25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ON CUMHURÎYET 2 MART 1980 RODEZYA ANAYASASI'NA GÖRE MUGABE SEÇİMLERİ KAZANSA BİLE NKOMO BAŞBAKAN OLABİLECEK SALİSBURY, CDış Haberler Servisi) Rodezya'da yönetimin siyahlara devrini sağlayacak genel seçimlere ilişkin oy ayırımı sürerken, kimin Başbakan olacağına ilişkin tartışmalar da yoğunlaşmaktadır. Siyasal gözlemciler, Robert Mugabe üderliğindeki Yurtsever Cephe ZAPU partisinin seçimlerden en büyük parti olarak çıkacağı, ancak hükümeti tek başına kurabilmek için Parlamento'da gerekli clan salt çoğunluğu sağ'ayamayacağı görüşünde birleşmektedirler. Bütün ülkelerde genel olarak seçimlerde en çok oyu alan partinin liderinin hükümeti kurmakla görevlendirilmesine rağmen. İngilizlerin önderliğinde hazırlaaan Rodezya Anayasası, İngiliz Genel Vali Lord Soames'a Başbakanı atama yetkisini vermektedir. Financial Times gazetesinin haberine göre seçim sonuçlan belli olduğunda Mugabe'nin partisı en fazla oyu almış olsa bile Lord Soames, Nkomo ya da Muzodewa'yı hükümeti kurmakla görevlendirebilecektir. Bilindiği gibi 100 kışilik Rodezya Parlamentosu'nda siyahlar 80 sandalyeye sahip olacaklardır. Beyazlara ait olan 20 sandalye için 14 şubatta seçim yapümış ve eski Başbakan İan Smith'in Rodezya Cephesi Partisi, milletvekilliklerinin tümunü kazanmıştı. Anayasa beyazların, siyahlann* oluşturduklan partilerden yalnızca biriyle koalisyona gitmelerini yasaklamakla birlikte, siyahlann oluşturduklan partiler den 2'si ya da daha fazlasıyla beyazlann partisinin bir koalisyonda yer almasına izin vermektedir. Carter'in yasal olarak Olimpiyatlar konusunda karar verme yetkisi yoktur rofesörlük tezini şu sıralarda spor konusunda hazırlamakta olan Siyasal Bilgiler Fakültesi Doçenti Dr. Kurthan Fişek, Olimpiyatlara katılma, ya da katılmama kararının yasal durumu konusunda, arkadaşımız Hmcal Uluç'un sorularını yanıtladı. Vakfı'nın profesyonel futbol maçları hasılatuıdan ya da soıi olarak kulüplerin formalarına alacaklan reklamdan pay almalannı kim sağlamıştır? Hükümet! Veren geri de alır. Bu yüzden. olimpiyatçıların öteden beri savunageldiklerı yasal dokunulmazlıklannı fazla abartmamak gerekir. İş, bir ülkenin hükümetiyle Ulusal Olimpiyat Komitesi arasında açık çatışmaya dönüşürse, devletin fiili gücü, sporun yasal dokunulmazlıklarına her zaman ağır basar. Türkiye ve Olimpiyatlar SORU Gençlik ve Spor Bakanı Asal geçen Kafta «Türkiye'de spor devletin denetimi altındadır. Bizim alacağımız karar kesindir. Sporcularımızın bir yere gidip gitmemesi iki dudağımızın arasmdadır. Olimpiyatlara katılma Bakanlar Kurulu'nun vereceği bir karardır» demişti. Bu sozleri nasıl değerlendirirsiniz? açıklaması, kendi kendine gelin güvey olmaktan başka birşey değildir. Yasal olarak, Amerikan Olimpiyat Komitesi toplanıp Olimpiyatlar'a katılma kararı alabılir; yine yasal olarak, Carter yönetimi bunu engelleyemez. SORU «Yasal olarak» dedıniz, bunu da vurguladınız. Yasalara göre olabilecek bir şey, fiilen engellenebilir mi? YANIT Gerçekçi olalım: Siyaset «toplumun genel örgütlenme aracı», devlet de «toplumun siyasal örgütü» olduğu sürece, yalnızca sporda değil, toplumsal yaşayışın tüm kesimlerinde devlet de vardır, onun yürütme organı olan hükumet de... Sporun devlete ve hükümetlere karşı bağımsızlığını en çok savunmuş olan ülkelerde bile, ama gizli, ama açık, devletin ve hükümetlerin varlığını görmezlikten gelemeyiz. Yurt dışına çıkma iznini, pasaportları kim verir? Hükümet! Amerikan Olimpiyat Komitesi'nin en önemli gelir kaynağı olan bağışlann vergiden düşülebilmesini öngören yasal düzenlemeleri kim getirmiştir? Devlet! Sözgelişi, Bolivya'da tüm gelirleri Olimpiyat Komitesi'ne gitmek üzere alkollü lçkilere yüzde 2'lik vergıyı kim koymuştur? Devlet! Yine sözgelişi, Türkiye'de, Ulusal Olimpiyat Komitesine bağımsız gelir kaynakları oluşturmak için kurulan Türk Spor YANIT Doğrular vardır, söylenir. Doğrular vardır, açıklanmaması gerekir. Asal'ın söyleUikleri bu ikinci türe girmektedir. Türkiye'de sporun devlet denetimi altında olduğu doğrudur, çünku, ulusal spor yönetimi BTGM ve spor federasyonları, genel idare içinde yer alan kamu hukuku tuzel kişileridir; bu yapı içinde alınacak kararın kesin olması da doğaldır. Olimpiyatlara katılma kararını Bakanlar Kurulu'nun vereceği de doğrudur. Çünku, 1980 ABD Başkanlık seçimlerine guçlü girmek isteyen Carter yonetiminin tırmandırdığı olaylar yuzünden, olimpiyatlar, bir «spor şenliği» olmaktan çıkmış. bir ülkenin nasıl yan tutacağı ancak «hükümet» düzeyinde karara bağlanabilecek bir siyasal gösteriye dönüşmüştur. Ama, bu doğruların bu kadar açık söylenmemesi gerekir, çünku, bir ülkenin Olimpiyat Akımı içinde yer almasmın on koşulu, o ülkenin spor örgütünün devlet karşısında özerk olmasıdır. Birkaçı dışında çoğu ülkenin spor yönetimlerinin devletçe gudumlendiğmi Uluslararası Olimpiyat Komitesi bilmiyor mu? Bilmesine biliyor da, «kör gözüm parmağma» misali açıkça söylenmedikçe görmezlikten geliyor. > Aslma bakılırsa, Türkiye. tarihinde bu konuda hep fazla açıksözlü olmuştur. 1952 yılında Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi 1948'de gösterdıkleri başarı için ödüllendirilen dört güreşçi ve bir atleti «profesyonel» ilân ederek Olimpiyatlar'a göndermemiş, bu durum karşısında «spor konusunda son sözü biz söyleriz» diyen dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik Ileri Olimpiyat Komitesini feshederek yenisini kurmuştu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi gerçi gönderilen bu sporcuları Olimpiyatlar'a almadı, ama, devletin olimpiyatçılığa bu müdahalesine de ses çıkarmadı. Bir yıl sonra, yeni göreve gelen Beden Terbiyesi Genel Müdürü, aynı zamanda TMOK Başkanı olduğunu da uluslararası komiteye bir mektupla bildirince, onlar da hem UOK Türkiye Temsilcisi Reşat Saffet Atabinen'i istifaya zorladılar, hem devletten bağımsız bir Ulusal Olimpiyat Komitesi kurmadıkça Türkiye'yi 1956 Melbourne ve sonrası olimpiyatlara almayacaklarını açıkladılar. Türkiye, bu baskı karşısında, 1956 Olimpîyatlar'ına katılabilmek için, uluslararası komitenin isteklerini benimsemek zorunda kalmıştır. Kısacası, fırtına dıner, gerıye Türkiye'yi bağlayan sözler kalır. Çağımızın en önemli toplumsal güçlerinden biri durumuna gelmiş olan uluslararası spor topluluğunun dışuada kalabılmeyi göze alacak ülke sanıtım yoktur. SORU 1980 Moskova Olimpiyatları'na Amerika'nın katılmayacağınm Başkan Carter tarafmdan açıklanmasından bir gun sonra, ABD Olimpiyat Komıtesı Başkanı Kane, bu konudaki kararlarım nisan ayında vereceklerini söyledi. Aynı şekilde, ingiltere Başbakanı Thatcher'in, benzeri bir isteği ingiltere Ulusal Olimpiyat Komitesine ilettiği. ama, bunun reddedildığı biliniyor. «Olimpiyatlara katılma» konusundakı yasal durum nedır? YANIT Olimpiyatlar konusunda en yüksek organ olan Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin ana sözleşmesine göre, bir ülkeyi Olimpiyatlar'da temsil etme, Olimpiyatlar'a hangi dallarda kimlerin katılacağını saptama. takımlan do natıp gonderme.. kısacası Olimpiyatlar'a katılıp katılmamak konusunda karar vermek yetkisi o ülkenin Ulusal Olimpi yat Komitesi'nindir. Aynı ana sözleşmeye göre, Ulusal Olimpiyat Komiteleri her türlü siyasal, ekonomik ve dinsel baskıya karşı koyabilmek için, huKumetlere karşı bağımsız ol mak durumundadırlar. Bu nedenle, dunyanm bir çok ülke sinde, bu arada Türkiye'de, Ulusal Olimpiyat Komiteleri ülkelerinin dernekler hukuku hukurnlerine göre. özel hukuk tüzel kişilerj olarak örgütlenirler. Durum böyleyken, Başkan Carter'in Amerika'nın Olimpiyatlar'a katılmayacağını Ingiltere'de tüpgazla çalışan ilk otobüs sefere kondu LONDRA (Dış Haberler Servisi) İngiltere'de Güney York shire Belediyesi, likid gazla (LPG) çalışan ilk otobüsü sefere koymuştur. Ülkenin yeniliğe yönelık araş tırmalarıyla ün yapan bu Belediye, tüp gazıyla çalışabilecek otobüs deneylerini birkaç yıldır 8ürdürüyordu. Belediyenin taşıtlar idaresi, bu oraştırmaların sonucu olarak, ilk LPG yakıtlı otobüsü bu yıltn başlarında çalışmaya ve olumlu sonuçlar elde etmeye başlamıştır. Kuzey Denizi'nden petroi çıkaran İngiltere LPG gazı fazlasına sahıptir. Bu sayede mazottan tasarruf sağlanacağı bildilrilmektedir. LPG gazlı otobüsün yakıt glderleri mazota oranla daha az olduktan başka, cevre kirlenmesi acısından da avanta|lar sağlayacağı eklenmektedir. LP G gazıyla çalışan motorun mazotla çalışan matora oranla daha az ses çıkarması da olum lu yönlerl arasında sayılmoktadır. Şehırlerarası otobüsler çalıştırıldığı takdirde, LPG gazı zor luğu, bu otobüslerin en sakıncalı yanı olarak gösterilmektedir. Kapalı kapılar ardındaki siyasal çalkantılar SADİ BORAK 14 Dun, Veliaht Abdülmecit Efendinin Meclis'e gönderdiği mektup üzerine ne yapılması gerekeceği hakkında gizlı oturumda ilen surülen çeşitli fikirleri izlemıştik. Bugün de Mustafa Kemal konuşacaktır. Bu arada, gönderdiği mektuplarla Anadolu'ya geçmek isteğinı belırten ve İnebolu'dan geri çevrilen Şehzade Ömer Faruk Efendi olayının içyüzünü de açıklayaçaktır. Beyanat bu bakımdan da önem taşımaktadır. İzleyelim: MUSTAFA KEMAL PAŞA «Efendiler! Bu mektubun yüksek kurulunuzca okunmuş olması bendenizce çok faydalı oldu.. Bugüne kadar Osmanlı hanedanı ile yüksek Meclisini? arasında bu meseleyı musbet bakımdan söz konusu etmeye hiçbir vesile elde edilemiyordu Bu mektup bu bakımdan ilk bir zemin teşkil ettiği için faydalıdır.. Bendenizce bu mektubu dikkate almak ve buna layıkı gibi makul ve münasip bir cevap vermekte htsm fayda vardır, hem de zarar vardır. Zaran nedir? «Bilindigi gibi yüksek heyetiniz ve bütün millet karşılaştığı fenalığı bertaraf etmek için çarpıştığı zaman Padişah ve bütün etratında bulunanlar, bu milleti bu davadan döndürebilmek için işbirliği yapmışlar ve millet içine bin türlü fesat tohumlan saçarak onlan ayaklandırmışlar, onlara ihtilal yaptırmışlar ve kan dökülmesine meydan vermişlerdir. «Hadiseler v e Meclisinizin azmi artık millete anlattı ki bu Meclisin taşıdığı yüksek iradeden başka bir kuvvet yoktur, ve her halü kârda bu iradeye tabi olmak mecburiyetindedir. Başka tarafm, başka makamın iradelennin memleket ve millet talihi üzerinde hiçbir tesiri yoktur. «... Şimdi, bu mektup ve bu mektup vesilesiyle yazılacak cevap eğer Istaıîbul'a bir kudret verecekse ve millette zihinleri bulandıracaksa elbette zararlıdır. Bu bakımdan caizdir ki milletin istiklali tamamen kurtulduktan sonra bunlara girişelim. Bu bakımdan düşünülecek olursa hiç dikkate almamak gerekir. Buna şunu da eklemek ihtiyata uygun olur: Bu yazmış olduğu mektupta, demin de arzettiğim gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisini tanıyor ve ona yazıyor, resmen de ona hitap ediyor, orada «Meclisimiz» diyor, «Meclisi Millîmiz» diyor. Halbuki Saltanat ve Hilafet makamında oturan zat, henüz bunu kabul etmemiştir ve bilakis reddetmek istiyor, reddetmekle meşguldür ve tanımamak istiyor. Bu mektubu yazan zat da onların içindedir. Ve onlar bu zata istedikleri fenalığı yapabilirler. Hepinizce de bilindigi gibi bir zamanlar kendisıni gozaltına aldılar, evinin içini aradılar.» lıklan mucip olacaktı. Ona demiştim ki: «En iyi vazifenizi İstanbul'da görürsünüz.» Yalnız, ona demişler ki: Anadolu'ya geçer geçmez emr1 vaki yapacağız. Millet her şeyi unutur, büyük alayişlerle sizi Padişah yapar. O da bunlara güvenerek benim muvaffakatimi almadan Inebolu'ya gelmiştir. Ve hakikaten Inebolu'ya çıktığı zaman (alayişlerle karşılanmıştır) Omer Faruk hakkmdaki bu tezahüratı derhal îstanbul'a haber vermiştir. Yani, caiz ki Padişahın veyahut babasınm muvaffakatiyle gelmiştir.» Mustafa Kemal'in bu açıklamalariyle siyaset sahnesinin kulisinde tezgahlanan oyunların içyüzü bütün çirkinliği ile meydana çıkmaktadır. «Siyaset» sözcüğü bir anlamda da «Olüm cezası»dır. Siyasetl© sehpanın birbinne boylesine yakm olduğu bir başka meslek kolu yok. Koltuk ihtirasmın, komplolanru ikiyüzlülüğün içiçe girdiği bir boğuşma alanı haline getirmişler siyaseti. Ve bu uğurda kimi başmı vermiş, kimi yurdundan sürülmüş... Uluslararası Olimpiyat Komitesi SORU kendi ülkesinde sporu nasıl yöneteceğine karar vermek her ülkenin egemenlik haklarından sayılmak gerekmez mi? Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin bu yaptırma gücü nereden geliyor? YANIT Uluslararası Olimpiyat Komitesi, kendi üyelerini kendisi seçen ve «hükümetlerarası olmayan» bir uluslararası örgüttür. 1894 yılında Baron de Coubertin'in kurduğu bu yapının 80 kadar üyesi, kendi ülkelerinin komitedeki temsilciler; olarak değil, komitenm ülkelerdeki elçileri olarak gorev yapmaktadırlar. Bugune kadar kendisine yöneltilen butün eleştirileri («antidemokratik bir yaşlılar kulübü» olmak vb.) göğüsleyebılmiş ve varhğını sürdürmüş olan UOK'nin ana kuruluş sozleşmesi, ülkelerin yasama organlarmca onaylanıp «yasaya eşit metin» durumuna gelmiş bir hukuk metni bile değildir. Buna karşm, Olimpiyatlar konusunda son sözü UOK söylediği, hiç bir ülkede Olimpiyat Akımı'nm dışında kalmayı göze alamadığı için, UOK, ülkelerin spor yönetimleri üstünde, ulusal egemenlik haklannı aşan, bir fiili egemenlik kurmuştur. Cezayir Maliye Bakanı: «Petroi fîyatları önümüzdekî yıllarda iki ya da üç katına çıkabilecek» STOCKHOLM (ANKA DPA) Cezayir'ın batılı ülkelere sat tığı ham petrolü keserek, bağ lantısız ülkelere yönelteceği blldirilmektedir. Cezayir Maliye Bakanı Muhammed Yala bir İsveç Haber Ajansına verdığı demeçte petroi fiyatlarının önümüzdeki yıllarda iki yada üç katına çıkabileceğinı söylemiştir Cezayir Maliye Bakanı petroi fiyatların daki artışın diğer fiyatlardakl artışla birlikte düşünülme si gerektığını söylemiştir. Muhammed Yala «Geçtiğımiz yıl bir ton buğdaya 140 dolar öder ken. şımdı 270 dolar ödüyoruz» demiştır Petrolü «adaletslzliğe» karşı bir sılah olarak kullanmak istediklerini söyleyen Cezayir Maliye Bakanı Muhammed Yala, İs veç'in üçüncü dünya ülkelerine gösterdiğı destekten dolayı ham petroi ıhraoatında fark It Işlem uygulayabıleaeklerinl belırtmiştir. Gizli oturumda veliaht Abdülmecit Efendinin dengesizlikleri hakkında kendi gözlemlerine dayanarak çok ilginç açıklamalarda bulunan Gelibolu Milletvekili Celal Nuri Bey... Celâl Nuri, Abdülmecit'in dengesizliğinî anlatıyor Mustafa Kemal'in bu açıklamalarından sonra kürsüye gelen Gelibolu Milletvekili Celal Nuri (İleri) Bey de. Abdülmecit Efendi hakkında çok ilginç açıklamalarda bulunmuştur. izleyelim: CELAL NURİ BEY «Efendiler, Mecit Efendi Hazretlerini pek yakından tanıran. Kendisi kelimenin tam manasiyle bir parça patorajmanııu (yanlış saptannuş, Fransızcada böyle bir sözcük bulamadık) kaybetmiş bir zattır. Bugün Islamiyet lehinde bir Hoca Efendi gibi bülbül kesiür, başka türlü lakırdı eder ; ikinci gün Şair Emin Bey gelir. Ergenekon'dan bahseder. Mademki bir gizli celsedir, fevkalade mühim bir şeyden bahsedeceğim. Fevkalade mühim olduğu için dikkatinizi çekerim. Bir gün bendenizi çağırdi: Dün zatışahâne tahtta çıktı. Zatışahâne hakkında uzun bir beyanatta bulunacağım, dedi. Ve baştan aşagı şımdiki Padişahı methetti, sonra dedi ki: Sansör vars O görmeden geçiremez mlsiniz? Pek mühim bir madde olduğu İçin olamayacağını söyledim. Aradan birkaç ay geçtikten sonra tekrar benl çağırdi. Tabii o zaman kıznuştı. Huzuruna çıktım. Dedi ki: Talat Paşanın resmini pırlantalarla yapürdım, yatağımın üzerine asıyorum. Kenaisine büyük hürmetim vardır... O mülaüatı sen o gun neşretseydin millet bana lanet etmez miydi? Ondan sonra birdenbire ayağa kalktı ve dedi ki: «Bizden hayu* beklemeyiniz. Çünkü, Abdülmecit her türlü tereddiye girmiş bir zatü. Bunun üç oğlu da tahtta çıktı. Bunun birisi Sultan Murat; zırdeli oldu, tahttan indırildi. îkincisi Sultan Hamit...» Sonra Mehmet Reşad'uı da aleyhinde bulunda Vahdettin'den de söz açarak: «Onu da gördük, dedi. Sultan Aziz benim babamdı. Nasıl öldüğünü bilirsiniz. B'raderim de intihar etti. Ben de sinirleniyorum.» Bu lakırdılan söylerken büyük bir sinir krizi içindeydi. Onun için bu mektup hakkında, «Acaba İngilizler mi tahrik etti, yoksa Padişah mı, yoksa başka bir maksat mı var?» gibi düşünülmemesi gerekir. Çünkü o, o dakikada aklına bir şey ejeft yazar. Ertesi gün de onun aksini yapar. Bu bakımdan mektuba covap verilmesini uygun görmüyorum.» Bu satırlari; saltanat ve hilafet yanblan ve propagandacılan, birtakım asalağın adı yanına «Büyük Hakan» yakıştırmasıyle o uönemleri övenler okusun. Sadece onlar değil, kandırmak, gerçek yoldan. akıl yolundan saptırmak istedikleri körpe dimağlar da okusun da bizi kimlerin yönettiğini anlasuı. Birkaçı hariç, bir sürü cahil, dengesiz, paranoyak .. Meclis. Veliahdi Saltanat Abdülmecit Efendinin bu psikiatrik durumunu da dikkate alarak mektubun yanıtlanmasına gerek olmadığına karar veriyor. Mustafa Kemal Şehzade Omer Faruk olayını yorumluyor yadsınamaz bir taktik ustası olduğunu kanıtlamış oluyor. Hukuki ve fiilî durum SORU Türkiye'deki hukuki ve fiilî durum nedir? Örneğin, hükümet katılmama karan alsa, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi kararıyla Olimpiyatlar'a gidilebilir mi? YANIT Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, 1630 sayılı Dernekler Kanununca kapsanan, nizamnamesi Danıştayca onaylı (1962), adındaki «Türkiye» (1973) ve «milli» (1964) sözcükleriyle «Yurt dışmdaki kuruluşlarca işbirliği yapma» (1970) ve «Kamu yararı gözeten dornek olma» (1970) haklannı Bakanlar Kurulu kararnamesiyle almış bir özel hukuk tüzel kişisidir; bu bakımdan devlete bağımsızdır. Ana tüzüğün 4'ncü maddesine göre, Olimpiyatlar'a katılıp katılmamak, kimlerin hangi dallarda katılacağını saptamak, «Kafileleri tertip, teçhiz, sevk ve idare, iskan, iaşe ve murakabe etmek» yetkilerine sahiptir. Olimpiyatçılık tarihimizden komitenin, sözgelişi 1908 ve 1912 Olimpiyatları'na hükümetten habersiz sporcu gönderildiğini de biliyoruz. Salt yasal açıdan, TMOK, hükümet kararının aksine. 1980 Olimpiyatları'na sporcu gönderebilir, üstelik, hukuk kuralları hiyerarşisi içinde, kuruluş belgesi Bakanlar Kurulu kararnamesine üstündür. Kaldı ki, «Idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açık» (Anayasa, madde 114) olduğu için, TMOK istencine aykırı bir karar ve ona bağlı olarak getinlecek yönetsel engellemelere karşı Danıştay'a da gidilebilir. Ama. sonunda hükümet karannın baskm çıkacağma inanıyorum. Bir kere, TMOK'un tek doğrudürüst gelir kaynağı, Türk Spor Vakfı yoluyla gelen ve hükümetin «İki dudağı arasında» olan maç hasılatı paylarıdır. İkinci olarak, TMCK hiyerarşisi içinde «Olimpiyatlara katılma kararını alma» yetkisi Konsey'e verilmiştir (Tüzük, madde 18). Gerek UOK ana sözleşmesinde, gerekse TMOK tüzüğüne göre, Konsey'de Ulusal Spor Federasyonları temsilcileri oy çoğunluğuna sahiptin başka ülkelerde bu federasyonlar da öteki spor yönetimleri gibi devlete karşı bağımsızdırlar; Türkiye'deyse, kamu hukuku tüzel kişileri olarak, devlet spor hiyerarşisi içinde örgütlenmektedirler. BTGM'nin önerisi ve Spor Bakanının onanıyla görevlendirilen ve aynı yoldan değiştirilebüen bir federasyonun temsilcisi, sanınm, oyunda hükümetten bağımsız davranamaz. Bütün olasılıkları didîkleyen bir zekâ Mustafa Kemal, mektubun yazılışmın altındaki gizli maksadı irdelemeye devam ediyor: «Bütün bunlara rağmen açıktan açığa ve yüksek Meclisinizce okunmasını isteyerek bu mektubu göndermiştir. Şu halde arzu etmiştir ki okunsun. Demek oluyor ki kendı aleyhindeki şeylere karşı da ehemmiyet vermiyor. Benim hatınma geliyor ki bu mektubun içindekilerden acaba Padişahm haberi yok mudur? Acaba Ingilizlerin malumatı yok mudur? İhtimal vardır, ya da yoktur. Eğer bilgileri yoksa mektup sahibi için âdeta bir tehlike vardır. Eğer bilgileri varsa ne demektir? Onlar da bu yoldan, aynı yoldan Meclisi tanıyorlar gibi yorumlanabilir. Onun için, eğer onların bilgisi varsa şimdi bu mektup okunduğu vakit derhal alkışladmız. Eğer bu mektup açık oturumda okunsaydı gene derhal alkışlayacaktınız. Bu tutum bütün millete anlatıldığı zaman onlar da mümessillennin yaptıklarını yapmaktan başka birşey yapmayacaklardı. O halde, bu mektubu yazmaktan maksat. Meclisimiz üzerine ve millet üzerine tesir yaparak uyutulmak üzere bulunan bir muhabbeti uyandırmak olabilir.» Görülüyor ki Mustafa Kemal. birkaç satırlık bir kutlama mektubunun altında yatan bütün sinsi niyetlen didikliyor, 350 «baş»ın düşünemediği olasılıkları irdeliyor ve böylece askeri alanda olduğu kadar politika alanında da Şehzade Faruk'un Anadolu'ya geçme girîşimî ve Mustafa Kemal'e gönderdiği mektup olayı MUSTAFA KEMAL (devamla) «... Ben Abdülmecit Efendi ile birçok kere görüştüm. (...) Demin arzettiğim hususi münasebet cereyan ederken Anadolu'ya gelmesini teklif ettim. Bana verdiği cevapta: Ben burada bazı siyasi girişimlerde bulundum. Bunlann neticesini bekliyorum dedi. «Efendim, Abdülmecit Efendinin oğlu Omer Faruk Efendi Inebolu'ya gelmişti. Ben, kendisini iade ettim. Onun gelişinin, babasının, yahut da kayınpederinin muvaffakati ile olup olmadığmı bilmiyorum. O sırada Saltanat Cemiyeti teşekkül etmişti Istanbul'da. Etkileri Anadolu'ya da yayılmaya başlamıştı. Tam böyle bir zamanda bir prensin oraya gelmesini muvaffık bulmadrm. • «îkincisi: Omer Faruk Efendiyi şahsen ta' nırım. Bana bazı mektuplar yazmıştı. Kendisiyle yakından temasta bulunan bazı arkadaşlarla da şifahen haber göndermişti. Bana yazdığı şeylerde diyordu ki: «Ben oraya geliyorum. Ben oraya gelir gelmez şartlarımı şimdiden tespit ediniz. Ben buradan birtakım insanlar getireceğim, Bunlar benimle beraber kalacaklardır.» Mustafa Kemal açıklamalarına devam ediyor: ' «Ömer Faruk Efendinin güttüğü amaç, Ha1 life ve Padişah olmak. (...) Bunun mümkün olamayacağmı kendisine söylemişler. Bunu kafasına koymuş. Halbuki Omer Faruk Efendiyi buraya getirmek, Halife veya Padişah yapmak söz konusu değildi. Belki de birçok karışık ŞÜİ'de muhalefete karşı yenî baskı yasaları kondu SANTİAGO (a.a.) Şili'de Devlet Başkanı Augusto Pinoo het'in muhalefet üzerındeki bas kısını artıracak yeni kararnameier çıkarılmıştır, Yeni kararnamelerle İçişlerl Bakanına Pınochet yönetiminl eleştirenlerı ülke ıçinde üç ay sürgüne gonderme ya da evlerinde gözaltında tutma yetkisi verilmıştır. Şubat ayının başlarında Resmı Gazetede yayımla nan sözkonusu kararnameler daha once yalnızca Devlet Baş kanına ve sadece sıkıyönetım zamanlarında tanınan yetkilerin kapsamını genişıetmektedir. Yeni yasalar Pınochet onderli ğindekı askerı yönetıme karşı olanlar arasında büyük bir kaygıyla karşılanmış, bu arada in san hakları savunuculan da bundan büyük bir düş kırıklığı na uğramışlardır. ÇİN'DE BÜYÜK BİR MALI SKANDALDAN İDAMA MAHKUM OLAN KADIN KURŞUNA DİZİLDİ PEKİN, (a a) «Halkın Günlüğü» gazetesi, Çin Halk Cumhuriyetınde şimdıye kadar ortaya çıkan en büyük malî skandalın kahramanı Bayan Wang Şuksin'in, idama mahkum olma sından 4 ay sonra, Harbin'de (Kuzey Doğu Çin) kurşuna dizil diğinl bildirmıştir. Heilonciyang eyaletinde bir akaryakıt kurumunun yöneticisi olan Bayan Wang, 7 yıl süren yönetimi sırasında yaklaşık 23 milyon liralık yolsuzluk yaptığı meydana çıkınca «Ekonomik cürümsden idama mahkum olmuştu, YARIN: Şehzade Faruk Inebolu'ya nasıl götürüldü?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle