Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÎKÎ CUMHURÎYET 21MART 19*f PARİS Unesco'daki Meksika Delegasyonu, Meksika'nın Paris Büyük Elçiliği ile işbirliği ederek. Paris'te «Joura6es Culturelles du Mexique» (Meksika Kültürü Gün leri) adı altında, onbeş günlük bir şenlik, bir gösteri düzenledi. Size önce bu gösterinin programından bilgi vereylm: Meksikalı sinema yönetmeni Emilio Fernandez'in «La Perla» (İnci) adlı filmi ile başladı. Meksika Kültürü Günleri. 1945'de çevrilmiş bu ünlü filme giriş parasızdı. Bunun arkasından Mek sikaıl kemancı Henryk Szeryng'in resitali gel di. Polonyah bir aileden olan Szeryng, bugün dünyanm en iyi kemancıları arasında sayılmaktadır. Bu resitale girmek için yirmi frank ödemek gerekiyordu. (Anlaşıldığı gibi, Meksikalılann kimi gösterileri paralı, kimi gösterileri parasızdı. Bundaki ölçüyü pek iyi anlamadımsa da, kalabalık olacağını, umdukları gösteriler için az bir para alıyoryarlardı sanıyorum). Üçüncü gün «Memorias de un Mexicano» adlı belgesel film yer aldı ki, Zapata'nın yaşammdan ilginç parçalar sunan bu filme de giriş parasızdı. Sonra Meksıko Şehir Tiyatrosu Ulusal Folklorik Balesinin, Meksika dans ve türkülerin* den derlenmiş, gösterisine sıra geldi. Giriş on beş frank gibi göstermelik bir paraydı. çünkü Paris halkmın bu baleye büyük ilgi gösterecegi önceden hesaplanmıştı, gerçekten de öyle oldu, koca salon tıklım tıklım doldu. Yerlerde oturanlar, ayakta kalanlar da başka. Aynca Kolomb öncesi Meksika sanatı sergisi de açılmıştı. Baleye gelenler sergiyi görmek olanağını da buluyorlardı. Bu sergideki yapıtlar, tarih öncesi yonutlarla keramiklerden oluşuyordu. İkı tanrı yonutu var dı ki, ikisinde de tanrılarin ağzı yarı açıktı. Bir şeyler söylüyor gibiydiler. Aztek ve Maya uygarlığına çok ilgi duyduğum için. sergi beni epey eğledi. Oç Meksikalı ressamın sergisi (bu sergi Meksika'nın genç yonutçulannm yapıtlanndan oluşuyordu), Alvarez Bravo'nun fotoğraf sergisi (Bu sanatçı günlük yaşamdan «anlar» yakalamağı değil, karakterleri ve Meksika görünülerini verme eğilimini güdüyordu), ünlü Fransız bilgini ve düşünürü Jacques Soustelle'in eski Meksika sa olaylar ve görüşler BÎR MEKSÎKA GÖSTERİSÎ Melih Cevdet ANDAY natı uzerine konuşması, iki film daha, Jose Luıs Villagomez'in klâsik Ispanyol müziğini seslendiren gitar konçertosu, bir modern bale gosterisi ile «Meksika Kültürü Günieri» programı tamamlanıyordu. Programın zenginliği beni çok etkiledi. Biz bu zenginlikte bir Türk Kültür Haftası düzenleyebilir miyiz diye düşünmekten kendimi alamadım. Bu soruna, aşağıda yine geleceğimi sanıyorum. Ben ilk film ile keman resitalini kaçırdım. Paris'teki sanat gösterilerini eksiksiz izlemek nerdeyse olanaksızdır diyeceğim. Hele bunlara bilimsel toplantılan, çeşitli konulardaki konferansları de eklerseniz, durum büsbütün çatallaşıyor. Kişi ancak yeğlediği, ilgilendiği gösterilere gidebiliyor. Sinema ise ayn bir konu. Yalmzca filmleri izlemek. kişinin nice gününü alır. Paris'e dünyanın başkenti» denmesinin bir anlamı var elbet. Hoca Tahsin efendi. Paris'e git hey efendi eğer aklın var fae Adam olmuş sayılmaz gitmeyenler Paris'e sözünü boşuna söylememiş. Dün akşam gittiğim Meksiko Şehir TIyatrosu Ulusal Folklorik Balesi'nin gösterisj ise kısaca büyüleyici idi. Size bu gösteriyi biraz da ayrıntılan ile anlatmak istiyorum. Çünkü ülkemizde folklorik müzik ve oyunlar, gittikçe ilgi çekiyor ve önem kazanıyor. Bilim adamlanmızin çalışmalan da azımsanacak gibi değildir. Ama, diyelim Meksikalılar bu alanda ne yapmışlar, biz ne yapıyoruz, ne yapabilüiz? Böylece bir takım karşılaştırmalara girişmek olanağını elde edebileceğim belki. Gördüğüm bu balede, hiç kuşkusuz, Ispanyol etkisi ağır basıyordu. Bilindiği gibi, Ispanyollar bu anakaraya girdiklerinde, eski uygarlıklan yıkmışlardır. Aztek, Maya kültürlerinden pek az şey kalmıştır. Fakat Meksikalılar, bu büyük İspanyol etkisine karşın, zamanla eski kültürlerini canlandırmayı başarabildiler. Biz bu bakımdan daha elverişli olanaklar içindeylz. Çünkü Anadolu uygarlıklan, birbirleriyle kanşarak yaşamlannı sürdürmüşlerdir. Anadolu folklorunun eşsiz zenginliği buradan gelmektedir. İyi düzenlenmiş bir Anadolu Folkloru gosterisi, diyebilirim ki, Meksika göstörisinaen daha büyük ilgi toplayabilir, çünkü daha çeşitlidir. Peki, böyle bir gösterinin «iyi düzenlenmesi» ne demektir? Bu iş nasıl yapılabilir? Biz gene Meksikalılara dönelim.. Önce şunu söyliyeyim; Meksika türküleri çok sesli bir yapıya getirilmişti. Bu açıdan, koro çok ilgi uyandırdı. Çalgılara gelince; Avrupa çalgılan ile yerli çalgılar büyük bir uyum içinde idiler ve en önemlisi, bölgesel oyunlar, bir tek bale kümesince sergileniyordu. Bu küme ise okulda eğitilmişti. Kırk beş kişi idiler, çalgıcılar bunun dışında. İspanyol biçemindeki oyunlar bir yana bırakılacak olursa, Kolomb öncesi Meksika'nın, ritsel nitelikteki oyunlan. özlerine dokunulmadan çağcıllaştırılmıştı. Bu tür oyunlar içinde. iki av oyunu üzerinde özellikle dur mak lstortm. Bu avîardan birinda bir domuz, ötekinde bir geyik öldürüldü. Burada eskiden kalma ile yeni biçemin olağanüstü uyumu göze çarpıyordu. Pek azı bir yana, hemen tümü kadınlı erkekli oynanan bu oyunlardan birinde ise, bir toprak ürünü, belki de üzüm toplanıyordu. Erkekler eğilip topladıklannı. kadınlann tuttuğu örtulere dolduruyorlardı. Bu sahnede, bizim zeybek oyunundaki hareketlerin benzerlerini gördüm. Bildiğiniz gibi rahmetli Cevat Şakir, «Zeybek» sözcüğünün «Zi Bacchus»dan geldiğini savunur ve bu oyundaki eğilip kalkmaların eski üzüm toplama törenlerinden kalma olduğunu söylerdi. Elbette bir varsayımdır bu.. Aynca bir çok oyunda, kadmlann uzun sınklarda taşıdıklan, süslü, yuvarlak çemberler de Hitit Güneş kursuna çok benziyordu. Hattâ bizim «Çıra» oyununa benzeyen bir oyun beni büsbütün şaşırttı. Nerden nereye demeyin. dünyanm bir ucunda oynanan oyunlarla, öteki ucunda oynanan oyunlann benzerliği bilginlerin de dikkatini çekmektedir. Başka bir oyunda kadınlar, başlannda, içleri çiçek dolu Meksika seramikleri taşıdılar. Baş üstünde taşınan testi bizim yabancımız değildir. Aynca Efesli Tannça Artemis'in başlığım da ansıyalım. Meksikalılann düzenledikleri bu başanlı gösteriler, sergiler, resitaller beni elbette hayran bırakti; ama ben bu olaya kendi açımızdan da bir değer biçmeyı savsadım. Bölgelerden çağnlan kümelerden vaz geçip, bütün oyunlanmızı bir okulda yetişen sanatçılara öğretmek, folklorik müziğimizi (oyunlara eşlik eden müziği) çokseslendirmekle biz, çok daha büyük başanlara erebiliriz. Hele eski Anadolu uygarlıklanndan kalma eşsiz sanat yapıtlannı, diyelim burada, Paris'te sergilemek, bunun yanı sıra bugünkü sanatçılanmızın ürünlerine yer vermek, modern müziğimizi dinletmek, çok gelişmiş olduğuna inandığım fotograf sanatımızı tanıtmak, bütün bu konularda tanmmış bilginlerimize konferanslar verdirmek, neden başaramayacağımız bir iş olsun? Yoksa böyle b i r işe değer mi vermiyoruz?.. Umııdumuz OECD... skiden «devleti kurtarmak» Içln «meydanı slyaset»* atılıp peşreve başlayan Osmanlı politikacıları bir imameye bağlanan renk renk tesbıh taşları gibiymış. Herbiri «düveli muazzama»dan bir devlete sırtını dayayıp iç polıtıkada lobi yaptıklarından bu nıtelıkleriylö anılırlarmış. E ingiiizci Abdürrezak Efendi.. Fransızcı Tevfik Paşa.. Almancı Saıt Bey.. Şimdiki polittkacılarımız için böylesme bir renk aynmına gerek yok. Neden? Çünkü aradan geçen sürede kapitalizm tekelleşme sürecini adamakıllı pekiştirdl. İkinci Dunya Savaşına dek sömürgeler yüzünden birbirıni yiyen Batılı devletler, artık süper ABD'nin liderliğinde ve uluslararası tekellerin yönlendirmesinde enternasyonal örgütler kurdular. Bizim politikacılara şımdi salt Batıcı, NATO'cu, AET'ci veya OECD'ci olmak yetiyor. Artık Türkiye'yi kim kurtaracok dediniz mı yanıt yanyana birtakım harflerdir: AET.. ~ OECD» IMF.. Türk yurttaşt her sabah gazeteslnl açtığmda veya akşam televizyonun düğmesine bastığında, ya IMF'den, ya OECD'den söz açılıyor. Şimdi bîzi OECD'nin kurtarmasını bekliyoruz. Acaba bu OECD nenin nesi, kımin fesidır? Kaç kişi biliyor? • " Bakırköy,,e Bağış.. Dr. Hamdi ASLAN Pslkiyatri Uzmanı TTB İzmir Tabip Odası 1930 21Mart I eçmiş yıllara dek gerek TRT televizyonunda, gerekse basında, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi'ndeki akıl hastalannm «resım sergilerini», «19 Mayıs gösterilerini» boy boy resimleri ile birlikte görmekteydik. Ancak şimdi 20 şubat 1980 tarihinde TRT televizyonunda gösterilen programdan sonra, Bakırköy Hastanesi için «Devlet Ve Halk Elele» kampanyasının açıldığma tanık olmaktayız. Ve bu kampanya için kimi gazetelerde falan kişi beş yü2 bin lira, filanca kişi yüz bin lira vs. gibi. yardımda bulunduklan da bildirilmektedir. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi Başhekimı demeçler vermektedir: «Hastanemizi yenilemek için hayırsever Türk halkmın gelecek yardımlanna muhtaç olduğumuz ortaya çıkmıştır.» İyi ki Türk halkı hayırsever! Yoksa. bu hastanede bulunan hastalar yırtık. sökük giysilerle ve hatta çıplak olarak günlerini sürdürecekler. Anayasanm 49. maddesi şöyle der: «Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla ödevlidir. Devlet, yoksul ya da dar gelirli ailelerin sağhk koşullanna uygun konut ihtiyaçlannı karşılayıcı önlemleri alır.» Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi, Sağlık Bakanhğma bağlı olduğuna göre, ilk planda halkın himmeti, hayırseverliği ve yardımı ile değil, bakanlığın ve dolayısıyla «devlet»in, gücüyle. işlevini yerine getirmesi gereken bir yerdir. Bugün sağlık hizmetlerinin yeterli ölçüde yerine getlrildiği ülkelerde, sağlık hizmetlerine bütçeden aynlan pay yüzde 17'nin üzerindedir. Bizde ise bu pay yüzde 35 dolaylanndadır. Bütçeden aynlan bu oranla da sağlık hizmetlerinin yeterli olamıyacağı ve halkın acıma duygulannı kabartmakla, yardım kampanyalan açmakla da çözülemeyeceği ortadadır, Bir hastane hizmeti yalnızca bina ve demirbaşlann alınması ile değil, onlann bakımı ve gerekti* ğinde yerine konmasıyla, yalnızca personel sağlanması ile değil, onlann eğitimiyle. yalnızca doktoru, hemşiresi, hasta bakıçısıyla değil, yeterli orandaki eğitimci, psikolog, rehabilitasyon ve uğraş tedavisi uzmanlan sağlamakla, sadece yatakhane, pavyon, yemekhane, idari binalarla değil, rehabilitasyon merkezi, spor tesisleri ve öbür uğraş alanlan gibi daha pek çok sayılabilecek faktörleri de içine alan bir servistir. Bunlarla da kalmmaz, hastanm rehabilite olup çıktıktan sonra yeniden rahatsızlanmaması için sos yal ve ekonomik sorunlanna çözüm aranır. Kendisine iş bulunur. Bunun için yukarıda saymadığımız endüstriyel rehabilitasyon merkezlerı de gerekhdir. Aynca günümüzde sosyal psikiyatri kavramı, hasta diye nitelendirdiğimiz kişilerin bir araya toplandığı, toplumdan ayn tutulduğu büyük kurumlar değil, aksine. onlann soyutlanmamasmı, toplum ıçine kanşmasmı ve etkileşime girmesıni ongören bir politi ka izlemektir. Ve biraz daha ileri gidelim: Bu kişilerin her türlü yetki ve sorumluluklannda gene bir kamu görevi olan «sosyal hizmetler»de gerek uzmanlarıyla, gerekse hemşireleriyle, bu bireylerin hem moral ve hem de ekonomik desteğı olmak durumundadır. Bir yandan da endüstriyel rehabilitasyon uzmanlan işe kanşmakta, bireyin meslek, eği» tim ve durumuna gore iş teminine gitmektedirler, hasta kişj üretken duruma getirilmektedir. Yalnızca bu açıdan konuya bakarak. bu bağışlarla yukanda sayılan işlemlerden ne kadan yerine getirilebilir? Bakırköy hastanesinden sonra bu yardımsever vatandaşlarımı?ı. örneğin Manisa ilimizdeki akıl has tanesini görmeye çağmnm. Ayni yardımlar oraya olduğu kadar, ikincj bir örnek Denizli Devlet Hastanesine ve daha bunlar gibi pek çok sağlık merkezlerimize de gerekmektedır. Yardımseverlerimiz oralara da yetişebiiecekler mi? Görülüyor ki bu hizmetler bir kaç kişinin yardımlan ile değil ancak güçlü ve örgütlü bilimsel çabalarla yerine getirilebilecektir. Bu alandaki bağış kampanyalan da meseleye köklü çözüm getiremeyecek. hastalanmız yeterli tıbbî bakım göremiyeceklerdir. Ama tüm bunlara karşm kişi diyebilir ki «yani bu da, pişmiş aşa su katmak değil mi?, bin yılda bir yere yardım edip, orayı biraz düzelteceğiz, bu adam çıkmış yok şöyle, yok böyle» imiş. Evet, bu tür düşünenler kendilerini, kısa vadede. haklı görebilirler. Ancak biz şunu anımsatmak isteriz ki kamu hizmetine sunulan her yatınm. servis ve hastane başlangıçta yeni idealler ve yeni araçlarla ortaya çıktı. Fakat bugün. her şey ortada! Sonuç olarak Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi başhekiminin dediği gibi «hastaneyj yenllemek İçin hayırsever Türk halkından gelecek yardımlara muhtaç olduğumuz» değil ama «Devlet»in işlevini yerine getirmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. 8u nedenle, «Devlet>in görevini yapmasıru istemekto kendimizi haJdı görmekteyiz... 6 Kadınlara intihap etmek hakkı veriliyor SICAK! DÜN HARARET 26 DERECEYE ÇIKTI Geçen bafta bugun sabahleyin gözlerimizi açtığımtz zamtn ortalığı bir kar tabakasının kapJadıgını görmüştUk Bu sene pek kar görmediğimlz için bir hafta evvelkl kar bazılarımızın hoşuna gitmlşti. Esasen pek hafif olan kar birkaç saat içinde tamamen erimiş ve o günden ben tedricen dereci hararet yükselerek dün haziran ve temmua aylannı andıran sıc&klar başlamıçtır. Dün derecel hararet 26'ya kadar çıknuştır. Bir çok kim seler palto ve pardOsOlertnı çıkarmışlardır. Kapalı yerlerdeki Dencereler fcçılmış ve birçok ttimseler ceketlerlnl çıkarmış oldukları halde çalışmışlardır. He ntlz kış denilebilecek bir mevsimde bulunduğumuz halde bu gayrii tabii sıcak herkesin asabi ueerinde nahoş bir tesir hasıl ettniştir. Maatnafih bunun rauvak kat oldugu şUphesizdir. Bundan sonra da kanunlan andıran soguklara. fırtınalara intizar ede> biliris. Ankara 20 <Telef<m* la) B. M. Meclisl bugün saat 3 de Reis Kâzım Pş. Hz'nin riya setinde toplandı. Ismet Paşa Hz. ve Vekil ler hazır bulunuyorlardı. Meclis çok kalabftlıktı. Belediye kanunu nun müzakeresine başlandı ve müstacelen müzakeresi reye kondu. Ağaoğlu Ahmet Bey lâyihanın pek mü him olduğunu müstacel müzakeresinin doğ ru olmadığını, ikinci defa okunmasında kabulünü söyledi. Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey, kürsüye gelerek lâyihanın sür'atle kesbi kanuniyet etme» Einin lâzım olduğunu çünkü gelecek sene umumi intihabat yapıl&cağı için Belediye in tihabatımn icrasının la zım olduğunu beyan etti ve müstacelen mü zakeresi kabul edildi. MUteakiben Şükrü Kaya Bey beyanatta bulu narak belediyeciliğimizin tarihçesini yaptı ve lâyihanın en bariz nok tasının Türk kadınlannın erkeklere müsavi hukuklannın tanınması olduğunu sbyledi ve: «TUrk kadınian yakındf» teşrii meclislerde de taziletkâr mev kilerıni alacaklardır. Buna şüphe yok,» sözleriyle nutkunu bitirdi. Ağaoğlu Ahmet Bey belediye kanununun pek iyi hazırlandığını ve pek mükemmel olduğunu fakat ancak bir taraftan belediyelere mühim vazifeler ve rilirken diğer taraftan da devlet murakabesinin tesısi suretiyle bu hakların geri alındığını, devlet nezareti huolduğunu soyledi. Sükrü Kaya Bey tek rar kürsüye geldi: «Ağaoğlu Ahmet Bey, istibdat devrinde çok çekti Onun için böyle söylüyor, gördüğü t». zatlar hakiki değil zahiridir. Demokrasi anarşi değildir. Belediyelerimiz devlet nezare ti haricinde kal&maz, çünkü bu şekilleriyle devam edemeyeceklerdır. Devlet murakabesi demek umum işlerde halkın salahiyetine itimat etmemele değtt* dir.» dedi. İkinci Dünya Savaşından sonra ABD 3 nlsan 1948 günlü bir yasayla Marshal! Planını açıkladı; bu plana girecek ülkelerin de kendi aralarında örgütlenmelerini koşul olarak saptadı. 16 Avrupa devleti 16 nisan 1948'de «Avrupa Ekonomik işbirliği Örgütü»nü (OECE) böylece kurdular. Türkiye de bu 16 devlet arasındaydı. Ne var kl OECE Batılı tekellerin bir örgütü niteliğine dönüştü. Az gelişmiş ülkelerle OECE'nın sanayileşmış ülkeleri arasındaki uçurum gittikçe derinleşti. Tekelleşmenin derinleşip yaygınlaşması için bir aşama daha yapıldı. 14 aralık 1960'ta ABD ve Kanada'nın katılmasıyla örgüt güçlendi ve adından Avrupa sözcüğü çıkarılarak «Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü»ne çevrildi. OECD. bu adın İngilizcesinin baş harflerinden oluşmuştur. Yeni örgüt «patron Amerika»nın yönetiminde 30 eylül 1960'ta yürürlüğe girdi. Şimdi İşte bu örgüt cerçevesinde Türkiye'yi kurtarma operasyonunu izliyoruz. Batı basınında adına «Sadaka Kutusu» denen bir fon oluşturulacak; sanayileşmış ve zengin OECD ülkeleri gönüllerinden ne koparsa bu kutuya atacoklar. Ve Türkiye kurtulaca1«~ mı?.. 1980'in eşiğlnde OECD ülkeierlnln durumu nedlr? Kapitalizmin büyük bunalımı, zengin sanayi ülkelerinl kıskacına almıştır. Uzun süreden beri ABD'de enflasyon ilk kez iki rakamlı bir sayıya dönüşmüştür. Buna karşılık ABD'de toplu sözleşmelerle ücretler de aynı düzeyde artmıştır. 1979 yılında OECD ülkelerinde tüketici fiyatlarının yıllık artış hızı yüzde 13'e erişmiştir. OPEC ülkelerinin 1979 haziranında petrol fiyatlarına yüzde 60 oranında zam yapmaları OECD'nin canına okumuştur. Yine OECD ülkelerinde işsizlik 20 milyona doğru tırmanmakta» dış ödemeler açığı 50 milyar dolara ulaşmaktadır. 1980 yılında OECD grubunun gelışme hızının yalnız yüzde 1 dolayında kalacağı hesaplanmaktadır. OECD bu durumda Türkiye'yi nasıl kurtaracaktır? OECD'nin 1980'dekl genel ekonomi politikası yatınm 1<ısılmalarına yöneliktir, para ve kredi daralmalarına doğrudur. Ancak kapitallzmden umut kesllmez. Bakarsınız OECD'nin ağaları ellerıni ceplerine atarlar, Ortadoğu'da Batı sermayesinin bekçilik görevini üstlenen Türkiye Içln «sadaka kutusu»na yüklüce para atarlar. Hele şu mart ayı kapıdan baktırsın, yürekleri yaktırsın, sonrası Allah kerim. Oahiliye Veklli ŞükrO Kaya Bey Mecliste Belediye lâyitaası icia konuçuyor. Hem nalına Hem mıhına İflas eden kehanet îstanbul ve Ankaradaki ahvali havaiye mütehassıslarımız, bu sene kış şöyle sert, böyle şiddetli olacak dediler, kafiyen asb çıkmadı. Fak&t hava kehat)etini en çok iflas ettiren şev iki gündür devam eden mevsimsiz sıcaklardır. Pilhakika sonbaharda, üç ay son dakı kışın nasıl ol&ca Sını bilen mütehassı»lar, bu sıcaklan hatta bir hafta evvel bîle keş fedemediler. Artık gelin de oundan sonra aylarca evvel, y&z sıcak, kış şiddetli olacak diyenlerin sözlerioe lnanın. "CUMHURİYET,, güreş müsabakaları Şahrtmlzdeki muiv telif spor kulüplertne mensup tecrübeli ve tecrübeslz Rüreşçiler arasında bir gÜ reş müsabakası tertip edilmlstir. Dünkü nüshamızda bu büyük müsabaka hakkında malumat vermiştik Maksadımızı bugün biraz da ba iz&h ediyoruz. GUreş, Türkün mfl U sporudur. BUtUn dünyada «Türk gibi kuvvetll darbı meselinin vücut bulması, Türk kuvvetinin bütün cihan tarafından tanınması, bu mihi sporda Türk pehlivanlarının gösterdikleri harikulade kuvvet ve maharet saye sinde olmustur. Bugün bize tam bir efsane gibi gelen fakat tam bir gerçek olan Koca Yusuflann. Kurtdereli'lerin ve dlSer Türk pehli Ü TEŞEKKÜR Oğlumuz METIN KIVANÇ YENER'i, ani rahatsızlanması üzerine kaldırdığımız SSK Istanbul Hastanesi 'nde, gecenin geç saatlerinde yaptığı başanlı ameliyatla sağlığma kavuşturan 2. Haricıye Kliniğinden sayın. Haliç şirketinden şikâyet Haliç vapurian hakkında, Haliç saklnlerinden bir kısun halk Deniz Ticareti Müdürlügüne mürac&atla şikayete karar vermişler dir Muştekiler çirket vapurlarının tamir edil mediğini ve halkın müşkül&ta manız kaldıgını sövlemektedirler. Şirketin (7) numaralı vapuru son üç gün zarfında yedi defa bo* zulmuş ve dümen zin drı kınlnjıştır Şirketin son aylarda zarar öttiginden bahis le yeni vapur almags imkan bulamadıgı söy lenmektedir. vanlannın serefli ve temlz güreş hayatlan Türtt'ün spor tarihin de ebedıyen yaşıyacak zafer destanlandır Gazetemiz bu kıymetli Türk güreşçilerini teşvik ve him» ye etmek için işte bu büyük müsabakayi tertip etmi8, taaliye te geçmlşur. GUreş müsabakamı za İstanbuldakf spor kulüplerine mensup ve müseccel tecrübe li ve tecrübesiz her sikletteki gureşçiler dahil olabileceklerdir. Müsabakaya da hil olmak istiyen gü rescüer her eün saat beşten sonra Emlnttntt Rıhtım hanında 10 numarada İstanbul mıntıkasma müracaat ederek isimlerini kaydettireceklerdir. Müsabakanın şeraltı ve diğer hususat hakkında yann ds izahat verilecektir. Op. Dr. HALİT TURAN As. Dr. OLGUN ASAF As. Dr. ÖNDER YİĞİTBAŞI Anest. Müt. Dr. HATİCE ATEŞ As. Dr. UĞUR ACAR Teknisyen BAHRİ GENÇGEL Ameliyat Hemşiresi MÜNİRE AYDIN'a aynca yakm ilgi ve büyük yardımlannı unutamıyacagımız Hastane Başhekimi Sayın Dr. MÜCAHİT ATAMANOĞLU. Ort. ve Travm. Müt. Sayın Dr. AZİZ ÇÖL, Dahiliye Müt. Sayın Dr. MASUME ÇÖL, Cildiye Müt. Saym Dr. GÜNDÜZ KARAMIZRAK, KBB Müt. Sayın Dr. VEDII TOSUNCUK. Asabiye Müt. Saym Dr. NECİP SÜERKAN ile 2. Hariciye ve Ortopedi servislerinde emeği geçen bütün yardımcı personele derin minnet ve teşekkürlerimizı bildiririz. FERtDE ve NACİ YENER (Cumhuriyet • 1582) Heybeli'de Rum mektebi hakkında Yunanlıların reddedilen muhtırası Heybeliada'dakl sa bık Bahriye mektebi binası için Yunan sefirinin Hariciye V« kaletl nezdinde teçeb büste bulundujjundan Muhtelit Mübadele Komisyonunda malumat yoktur. Yal nız geçende komisvondak) Yunan hey» ti tarafından bu hu* susta bir muhtıra ve rilmek istenmiştir. Bu muhtıra kullanılan lisan itibariyle adabı nezaketle gayrl kabili telif gSrülerek neyetlmlzce reddedümiş ve esasen komis vonun salâhiyetı dahilinde bulunmayan bu işin müzakeresi ruznameye itbal ettlrümiştir. Ankara 20 (Telefonla) Iktisat Vek&letince hazırlanmakts olan maden kanunu 200' maddeden mürekkeptir. Madenlerin inki şafını temin, madenci» lerimizln hukukunu sl. vanet hakkında çok mühim maddeler vardır. Layihs» yakında Şurayı Devlete verilecektir. MADEN KANUNU ÖLÜM Merhum Dr. All Süha Delilbaşı ve merhume Medtha Delilbaşı'nın kızı, 1968'de genç yaşta ölen Can Savran'ın ve Sungur Savran'ın annesl, Gülnur Savran'ın kayınvaldesi» Resan ve İbrahim Acar'ın dünürü Saiıfbl: Cumtnuiyet MatMaoltft ve tiazetecaik T^.Ş. «dına ı NADtft NftOt Genel Yayın MüdarO: OkU* KURTBÖKC S Yuılalen MüdürO: Çetin ÛZBAYRAK Basan ve yayan. Cumlmnyct Matbaaeılık »• Oaaetecllik TJI.9. Ca|a)oftlu TürkocaSı Cad. No. 3 9 i i Po«ta Kutusu: ZU tSTâNBtn. fon : 30 97 03 f«!e» CUMHURÎYET 8A8IM AMLAK TASA3INA 0YMAY1 TAAHHÜT EDER. • BÜROLAR: ftNKARA Konu» SokaK 24/4 Yeoişebit Tel: 18 33S6 17 58 35 • İZMİR: Hallt Ziya Bulvan No. 65. Kat: 3, Tel: 35 47 09 1312 30 • ADANAî Atatürk Cad. Tfirk Hava Kurumu tş Ham Kat: 2. No: İ3. Tel: 14 850 18 731 ABONE ÜCRETLERİ TAKVİM Aylar Yurt IÇJ Yurt dı«l 1 t t U 21 MART 1980 tmsak tkindl 16.46 Gflnes 7.05 Akşam 1920 öftle 13.22 Tatn 8051 S00 900 1.800 3.000 600 1.80C 3.600 7J00 Ücak aerett, gnıplanna «e atırb* tu» eore aynca oyrnlaıur. İMZA GÜNÜ UĞUK MUMCU TÜRKAN DELİLBAŞI'yı (SAVRAN) 19 Mart 1980 çarşamba günu yltlrdik. Cenazels 21 marf 1980 cuma günü (bugün) öğle namazından sonro Şişll CamHnden alınarak Zincirlikuy\ı Mezarlığında topraâa verilecektir. FÜRUZAN BugOn saat 1519 arası Nlşantaçı vı'nde kltaplarını imzalıyor. AKADEMI Kitab^ Tüfek İcad Oldu.. Doflan Avcıofllu'nun önsözu İle yeni butün kltapçılarda TEKİN YAYINEVİ, İST. (Cumhuriyet: 156C)