23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ON CUM; .USÎYET 31 /.ĞUSTCS ÎC33 Başhak a «BPi.ru V GİEREK'İN BATI'DAN BOL KREDİYLE KALKINMA PROGRAM! BAŞARÎL, OLMADI i BV v »i 5Î.' d'K rcszewici'in ,*..:<.'' ward Gıerek in, J oa'inlık'tc ^ . ;cr COMEJi'.i /o o'an 80 • "un J.;ıe r.e<£ .ir. Bu Şi koyp.aklar, v, 1 «Oksibe pinkov•••e « ^ j JOınış ' O •• Pi, dnde esnek b. bnyük vz 'aX ciftcileıa de o'tV. (r ıtöjlcr sağ!r> maçını '•' yünlısı o^a rı görü 1 ars.. clon güvensizliği ^ > ye'.r* sizlik (tarkotör n f *^u polıtikanın başarılı (r*^ ^ (Ancok, kırsal kesimdeki ^îri hi"!""("«l; asrecede değişmiştir. 51 tütr"•"kl'nlr; !".^»Ttetin başına getirilrresi, f'. devrlylt 1 .jşlayan siyasi kariyerini tOvinndırn 1'ae Plnn Kornisyonunun birinci Başkan Ya'dınV t .vs ve Merkez Komitesi üyeliğine ge*!ri'rrişt';. 1i 1 '' C A 'vJ71 irası Varşovo bölgesi Halk Konseyi'ne Hcş'^o" 1 » ecle."' P nrowsVı 1974 şubatında parti sekrele^ai'nc ~tiş. şubnt cyınuOki sekizinci Kongrede de poıitbjroya yedek üye olarak secilmiştir. Pinkovvski'nln yeni göra'', Ue Monde'a göre, 4 yıl orduda subay olarak görev yaptığ: •i'\n, bu parlok dunjrmınu koruma olanağı •• :Ü! C'Jservcîeu dergi« /&. alc bil^üere göre K ,'CMietr <ınin bu denı fifimasıniî: edanı. Gomuicnemındıst. sc^ra ha'.ka çdile^feri yerine çstirebiluv:eı= samyiin ar torinın icin saîın n c ımosı Tarek • arac gerec?I me kaygısıdır Siğlaitv Ou edilenn faiî ve oîı yıida 6 rrnlCjf cikrm D vor d o ) ' aşv "dan olonya, körnüı ihrabunu cn ••k v catının «mL 3 ko"f;loyob)lmeKtedir. G:erek yönefrı ıın «Çok barc larıarak hıziı kalkınma» amocının oluml»; sonuc vermeclıği son yıllcrda şcnayi üretim hızının dyşmesinden bellı olrr,uştur. Pian hecfeflerine göre yıllık sanayi üretim artışı oranı %5.1 olarak öngörülmüşken 1979'da bu sayı 2,8'e düşmüştür. 1979' da ulusal gelir % 2 düşmüştür. DÖVİZ KALMAOI Batılı kaynaklann ifadesine göre, şu anda, Gierek'in işcilere verdiği sözleri yerine getirebilmesi de Batı'dan alacağı kredilere bağlıdır. Cünkü, hazi petr^:un flyatnı OPEC ffyoîlc rına yaKfii bir riızeye cıkaran So^ y eıler 8irı:ğt':,in kcndi gereksinimleri icin dövize ıhtiyac> vort'ıf. 5u nçdcn'e başt.a Baf Almanya v^ ABD olmaK üze. rs Bıtlılor Polonya'yı içine düşluoü ekonomik bunalımdan cıkarubi!m°k amacıyla 1 milyar 'Jolaro yakm kredi ışlemlerini h'2landir,nışlardir. 3u paranm fıcte ıtıi'.ine yakm bir bölümünü Boiı Alman bankalan, geri kalan bölümünü ise Amerikön bankalan ve'eceklerdir. Bu ara da Frans a aa kömür kaynakları bakmı:ndan güvenilir bulduğu Polonya'ya kredi. acmayı tasarlamoktodır. Ingiltere'dekı bankalarm do dahı! olduğu bir Eatılı bankaıar konsorsiyum'i, Pülonva'a^j soVı olaylat patiak vermeden önca, yanm milyor do'ara yaRm bir kredi icin muzakereljfri başlatmışlardı. Öte ydndan tarım alanındakl verımsizlik ise uzun süredır cözümler.ememekte. bu olgu yüzunden ülke besin maddesi ithal etmek zorunda kalmaktadır. Ekilebilir arazınin ücte bıri devlet tarafmdan kollektif ciftlikler halinde işletilmektedir. Ancak üretim düşuktür. Toprakların üçte ikisi ise özel mülkiyettedir. Ancak devlet siyasol kaygılarla, buniora yardım etmemekte böylece tarım ilkel bicimde sürmektedir. Tarım alanındaki gerllemeye, ek olarak, Gierek'in umduğunun tersıne, sanayi alanmda da, «Batı'dan bol kred;yle Doğu Blokunda hızlı kalkinma> formülü başarı sağlayamayınca, bu olumsuz ekonomik durum, son olayların «Kibrtt»ini oluşturmuştur. POLONYA VE POLONYALILAR ÜZERINE... Reha BİLGE ski adıyia Karol Woityîa. yeni adı üe Papa İkinci Jean Paul. Varşova'nın Zafer Alanmda yaptığı konuşmasını Sizirı ve bizim ozgurluğümüz için» sözleri ile bitiriyordu. «Sizin» ve Bizim' özgürlüğümüz. Polonya'nın geçmişirü ve geleneklerini pek bilmeyen bizler için. hele Papa'nm ağzından işittiğinıiz zaman çok şey ifade etmiyor. Oysa Polonya ve Polonyahlar için 19 ve 20. yüzyıllann özgürlükçü gelenekleri ile yoğrulmuş bir arüamı var bu sözlerin Poionyaiılar diger Avrupa uluslannın. ve topUımlannm özgürlük mücadelelerine hep etkin bir biçimde katılmışlar. Avrupa'nın mutlakiyetçi reİimlerine karşı. 19. yüzyılda Paris'te. Viyana'da, İtalyan kentlerinde önde gelen saflarda yer almışlar. Barikatlann arkasmda nöbet tutmuşlar Cumhuriyetçi ordulara katılmışlar. Cermenler ve Kuzey Slavian arasmda sıkışmı$ Macaristan'a gidip. Macar halkı ile dayanışma içine girmişler. «Sizin ve bizim özgürtüğümüz için» sözleri. Avrupanm dört bir yanına koşan işte bu Polanyalı özgürlükçülerin ve yurtseverlerin sloganı olmuş Polonya kültürüne yerleşmiş. Polonyalılara iki yüzyıla yak'.n sürekli haritadp.n silinmek istenilen kendi ulkelerindeki özgürlükleri ile diğer toplumlann özgürluk ugraşı arasındaki ilişkiyi ammsatmış. E Polonya Komünıst Partısi Eır.nci Sekreîeri Edvvard Gierek ne kasalarmda hlç döviz kalmamıştır. Polonya'nın her yıl tarımsal üretimdeki yetersizlikler nedeniyle ıthal etmek zorunda kaldığı yıllık 8 milyon ton tahıl, 1980 temmuzundakı sellerin yaptığı zararlar yüzünden, d a h a yüksek bir miktara ulaşacaktır. Bu ithalatı karşılayacak dövizi Sovyetler Birliği'nden sağlaması olanaksız görülüyor. Cünkü bu yıl icinde Polonya'ya (ve bu arado COMECON ülkelerine) sattığı YAVUZ'UN SERÜVENİ o rağmen dinleyer&k tekrar Mesınaya uiaştık: 5 nğustos 1 9 İ 4 italyanlar yine kömür vermıyorlardı. L'man'dakı birkaç Alman gemisi bıze kö* mürlerini vemeye tcşladılar. Nihayet akşama doğru italyan hukurr.eti izin verdi ve oniarın movunaları da gelerek Komür vermeys başlaaılar. Söylendiğine göre şinıdılik tarafsız kaiacaklarmış. Becerıkü bir konuşmadan sonra bir İngiiız gemısı olan Brıstol'den de kömür alabılmıştik. Mert bir insan olan İngiiız kaptanı 4 ağusios'ta savaş ilân etmelerine rağmen bize kömür vermişti. Ne kadar cok kömür aiırsak o kadar çok hareket kabilivetimiz olacaktı. İtalyanlar tarafsızlık amacıyla 24 saati doldurduğumuzu bıldırerek limanı terketmemizi ıstedıler. Ceş t!ı göruşmelerden sonra olabildiği kadar komür Ikır.climizi tamamlamıştık. İtalyanlar bizim burodo kalmamızı .stemedığine göre ve şu anda Mesına boğozını ingilizler ve Fransizlarm tuttuğu da düşünulürse öteki müttetikimiz Avusturya'nın Adriyatik'teki kıyıiarına ulaşmaktan başko caremiz yoktur. Bu bir ycrma hareketi olacoktı. istanbul'da da henüz aniaşmaya rağmen bizi bekler bir durum yoktu. Georg KOPP (YAVUZ'DA GÖREVLİ ALMAN DENİZCİ) N lhayet ingiliz telsizlerini bütün gizlemelerlne GİEREK, SO3YAÜST POLONYA'NIN TARİHİNDE ÖZELEŞTİRİ OLANAĞINI ELDE EDEN İLK LİDER Poîonya Komünist Partisi Binnci Sekreteri Edward Gierek. sosyalist Polonya'nın tarihinde özeleştiri yapına olanağını elde edebilen ük lider. Savaş sonrası Polonyası nı:ı Ukj 1956. ikincisi de 19T0 te olmak üzere sahne olduğu iki büyük işçi eylemi de yönetici kadronun toptan istifasıyla üonuçlanmış ve ^eçmiş dönemin eleştirisini yapmak. yeni atanan yöneticilere düşmüştü. Polonya'da Başbakan Babiuch, bazı bakanlar ve Politbüro üyelerinin grevler ne deniyle görevlerinden alınmalanna karşın. paıti birinci sekreteri Edward Gierek'in iktidannı korumuş olması, parti yönetici kadrosu içinde Gierek'e rakip olabilecek güçlü bir kişinin bulunmaması ve grevcj işçilerin parti içindeki bir fraksiyona dayanmamış olmasma bağlanmaktadır. 1970 olaylannda Gomulka işçilerin boy hedefi haline geldiğinde. Gierek'in kendisine pek çok kişinin büyük umutlar bağladığı bir lider olarak bir kenarda beklediğini hatırlatan Batıh gö/^ lemciler, Gierek'in zor durumda bulunduğu bu günlerde parti icinde böyle bir «yıldızm» bulunmadığıtu kay detmektedirler. Alman Frankfurter Allgemeine gazetesi, Gierek'e halef olabilecek tek kişinin de, bizzat Gierek tarafından su yüzüne çıkarıldığmı belirtmektedir. Gierek 10 yıllık öz eleştirisini yaptığı ve işçilere önemli ödünler verdiği hafta başındaki tarihi konuşmasmm sonunda yönetici kadro daki bazı arkadaşlannm izlenen politikanın yanlışlığı konusunda kendisini uyardık larım, ancak bu uyarılan dikkate almak yerine onlan yönetimden uzaklaştırmakla büyük hata ettiklerini söylemiş ve kendilerini uyaranlar arasmda yalnızca Olszowski'nin adım vermişti. YAVUZUN TOPLARI ATEŞ EDİYOR... tan Selim» ve Breslavv'ın adı İS9 «Midilli» olarak anılocaktı. Türkler cok mutluydu ve gemilerins kısa ca Yavuz, öDürüne de Midilli dıyorlardı. B,z jse es kisi gibi Goeben ve Breslaw adıyia anıyorduk. KARADENİZ'E GİDÎYORUZ 6 ağustos'ta bu hapsedilmiş durumdan kurtulmak ıçin, komutanimız amıral Souchon 6 ağustos 1914 günü kararını verdi. Ruslarla savaşmak içln Karadetıiz'e gid«c«ktik. Bu. komutanın yüreğinden kopan cok güc bir karordı. Çevremiz duşman güçleriyte sarılıydı. Arttk uzun düşünmenin anlamı kalmamıştı. Gururlu Alman gemıleri Akdeniz'de düşmonın tuzağma düşmemeliydl. Düşmanın esas kuvveti daha cok Otranto bogazında ıdi. Biz dışarı çıkarken düşman kuvvetlerı bizi bulamamalıydı. Brsslaw bizi izliyordu. Hızımızo güvenmel'ydik. Biraz sonra dumanları gördük. Bu İngiliz kruvazörü ©lucester idi. Bizimle teması koruyor ve Kalabrl kıyılan boyunca bizimle geliyordu. Bizi bulduğunu telsizle hemen bildirmişti. İngilizıerin telsiz konuşmaları bizce hiç rohatsız edılmeden sürüp gidiyordu. Oniarın görüş aianından kaybolmak ıcin geceyi beklemeliydik Saot 20'de karanlvk basıyordu. Rotamızı değiştirmiştik. Ve oniarın telsiz konuşmatarını bozmaya .bcşlomıştık. 7 oğustos 1914 günü hava güzel ve sıcaktı. lyon denizi guneşin porlaklığıyla ışıldıyor. titreşimler yapıyordu Bizi izleyen ingiliz gemisi Glucester, ateş etmeys başlamıştı. Fakat top mermilerı bize ulaşarmyordu. Kısa sürede bizim de ona karşt ateş actığımızı ve kendisini cevirmeye başladığımızı gören İngiiız gemisi kacmaya başladı. Gemilarimiz rotalarında hızla seyrediyorlardı. Ancak şimdi cok surat yapmamıza gerek yoktu. Kazonlarimız ne kadar izin verlyorsd o kadar gidecektik. Fakat bizım doğuya gidişimizj önlemek amacıylo yeniden savaş başlamıştı. Fakat biz iki Alman gemisi yarmayı başarmış. kuvvetli telsizimizie sryrıiıp cıkmıştık. Şimdi Yunan adaları denizindeydik. Adadan adaya sürtünerek giden bu iki garip bayalet geminin Karadeniz'e yol aldığım İngilizler hayal bile edemiyorlardı. Bir yük dolusu fes geldi ve Alman denizcilere dağıtıldı Goeben ve Breslaw'ın Türk ler tarafmdan satın almdığı 18 ağustos 1914'te resmen bildirildi. Türkler çok mutluydu ve gemilerine kısaca Yavuz ve Midilli divorlardı. TÜRK MÜRETTEBATI Ertesi gün yani 19 ağustos 1914'te sabahieyin bir yük dolusu fes geldi ve mürsttebata dağıtıldı. Kimilerimize yeni kıhk yakışmıştı. Onlar Türklerden ayırt edilemiyordu. Kimlerimiz ıse cok komik görunüyordu. Kısa sürede buna va daha başka şeylere alıştık. Şimdi pazar günümüz ka'kmış, o tatil günümüzün yerini cuma günü olmıştı. Türk filosu liderliğine ve başKomutanlığına amiral Soucchon atanmıştı. Türk fiiosu bitik, perişan ve işlemez durumdaydı. Şimdiye kadar Amiral Soucchonun yuklendiği bu görevi bir ingiliz misyonu yürütüyordu. Daha ilk anda eğitimden başka gemiIsrin üzerinde de bir düzsltme gerekiyordu. Cephane her yerde manevrada kullanılan fitilli cephaneydi. Torpil atışlan denenmiş, bu denemede İngilizlsrin yaptığı maksatlı yanhşlıklar saptanmıştı. Bu hiyanet karşısmda herkss şaşıp kalmıştı, Biz:m yönetimimiz altında hic savunma gücü olmayan ve işe yaramayan gemiler yavoş yavaş elverişli du rurna sokularak ufak da olsa bir Türk filosu meydana getirildi. Goeben ve Breslavv yeni adlanyia Yavuz ve Midilli savaş gücünün cskirdekleriydiler. Bu iki kruvazörden başka savaş gemisi olan Turgutreis ve Barbaros ile Mesudıye gemisi vardı. Kücük krüvazör olarak ise Hamidiye ile Mecidiye bulunuyordu. Nihcyet torpidolar vardı ve bunlordan sekizi oldukca iyi durumdaydı. Mesudiye'yi ingiliz ier 15'lik modern toplarla donctmışlardır. Ancak istenen taretlerin yerine tahta toplar konmuştu!.. Esas siiâh olan toplar ise sonra gör.derilecekmiş!., Türkiye buniarı hâlâ bekliyordu. ingilizlerin hıyaneti Türklerin gözünü iyice acmıştı. Yavuz ve Midilli'deki personeün önemli bir kısmı öbür Osmanlı gemilerine eğitici olarak gönderitmişti. Günler ilerliyor ve parlayan savaş kıvılcımı gittikce cevreye yayılryordu. işte biz istanbul'a geleli iki ay olmuştu. Bu arada beş ağustos'ta Türkiye kendi güvenliği bakımından boğazları savaş gemilerine kapamış ve tarafsıziığını ilân etmişti. İngiüzler ve Fransıziar ise bu iki Alman gemisinin satışının normal bir olay olmadığını söyleyerek Türk hükümetini bovuna sıkıştırıyorlardı. Rusların Karadeniz filosu boğazici önüns kodar gelerek onlar da bu iki geminin satın alınmasını protesto icin gösteri yapmıştardı. Bobıali tedbirlerini adım adım altyordu. 29 eylül 1914 günü boğazları kesin olarak kapadılor. Ekim aymda ingilizlerin bu tki gemiye otes acma f ehdidine karşı Türkler her İki boğazı da mayınladıiar. Burada heş'ecanlı günler geclriliyor, her an bir Dntlama bekleniyordu. Cok iyi Rusca bildiğim İcin gemide telsiz ve tercümanlık görevini aldım. Yavuz'un telsizi Karadeniz'dekl Rus filosunun telsizinl saptamıştı. 27 ekim 1914 günü boğazın Karadeniz'e cı!<ış yerinin Ruslar tarafındun mayınlandığı tesbit edilincebeklediğimiz an ve fırsat gelip cottı, 28 ekim 1914'de şu emri aldık!.. «Kazanları calıştırin Karadeniz'e hazır tutun». cıkmok İcin KÖMÜR İKMALİ Tarafsız Yunanistan'dan kömür ikmoUnl yaparak yola koyulduk. İngiüzler peşimizdeydi ve telsizlerm' işitiyordiik. 10 ağustos günü en yüksek h r zımızla Adaior Denizinde kuzeye dogru yöneldik. Geminin küpeştelerinden sular yükselerek yanlara doğru dicnyordu. Güneşin lyice alcclıp göğün batıda ateş rengıne bürtndüğü saotlerde Çanakkala boğazına yaKtaşmıştık. Puslu uzaklık icinde Troya'nm tepeleri •gözükmüştü. İşte Anadolu kıyılGn ve Gelibotu'nun moe uzun dili... Çanokkale boğazının tam önündeydik. Yavaş Yavaş boğazdan iceri doğru girmeye boşladık. Akşam rüzgârındü Türk bayrağı Kumkale ve SeddülboVıir istihkömları üzerinde dalgaianıyordu. Dakikalar uzadıkca uzuyor, (akat bize haber getirecek olan kılavuz gemi aoimiyordu. An cak Türklerde de cksi bir hO'ekc: ,oktu. Birden bire bir telsiz: Goeben'in tals^irıde, İstanbul'dan genera! gemisine bir telsiz konusma<. duyuluyor dü. Bu anlaşılmayan bir teisizdi. Acaba boğozdar bizlrn gecmemize izin vsrer. bir komsşma mıydı? Nihayet kılavuz gemisi gözüktü ve kendilerin telememiz istendi. Derin bir nefes almışttk. iki kıyıdan bizi selâmlıyorlardı. Ve biz boğazda akmtılı suiara korşı gidi/orduk. Oış tabyalar artık arkamız da kalmıştı. Bütün dünya k j ' o k kebilmiş ve ik| g » ı r mimiı düşrr>anın östün g "'Cu'"':rt '.f. tulmayı başa rorak Canokkale'ye ulaşmıştı. HARARETLİ GÖRÜŞMELER Yeni durjm hakkında Türklerle Almanlar arasında hararetll görüşmeler cluyordu. İierisi ne getirecekti. Nara'da üc gün kcldıktan sonra denrm almaya boşladık. Türk halkı bir yıldan beri fedekârlık yaparak dor.anmasını güclendirmek :stiyordu. Türkler için ingiltere'da yapılan gemilere ingilizler el koyunca Türkler'de müthiş bir ötke belirrnişti. İngilizlere karşı galeyan halindeydıler. Nihayet kader yolumuzu cizmişti, amiralimiz bugünlerde gsmiden cok karada bulunuyordu. Babıali'yie Al manya arasında Goeben'in satın alınmosı görüşuüyordu. Türk sularına erişen bu Alman gemilerirvr eahibi Türkler olacaktı. Ve 18 ağustos 1914'te Goeben ve Bresiavv'ın Türkler tarafmdan satın alındığı resmen bildirildi. Garnizon yetkililen geldiler. Alman ulusal marşı calınorak Alman bandırası indirilmiş ve Türk bayrağı oniarın ulusal marşı calınarak direklere çekilmişti. Goeben'in adı bundan sonra «Yavuz Su! bildiriliyor NEW YORK, (ANKA) Dünya'da bu yüzyıhn sonuna kadar bir milyar kişiye yeni iş olanı bulunması gerektiği bildirilmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü Yöneticisi Francis Blanchard, Btrleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, dünyada halen 450 milyon kişinin işsiz olduğunu ya da güç şartlcrda calıştığını acıklamıştır. Blanchard. bu sayının dünyadaki calışabiür işci gücünun dörtte birini oluşturduğunu belirtmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütu Yöneticisi Blanchard, gelecek on yılda gelişmekte olan ülkelerde her yıl 40 milyon kişinin calışacağı yeni iş alanları acılması gerektiğinl de söylemiştlr. gerektiği Dünyada 21. yüzyıla dek 1 milyar kişıye iş bulunması Polonya ve Poîonyalılarm insanlık tarihine. evrensel kültüre katkılan yalnızca özgürîük ugruna dört bir yanda savaşmalan ile sınırlı değil. Ünlü Rosa Lüksemburg'u, felsefeci Lezsek Kolakowski'yi ya da dil biümci düşünür Adam Schaffı anmak, Polonya kültürünün insanlığm düşünsel evrimine katkılannı belirtebilmek nçısından yeterli sanınm. Bir yanı böyle evrensel, özgürlükçü. dayanışmacı olmuştur Polonya kültürünün; a.ma diğer yanı da alabildisrine ulusal ve katolik. Ortodoks Rus ve Cermen istilacılaıın Polonya devletinı yok ettikleri dönemlerde Katolik Kilisesi ulusal kimliğin, birliğin tek temsilcisi ve yaşayan. örgütlü bir simgesi olarak süregelmiştir. Daha yakın tarihlerde, iki büyük savaş arasmda. Roman Dumavski'nin önderliğinde ortaya çıkan uluscu hareket Endecja» da bu güçlü katolikliğin etkilerini taşımış. ulusal Polonya devletinin Polonya katolikliğinin bir ifade si olması gerektitrini savunmuştur. Toplum içerisinde ulusal simpre niteliğinden kazandığı desteği. kitle tabanmm. yudunı yudum ve ustaca kuUanmayı bilmis; Polonya'daki rejim içerisinde. savas sonrası dönemde (ie varlığını. örgütsel özerkliğini korumayı başaımıştır Polonya Küisesi Genis kitleler üzeıindeki etkisini bunahmlı dönemlerde bir pazarhk konusu yaparak. kendisi için daha geniş hareket alanları eîde etmiş. diğer yandan da tepliilerin Macaristan ya da Çekoslovakya örneğinde görülen boyutlara dönüşmesinî engellemistir. Dinsel eğit.im ve yayınlar. yeni kiliseler yapılması konusunda ödünler sağlarken. var olan reiim açısından da bir güvenlik supabı işlevini görmüştur. Kiliseden bağımsız. karizmatik Boleslav Piasecki'nin kuruculugunu yaptıçı ba.ska bir Katolik hareket PAX bir ara reiim nezdinde Katolikliği temsi! etmeye yeltenmiş. iktidar çevrelerinden de önemli destek' görmüştür. Ama Polonya Kilisesi. VVyzynski'nin yönetiminde muhalefet ve uzlaşmanın dozajlannı ustaca ayarlavarak. PAX»ı etkisizleştirnüştir. Karol VVojtyla ve Stefan VVyzynski. günümf'zde Polonya kültürünün bir yanını. Katolik yanını temsil etmekteler. hem de kurnaz bir biçimde Son günlerde adlannı çok duyar olduğumuz Adam Michnik. Jacek Kuron gibi aydınlar ise (Türkiye'de «son günlerde duyar olduk» yoksa başka ülkelerde epeydir adlannı duyurmaktaydılar) o külturün diğer yanını. özgürlükçü yanını temsil etmekteler. «SKS» adım taşıyan öğrenci kurullan. «Uçan Ünıversiteler», 23 eylül 1976'da kurulan «KOR» hep bu külturün izlerini taşıyorlar. «Uçan Üniversiteler» kalıplaşmış eğiüm kurumlanna karşı gönüllü bir seçenek oluşturmak amacı ile kurulmuş. Gönüllü öğretim üyelerinin ve aydınların çeşitli felsefe ve tarih konulannda verdikleri dersleri kapsıyor. Öğrencileri de gönüllü ve başta gençler olmak üzere çeşitli toplum kesitlerinden oluşuyor. «KOR» ise ilk anda sanılacağı gibi bir «örgüt» niteliğinde değil. Üyelik, başkanlık, genel sekreterlik. yönetim kurulu gibi öğeleri yok Yani bir yapılaşma söz konusu değil. Bir yeraltı hareketi de değil. Öyle bir örgütlenmesi de yok. tnsan haklarına. düşünce ve basın özgürlüklerine saygı gösteriîmesini. işçi haiüannm savunulmasmı isteyen insanların bir araya gelmesindea isteyenin katılabildiği bir akım. Yalnızca belli konulardaki görüşleri kamuoyuna iletebilmek için katılanlar tarafından seçilen sözculer var. «Opinia» (düşünce), «Robotnik» (işçi) gibi yayın organlan da «KOR» çevresinin düşüncelerini yansıtıyorlar. Kendirü duyurmaya başlayan bir başka ad ise •ROPCîO» 25 mart 1977'de tarihçj Leszek Maezuleki'nin girişimleri ile kurulmuş. «ROPCİO»nun konumlan anlaşıldığı kadanyla «KOR» çevresinden farkh. Daha uluscu, daha kapalı olduğu ve içerisinde, yukarıda adı geçen «Endecja» akımına yakın düşuncelerin etkinlik sağladığı ileri sürülmekte. Yaşadığımız günlerde Polonya'da ortaya çıkan toplumsaJ geriiimin ilginç bir yanı ise. muhalef» hareketi içerisinde işçi ve aydm bağının kurulabilmiş olması. Oysa. geniş toplumsal kesimlerin katıldığı 1956 yıh dışmda benzer bir ilişki yıllardır kunılamamışti: 1968 yılmdaki olaylarda yalnız öğrenci ve aydmlar muhalefet eylemlerine girişiyorlar. işçilerden destek bulmuyorlardı. 1970 yıbndalâ olaylaıda ise işçiler e>Jeme geçerken aydınlar ve oğrenciler olaylara katılmıyorlardı. 1975 yılında ise İ5çiler eyieıae geçerken aydınlar geri planda kalıyorlardı. Siyasal iktidar. Katolik Kilisesi. aydm ve işçi muhalefeti arasmda bir kez daha yinelenen gerilim nasıl sonuçlanacak; bir sertleşme döneminin. bir dış nıudahalenin önü mu açılacak? Yoksa Polonya yeni tur bir çoğulculuğa geçmey» başarabilecek mi? ' Işin diğer yanı ise bizimle ilgili. En asağı bir yıldır için için kaynayan Polonya'ya kayıtsız kalarak Türk siyasal kultürü nasıl kendine dönük. nasıl cerçeveli olduğunu bir kez daha kamtladı Sudaki yansımasına aşık olan Narsis gibi yalnız kendi kendisi lie haşır neşir siyasal kültürümüzde bir dehk açılması ancak Polonya da kitlesel gösterilerin patlaması ile o da sinsi bir propaganda savaşının Çiglıklanyla mümkün oldu. Oysa geçrrüşt3, Türkiye, Lehistan ve ^ehliler adını verdigı Polonya ve Polonyahlarla böylesine ilgisız; Po onya ve Türkiye arasmdakl liikiier de İstanbul yakınlannda bir Polonez Köy'ün kurulmas! ile sınırh degıldı. Polonya'nın özgürlükçü yurtseverleri Turcıyemn özgürlükçü cabaJarm, iliyle izliyorlar; bir Polonyah. Marian Langiewitch ülkesindeki ulusal hareket Ue o yıllarda ortaya çıkan Genç Osmanh hareketi arasmda bir bağ kurma çabasına girebıhyordu. Orneğin bir başka Polonyah ise. Gorlstantın Borzecki, Mustafa Celaieddin Paşa adı ile JurK siyasal yaşamma katihrken. 1896'da «Eski ve yeni Türkler. adh bir araştınmayı da Türk kültur yaşamına kazandırabiliyordu. YARIN: SİVASTOPOL'A DOĞRU L**^,^....'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle