18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ON CUMHURÎYET 14 MART 1980 EGİTİM ÖGRETİM... EĞİTİM ÖGRETİM... EGİTİM ÖGRETİM... EGİTİM ÖGRETİM...EGİTİM ÖGRETİM... EGİTİM ÖGRETİM...EGİTİM ÖGRETİM. Şükran KETENCÎ Okullarını terkedenler hızla artıyor K onya'da olanlarla ilgili, öğrenci ve öğretim üyelerinin can güvenlıkleri kalmadığı Için yönetim kurulu kararı ile kapatılan Akademi ve Selçuk Ünıversıtesı Fen Fakültesındekı gelışmelerı yansıtan bırçok yazı cıktı Eğıtim . Oğretım köşemizde Ama devlet adına sorumlu, yetkıli olanlardan kös dınlemışcesıne bir ses yok. Ne olanları yalanlama cesareti, ne de önleme konusunda bir çaba. TÜMÖD ve TÜMAS üyesl öğretim üye ve yardımcıları Türkıye'nın çeşıtlı kentlerınden, olanları ve önlem alınmamasını protesto eden mektuplar gönderıyorlar onlem almakla yükumlü yönetıcılere. Bu arada can guvenlıği. okula gidebılme özgürlüğü isteyen öğrencılerden yeni mektuplar gelıyor. Konya Selçuk Ünıversitesl Fen Fakultesi öğrencılerınden cok sayıda imza İle gelen mektup «öğrencıler memleketlerıne kaçıyor Yardımlarınıza sığınıyoruz. Işte dertlenmız» diye ba^lıyor, fakültenın Ankara'ya alınması önerılıyor. «Fen Fakültesı bir bölüm ÜGD'lılerin silahlı ve eylemlı işgali altındadır. Ikincı üçüncü ve dördüncü sınıflarda üç ÜGD'li öğrenci için tüm fakülte ve özellikle matematik Komando, polis, yönetim ışbırlıgı karşısında can güvenliği ile ilgili hiç bir güvence bulamayan öğrencıler okullarını bırakıp evlerine dönüyorlar bölümü diğer öğrencilore yasak edildi. Konya Fen Fakultesi Matematik bölümü 2.,3. ve 4. sınıf öğrencileri Fakülteye sokulmamaktadır. ÜGD'liler bu öğrencileri Fakülte dersllklerine, laboratuarlarına ve yemekhaneye sokmadıkları gibi Konya'da bile vaşamalarma izin vermiyor. Tüm öğrenci arkadaşlar, Konya'dan kaçıp memleketlerine dağılıyor. Bu 3 4 yıllık emeğe yazık değil midir? Bu öğrencilerin yaşam ve eğıtim koşullarının tüm ağırlığına karşın bugüne ulaştıktan sonra şımdi fakültelerini bırakmaları ilgili, yet kill ve sorumluların yüreklerini ve vicdanlarını sızlatmayacak mıdır? ÜGD'liler kendilerine iştedikleri not ve olanaklarını tartışmasız vermediler diye Ankara'dan ge len öğretim görevlllerinl dövüp, vuracaklannı açıkça blldirip bunları Şehirlerarası Otobüs Terminalınde sıkıştırıyor. Üzülerek söylemek gerekir kl onbaşılıktan gelme polislerimiz ÜGD'lilerin eylem ve tehditlerihi Dekan dahil tüm hocalarımıza savurmaktadır. Fen Fakültesı Ankara'ya alın malı, ya da Ankara'daki Ünlversiteler bölümlerıne nakıllerl sağlanmalıdır. Ankara'daki Üniversiteler Fen Bölumleri, Konya'dan kaçmak zorunda kalan bız öğrencilere olanak vermelidır, yardım etmehdır.» Öğretmen kıyımı, yasa dışı atamalar sürüyor GİTİM tarihimizin en uzun ara tatili, Milli Eğitim Bakanlığının okulları millileştirme (!) çahşmalarına. öğretmen kıyım ve sürgünlerine yeterli olamamış gorünüyor. Türkiye'nin her yerinden yeni kıyımlar ve sürgünlerle ilgili haberler gelirken yasaların, yönetmeliklerin, mahkeme kararlannın çiğnenmesi ile ilgili sayısız örnekler de sunuluyor. • KAHRAMANMARAŞ katliamını protesto için bir gunlük boykot eylemine katılan öğretmenleri yasanm ilgili maddesini amacı dışında kullanarak açığa alan ve yargılanmamış kjşileri, «Vatan hainliğıne» mahkum eden Milli Eğitim Bakanlığı bu kararını çok sessiz bir biçimde geri almıştır. Yasaya aykın olarak iki aydan uzun bir süre görevlerinden uzak tutulan öğretmenler hakkmda, bu kez yasalar içinde soruşturma başlatılmış, arada «Bu da bizden olsun» anlammda olacak bir uygulama ile, açığa almdıklan sürelerin ücretlerinin ödenmemesine karar verilmiştir. Açığa alınan ve sonra görevlerine iade edilen öğretmenlere iki aylık maaşları 1/3 olarak ödenmiştir. Öğretmenlere ancak aksine mahkeme karan getirdıklerinde normal maaşlarının ödenebileceği bildirilmiştir. Bu arada bütün öğretmenler için bu ay 25 katsayıya göre yapılması gereken ücret ödemeleri, 16 katsayı üzerinden verilmiş, farklarm sonra ödeneceği bildirilmiştir. • KARS muhabirimizden gelen en son habere göre 10 ilköğretim ve 10 ortaöğretim yöneticisi daha görevden alınmıştır. Görevden alınmalarda bakanlığın atama yönetmeliği tümü ile çiğnenmişttr. İl Disiplin Kurulu kararı ile görevden uzaklaştırılmış kişiler tekrar görevlerine iade edilmişlerdir. Seyhan Batubay adında gezici kurs öğretmeni ve yeni müdürün baldızı olan bir kişi 1 ekim 1979 tarihinde kurul kararı ve 22 ekim bakanhk onayı ile mazeretsiz, izinsiz göreve gelmediği için müstafi sayılmıştır. Ancak ocak aymda aldığı temmuz ayından başlamak uzere 5 tane 20 günlük raporlar ile, İl Disiplin Kurulu kararı yok sayılarak göreve iade edilmiştir. Bu arada raporlann sağlık kurulundan geçirilmesi zorunluluğu ile ilgili bakanhk genelgesi de çiğnenrniştir. Bir başka örnekte imza taklit ederek başka öğretmenlerin yan ödemelerini zimmetine geçirdiği suçu sabit olan ve Disiplin Kurulu kararı ile 3 yıllık kadro temsili ve idarecilik yapmama cezası verilen AP Ilçe Başkanınm yeğeni Mehmet Çiftçi. ilköğretim Müdürlüğüne getirilmiştir Kars'ta ders yılı başmda zorlukla 300'e indirilebilen öğretmen açığı, görev yeri değiştirmek isteyenlerin daha merkez illere. politik seçimle alınmaları nedeni ile. yeniden büyümüştür. İlk ve orta dereceü okullardaki öğretmen açığmın yaklaşık 1500'ü bulduğu belirtilmektedir. E Savaştepe'den kaçanlar Can güvenliği nedeni ile okullarını terkeden oğrencılerden bir başka mektup Savaştepe Öğretmen Lisesi için Balıkesır Zeytinli kasabosından geliyor. «Biz Savaştepe Öğretmen Lisesi öğrencılerıyız. Okulların ikincl donemı başladığmdan beri biz devrimci öğrencılerin hiç bir huzuru yok. Faşist öğrenci ve öğretmenler iştedikleri zaman sınıflara baskın yapıp dev rımci öğrencileri dövüyor ve çe kip gidiyorlar. Bizler buna tahammül edemeyıp köylerimize döndük. Bunu kamuoyuna duyurmak için elinizden gelenl esırgeme yeceğinızi tahmin ediyoruz.» M illet Meclisi Ticaret Komisyonunda Hazlne Genel Müdürü Sait Nacı Ergın üç saattir konuşuyordu. IMF nedır. Türkıye bu kuruluşa neden üye olmalıdır, neden devalüasyon yapılmıştır, bunları anlatıyordu. Üç saatin sonunda komisyon üyeleri Ergin'e tek bir cümle söylediler: «Siz iyı anlattınız. Ama, blz pek anlayomadık. Yenıden anlatır mısınız?» Türkıye'nin IMF'ye girişl Millet Meclisi'nln Tlcaret, Dışişleri ve Bütçe Komisyonlarında uzun uzun tartışıldı. Her bir komisyon ayrı ayn rapor yazarak bu hareketı desteklediklerinl bildirdiler. 24 ocak 1947 tarihli raporunda Ticaret Komisyonu şunları söylüyordu: c... dövizlerin istikrarını sağlamak, para kıymetinin düşme ve düşürme yarışmalarına mani olmak ve üyelerın arasında çok taraflı tediye slstemi kurulırosına ve kambiyo tahdldinin izalesine yardım etmek gibi temei taşlar teşkil eden bu rkl müesseseye ve bılhassa politik bir anlaşma ile IIgilenmesi memleketimizin mall ve iktisadi faydasına uygun olacağından şüphe götürmeyen komisyonumuz...» (Millet Meclisi Tutanak Dergisi. 1947, Cilt 4, s 157). 4 ler sevinç çığlıkları atmaktadır: «Amerikan ış alemi harekete geçti. Büyük firmolar firmalarımıza kredi açacaklar. Sipcirişleri süratle teslim edeceklerlni bıldıriyorlar» (1947 Mart tarihli Ulus sayıları). Yusuf Kemal Tengirsenk ne diyor? KISK?CI.NCA TÜRKİYE Yalçın DOĞAN Polatkan'la Gülek... Raporda imzası bulunanlar arasında bir devalüasyon ardından iktidardan düşürülen Demokrat Parti iktidarının Maliye Bakanı Hasan Polatkan ile CHP'rın uzun yıllar Genel Sekreterliğini yürütecek Kasım Gülek de vardır Aynı tarihli Millet Meclisi Dışişleri Komisyon raporunda ise Türkiye'nin dış politikasına açıklık çetirecek sözler yer alrraktadır: cikinci Cihan Harbı ertesinde Bırieşmış Milletler Derneğinin kurulup faaliyete geçmesiyle yeni bir zihnıyetin milletlerarası munasebetlere hakim olması yolunda geniş adımlar atıimaktadır. Bu yeni zihnıyet klasık mutlak hükümranlık telakkisini gıtgide yumuşatmak ve milletlerarası işbırliği ve birbırıne bağlılık prensıbini yerleştirmen hedefini gütmektedir Adı geçen teşekküller milletlerarası işbirliğini ekonomik, maliye ve kaikınma alanlarında dünya ölçüsünde gelıştirrrek maksadını gütmektedir Bu itibarla Türkıye Cumhuriyeti'nin takip ettığı dış politikanın ana prensiplerine cevap veren bu kanun tasarısının tasdikl uygun görülmüştür.» (Tutanak Dergisi, aynı yerde). İMF'ye giris gerçekten o günlerde ve aslında daha sonraki yıllarda izlenen «dış politikanın ana prensiplerine cevap veren» nlteliktedir. Öylesine «cevap veren» niteliktec'ir ki, sor\ derece çarpıcı olaylar birbırini izler olmuştur. 1923 yılında Cumhuriyet'in kurulmasıyla blrlikte Osmanlı'dan kalan Duyunu Umumiye'ye (Türkçesl genel borçlar) ve kapitülasyonlara tepkl olarak millileştirmeier başlamıştı 1928'de başlayan çeşitli yabancı şirketierin millileştirilmesi 1944'te sonuçlanmış, son yabancı şırketin millileştirilmesi 1944 yılında gerçekleşmiştir. Ancak, 1944 İMF'nin kurulduğu Bertton Woods Anlaşmasının yapılış yılıdır. Oysa, 14 Şubat 1947 tarihli Millet Meclisi oturumunda Türkiye'nın İMF'ye gırişi tartışnırken, hükümetin bu yöndekı yasa tasarısı görüşülürken Sınop Milletvekili Yusuf Kemal Tengirsenk şunları söylen «Hükümetin esbabı mucibe layihasında söylediği gibi her ikl devlet, yani gerek Ingıltere, gerek Amerika ticaretin genışlemeslnl istiyor. Kambiyo Istikranna ikisi de taraftar. Ticaretin genışlemesıne mani olan şeylerın kaldırılmasını ikisi de istiyor. Yani hep ticaret. Ticaretin iyi yapılması. Ticaretin doğru yapılması. Ticaretin muntazam yapılması. (...) Fakat bana sorarsanız, deseniz, 44 devlet en zeki adamlarını gondermişler, bunu kabul etmişler, sen burada ne uğraşıp duruyorsun?. Cevabım şudur: Bu anlaşmalarla bağlanmadan Türk Milletinin istiklali, Türk Mille^inın hürriyetl mevzuubahistir» (Tutanak Dergisl, 1947, Cilt 4, s. 159). Tengirşenk'e göre iki önemli nokta vardır. Blri ülkenin «hürrıyeti», diğeri de «kamblyp n»|!m||. Konuşmasını şöyle sürdürür: «Bence bu iki mühim noktanın ikisi ltibarlyle de milletlerarası para sandığına veya fonuna IItihak etmeklığımize mani bir cihet yoktur (Bravo sesleri). Emniyetle, nuzurla iltihak eaebiliriz» (aynı yerde, s. 161), Ankara Hukuk Fakültesinde Iktteat dersleri vermış olan DP milletvekili Yusuf Kemal Tengirsenk yakaladığı özü. sonra elinden kaçırmıştır. Tokat milletvekili Nazım Poroy İse olayın özünü hiç yakalayamadan şöyle konuşur: «... Zannederim ki, Meclisimizin İlk gününden beri iki parti arasmda en tatlı müzakere bu olmuştur. (...) Memlekette Bretton Woods mukavelelerı hakkında hiçbir esaslı malumat Iritişar etmemiştir. (...) Ama, birkaç büyük devietin tesiriyle, nüfuzuyla filhakika yapılan bu mukavelelerin gayesi dünyanın iyiliğine, rahatına, terakkisine, rahatına matuftur» (aynı yerde, s. 167). Ankara Meslek Yüksek Okulu öğrencileri «eğıtimin engellenmek istendiği bir okul daha» başlığı ile gönderdikleri yazıda ise sörunlarını şöyle anlatıyorlar.. «Yaygın Yüksek öğrenim Kurumunda (YayKur) okumakta iken meslek yüksek okuluna devredildik. Bizden bir devre önçeki öğrencilere Çankaya üsesinde gece eğitimj gördürmüşler, şimdi ise çeşitli bahaneler öne sürerek ve eğitimimizi engellemek için faşistlerin üs olarak kullandıkları Beşevler bölgesine almışlardır. Okulumuzda sağ eğilimli (MHP1li) militan kişi sayısı toplam 20 civarındadır. Geriye kalan öğrencilerise demokrat nitelıkli ve genellikle evlı birkaç çocuk sahibi kimseler olup amaç ları yalnızca okulu bitirip birer kadro almaktır. Bunu engellemek çin de ellerinden ne gelirse yapmaktadırlar. Okulumuzda hiç bir şekilde can güvenliği yoktur. Okul tamamen öğrenci olmayan sağ militanların denetimındedir. Gü ya can güvenliğimizi korumak için okula gelen polis ekibi ise bu milıtanlarla kolkola gezip öğrencilere küfürle hakaret et mektedirler. Okul ıdaresıne ve okul müdürüne bu durumlar Izah edildiği halde hiç bir önlem alınmamıştır. Ve hatta biz ler okulun geceye alınması ve Sıkıyönetimin müsaade edeceği merkezi bir yere alınması için %90'ımızın katıldığı bir imza topladık. Bu imzalarla Milli Eğ. Bakanlığına temsilciler aracılığı ile müracaat ettık. Okulun başka bir yere ve geceye alınmabileceği konusunda müsteşar okul idaresine sözlü bir emir vermişti. Daha sonra yazılı olarak da bu emrin okul idaresine geldığini öğren dik. Ancak bu haberi alan MHP yanlısı kişiler tedirgin olarak müsteşara gidip bu işi durdur muşlardır. Ankara Meslek Yüksek Okulu Ve başka bir ses... Ve oybirliği ile... Yusuf Kemal Tangırşenk Bu görüşmelerden sonra Türkiye'nin İMF'ye girişi Millet Meciisinde oylanmıştır.. Oylamada 305 milletvekili bulunmuş, 305 kabul oyu verılmiştir.. Gerekll işlemlerden sonra durum VVashington'a bildirilmiş, resmi belgeler hazırlanmış ve Sa it Naci Ergin VVashington'a gitmiştir.. 11 Mart 1947 tarihinde Türkiye fiilen ve resmen Para Fonu üyesi olmuştur.. İMF'ye girlş belgesinde o zaman ki Washington Büyükelçimiz Hüseyin Ragıp Baydur ile Sait Naci Ergin'in imzaları vardır.. Aynı gün Türkiye 43 milyon dolarlık kota İle İMF'ye girmiş, Millet Meciisinde onaylanan 5016 Sayılı Yasa ve İMF ilkeleri gereğince 43 milyonun 10 milyon 750 bin doları altın olarak teslim edilmiş, kalan yüzde 75'e karşılık olan 32 milyon 250 bin doların karşılığı 90 milyon 300 bin lira da T.C. Merkez Bankasında Fon adına açılan özel bir he saba yatırılmıştır.. Bu kota 1967 yılında 70 milyon dolara, 1970'te 151 milyon dolara çıkmıştır.. Daha sonra kotalar IMF'de dolar yerine, Özel Çekme Hakları türünden saptanmaya başlanmış, 1979 yılında kota 200 milyon özel Çekme HakKi'na yükseltilmiştir.. Türkiye'nin kota payı İMF toplamı içlnde yüzde 0.52'dir.. • KUTAHYA merkezinde görevli 7 ilkokul müdürü gerekçe gösterilmeden görevlerinden alınmışlardır. Bir kısım müdür ve öğretmenler ise istifaya zorlanmışlardır. Köy ilkokullarındaki bir kısım öğretmenler ise öğrenci azalması gerekçe gösterilerek daha uzak köylere gönderilmekte, bu gerekçe ile yapılan atamalarda önce son gelen öğretmenlerin alınması gerekirken, tam tersi en eskiler seçilmektedir. Ardından da öğrenci azalması gerekçesi ile alınan öğretmenlerin yerine yenileri atanmaktadır. Kütahya TOBDER üyesi öğretmenler çok gizli tutulduğu için tam atama listesi veremediklerini, bu arada okulu olmayan köylere bile atamanın yapıldığmı bildirmektedirler. • KOCAELI Milli Eğitim çevrelerinde bugüne kadar görülmemiş ölçüde kıyım ve istifalara zorlamalar olduğu bildirilmektedir. CHP ağırlıklı hükümet zamanında göreve gelmiş tüm yönetici ve öğretmenlerin görevden alınmaları, ya da istifaya zorlanmalan biçiminde sürdüğü belirtilen açıklamalarda okul yöneticileri ve öğretmenlerle dahi yetinilmediği memur ve müstalıdemlere kadar uzandığı dile getirilmektedir. • ISTANBUL'DA tüm üst derece yöneticilerin ve politik kişilerin görevden ahnmalan ve bu alınmalarda, yasa ve Danıştay kararlannın çiğnenmesinden sonra sıra, hiçbir olayın olmadığı ve politik kişilikleri olmayan okul müdürlerine de gelmiştir. Daha önce sürekli çatışmaların yasandi.1i. ancak göreve gelmesinden sonra hiçbir olay olmayan Goztepe Ortaokulu Müdürü Câmal Akgök, Kabataş Lisesi Müdürü Nihat Günaydm, bu son tip kıyımlardan paylarına düşeni almışlardır. 30 yıllık yönetici ve iki takdirname sahibi Kabataş Lisesi Müdürü, ortaokul öğretmenliği için depo tayıni olarak Beşiktaş Ortaokulu'na verilmiştir. Yeni Müdür Mustafa Bengisu'nun ise adî suçtan yargılandığı saptannuştır. Unutulanlar... 1946 devalüasyonun hemen ertesinde 1947 yılında millıleştirmeier unutulmuş, yabancı sermayeye ilişkin çalışmalar yeniden yoğunlaşmıştı. Karabük DemirÇelik ıçin dışardan yabancı uzmanlar gelmesi bu yolda sıcağı sıcağına atılan adımların ilkidir. Aynı yıl yayınlanan bir kararname ile yabancı sermayenin yeniden davet edilmesi bu yöndekl adımların ikincisidir. 1944 yılının uluslararası politika açısından bir başka onemi daha vardır. Ikinci Dünya Savaşmın Naziler aleyhıne sonuçlanacağı belli olmuş. Nazizmin yerine ABD'nin sohneye geleceği kesinlik kazanmıştır Amerıka'nın yoğun bir biçimde sahneye çıkışı hem doğrudan Truman Doktrini ile hem de Bretton VVoods'ta oluşturulan İMF ve Dünya Bankası yoluyladır. Çünkü ABD her iki kuruluşa da kesinlıkle egemendir... Faşist Alman ekonomisi... Turkiye o yıllarda dışarda alıp sattıklarını büyük olçüde Faşist Alman Ekonomisinin gereklerine göre ayarlıyordu «Ekonominin büyük parçası Nazi ekonomik yaşam alanının tekeli altında yapay bir uyumluluk ıçınde gıdıyordu. Böyle bir sistemde ekonomi oiduğu yerde sayar, fakat asılı olduğu ana güç yıkılınca, can havliyle asılacak başka bir desteğe tutunmaya, bu kez onun zorunuyla her yanını açmaya değın gider, 1945'te Nazi yiKihşı gelmeden Millı Şef'ın, şeflık rejımini sürdurebilmek Için yaptığı bütün çabalara karşın Parti ve Meclis icinde önleyemedığı muhalefet eleştirilerinin yapay bütçe, artan emisyon, enflasyon, karaborsa, devlet borçları ya da açıkları üzerınde yoğunlaşma sı yeni bir yörünge aramanın ilk yansımalarıydı» (Nıyazi Berkes, 33'lerin Öyküsü, Cumhuriyet, 12.7 1979). Türkiye II mart 1947 günü IMF'ye resmen üye oldu; ertesi gün Truman, ABD Kongresinde ünlü doktrinine ilişkin mesajını savunuyordu yavaş yavaş Nazizmin yörüngesinden kaymaya, Amerıka'ya monte olmaya başlamıştır. Nıtekim Trunan Doktrini hâlâ sürmekte olan bu montaiın ilk Kaynağıdır. Truman Doktrıni'nin tarihı de Türkiye açısından ilgi çekicidır. Türkiye İMF'ye 11 Mart 1947 günü resmen üye olmuştur. 12 Mart 1947 ise, 3aşkan Truman'ın ünlü doktrinin1 Kongre'ye surtduğu gündür. Truman Kongreye doktrinine ilişkin mesajını sunmuş, İMF üyesi olarak Türkiye'nin de bu «yardımdan» yararlanması hemen kararlaştırılmıştır. Mart 1947'nın ikincl yarısmdan sonraxi. yani İMF'ye üyeliğin birkaç gün sonrasındakl gazete Istanbul Universitesi Rektörlük seçimleri kulisi yoğunlaştı ADECE 30 binin üstünde öğrencisı ile Türkiye'nin en kalabalık universitesi olması nedeni ile değil, konumu, politik ağırlığı nedeni ile de İstanbul Universitesi Rektörlük seçimi diğerlerinden daha bir fazla ilgisini çeker kamuoyunun.. İstanbul Üniversitesinin iki tıp fakultesi toplam öğretim uyesi sayıları ile diğer fakültelerden etkin duruma geçtikleri için. rektörü onların oyları belirliyor. Bu nedenle de fakül telerden sırayla rektör seçilmesi zorunluluğu yasadan kaidırıldığından bu yana rektörler hep tıp Takültelerinden çıkıyor. Bu durum di ğer fakültelerin tepkisine yol açıyor. Yine de sonucu değıştiremiyorlar. Ancak bu kez rektörlerin tıp fakültelerinden seçilmesinin, büt çe dağılımlarında tıp fakültelerinin kayırılma sı sonucunu getirdiği kulisi yaygın, bir kısım tıp fakultesi öğretim üyelerinin de artık, fakülte fanatizmi içinde oy vermeyecekieri haberlerl yayılıyor.. Yeni rektörlük seçimi Için şimdilik belirgin olarak çalışması yapılan 4 aday var. İki tıp fakültelerinin adayları Prof. Güngör Ertem ve Prof. Cemi Demiroğlu. diğerıeri Hukuk Fakultesi Dekanı İlhan Akın ve (ktisat Fa kültesinden Yüksel Ülken.. Tıp Fakültelerinin kendl adayları tutkusu dışında politik gruplanmada, İlhan Akın fanatik sağın adayı sayıhyor.. Onö verilmeyecek akılci sağ ya da liberaı oyların ise Gemi Demıroğiu'nda toplanacağı yargısı yay gın, ileric! ve demokrat oylar ise Güngör Er lem ve Yüksel Ülken arasında bölünecek.. Adaylar ve dengeler değişmezse bu tablo karşısında ilk turlarda sonuç alınmaması b^kleniyor. .İlk turlar sonuçlarına göre. ılerlci aiaylardan birinin çekilebileceği, aynı şekilde sağ oyların da adaylardan birınde toplanabi leceği görüşü yaygın.. TÜMAS İstanbul Şubesl yaklaşan Rek S Ingiliz delegesi kutluyor... VVashington'daki imza töreninde İngiliz delegesi Sait Naci'yi «caseretle aldığınız bu karardan dolayı Türkiye'yi kutlarım» diyor ve «Türkiye'nin Fona katılışı hiçbir biçimde müzakere edilemez> yargısına varıyordu.. Bu kutlamalara karşın, Türkiye Fonun nasıl işleyeceğinl, bilmek Istiyordu.. Maliye Bakanlığı Baş bakanlığın baskısıyla bu «işi» açıklığa kavuşturmak için bir çare buldu.. Fona üye olunduğunun birkaç hafta sonrasında Türkiye IMF'ye başvura rak «yardım» isteminde bulundu. Gerçekte böyle bir gereksinim olmadığı halde, sırf yeni slstemle karşılaşmak için istenilen para İMF tarafından «he men verelim» biçiminde karşılandı.. IMF'ye güven duymamak için artık hiçbir neden kalmamıştı. Geriye bakıldığında... Sait Naci Ergin o günleri anımsarken geriye dönüp bakıyor ve bugün şunları söylüyor: «IMF'ye benim zamanımda girildi. Bu kuruluşun siyasi bir yönü yoktur.. Her türlü tartışmaya rağmen, bu kuruluşun siyasi yönü yoktur,. Ama, sağmadan süt versinler diye lütuf beklemeye de ge rek yoktur..» Ve Truman doktrini... Dünyadaki gelişmelere koşut olarak Türklye YARIN: Menderes, Dünya Bankası uzmanını kovuyor... törlük seciml nedeni ile bir bildiri yayınlamış tır.. Tüm yüksek öğrenim çalışanlarının &eçimlerde temsıi edilmesi savunulan bilaırıde özetle şöyle denıliyor: «Yüksek öğretim kurumlarınaa yönetim organlarının seçımınde oy verenler yalnızca öğretim üyelerıdır. Rektor, dekan, unıversıte yönetim kurulu, senato, üniversitelerarası ku rul seçimlerınde seçenler de, seçilenler de yalnız öğretim üyeleri olmaktadır. Oysa, özerk olduğu söylenen bu kurumlarda, yönetim organlarına seçilenler, tüm çalışaniarın yöneticisi olmaktadırlar. Bu kurumlorın asıl işlevı olan öğretim yükünün önemli ağırlığı öğretim yardımcılarının üzerındedir Bir çok yüksek öğretim kurumunda asistanlar, fiilen laboratuarıan yönet mekte, seminerler hazırlamakta, sınav kağıtlarını değerlendirmekte ve hatta öğretim üyeleri yerine ders vermektedırler. Diğer çalışaniarın da öğretim ışlevine önemli katkıları olduğu ancak yönetim organlarında temsil edilmedıkleri bir gerçektir. Yüksek öğretim kurumlarının daha çağdaş, dınamik ve demokratik bir yapıya kavuşturulması, liert ve köklü aeğışımlerin sağ lanması, yönetımı büyük çoğunlukla elinde bulunduran tutucu çevreler dışındaki kesimlerin de söz sahibi olması ile mümkündür. Yüksek öğretirr kurumlarında eğitim emekçilerı. yani akademik ıdari ve teknik personel ile öğrencıler bir bütün oluştururlar. Oysa bugüne değm sadece fakülte yönetim kuruliarına bir asistan temsılcsınin girmesi yasa hükmüne bağlanmıştır Gerçek anlamda çağdaş ileri demokratik Dir yüksek öğretim anlayışmdan söz edilmek is teniyorsa rektör, dekan, senato seçimlerinde de tüm yüksek öğretim çalışanları temsil edilmelidir.»
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle