25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 10 15 KASIM 1981 Prof. Cemalettin Öner (İSTANBUL. TIP FAKÜLTESİ DEKANI) »Yeni Yüksek öğretim Yasosı'nda, uygulamado ftrydolar g«tirecek kısımlar vcr. Yosanın en önemli özelliğl, üniversitelerin idari özerküğini kısmen kaldırmasıdır. Seçimler yerine atama sistemi getirmistir. Bu yöntem, doha önce de üniversitelerde uygulanıyordu. Ancak, demokratik sisteme geçildiğinde seçim sistemı getirilmişti Yeni yasanın, bir dlğer özelliği ise, üniversilelerde geçerll okoöemik ünvanlann, bu usüileri almamış olan akademik okullaro da eş değer olarak verilmesldir. Önemll bir başka husus, gelişmemiş bölgelerdekl üniverslteler icin gelişmis bölge üniversiteferinden öğretim üyesi sağlanması esas alınmakla berober, diğer yandan, öğretim üyelerinin kendl üniversitelerinde kalması ortadan kaldırıldığındon gelişmemiş bölge üniversitelerinin, öğretim üyesi yetiştirme olanağı da ortodan kolkmoktodır. Bir endişemiz de, gelişmis bölge üniversitelerinin, rotosyon nedeni ile akodemik düzeylerinden değer kaybetmesidir, Yer değiştirmeler karşısında bazı ayrılmalor. istifalar olabillr. Oysa, bir profesörün, bir öğretim üyesinin yetiştirilmesi kolay olmamaktodır. Önemll bir diğer nokta da, Yasa'nın uygulanması sırasında üniversitelerin farklı nitelikler taşıması nedeni ile cıkacak zorluklardır. Fakülte kurullarının kurulabilmesi icin. bölümlerin mevcut olması gerekir. Kimi üniversitelerde bölümler, kimilennde kürsüler bulunmaktodır. Hclbuki, son yasaya göre kürsüler lağvedilmiştir. Bu durumda yasal bir boşluk meydana gelmiştir. Bölüm bcşkanlıklarının nasıl kurulacağı konusunda daha yetkilj kurulların yol göstericiliğini bekleyeceğiz. Bütün ümidimiz, yeni yasanın uygulaması sırasında cıkacak zorluklarm yeniden düzeltilmesidir. Böylece, Yüksek Öğretim Vasası'nın olumlu yönde gitmesi mümkün olacaktır.» IÇIN NE DEDİLER YÜKSEK ÖĞRETİM YASASI; ÜNİVERSİTE, AKADEMİ VE YÜKSEK OKULLARDA YANKIS1NI SÜRDÜRÜYOR. YASAYLA İLGİÜ OLARAK HER KADEMEDEKİ ÖĞRETİM ÜYE VE GÖREVLİSİNİN GÖRÜŞLERİNİ ACIKLAMAYI SÜRDÜRÜYORUZ. ceğl öngörülebillr. Bu sonucun YÖK ile varılmak istenen amacla uyumlu olup olmcdığı tartısılmalıdır.» (ISTAMB'JL TEKNİK ÛNİVERSİTESİ REKTÖRÜt lÜniversitemiz'de yeni ycsanın gereklerini yerine getirmek üzere kuruluşları tamamlama yoluna gittik. ilk olarak fakülte kurullarını oluşturduk. Yarın öğleden sonra yeni senatomuz toplanarak Üniversiteierarası Kurul icin 1, Üniversite Yönetim Kurulu için 3 profesöru sececek. İstonbul Teknik Üniversitesi olarak hiç bir kopukluk yaratmadan, iyi bir anlayış ile yeni yasanın gereklerini yerine getirmeye calışıyoruz. Bu işi yapafken yasa üzerinde calısan hukukçularımız yasa mcddelerini titizlikle inceüyorlor. Uyguloma sırasında çıkabilecek bazı sakıncaların, daha üst kurumların yardımı ile çozümleneceğine inanıyorum.» (İ.I.T.İ.A.. SİYASAL BİLİMLER FAKÜLTESİ DEKANI) «Yüksek Öğretim Kanunu'nu Ikl yaklaşımla ele almok Istlyorum: Birincisl Akademilerin durumları ile ilgllidi» Ikincl yaklaşım ise tüm yüksek öğretim kurumları için yasanm öngördüğü örgütlenme biçiml, bunun Işlerliği ve yaratacağı sonuçlarla ilgili olacaktır. 2547 sayılı yasa, binlerce Akademl öğrencisinln yüksek öğrenim gördüğü ve yüzlerce değerll Akademl öğretim elemanımn bilimsel öğreti ve çalışma ile yayin faoliyetlerinde bulunduğu Akademileri, geçlcl 28 incl maddesi ile, içinde kendi temslcilerl bile olmayan bir üst kuruluşo teslim etmektedir. Bu ocıdan Akademiler İçin belirsizlikler daha çok artmıştır. Yine bu nedenle Akademiler İcin YÖKün oluşumu ve kuruluş süresi daha büyük bir önem taşımaktadır. Üniversiter kurumlarla ilgili bir yasa başlıca dört f r e " " sel ölçüte göre değerlendirilmek zorundadır: 1) Yasa, ülkede bilimsel çalışmalan ve özellikle araştırmaları nasıl ve ne ölçüde özendiriyor ve geliştirmeyi öngörüyor? 2) Mesleğe yenl elemanlar kozandırılmosı ve mevcut genc elemanların geliştirilmesl icin nasıl bir ortamm yaratılmasını ve hangl özendirici koşullann oluşmasını öneriyor? 3) Üniversite öğrencisi olmak Isteyen her toplumsal sınıf ve coğrafî yöredeki genclere nasıl bir seleksiyon mekanizması sunuyor; sectiklerini hangi toplumsal, ekonomik ve teknolojik olanaklarla eğitiyor ve sonuctn Üniversite Sanayl arasmda varolması gereken doğrusal ilişkl için nasıl bir yöntem v e etkinlik öngörüyor? 4) Tüm sistem yapisı içinde «karar merkezlerb rerelere yerleştiriimislerdir, ve bun'artn yetkl ve görevleri ülkede bilimsel özerkük içinde üniversitelerin gellşmesine elverişll midlr? Söz konusu dört ölcüte göre 2547 sayılı yasa değerlendirildiği zaman «bütünlük ilkesi> glbi çok olumlu temel politikalann yanındo; cok «merkeziyetci» bir yapı kurulduğu, yönetsel özerküğin bilimsel özerklikten ayrılması ile üniversiter çalışmaların gelecekte siyasal Iktidarlarm etklslne fazlası İle acıldığı. akademik mesleğin özendiriciliğl v» öğrencllerin dunımlan bakımından gelecektekl oluşumların değll bugünkü koşullann ön planda tutulduğu izlenimleri doğmaktadır.» nacak kişilerin coğunlukta oiduğu bir kurula teslim ediyor. ÜniverSite ve foküitelerm yonetım organları göstermelk hale gelırken. rektorler, derslerin ıceriğine müdahale etmeye varacak kodar yetkilerle donatıhyor. Rektörün katılmadığı duşünceleri savunan her biiim adamı ve kadınını sürgün ve tcsfive tehdidıyie karşı karşıya bırakıyor. Yani bilimsel düşünce ayrılıklarını b;,r cezalandırma haline getiriyor. Aslında aynı adı taşımaya devam etse bile, üniversıtenin bir kavrom olarak Türkiye'den ihrcc ed'lmesıne cok da şaşmamak gerek. Cunkü, ycsa yüksek öğretimin amacını tek tip ir.san yetişîirmek oicrak ilan ediyor. Amac bu olunca doğal clcrok unıversiteye de gerek d j yuimaz.» (BOĞAZİCİ ÜNİVERSİTESİ. SOSYAL BİLİMLER BÖLÜMÜ) «Bu yasa, üniversiteleri ve akademileri aynı dar cercevs lcine sıkıştırmokta idari ve bilimsel özerkliği kaidırmokta v » okcdemik kariyen. akademik olmayan kıstaslarla değerlendirmsye ve der.etirre ocmaktodır. Bir yandan hiyerarşik bir üst yapıyı oluşturan kurallara, öte yandan katı denetim, gözetim v» atama maddelerine ağırlık veren bu yasanın öngördüğü, ancak vüksek öğretim olcbilir, bilimsel eğitim değil.» (BOĞAZİCİ ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT BÖLÜMÜ) «Kanımca, Yüksek Öğretim Yasosı İle, üniversitelerde bugüne kadar sınırlı da oısa varolan demokratik işleyişler tamamen ortadan kaldınlmakta, bir anlamda bilimsel calışmamn emir itaot zinciri içinde yapılabileceği varsayılmaktadır. Özellikle toplumsal bilimler açısından, bağımsız ve özgür düşünme, arcştırma ve bunların sonuçlarını değerlendirme olonakları o!ağanüstü daraltılmckladır. Tüm öğretim elemanlarının ve bilimsel çalışmaların değerlendirümesinin bilimsel jüriler yerine, çok az sayıda yönetici kişinin takdirine bırakılmasının sakıncaları açîktır.» (BOĞAZİCİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER BÖLÜMÜ) «Yeni Yüksek Öğreüm Kcnunu, blimsel araştırma ve eğıtlmin aslî gcrantisi olan idari özerkliği tamcmen kaidırdığı için akodex:k özerkiioi de fiılen hükümsüz kılmaktadır. Tam bir hiyeraışi ic;nde yürütme organınca atanan ve doloyısıylo kendl meslektaşlcrma karşı hicbir sorumluluğu o ^ a y a n yönetic;lerin denstimins alıncn bir üniversite camiasından bilimsel arcşt'rma ve eğit m değii ,ancak yürüîme organının direktifleri doğrultusunda d3r bir teknik öğretim beklenebür.» (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SlYASAL BİLİMLER FAKÜLTESİ) «Bu yasayla üniversite özerkliğine, düşünce ve bllim özgürlüğüne, öğretim elemoniarsnın iş güvencesine oğır bir darb» ındınlmişiir. Yasavla bilimsel özerkliğe doknulmayıp, idari özerkligin sınırlandığı göruşü boş bir iddiadır. İdari ozerklik olmadan, bilimsel özerkük olmaz. Dekanlcrını ve rektörünü secemeyen, akademik ünvanlann verilmesinde son soz sahibl olamayan, dersleri ve yayınları siyasal organlarca denetlenen bir üniversltede özerkligin olmadığı acıktır. Özerkligin ortadan kaldırılışı, bilimsel calışmalarda, özellikle toplumsal bilimlerde büyük bir engel yaratmaktadır. Akodemik mesleğe girişten, profesörlüğe kadar ongörüler aşamalar ve atamolar iş güvencesinl ortadan kaldırmaktadır. Bu da akodemik çclısmalan baltalayacaktır. Bu ycsa sonucunda, genclerin akademik mesleğe girme eğiliml cok zayıflayacağı gibi, bugün üniversitelerde çalışanlorın bir bölümu de (özellikle asistanlar) zaman içinde gcrevlerinden aynlacaktardır. Sonucta, universiteler hem kadro bakımmdan hem elemanların colısma koşulları bakımından gerileyecek, öğretim ve araştırma düzeyi dusecektir.» Dr. Reşit Canbeyli Prof. Oya Köymen Dr. Taha Parla Prof. Kemal Kafalı Prof. Sedat İmre (1.0. ECZACIUK FAKÜLTESİ DEKANI) «Kürsü sistemi kaldırılıyor. Yerine bölümlerin kurulması öngöruluyor. Bunun için zamon gerekecek. Haibuki, mekanizmonın biran önce yürümesi lazım. Gentll olarak Yüksek Öğretim Yasası hakkında fikir belirtmek güç. Şimdi düzen tamamen değişti. Elimizden geldiğince yeni kanunu uyguiamaya çalışacağız.» Doç. Burhan Şenatalar Prof. Vahit Kumbasar (İTÜ MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK FAKÜLTESİ DEKANI) «Konunlo ilgili herhangi bir diyeceğim yok. Söyleyecek söz yok.» Prof. Melih Tümer Doç. Haydar Karabey (DEVLET GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ. MİMARLIK FAKÜLTESİ) «Bilimsel bilgiyi üreten ve yaşoma sunan Üniversite'nln, bu yapı ve icerikte bir yasa ile cerçevelenmesinin; bilimin alternctifler oluşturma özelliğine ters düsebilir, tektipleştihlmiş, üstelik siyasal etkilere sonsuz acık yüksek öğrenimin amacıyla celişeceğlnl ve sonuçta ünlversitenin de varlığının sona ere Prof. Aziz Ergin (İTÜ MAKİNA FAKÜLTESİ DEKANI) «Yeni konun cıkmıştır. Hepimize hayırlı olsun> (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ) «Yenl yasayla artık çağdac anlamda bir üniversiteden söz edebilmek gücleşmiştir. Bunun, ülkemizin gelecekteki bilim ve öğretim hoyatında çok olumsuz etkilere yoloçacoğından korkulur.t Doç. Bülent Tanör POÜTİKA Radyo VE ÖTESİ Söylüy Mehmed LTTH/IAI l\A.<sU .ı KEMAL nA .6Vietnam Saraşı'nm »onuçlan şu anda Amerika'da san ki îkinei Dünya Savasî'run sonuçlan gibi irdeleniyor. Vietnamr'a iüşkin üniversitelerde cioktora tezleri, film ler, kitaplar, yazılar birbirini izliyor. Doîayısıyla da, Amerikan toplumuna herhangi bir konuda bir şey anlatılmak istendiginde, yola Vietnam Savaşı'ndan ç> kılıyor. Ün'.ü gazeteci Jack Ander son da bu yolu deniyor zaman zaman, önemli görevlerde bulunmu^ •yetkililer de.. bir aazete bürosundan daha büyük bir binaya kurnlmuî. yanında bir gazeta bürosundan çok daha fazla adam çalısbran, dünyanın en zengin gazctecilerinden, yazdığı her yamyla fırtmalar koparan. bir yansı aynı anda yaklaşık beşyüzaltıytiz Amerikan Gaswte«i'nde birden basüan Jack Anderson çok sempatik bir adam. Belşreler, genis bir arşiv, yüzlerle ba^lantınm propramlanmış bir düzenle islemes: Amerika'da bile «Büviik «azetfcUijHn» çamıcı ömeSini sergiliyor. Jack Anderson'un sohbetine d o yurrt oımuvor, vazdıklanm merakla :7lemekten de benzer zevk du\aıyor insan. Jack Ander.son'a göre «Aroerikan toplumu nzrlliklf Vietnam Savaşı'ndan sonr» CtA'ra daha açırlık ve öwn tösterilmesini Istedi. Aslınıia daha sonra Ort» Dou'da karşılavlan olavlar hfr çecen çün CtVnın artık pskisl tihi marifrtli olmadığinı ortars kOTTjvnrdtı » Ünlü gazeteci «CtA'nın herhanrl bir cfrişiminclpn önce, bu santanmıs girişim hanel nlkp va da kişiyr viinrlikse, onerasyonu önce mnhatap olanlar öçrpnivorlar» diyor ve eküvor. «bövle Istihbarat örçiitü mö olnr?» Kendisinin 5ne sürdügüne \e Wash;nfton Post'ta vazdıgı bir TOzada belirttigine Höre. «CtA ıızmanlan Mısır, îsrail, TiirkİFe. Pakistan. Guetamala, Giiney Afrika. f'.üneT Kore ve Cln Halk Cumhurlveti ile ile ortak operasyonlar seliştimnek istlyorlar..» Ama, adı geçen ülkeler bu tür ortak operasyonlara karşı çok «duvarlı» ve de «isteksiı». AndeTson'Mn saptamalanna Röre. BİR BAŞKA AÇIDAN VİETNAM Vietnam Savaşı'ndan son ra Amerikan halkı CİA ope rasyonlanna çok daha fazla «hak vermeye» başlarken, d'inyada herhangi bir olayı «Vietnam Savaşı'ndan sonra» ile başiatmak da çok kullarulan bir yöntem. Örnegin, Türkiye'de 12 Eyiül öncestndeln teröre bi le Vietnam Savaşı'nın sonııçlanyla başlamyor. önce Co's kesin bir gözlemrn aktarıiması gerek: Dünyada ve Türkiye'deki teröran kay nagı. Amerikalılara göre, kesinlikle ve yüzdeyüz «Sov yetler BirHği'nden kaynaklanıyor.» ITluslararası terör çn ar<da Amerikfl'da tartışılan yogun konular arasında. Buna ilişkin hergün yüzlerce makale yayrnlanıyor. çeşitli düzeylerde pörevliler, degişik yerlerde konuşmalar yapıyor ve «Uluslarararası terörü mutlaka ve mut laka Sovyetler Birlifei'nden kavnaklanan bir evlem» olarak görüyor. Bunun aksüıe rastlamak olanaksız. Bunun en son örneklerinden biri eskl Başkan Carter'in döneminde MiîH Güvenlifc Konseyi üyeliğinde bulunmuş Paul Henze'nin •' *> Washinqton qCfeüyle TORKİYE Yalcm DOGAN izde, sode ve masum yurttaş duyduğu bir dedıkoduyu yalandan soyutlamak istediği zaman. «Gazete yazıyor» diyerek kanıtlamak isterdi. inanmayan gözlerle binsi, «Nereden duydun?» diye sorduğunda. «Gazetede okudum» sözü yeterli oiuröu. En ınondırıcı gazete biz;m Cumhuriyet olmuştur. «Cumhuriyet yazıyor» gercekıerin aynası olurdu. Zamanla gazetenin yerini radyo aldı. 2550 binl aşmayan gazete satışlarının yanında dinieyıcisi milyoniara va'on radyo tirajı baskın çıkmıştı. Okuması yazması kıt. rodyo dinlemeden başka haber aracı olmayan bir toplumda elbette kl radyonun irıandırıcı gücu yüksektl. Bilir misiniz, 1946da başlayıp, 1950'de düğümlenen CHP DP catışmasında başlıca kavga radyo üstünde geçmiştır. N e özgürlük, ne yargıç güvenliği, ne üniversite muhtariyeti, ne ispat hakkı pek önemli sayılmamıştır «Radyoyu sen kötüye kuJlanıyorsun, ben lyiye kullanıyorum.» tartışmalan 15 y l sürmüştür. tAh. rodyoyu bir ele gecirsem, ben siyasal rakip'erime yapacağımı bilirim» özlemi politıkaao başarının nırengi noktasıydı. Kây kahvesmden gızll odalara kadar sesinl auyurabilgn büyulü kutu. her yalan söyliyen becerisız politikacıvı haklı cıkarmak gibi bir hune r in aracıydı. Hele bir de so!cu!uk karalaması vardi: «Moskova radyosu ağzı «le konuşuyorsun» dendi mi, siyasal rakibini mat etmiş olurdun. 1946'dan 50'ye kadar Ismet Paşa, Celal Boyar'ı, 5C 60'a kadar da Celai. Bayar Ismet Paşa yı «Moskova radyosu ağzıyla» suclamıştır. Radyo korkusu. demokrasinln en büyük korkusu olagelmiştır. Haıkımız futbol macından herhangi bir törene kcdar her şeyin haberini, sıcağı sıcağına radyodan öğrenirdı. 1950 60 iktidarı her şey kötüye giderken kendinl hio bir zaman yoneiimüe ve ekonomide becerisiz saymadı. Neden mi, demeyın, elinde radyo vardı. Ismet Paşa bir şey sâyliyecek olsı, bu da fısıltı gazetesi İİ8 yayılsa, Adnar, Menderes, «Şimdi radyoya çıkar, bunloın balonunu söndürürum.» derdi. Dediğini de yaparöı. (Yalanmış o lof!..» «N'ye?> »Dinlfemedin mi? Radyo söyledi.» Haık aicatmacasının mıdeleri bulandıran bu kara basanı koç yıl surdü? Öyle oldu ki halk, radyo dinleme meye büşladı. Gıdıp rodyo^arını ilgili merkezlerae mü rnırieterler bile çıktı. Yalantn, önce söyieyeni yanıltan saitanatın yeri gelır bıter. B r on yıl var ki. gazetenin de, radyonun da yerini televiiyon aldı. Şimdi bu büyülü kutudan ona sahip olan da, olarr.ayan da korkuyor. Sadece bu büyülü kutudan rr.ı? Hayır, bu büyülü kutuda calışanlardan da... ismaıl Cem, Yalcıntaş, Kcrataş, Kasaroğlu... Hiç bin, kend'lerini binlerine beğe.ndiremedler. Sadece suç, bu kış.'erin mi idi, hayır, büyülü kutunun kendisl belalıydı. Bu büyülü kutunun kücümencik ekranında kendıni boy aynasında görenler, her doğrunun ve gerçeğin kendiıerınin yanında olduğunu sanırlar. Gercokten de öv'esine aldatıcı ve kandırıcı bir alettir bu kutu. Gözün ilkel belleğinin karşısına cıkmak, vicdanlara, soğduyuya, hoşgörüye sığmmaktan daha kolay görünür. Bu görüntünün her şeyi ezdiği sanılan zırhına bürünenleı, «acaba gozler benl nasıl görüyor?» diyen so r unun çengelinı düşunmezler büe. fBen televizyonda bir göründüm mu, her şeyi çözümlerim.» Oysa. bu tür güclü görünmenin yalandan balonunu söndürepı cok r iğr,ele vardır. llkin Ata sözleri, «Kulağım ardına tak da hakkında söylenenleri bir dinle!,.» der. 8u sözun yenni $iındi «gozunu ardına tak da, seni nasıl görüyorlar öğrenmeye çalış!..ı> alrmştır. Karda, kışta, kıyamette, iki yüze yakın televlzyon elema.v işier ile ilgisi olmayan yerlere sürgün edilmışlerd'r. Bunıar, kolay yetiştırilir türden uzmanlor değildir. "P/'den korkan demiyelim de, TV'yl islah edeceğim diyen zihniyet boylesi bir karar vermiştir. Elbette yargısı iler; günlerde tarihin şaşmaz terazisinde tartılacaktır. Bu eıemonlardan TV soyutlanmak istenmiştir. Bu e'B'Tianlar do bunu biliyorlar. Cokları uzmanlık alan larımn dısmda gönderüdkleri «Sivas Bayındırlık Müdürlüğ^' Evrak Memurluğunna gitmiyecekler. gidemiyecekıerdir Amac ; anan da on^arın gidemiyeceğidir. Aldıkları 15 b*n lira ile Sivas'ta başını sokacak bir damı zavallı uzman nereden bulsun? Bizim Danışma Mecllsi Baskanı 60 bin lira aldığı halde, Ankara sokaklarında boşın1 sokacak bir dam bulamadığını Yavuz Donat'a vana yakıla anlotmodı mı? «Niçin böyle ocıklı konuşuyorsun?» dlye soranlar Cikabiiir. Hemer yanıtlayayım. Î3L< sürgünlerden biri de benlm kızımdır.ı Ateş elbette, düştüğü yerl yakar. B Doç. Şirin Tekeli (i. Ü. İKTİSAT FAKÜLTESİ) fBilim, Galiie'nin bilimsel doğruyu, kiüse babalorına karşt savunmasıyla başlamıştır. Tarih bize, b'limsel arcştırma özgürlüğünün yosalorla kısıtlanması gTişimlerin^ yararsızlığmı, boşunaiığını göstermektedir. Yüksek Öğretim Yasast'nın, ise, bu tarhse! gerceği görmezden gelen bir anlayışla hazırlanma taiihsizliğıne uğraciığını düşünüyorum. Cok kabaca iki sıktan biri gercekleşebilir. Ya bu yasa uygulanarak. Türkiye'de bilimsel bilgi birikimi önemll bir darbe alacak, gerileyecek. Ya da yasaya rağmen bilimsel faaliyet herşeye rağmen sürdürülecek. Cünkü; yeni yosa idari özerkliği, dolayısı ile biünnsel özerkliğ: kaldırmakta, blimsel araştırma özgürlüğünü kısıtlamakta, bilimsel araştırma konularına sınır getirmekte akcdemik kadroyu. mesleğin her aşamasında bılımsel olmayan kiStaslara göre bir kurumdan diğerine atayarak bilimsel calışrna güvencesinı yok etmektsdir. Haftada en an 10 saat ders verme yükümiüluğü getirerek bilimsel araştırmaya avrılan zamanı bile sınırlandırmaktadır.. Bunlar ve benzeri diğer hükümler bir bütün olcrck ele alındığında, bu yasanın bilimin geüşmesini teşvik eden bir ycsa olduğunu söylemek olanaksızdır.» Amerikalıların kesin yargısı: 12 Eylül öncesi Türkiye'deki terör Sovyetlerden kaynaklandı 7 Ekim 1981 ımnkü Wall Street Joumal'da yayınlanan yazısı. Paul Henze've göte «Son lamanlarda elde edilen biİRİlere göre, teröriımin Türkiye'de harcadığı miktarlar açıkça ortaya koy makUdır. ki. Sovyetler Birliği Vietnam Savaşı'ndan bu yana terörizm ve bölücülük aracılığıyla en yüksek istikrarsıılık yatınmım Tür kiye'ye yönelttniştirj» NEW YORKTAKİ PATLAMA New York'taki «Turk Evi» Birleşmiş Milletler Binası"nın tam karşısındadır. Türkiye'nin New York Başkonsoloslugu ve Birleşmiş Milletler'deki Delepasyonu bu binada çahşır. 1980 yılmm 6 Ekim günü bina büyük bir patlamayla sarsıldı. Herkes koşuşuyordu. Türkler'öen çok belki de Amerikalılar panige kapılmıştı. Ölen var rnıydı?.. Bomba mı atümıştı?.. Kim, neden atmıştı?.. lar. Sonra da bunı.m «Huslararası boyutu» tartışılır. ERMENILER. SOVYETLER VE TERÖR Türk E^'ndeki patlamayı «Ermeni Kurtuluş Örgütü» üstlenince, Türkiye'deki terörün «kaynakları» konusun daki yorumlara Amerika'da yeni eklemeler yapıldı. «Tür kiye'deki terör Şovyetlerin desteçindeki Ermenflerce yii rütülüyor» doğrultusunda te mel açıklama biçimine dönüştü. Türk diplomatlarının arka arkaya uğradıkları saldırılar son bir yü içinde gerek Temsilciler Meclisinde ve ge rekse Senatoda yüzlerce kez dile getirildi ve kınanuı. Meclis ve Senato tutanaklarını incelerseniz. bu konuda çok zengin bir arşıv edinebilirsiniz. Ve bu konıışmalarm bir teki bile yoktur ki, «Ermeni saldınlarını kı Türkiye'ye verdiklerl önemi ve Türkiye'nin bölsedekl ro lünü hiç unutmadıklarından Türkiye'de istikrarsızlık yaratmak istiyoriar. Böylelikle Türkiye'de yaratılan istik rarsızhk. aynı zamanda NA TO ülkelerinin de istikrarsızlığı anlamına gtlmiş oluyor.» Uluslararası teröre ve Ermeni olayına Amerikalıların bakışı aşağı yukan boyle özetlenebilir. Türk diplomatlarına karşı girişilen sal dınların Ermeniler dışındaki bir başka kaynagı da, Amerikan belgelerinde, Kıbrıs Rumlanna baglı faaliyet jürüten «EOKAB» olarak gösteriliyor. Bu yöndeki de ğeriendirmelerin sayısı fazla olmamakla birlikte, çeşıtli yerlerde ve konuşmalarda, «EOKAB» de dile getiriliyor. Ancak, ister EOKAB olsun, ister İrlanda'daki İRA olsun. ister İspanya'da ki BASK, tümünun arkasındaki damga, Amerikalılara göre, «Sovyet» markasını la şıyor. Hatta Pennslyvania senatörlerinden birine göre, «Baş kan Reagan'a suikast yapan kişinin psikopat oiduğu ileri sürüldü. ama bu adamın kim oiduğu anlaşılmadıkça, arkasmria Sovyetler olmadığı ne malum?» İKt TtRK PROFESÖR Anıerikalılann uluslararası terör ve bunun Türkiye uzannsı üzenne yoğun bir biçımcie gitmeieri ve bu ko nuları tartışınalar:, 12 eylül sonrasında VVashington ile Ankara arasında bir de bu yönden diyalog kurulma sına yol açtı. Türkiye'den iki profesör, Aydın Y3İçın ve Osman Okyar «Türkiye'de terörün kaynakları» ko nusunda Amerikan Senatosunun alt komısyonlarının birınde konferans verdıler. İçinde buluncluğumuz yılın yaz başır.da Aydın Yalçııı ve Osman Okyar Washington'a gıderek. Amerikan Senatosunda açılan «Lluslararası terör» konulu bir araştırmcya katkıda bulundular. Gsrek Aydın Yalçın. gerekse Osman Okyar, Türkiye'deki terörün «dışardan kaynaklandığınj ve bunun Sovyetler Birliği tarafından örgıitlendigi» kor.usundaki belirtileTin «fazla» olduğunu dile ge tirdiler. Bu arada Prof. Yalçın, komisyon tutanaklanna göre, geçmiş dönemlerdeki anılannı da aktardı. Ör neğin, bir tarihte geçmiş dö nemin Eaşbakanlarından bi rinin Soi.'yetier Birligi'nin o tarihlerdeki Başbakanı Ko sigin'le bir görüşmesini aktaran Yalçm şu ömegi aniat tı: «Sovyetler Birlifi'nden ya yın yapan ve sürekli olarak Türkiye aleyhinde propagandada bulunan Bizim Rad yo konusunda dönemin Türk Başbakanı Sovyet Başbakanı Kosigin'e durumu hatırlattı ve bu tür yayınlann dostlukla bağdaşamayacat1nı iletti. Kosigin konuyu bil mediijini ve araştıracağını söyledi. Ertesi çünkii görüş mede ise, Sovyet Başbakanı konnyu araştırdığını. Bizim Radyonun Sovyetler Birliği ile hiçbir ilgisi olmadığını söyledl.» Terör olaylannm Amerika'da da artmasından sonra, özellikle son bir yıl içinde belli bir artış gözlepmesiyle birlikte, Washington 12 eylül öncesinde Türkiye'de görüien terörle daha yakm' dan ilgileniyor... YARIN: HIZURLARIMZDA Tt'RK LOBY'Sİ) (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT FAKÜLTESİ) «Bu yasanın belirgln azellikleri var. Bir özelliği, aşın merkeziyetci bir sistem getirmesl ve üniversite üstü organların daima kötü kullanımına açık yetkilerle donatılması. Örneğin Yüksek Öğretim Kurulu aşırı yetki ile donatılmış bir organdır v e oluşum bicimi, siyasal kökenli karcrlar vermesi olasılığını artırmaktadır.. Yasanın bir diğer özelliği, yasaya atama sisteminin hakim olması v e seçimin öngörüldüğü kurullardo da oy çokluğuriu atonanların oluşturmasıdır. Bu ozellik, Yüksek Öğretim Kurulu dahil, fakülte yönetim kurullarına kadar belirgindir. Yasanın bir diğer özelliği, büyük olcude bu ilk iki özelliğin sonucu olarak idari özerkligin kaldınlmasıdır. Oysa idari özerklik, bilimsel özerkligin, özgür öğretim ve yayınin ön koşuludur. Yasanın diğer bir özelliği, öğretim yardımcıları ve öğretim üyeleri icin memur teminatını ortadan kaldırması, öğretim üyesi olarak kalması İcin, onu, iteate, hakim siyasal duşünceye uymaya zortayıcı niteliğidir. Yasanın yükselme ve atarralar ile ilgili kısmı, bunun tipik örneğidir. Yasanın diğer bir özelliği, belirsizliğin ve mükelletiyetlerin yükünün en fazla genc öğretici kuşak üzerinde yoğunlaşmasıdır. Yasanın bir diğer özelliği, maddelerde belirsizlik v e çelişkilerin olmasıdır. YÖK, kuruimadan ünversitede organlarının nasıl oluşacağı ve üniversttedeki organlar oluşmadan YÖKün nasıl kurulacağı sorunu gibi. Bütün bu nitelikleri ile yasa iki yıl sonra dönüleceği ifade edilen demokrosinin özüna aykırıdır. Gelecek kuşakları, bilime özendirmekten cok uzaktır.» Prof. Nuri Karacan 12 Eylül öncesi terörü değerlendirmeye Vietnam savaşının sonuçlarıyla başlayan Amerika, Ermeni saldırısının gerisinde de Sovyetler'den Rum EOKAB'ye kadar kaynak arıyor. Türlr Evi"ne atılan bombayla dört Amerikalı'nın yaralanması aslında zat«n biJinmekte olan «Türkiye'deki terörü» bir anda Amerika çapında sansasyonel kıîmış ve «12 Eylül'de ordnnun mü ctahalesini çok daha iyi anla^ılır» duruma getimıişıt. Patlayan bombanın iki etkisi oldu. önce «Atanlar kim» sorjsu çok aynntılı irdelenmeye başlandı. Sonra da «Terör ve 12 Eylül» birbirine çoi sıkı sıkıya bağlı «Nedensonuç» ilişkisini ortaya koyan bir yoruma kavuştu. Amerika'da hangi uzman va da yöneticiyle görüşürseniz. size yöneltecekleri ilk soru «12 Eylül sonrasında terör azaldı mı, şimdi terör ne du ruıtuia, teröristler kimlermiş» türünden sorulardır. Amerikan yönetimindeki hemen her yetkiliyle Türkiye üzerine sohbet, mutlaka ve mutlaka «Terörün Türkiye'deki bovutları» ile başnamasın ve bu saldırılarla Sovyetler Birliği arasmda bir bağlantı dile getirilmesin». Tümünde mantık aşağı yukarı şu: «Saldırgan Ermeniler Mark sist. Beyrut ve çe\Tesinde örgütleniyor, eğitiliyor, silablandırılıyorlar. Bu Marksist Ermenileri Sovyetler des tekliyor. Ermenilerin Türkiye'yi seçmiş olmalan sadece tarihten kaynaklanan kin leri değil. Bu seçjmi Ermenilere yaptıran Sovyetler Bir liği. Çünkü, Sovyetler Amerikan yardımının her geçen pün Türkiye'ye artırıldığını biliyorlar. Türkiye'nin NA TO'nun uynınlu bir mütteflki olmasından rahatsıj olu yorlar. Aynı zamanda. Basra Körfezi'nin batı'nın çıkar lan açısından taşıdığı va^amsal önemi hlliyorlar. Basra Körfezincîeki çıkarlan açısından NATO ülkelerinin. bu arada Amerika'nın Prof. Ahmet Keskin (İTÜ, MİMARLIK FAKÜLTESİ DEKANI) <Yeni Yüksek Öğretim Kanunu'nda bazı belirsiz hususlar vardır. Kürsüler, fakülte kuruliarı, bölümler loğvedilmiş. Yeniden düzenlenmesi icin zaman gereküdir. Rektor ve dekanlar. bu süre içinde havada kalan üniversitelerl yonetmekte bazı güclüklerle karşılaşocoklardır.ı (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ) fYönetimsel özerklikle birlikte, bilimsel özerkük de ortadan kaldırılabilecek. Bilim özgüriüğü tüm güvencelerinden yoksun kalacak. Bu yasayla, akademik unvanların kazanılmast da dahil, tüm akademik sorunlar bilim ve universiteye yabancı politik unsurlar tarafından politik taktire göre çözümlenebilecek. Bundan bövle bü'msel yeterliğe göre «secme» değil. siyasal uysailığa göre «atamaı gecerli olaccktır. Böylece, üniversite son değerlendirmede bugüne değin uloştığı cağdaşiık cizgisiiin gerisire ve tutturduğu bilimsel duzeyin cltıno cekilebilecektir.> (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT FAKÜLTESİ) «Bu yasa. üniversitelerl merkezi devletin mutlak denetimlnde bırer yüksek okul hallne getirme anlamı taşıyor. Üniversite, bilimsel araştırmanın sınırsız bir özgürlük ortamında ycpıldığı yerdir. Bilimsel yaratıcılık, özgürlüğün o'madığı ortamda boğulur. Oysa, bu yosa bilim ve düşünce özgürluğüne yaşam hakkı tonımıyor. Cünkü, özerkljğl her yönüyie ortadan kaldırıyor. Yüksek öğretim konusunda tüm kararlan, yukarıdan ota Prof. Rona Serozan Dr. Sungur Savran
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle