değerlendi rilrnesi konusundakl ikl projeden birinin uygulanması du"•r.u'a İstanbul Beledlyesi'nin yenl bir gelir kaynağı kazanacağını söyledl. Bugun icin, toplanan cöplerin toprağa gömülerek imha edildiğini hatırlatan Gündoğdu, bu yöntemin sağlık acısından sakıncalı olduğunu belirtti. Gündoğdu şöyie dedi: «Kamyonlarla toplanan cöp ler inha istasyonlanna nakledilfyor. Habibler, Holkalı, Kartal ve Ümraniye'de olmak üzere 4 cöp imha merkezimiz var. Buldozerler cöpleri tabaka halinde yayıp üzerini toprakla kapatıyorlar. Yaz aylarmda da ilaçlanıyor. Ne var ki bu tür imha sağlık koşullorı bakımından geçerlillğini yitlrmiş durumda. Çünku bazı vatandaşlar, cöpleri karıştırıp kağıt, cam, maden gibi artıkları topluyorlar. Kuş ve köpekler de kendilerine yarayan ylyecekleri yiyorlar ve kente da ğıldıkları zaman blrer mikrop taşıyıcı oluyorlar. Aynca, çöp lerin sızmtısı toprağın derinliklerine kadar işleyip kullanma suyunu tehdit eder duruma gelivor...ı mıyla açılan medrese ve hastanerün kurulus gününe tesadüf etmektedir. Bu günde tıp tarihlerinden bahsolunmakta ve bayram yapılmaktadır. Bu münasebetle dün Tıp Fakültesi konferans salonunda bütün Darüifünunun müderris. muallim ve talebelerinin iştirakiyle büyük. bir tören yapılmıştır. ÇALISMA SAATLERİ linden sonra l'den 6'ya kadar çalışılacaktır. Tatbikatına bugünden itibaren başlanılmış olup vapurlar ve diger nakil vasıtalan tarifelerinde uygun düzeltmeleri aynca yapacaklard .. B İ T T İ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle