Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
lKt omılt Kemal, Şehzade Murat Efendlye ın mut bağlamıştı Kendi meşrutiyetci görüşleri nin Şehzade Murat Efendinin tahta çıkma•lyla gercekleşeceğinl sanıyor, bu umutla ya kim dostluk kurduğu Şehzade'nin Kurbağlıdero'dekl köşküne taşınıp duruyordu. Namık Kemarin sürgününü hazırlayan da bu umut oldu. llkln Şehzade İle yakınlığından kuşkulanan Ab . dülazlz Namık KemaJ'l Mogosa'ya surmüştü; daha sonra II. Abdülhamit tahta geçince, V, Mu rot'ın 93 günlük padişahlığı sırasında cıkan aftan yararlanarak Magosa'dan dönen Namık K« mal'l Gelibolu mutassarrıflığına atayarak İstan buldan uzaklaştırdı. Gidiş o gidiş, bir daha da ömrünün sonuna kadar, on bir yıl, Namık Kemal istanbul'a dönmedl. Yalnız Namık Kemal değildi V. Murat'a umut bağlayan. O dönemin hemen bütün ilerlcl, meşrutiyetci aydınları blrleşmişlerdi bu u mutta. V. Murat'ın iyi denebilecek bir eğitim" görmüş olması, tarihle. edebiyatla, müzikle ilgi lenmesl aydınlar arasında yeterli görülür bu umudun doğması İcin. Oysa sağlıksız, ruhsal dengesı bozuk bir kişidir V. Murat. Ama bu umuda kapılanlar Şehzadsnin bu ygnını görmek Istemezter. Amcası Abdülazlz'in padişahlığı sırasında onbeş yıl gözaltında adeto tutuklu gibl yaşamak daha da ağırlaştırır V. Murat'ın vehimlerlni. Meşrutiyetci aydınlar yine de gözleri kapalı kalırlar bu duruma. 1876'da V. Murat'ı yan dell olarak tahta cıkarır, üc ay sonra da akıl hastası olduğunu kabul etmek zorunda ka larak tahttan Indirirler. Ardından blr kez daha aldanır, yüzlerine gülen II. Abdülhamit'i, yine blr umutla padişahlığa getirirler. CUMHURİYET 3 ŞUBAT ii*80 N olaylar ve görüşler UMUT Necati CUMALI yonımda Talât Beyln hazırladığı görülmodlk bir törenle karşılanınca umut oluverir. Cumhuriyet döneminde iktidarların gönlünü edemediği çevreler kendl umut kişilerinl yaratırlor. Bu umutların bazıları açık adlardır. Serbest Fırkanın doğuşunda Fethi Bey, DP'nin doğuşunda Menderes gibi. Bazen de fısıltılara dönüşürler. Ağızlarda çoklukla bir generalin adı dolaşır. Mareşal Çakmak, Cemal Gürsel, Faruk Gürler gibi.. Çok partili dönemin ilk yıllannda İnönü iktidar da iken umut Menderestir. Menderes iktidara geçince umut İnönü olur. 27 Mayıstan sonra kısa bir süre lcinde, Demirel, bir türlü başında doğru durmayan fötr şapkası ile. DP döneminde güclenen esnaf kökenli iş çevrelerinin umudu olur. Buna karşılık aydın cevreler umut olarak Ecevit'i öne sürerier. Bu arada aşırı sağdan aşırı sola kadar değişik akımlar kertdi umut kişilerl ekseninde siyasal partiler kurarak gruplaşırlar. ••• Bu kısa özetlemeden sonra kendiliğinden akla gelen soru şu oluyor: Bütün bu adlar umut olmayı hak etmek icin neler yapmışlar, ne den umut olmuşlardır? V. Murot örneği gibi bu adların tek tek kişiliklerl üzerinde durmak, tutumunun temelindeki yanılgıyı görmekten uzaklaştırır bizlerl. Cünkü konunun daha önemII olan yanı bu umut kişilerın kişllikleri ile umut olmayı hak edip etmedikleri değil, umutlaş tırılmış olmalandır. Namık Kemal ile arkadaşlorının V. Murat'a, ardından II. Abdüıhamit'e umut bağlarken önemII yanılgıları. V. Murat'ın akıl hastası olduğunu, ya da II. Abdülhamit'in çok kurnaz bir kimse olduğunu anlayamamalarından gelmiyordu. Yanılgı kendi düşüncelerini, Inanclarını gercekleştirebilecek kimseyl kendilerinin dışında aramalarındaydı. Siyasal bltinclerlnin henüz eksik bir yanından kaynoklanıyordu bu davramşları. İş başına kendilerinden yana bir padişahm gelmesi İle düşüncelerinin toplumda kurumlaşabileceğini sanıyorlardı. Bu yonlış umudun adı V. Murat oluyordu böylelikle. Nitekim tahta cıkardıkları V. Murat'ın daha padişahlığının ilk günlerinde yakıniıklarından ürkmeye başladığını gördüler. V. Murat, saray düzeninin koru yucusu daha çüclü cevrelerin gölgesi altında eziliyordu. Demek ki bir umut yaratıp öne sürmek, egemen cevrelerin kanaıları altındaki bir düzeni değiştirebilecek bir yöntem değildi. Geri kalmış toplumlarda kişilerin boyle umutlaştırılmasının nedenlerinl anlamak daha da kolaydır. Gercekte totemizmin kaynaklanna, toplumların tabular yarattıkları dönemlere kadar inen alışkanlıkların sürüp gitmesinden doğan bir durum bu. Cok Tanrılı dönemler öncesi kutsallaştırdıklan totemlerine bağlı insanlar elbette yanılıyorlardı bu umutlarında. Gök gürültüsünden. karanlıktan, sağnaklardan duydukları korkulara karşı totemleri olan hayvan ların gucune sığınıyorlardı. Yine, başbuğ bildikleri kişileri tabulaştırarak, kendilerinin üstünde toplumdışı bir kişı olarak görüyorlardı. Çağımızın yaşanılan gerceklerine bakarok, günümüzde de sürüp gittiği yadsınıimaz bu tutumun. Umut olan, umutlaştırılan kişi bütüneksiklerinden, kusurlarından soyut'anıyor, aramızdan biri olduğu unutuluyor ya da unutturuluyor. Bu kişilerin toplumumuzun bugünkü eksiklerinden yara almadan kurtulamayacaklan hesaba katılmıyor. Her biHmiz, aramızda en iyi yetişmiş olanlar bile, ne tkadar büyük çaba gösterirsek gösterelim. geri kalmış bir ortamda kendi bilgi eksik lerimizi tamamlamakta karşılaştığımız güçlükleri; deneylerimizin görgümüzün yetersizliği ile §ıR sıR yonıtgıîara döştögömflzu göre ç°re, umut bağladığımız kişiyi bu yanıigıların dışında tutu yor, aldanmakta birbirimizle yarışıyoruz. Konunun bir başka yanı da sistem demokrasl olunco bu yanılgının daha da ağır bir nitelik taşıması. giderek kimi yerde trajediye kiml •yerde komediye dönuşmesidir. Bir yandan halkın, coğunluğun egemenliğine inanacaksmız, bu vareayımı dilinizaen düşürmeyeceksiniz, bir yandan da. gen kalmış bir toplumda. bütün sapmalann, bütun cürümelerin, cağ dışı kireçlenmiş bir düzenin düzeltilmesiri büyücüymüş gibi tek kişiden bekleyeceksiniz! Nedir ki geri kalmış toplumlarda girişilen demokrasi denemelerinde bu ceMşmeden kacmılması cok güo. giderek olanaksız. Denilebilir ki, geri kalmış ülkelerde, politikacılar umut kişiler yaratırlarken, bilerek ya da bilmeyerek, toplumun yeni totemiere olan gereksinmelerinden yararlanıyorlar. Son seçimlerin sonucları yayınlanırken TV ekranlarında bir kez daha gördük bu gerceği. TV görevlilerinin seCim böigelerınde bazı seçmenlerle yaptıkları konuşmalar yayınlandı. Ne kadar üzücüdür ki, cok ilkel, dünyadan habersiz vatandaşlarımızdı bunların coğu. Cağlar gerisinden seslenen bu kimseleri secim sandığı başına sürükleyen güc neydi? Oy kullanırken tabulaştırılan parti liderlerinden, totemleri olan parti ambiemlerinden başka ne biliyorlardı? I. Meşrutiyetten günümüze kadar uzanan dönem içinde bizde kendine umut dedirtmeyen tek lider görülüyor: Atatürk. O, her kez, söze büyük Türk ulusu diye başlar. Yaşamı boyunca halkın kendine olan güvenini güclendirmeye, halkı bilinclendirmeye calışır. Doğru olan da budur. Cünkü demokrasi bireylenn tek tek katkıları. denetimleri ile gercekleşebilir. Bunun aksi olarak, yaratılan umut kişilere bağlanmak yaratılan umutlar ölçüsünde büyük düş kırıklıklarına yol acıyor. Daha da kötüsü, yıpranan umut kişi lerle birlikte haklı olan görüşlerin. düşüncelerin umut kişilere bağlananlan daha ilk yenilgids yıprandığı görülüyor. Bilimsel doktrinler yerine günümüzde olduğu gibi şaşkın bırakıyor. Şu da var ki son seçimlerden bu yana bu gercek anlaşılmışsa yaşanıian deneyim yararlı olmuş, şimdiden yeni bir umut doğmuş demektir. Çünkü her umut umutsuzluğun başladığı, bir önceki umudun boşluğu anlaşıldığı yerde doğar. NOT: Hrfzi Veldet Velidedeoğlu bir süre dlnlenmek amacıyla şubat ayında yazılarına ara verecektir, saygılanmızla duyururuz. ••• Iki Şişman Osmanlı tarihlnde yeniçerilerln sık sık kazan kaldırarak. «istemezüklı diye saray kapılarıno dayanmaları da bir bakıma yaratılan bu türlu yalan yanlış umutlarla ilgilidir Bir takım hoşnutsuzlukların birikmesiyle kabaran öfkeler, padişah başları vurur, umut bağlanan Şehzadeleri tahta gecirirler. Cülus bahşişleri, bazı ödünlerle blr süre yatıştıktan sonra biriken yeni hos nutsuzluklarlo yine saray kapısında görünür bu kez tahta gecirdikleri Şehzadenın başını isterler. Bu umutlar bir türlü sarayla yeniceri ocoğı ya da taban arasında sağlıklı bir ilişki yaratılmasına yeterli olamaz. Yakın tarihimizde her dönemde umut kişiler yaratılır. II Meşrutiyetin ilânından bir ay kadar önce, dağo cıkıyomm diye apoletlerini sökerek Selânik'ten ayrılan Binbaşı Enver Bey. bir ay sonra Tikveş'ten dönüşunde Selânik istas ••• Tarihin Akışı Durmaz BİLİM DÜNYASI OKTAY AKBAL UÇAN DONANMA S nsanoğlu, kendisini üsI tun yetenekli gösterip saygı toplamak için «Bö bürlenmeyi bulmuştur. Bu yüzden. herkes. yaptığı işe göre böbürlenir. Denizcilerde, özellikle Antikçağ ve Or taçağ denizcilerinde böbürlenme düpedüz yalan söyletne biçimini almıştır. Bunla rın anlattıklannı. başka gö ren olmadjğından. kuşku ile karşılama olanağı azdı. Binbir Gece Masallanndaki «Ge mici Sinbad»m serüvenleri nin bütün dünyada tutunmuş olmasının bir nedeni de budur. Denizd yalanlarının büyükleri Atlas Okyanusu için söyleniyordu: Bu denizde fazla açılma olanağı yok tu. Deniz canavarlan. yılan lan. dev ahtapotlar gemilerl parçalıyordu. Denizciler. yeminle de pekiştirerek. bun lara ait akıl almaz öyküler anlatıyorlardL Aslında bu yalanlann kö keni iktisadi idi. tlk sömür gecilerden Finikeliler. kendi gittikleri yörelere özellikle Airika'nın Batı kıyılanndan aşağıya, başkalannm da gitmelerini önlemek için bu yalanlan uyduruyor lardı. Bu yalanlann büyük denizlere açılmayı geciktirdigi akla gelebilirse de durum öyle değildir. Açılmayı asıl önleyen. dönemin deniz araçlan İdi. Nitekim karavel (caravelle) diye adJandı nlan ve her ruzgarda gidebilen kürekslz gemllerin bu lunması, gemicllerin. canavarlara aldırmadan Batı'ya açılmalanna olanak hazırla mıştır. Böylece hem Amerlka bulunmuş. hem de cana var söylencelerinln (efsane lerinin) aslı astan olmadığı ortaya çıkmıştır. Vehbi BELGİL lar bu anakara (kıta)nın sonsuz zenginliklerini. gemi ler dolusu, ülkelerine taşurlarken İngiliz, Fransız, Hollandalı korsanlann saldınsı na uğruyorlardı. Amerika soygunundan bunlar da paylannı almak istiyorlardı. Bunlar içinde en başarıhlan Hollandalı korsanlardı. tspanyollar. kor sanlara karşı, gemilerini top lu halde sefere çıkarma yön temini uyguluyorlardı. Fakat, Okyanusun çılgın fırtınalarında bu önlem para et miyordu. Yanaşık düzen giden gemiler fırtınalı havalarda çarpışıp parçalanmamak için birbirlerinden uzaklaştıklan sırada Hollandalı korsanlar bir anda ortaya çıkıyor, filoyu soyup soğana çeviriyor. sonra yine bir anda yok oluyorlardı. tspanyollar buna bir tür lü akıl erdiremediklerinden Hollandalı korsanlara «Uçan Hollandah adını vermişlerdi. Çünkü bu iş uçmadan» yapılacak işlerden degildl maktadır. Savaş gemilerinin hızının artırılmasının bir yolu. İngilizlerin bulup 1961'den beri uyguladıkları hoverkraft (deniz ototoüsü) sisteminin savaş gemilerine uygulanmasıdır. Böylece geminin deniz sularıyla ilgisi kesilmektedir. Çünkü gemi. sulardan bir metre kadar yüksekten gitmekte. «uçmak ta»dır. Bu durumda hız saatte 100. hatta 103 mile yük selmektedir. SES (Surface • Effect Ship) adı verilen «uçan savaş gemileri»nin özellikleri şunlardır: • Hiç bir gemi saatte 5060 milden fazla hız yapama dıgından saatte 100 mil giden SES'ler kovalamada da, kaçmada da daha etkin olmaktadır. • Deniz suyunun karşı • koyması yüzünden en çok 50 mil hız yapabilen torpidoiar 100 mil giden SES'lere yetişememektedir. • Normal bir savaş, veya nakliye gemisi Amerika'dan Avrupa'ya, Doğu Akdeniz'e. yahut Hint Okyanusu'na en az 48 günde gidebildikleri halde SES'ler ?â • 100 saatte gidebilmektedirler (1.54 gün). • SES'ler üzerinden let uçaklan da, öbür uçaklar da havalanabilmektedir. Bunun için uçaklann. kalkma dan önce kilometrelerce uzayar koşu yollannda hız aıjp kanatlarını doldurmalanna gerek kalmamaktadır. Saatte 100 millik, yani 185 kilometrelik hız, uçaklann dikey havalanmalanna olanak sağlamaktadır. • Bir incelemeye göre, tBugün ölkede beş mllyono yakın Işslz var. Işsizllğln gırtlağımızı sıktığı. böylesine yaygın olduğu bir ortamda eskı MC'lerin devamı yeni hükümet kooperatif birliklerinde ve KİT'lerde çalışan işcılere karşı korkunc bir saldırıya gecti. Tekel'de, Fiskobirlik'te, Çukobirlik'te. Antbirlik'te ve Tarlş'te her türlü kışkırtmaya girişerek planiadıkları büyük işci kıyımını gerçekleştirmek istiyorlar. Tariş'e bağlı işyerleri savaş yöntemleriyle basılmıştır. İşciler süngü ve coplarla dağıtılmak istenmiş, işyerleri işgal edilmeye çalışılmıştır.» DİSK Genel Başkanı Baştürk'ün Izmlr konuşmasının tamamını hic bir gazetede okuyamadınız. Oysa bu konuşma. bu gıdışin anlamını, yönünü. kacmılmaz sonuclarını şimdiden apocık gösteren bir kanıttır, bir belgedir Aşırı sağcı mllitanların, siyasa adamlarının öncülüğünde eyleme gecen AP azınhk hukümeti. emekci sınıfı karşısına olmıştır artık... Özel sektöre, kendini ve ülkeyl teslim eden Demirel. bir süre sonra alınacok baskıcı. kısıntıiayıcı, yalnız zenginlere, parababalarına yarar sağlayıcı önlemlere gecmeden, kolluk gücleri ve 'dovlet göclerine yardımcı' gönüllü birliklerlyle Işçilerimize saldırıyo kalkmıştır Böyle acık bir saldırı karşısındo işcl smıfının en güclü, en bilinçll örgütü DİSK'in kayıtsız kalamayacağı ortadadır. ıFaşlstler. llerlcl demokrat, sosyalist ayrımı yapmadan hedeflerme doğru vürümeye çalışıyorlar. Ama cok iyi bılsinler ki. döktükleri kanda boğulacaklordır» diyor DİSK' Genel Başkanı Yüz binlerce bilıncli işc'nin üyesl olduğu Konfederosyon llerl ile geri. karanlıkla aydınlık, k.sacası onamal İle emeK arasındaki tarihsel savaşımdo ağıriığını koyacaktır. kefenin haktan Anayasadan. uygarlıktan. Insanlıktan oluşan kefesine... Bir koc ay önce gazetelerimizde tam sayfa llânlar görülmüştü Bir yazımda bu ilânlarda sözü edilen konulara değınmiştım TÜSİAD bu paralı ilânlarda şöyle dlyordu «Biz özeı sektörün üyeleri olarak beyan ederiz ki. Ülkemizl hürrıyetci demokrasi icinde refaho götürecek temei güç hur teşebbüstür Çağımızın ileri toplumla.ı refaha hürriyet icinde. yalnız bu yollo erişmişlerdir. Bir başka yol yoktur.» O yazımda şöyle demişim: «Gecen gün tstanbul Tlcaret Odası'nda bir sağcı iş adamı de 'memleketin başma gelen bir felakef saymadı mı Ecevit hukümetinl... Gercekte "felakef yerine 'belâ' demiş. büıtene değiştirerek gecirmişler, duyanlar anlatıyor. Evet Ticaret ve Sanayi Odaları'nda bir egemenlik kurulmuştur Türkiye'yl. Türk halkını tuccarlar ve sanayiciler yönetecek. emekciler. aydmlar bir yana itilecek. Özlenen böyle bir rejim. Haydi. odınrda koyalım o rejimin taşizm.ı Bay Rchmi Koc do bir Amerikan dergislne gonderdi<5> vaz.do ne demıştı Temmuz 1979'da: «Türkiye doğru ciurusı bıt vonetımden yoksundur Bir doğru hükümet vg nderiiğı secerek dış. ıc ekonomık politikada gereklı d^rı.'umerı soâiayarak üzerimize duşenı yapacağız. ÜlKeyı dare etmek üzere yeni bir liderlik kadrosuna susamışiık vardır» Bay Koc. «Bız ulus olarak, Türkler olarak Du sorulaf hakkındo korarımızı vereceğiz. Bundon sonradır ki bizlm ticoret ortaklarımız. Batılı dost «e muttefiklerımiz bıze yardımcı olacaklar..» Evet. TÜSİAD bildinsinin. Bay Koç'un aylarca önceden hazırlığıno giriştikleri 'yönetim ve liderlik'. bugün Işbaşındadır ve bu yönetim Baştürk'ün sözlerlyle «Türkiye'yl tam anlamıyla emperyalızme ipotek etmekte, döviz kaçakçıiığı gercek anlamıyle resmileştırilmektedir.ı Büyuk tuccarlor, sanayiciler, İş adamlan, kurduklan dernekler. bırlikler, ortaklıklar, dayondıkları dış desteklerle. parasal yollardan sağladıkları siyasal güclerle, emekçi halkımıza, Anayasal haklarımıza, Atatürk'ün vazgecilmez 'devletcilik' ilkesine savaş açmışlardır. Bu savaşta Demirel ve iktidarı yalnızca bir arac durumundadır. Ama bilerek. isteyerek bu görevl yüklenmektedirler... Ama DİSK Genel Başkanının izmir'de dediğl gibi tönümüzd» zor cetin gunier var Bu yenı bir dönemin başlangıcıdır. Kıso cfönemde kayıplar versek de uzun dönemde kaybeder emekc haikırmz olmayacaktır » Evet. «tarihinin akışm. bugüne kodat durduramadılar. Bundan îonra da durduramayacaklar.» her biri 10.000 tonluk flç SES aynı miktar askeri ve savaş. malzemesini, örneğin Amerika'dan İsrail'e, nakliye uçaklarından daha az teh likeli. daha çabuk. daha ucuz taşıyabilmektedir. •' Nakliye gemileri. örne|,in tam teçhizatlı 2.800 piya deyi tanklan ile birlikte İsrail'e 7 8 günde getirebildikleri halde SES'ler 3 günde getirebilmektedir. Şlşman kişl genelllkle sevlmll, güleç, azbucuk vurdumduymaz, çokca rahat ve şirin olur; sıksık patlatır kahkahayı; yaşamın tadını ckarır, Şişmanlar damaklarının tadına dönüştürürler hayatı... / Şişmonlık göbekle orantılıdır. Bir kimse ne kadar göbeklenirse, o ölcüde şişmanlar. Eskiden göbtjk bir soy saygınlık aracıydı. Saylav, direktör, müdür ceşidinden kişi ille de göbekli olmalıydı. Bir kapıdan girerken göbeğl kendisinden önce girmeyenin büyük adam olduğu konusunda kuşkular uyanırdı. Adamda ensekulak, kellegöbek yerinde oldu mu, lokantada garsonlar bile başka türlu koşuşurlardı: Buyurun paşam... Gecti o günler. Cağımız zayıflığa prim veriyor. Herkes Inceldikce incelmek icin cırpınıyor. Dünyayı yönetenlere bakıyoyorum, Carter formunu korumak icin Beyaz Saray'ın bahcesinde koşup duruyor. Brejnev'in koşacak hali yok. Giscard tığ gibi; Schmidt de öyle. Cin'de Mao'dan sonra şişman lider pek kalmadı. Bizde ise iki şişman, ülkenin yazgısını eiinde tutuyor. Bu şişmanlardan birisl cok scyın Başbakanımız Süleyman Bey, ötekisi gölge Başbakan veya sandalyesiz bakan cok Sayın Turgut Özal... Cocukken bir mürekkep oyunu oynardık. Biraz mürekkep damlattıktan sonra defter kâğıdını katladın mı, birbirine tıpotıp uygun lekeler ortaya cıkardı. Süleyman Beyle Turgut Bey, bedensel boyutları bakımından bir fotoğrafın beyazıyla siyahı gibi birbirine denk yuvarlakları içeriyorlar. Bu iki şişman, şimdi Türkiye ekonomisine bir vurdular ki, yandım Allah... • Şimdi kim cıkıp do Scyın Demirel'i veya Bay Özal'ı göstererek diyebilir ki: Ne şirin şişmanlar... Kim söyliyebilir böyle blr şeyi? Süleyman Bey maşallah sevimsiz olmak icin herşeyi yapıyor. Nedir o televizyondaki pozları? Sesini yükseltip görünmiyen kişllerl paylaması? Elinl gümbürgümbür masaya vurup bağırması? Gözlerini deviripdevirip şişinmesi? Kendi kendine acıacı güiüp, kendikendine surat asması? Hele basın toplantısında gazetecilere yüklenmesi: Türkiye'nin kurtuluşu için başka care var mı? Varsa bilen cıkıp söylesin. Gazete muhabirleri Başbakanın basın toplantısında görevleri gereği böyle bir soruyu yanıtlamazlar. Televizyonda Süleyman Beyl izleyen milyonlarca kişinin sesini de Başbakan duyamaz; duymaması iyidir. Cünkü o sırada zamzede yurttaşların böyle bir soruya verdiklerl yanıtlar, coğunlukla Türk Ceza Kanununun 159'uncu maddesine girer. Başbakanın «Türkiye'nin kurtuluşu icin var mı başka care?» soaısunu basında yanıtlayanlann coğu da 142'nci maddeden ağır ceza mahkemesine geliyorlar. Böyle bir ortamda Cumhuriyet tarihinin en ağır zamlarını halkın sırtına yüklemiş olan Sayın Süleyman Demirel. kac okka gelirse gelsin, sevimli ve şirin olamaz. Hele Başbakanırv akıl hocası Turgut Özal, hic olamaz; cünkü «Gölge Başbakanı o sandalyeye oturmadan önce bir İşci sendikasının değil, patron sendikasının başkanıydı. Türkiye ne zaman kurtulur biliyor musunuz? Patron örgutünün değil, emekci örgütünun başkanı gölg» veya gercek Başbakan olduğu zaman... • Şlmdilik Ikl şlşman patron, Türkiye'yl yönetecekler. dört göbekten beri yönettikleri gibi... Türkiye kendi göbeğıni kendisi keseceğl yerde göbek bağıyla dış kapitalizmin parababalanna bağlı kaldıkço halk Inliyecek: sermaye sınıfı göbek salıverecek; kompradorlar göbek atacak, emekci smıfının göbeği catlayacak; Süleyman Bevle Turgut Özalp Bey göbek baglayacak... Ama bu terazl bu sikleti cekebilecek mi?.. Hayır, Türkiye bu iki şirin şişmanın yükünü uzun sure cekebilecek gucte değil... Henüz Bilinmeyenler • «Uçan gemiler» iki biçimde yapılmaktadır. Dir kısmının uçak kanadj gibi su kanatlan vardır. Uçak hızlanınca nasıl kanatlarına dolan havayla yükseliyorsa. bunlar da su üzerinde su ka natlarına dayanarak öyle yükselmektedirler. Bunlara «hidrofoyl» türü gemiler den mektedir. İkinci gemiler «etekli gemilerdir. Rüzgann bir entariyi doldurup şişirmesi gibi gemi nin basınç tu lumbalan da eteklerle deniz yüzeyi arasını doldurmakta, gemiyi bir metre kadar havaya kaldırmaktadır. «Uçan gemiler.in bu iki sistemden hangisine göre yapılacağı henüz bilinmemektedir. • Bilinmeyen başka bir şey de, yüksek dalgalarda. gemilerin. etekler dışına ba sınç kaçınp kaçırmayacağıdır. Açık denizler hemen daima iri dalgalı oldukların dan, basınç kaçması halinde SES'lerin adi gemi duru muna düşmeleri olasılıgı vardır. • SES'lerin füze atmaya elverişlilikleri de bilinmemektedir. Degilseler bunlara göre yeni silahlar yapılacaktır. • Gemilerin yakıt faturasının ne olacağı da son bir bilinmeyeni oluşturmaktadır. Kimilerine göre fatura yuksek olmayacaktır. Mevcut gemilerde yakıtın büyük kısmı su sürtünmesini yenmeye gitmektedir. Uçacak gemide surtünme olmayacağından aynı yakıtla daha hızlı gidilecektir. Karşı fikir dekilere göre, iq.000 tonluk blr geminin uçurulması 34 kat fazla yakıtı gerektirecektlr. TEŞEKKÜR Kıymetll a İle büyüğümOz. KADRİ ALPKAN'ın hastolığı sırasında ve son onına kadar yakınlık ve llgllerini esirgemeyen değerli dost S S.K. Göztepe Hastonesi doktorlarından Sayın OPERATÖR DOKTOR Uçan Donanma Bugun de Amerikalılar do nanmalarını «uçurma» yoluna gitmek üzeredirler. Flkir şudur: «Yavuz geliyor Yavuz da denizi yara yara» diye başlayan halk şarkımız daki gibi denizi yara yara giden gemiler 35 50. blleme diniz 60 milden (bir deniz mili 1852 metre) fazla hız yapamamaktadırlar. Sulara surtünme, daha fazla hızı engellemektedir. Fazla hız tahta teknelerin altını yakmaktadır bile. Bu durumda hızı artırmanın başka yollannıa aranması zorunlu o V KEMAL KUTLUĞ'a servls hemşiresı Sayın, NECLÂ CAN'a, hemşlre NAZAN SOYKÖK, hemşire ELMAS UYSAL, hemşire NURTEN BEYAZIT, hastabakıcı SAİME SERBEST ve tüm hastane personeline, aynca cenazesme gelen, telefon ve telgraf ile başsağlığı dileyen. bu acıiı güfiümüzde bizleri yanhz bırakmayan tüm dost ve akrabalarımızo teşekkürü borç biliriz. AİLESİ (Cumhuriyet: 648) Hayalet Gemiler Fakat, lnsanoflu böbürlenmekten vazgeçmeyeceğl ne göre, yeniden bir takun söylencelerin ortaya atılmasından doğal bir şey olamaz dı. Bu sefer de «Hayalet ge mller». Fransızca deyimi ile, «Vaisseav» fantomes» masallan ortaya atılmıştır. (Günümuzdekl Bennuda Üogeni yalanı da aynı türden dir). Ömegin, Vanderdecken ad h Hollandalı bir kaptanın yönetimindeki «Hayalet bir gemi» Umlt Burnu açıklarında durmadan dolaşıyor. bir turlü bir limana çıkamıyordu. Kaptan, Tanrıya kar şı geldiğinden lanetlenmiş. ömrünü böyle denizlerde ge çirme cezasına Tann tarafmdan çarptınlmıştı. Wagner"e «Uçan Hollandalı» operasmın konusunu vermiş olan bu söylenceyi Sir VValter Scott Roksby adlı roma nında ele almıştır. Başka ha yalet gemi masallan da baş ka yazarlara. örneğin Coîeridge'e. Henrich Heine'ye. Ed gar Poe'ya, Mac Orlan'a... konu vermiştir. «Uçan Hollandah» soylencesi astında böyle romantik degil. kirli diyebilecegimiz gerçekltre dayanıyordu, A^ri ilk bulan tspanyol ÇAĞDAŞ YAYINLARI VEFAT Merhum Ahmet Rüştü beyin eşı Merhum Ihsan Özgil'in kayınvahdesı. Nezahat Özgil'ir Mediha Şerbetcioğiu'nun ablası General annesi Perde Aralığından Al3İKIin KAOAMU DONCMOtN »ITOJkR. CtTCILCT OCATIA*! VE •OBTBn.rB ÜLKEMUM IUCUMKU OUAUMA •»ASn. CTLOtCml COZIEK 6N0tt< senrn mı TATITI EUMZDEM Nadir Nadi Denenen Modeller Uçan gemi konusu yeni or taya çıknuş değildir. Bu iş Amerikan Deniz Bakanlığının laboratuvarlannda 196T den beri etüd halindedir. Bugüne kadar üoo A) ve (100 B) diye iki model yapümıştır. (100 A) modeli 25x 13 metre boyutludur ve su jetleriyle gitmektedir. (100 B). yan su içinde, yan havada çalışan 130 santimlik pervanelerden hız alacaktır. Bu ikinci modelle yapılan «uçuşlarda 103 millik bir hı za çıkılmıştır. Gemilerin seri yapımına, şimdiye kadar Savunma Ba kanlıgı «Hayır». Senato ve Meclis «Evet» demekte idi. Soguk savaşm sıcağa yo! al dığı şu günlerde Bakanlık belki tutumunu değiştirmiştlr. MAHMURE BOZDÂĞ Hanımefendi ahlrete intikal etmiştir. Cenazesl 3 şubat pazar günü (bugün) Şişli Camiinde kılmacak öğle namazını müte akip Zincirlikuyu mezarlığında toprağa verilecektir. Mevla rahmet eyleye. KIZI: Nezahat ÖZGİL (Cumhuriyet: 652) 3. Basfcısr çrkl VACAKSINIZ. VİLIÂT Lâle ^ HEDEF, DEV BİR DENİZ GÜCÜ! TÜRK DONANMA VAKFINA YAPACAĞINIZ YARDIMLARLA BU HEDEFE ULAŞABİLİRİZ. »onrsı TONCOCAÛ CAO CACJOOÛLU • B T A N M ! Kaloriferli ve hesaplı bir dinlenme yeri. Üstelik Burhaniye, Edremit, Ayvalık çok yakın, bol bol gezebilirsiniz. ÖREN BURHANYE, Tel: 343