23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Gumhuriyei 2 1964'lerden başlayarak glttikçe gelişme gösteren Ermeni teröristlerin girişimleri dış tem silcilerimizin yaşantılarını sürekll blr tehdit altında bırakmaktadır. Batı dünyasının kendini tehdit eden uluslararası terörist eylemlere karşı gösterdiği zayıf performansın nedeni, devletler arasında terörizmin denetimi konusunda ortak amaç ve değer birliğinın bulunmaması ve özellikle Batıiı ülkelerin bencilliğidir. Örneğin. 194547 yılları arasında Doğu Avrupa ülkelerinden uçak çalanlar, gene 1959 1961 yılları arasında Küba'dan Amerika Birleşik Dev letleri'ne hem uçak, hem gemi kaçıranlar özgürlüğü secen kimseler olarak bazı zamanlar îörenlerle karşılanmışlardır. Bu akım tersine döndüğünde hava korsanlarını yakalamak ve onları cezalandırmak lcin tam üç uluslararası 8özleşme ardı ardına yürürlüğe girmiştir. Aynı bıcimde, Türk diplomatlarına saldıranların arkasında olduklarını söyleyenler Fransa televizyonlarında kendi davalarını anlatırken, o ülkede davalarını gütmekte olan Basklılara pek 8öz verildiği görülmemektedir. Uluslararası terörizmin demokratlk ortamın sağladığı özgürlüklerden faydalanarak daha çabuk geliştiği ve örgütlendiği bilinen bu gerçekti. Bu nedenle, 1968'de Beyrut'ta kuruldu ğu sanılan Ermeni terör örgütünün girişimleri Amerika, ingiltere ve Fransa gibı ülkelerde kendine gelişme alanı bulmuştur. Teröristler ayrıca ülkelerde kendilerinş uygun bir kültür ortam da bulmuşlardır. Örneğin, ABD Üniversitelerinde Ermenilerin Anadolu'daki yaşamları ve hakları konusunda yazılan doktora tezleri, Türkiye'de Türk tarihi üzerine yazılan kitaplardan daha fazladır. Bir başka nokta, Ermeni terörist eylemlerindeki yoğunlaşmaların Türkiye'nin Kıbrıs'la ilgili her olayından sonra ortaya çıkmasıdır. Türk diplomatlarının öldürülmeğe başlanması 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından sonra belirll bir ölçüde artmıştır. Dikkati çeken bir husus bu tür yiKicı girişimlerin arkasında Doğu blokunun rolünün ne olduğudur. Bir yazarın da belirttiği gibl ayrı bloklarda olan ülkelerin, öteki ülkenin zayıf düşmesine çalışması, hele böyle bir fırsat yakalamışsa olağandır. Bir çıkar mücadelesi olan uluslararası politika bunu gerekli kılmaktadır. Bizce olağandışı olan, aynı blok icinde yer alan devletlerin kendi müttefiKlerine karşı gösterdikleri vurdumduymazlıktır. Oysa, 1973'ten bu yana diplomatların korunması ve onların terörist saldırılardan uzaK tutulması için gerek uluslararası, gerekse bölgesel düreyde sözleşmelerin yapıldığı göblr başka Olkenln llderlerine, diplomatlarına veya bir antlaşma ile korunmakta olan kimselere karşı girişilen saldırıların 10 yıl hapis ce zasına çarptırılacaklan belirtilmiştir. Hatta yu karda belirtilen şahıslara hakaret eden klmse lere üç yıla kadar hapis cezası verilebilinmektedir. İsrail Ceza Yasası ise, bu konuda bir adım daha ileri giderek, İsrail dışında işlenmiş olsa bile İsrail devletine zarar veren veya zarar vermeye yönelik eylemleri de cezalandırmaktadır. Bu yasaya dayanarak İsrail Askerı Mahkemesi, El Fetih Örgütü'nün üyesi olan ve Lübnan'ın yüz mil kadar içinde ele geçirilen Faik Bulut adlı bir Türk'ü yedi yıl hapis cezasına çarptırmıştır. Amerika Birleşiy Devletlerl'de 1972'de Federal Yasası'nın 1201. maddesinde yaptığı değişiklikle diplomatlara karşı girişilen saldırılan ağır blr suç olarak kabul etmiştir. Yukarda belirtilen sözleşmelerl Fransa'nın da imzaladığını gözönünde tutarak Paris, Türk Konsolosluğu baskmını, yeniden gözden geçirebiliriz. Hatırlanaoağı gibi bu olaydan birkaç gün önce Türk hükümeti Fransız makamlarından diplomatlarımızın korunması için n e gibi önlemler alındığını sormuştur. Daha sonra, Türk Hava Yolları'ndaki patlama yeni olayların llk işareti olmuştur. Fransa'nın uluslararası sözleşmelerl imzalayan bir devlet olarak ilk yapacağı şey bu tür hazırlıkların ülkesinde yer almasını önlemek olmalıydı, yok eğer Doğu Bloku güçlerinin bu tür olayiarı teıgâhladığı ileri sürülüyorsa, Batı ülkeleri içinde bu kadar güce sahip olabilmeler) korkutuoudur. Derhal Batı savunma sisteml yeniden gözden geçirilmelidir. Olayın faiilleri yakalandıktan sonra bunları hangi devletin yargılayacağı söz leşmelerde açıkça belirtilmiştir. Ülkesinde suç İşlenen devlet bu olayın faillerinl yargılayacaktır. Eğer yargılamaktan vazgeçerse Türklye suçluların geri verilmesini isteyip faillen kendi yasalarına göre, yargılayabilir. Türkiye'nin olayın faillerinj gıyaplarında yargılamasma gelinoe, bu tür bir yargılamanın tek yararı Türk mahkemesinin kararının suçu hafif geçiştirmek isteyen öbür devletlerQ örnek olmasıdır. Yoksa, bir gün olayın faillerini ülkesinde yakalayarak verdiğ) cezanın infazının gerçekleştirilmesi pek olası değildir. Görüldüğü gibl bu tür olayların meydana gelmesinde devletlerin tutum ve davramşları önemli bir rol oynamaktadır. Sonuç olarak. 1 uluslararası terörteml önlemek için devletlerin elinde gerekli araçların bulunduğunu, geriye kalanm devletlerin isteklerin e bağlı olduğunu söyleyebiliriz. 19 EKİM 1981 Uluslararası Terör Onlenebilir ULUSLARARASI TERÖRİZMt ÖNLEMEK İÇİN, DEVLETLERİN ELİNDE GEREKLİ ARAÇLAR VARDIR. YETERKİ DEVLETLER, DAYANIŞMA ANLAYIŞI İLE BU ARAÇLARI SULLANSINLAR. Bu Kitabı Okuyunuz!.. Kitabm adı: Devlet ve Demokrasl Yazari: Server Tanılli Fiyatı: 420 lira . İstanbul Ünıversitesî Hukuk Fakültesi'nin 637, istanbul Üniversitesi'nin 2858 sayılı yayını. 1981 yılmda «Fakülteler Matbaası»nda basılmış. İçindekiler: Anayasa Hukuku Kavramı / Batı Demokrasisi / Marksizm ve Demokrasi / Faşizmin Anlamı / Türkiye'de Demokratik Gelişim / Anayasacılık Hareketlerl / Anayasaların Yapılması ve Değiştirilmesi / Anayasaya Uygunluk ve Denetimi / 1961 Anayasası / Kamu Özgürlüklerinin Doğuşu ve Gelışlml / 1961 Anayasasında Kamu Özgürlüklen / Kamu Özgürlüklerinin Duzenlenmesi ve Korunması / Siyasal Partilerin Doğuşu ve Gelişimi / Siyasal Partilerin Kuruluşu ve İçdüzeni / Siyasal Partl Yasaklamaları / Yasamanın Kuruluşu / Yasama Üyelerinin Statüsü / Yasamanın Faaliyet Biçimleri ve Calışma Düzeni / Yasamanın Yetkileri / Yurutmenin Ostünlüğu ve Sorunlan / 1961 Anayasasında Yürütme / YasamaYürütme Ayrılığınm Kaynaklan ve Yeni Anlamı / 1961 Anayasasına göre YasamaYürütme İlişkileri / İdarenin İlkeleri ve Kuruluşu / Özerk veYansız Kuruluşlar / İdarenin Görevlileri / Olağanüstü Yönetim Usullerl / Modern Devlet ve Ordu / Sivil İktidar Askeri Otorite İlişkileri / Bütçe / Planlama / Savunma Hakkı / Hâkimlerin Bağımsızlığı ve Güvencesi / Yüksek Mahkemeler / Anayasa Mahkemesi / Devletin Temsili / Andlaşmalar. Aydınlık bir dil, pırılpırıl bir bilinc. cağdaş bir mantık, somut bir yakla$ımla dünyanın ve ülkemizin gerçekler'inl dile getiren bu 650 sayfalık yapıt her Türk yurttaşının evınde bulunmalıdır. Doc. Dr. Hâsan KÖMİ rölmektedlr. Bu sözleşmelerden llkl, diplomatları saidırıya uğrama rekoru kıran ABD'nin çabaları ile 1973'te yürürlüğe giren tDiplomatik Memurlar Dahil, Uluslararası Korunan Kimselere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmas\ Sözlemesi»dir. öözleşmenin 2. maddesine göre: «Kasten, uluslararası korunan kimselerln klşfüğlne karşı girişilen saidırı, kaçırma ve cinayet olayiarı; Özel veya resmi Iş yerlerine veya ulaştm araçlarına karşı girişilen ve o kimsenin kendisins veya özgüriüğünü tehdit eden eylemler, Bu eylemlere girişme tehdldi, Bu eylemere teşebbüs etme, Bu eylemlere girişenlerle suç ortağı olma bu sözleşmeyl imzalayan her taraf ülkenin iç hukukunda suç sayılacaktır. * Her devlet suçun ağırlığını göz önüne alarak bu suça uygun cezalar verecektir.» Dikkat edilecek olunursa, yapılan suçun kasten işlenmiş olması ve saldırılan kimselerin uluslararası kişiliği olmasının bilinmesi bu maddenın ağırlık noktasını oluşturmaktadır. öte yandan, değil bu eylemlere girişmek, bu eylemlere girişme tehdidinde bulunma da suç olarak kabul edilmiştir. Sözleşmenin 7. maddasinde ise, sözleşmeye taraf olan devletin toprağında bulunan suçlunun, eğer başka bir devlete geri verilmezse vaklt geçirilmeksizin yargı organlarının önüne çıkarılması öngörülmektedir. Sözleşmenin 3. madde 2. fıkrasında ise, birinci maddede yer alan ülkesellik ilkesine ek olarak suçun evrensellliği kauul edilerek. sözleşmeye taraf olan devletlerin bu suçu iç hukuklarında, suç isler devletin ülkesinde, isterse dışında işlensin, cezalandırılabillr blr suç olarak kabul etmelerl Istenmektedir. Bütün bunlarm yanında sözleşmede devletlerin, diplomatlara karşı girişilen saldırılan önlemek, ortadan kaldırmak ve oezalandırmak için işbirliğine gitmeleri, kendi ülkelerinde bu tür hazırlıkları önlemelerl, iletişimde bulunmaları da ayrıca belirtilmlştlr. Yukardakl sözleşmenln benzerlerinin bölgesel olarak ortaya çıktığı görülmektedir. 1971 şubatında, Amerika Devletlerl örgütü, tDevlet ler Hukukuna. Göre özel Korunma Gerektiren Kişiler, Diplomatlar ve Uluslararası Memurlara Karşı Girişilen Terörist Eylemleri öniome ve Cezalandırma Sözleşmesini» kabul etmiştir. Bu sözleşme de 1973 sözleşmesinin hükümlerinin aynısını taşımaktadır. 1976 ocagında, Avrupa Konseyi: tTerörirmı Ortadan Kaldırma Sözleşmesini» onaylamıştır. Bu sözleşme, terörizmle, Uluslararası Hukukun gözetlmi altında kapsamlı bir müoadeleyi öngören olumlu bir çaba olarak ortaya çıkmıştır. irlanda ve Malta dışında Avrupa Konseyi'nin bütun üyelerince imzalanmıştır. Sözieşmede diplomatlara karşı girişilen suçun kapsamının geniş tutulduğu dikkati çekmektedir. İçinde bomba olan mektuplar göndermek, otomatik silanlar taşımak ve rehine almak da, suç kapsamı Içine ahnmıştır. Sözleşmede diplomatlara karşı girişilen saldırıların siyasal suç oluşturmayaoağı ve Avrupa topluluğu içinde suçluların geri veril melerinin kolaylaştırılması öngörülmüştür. Bu tür sözieşmelerin iyi Işleyebilmelerl için devletlerin iç hukuklarında da bu eylemleri suç olarak kabul etmelerj gereklidir. Örneğin; Polonya Halk Cumhuriyeti'nin Ceza Yasası'nın 36/283. fıkrasında Polonya ülkesinde, •** CVET OKTAY AKBAL "Reis,, Kadın mı, Erkek mi? tuz yıldır Medenl Kanun'da önemli değlşlkllkler yapılmak ıstenlr. Komisyonlar kurulur, komisyonlar çalışır, raporlar hazırianır, Adalet Bakanları demeçler verir, şu madde, bu madde değiştirilecek, oağın gereklerine uydurulacak derler. Sonra ylne komisyonlar kurulur. Haydl al baştan... Evlenme yasının değlştlrilmesl, boşanma konusunda bir takım çözüm yolları aranması, hepsl hepsi görüşülür, tartışılır, haberler uçurulur, umutlar uyandırılır, sonra ylne n e r ?°Y «esslzllğe gömülür* Medenl Kanun, Türkçesiyle Yurttaşlar Yasası, gerçekten de bir takım olumlu değişikliklere açıktır. Mahkemelerde yıllaroa süren boşanma davaları, Yargıtay'da biriken dosyalar... Bu yasada ülkenin gerçeklerine yakışan değişiklikler yapmak gerekiyor. Bunu yıllardır yazdık, söyledik, nioe nioe hukukçu ve yazar gibl... Şimdj Sayın Esat Şener Başkanlığında bir komlsyon Yurttaşlar Yasası üzerinde çahşmalar yapıyor. Kadınlara aile yaşamında daha üstün bir yer vermek, gerçek eşitliği sağlamak, evlenme yaşım saptamak, boşanma davalarını hızlandırmak, bırleşmeleri olanaksız hale gelmiş eşlerin ayrılmasına çözüm bulmak gibi... Daha komisyonun nelere karar verdiği kesinlikle bilinmiyor. Böyleyken, gazetelerimiz konuyu alladılar pulladıi a r sankl ortada sorun kıtlığı varmış glbil günün olayı yaptıiar. Ailenin başı kadın mı, erkek ml, diye, bir hava tutturdular, soruşturmalar. karikatürler, yazılar gırla gidiyor!.. Bir gazeteol arkadaş da Başbakan Ulusu ile bu konuyu görüşmüş. Ulusu «Aile'reisi erkektîr» diyormuş... Tüm giyım eşyalarını sayın eşı seçer, alırmış, ama aile reisliğine gelince, hanımın reisliği söz konusu bile olamazmış... Türk erkeği, bırakır mı hiç 'rels'liği!.. Yasa ne derse desin 'reis'lik bizdedir, komuta bizdedir. «Erkeklik öldü mü» aer çıkarız işin içinden!.. Sayın Başbakan da hepimiz gibi bir 'erkek'... Düşüncelerini, görüşlerini herkes gibi söylemeye onun da hakkı var. Var ama... İşin bir de "ama'sı var ışte... «Sonunda bu karar nasıl olsa blzim önümüze gelecek. Bakanlar Kuruiu'nda her maddeyi ayrı ayrı görüşürken tabii bu konudakj maddeyl de görüşeceğiz. Bakanlar Kurulu üyesi arkadaşlarımın görüşü ne oîur bilemem, fakat benim bu konudaki kişisel görüşüm kesindir. Ailenin reisl kesinlikle erkektir» diyor Sayın Bülent Ulusu... Yurttaş Ulusu'nun görüşlerini açıklamaya ne kadar hakkı varsa, Başbakan Ulusu'nun uzmanların yer aidığı bir hukuk komisyonunun hazırlamakta olduğu bir yasa değışikliğı tasarısına önoeden kesin bir tavır alması, bunu da kamuoyu önünde belli etmesi ne derece doğrudur? Hukuk komisyonunun çalışmasını etkîlemez m; bu sözler? «AHenin reisi erkektir» sözünün yasada yer alıp almamas1 önemli midir o kadar? Bir ailenin geçiminden kim sorumluysa, yükü kim sırtında taşıyorsa, işter Istemez 'reis' odur. Ama öyle aileler var ki kadın da en az erkek kadar çalışıyor, kazanıyor, yoruluyor. Bu durumda 'hayır ılle de reis benim' diye kafa tutmak ne denli yerinde bir davranıştır? Biraz gülünç olmaz mı böyle bir meydan okuma? Kadın sesıni çıkarmayıp boyun eğse de. 'reis'liğı elinde tutan erkek kendi başına kaldığı zaman biraz sıkılma duymaz mı? Ailelerin mutluluğu, erkeğın va da kadının komutayı elde tutmasına dayanmaz, gerçek bir sevgının, gerçek bir anlayışın varlığına dayanır. Kabıle mı, aşiret mı yönetiyoruz ki ille de birj 'reis' olacak? Çağdaş aileler, bireylerin özgür davramşları, kararları, bırbirine bağiılıklarıyle yaşar, ayakta kalır. Yurttaşlar Yasasında önemli değişiklikler gereklidir. Evlenme, özellikle boşanma ile ilgili maddelerde yenl uyarlamalar yapmak kaçınılmaz olmuştur. Sayın Esat Şener Başkanıığır.dakj komisyonun nasıl bir tasarıyla karşımıza çıkaoağını bılmıyoruz. Önoeden olumlu ya da olum suz bir tavır almak bu yüzden yanlış olur. Hem de komisyonda görevlı hukukçularımızın çalışmasını engellemek sayılır O üm nükleer enerji çevrimini, başka bir deyişle, uranyum elde edilişinden elektriğin en son kullanıcıya iletilmesini gözden geçirmek, nükleer gücün yanında ve karşısmda tartışmalara yol açar. Özellikle ülkemizde yeterince tartışılmamış olan bu nükleer enerji (ekonomik güç üretimi) politikasımn, yer ve zaman açısmdan çok özet olarak, zararlannın gerçek veıilere dayanılarak gözler Önüne serilmesinde, böylece de bir tartışma ortamının yaratılmasında ülke açısmdan yararlan olacağı kanısmdayım. öncelikle belirtmek gereklr ki, savunucuların sürekli öne sürdüklerinin tam tersine, nükleer güç ucuz değildir. Gerçeğe Inildiğinde, uzun dönem mar jinal maliyetler hesaplandığında, dağıtım maliyetleri kapsam içine alındığında (nükleer reak törlerin tek verisi olan elektriğin faturasının yaklaşık % 70'i), sosyal, politik vb. maliyetlerine değinilmediğinde bile, nükleer enerji seçenekler içinde en pahalısıdır. Î Zamanı Gecmis İleri Teknoloji NÜKLEER GÜCE GEÇİŞİ DÜRUMÜNDA ÜLKEMİZE BAKARSAK, NÜKLEER GÜÇ, PETROL GİBİ BİR «İTHAL» ENERJİSİ, YAKITIYLA BİRLİKTE DIŞARDAN ALINAN BİR ENERJİ OLACAKTIR. Ergun AR çünkü yapım yanlışlıklan bulunur, düzeltilir, çalıştıranlar kullanmaya alışırlar. Sonraki üç yıl içinde kapasite oldukça artar (% 70 kadar). Daha sonra yakıt sızdırma, parça eskimesi türünde eskimenin, yaşlanmanın getirdiği benzer sorunlar ortaya çıkar. Bu süre içinde reaktörün büyük bölümünün yüksek düzeyde radyoaktivite içermesi olasılığı artar, onarım da yavaşlar. Radyoaktivite altında çalışma süresini kısaltmak için tek bir parçanm onanmına çok sayıda işçinin sırayla katılmasa gerekir. Bu tüm nedenlerden ötürü, örneğin, Japonya'da üç aylık bir dönemde toplam nükleer kapasite faktörü % 37.2'ye düşmüştür. En sonunda yaşlanma veya kazalardan ötürü devreden tüm çıkarılmak istenen (decommissioning) reaktörlerin ekonomik ve toplumsal maliyet sorunlan astronomiktir, ve modern teknoloji bugüne dek bunun tüm sorunlan kapsayan çözüm yollarını bilmemektedir. Nükleer enerji kapital, sarfiyat yoğunluğu açısmdan geleneksel fosil yakıtı sistemlerinden çok daha pahalıdır. Bugün ABD'de bir kilovat nükleer enerjiyi tüketiciye iletmek için gereken yatmm en azmdan 3.000 dolardır (••). Yalnızca reaktörü değil, tüm sistemi gözönün de bulundurursak, bu rakam 4.000 ile 5.000 dolara kadar yükselir (yaklaşık 400.000 ile 500.000 arası 198081 TL.'sı). Tesisin planlanması ve kurulması (10 ile 15 yıllık bir süre) öylesine pahalıdır ki, Londra'daki Shell Ekibi Strateji planlayıcılan. Basra körfezi ülkeleri dışında hiç bir ülke ekonomisinin vurgulamak istiyorum, Türkiye gibi ülkelerin değil, hiçbir gelişmiş ülke ekonomisinin elek trikleşmekte nükleer enerji kullanmaya gücü yetmeyeceği sonucuna varmışlardır. Yine bu raporun verdiği sonuca göre, çok karmaşık ve pahalı olan bu nükleer gücü büyük oranda kullanmaya kimsenin gücü yetmeyecek, kapital yoğunluğundan ötürü çok pahalı olacak elektriği diğer temel gereksinimlerden kısıp kimse satm ala mayacaktır. Nitekim, Dünya Bankası*nm gelişmekte olan ülkelere nükleer dışsatımı parasal yönden desteklememesi de şaşırtıcı değildir, çünkü Banka'nın sağlıklı ekonomi deneyimine uygun düşmemektedir. Fakat gene de gelişmekte olan bir çok ülkelerin yöneticileri (taklitçilik, milli «egomasajı», bu konularda «Batı»dan ve «Doğu»dan almış oldukları iflas etmış eğitim/öğretim/öğütler, özel kişi ve grupları parasal zenginleştirmede yarış, kamuya politik «abideler» dikme ve sergileme türünde değişik nedenlerle) nükleer yolda yanşmakta direniyorlar. Örneğin, Hindistan'da 1990'da yalnız büyük kentler için tahmin edilen nükleer kapasite (yıllık yakıt maliyetlerini saymadan) 20 milyar dolar gibi bir tutar gerektirmektedir. Gelişen bir ülke için astronomik olan bu finans kapitalinin Hindistan'ın % 80'ini oluşturan, büyük kent ler dışında yaşayan halka hiç bir katkısı olamayacak, ve gereken kapitalin büyük bir yükü kırsal halkm sırtında taşınacaktır. Hindistan'dan söz ederken bakın o ülkenin en saygın bilim adamlarından Prof A.KJM. Reddy bu konulara değinerek ne diyor: «... Bugün Hindistan'da çok büyük bir nitrojen gübresi üre timine gereksinim var. Büyük, kömürle çalışan bir gübre fabrikası yılda 230.000 ton gübre üretir. 26.000 adet biogaz (bir tür güneş enerjisi) üreticisi de yılda bu kadar gübre üretir. Ancak, biogaz üretiminin maliyeti 15 milyon dolar daha azdır; tüm harcanan para Hindistan içinde kalır, ve 70 müyon dolar döviz birikimine neden olur. Biogaz üretimi 130 kat yoğun istihdama yol açar; bu istihdam, nüfusun büyük bir çoğunlukla yaşadığı ve büyük bir istihdam gereksinimi olan büyük kentler dışında, köyler ve kasabalarda oluşur. Biogaz üretinu, gereksinimin olduğu, araziye dağümış yöreciklerde yer alır; böylece enerji iletimi için gereken taşıt ve ulaşım sorunlan önlenır. Kömürle çalışan merkezi fabrika yılda 550 Hindistan (ortalama) köyünün enerji gereksinimine denk enerji tüketir; diğer yanda, eşdeğer biogaz gübre üretimi yılda 26.000 Hindistan köyünün enerji gereksinimi kadar enerji üretir...» Yukardakl örnekte kömür yerine, çok daha enerji/kapıtalyoğun ve merkezi nükleer santral konulursa sözü edilen farklar çok daha açıklıkla ortaya çıkar. Özellikle ekonomik «büyüme» yerine «gelişme» açısından bakarsak, nükleer gücün uyarlanışı, yenilenemıyen enerji yönünden yoksul, fakat yenilenebilir/yumuşak (güneş ısıt ma ve soğutması, fotovoltaık elektrik üretimi, su gücü, rüagâr gücü, organik pislik, dışkı ve bitkilerden üretilen metan gazı ve alkol...; daha ileri giderek, potansiyeli tüm elimızde ve gerçekten maliyeti sıfır olan tutumluluk, adıl vergi sistemi ve gelir dağıtımı...) kaynaklan açısmdan varhklı, bolluk içinde olan Türkiye' nin dışarjya bağımlılığını ortadan ^caldırmayacak, tersine daha da artıracaktır. Yarınki yazımda nükleer enerjinin sakmcalarmı belirtmeye çalışacağım. (*) David Comey, «WiU Idle Capacity Kiil Nuclear Power?» Bulletin of the Atomic Scıentists, November 1974 (••) «Oversight Hearings on Nuclear Energy International Proliferation on Nuc lear Technology,» Subcommittee on Energy and the Environınent, Committe on Interior & lnsular Ai'fairs, U.S. House of Representatives, Serial 9416, Part III (Washington, D.C.: USGPO. lb 5) Server Tanllll Anayasa Hukuku Doçentidlr. Ülkemizde bllim adamı olmak kolay değil. Server Tanilll'nin hayatı cağdaş bilim adamlığının ne demek olduğunu vurgulayan bir örnektir ve hepimize bir derstir. 1978 yılmda bir akşamüstü, evine gelirken orkadan kurşunlandı Tanilll ve bir tekerlekli sandalyeye çakılmak zorunda kaldı. Ama bir tekerlekli sandalyede oturup tum dünyayı kucaklayıp kapsamak, Insanlığı sevip özümsemek, bilim adamlığını benimseyip yürütmek de olasıdır. Bunun İCin yürek ister, akıl ister( tanrısal bir güç ister. Ve Server Tanilli olabilemezi oldurdu; hiç kimsenin göğüsleyemiyeceği koşullarda, hiç kimsenin aşamıyacağı engellerl aştı. Ortaya çıkan yapıt, kavram kargaşasında kıvranan toplum katmanlarında politika ortamında ve üniversite çevrelerinde gp.rçek klavuzluk görevini üstlenecek kadar güçlüdür. «Devlet ve Demokrasl» çağdaş insanın bilmesi gereken kavramiar ve bilgilerle donatılmıştır; ancak daha çok topluma yön vermek «iddiası» ile meydana atılanların bu kitabı okuyup anlamaya çalışmaları gerekir. Bu kitapta derin araştırmalar, gerçekliği kuşkulu tezler, anlaşılmazlığa sığınma çabaları yok. Çağdaş toplumbilimin yalın ve kanıt'anmış gerçeklerinin açık kavramlarla sergilenmesi var. Ne mutluluk... Server Tanilli ile bir ülkede, bir kentte, blr cağda yaşamak ne mutluluk... Tanilli'ye bakınca, insanın insanlığına bilimin bllimllğine, güven artıyor. İki ayağıyla koşanların sünepeleşip Ikl kat olduğu bir dönemde tekerlekli sandalyesinden kanatlanmasını bilen bir bilim adamının varlığı, Türkiye'nin yarınlarına iyimserlikle bakmamız icin yeterlidir. Eğer umutsuzluk benliğinizl sararsa, Tanilli'ye bakın, kitabını alın, okuyun Umut çiçeği açar yüreğinizde. Maliyet ve Verimlilik Sorunlan Nükleer enerjinin araştırma ve geliştirilmesine harcanan para en son gerçek maliyete eklenmemektedir. Amerika, Rusya, îngiltere, Fransa gibi ülkelerin son kırk yılda bu açılardan yaptığı yatınmlann nükleer reaktörleri ithal eden ülke siyasa yapıcılan tarafmdan pek bilinmeyen, yüzeyin altında potansiyel maliyetleri vardır; bun lardan biri alıcı ülkelerin kaçınılmaz olarak bir bağımlılık altma girme zorunluluğudur. Nükleer yakıtın geliştirilmesi, bugünkü nükleer kuşağın kullandığı «hafifsureaktörleri» nin maliyetinde özellikle önemlidir, çünkü işlemden geçen, zenginleştirilen nükleer yakıt fiyatı giderek büyük bir mzla artmaktadır. (Tüm dünya enflasyonunun en temel nedeni: yenilenemeyen yakıt maliyet artışı!) «Breeder» ve «füzyon» reaktörleri bu yakıt maliyet sorununa bazen çözüm olarak önerilir, fakat bu teknolojilerin getirecekleri faydalardan çok sakmcaları vardır (ilerde bu konuya bazı açılardan kısaca değineceğiz.) Nükleer gücün sermaye maliyeti kuruluşta düzenlenen üret me kapasitesinde birim başma düşen parayla açıklanır. Genel anlamda nükleer gücün maliyeti, reaktör tam kapasitede çalışıyorken üretilen gücün kilovat başma düşen sermaye maliyeti olarak hesaplanır. Ancak güvenlik nedenleriyle reaktörler çoğu kez tam kapasitenin altında çalıştırılırlar, sık sık da onarım ya da yakıt doldurıılması için kapatılır, çalıştırılmaz lar. Gerçek maliyet, reaktörün tam kapasitede çalıştığı durumlardaki kilovat başma kapasite maliyeti değil, üretilen gücün ortalama maliyet tutarıdır. Kapasite faktörü de reaktörün yararhğmın önemli gösftergesidir. Bu faktör, belirli bir zaman sürecinde gerçekte üretilmiş olan elektrik kilovat saatlerinin, reaktör tam kapasitede çalıştığı zaman üreteceği kilovat saatleri sayısma bölünerek bulunur. Ayrı türdeki reaktörlerin değişkenlik göstermesine karşm bir genelleme yapar sak, ABD'deki ticari reaktörlerin 1973 ortalama kapasite faktörleri % 58.4, 1974'de °/o 52.4, 1975'de % 54.9 idi. 1975 aralık ayma değin toplam kapasite faktörü % 54.3'ü gösterir (*). öteki ülkelere bakıldığmda, bu kapasite faktörü 1976'da tsviçre'de % 76, îsveç'te °/o 20 arasında değişir. Ancak, nükleer reaktör satıcıları ekonomik ena lizlerini % 80 kapasite faktörüne dayandırmakta direniyorlar. Genellikle, ilk tiç yılmda re•ktörün kapasitesi düşüktür, I93B Nükleer Enerji ve Gelişen Ülkeler Nükleer güce dönmesi durumunda ülkemize bakarsak, nükleer güç petrol gibi bir «ithal» enerjisi, yakıtıyla beraber dışardan alınan, bir enerji olacaktır. Nükleer gücün geliştirilmesiyle ilgili en büyük yatırım kapital donatımma ve yakıta yapılacak, bu paranın hemen tümü de bu enerjiyi ve ren ülkeye gidecektir. Ortalama büyüklükteki (8001000 megavat) bir nükleer reaktörün maliyeti bugün gelişmekteki ülkelerin büyük bir çoğunluğunun dışsatımlannm değerini aşar, bu nedenle de reaktörün satm alınışı olağanüstü bir ödemelerdengesi sorunu yaratır. Balkan Konferamsına iştirak edecek olan Bulgar ve Yugoslavya murah hasları dün trenle ve Romen murahhasları da Daç ya vapuruyla şehrimize gelmişlerdir. Balkan Bir 19 EKIM 1931 Balkan Konferansı >arın resmen açılıyor liği bugün bir hazırlık toplantısı yapacaktır. Kont'erans yarm Başvekil İsmet Paşa Hazretlerı tarafından Dolmabahçe Sa rayında açılacaktır. yoruz: Nevvyork 18 (a.a.) Edison bugün saat 3.24'de New Jersey eyaletı dahilinde West Orange'de ki evınde ölmüştür. Meşhur fabrikatör Hen ri Ford, Edison için şun Inrı söylemıştir: «Edison, her medeni insanın kendi sine borçlu olduğu bir adamdır. Nerede medenı yet varsa Edıson da ora dadır.» Gayrimenkulün Açıkartırma Hanı ANKARA YENİMAHALLE 2. ICRA MEMURIUĞUNDAN Dosya No: 1980/1189 Ta. Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi, evsafı: Susuz köyü Gökkaya mevkiinde tapunun 1368 parselinde 14000 m2 olarak kayıtlı gayrimenkul satılacaktır. İstanbul yoluna yakın bir mesafede olduğundan bilirkişice 4.200.000.00 TL. kıymet takdir edilmiştir. Satış şartlan: 1 Satış 23.11.1981 günü saat 14.00'den 14.20'ye kadar tcra Dairesinde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin % 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranm taahhüdü baki kalmak şartiyle 3.12.1981 günü aynı yerde saat 14.00 14.20'de ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklılann alacağını ve satış masraflarını geçmesi şartiyle en çok artırana ihale olunur. 2 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dair?de açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örnegi gönderilebilir. 3 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatmı kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isfcsyenlerin 980/1189 T. sayılı dosya numarasiyle memurluğumuza başvurmaları ilan olunur. (Basın: 22398 8459) Telgraflar bir kaç haftadır mucıt Edison'un ağır hasta yattığmı haber veriyorlardı. Bu haberler bir ara seyrekleşti ve bütün dünya «modern sanayinin kurucusu» denen bu sayısız ıcatlar sahibi büyük adamm tehlikeyi atlattığını zannederek sevindi. Fakat dün gelen bir telgraf haberi tahminlerin yanlışlığını anlatıyor. Edison ölmüştür. Telgrafı aynen yayınlı Edison dün öidü Tasarruf haftası hazırlıkları devam etmektedir. Bu sene sinemalarda filimler gösterilecek, mekteplerde talebe arasında verli malı mevzulu ve mü Tasarruf haftası hazırlıkları kal'atlı yazı müsabakaları açılacak, haftanın bir gü niinde de tacirlerden mev dana gelen bir kafile ta rafîndan geçit resmi yap lacaktır. C Sahibi: Cumhurıyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ Genel Yayın Müdürü HASAN CEMAL Müessese Müdürü EMİNJa UŞAKLIGİL Yazı İşleri Müdürü OKAY GÖNENSÎN Basan ve Yayan : Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Cağaloğlu Türkocağı Cad. 3941 Posta Kutusu: 246 İSTANBUL Tel : 20 97 03 BÜROLAR: • ANKARA : Konur Sokak 24/4 YENÎŞEHÎR Tel: 17 58 25 17 58 66 İdare : 18 33 35 • İZMtR : Halit Ziya Bulvarı No: 65. Kat: 3. Tel: 25 47 09 13 12 3ft • ADANA: Atatürk Caddesi Türk Hava Kurumu Iş Hanı, Kat: 2, No : 13 Tel : 14 550 19 731 TAKVİM ASAF SÂVAŞ AKAT ikfisadi Ânaliz İ.U. İKTİSAT FAKÜLTESİ YAYINI îmsak 5.32 Güneş 7.14 19 EKIM 1981 Öğle İkindi 12.59 16.00 Akşam 18.23 Yatoı 19.54
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle