23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ON CUMHURÎYET 24 MART 1980 TRT, yeni bir taş devrine giriyor!. D oğan Kasaroğlu'nun AP iktidarı tarafından TRT Genel Müdürlüğüne atanması lle başlayan olumlu havanın son damlaları da, kurum kulislerinde giderek yok oluyor. TRT'nin yeni bir Taş Devrine girmekte olduğunuri acik belirtileri bir yanda yayınlarda, bir yanda kurumun yönetiminde görülmeye başladıMHP'li ya da MHP'ye yakınIığı ile bilinen kişilerin sık sık Genel Müdürü ziyaret ettikleri görülüyor. Bunun ardından. yayına konan, ya da yayından kaldırılan programlar ziyaretierin niçin yapıldığını ortaya koyuyor. Örneğin MHP'nin «100 mılyonluk Türkiye» ilkesine aykırı düştüğü endişesi ile, 2 bin bilmem kaç yılında geoen bir bilim kurgu filmi «Nüfus Artışı Sıfır» yayından alınıyor ve Doğan Kasaroğlu ekibinin devrimci Program Planlama Genel Müdürü Özdemir İnce, çocukları bile güldürecek gerekçeyi açıklıyor: «Bu film çocuklar için oğırdı. Pazar sabahı yayınlanomazdı.» «Pazar sabah yayınlanamazsa, gece niçin yayınlanmıyor?» sorusuna yanıt alınmıyor. Üremenin yasaklandığı bir gelecek toplumunda cocuk sahibi olmak icin ölümü göze alan bir ailenin savaşını, cocuklar için ağır ve tehlikell bulanlar. ekrana «Erkekler Sarışınları Sever» adlı filmi getirip «Ey genç kızlar.. Sevgiyi, saygıyı, anlayışı, llişkileri boşverin.. Bir zengin bulmak İcin elinizden geleni yapın, ya da yakışıklı, uzun boylu buldunuz Hıncal ULUC mu, sayısına bakmadan tüm Olimpiyat ekibi ile vatın» riemevi zararsız buluyor, asıl bu filmin gece geç saatte yayına girmesi gerektiğinin farkında ol PROGRAMLARDA MHP'NİN ETKİSİ AÇIKÇA GÖRÜLMEYE BAŞLANDI. KASAROĞLU'NUN ÜNLÜ EKİBİ, GÖRÜNÜŞTEKİ BAĞA RAĞMEN BİRBİRİNDEN ÇOK KOPMUŞ DURUMDA. TRT GENEL MÜDÜRÜ, BAZI GAZETELERE VE GAZETECİLERE SUS PAYI VERDÎĞİ ÖDÜNLERLE DURUMU KAMUOYUNDAN SAKLAMAYA ÇALIŞIYOR. KURUMDA HİYERARŞİ, BİZZAT GENEL MÜDÜR TARAFINDAN HİÇE SAYILIRKEN, YAĞMUR HALİNDE GELEN CEZALAR VE DURMADAN KULAKLARA FISILDANAN SİRGÜN HABER VE TEHDİT LERİ İLEDİSİPLİN SAĞLANMASINA ÇALIS'lLIYOR. yerine Televizyon Müdürlüğüne gelmeyl hak kazandığı söylenlyor. «Para yok» diye yerll yapımlar kısılır, personele hakkettiği ücretler ödenemezken, sadece Bülent Ecevit'e küfretmek, ya da TRT Yönetim Kurulunda akrabası olmaktan başka özelliği olmayan kişiler Kasaroğlu'nun yanına astronomik maaşlarla danışman olarak atanıyor. Kurumdaki oluo bitenlerin kamuoyuna yansımasım Kasaroğlu'nun bazı büyük yayın organlarında etkili gazetecilere verdiği ödünlerle önlediğl hemen her kapının arkaaında nnlatılıyor. TRT Genel Müdürü tarafından bir dediği iki edilmeyen bir gazeteci için bugün «Kurumun gerçek yöneticisi» diyenlerin sayısı giderek artıyor. Ancak cok dikkatli gözler, müdebbir genel müdürün kücük ödünlerle büyük bir yayın grubunu susturmayı amaçladığını farkediyorlar. Göreve geldiğl gün, «Bu kurumda hiyerarşi kalmamış. Herkes görevini, yetkisini unutmuş. TRT'de otorite ve hiyerarşl gelecektir» diye demeçler veren, basın toplantıları düzenleyen Doğan Kasaroğlu hafta sonlannda, TV Daire Başkanı. Ankara TV Müdürü, Program Müdürü ve $ube Müdürünü atlayıp, yapımcılarla toplantılar düzenliyor ve program planlayıp ekipler kuruyor. TV Daire Başkanı Erdinç Sağlam'a da, sadece verılen emirleri tmzalamak kalıyor. Kasaroğlu'nun bir yakını, «Doğan Kasaroğlu, İsmail Cem'in başarılı bir Genel Müdür olduğuna inanmış, onun başarısını da işleri bizzat yönetmesinde bulmuştu. Şimdi aynısını yapmaya çalışıyor» diye anlatıyor. Oysa Cem'in aslında başarısızlıklarında faktörün bu olduğunu, başarıyı ise, güçlü bir kadro ve uzman bir danışman ekibinin sağladığını her TRT'ci biliyor. Kasaroğlu'nun kadrosu ise, TV'yi bir dakika yönetmemiş deneylmsiz kişilerden, ya da yukarda örneklediğimiz gibi parti zoru, Yönetim Kurulu baskısı lle büyük ücretler ödenen ne yapacağı belirsiz danışmanlardan oluşuyor. Morali sıfıra inmiş, çalışma arzusu kalmamış Kurumda işle rin yürümesi, disiplin sağlanması ise, sürgünler, sürgün teh ditleri ve her hafta yağmur gibi gelen cezalarla sağlanıyor. Ceza vermek için köşede bucak ta kalmış tozlu dosyalar indiriliyor ve hemen işleme konuyor. Dr. Cengiz Taşer'in bu konuda Kasaroğlu'na en büyük yar dımı bırakarak gittıği biliniyor. İstemediği kızdığı adamlar için derhal soruşturma açtırıp, dosyayı Demoklesin kılıcı gibi kullanmaya meraklı Taşer'in apar topar giderken kapatmayı belki de isteyerek unuttuğu dosyolar, şimdi yapımcılar, yöneti ciler için göz dağı veren cezalara kaynak ve fırsat oluşturuyor. Bu arada Kasaroğlu da «Benim ilgim yok. Sayın Taşeraçtırmış» deyip, aslında kendisinin TRT'cileri ne kadar sevdiğini tekrarlama fırsatı buluyor. Ancak, TRT'yi her geçen gün yeni bir Taş devrine sokma eğilimindeki Kasaroğlu imparatorluğunun içinın dıştan görüldüğü gibi sağlam olmadığı biliniyor. Daha tarafsız, daha objektif gazetecilik yapmak isteyen Muammer Yaşar'ın Kasaroğlu ile arasının açılmağa başladığı kulislerde söylenirken, TRT Genel Müdürü ile ortaklaşa Kurumu yönettiği söylenen gazetecinin Muammer Yaşar'a karşı giderek ağırlaşan eleştirilere başlaması dikkati çekiyor. işin başında, TV Daire Başkanlığını başaramadığı için Genel Müdür tarafından dahi eleş tirilen ve görevden alınması an meselesi olarak bilinen Erdinç Sağlam ise, şimdi patronunun bir dediğini iki etmediği için du rumunu daha da sağlamlaştırıyor. Anoak Kasaroğlu'nun TV Daire Başkanlığında istediğl te mizliği yaptırdıktan sonra, Sağlam'ı da kenara alacağı hâlâ kuvvetle söyleniyor. TV Dairesinde topun ağzında olanlar, Ankara TV Müdürü Göker Müftüoğlu, Program Müdürü Sedat Örsel ve Program Müdür Yardımcısı Ayhan Önal. Şimdi Sağlam'dan bu üçünün kellesi isteniyor. TV Daire Başkanı buna «Evet» derse ömrünü biraz uzatabileoeğini düşünü yor. 10 yıl önoe Televizyonu kuran. TRT Televizyonu içlnden yetişen bu ekibin kenara alınması ile boşalacak kadrolara atanmak için, Şaban Karataş döneminde TRT'ye alınıp, daha sonra kızağa çekilen MHP takımı sabırsızlıkla bekliyor. Kasaroğlu Işe başladığından beri kadroları alamayan bu takımın giderek artan öfkesinin yatıştınlması gerektiği «önemli» ziyaretçiler tarafından Genel Müdürün kulağına fısıldanıyor. Tüm bu olup bitenler İçinde, TRT'de Doğan Kasaroğlu'na hâ lâ umutla bağlanan bir azınlık var. Bunlar «TRT Genel Müdürü. büyük baskılar altında. Ödünler vererek zaman kazanmaya çalışıyor. Ayağını sağlam bastığı zaman, gerçek Kasaroğlu olarak ortaya çıkacak ve özlenen TRT'yi kuraoaktır» diyorlar ama giderek bu söylediklerine kendileri de inanmaz oluyorlar. HAFTADAN SEÇMELER • GRAHAM BELL'İN ÖYKÜSÜ!. Günümüzün en vazgeçilmez araçlarından blri ha1lne ©elen telefonun bir insanın inancı ve hırsı ve onu »eve« kadının fedakârca ve sabırla bekleyişi ve tahammülü »onucu nasıl gerçekleştiğini anlatan, bir dramatik belgeselden çok, bir duygu filmi, Graham Bell'in Öyküsü.. 1937 yapımı filmi İrwing Cummings çekti. Grafiarr*' Bell'i biraz fazla rol keserek Don Amache. önce sabırlı sevgili, sonra fedakâr karı rolündeki Mabel'i de zamanının en güzel yıldızlarından Loretta Young oynadı. Bell'in asistanı Thomas Watson rolü de genç bir yıldız adayının şöhretini biraz daha artırdı. Bu da Henry Fonda idi.. Filmde, Erkekler Sarışınları Beğenir filminin sevimll ihtiyarı Charles Cobum'un da bir rolü var.. Pazar sabahı İçin nasılsa iyl bir seçim..(Pazar, 12.10) • BAHARIN GEÇ GELDİĞİ YER!. maz görünüyorlar. Doğan Kasaroğlu'nun sözüncier> çıkmadığı, ondan habersiz parmağını oynatmadığı bilinen K'ehmet Bican'ın, nicin Okay Gö çer'in yerine Redaksıyon Müdürü olduğu, pazartesı gecesı vayınlanan Terör programı ile açığa çıkıvor. 60 dakikalık programda sağ teröre sadece 6 sa tır yer ayırıp, bunu da tam MHP ağzı ile «Ülkedekı komünıst qruplara ve teröre karşı» dıye ı?ah eden Bıcan'ın bu başarısı sonucu Altan Aşar'ın Televizyonumuzda ilk kez bir Japon filmi izleyeceğiz. Sovyet ve Doğu Alman filmlerinin tümü listelerden çıkarılıp yasaklanırken. şu günlerde Matthofer'in bizim adımıza para istemeğe gittiği Japonya'nm filminl ekrana getirmek akıllı bir jest... Tabii eğer TRT bu brlinçle hareket ediyorsa.. Köylerinde geçim şansını yitlren bir aile, bir yakın akrabanın çiftliğine gitmek için yola çıkıyor. Yolculuk güç koşullarda sürüyor. Küçük bebekleri ölüyor. Vardıklarında, çiftliğin umdukları gibi olrradığını görüyoriar üstelik.. Ama artık yerleşip çalışmaktan başka seçenekleri de yoktur.. Yoji Yamada'nın filminde, Hisaşi Baisko oynadılar.. (Salı, 21.30).. igawa ve Chiço Doktor Cengiz Taşer zamanında, Şaban Karataş'ın atadığı yayın müfettişleri tarafından açılan soruşturma dosyaiarından biri daha yıllar sonra karara bağlandı. 17 Ekim 1977'de yayınlanan Moskova Film Festivalinde Başarı Ödülü alan bir Türk filminden bir bölümü TRT Yayın ilkelerine aykhrı olarak oynattıkları gerekçesi ile. eski TV Daire Başkan Yardımcısı Tarcan Gönenç, eski Ankara TV Müdürü Latif Okul, eski Genel Müdürlük Denetçisi Altan Kınal. eski Kültür Şubesi, yeni Program Müdürü Sedat Ör TRT'de yağmuru !. sel ve yapımcılar, Emın Gerçeker ve Turgut Masatçı'ya ağır cezalar verildi. Bir kapıcı 'îocuğunun, özel bir çocuk bahçesme sokulmayışını görüntüleyen kısa bölümle. bu ülkenin anayasa düzenine karşı cıkıldığı iddiası ile, Gönenc, Okul ve Gerçeker'e bir yıl uzun süreli, Kınal ve Örsel'e dörder ay kısa ^üreli durdurma, Turgut Masatçı'ya da uyarı cezaları verildi. Kararda, işlenen suçun aslında işten atmayı gerektirdiği, ancak kişilerin bugüne kadarki hizmetleri dikkate alınarak cezanın hafifletildiği'belirtildı. • DÖNÜŞ!. 14 y e Masası Şefi, Mart ayında Yönetim Kurulunda eieştirilmesinin acısmı bir turlü unutamıyordu. Woodward işte bu acıyla Temmuz 1978'de, mektup gereğinoe Türkiye'ye geldi ve Isteklerini arka arkaya sıralamaya başladı: «Merkez Bankası kredi sınırları aşılmış. Yüksek taban fiyat uygulamışsınız. Petrol açığı, gübre açığı, şeker açığı almış başını yürümüş. Fiyatlar çok artmış Bütçe açık veriyor. Fiyatlar yapılan devalü asyon sınırını çoktan geçmiş. Vergileri çıkartamıyor sunuz». Bu ve buna benzer istekler Maliyecllere makina lı tüfek gibi ateşleniyor, anoak İMF bunlar arasında sadece petrol ve şeker zqmmını koparabiliyordu. Vergiler konusunda ise. Ecevit Hükümetinin yapacağı bir şey yoktu. Milliyetci Cephe partilerl ver gileri akıl almaz bir sorumsuzlukla torpilliyor, ne var ki iki yıl sonra aynı vergi konusunda AP bu kez tüm partilerden «anlaytş bekleme» gibl «dün dündür. bugün bugündür» polltlkasına sığınabiliyordu. Ağustos 1978 kon«*ültasyonu ook güç koşullar altında geçlyor. Türklye'yl İMF Yönetim Kurulunda temsll eden Jacques De Groote Ankara'ya geliyoı* ve yine son anda bir siyasal destekle Türkiye Ikinci kredi diliminl alabiliyordu. Ancak, Ecevit Hükümeti lle İMF arasındaki Ipler de artık kopmaya başlıyordu. Turki KISKACI.NCA TÜRKİYE Yalçın DOĞAN İMF Heyeti devalüasyona yanaşmayan Türklye'yl terkediyor ve uluslararası pazarlıklar birbirinl izlemeye başlıyordu. Ecevit. Müezzinoğlu ve zaman zaman Ökçün ile Çetin artık zamanlarımn büyük* bir bölümünü dışardan gelen şu ya da bu kişi yl görmeye, şu ülkeye gidip bu kişi ile görüşmeye ayırıyor|ardı. Yardım için «uluslararası siyasi irade» oluşturuluyordu. Lennep. VVhittom, Schmidt, Luns, Kiep gibl ad lar, Bonn, Brüksel. Zürih toplantıları artık Türk kamuoyunun yakından izlediği olaylara dönüşmüştü. Bu arada kimbilir kaç toplantı, kaç görüşme olmuştur?.. >' • • 1972 yapımı film. Türkân Şoray'm îlk yönetmenlik denemesL Kadir İnanır çalışmak için Almanya'ya gidiyor.. Şoray'ı ve çocuğunu geride bırakıyor.. Köyde Bilal incl, hem Türkân'a, hem de toprağına göz dikmlştir.. Türkân, namusunu ve toprağını koruma savaşı içinde umutla kocasının dönüşünü bekler.. Ama dönen Kadir, artık giden değildir.. Alamancı olrruş, köyüne, insanına, ailesine yabancılaşmıştır.. Film, trajik bir sonla biter.. • YALNIZ BALIKÇILAR!. Morina avcıları üzbon'u her yıl nisanda terkeder, ekimde dönerler. Tabii dönebilenleri.. Azgın Kuzey Atlantik her yıl birkaçını yutmadan edemez.. Morinacılar balığı ağla değil, oltayla yakalarlar.. 400 yıldan beri balık tutma yöntemi değişmemiştir.. Dünyanın en bü yük morina filosuna sahip Portekiz'in (66 gemi, 5400 balıkçı) Morkiacılan avda yalnız başlanna çalışırlar.. 2 kilometre içine bir tane olta atıp, bunları tek başlanna kontrol ederler. İyi bir günde bir kişinin bir ton morina yakaladığı olur.. Yaşadığımız Günler dizisinde bu hafta yer alan «Yalnız Morinacı» adlı filmi çekebilmek için National Geographic ekibi 6 metre boyundaki gemi yavrusunun İçinde yedi ay yaşadı. Mutlak izleyiniz.. (Pazar, 13.45). Ecevit'in Merdîvenî asım 1978'de önemli bir karşılaşma Ecevit' le Woodward'un görüşmesidir. Başbakan ile konuşan Woodward içerden güler yüzle çıkar. Anpak, kapının önünde «görüşme be ni hayal kırıklığına uğrattı» der Oysa. aynı anda Ecevit yanındakilere «ikna ettiğimi sanıyordum» de mektedir. Ecevit ısrarla kredi üzerinde durur, Woodward «devalüasyon» der. Sonunda Başbakan «Merdiven uzattık, ama boşlukta kaldı. Çünkü. pa ra gelmedi» diye konuşmayı bağlar. •„,'»... 1978 sonunda Türkiye'ye yardımoı olabileçek Ikl önemli olay çıkar ortaya. İlki, İran olayları dır. İran olayları Batı'nın ve de özellikle Almanya'nın gözünü açar ve «Türkiye'ye mutlaka yardım e dilmesini» tüm batı merkezlerine bildirmekle kalmız. adeta bu yolda baskı yapar. İkincisı de, boyutu daha dar görünen, ancak çok önemli bir olaydır. IMF'nin başına Fransız Hazinesinden yetişmiş, Fransa'da ekonomiyi yönlen dirmiş Jacques De Laroslere seçilmiştir. Aristokrat, çelebi havası içinde ve olaylara salt ekonomik açıdan değil, siyasal açıdan da bakmasını bilen Laro siere küçüklüğünde Türkiye'de bulunmuştur. Kızkar deşi de halen İstanbul'da oturmaktadır ve bir Rum la evlidir. Dolayısıyla yeni İMF Başkanı Türkiye'nin güçlüklerini bilmekte ve Ecevit İktidarına sempatiyle bakmaktadır Uluslararası ilişkilerde bu tür bağlantılar, yakınlıklar sanıldığından daha çok etki II olmakta ve sorunlara yaklaşımlar değişebilmekte dir. IMF'nin yeni Başkanı v e iran olayları Batı'yı harekete geçirmiş. Guadaloupe Doruğu ile başlayan zincirleme olaylar Paris'te. Bonn'da. Zürih'te sürmüş, devreye Schmidt'in özel temsilcisi olarak Kiep girmiş, VVashington'da, Brüksel'de, Tokyo'da, Londra'da hep Türkiye görüşülür olmuştur. Ancak, nereye gidilirse gidilsin, Ankara'nın karşısına hep aynı yer gösterilmiştir: «Önce İMF ile anlaşın». Gerçekte. «İMF ile anlaşın» sözünü Ecevit çok llginç yerlerden duymaya alışıktır. Daha yeni iktidara geldiğinde Ecevit'i Doğulunun o sıcak duygusal havası içinde «Kardeş» diye bağrına basan Libya Başbakanı Callud bile, kredi istenildiğinde «Bizim paralarımız uluslararası bankalarda. Onun İçin önce İMF ile anlaşın» demiştlr. Ecevit Callud'un «herşeye rağmen» IMF'nin yolunu göstermesinin cok etkisi altında kalmış, Haziran 1979 devalüasyon sırasında İMF ile anlaşmaya karşı çıkan bakanlarına «Callud bile bunu söyledi» diyerek onlara içinde yaşadığımız sistemin kıskaçlarını göstermeye çalışmıştır. Bu sistemin gereği, budur. K Yeni dönemde yabancı diziler ... TRT Genel Müdürü Doğan Kasaroğlu, nısan . haziran yayın dönemi hakkında bilgiler verdi. Yeni dönemin yabancı dizileri şöyle: PAZARTESİ 31 marttan itibaren Forsyte Efsanesi adlı 26 bölümlük İngiliz dizisi başlıyor. Bcşrollerinde ünlü İngiliz komedyeni Kenneth Moore ve Anna Karenina'dan tanıdığımız Eric Porter'in oynadığı Forsyte Efsanesi, İngilizlerin bugüne dek yaptığı en başarılı dizilerden biri. SALI Haber öncesinin dış kaynaklı çocuk kuşağı kaldırıldı. Futbolcu adlı İngiliz dizisi yayından çıkarıldı. Haber sonrasında TV'de yabancı sinema sürüyor. ÇARŞAMBA Tüm dünya TV'lerinin futbol sezonuna girdiği, hemen her çarşamba bir naklen yayının olduğu dönemde, çağdaş romonlardan yapılan mınj diziler, perşembeden çarşambaya glsndı. Böylece her çarşamba, futbolseverlerle, diziseverler arasında bir çatışma başlayacak. Maç olduğu günler, devomlı dizilerin ya yayından alınması, ya da geç saatlerde yayınlanma zorunluluğu doğacak. Bilgisizlik ve deneyimsizlik yüzünden yapılan değişikliğin zararını da, her zaman olduğu gibi seyirci çekecek Çarşamba gecesinin ilk mini dîzisi, Taylor Caldvvell'in ünlü romanından yapılan İki Şahit (Testimony of tvvo men). Altı hafta devam edecek. Dizi, iç savaş sonrasında 19'uıicu yüzyıl başında bir Amerikan allesinin öyküsü. Lassie devam ediyor. Taksi ile Laverne ve Shirley, TV'de Amerikan kültür emperyalizmine son vermek için, Mork ve Mindy ile birlikte yayından alındılar. (Evet, şaka değil. Gerekçe sahiden bu...) TV'deki tüm soluklu dizileri, Sovyet ve Doğu Alman filmlerini yasaklayanlar, kimsenin ciddiye almadığı, sadece hoşça vakit geçirdiğ' üç komedi dizisini yayındon alarak ilericilik oynuyorlar. Böylece Doğan Kasaroğlu'nun Televizyon Daire Başkanlığı, Program, Yayın Planlama Müdürlüğü'nü niçin TRT'de en ilerici, en devrimci geçinenlere emanet ettiğ: de ortaya çıkryor. PERŞEMBE Kamuoyunun baskıları ve çaresizlik, Aşk Gemisi'ni ekrana geri döndürdü. Yerli filmlerde ve herkesin merakla" İzlediği mini dizilerde öyle şeyler oluyor ki, Aşk Gemisi çok masum kalıyor. «O halde Aşk Gemisi'nin günahı neydi?» diyen telefonlar ve yazılan ortalığı dolduruyordu. Aşk Gemisi, Charlie'nin Melekleri ile dönerek yayına gireoek. Binbir Gece Masalları devam ediyor. CUMA Şeker Kız yayından kaldırıldı Yerine Doğa ve Insan (Botanik Man) adlı belgesel dizi kondu Haber sonrasında, TV'de yerli sinema devam ediyor. CUMARTESİ Flipper, Kcptan Onedin ve Küçük Ev devam ediyor. Taş Devrî, pazar gününe Mork ve Mindy'nin yerine alındı. Haber sonrasınaa, yeri üçünçü kez değiştirilen Hastane San Fransisao Sokaklan'nm yerini alıyor. Saint ile dönerek yayına gireoek. PAZAR Yaşadığımız Günler adlı belgesel, Tatii Sineması'nın önüne alındı. Haber sonrasında Dallas adlı Amerikan dizisi ekrana gelecek. Uzun Sıcak Yaz türünde bir dizi. Sığırları ve petrolleri ile zengin bir Teksas ailesinin bireyleri arasında sevgi, düşmanlık. aşk ilişkilerinl anlatıyor. AYIN DİZİSİ İnsanlar Yaşadıkça (Frorr Here ToEternıty) adlı ünlü romandan uyarlanan dizi, bir deneme mahiyetinde 24, 25, 26 ve 27 nisan geceleri, devamı yarın akşam şeklinde ekrana gelecek. Perşembe, cuma. cumartesl ve pazar gecelerinin ycbancı dizileri o hafta yerlerini İnsanlar Yaşadıkça'ya bırakacaklar. Deneme tutarsa. her ay bir dizi böyle yayma girecek. İnsanlar Yaşadıkça'da Nathaüe Wood, Roy Thinnes ve VVilliam De vane oynuyorlar. Pearl Harbour baskını sırasında Amerikan askerlerinin yaşantısını anlatan romandan yapılan filmi, geçen yıl TV'de izlemiştik. ! Feyzioğlu'nun îstifası oodward Ankara'dan ayrıldıktan sonra 1ş letmeler Bakanı Kenan Bulutoğlu'na bir mektup yazarak «Bu fiyat artışlarıyla baş etmeniz mümkün değil. Mutlaka bir devaluasyon şarttır. Çeşitll kamu ürünlerine mutlaka zam şarttır» diyordu. Bulutoğlu Woodward'un mek tubunu ve buna ilişkin kendi değerlendirmeslni ek lediği bir yazıyı Başbakan Ecevit'e, Başbakan Yardımcısı Turhan Feyzioğlu'na. Devlet Bakanı Hikmet Çetin'e. Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu'na ilettl. Yeni önerilerle birlikte... Yeni önerileri alan Feyzioğlu ertesl gun Istlfa etti. W Türlü türlü ambargo In Ağustosu aslında Türklye'nln dış politika ve dış ekonomik llişkiler tarihinde llginç bir dönemdir. \ 26 Ağustos'ta ABD kongresl Kıbrıs Barış Harekatından bu yana uyguladığı askerl ambargoyu kal dırıyordu. Ne var kl, askeri ambargo kalkarken Tür kiye'ye bu kez uygulanacak olan ekonomik ambar go gündeme getiriliyordu Askerl ambargonun kal dırılmasına İlişkin çalışmalar nedeniyle Dışişlerl Genel Sekreteri Şükrü Elekdağ VVashington'da Idl. İkinci kredi dilimini vermekte nazlanan IMF'nin bu tutumunu kırmak İçin Maliye Bakanı Müezzinoğlu da aniden Washington'a gitmişti ABD'nin başken tl Türkiye lle dolu günler ve kararlar yaşıyordu. Askerl ambargo kaldırılırken, çok ilginçtir, Amerikan Hariaiyesi Türkiye'ye «devalüasyon» önerl sinde bulunuyor. «İMF ile anlaşmasını» salık veriyor, aksi halde «belirleneoek ekonomik güçlükler den» söz ediliyordu. Elekdağ Amerikan Dışişlerine «IMF'ye söyleyin devalüasyon önerisinden vazgeç sin» diyor, Amerikalılar da «Biz de size devalüasyon önerecektik» karşılığını veriyorlardı. Askeri ambargonun kalkışı lle bîrlikte. Türkl ye'nin ekonomik durumu en geniş biçimde ve en yetkill siyasal düzeyde ele alınmaya başlıyordu. Türkiye artık tum kurumlarıyla Batının gündemin deydi. Buna bir de Dördüncü Beş Yıllık Kalkmma Planının hazırlıkları eklenmişti. Dünya Bankası Ankara'da cirit atıyor. yeni plan Gzerinde «stratejiler, öneriler, bilgiler» istiyor da, Istiyordu. Batı'nın yüzyıllık hülyası yeniden gerçekleşmlş, İşte «Boğazın Hasta Adamı» bir kez daha kıskıvrak yakalamıştı. Dışarda Türkiye böylesine tartışılırken, Içerde kalkınma hızı. taban fiyat uygulaması, motor sanayiinin kimin tarafından kurulacağı konuları en geniş ve yoğun biçimde tartışılıyor, tartışmalar zaman zaman kavgaya dönüşüyor, kimi bakanlar toplantılardan kapıları çarpıp çıkıyorlardı. içeride bürokrasi ve bakanlar birbirine girmişti. Eş güdümsüzlük» dağınıklık, yeni düşünce üretmemek dışında. Ecevit'in yanında yeni bir grup türemiş, herşeye «evet efendim» diyor, ne yazık ki, ortaya olumlu bir şey çıkmıyordu 1978 I978 ağustosunda ABD, yıllardır Türkiye'ye uyguladığı askeri ambargoyu kaldırırken, bir yandan da devalüasyonu ve İMF ile anlaşmayı önermekteydi «İMF ile anlaşm» sözünü Ecevit çok ilginç yerlerden duymuştu. Callud bile kredi istemlerine «Bizim paramız uluslararası bankalarda, onun için önce İMF ile anlaşın» karşılığını vermişti. 1979 devalüasyonu sırasında bakanlarına Callud'un bu.. sözlerini anımsatacaktı. { Luns'un Espirîsi İ şte, her yerden «IMF'nin yolunun» gösterilmesl Eoevit'i çok bunaltmıştır. Çünkü, içerde fiyatlar artmakta, üretim hızla düşmektedir. Konu NATO ve AET'nin gundemlne getirilmiş, aynı zamanda dışsatımların arttırılması için yeni pazarlar bulmak amaçıyla Orta Doğu Ülkeleri ile Afrika'ya açılma denemelerine girişilmiştir. 35 liraya «Hayır» ve Siyasal Pazarlıklar İ çeride ve dışarıda Türkiye bu hava Içînde Ka sım 1978 konsültasyonuna gittiKasım'da Woodward yeniden geldi ve tek söz söyledi: «Dolar karşısında Türk llrası 35 lira olmalıdır» Türkiye buna karşı çıkmaya kararlıydı. Çünkü, daha altı ay önce yüzde 33'lik devalüasyon yapmış, ama beklediği kredi gelmemiştl. İMF «önce devalü asyon» diyordu, Türkiye «önce kredi» diyordu. Bu çelişki Türkiye'yl uluslararası platformda gündemde tutmaya yetecekti. Tam o sırada İMF ile iplerin koptuğunu gören Dışişleri Bakanlığı devreye girerek. ortaya bir formül attı: «Kredi için uluslararası siyasi irade oluşturalım ve bu yolla yardımı gerçek leştirmeye çalışalım.» Dış politikada kendine çok güvenen Eaevit İçin, bu yabana atılacak bir öneri değildi. Dışişleri bu formülü ortaya attığında, hemen aynı saatlerde Dev let Yatırım Bankasının binasında İşletmeler Baka nı Buiutoğlu Woodward ile görüşüyordu. «Siyasi irade» arayışının oluşturulduğu bir sırada Woodvvard'un sözleri hayli ilginçtir: «Bizi sizin iç işlerinize karışıyoruz gibl gösterl yorlar. Ama, bankalar paralarının verilmesini, barç larının ödenmesini istiyorlar. Güvence olarak da bizi görüyoriar. Hükümetler de bize bir tür güvence diye bakıyorlar. Size doğrudan belki bir politika öneremiyorlar. Ancak, önerdiklerl ya da önermek »istediklerl politikaları gelip bize söylüyorlar ve şunları gidip söyleyin, biçiminde bize baskıda bulunuyorlar. Bunları da biz size aktarmak durumunda kalıyoruz». Bu tür görüşmelerden birinde NATO Genel Sekreteri ile konuşan Eoevit, IMF'den yakınmış ve «IMF'ye gidin» demenin aslında «devalüasyon yapın» demekle eş anlamlı olduğunu ve IMF'nin «anlayışsız» davrandığını dile getirmiştir. Bunun üzerine NATO Genel Sekreteri Luns «Ben Carter'a bir mektup yazayım. IMF'nin kulaklarını biraz çeksin» karşılığını vermiştir. «Yardım yapılmalı» havası estirilırken, vurçulanması gereken bir olay daha vardır. Alman Başbakanı Sohmidt Türkiye'ye yardımı üstlenirken, Maliye Bakanı Matthoefer «Geçmişte yeteri kadar yardım yapıldı. Şimdi yardıma gerek yok» diyor, uluslararası bankalar adına Türkiye ile görüşmeleri yürüten Deutsche Bank. Alman Merkez Bankası (Bundesbank) aracılığıyla Şansölyeye verdlği rapor da «Türkiye yardım kullanılacak politikaları uygulamıyor» yargısına varıyordu. Bu ve buna benzer raporlarda Türkiye'yi bir başkentten diğer bir başkente sürüklüyor. bir yandan yeni kredi, bir yandan da yılların biriktirdiğl borçlarıin ertelenmesi girişimleri Maliyecilerin artık rüyalarına giriyordu. VARIN: Paris Macerası, Hükümetten (stifalar ve Sonuç
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle