17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 10 19 KASEVI 1981 Ankara Üniversitesi YÖK icin komisyon olusturuyor Akyol: Yüksek öğretimde hâlâ yabancı modeller kullanıy oruz Haber Merkezi Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Türkân Akyol, TÜBİTAK'ın bir top lanüsında yaptıgt konuşmada «Yüksek: öğretim kununJannda blz hâlâ yabancı modeller kullanmaya devam ediyoruı» dedi. Bu arada, Ankara Oniversitesi"nde YÖK'ü incelemefc için bir komisyon oluşturulacagı öğrenildi. Tüm Akademi Başkanlan da. YÖK'ü görüsmek üzere Istanbul'da toplandı. TÜBİTAK'ın düzenlediği billm adamı yetiştirme grub'J «Atatürk flkcleri ışı&ında Törk eüitim sisteml» konuhı bilimsel toplantı başladı. A.Ü. Refctörü Prof. Dr. Türkân Aykol, dünkü oturumda yaptıgı konusmada. Atatürk döneminde ve sonrasmda Türk kadrn haklan ve eSitim konusunda şunlara deŞindi: «Doçuınunun 100. yılını kutladığımız Atatörkün, çörüşlerini ele atmakla bir k « daha dehasmın Snnnde efildik. A Ya okul, yaiş genelgesî uygulamaya konuldu ANKARA, (ANKA) Kamu kuruluşlarındo işçi, ya da memur statüsünde çaiışmakta olon ünıversıte ve yüksek okul oğrencilerinin çalıştıkları kamu kuruluşlorından ıstıfa etmeleri, ya do okullarıyla ılişkilerini kesmeıeri resmen ıstendi. Kamu kuruluşlarında kadrolu çalışonlarc dünden itıbaren gonderılen resmi yazılarda. «Ya okul\a ilişkinizi kesin, ya da kurumdan hemen istifa edin» denıldı. Bu yazıyı alanlor, kendılenne bu konudo esneklık sağlanması nı ıstedıler. Ancok, kurum amirleri, kendılerının yapacaklcrı bir Şdyin bulunmodığını, genelge gereği oğrencilik ve çalışma hayotından birini seçmek zorunda olduklarım söyledüer. Öğrenciliğe devann ederken, kamu kuruluşlarında calışanların sayısının tüm Türkıye'de 100 bin'e yakın olduğu belirtiliyor. YÖK İCİN NE DEDILER? Doç. Dr. Üstün Korugan (tSTANBUL ÜNtVERSİTESt, CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESt) «Yüksek Öfretlm Y'asası'nı yönlendiren etkenler, bugüne kadarki durumun sonucudur. 12 Eylül öncesi dönemde politik amaçlarla, biribirinden 100 km. uzaklıktaki illerde açılan üniversiteler ve bazı üniversitelerimize kadro ve para sağlamak için Anadolu'da kurduklan naylon fakültelerin ortaya çıkardığı plansız ve sağlıksız yayılma, Yüksek Öğretim Yasasrnın başlıca itici crüciinü oluşturmaktadır. Televizyonundaki açık oturumda da gördüğümüz ffibi. yasadaki yanlışın başlıca kaynağı üniversitenin kentlisidir. Kendi yasalarma, özerkliğine, bilimine sahip çıkamayan. ve toplumsal gelişimin ön saflarında yer alamayan bir üniversitenin böyle bir yasa iie karşılaşması son derece doğaldır. (CERR.4.HPAŞA TIP GÖZ HASTALIKLARI Kl'RSÜSÜ) «Hiç bir görüşüm yok. Şimdi ya çok uzun fikir belirtmek g«rekli, ya da fikir belirtmeye gerek yok. (Kendisine, fikrini uzun da olsa dinleyebileceğimiz belirtildi) Yok hayır. Zaten rektörlerimiz televizyonda uzun uzun konuştular. Onun için görüş belirtmeye gerek duymuyorum.» (BOĞAZtÇl. YABANCI DİLLER YÜKSEK OKLLU BAŞK.) «Benim, şu aşamada söyleyeceğim bir şey yok. önce kumllarla görüşmemiz gerekli. Daria sonra da görüş bilüirip bildirmeyeceğim belü değil. (Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Semih Xe«can'ın görüş bildirdiği kendisine hatırlatıldığında) O konuda da konuşmak istenıiyorum.» (ITTİA. ECZ.4CILIK FAKÜLTESİ) «Yüksek Öğretim Yasası. Türkiye'de üniversite »lanındakl bütün yerleşik değerleri ve gelenekleri ortadan kaldırıyor. Buuların başında kuşkusuz idari özerklik geliyor. Yasayı savunao kimi çevrelerin iieri sürdüğü Amerika ve Batı Avrupa örnekleri gerçefin sadece bir yüzünu yansıf.yor. O toplumlarda özerklik kavramı tayinle geien yöneticilerin bile dotnınamayacajı kadar güçlü ve köklüdür. Ayrıca, yeni yasanın getirdiği güvensiz ortam. biümsel araştırma alanında, ülkemizde zaten smırlı olan insan gücünü ve ilgiyi daha da azaltacaktır.» (BOOAZIÇİ ÜNİVERSİTE3I, İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESÎ DEKANIı «Ikı nokta üzeıinde duracağım. Birincisi. üniversite ve ttv kültelerm başanlı clması için akademik planlarını ve kadro planlarım yani. öğretim üye ve yardımcıları ile ilgili planlarını kendileri y^pmaları gerekir. Bu şekıiae, ülkeye ve bilime katkllan artar. Yeni yasa, pıanlamayı üniversite ve Jakültelerden almı?, YüKsek Öğrerim Kurunıuna vermiştir. Bu olumsuz bir gelişmedir. Ikir.ci o'.Erak şu noktayı bci:rtmek istiyorum. Yeni kanun çeşıtlı akadeınik ve idari konularda karar yetkisini, kurum vs kuruüardan alıp fertlere aktarmıştır. Eu yöneticilik prensipleri açısından dahi sakıncalı bir geüşmedir. Kararların kunülarda alınmasının başarıiı uygulama iîe sonuçlanacagını, bugün yönetim bilımi kabul etmektedır.» (İSTANBIIL ÜNİVERSİTESİ, YERBİLİMLERÎ FAKÜLTESİ) «Bu yasa. önceden varoian yönetse: özerkliği yürürlüîcten kaldırmış, buna baglı oiarak bilimsei özerkliği, gıderek salt yasa macideleri arasmda ka^maya mahkum etmiştir. Eski yasada asistanlarm. dığer öğretim yard:mcılarının ve diğer çalısanlann seçme ve seçilme hakkı olmaması eleştirilirken. bu yasayla eskiden kısmen varolan demokratiklik ilkesi (öğretim üyelerinin seçme ve seçilme hakkı) ara kurullarda, alt organlarda, kapsamı büyük ölçüde daraltılarak yeni yasada yeralmıştır. Asistanhk kadroları kaldırılarak, bunun yerine getirilen öğretim yardımcıları kadroları ve bu kadrolarda birer yıl görevlendirme. öğretim yardımcüannm iş güvenlığini yok edici niteliktedir. Bu da öğretim yardımcılarımn, kurum içersinde öğretim üyelerine ve yönetime tam bağırrılıhklar: sağlamaya yönelifc olup. kişisel çıkarlar uğruna, tam biümsel gelişme çağında bulunan öğretim yardımcı'arının her b?.kımdan yozlaşmasını beraberinde getirecekrir. Özellikle en verimli çağda bulunan doktoralı elemanlarm, öncelikle başka üniversitelerde görevlendirilmeleri, bu elemanlarm gelişmelerini engelleyebilecel:, adeta 08retim üyesi olma haklarını yokedici niteliktedir.» Prof. Dr. Semih Gözonar Prof. Dr. Üstün Ergüder Prof. Dr. Ayla Gürsoy AKADEMİ BAŞKANLARI, ORTAK GÖRÜŞ VE ÖNERİ TESPİTİ İÇİN İSTANBUL'DA TOPLANDI tatürk eğltimin Türk toplumunun gerçeklerine uyçun olması nı istedi. MiUİ efitimimiz bilime dayalı olmahvdı. 60 yıl önce Atatürk ejjitiminin amacı toplum üretimine katkıda bulıınacak insanlar yetiş'/rmekti. Bir başka ilkesi ise eğitimin karma olması. kaclın ve erkeğe aynı biçimde uypulanmasıydı. Ancak vüksek öğretim kurumlannda hiz hâlâ yabancı modeller kullanmava devam ediyoruz. Atariirk bilime katkıda bulunacak insanlar amacladı. gerçekte 18 yaşında hir öerenci hangi üretime kahlacak şekilde hazırlanıyor? Bu yü içinde yapılan istatistiklere göre İş ve İşçi Rulma Kurumuna başruran yüksek okul diplomalı gençlerin sayısı giderek artıyor. Yani bunda da başanlı de ğiliz. 10U. vnlı kutlamamız asİında lüm brnılar için Atatürk'e hesap verme yılı olmalıydı. W yıl sonra uluslar ırası bi) linıe katkımız 44. sırada yer alıvor bu noktadan sonra miistakbel bilim adamlarımızı tarafsız yetiştirmek icin hangi modclimiz uvsıılanacak? A.t'. eeçen yıl vantıçı araştırnıadan ilk verilerini almaça haşladı. Okulıımuzda nkuvan 28 bin öîrcncinin ihtivaclan ve icinde bıılundnklan dıırnm arastınldı. Cocııklann vüzde 41'• inin anneleri okıır vazar. vüzde 26'sınm ise okuma bilmiyor. Dunım çok clddidir ve e£itim sortınuna cöziim aramak eereklidir. Bu da herkesin ortak cabasıvla nlacaktır.» A.Ü. YENt BİR KOMİSYON OLLŞTURUYOR Ankara Üniversitesi'nin YÖK' ti incelemek için bir komisyon oluşturacagı ögrenildi. Ankara Bürosunun edindiği bilgiye göre, Hukuk Fakültesinde duzenlenen toplantıya A. Ü. Rektörü Prof. Türkan Akyol ile Hukuk Faküitesirun tüm öğretim elemanları katıldı. Toplantı, Hukuk Pakültesi öğretim üyelerinden oluşan bir komisyonun «YÖK ile ilgi1 açıklanıalar» başhkiı raporu 1 tartışıldı, kabul edildi. Daha sonra yasanın kapsamlı bir şe küde incelenmesi ve bir rapor hazırlanması için yeni bir komisyon oluşturulması kararlaştınldı. İlk komisyonun hazırladığı raporda, yasa iie «t'niversitelere ve özellikle öğretim eiemanlarına biliınsel özerkük de tanınnıadığı» görüşü savunulu yor. Rekförün yetkilennin sınırsız duruma getirilmesinin sakıncalarına değinilen raporda, yasanın «Üniversitelerin araştırma ve bllim üretme faaliyeti»ıl ildnci plana bıraktı ğı» görüşüne yer veriliyor. Tüm Akademi Başkanlan, YÖK Yasasını görüsmek üzere İstanbul ÎTIA'cia toplandı. Danişma niteliğindeki toplantıda, yeni yasanın Akademiier yönünden ortaya çıkardığı du rumun, tereddütlerın ve belir sizlıklerin görüsüieceği bildirildı. İTİA Başkanı Prof. Orhan Oğuz, amacın yeni yasa karşı sında uygulanmada dağmıklığa meydan vermemek ve birliği sağlamak, ortak görüş ve önerilerin süratle tespiti ve yetkililere üetilmesi olduğunu söyledi. Bugün de sürecek t»>p lantı sonunda hazırlanacak ra por yetkililere iletilecek. Doç. Üstün Korugan: YÖK'ü yönlendiren etkenler, bugüne kadarki durumun sonucudur. Yasadaki yanlışın başlıca kaynağı üniversitenin kendisidir. Ancak ilk ve ortaöğretim sorununun çö'zülpmedi<ji yörelere üniversite götürmek vetersiz bir hizmettir. Sonuç, bilimin yayılması deçil taşralaşarak gerilemesi olacaktır. Ayrıca. üniversitenin belli bir kesimi. politik, ptirasal ve kadrosal amaçlarla kurduğu Anadolu üniversiteîerinin namusunu kurtarmak için biümsel gelişmeyi ve 1946'daıı beri varolan bir çok tophıma göre ileri. çelişime açık bir nitelik taşıyan. özerkliği yokeden Yüksek Öğretim Yasasının mimarlığmı yaptığı açıktır. Ancak. kültür ve eğitim düzeyi ülkemize oranla çok yüksek olan Batı toplumları ile yapılan karşılaştırmalar bence çok yanıltıcıdır. İlk ve orta öğretim sorunlarınm çözülmediği yöreîere üniversite götürmek ya da sağiık sorununun, yörelerde açılan Tıp Fakülteleri ile çözüleceğini düşünmek bu fakir toplum için çok pahalıya malolan. üstclik yetersiz bir hizmettir. Sonuç. bilimin yayılma.sı değil. bilim ve düşüncenin taşralaşarak gerilemesi olacaktır.» Prof. Dr. Özer Ertuna As. Bekir Dedehayır VE ÖTESÎ PaİTİKA H ı ç KEMÂL~ Kımse Benzemeyen y e «Modern Türkiye: Kemal Atatürk'ün Mirası» konulu sempozyumda dokuz bildiri sunuldu. Amerika Mektubu Haluk ŞAHİN | Ikin admı Sanyer Iisesi Felsefe Öğretmeni rahI metli Fuat Hocadan duymuştum. Konağa, pazartesi toplantılanna gider. hem gelen üstadlann sohbetinden yararlanır. hem ortahk işlerini görürmüş. Sonra, Fuat Hoca'nın fakülteden arkadası îsmet Zeki Eyüpoğlu na sordum. O da konağa genç yasta gelip gidenler arasındaymış. •EveU. dedi. 'Cençler de toplantılara gelirdi. Puat'ı da birkaç kez görmüştüm* Fakülted© öğrencilik ederken konağa gldip gelmiş olabilirler. İbnülemin Mahraut Kemal Bey. tam bir Osmanh efendisidir. Osmanh efendiliğinin titizlifi. huysuzluğu, bilgiçliği. bencilliği her yanmdan akar. Hasan Ali Yücel, üstadı şöyle anlatır: •Beyazıt v« civannda ve acayip kıyafetli bir zat görürdum. Başında geniş bir fes, sırtında redingot, ayagında kaloş kundura; çok kez kendine bervzer ve biraz önünden yürür biriyle beraber... Sorduğum zaman, Babıâli erkânından ve kudemâdan bir zat aemişlerdi. O sıralar, pek öyle ilmi şönreti yaygın değümış, demek. (...) Bir gün kütüphaneye gitmiştim. Baktım o zat! Birkaç kıtabı okuyor, önündenı deftere notlar ahyordu. Ben kütüphane müdürünü bekliyordum. Başka iskemlede de bir başka bırl oturuyordu. Durmadan burnunu karıştırıyordu. O acayip kıyafetli zat, arada başını kaldırıp hiddetli gözlere bu zevksiz adama bakıyor, «rövbe estağfurullah' diyip yeniden okumasım sürdürüyordu. Sonunda sabrı tükenmiş olacak ki, adama döidü sert bir sesle bağırdi: Ayıptır efendi, dedi. çeh elini burnundan! Adam bir şey söylemeden utandı, kalktı ve gıtti.» Süleyman Nazif onun için bir dize söylemiş: «A/e kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine..* Bu dizeyı Yahya Kemal tamamlamış ve şöyle olmuş: Ne kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine Hez&r gıbte o devri kadim efendisine Iisteye bakıyorum basılmış 21 kitabı var. Bun lann arasında 'Osmanh Devletinde Son Sadrazamlar*, 'Son Asır Türh Şairleri*, 'Hoş Sadâ' en çok bilinenlerdendir. Osmanlı Sadrazamlannı MiUi Eğitim Bakanı iken Hasan Ali Yücel bastırmış. Epeyce dedikodusu olmuş ama. önemli bir belgedir. Hoş Sadâ'yı da gene Hasan Ali Yücel İş Bankası Kültür Danışmanı iken bastırmıştır. Bastırmıştır ama, basımevi. kagıt sıkıntısı yüzünden gecikmeler olmuş, üstad Hasan Ali Beyin dünyasını burnundan getirmiştir. 'Hoş Sadâ'da. Tanburi Cemil Bey bölümü vardır. Oğlu Mesut Cemil babasmı anlatırken Abdülhamit'in Tanburi Cemü'i saraya çağırdığını, dinlediğini. çok beğendiğini söyledikten sonra nişan ver diğini belirtir. Görevini baskatipliğe çıkarmış. Mecidi nışanı vermiş. 100 altın da bağışta bulunmuş... Vay. efendim, sen misin bunu söyliyen!.. Üstad heman not düşmüş: 'Bu rütbe, bu nişan, bu başkâtıplik incelemeye muhtaçtır!..* Günlük tutarmış üstad... Ölümünden birkaç gün öncesine değin günlüğü tutmuş. Bütün huysuzlukları. titizlikleri, dellenmeleri gunlüklerde belli oluyor. Son günlüğünde bile densizdir: «... Mistâ geldi, Ahmet'in dün gönderip pişirilmek üzere iade ettiğim kılıç balığı kebabı, yeşil salata ve biriken hediye portakallardan getirdi. Muzaffer de geldi. İkişer börek ve birer lokma kılıç verdim (...) gelip yemeklere gözlerini dikerek: A'e güzel yemekleriniz var, dedi. Boğazımda kaldı. Gel vereyim, dedim. Defoldu. Aç gözlü mel'un.» Vasiyetnamesine bakıhrsa babadan kalma konak ve Yakacık'taki yazhktan başka epeyce nakit parası da vardır. Bekar, hiç evlenmemiş. ömrü boyunca yememiş içmemiş. hediye ve armağanlarla eeçinmiş. Bağışta bulunurken yüz altından aşağı inmiyor. Yüz altın şuraya, yüz altın buraya diye yazıyor. tlk memurluğu Babıâli kaleminden başladjğı icin her türlü belge önünden geçmiş, hiç birini de ıska geçmemiş. hepsinin bir kopyasını çıkarmış. Bundan ötürü tarihsel belgelerle dolu bir hazine olmuş Sayşınlığı bu yüzdendir. Güçlü bir bellegi olduğundan tanıkhk ettiği hiç bir olayı da unut mamıs. Devrini tamamlayanlardan olduğu müzde böyleleri yoktur. p«k gelmez de... için günü Pittsburgh'ta Türkiye tartışıldı PİTTSBURGH Atatürk'ün 100. dogum yıh dolayısıyla ABD'nin çeşitli kentlerinde düzenlenen bilimsei toplantıların sonuncusu geçen hafta Pittsburgh Üniversitesi'nde yapüdı. «Modern Türkiye: Kemal Atatürk'ün Mirası» konulu sempozyumda tar.ınmış Türk ve Amerikalı bilim adamlan dokuz bildiri sundular. Yüzleros tepe üzerine kunılmuş bu eski, fakat son dönemlerde kabuk değiştirmeye başlamış sanayi kentinde Türkiye'nin güncel soruniarı ve geçmişin mirası uzun uzun tartışıldı. İki gün süren sempozjoımun iiginç yanlarından birisi, Pittsburgh Üniversitesi kütüphanesinde, şimdilik bin kitaptan oluşan bir Atatürk kitaplığının açılması idi. Kitaplar, son derece aktif olarak çalışan Pittsburgh Türk Amerikan Derneği'nin çabası ile toplanmıştı. Açılış töreninde, Türkiye'nin ABD Kültür Elçiliğini geçen yıla kadar gönüllü olsrak jlirüten, şimdi kültür işlerinden sorumlu Büyükelçi Talat S. Halman da hazır buiundu. Toplantı Amerika'da vaşayan Türklerin çeşitli toplumsal katmanlardan temsilcilerinin blraraya. gelmesine ve görüş değışiminde bulunmasına önayak oldu. Aralannda 45 yıl önce Amerika'ya göçetmiş olanlar da vardı, bir hafta önce, ayagında İstanbul'un çamuru ile gelmiş olanlar da. Türkçe konuşmakta güçlük çekenler de vardı, İngilizce'yi çat pat konuşanlar da... ABD'ye yerleşmiş Türkler'in sayısı kesin olarak bilinmiyor. Belki yüzbine varıyor bu sayı, belki daha fazla. Kimi, Amerika'nm o ünlü «Erime potası» içinde kaynayıp gitmiş. Kimi, bu uçsuz bucaksız ülkenin sapa kent ve kasabalannda gözden kaybolmuş. Bir çoğu, New York ve Chicago gibi metropollerde, öbek öbek ayakta durma kavgası veriyor. Aralarında Türkiye'nin admı felaketten felakete duyanlar var, Pittsburgh'dakiler gibi, dirsek temasını sürdürmeye çalışan, ama iyi ama kötü. ama doğru ama yanhş, bir şeyler yapayım diye çırpınanlar da, Almanya'dald Türklerin durumu uzun uzadıya yazıldı yıilardır. En usta yazarlarımız kalemlerim bu amaçla kullandılar. Amerika'daki Türklerin öyküsü ise, bir kaç sansasyonel röportaj dışında, henüz yazılmadı. Belki aradaki uzaklığın büyüklüğünden, belki başka nedenlerden... Amerika'daki Türklerin sorunlan, Almanyadakilerin sorunlarına pek benzemiyor. Türkiye'ye bakışları ve Türkiye'den beklentilerı de öyle. Buradakilerin çoğunluğu, doktor, mühendis .bilim adamı gibi meslek adamlan oluşturuyor. Çoğunun halı vakti yermde, eli biraz kalem tutuyor, dili biraz laf yapıyor. Ve gene çoğu, 1960 ve 1970 toplumsal kaynaşmasını dışardan izledikleri için, Türkiye ye biraz eskimış merceklerle bakıyor. Almanya'daki işçilerimizin «ortada kalmış çocuklar» sorunu, aynı ölçüde geçerli değil Amerika'da. Burada çocuklar çabucak îngilizce öğTeniyorlar. Bu göçmenler ülkesine, fazla bir ırksal yabancılık duymadan. uyum yapıyorlar. Farkında olmadan Amerikalılaşıyorlar. Türkiye'ye, daha çok ana babaiarının vatam olarak. yarı romantik, yan turistik gözlerls bakıjorîar. Anababaların eli kolu bağlı bu türden bir yabancılaşmaya karşı. Ne yaparlarsa yapsırüar, çevrenin kültürü baskın çıkıyor. Amerikan dış politikasında «lobiler» dönemi başlaymcaya kadar buradaki Türklere ya «kayıp» ya da «para babası» gözüyle bakardık. Rum lobisinin silah ambargosu dönemindeki etkinliği bu anlayışı değiştirdi. Amerika'daki Türklerin siyasal bir ağırlığı olabilecegini keşfettik. Onîarı örgütleyebilmek için girişimler oldu. Bir öiçüde başarı da kazanıldı. Bir eşgüdüm sağlanabilse, iletişimi saglayacak, ulke çapında bir yayın orgam kurulabilse, daha da başarılı olunabilırdi. Eskisi kadar olmasa bile, etnik «lobilerin» ABD dış siyaseti üzerindeki etkinliği bir ölçüde devam ediyor. Örneğin, Yunan Başbakanı Papandreu'nun Türkiye'ye karşı açtığı propaganda kampanyasmda buradaki güçlü Rum lobisinden yararlanmak isteyeceğine kuşku yok. Bunlar. Türkiye'nin dünya demokratik kamuo>u önünde savunulamaz duruma düşmesini dört gözle bekliyorlar. Turkiye'yi dışarda savun mak ne kadar güçleşirse, kendi ekmeklerine o kadar yağ sürüleceğini biliyorlar. Prof. Merih İpek: Yasa, öğretim üyelerini birer öğretmen durumuna sokuyor. Öğretim üyelerinin görevi salt ders vermek değildir. Haftada 10 saat ders veren bir öğretim üyesi, verdiği dersi bile çağdaş düzeye ulaştıramaz. Güneri atandı ANKARA (ANKA) Başbakanlığa bağlı olarak yeni kurulan Kıbns tşleri Müsteşarlıfına emekli general Vahit Güneri 'nin atandığı ögrenildi. Güneri'nin atanmasıyla ilgiU karanıameler Bakanlar Kurulu tarafından onaylandıktan sonra Devlet Başkanlığına gön derildi. (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT FAKÜLTESÎ) «Yeni yasa, üniversiteleri çagdaşlaştırıcı, birtakım bozukJukları giderici, egıtim ve ögretim düzeyıni geliş'irici önlemler yerine. onları doğrudan yaüa dolaylı çağdışılığa itebilecek esaslat getıriyor. Herşeyden önce yasa, üniversiteleri, sıyasenn etkisine tepeden açık ve kendi dısında sayılabilecek bir kurumun süreklı denetimı altında bulundurnıakla kendi yör.etiminde söz sahibl etmemekle. onları üniversite olrr.aktan çıkarıyor. Öğretim üyelerini birer ö^rtımen nitelığıne sokuyor. ögretim üyelerinin gorevi salt ders vermek degil, bilimsei araştırma, yayın, vb. gibi türlü çalışmalar yapmaktır. Haîtada en az lü saat ders veren bir öğretim üyesi, degıl araştırma ve yayın yapmak, verdiği dersi bile çagdaş düzeye ulaştıramaz. Ote jrandan, çalışmaların, her kurumdan dana fazla. üniversitelerde tedirginlikten uzak, az çok sürekli elemanlarla, uyumlu bir ortamda sürdürülmeleri gerekir. Elemanları sürekiı değişen bir kurumdan, uyumlu, işbirlikçi, bilimsei çalışma beklenemez. Yeni yasanın getirdiği çok önemli bir sakınca da. genç kafalara akademik meslek kapılarının kapatılmasıaır. Bundan böyle, genç elemanlar güçlükle bulunacağı gibi. daha önce bulunmuş oîanlarm bir bölümü de aynlmak zorunda kalacaktır. Oysa, üniversitelerı geliştirip çağdaşiaştıracak olanlar, çoğunlukla sözkonusu elemaniardır.» ÜTÜ, TEMEL BİLİMLER FAKÜLTESÎ) «Bir yasanın başanlı ve etkin olması için, amacına uygun olarak hazırlanrruş olması gtrekir. Yüksek Öğretim Kanunu'nun amacını anlamış değilim. Amacın, üniversite öğretim kadrosunun daha etkin hale getiriimesi gereğını gözden kaçırmaması gerekirdi. Bugün artık, yasayı hazarlayanlar dahil, herkes bilmektedir ki Türk üniversiteleri merısuplannın tamamma yakın çoğunluğu bu yasadan ötürü huzursuz ve umutsuzdur. Dahası, üniversitenin kaymak tabakası, üniversiteleri hatta Türkıye'yi birer ikişer terkedeceklerdir. Öte yandan üniversitelerin asistan kadrosu da ayrılma hazırhğı içindedir. Ve artık üniversiteye asisîan gelmeyecektir. O zaman şu sonınun açığa çıkması gerelcmektedir. Bu yasanm amacı neydi. Şimdi bununla ve çok yajon gelecekte ortaya çıkacak yeni sorunlarla uğraşmak ve bunlann sonımluluğunu yiüdenmek de yasayı hazırlayanlarm işi olmaktadır.» (ITÜ, TEMEL BILİJILER FAKÜLTESİ) «Yüksek ÖğTetim l'asası'nın uzun beklemeler sonunda çıkanlmasıyla Pandoranın kutusu açılmış oldu. İçinden çıkanur genellikJe, o kutudan çıkması beklenenlerdi. Bir tek farkla. Kutudan umut çıkmadı. Tam tersine. özellikle genç bilim adamlanıu büyük umutsuzluğa düşüren bir yasayla karşılaştık. Sirasi kadrolaruı elinde. ileride tam hir oyuncak olmaya mahkum edilen Yüksek Öffretim Kurumiarı. bilimsei çalışmanm en çok gereksindiği demokratik ve özgürlükçü ortamdan bütünüvle yoksun bırakılmış oldular. Böyleee. ülkemizde zaten çok düşiilc olan bilimsei araştırmacı sayısının, başka gelişmiş ülkeler Ifhine daba da düşmesi kaçınılmaz bir sonuç olarak eörülmektedir». Prof. Dr. Merih İpek Doç. Dr. Yücel Candemir "Işçinin Sesi,, üyesi 13 kişi yakalandı Haber Merkezi istanbu!'da güvenlik kuvvetlerince ycıpılan operasyonlcrda yasadışı fTKP / İşçinin Sesisne uye 13 milıtanın yakalandığı acıklandı. İstanbul Emniyet Müdürlüğünden yapılon acıklamaya gö re, bir tabanca, iki şarjör, 50 mermi, bir ispirtolu teksir makinesi, sahte pasaport, nüfus cüzdanı, ehliyet. evlenme cüzdanı ve mavi kart üe yasadışı olarak İngiltere'de basılan çok soyıda «İşcinin Sesi» adlı der gi ve örgütse] dökümanlarla yakalanan 2'si öğrenci, 1'i me mur, 2'si serbest meslek sahi bi, 4'ü işci 2'si ev kadını ve 2'si işsiz olan 13 militanın kim likleri şövle: Hikmet Esen, Hayrl Bökü, Muazzer Örgun, Hasan Uzun, Hasan Akbulut, Selman Düzgün, Celal Yılmaz, Gülsütn Ak bulut, Şerafettin Ayar, Ali Murat Goke, Berrak Belgin (Gokoy), Bülent Gökay, Ali Poyroz. Emniyet Müdürlüğünün acık lamasmda, Türkiye'de mevcut Anayasal düıeni zor yoluyla yıkarak yerine Marksist Leni nist ilkelere dayalı komünist bir düzeni kurmayı amaçladığı belirtilen TKP / İşcinin Sesi ör gütüyle ilgli olarak şu bılgiler verildi: <ıTKP odlı illegal örgütün Merkez Komitesi üyesi olan R, Yörükoğlu lakma isimli Nihat Akseymen, TKP'nin program va tüzüğüna aykırı hareket ettlğindsn MarKU KomltMl üy» llğinden ve TKP'den ihraç edil mlştir. R. Yörükoğlu takma isimli Ni hat Akseymen bir grup arkadaşı ile Ingilterede legal olarak yayınlanan ve Türkiye ve illegal yollordan sokulan işcinin Sesi yayınının başına geçerek merkezi İngiltere'de olmak üzere kurulan faaliyetini parti, aktivitesini ise işcinin Sesi isimli dergi ile yapan TKP / İşçinin Sesi adlı illegal orgütü kurarak amaçlannı belir lemişlerdir.» ADANA Kahramanmaraş III ve ilcelerinde güvenlik kuv vetlerince 10 kasımdan bu yana yapılan operasyonlarda 9 kişi silahlanyla birlikte yakalandı. AVUKAT MEHDİ BEKTAŞ YARGILANDI ANKARA Bir duruşmada yaptığı savunmada MGK'ye hakaret ettiği savıyla yargılanan Avukat Mehdi Bektaş'ın duruşmosına Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askerl Mahkemesinde dün de devam edüdi. Avukat Bektaş ve savunma avukatları. mahkemenin görevsız olduğunu id dia ettiler. Askeri Savcı. görevsizlik iddiosını incelemek icin süre istedi. Duruşma ileri tarihe bırakıldı. BERAAT ETTİLER İSTANBUL «Politika» Ga zetesi Yazı iş'eri Müdürü Ali ihsan Özgür'ü öldürmek savıyla :dam cezasıyla yargılanan feshedilsn MHPnln istan bul İl Genclık Kollar, Başkanı Kazım Ayoydm ile Vetennerlik Fakültesi öğrencisi Gursel Başdemir delil yetersizliğinden bercat ettiler. Sıkıyönetım 1 Numaralı As kert Mahkemesinde dün sonuclonan davada acıklanan ka rarda, sanıklara işlenen sucu gösterir ve mahkumiyetlerine yeter kesin ve ınandırıcı delil elde sdilemedığinden bu suctan beraatlerıne karar verildi. Politika gazetesinin yazı işleri müdüru Ali İhsan Özgür, 22 kasım 1978 tarihinde Kızıltoprak'ta bir otomobil icinde ölü olarak bulunmuştu. O Devletin güvenlik kuvvetlerine tahkir sucundan 1 ila 6 yıl arasında hapis cezası iste ! miyle yargılanan gazetec , va zar Örsan Öymen ve Refik Er duran cıkarıldıklan ilk mahke mede beraat ettiler. Gazetec'ler. «Milliyet» Gaze tesinin 10 mayıs 1977 tarihll nüshasında, <Ak Günler» baş lığı altında. yayınlanan yazıda Devletin Güvenlik Kuvvetlerin e tahkir sucu idd;ası ile yarpılanıvorlarriı Otomobilin cclındığı yerde «Araba bir hafta lâzım, polise haber verirsen, arabayı yakarız. TKPML, STB. Not araba aynı yere yerine gelecek.» yozısı bulunan bir mesaj ele gecirilmişti. Daha sonra olayla ilgili olarak Ali İhsan Özgür'ie b : rlik;e aynı evde bir süre kaian Gürsel Bnsdemir yakalanmıştı. Bastiemir'ın sorgusunda olayın Kazım Ayaydın tarafından plonlanarak gercekleştirildiğini ileri sürmesi üzerine Kazım Ayaydın da gözaltına alınmıştı. Mesajın Kazım Ayaydın tarafından yazılıp yazılmadığmın anlaşıiması için Inceieme yapılmıştı. • Milliyet Gazetesi'nin 10 Mayıs 1977 tarıhli nüshasmda mizah sayfasında cAkgünler» başlığı altında yayınlanan yazıda devletın güvenlik kuvvetlerini tahkir sucu iddiası ile gazeteciler hakkında açılan davanın dünkü iik duruşmasın da CHP eski Genel Başkanı Bülent Ecevit'in bir seçim sırasında yaptığı konuşmanın yer aldığı, bunun da suc sayılamayacağının belırlenmesı ile idaia makamının talebine uyan Mahkeme Başkanı beraat kararı verdi. Son olarak söz alan savunmo avukatı «Mizahsız bir toplum duşünulemez. Mizah olmayan yerde birşey olmaz» dedi. • TRABZON Of'un ikizdere koyünde bir operasyono ge len polis ekibinden komiser Şahmerdan Aksal'ı şehid etmekten yargılanan Kadir Yılmaz 27.5 yıl ağır hapis cezasına mahkum oldu. • ADANA 24 Ocak 1980 tarihinde Obalar Caddesi'nde müşteri olarak bindiği taksınin şoförü Sener Karndağ'ı tcbanca ile tehdiî ederek otomobil : ni gaspetmekten sanık Adem Kütük 13 yıl 4 aya huküm gıydı. Doç. Dr. Ümit Şenesen Prof. Bülent Berkarda: Üniversite özerkliği etkilenmeden de denetim etkinliği artınlabilirdi. Yasada uygulamada yararlı olan özellikler de bulunmaktadır. (CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ DEK.\NI) «2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası hakkındakı görüşümll klsaca sunayım. Yasa, üniversitede hemen oüf.in (aaliyetleri etkilemektedir. Geçmiş yıilarda aksadığı ileri rürülen özdenetim yerine, yeni yasada getirilen denetleme yararlı olabilır. Ancak, üniversite özerkliğir.ı zedeiemeden de. d!?net;mın etkiııliği artınlabilirdi ve bu daha yararlı olabilirdi. Üniversireler, gerçekten yeterince kuüanmamış dahi olsalar, yine de özerklik sayesinde ayakta kalmışlardır. Üniversitenin niteliğini sağlayan en önemli eleman öğretim üyesidir. Öğretim üyesi: bilimsei düzeyi, padagojik yetenekleri ve motivasyonu (mesleğe işine karşı duyduğu sevgi. mesleğe yönelmesiı ile gelişir, yijkselir ve etrafını da yükseltir. Üniversitede reform yapan bir vasa en başta h*retım üvysmi bu yonlerde teşvik etmelı ve gehsnrmelıdir. Halbuki yeni yasa, öğretim üyelerinin oluşum ve atanmalarım kıırullardan alıp, kişilerin takdirine bırakmaktadır, ve bu bakımdan yetersizdir. Yasada, bu ana konular dışındı bır çok avrıntılar var. Funiann içinrie uvgulamFıda yararlı olan özelük'er de bulıınmakta d:r Gerçek yargı, yasanın bir süre uygulanmasmdan sonra ortaya çıkacaktır.» Prof. Dr. Bülent Berkarda
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle