18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ON CUMHURİYET 21MART1980 EGİTİMÖGRETİM... EĞİTİMÖGRETİM.. EGİTİMÖGRETİM... EĞİTİMÖĞRETİM...EGİTİMÖĞRETİM... EGlTlM ÖGRETİM...EGİTİM ÖGRETİM... Şükran KETENCİ Kitapların içeriği değiştirilirken .. BAKANLIK, YASAYI ÇİĞNEME İŞLERİNt İLK ÖGRETİM KURULLARINA YAPTIRIYOR M illi Eğıtim Bakanlığı yabancı dılle öğrenim yapan kolejlere gıriş sınavlarının tek elden ve yüksek öğrenime girış sınavları çıbı düzenlenmesi yolunda karar almış, bu nedenle koleılere sınav içın yapılan kayıtlar aurdurulmuştur. Kolejlere giriş için yarıştırılan küçük çocukların okul okui dolaşmaiarı, bu arada özel kurslarda oğ retmenlerle ilgili olarak çıkan söylentıler, okulların kendı yaptıkları sınavlarda ölçut alınan bilgideki dengesizlıkler yıllardır sorun oimuş ve geçen yılki olaylar karşısındaBakanlık sınav sorumluluğunu üzerıne almayı prensibe bağlamıştır Ancak, hükümet değışıklığınden son ra uygulamanın ne olacağı, sınav tarihlerinin yaklaşmış oimasına karşın acıklık kazanmıstır Bu arada Millı Eğitim Bakanı Orhan Cemal Fersoy geçtiğımiz hafta Içirföe yaptığı bir açıklamada sınavlarm tek elden düzenleneceğini bıldırmiştır.. Uygulama ıle ilgili olarak ise henuz ayrıntılı açıklama yapılmamıştır. Öte yandan Bakanlığa bağlı okullarla ilgili kayıt ve sınav tarihlerl belırlenmiştir. Fen Lısesi girış sınavı bugun merkez illerde yapılmaktadır. Başvuru tarihlerl 7 martta sona eren devlet parasız yatılı, öğretmen ve Anadolu Liselerı ilk eleme sınav ları ilkokui cıkışlılar içın 10 nisan günü ilçe merkezlerinde, orta okul cıkışlılar içın 29 nısan günü ıl merkezlerı düzeyinde saptanacak yerlerde yapılacaktır. İkinci eleme sınavları parasız yatılı ve öğretmen lıseleri ıçın 20 hazıran günü, yabancı dılle öğrenim yapanlar ıçın ise 27 haziran günü olacaktır. M ılü Eğıtım Bakanlığının «çağ dışı» ders kıtaplarına donuş çalışmalan ıle ılgılı ılk resmi açıklama geçtığimiz naftu ıcınde yapılmıştır. Bakanlığın ders kıtaplarındaki dılin değişt.rılmesi ıçın çahşmaları sürdürdüğü ve oztürkçe kelimelerin. Bakanlık deyımı ile (aşırı öztürkoe. uydurma) sozcüklerın kitaplardan ayıklanmaya başlandığı bildirilmıştır. Türk Ansıklopedisi ile ilgili çalışmalardan örnekler verelim. Ansiklopedınin tüm telıf ve düzenleme kadrosunda çalışanlar değıştirılmiştir. Yeni k^adroda hemen Tekin Erer, Ergun Göze, Yılmaz Öztuna, Orhan Yüksel, Kenan Akyüz, Haydar Diriöz, Rıza Kandaş gibi kimlıkleri ünlü kişılenn bulunduğunu belirtebilıriz. Bir de bu kışılere âdenen ücretlere bakalım. Düzenleme işlemınden fasikül başınc alınan ücret Yılmaz Öztuna Için 40 bın. Orhan Yüksel 25 bın, Tekin Erer, Ergun Göze 15 bin, diğerleri 12 500 liradan boşlıyor 5 bin liraya kadar iniyor. Her fasikül calışması icın ödenen bu ücret dışında bu kişilerin çoğu aynı zamanda telıf kadrosunda oldukları için telif ücreti de alıyorlar. Başarılılar ı yerine yöneticilik İlköğretim yasasına göre 200 günlük öğrenim temmuz sonunda bitecekken, ilköğretim ku I yapamayacakları rulları haziran başları için tatil raporla kararı alıyor. saptananlar M yönetime Orta öğretimde getiriliyor sınav M koşulları belirlendl illi Eğitim Bakanlığı İlköğretim Yasasını ciğneme işlemıni ıl ilköğretim kurullarına yaptırtma yolunu seçmiştir. Bakanlık e ğ tim tanhimizın en uzun tatıli yüzünden, yasal sorun haline gelen ilkokullann kapanma tarıhi ile ilgili hâlâ bir açıklama yapmamıştır. 222 sayılı İlköğretim Yasasının çiğnenmemesi için en az temmuz ayı sonuna kadar öğrencinin devam etmesı gereken ilkokullann kapanmc tarıhleri ile ilgili olarak birçok ilın ilköğretim kurullan saptama yapmışlar ve yasanın ilgili hükümlerını çığneyerek, orneğin İstanbul içın kapanma tarihıni 6 haziran olarak saptamışlardır. 222 sayılı İlköğretim Yasasının 41. maddesı ilkokullorın açılış ve kapanış tarihlerin! saptama yetkısml ilçelerden gelecek önerilere göre il ilköğretim kurullarına vermış ancak, öğrenim süresinın bir ders yılı boyunca. köylerde 170, kentlerde 200 günden az olamıyacağını belirlemıştir. Yasaya göre bu süreye her tür tatil günü katılcmıyacak, eylemli öğretim günlerı sayılacaktır. Bu yıl âğrenımin geç başlaması ve 45 günlük ara tatıli nedeni ile ycsa çığnenmeden saptanacak tatil tarihinin en erken temmuz ayının son gunlerı olması gerekmek tedir. illi Eğitim Bakanlığı en kısa sürede en sayıda yonetıci ve öğretmen kıyımı sürgünunde, MC iktidarlarının rekorunu çok gerilerde bırakmış görünüyor. Kıyım ve sürgünler rekoru kınlırken, görevden alma ve atamalarda yasalara, eğitim ılkelerine, atama kurallarına uyulmaması başlıca ilke olarak kabul edilmiş görülmek tedir. 11 MSP Genel Başkanı ve Başbakan Yardıması Necmettın Erbakan Bakanlar Kurulunda Maliye Bukanı Yılmaz Ergenekon'un gozunun içıne baka baka «Kur bızım muvafakatimız ve icazetımizle değişır, aziz kardeşım. Sız boyle kendiliğınizden bunu yapamazsınız. Yaparsanız iki cihanda elımiz yakanızdadır. azız kardeşım» diyordu. CHP MSP koalısyonundan sonra yaklaşık altı ay güven oyu almadan iktidarda kalan Irmak Hükümeti'nin hemen arkasmdan, Demirel Birinci Millıyetçı Cephe Hükümetini oluşturmuş ve 31 Mart 1975 günü güven oyu almıştı. Bunu izleyen ondördüncü gün, yıllardır Türkiye'nin unuttuğu İMF. yeniden Ankara'nın kapısında görünüyordu. Onların gelişinden üç gün sonra da, 1975 1977 döneminin kur politikasını belirleyen «Mıni Devalüasyonlar Dizisi» gündeme geliyordu. " İşte, 17 Nisan 1975 günü, yani Birinci MC'nin guven oyu alışından onyedi gün sonra MC Kabinesinin ilk tartışması perde aralığından sıyrılıyor ve gün ışığına çıkıyordu. Bir gün önce. Maliye Bakanı Ergenekon, Başbakan Süleyman Demirel'e giderek. «iktidarda kaldıkları süre içinde uygulayacakları kur politikasını» anlatırken, «kurların günü gününe ayarlanmasında yarar vardır. Küçük küçük ayarlarralar yaparsak, hem piyasada aşırı kârlar doğ maz, hem de resmi fıyat, sürekli gerçek fıyat olarak geçerlığini korur ve ikinci bir kur piyaşasının doğmasını engelleriz» biçimınde bir öneri getırıyordu. Demirel ilk ayarlamanın (devalüasyonun) oranını ve zamanını sordu. Ergenekon «Bugün yapmayı. yarın yürürlüğe koymayı düşünüyorum. Yani dolar 13 lira 85 kuruş olacak» karşılığını verdi. Demirel endişeliydl. «Bunu hem muhalefet kullanır, hem de asıl hükümet içinde Erbakan kullanır» diyordu. Ergenekon «gerçek kurun uygulanması muhalefetin ve Erbakan'ın tavrından daha önemlidir. Bu durumda muhalefete ağırlık vermek daha nrahzurludur» diyor ve Demirel'in iki yıl boyunoa uygulanacak kur politikası için onayını alıyordu. Ertesi gün sıradan bir yurttaş gıbı, Başbakan Yardımcısı Erbakan ve diğer bakanlar da 15 kuruşluk «ayarlamcyı» Resmi Gazeteden öğreniyor ve o günkü Bakanlar Kurulunda Erbakan ilk «hırı» çıkarıyordu «Ben Ekonomik Kurul Başkanıyım. Benim haberim nasıl olmaz devalüasyondan» sorusuna karşı Yılmaz Ergenekon «Bu bir devalüasyon değildir. Öyle olsaydı, elbette Bakanlar Kurulunun bilgisi dahilinde olurdu» biçiminde yanıt veriyor «Biz Maiiye Bakanlığının yetklsini kullandık, hepsi budur» diye ekliyordu Böylece Birinci MC döneminde gerçekleştirilen sekiz mini devalüasyonun ilki yürürlüğe çirmişti. 1975 Nisanından 1977 Haziran seçimlerine dek bu minl devnlüasyonlnrla Türk Mrası dolar karsısında 13 lira 70 kuruştan 17 lira 50 kuruşa dek düşecektl... TÜRKİYE Yalçın DOĞAN tirtme kolaylığı tanımıştır. Bunun sonunda ülke akıl almaz bir döviz darboğazına sürüklenmiş ve sadece yurt içinde değıl, tum dünyada yeniden «Boğazın Hasta Adamı» durumuna düşmüştur. Her türlü lüks malın dışalımı yanısıra, yurt dışına ne istenirse çıkarılmış, dış ticaret işlerrleri başı sonu belli olmayan bir biçimde serbest bırakılmıştır. Bunun sonucunda Şubat 1977'de dışalım transferleri fiilen durmuş, 800 milyon dolarlık bekleyen trans.orler yerinde çakıiıp kalmıştır. Türlü türlü borçlonma yöntemleri geliştirilmiş, ödenmeyen çekler, Merkez Bankasının yurt dıştndakl binalarına el koymalar. mal geldiği halde, parasını ödemekten kaçınmalar, mali saygınlığın yerle bir oluşu, Türk Büyükelçilerinin paralorını bulundukiarı ülkelerde alamayışları hep bu dönemin «gün cel olayları»ndandır. işte, bu sırada MC Hükürreti eskiden varolan, ancak durdurulan ünlü Dövize Cevrilebilir Mevduat (DCM) hesaplannı işleterek, bu yolla borçlanmaya başlamıştır. Bir yandan DCM dövızi yollayana, bir yandan da bunu içerde kullanan bankaya büyük kârlar sağlayan bu uygulama dünyada ve uluslararası bankalarda sevınçle karşılanmış. Kasım 1976 tarihil ünlü İnstitutional Investor Dergisi DCV'len dünyaya «Türkiye armağan dağıtıyor» biçimınde tanıtmıştır. Ara tatilinl, politık amaçlı öğretmen kıyımlarını sürdürebiime amaoı ile 45 güne çıkaran Milli Eğitim Bakanlığı, ilkokullann kapanış tarıhi ile ilgili herhangi bir karar aimamış. yasanın çiğnenmesi görevini ilköğretim kurullarına bırakmıştır. Cünkü okulların temmuz ayında da öğrenim yapması, bu kez öğretmenlerin tatil hakkı ile ilgili bir başka yasa hükmuniin çiğnenmesine yol açabileceği gibi geleçek öğretim yılının başlaması tarihlerini ve smav tarihlerini etkilemekte, ayrıca yaz ortasına kadar eğitim maddeten olanaksız görülmektedir. Gerek yasalar çiğneneıek ilkokullarda eğitim süresinin çok büyük çapta kısaltılması ve gerekse yasal zorunluğun olmadığı orta oğretımde 2 aya yaklaşan bir süre eksik öğrenim yapılması, ders programlarının uygulanması olasılığını ortadan kaldırmıştır. Programları uygulama açısından açmazu düşen öğretmenler oğrencı ve aılelerıni şaşkın lığa düşüren iki de'ğışık uygulama yolunu seçmışlerdir. Bazıları programları uygulamaktan vazgeçmiş, bazıları ise 1 harta, 10 günlük programları öğrenciye 1 günde vermeye kalmışlardır. Cok sayıda cğretmen ve öğrencinin görev yerinın değıştirılmesi, öğretmenler hakkında cçılan soruşturma dosyalarının mufettışlerın tüm mesaılerini alması, teftişın de fiilen kalkmasına neden olmuştur. Okullarda teftişten vazgeçildığınden müfettışler kanalı ile eğıtımde bir program düzenlenmesine gjd'lmes; olanağı da kalmamıştır. Kısacası eğitimç'ler bu ders yılı sonunda sınıf geçecek oğrencilerm bırşeyler öğrendığınden söz etmenm olanaksızlığında birleşmektedirler. Milli Eğitim Bakanlığı'nın kıyım ve sürgün uygulamalarının en önemli yanlarından biri de bu kez, polıtik nitelıği olmıyan başarılı yöneticilerin de hedef seçilmesi. Daha doğrusu istem söz konu su olduğunda, istenen kişiye yer açılabilmesi için o görevde bulunanın kim olduğuna bakılmaksızın görevden alınması nasıl bir şanssi2 rastlantı ise, alınan başarılı yönetioıler yerine gelenlerin genellıkle adları dıploma sahtekârlığı, yolsuzluğa karışmış, yöneticilik yapamıyacakları müfettiş raporları ile saptanmış kişiler olması. İşte geçtiği* miz hafta içinde İstanbul'da yapılan bu tür uygulamalardan birkaç örnek.. Hakkında üstün başarılı teftiş raporu olan B'eşiktaş Kız Lisesi Müdiresi Pınar Tiryakioğlu görevınden alınarak Kadıköy'e torba kadroya verilmış. Yerine diploma, paso satmaktan tahkikat ge çırmış, idarecılik yapamaz raporu olan Yılmaz Er getirilmiştır. Müfettiş raporu ile üstün başarılı görülen, takdırname verılmesi önerılen ve hiçbir olayın yaşanmadığı Rami Ortaokulu Mudürü Yekta Yaylaçıçeği görevden alınarak dağıtım ıçın Beşiktaş Or. taokuluna verılmiştır. Yerine öğrenci notu değiştırme suçundan surgune gönderilen Nizamettin Cubuk atanmıştır. İstanbul'da yöneticıler düzeyinde çok uzun bir listenın daha uygulamaya sokulduğu öğrenilmiştır Ancak öğretırenler arası diyaloğa olanak sağlanamadığı ve öğretmen orgutlerı kapandığı için. kıyımların lıstesi yapılamamıştır. Bize ulaştıkça Bakanlığın, okulları «vatan haınlerınden» temizleme. «Mıllileştırme» adına gerçekleştırdığı kıyımlardan örnekler sunmayı sürdüreceğız.. Son anda gelen bir haberi daha verelim. istanbul Teftiş Kurulu Başkanı Mehmet Arif Ergüven de görevinden alınarak mufettışlığe verılmiş Boylece yeni hukümetle birlikte başlıyan yöneticıler değişikliği istanbul için eksıksiz tamamlanmış oluyor Ergüven'ın görevden alınması kararı aslında oca4< avma ait, bugune kadar İstanbul'da bekletılmiş. Teftışlerde ayak bağı olduğu ıçın lstanbui kadrosu gönullerı ıstemeye ıstemeye kararı kendısine teblığ etmışler.. I DÇM'leri nasıl değerlendîrmeli? Borçlanma sıstemıne ilk girdiğl 1967 yılında 7 milyon doları anoak bulan DCM hesapları 1977 sonunda 2 mılyar 300 milyon dolara ulaşmıştır. Son yılların en çok tartışılan konularmdan biri olan DCM hakkında, bu sıstemı ışleten Maliye Bakanı Yılmaz Ergenekon şunlan soylemektedir: «Ekonomının kendi işleyışıni sağlayan ve özellıkle yurt içinde tartışılan konular İMF tarafından tartışılmaya değer bulunrradı hıç bir zaman. Bunların başında da DCM gelır. Kısa vadeli borçların Türkiye'ye ödeme güçlüğü yaratacağını İMF 1975 ve 1976'da dıle getirmemıştir. DCM kısa vadelı borçlanmadır. Bizmn hükümetimiz o tarıhte DCM* len mevduat hesabı olarak görmüştür. Türkiye'nin borçlanması biçiminde değil, Türkıye Bankalarında yabancı mevduat olarak görüyorduk. Türkiye'deki bankolar uluslararası bankalar gıbi DCM yoluyla çalışmaya başlamışlar ve uluslararası pıyasalara bu yolla gırmışlerdır. Dolayısıyla, DCM'yi yeren yabancı bankalar tarafından DCM'lerin tasfiyesi için herhangi bir talep yoktu. Kısa vadeli borç değil, rrevduat olarak değerlendirilmesi Türkiye'ye aslında bir kolaylık sağlamıştı. Ancak, bunların mevduat değil de, kısa vadeli borç olarak değerlendirilmesi ne yazık ki, yurt içinde yapılmıştır. DCM'ler devlet borcuna dönüştürülmüş ve ödeme planına alınmıştır. Türkiye'nin mali itibarı İşte bu noktada yikılmıştır. Bir bankadan mevduat sahiplerinin mevduatlarını çekmek gibi bir durum doğdu. Oysa, taşfiyeye karar verecek ya bankanın kendisidir ya da mevduat sahibidir. DCM konusunda. mevduatı tosfiyeye karar veren banka. yani Türkiye'nin kendisl olmuştur. Biz tasfiyeye karar verince. alarm da o zaman başladı. Mevduat schipleri araya kendl devletlerini de koyarak paralarının ödenmesini garanti altına almrrasını istediler,» Ergenekon'a göre belli dönemlerde. mevsimlerde para . kredi kısıtlanıyor, belli dönemlerde «ithalatın açılması gerekiyordu.» Petrol, gübre. llaç gibi ürünlerin dışalımı İçin transferlerde herhangi bir birikim önemli sorun yaratırdı. O sıralarda üstelik «Türkiye'nin mali itibarı da kimse tarafından tartışılmıyordu.» Avrupa'da petro dolarlar vardı. «Bilinen faizin üzerine tanınan bir küçük avantajla bu dolarları Türkiye'ye çekmek kolaydı. Türkiye ayrıca Avrupa Para Piyasasına girmek Istiyordu. Uygulanan kur politikası da bunu destekliyordu. Küçük küçük ayarlamalar ve tanınan kur garantisi ile yurt içinde mevduat yaratmak, aynı zamando ithalatı sürdürmek için DCM'ye başvuruimuştuj» Yüksek öğretimde ders kitabı sorunu büyüyor Yüksek öğrenim öğrenoilerinin öğrenimle ilgili sorunlan arasında ders kitapları önemli bir yeri kapsar. Kitapların bulunmaması, pahalılığı, teksir bulunmaması öğrenim koşullarını büsbütün ağırlaştırmaktadır. Anoak üniversiteler yönetimleri öğrenoilerin bu yoldaki yakınmaları ile oldukça ilgisizdirler, yıllar içinde bu konuda alınmış önlemler sayılamıyacak kadar azdır. «Eskl tas eskl hamam» atasözünü doğrulamak istercesine ders kitapları ile ilgili düzen 1015 yıl öncesinin aynısı sürüp gitmektedir. İşte Ege Oniversitesl, Fen Fakültesl öğrencilerinden gelen aşağıdaki mektupta bu türden bir örnekten söz ediliyor, llgililerln uyarılması isteniyor.. «Bizler Ege Üniversitesi öğretmenlik Kursuna katılan 1000 kadar öğrenciyiz. Dr. Halil Tekin, kursta toplam 5 saat ders yaptı, ama kendi kitabı olan Eğitimde Ölçme ve Değerlendirmenin tamamından sorumlu olacağımızı söy ledi. Meğerse böyie davranmasının amacı başka imiş! Bize sattığ; kitabının fiyatı 185 lira, kitabı kendisi Ankara'da bastırmış. Dr. Halil Tekin'e kitabının çok pahalı olduğunu söylediğimizde bizl azarladı, bilimin yüceliğinden söz ederek bizi susturdu. Kitabını, derste ve odasın da satmaya devam etti ve ediyor. Ankara'ya glden arkadaşlarımız aynı kitabın kabında fiyatının 135 lira olduğunu görmüşler, basıldığı matbaaya gidip kitabın maliye tini sormuşlar. İnanılmayacak bir fiyat 38 lira. Aynı kitabın farklı fiyatlardakl örneklerinl gazetenize de gönderiyoruz. Durumu kendi hocalarımıza anlattık. Bize hiçbir hocanın üniversite dışında kitap bastırıp ders kitabı diye öğrehcilere satamayacağını, bunun suç olduğunu söylediler. Şimdl yetkHilere soruyoruz: 1) Bir öğretim üyesl kanunen yasak olmasına rağmen kendi adına üniversite dışında bastırdığı kitabı bîze zorla ders kitabı olarak nasıl satabiliyor? Yetkililer buna niçln göz yu. muyorlar? 2) Aynı kitabın farklı Ikl kabı ve her Iklslnde de farklı İki fiyat olur mu? Önlversitenln yetkililerl bu sorularımıza mutlaka yanıt vermelidirler. Ege Üniversitesinin devrimci gençliğt, sömürüsüz bir üniversite İçin mücadelesini sürdürecektir. Çarpık eğitim öğrencide yorguniuk yaratıyor ğitimin niteliğinden gün gün çok şeyler y!tirmesinin topluma nelere mal olaoağını en tyi eğitimciler açıklayabilirler. Nazmi Şentürk «eğitimin verimsiz özü ve çarpık uygulamalar öğrencide yorguniuk yaratıyor» başlıklı yazısında soruna bakınız nasıl değiniyor.. E Sturc'un mirasına Woodward konuyor h K \ 1971 yılından sonra İMF ile llişkllerln. hem dünya para bunalımı, hem de Türkiye'nin sıyasal çalkantıları ve döviz rezervlerindeki kabarıklık nedeniyle. bir anlamda donrrası, 1975*e dek «ölü bir dönemi» sergiler. MC'nin iktidar a gelmesiyle birlikte İse. 1980'e dek Türkiye'de belki de onarşi ile birlikte en cok tartışılacak konu İMF llişkilerl ve döviz darboğazı olacaktır. 1975 Nisanında İMF yenlden Ankara'ya ayak bastığında heyetin başında ortık yeni birisi vardır: Sturc yerini Charles Woodward adındaki bir İngilize bırakmıştır. 1974 sonlarında Sturc bir anlamda «emekliye» ayrılıp. İMF'de masa başı çolışmasına aecince. ilişkilerin o döneminde bir ara Host Madeson adında bir Danimarkalı Türkiye Masasına bakar. Kıea süre sonra Madeson Endonezya Masası Şefi olunca, yeni birisi aranır. İki aday vardır ortada. İlki. aynı zamanda Yunanistan Masasına bakan birisldir. Siyasal gerekçe Ile Türkiye bu kişiyi istemez. İkinci aday ise, hemen hiç ayık dolaşmayan birldir. Tam o sırada Türkye'yi İMF Yönetim Kurulunda tem 6İI eden Jacques De Groote. Almanya ve Avusturya' nın yıllık olağan konsültasyonlarını yeni bitlrmiş bulunan Woodward'u önerir ve bu haris, korrpteksll ve hırçın İngiliz gelir, Türkiye'nin başına cöreklenir. Aslen ingiliz olmasına rağmen, sonradan Amerikan vatandaşlığını seçmiş olan Woodward'un karısı da Ingilizdir. Ancak, karısını «milliyetçi» diye suclayan Woodward ona söz geçirememiş ve Amerikan vatandaşı yapamamıştır. Amerikan vatandaşlığına geç meyi reddeden karısı bu yuzden avukatlık olan mesleğinl «icra» edememekte, Woodwoxd İse Türkiye'de herşeyi «icraya» kalkmaktadır. Son derece katı bir adam olan bu soğuk Ingiliz'in üzerinde en çok durduğu konu. her İMF uzmanı gibi. kur politlkasıdır Ağzından her zaman şu sözler duyulur: tTürkiye kur politikası rrüthiş bir biçimde alleril konusu olmuş Oysa, dünya değişiyor. Kurlar da elbet değişecek. Aksl halde. Türklye'den döviz kaçıyor ve lüks mal glrlyor Kur politikası tabu olmaktan cıkmalıdır. Kur politikası kurbağa gibi yürümelldlr. Türkiye kur politlkasında sürüngen oimaya alış malıdır.» Törklye'dekl slyasal terdhlerl ve poMtlkanm sınırlarını cok lyl bilen Woodward, zaman zaman kendlöl pervasızca bu sınırları aşmak cesaretlnl göster MC iktidarlarının yeniden başlattığı DÇM yoluyla borçlanmayı "Institutional Investor,, dergisi, dünyaya, "Türkiye armağan dağıtıyor,, diye duyurmuştu mlştir. örneğln, 1978 yılında Türklye kredl ararken bundaki tıkanıklıkları düe getirir, sonra sözü çok llginc bir noktaya bağlar: «Türkiye kredi aramaya cıkmadan önce Ikill anlaşmalarını gözden geçirmelidir.» DPT Müsteşarı Bilsay Kuruç'a söylediği bu sözler üzerine Kuruç, «Türkiye'nin egemenliğine kimsenin dil uzatarrayacağını. buna İMF'nin de dahil olduğunu» söyler. Woodward «Ikilı anlaşmalarla», o sıralarda Sovyetler Birliği ile yürütülmekte olan ticaret anlaşmasını kastetmektedir. Biyolojik açıdan, hiçbir anzası olmadığı halde, çabucak sinirlenen, çabucak yorulan, aşırı derecede alıngan ve yaşamdan bir ölçüde de olsa, kopan, yani, ruhsal açıdan nevrozları olan insanlarımız giderek artıyor. Bu, kişilik bozukluklarının nedenleri arasında, nesnel çevrenin kötü koşulları da var şüphesiz. Ama asıl neden, uygulanmakta olan eğitimin özünden kaynaklanmaktadır. Son gelişmelerin ışığı altında ve Eğitim • 0retim ilişkisi içinde eie alındığında, ilkel sayılabilinecek, programlar ve öğretim metotları, öğrencide, bıkkınlığa, heyacan gerginliğine ve yorgunluğa neden olmaktadır. Dersler, çocukların ilgilerine dayanmamaktadır. Yaşamda, çoğunun yeri olmayan, birtakım bılgileri öğrenmek, onları huzursuz etmekte. Uygulanan metodun bir gereği olan, sürekli hareketsizlik ise adale gerginliğine ve psikolojik tedirginliğe yolaçmaktadır. Elindeki not defteri Ile, etrafa dehşet saoan. çocuğun, en masumane hatalarını bağışlamayan. onunla alay eden ya da disipline gönderen bir öğ retmen, hangi rahatsızlığmdan ötürü böyle davrandığım bilmekte midir? Kendisini. öğrenciyken. ezenler gibi davranmak ona ne yarar sağlayacaktır? Ayrıca, gelişlgüzel verilen ödevler, sürekli zlhnl calışma ve kaynak yetersizliği, öğrencide, estetik duygusunu köreltmekte, onu, dikkatsiz, aceleci, ve ezberci bir insan yapmaktadır. Okullarımızın çoğu. blna ve öteki hlzmetler açısından istenilen eğitimi yapmaya zaten müsait değildir. Salt politik hesaplarla, köylere de orta« okul açtık mantığı, sonuçta. yeterince aydınlatılamayan. ısıtılamayan, havalandırılamayan. temizlenemeyen, bahçesiz, işliksiz. laboratuarsız bara kalar yaratmıştır Şehir okullarında ise. dışarıdan gelen gürültüler Coğu kez ders yapmayı dahl olanaksız hale getırmektedir Buna bir de son yılların, «Bombalı • Mombalı» gürültüleri eklenince. durum. öğrenci sağlığı açısından son derece «Vahim» bir noktaya gelmiştir. Esas vahim olan Ise, slyasal Iktidarların. eğltime ve öğretmene olan yaklaşımlarıdır. «Eğitirrr olursa, bizim istediğimiz gibi olur. Ama olmazsa. daha iyi olur.» Mantığı. bugünkü tablonun esas sorumlusudur. Ancak Ne var ki, Ergenekon'un söylediklerlnln dışında, DCM'ler zarran zaman oyuncak, gümüş parlatma tozu, damızlık at, kadın eşyası sibı molların dışalımında kullanılmış, kullanana da büyük öncelikler ve kârlar sağlamıştır. Üstelik kısa vadeli oluşu ve küçük küçük ayarlamalar bir yandan faizleri giderek kabartmış, bir yandan da «kur garantisi» nedeniyle devletin borçları çok yükselmiştir. Capraz kur farklarından dolayı sadece 1978 yılında DCM hesapları 518 milyon dolar artmıştır. Başka bir deyişle, 1978'de DÇM kullanımı durdurulmuş olmasına rağmen. esk:| yıllardakl kullanım nedeniyle 518 milyon dolarlık bir artış ortaya çıkmıştır. Bir başka konu daha vardır. Merkez Bankası kayıtlarına ve tutanaklarına göre, DCM'ler Yılmaz Ergenekon'un belirttlği gibi «dış dünya v e bankalar tarafından tasfiye yolunda herhangi bir taleple karşılaşmamış» değildir. Merkez Bankası kayıtlarında 1977 yılı başında belkl «tasfiye» anlamında değil, ama Clty Bank'ın «DCM'lerin ertelenmesine» illşkln bir önerisl vardır. Bu öneri Merkez Bankasının resmi dosyalarında yer almaktadır. Büyük tuzak: DÇM serüveni 1975 77 arasında Türkiye tam ellllerdekî ©konomik politikaya dönmüş ve herkese her malı ge
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle