18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 alışmadan kazanmak, üretmeden tüketmek, aJul almaz bir tutum olduğu halde yaz'ık ki itibar görüyor. Hoşgörüy le karşılanıyor ve ya^am kuralı sayılıyor Türkiye'mi^de. Adam bakıyor, bir iki üniversite bitirmiş, ama açiıktan nefesi kokan sürü sürü insan var ortahkta. Oysa kendisi, ilkokul çıkışh Bulmuş buluşturmuş, yapmış etmiş, parası bol kazancı sonsuz işlerin dümenini geçirmiş eline. Bir telefonla, oturduğu yerden, al ver, depoha. ucuza kapat. ötesini düşünme diye buyruklar, muyruklar vererek, mılyonlar kazanmak, kazanabilmek varken, «oku oku, köpek boku» tekerlemesinde iç rahatlığı bulan nice turedi insan var toplumumuzda. Altmda son model otomobili, içinde, başı örtülü saçını bir namus belirtisi olarak ele güne göstermeyen, ama, eteği kısa, çorabı ipek, anası karısı, baldızı yegeniyle, kurum kurum. sağa sola caka sata sata, yaşayan, yaşadığmı sanan zavallılar turedi nicedir. Bakıp bakıp, içimden, (tabii içimden) gülüyorum, yüreğimdeki burkuntulan bastırmaya çahşarak. oDLA/LARve GÛRGŞLERo 17 EKİM 1981 C Üretmeden Tüketme YAZIK Kİ ÜRETMEDEN TÜKETMEYE ALIŞTIRILMIŞ ÜLKELERDEN BİRİY1Z. YAŞAMINI ALIN TERİYLE KAZANMAK DİYE BİR TUTUM NE ZAMAN YERLEŞECEK BİZDE?.. Vedat GÜNYOL nimsemiş. Haybeden kazanmak, haybeden yaşamak. yani üretmeden tüketmek kural olmus? dünyamızda ••* Avrupa'nın, Amerika'nın hangi köyünde kentinde, ilinde ilçesinde, beş altı kişi]ik bir aile düşünebilirsiniz ki, bir insan çalışacak, dört insan aile bütçesine, karınca kaderince. hiç bir şey katmayacak. Yani, beş kişiden biri çalışacak, dördü, okusun okumasın, sırt üstü bir tek kişinin emeğinden yararlanacak. Olmaz böyle şey. On sekiz yaşma giren her genç, okusun okumasın aile bütçesine bir şeyler katmak zorundadır Avrupa'da. Bizler, cömert, alabildiğine cömert yara dılışlı insanlarız. Bu, elbette ki bir erdemdir. Sigarasım, iç cebinde saklayıp, kimseye sezdirmeden çıkarıp yakmanın ortaklaşa içip duman savurmanın bizdeki cömertliğini Avrupa'da aramayahm. Avrupa «çöplenme» diye bir şey bilmiyor ve bunu kabul etmiyor. Türkiye'ye hayran olan Avrupahlar, bu erdemimizin büyüsünde, insanlıklarmı teraziye koyabiliyorlar. Ama, geJ gelelim, bizler rahat rahat verirken, rahat rahat istemesini de ön plana alıyor. îsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü kara, diyoruz ya. Yanlış. Bence, isteyenin iki yüzü kara, vermiyenin bir yüzü kara, ••• Bir süre önce, Türkiye'yi küçük Amerika yapma sevdasma kapılanlar, üretime önem vermeden, Türkiye'yi tüketime yönelik bir toplum durumuna getirdiler; tuketim ahşkanlıgımızı Amerika'nın alttan alta, sinsice buyruğuna sokarak. Aldous Huxley in Yeni Dünya adlı yapıtında görüldüğü gibi, sanayileşmiş bir toplumda üretimi coşturan bir tüketim politikası gelişip durmaktadır. Ne denli tüketirsen, o denli üretirsin politikası. Amerika, bizim şibi üretmeden tüketen bir toplumu öylesine pençesine aldı ki, sormayın gitsin. Bizde, sürü sürü kafasızlann bayılıp hayran olduklan bir çocuk romanı var: .Polly Anna. Öksüz bir kızın romanıdır bu. Polly Anna, kapağı zengin teyzesi ya da halasının evine atar. Hala, ya da teyze otoriter bir kadmdır. Polly Anna, bu kadına, kurnazca hinoğlu hince alçalmalarla yanaşarak postunu kurtarır. Ne de mek istiyor bu roman? İnsan, ancak boyun eğip, alçalarak, el ayak öperek kurtarabilir postunu. Yani, insan sırtını bir paralıya bir güçlüye dayanarak esenliğe ulaşabilır. İşte. Amerika, Polly Anna romanı doğrultusunda, gelişmemiş ülkelere şunu diyor: Sırtını bir yüce güce dayamadan kalkınma olamaz! Amerika, yıllardan beri, gelişme halindeki ülkelere böylesi bir görüşle yanaştı, kandıra aldata, uyuta sersemlete. (Övünerek belirtelim ki bir tek Atatürk kanmadı Nerden geliyor bu tutum, üretmeden tüketme tutumu, tutkusu, becerisi. esrikliOsmanlı toplumunun temelinde var bu üretmeden tüketme alışkanlığı. Koca imparatorluk, hazinesini, üretimle değil, fethettiği ülkelerin zenginliğine el koyarak bes liyordu. Bu tutum tarihin bir döneminde doğruydu. Ama, ne olurdu o dönem geçince uretime yönelseydi. Büyük devlet kalmayı başarsaydı. Yazık ki yıllar ve yıllarca, öyle bir düzen yerleşti ki yurdumuzda, çalışma çahştır, kazandırma kazan, ensesine vur al ekmegini elinden, doğrultusunda yaş a dık, yazıyoruz da. On yedinci yüzyılda sanaylleşmeye başlayan Avrupa'yı, kılıçla, süngüyle dize getirip, mala mülke, paraya pula kavuşma tutkusunda dünyayı hiçe sayan atalanmız, uyumuşlar ve halkımızı uyutmuşlar. saraylarda safa sürüp gönül eğlendirerek. Halk katlan da haybeden yaşamayı be bu uyutmaya. Mandacıları yenmeyi başardı.) Biz, ne yazık ki, üretmeden tüketmeye alıştırılmış bir ülkeyiz. Kurban Bayramı geldi, geçti. Kaç gündür, kapım çalındı boyuna. Üstüste çalan, dırençli zil sesleriyle koşuyorum kapıya. Karşıma, yedi sekiz yaşlarında, melek yüzlü, bağrına basıp baba, aeae sevgisiyie kucaklıyacağınız, güzelin güzeli kızlı erkekli çocuklar çıkıyor, iyi bayramlar dileğiyle. Üç dört yıldır bu böy le sürüp gidiyor. FJer seferinde eğitici bir tutumla geri çeviriyorum çocuklan, yüreğim sızlıyarak. Bayram giysili çocuklar bun lar. Ama geleneklere uygun olanı aşarak tanımadıkları evlerin zılini çahp para İstiyorlar. Hak etmedikleri, edemeyecekleri bir istek doğrultusunda. Nerden geliyor bu uta nılası durum? Hep, o Osmanlı Kafasmın, üretmeden tüketme yolunda, yüzyıllar boyunca aşıladıgı çarpık, iğrenç tutumdan. Yaşamını ahn teriyle kazanmak diye bir tutum ne zaman yerleşir bızde, bılmiyorum, bilemiyorum. Orta öğretim gençlerinde, sınıf geçme konusunda, calışmadan, yorulmadan noı alma konusunda, genelleşmiş bir tutum şu: Dörtten şaşma, beşi aşma Yani, beş numa rada karar kıl. Neden on numara almaya heveslenmiyorsun. Yok boyle bir istek. Hep, yorulmadaıv, calışmadan, dörtle beş not dolaylarında kal, üzme kendini göruşü işlemiş içimize. Kendini aşma diye bir şey söz konusu değil, ama calışmadan kazanma haybeden zengin olma ön planda yer alıyor. Bu, değişmez bir kurâl mı? Değil, elbette. Bugün, Türkiye'de öyle gençler, insanlar yetişiyor ki, bu sakat geleneği ellerinin tersiyle itebilecek güçteler. Bir ansiklopedi çalışması dolayısiyle, bir raslantı sonucu, karşılaştığım bir toplantıda, karşıma çıkan genç aydınlar, içime büyük umutlar saldı. Sevindim, şunu kıvançla belirtmek isterim: Türkiye, umutlann üstünde genç zekâlar üretmekte. Buna inancım yüzde yüz. Sonumuz Hayırdır.. • > en 27 Mayıs'ın sağladığı özgürlük ortamıyla bir• M* likte köşe yazarlığma başladım. O dönemlerde "•Cumhuriyet devletinin görenekleri yaşıyordu. Bürokrasinin herhangi bir kesiminde yapılan bir yasa dışı işlem, basmda açığa vurulduğu zaman, nedenleri araştırılır, düzeltilirdi. Okur mektupları toplum yaşamında bir denetim işlevi görürdü. Zamanla ortam bozuldu, yozlaştı. Devlet örgütünde kılit noktaları büsbütün partizanların eline geçti. «Benden olmayan, düşmanımdır» ilkesi geçerlik kazandı. Diyelim ki bir vali olmıyacak bir iş yapti; sen de olayı gazete sayfalarına yansıttm. İktidar sahibi şöyle düşünür oldu: Mademki İlhan Selçuk bu valiyi eleştirdi; öyleyse bu vali benim adamımdır, ben bu valiyi tutayım; bu adama armağan vereyim; daha yüksek koltuğa oturtayım. Bizim eleştiri yazılan «bonssrvis» yerine geçmeye başladı. Adam istediğini yapsm, çalsın, çırpsm, sen istediğin kadar yaz. • Öğretmen kıyımları, memur sürgünleri polisteki haksız işlemler büyük birikimler yaratıyordu. Düşün bir kez: Emniyet örgütüne girmişsin; devlet memurusun; dürüstlükle çalışıp başarı kazanmak ve yukselmek istiyorsun. Filanca kişi iktidarın adamı diye şakkadak koskoca kente Emniyet Müdürü atanıyor. Daha yaşı ne? Başı ne? Sicili ne? Hem yeni gelen müdür kendi takımını da kuruyor. Ne yapacaksın? Boşverip desen ki. Bana ne? O da olmuyor. Çünkü seni de haksızlıklara, kirli işlere bulaştırmak istiyorlar. Kime anlatacaksm derdini? lçişleri Bakanına ulaştın diyelim. İçişleri Bakanı da devJetin değil partinin bakanıysa yandm çıra gibi... Gazeteye. başvursan bir işe yaramaz, Danıştay'a gitsen, karar uygulanmaz. Haksızhk haksızlüc üstüne... Bir, iki, üç, beş, beş yüz, beş bin, on bin... Birikim üstüne birikimle devlet örgütü bozuldukça bozulmuştu. 1972'de yanm milyona yakm devlet memuru sayisı beş yılda 1,5 milyona çıkmıştı. Bu koca mekanizma iyi işlemezse ne olur? 400 bin öğretmen adaletle ve yasal titizlikle yönetilmekse yoğunjaşıp tortulanan tepkiler bu aydın insanları nereden nereye savurur? • Yine 1960'lardan bu yana özel sektör kesimiyle devlet ilişkilerinden doğan nice yolsuzluk basmda sergilenmiştir. Ben (ne yalan söyliyeyim) hangi yolsuzluğu ele alsam namussuzları «ihya etmek»ten başka işe yaramadı. Şimdi ortahkta bankalar bankerler sorunu var ya, 1960'larda tam 11 banka tasfiye edilmiştir. Bu bankalara yatınlan paralar şu ya da bu üçkağıtçmm cebine «kredi» adıyia girdi; bir daha çıkmadı. «Gecekondu bankalan»»nın tasfiyesini o zamanın iktidarlan devlet bankalarına yüklediler; tüm soygunların bedelini Hazine (yani halk, yani devlet) ödedi. Devleti kullanıp şirket üstüne şirket kuranlar ve KİT'leri araya katıp yabancı kumpanyalarla ortaklıklar oluşturanların defterlerini de çok kurcaladık. Bunlara «49 51 şirketleri» diye ad da taktık. f Devleti yüzde ^O'a kadar ortak edip öz sermayeyi Hazine'den sağlayan, ama dümeni kendi elinde tutan açıkgözler milyarlar vuruyorlardı. Tüm yazılanlara karşm soygun durmadı, çoğaldi; bir çevre zenginleştikçe zenginleşti; Türkiye 1520 ailenin eline l geçiyordu. • • ' • • İnsan geçmişe bakmca anılannı düşünürken bile yoruluyor; kolay yaşamadı Türkiye son yirmi otuz yılı... Ve böylece geldik 11 Eylül 1980'e.. Ne diyelim. sonumuz hayırdır. OKTAY AKBAL HflVil Kubalı'nın Ardından... «Anam anam ah anam Yanıp glttin vah anam Sana vakitsfz kıydı Bu nasıl Allah anam» diye yazmıştr gençecık yaşında... Ben, bu dizeleriyle «şair» olarak tanıdım Hüseyin Nail Kubalı'yı. Niğde konusunda şiirleri de vardı ya, beni en çok etkileyen genç yaşta ölen annesi Için yazdığı bu dokunaklı dizeler olmuştu... Oocuktum, Hüseyin Nail'i sık sık görürdüm evimizde, dayısının kızı olan anneme gelirdi, biz de giderdik evlerine... İlkokuldaydım, bir «kültür» tartışması olmuştu, babamın, Hüseyin Nail'in daha başkalannın karıştığı... Neydi «kültür», ne anlama gelirdi? Hic bir şey anlayamadan dlnlemiştim. Derin bir anlamı vardı, okumakla, öğrenmekle ilgili bir kavramdı. Bende o tartışmadan, «kültür» denen şeyin en önemli bir değer olduğu düşüncesi kaldı. Yıllar geçtl. Hüseyin Nail Kubalı asistan, doçent, sonra da profesör oldu. Bir yıl kadar da derslerini izledim, Güzel anlatırdı; Anayasa Hukukunun her yurttaşca lyl bilinmesinf, Anayasal hakların iyi tanınmasını isteyen, bu hakları sonuna kadar da savunmasından yana olan, bunun yaşamında en güzel ömeğinl de veren bir billm adamı... Anılar cabucak dirilir böyle anlarda. Bir gün dersten çıktık, Şehzadebaşı'ndakj evine dönüyoruz. O günlerde Orhan Veli'nin şiiri güncel tortışmalara konu oluyor. Alaylar, espriler. Ben Orhan Veli'yi savundum, «Getirsene şiirlerini», dedi. Ezberimden «Elifbamın yapraklannda gemilerim» şiirlni okudum, çok hoşlandı. Sonra «Garip» kitabını da vermiştim. Orhan Veli ve arkadaşlarının «şair» kişiliklerini gördü, «haklısm» dedi. Şiirl severdi, anlardı da... Gençlik yıllarında adı duyulmuş bir şairdi. Edebiyat kitaplarına bile geçmiştl «Anam» şiiri... Hecenin egemen olduğu sıralardı. Hü9eyin Nail de «hece»yi başanyla kullanmaktaydı. Ne var ki hukuk eğillmi ağır bastı. Şair olmaktan çok bir hukuk adamı olarak ün kazandı Menderes dönemindekl «hukuk savaşçılığı» nasıl unutulur? Hepimiz yürekten desteklemiştik bu savaşımı.. Menderes yönetiminln kamuoyu önünde saygınlık yitirmesinde en önemlj etkenlerden biridir bu olay... Prof. İlhan Akın'ın Kubalı'nın emekliye ayrılma töreninde dediği gibi: «öğrencilerine ahlâkm daima herşeyin üstünde olduğunu temel felsefesinin bir gereği olarak anlatmıştır. İnsanların kendi kendileriyle tutarlt «e samimi olmaları, vakur kişiler olarak yetişmeleri, tckdir hlslerinde kıskanç davranarak kolayca alkışa kalkışmamaları, her şeyden önce kendi kendilerinl kontrol etmelerl onun bir ders yılı süresince takrlrlerl arasında serpiştirdiği ilkelerden bazılarıdır. Ve bir öğretim üyesinin sadece kürsüden ders veren değil, fakat örnek insan olması, örnek bir hoca olarak benimsenmesi gereğine de inanmıştır. Hocamız bir taraftan öğrencilerini yetiştirirken diğer taraftan da memleket sorunları üstüne eğilmiş ve 27 Mayıstan önceki günlerde, yıllarda hürrivet mücndeleslnde iktidarın bertaraf etmek Istedlğl güçlerden birl olmuştu r. Bu devrede her türlü tehlikeyi göze alarak mücadele eden bir Prof. Kubalı vardır.»... Her insanın, özellikle her aydının yaşamında bellrll bir yükselış noktası vardır. Kişiliğine anlam veren bir ya da bir kac davranış... Kubalı da, 27 Mayıs öncesindeki aydın kararlılığının, bilim adamı tavrının, gerçek demokrasi tutkunluğunun en somut örneğini vererek böyle bir doruğa yükselmesini bilmiştir. Yıllar süren hocalığı bir genclik anısı olan şairliği, gazetelerdeki yazarlığı, Anoyasa hukuku alanındaki etkinliği, yetiştirdiği sayısız öğrencilerin yani sıra, «demokrasi» savaşımına katkısı ile de, bilim tarihimizde olduğu kadar, demokrasi tarihimizde de yer alacaktır «Allaha kul o!duk Kalubela'da Yalnız bu yolda ikrarımız var Üç günlük ömriçin kahb e dünyada Kula kul olmamak korarımız var» diven yirmı bir yaşındaki şair Hüseyin Nail yaşamı boyunca «kula kul oimamak» çızgisinde yürümeye çalışmıştır. Yanlışlıklar, yanılgılar her insanın önünde açılıveren engellerdir, bunlara düşmeden geçmek büyük çaba ister. Tüm yaşamı göz önüne alındığında Prof. Kubalı'nın olumlu davranışlnrının daha ağır bastığı görülür. Hüsevin Nail Kubalı'yı, cocukluk yıllarımın «şair ağabeyi» kişiliâiyle gördüm, görmek istedim hep... «Sana vakitsiz kıydı Bu nasıl Allah anam?» diye başkaldıran duygulu bir insan olarak... aman zaman okuyoruz, ya da televizyonda radyoda izliyoruz: Sanayi kurulmasına, turizm tesisleri yapılmasina yasalarımız ve bunlardan güç alan bürokrasi zorluk çıkarıyormuş. Bunlar olmasa neler neler yapılacak, Türkiye bjr sanayi ülkesi, bir turizm cenneti olacak, yurda döviz yağacak, ekonomik sıkıntımız kalmayacak, bir refah ülkesi olup çıkacagız. Bu savı öyle bir içtenlikle anlatırlar ki, dinleyenlerin inan mamaları olanaksızdır. Ondan sonra mevzuat hazretleri ile bürokrasimiz alaya alınır: «Biz adam olmayız» sözleriyle konuyu geçiştiririz. Madalyonun öteki yüzüne bakmak kimsenin aklına gelmez. Bizim çeşitli amaçlı yasalanmız vardır. Bu yasalar hazırlahırken başka ülkelerin yasalarmdan, onların deneyimlerinden yararlanılmıştır. Pek çoklan kendi alanlarında örnek yapıtlardır. örneğin benim bildiğim Imar Yasası, Eski Eserler Yasası, Anıtlar Yüksek Kurulu Yasası bunlardandır. Bu yasalar tercüme edllip çeşitli uluslararası toplantılara sunulduğunda delegelerimiz kut lanmışlardır. Bu güzel yasalarımız neden kalkmmamızı ve turizmimizi engellesin? Bir süre önce televizyonda Side muhtan ve Sideli yurttaşlanmız yapmak istedikleri turistik tesislere Eski Eserler Yasası'nın engel olduğunu açık açık söyleyip yakmdılar. Biz bu kanıda değiliz. Yasalarımız kalkınmamız için gerekli olan sanayi kuruluşlarını da, turizm kuruluşlarını da engellemiyor. Bunlann yanlış yerlerde kurulmasım engelliyor. Bu savı Z Doga ve Kültür Varlıklarımızı Yok Etmeden! SANAYİLEŞMEMİZ İÇİN, ZENGİN DOĞA VARLIĞIMIZI, DENİZLERİMÎZİ, AKAR ŞULARIMIZI VE ESKİ ESERLERİMİZİ YOK ETMEYE, KİRLETMEYE HAKKIMIZ YOKTUR. yapmasma ve bu arada eski eserin tahrip olmasma göz yummak, sadece meydana çıkarılmış ve devlet eline geçmiş olanlariyle yetinmek, uygar ulusların «Türkler uygarlıkları tahrip ediyorlar» demelerine aldırmamak, özetle eski bir uygarlık eserinin üzerine bugünkü uygarhğımızı (!) yer leştirmek. Çok şükür sağduyu sahipleri olan yetkililer ikinci yolu seçip, Sidelilerin altın yumurtlayan tavuğu kesmek anlamına gelen isteklerini uygun bulmamışlar ve Arkeolojik alanda nerede ne yapılabileceğini gös teren bir plan hazırlamışlar ve ihtiyaçları olan yapıların yapılacağı yakmdaki bir yeri de göstermişler. Ama Sidelilere göre bu, turizmi ve kalkmmayı engellemektir. Onların turistik tesis yapmalarına Eski Eserler Yamızı ömeklerle sürdüreiim ve likle yapı ihtiyacı artmış. Ama sası engel olmaktadır. Bu yaeskiden burada bilgisizce yerSideyi ele alalım: leştirilen göçmenler için yapıl sa bir ortadan kalksa, İmar Side Akdeniz kıyılarında dün mıs. 5060 ev bile bu eskil ken Yasası ile yapılmış' ve ona göyaca tanınan, bilinen ve görül tin üstüne yapılmış. Yeni yapı re uygulanan İmar Planı da mek için gelinen eskil (antik) lacakların hepsi de bu eski ese yok olsa, Side'de turizm gezamanlardan kalma, kısmen top rin, (korunması için yasalar çı lişecek, yurda milyarlar getirak üstünde, kısmen altmdaki kardığımız bu eski eserin) bir recektir. Ama ne zamana kayapılarıyla olduğu kadar, gü parçasını daha yok edecek. De dar? üç beş yıl sonra artık yok olan Side'ye kimsenin gelzel plajı ve çevresindeki doğa mek iki seçenek var: meyeceği zamana kadar. güzellikleriyle de çok değerli Biri eski eseri korumak, bir doğa ve kültür varlığımız. Bir başka örnek: Bir zamanlar, bilgisizlik ns bundan sonsuza değin yararlan mak, bilime yardımcı ve saydeniyle bu yere bir göçmen Her sanayici, ulaşımm önegrubu yerleştirilmiş. Cumhuri gılı olmak, uygar ulusların kamini herkesten çok bilir ve tetında küçük düşmemek için yetten sonra dünyanın bildiği yeni yapılanmayı yasaklamak, sisini kuracağı yerin kara ve bu yerde bizim bilginlerimiz de su yollarına yakın ya da üstünya da zararsız olduğu kesin araştırma yaparak eskil şehrin de olmasma önem verir. Bunyarısını meydana çıkarmışlar. olarak bilinen ufak alanlara da haklıdır da. Ama bu haklı Bunun üzerine, kurulduğu za indirgemek, yapılanma ihtiyadüşünce, uygulanabilirlik heman sadece bir bahkçı köyü cı için civarda uygun yer gössaplarında öteki değerleri hiçe olan Side, bir turistik merkez termek. saymayı, başka varlıklara zaolmuş. Turizmden olan geliri İkincisi eskil dönemlerden rar vermeyi göze alacak kaher türlü gelirinin tistüne çıkkalma bir şehir üstünün nasıl dar haklı olabilir mi? örneğm mış. olmuşsa olmuş, kişi mülkiyetiyapılmış bir yolun üstünde oPansiyonculuk ve turistik ti ne geçmiş her yerinde ihtiyalacağım diye birinci sınıf bir caret nedeniyle ihtiyaçlar, özel cma uygun, istediği gibi yapı tarım arazisi üstünde fabrika yapmak, deniz kıyısıdır diye Boğaz kıyılarmı tersanelerle doldurmak, genellikle kıyılan işgal ederek artıklarını denize döküp bütün Marmarayı denıze girilmez, balıklar için yaşanmaz hale getirmek, yeni liman inşaatı kolay ve ucuz oluyor diye Ege sahillerindeki eskil limanları girilmez, gezilemez duruma getirmek, sanayileşmemiz için tek çıkar yol mudur? Akademimize bağlı Tıp I'akültesi, tşletme Pakültesi, Yönetim Bilimleri Fakültesi, Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu ve Bolu Sevk ve İdarecilik Yüksek Okuluna Sanayıcılerimizce de bunları aşağıda yazılı bilim dallarında 1765 sayılı Universite Personel Yasasa hükümlerine yaptırmayan yasalar sanayileşgöre çahştırılmak üzere öğretim üye, öğretim görevlisi, asistan ve okutman alınacakmemize engel diye gösterilmek tır. tedir. ADMMA Öğretim Üyesi Prof. Orhan ALSAÇ An kara Iktisadi ve Ticari Slimler Akademisi Baskanlığından CirİhiirÎYet 17 EKİM 1931 Cumhuriyet abidesi Taksim Cumhuriyet ab) desinin geceleri projektör le aydınlatılması için tecrübelere başlanılmıştır. Abide, son zamanlarda şehrimize gelen yabancı devlet mensupları ve gazetecileri tarafından ziyaret edilmektedir. Son zamanlarda limon fiatları çok düşmüştür. Toptan beş yüz limonluk bir sandık 300 kuruşa satılmaktadır. Perakende olarak limonun tanesi bir kuruştur. Bazı bakkal dükkânları nm cuma günleri, hafta tatili kanununa aykırı olarak dükkânlannı bir iki saat için açtıkları görülmektedir. Kanuna aykırı Gazetemizin teşebbüsıle yapılacak Kubilay abidesi için vatandaşlar teberru Tecrübeler muvaffakiyetle neticelendikten sonra abîde, geceleri kuvvetli projektör ışıkları altmda parlayarak Taksim Meyda nı'nın zerafet ve güzelliğini bir kat daha arttıracaktır. Limon ucuzluğu Son buhran yüzünden bir çok memleketler güm rük tarifelerini artırdıkla rından İtalyan limonları önemlerini kaybetmiş, fiatlar da bu yüzden düşmüştür. görülen bu hale katiyyen müsaade edilmemesi ve dükkânını açanların kanu ni takibe tabi tutulmalan emredilmiştir. FAKULTE VE YÜKSEK OKUL Tıp Fakültesi Işletme Fakültesi » » » » » » » » Yönetim Bilimleri Fakültesi Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu Bolu Sevk ve İdarecilik Yüksek Okulu » » » » » » » » » » » » » » » » BtLtM DALI Patoloji Genel Cerrahi Finansal Yön. Pazarlama Yön. Organizasyon ve Yönetim Uzmanlık Muh. Yönetim Muh. Ticaret Hukuku tşletme Ekonomi Anayasa, tdare Hukuku Ekonomik Sis. îngilizce Almanca Fransızca KADRO ÜNVANI Profesör Öğr. Görevlisi Asistan KADRO ADEDİ ıl 1 1 1 1 1 1 1 1 1 » Şimdi baştaki sorumuzu yine liyoruz: Kalkınma, doğa ve kül tür varlıklarımızı yok etmeden olamaz mı? u varlıklar ki, ba zıları, yapılar ve verimli topraklar gibi, bir kere yok oldu mu bir daha yerine konamazlar, bazılarının da ağaçlar ve kirlenen sular gibi, düzeltilmesi ve yerine yenilerinin yetiştirilmesi içm en az yanm yüz yıl ister. Turizm ve sanayi kuruluşları bugün biraz daha pahalı da olsa, kültür ve doğa varlıklarımızı gözeten, koruyan projeler önerseler, yasalarımız bu girişimlerine engel olmaz. Onların da, bizim de yakınacak konumuz kalmaz. Bakkallar cuma günü açılmayacak ı öğretim Üye veya öğretim Görevlisi Asistan Okutman * 1 1 3 1 Kubilay abidesi ata devam ediyorlar. Teberrular bugün için 3416 lira 75 kuruşa ulaşmıştır 1 îsteklilerin dilekçelerine ekleyecekleri yınlarının birer örneği ve iki adet resinile bitimine kadar Akademi Başkanlığma Asistan ve Okutmanların Yabancı Dil Asistanların bilim sınavı ise 7 Kasım özgeçmişlerl, varsa yayınlannırı listesl, yabirlikte 3 Kasıın 1981 günü çalışma saatl başvurmaları rica olunur. sınavı 5 Kasım 1981 günü saat 10.00'da, 1981 günü saat 10.00'da yapılacaktır . (Basın: 22475) İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNDEN 2209 sayılı ruhsatname diploması kaybolan Stuttgort Üniversitesi 14 Ekim 1969 dönemi mezunlarından Alp l^jlik Evrenol'a duplicat ruhsotname verileceği bu husustaki yönet meliğin 6. maddesi uyarın ca ilan oiunur. (Basınr>8284) CurnhurİYet Sahibi: Cumnurıyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ Genel Yayın Müdürü HASAN CEMAL Müessese Müdürü EMİNE UŞAKLIGtL Yazı İşleri Müdürü OKAÎ GÖNENStN Basan ve Yayan : Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Cağaloğlu Türkocağı Cad. 3941 Posta Kutusu: 246 tSTANBUL Tel: 20 97 03 BtROLAR: • ANKARA : Konur Sokak 24/4 YENİŞEHİR Tel: 17 58 25 17 58 66 İdare : 18 33 35 • İZMtR: Halit Ziya Bulvan No: 65 Kat: 3. Tel: 25 47 09 13 12 30 • ADANA: Atatürk Caddesi Türk Hava Kurumu îş Hanı, Kat: 2, No : 13 Tel: 14 550 19 731 TAKVİM Doç. Server Tanilli ASAF SAVAŞ AKAT Devlet ve Demokrasi (Anayasa Hukukuna Giriş) Istanbui Üniversitesi arasındc cıktı. Ederi 420 lira. Hukuk Fakültesi yayınları Iktisadi Ânaliz l.U. İKTİSAT FAKÜLTESÎ YAYINI •' 1980 81 öğretim yılı İDMMA Elektrik Fakültesi'nden aldığım şebekemi ve İETT kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. Garbis PULUR # Ehliyetimi kaybettim. Hü kümsüzdür. Nilüfer Şükran ACARLA # Nüfus cüzdanımı kaybettim. Geçersizdir. tlhan VAROL # Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. Ibrahim YENER • ÎDMMA Işık Mühendislik Yüksek Okulu 'ndan aldığım 3269 no.lu çıkışımı kaybettim. Hükümsüzdür. İlhan SAKMAN tmsak 5.30 Gtineş 7.11 17 EKÎM 1981 Öğle tkindi 12.59 16.03 Akşara 18.27 Yatsı 19.57
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle