17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
tKÎ CÜMHURÎYET 15 HAZÎRAN 197» rodan oylor gecîi, amc beni djşündürür g'der o konuşma; hır nastanemn fıekn.ier oc'csında üc kişi idik, hskimierder, biri, ranmetli ozan Ahmet Kutsi Tecer'in, Â Orda bir köy vor uzakta O köy bizi mköyümüzdur Gftmesek de gormesek de O köy bizim köyumOzdür <ltye başlayan şjirini sadece yermekle kalmcmış, a!aya da almışti; «Hele genclertmiz nasıl nasıl kızıyorlar bilsenizls demişîi. O şiirin, i!k bckışta insanı ciurduran, gjlümseten demıyeyım ama yadırgaton bir yanı vardır gercekten: B.\medığimiz, gitmediğimiz bir köy nasıl bızım koyumüz olabilir! Dahcsı, gitmeseK da, görmesek de ne cıkar anlamırii taşır gîbl o dizele1", köyia aramızda ksncıliğinden bir bağ varmış anlomın;. Gerci Kutsi Tecer burıcasmı scyiemiyor, ama okuyan cıkanyor bu anlamiarı şiirden, cıkarınca da gülüvor, ya da kızıyor ozanın sDfiığıno, «Bu ne biçim köy sevgisi, köylu aniayışı!» diye soruyor. Nerden nereye geçeceğim, bir hafto önce IKtoetH. orkadeyıtni» Ahmet Hamdi Tanpıncr'ı andık burada; onun şiirinden, romanlarmdan söz eîtik, konuşmamızın sonunda da onun kişiliğindeki outhenticite üzerinde durduk; Içtenlik, doğruiuk mu diyeyim, gerceklik rtıi, bilmiyorum. O konuşurken Ahmet Hamdi Tanpınar diye biri olduğuna, gercekten olduğuna iianırdınız, soytedikierini beğenseniz de, beğenmeseniz de. Bircok doğru sozü bir arayo getiren öyfe kişiler vardır ki, oniarın söyledikleri sahici gelmez bize, gercekten düşünmemişlerdir de ondan, yama gibi görünür sözîeri, bu yüzden de etkilemez bizi. Ne diyecektirn... işîe Ahmet Hamdi Tanpınar bir gün bano. «İstesek de, istemesek de Müslumanız biz» demişti. Neden demişti. hangi sözden, konudan gelmiştik oraya, şimdi bulamıyorurn, ama o söz üzerinde uzun uzun düşünmüşümdür. Bız dinimizi, ulusumuzu, yurdumuzu kendimiz secmemişizdir, onlor veriimiştir bize, oniarın icine doğmuşuzdur. Nitekim dinsizliği secenlerimiz de, dinin kimi buyruklanno. en ozmdan kimi törenlerıne katılıyorlar. Ölümüzü dinin eline bırokıyoruz en başta. Gerci arada bir, «Öldüğümde cenaze namozı istemem» diyenlerimiz ' çıkmıyor değü, ama kımp» dınlemiyor onları, bal gibi kılıyorlar adamın cenaze namazını. Neden Orda Bir Köy Var Melih Cevdet ANDAY derseniz, dinslzler Içln bir mezorlık yok yuroumuzda, kurulmamiŞ dcha. Aynca ccğumuz dinsel cenaze törenini ölurr.e karşı bir saygı gereği gibi almayo yatkınızdır. Öiüyu, kimse gormeden, duymadan gömemiyoruz. toplcnıisın, bir araya gelinsin, ölu topluca düşünüls'jn istiyoruz. İnsanoğlunun yok olmcya karşı direnışi, başkaldırışıdır bu. Öiürr.ü oniarrüyoruz r.âiâ, rozı olomıyoruz ona. Sanırım, Ahmet Kutsi Tecer'in dizeleri iie, Anmet Hamdi Tanpınar'ın bu sözu arasında kuracağım iüşki kendiliğinden ortaya cıktı. Din gibi, köyümüz de bize verilmişür. inansak da inanmasak da, gitsek de gitmesek de. Ben dünyaya geldiğimde, Turk ulusu yoktu daha o'tada tam anlamı iie, yeni yeni oluşuyordu. Türkçülük aKımının yürütücüleri istiyorlardı Türk ulusu odı altın6a bir topluluğun kurulmosını. Çünku Osmonlı İmparatorluğu icinde bir crada yaşamış oıan ho.'kların birîakımı kendi u.'usiarını kurmuşlar ya da kurma yoluna girmişlerdi. Uiuslaşma sürecinde en geri kalmış topluluk Türk topiuluğu idi. Gerçekte bu sürecin dünyadaki gecmişi de pek öyle uzun bir tanhi kapsamıyordu. Uiusiaşma, bir dizi ekonomik, toplumsol koşulurı bir araya gelmesi iie ortaya çıkan b:r olgu idi. Bu olguyu düşünürler. aydınlar ayırdedıyorlardı herkesten önce, bu yüzden de uluslaşmanın düşünden doğöuğu samiıyordu. Ama topluca bilincins vanldıkca, topluluklar uluslcra donüşüyorıardı. Demek ki, bu dönüşümüen cnce. orada, uzakta bekleşip duruyorlordı îopluluklar. Bunun gibi, yurt kavramı da önce ovdınlarımzm. ozanlarımızın, düşünürierimizin kafasında beli.'tennışt.r. Namık Kemai'den önce «vatart» sözcuğü «oturulan yerevt aniamınc gelıyordu. Gerci bizim bir yurdumuz vardı, orada duruvordu, bizim biiinçlenmemizi bekliyordu, bir sevgili gibi. O vardı, fakat biz aşık olmcmıştık dcha, cşık olmadığırr.ız geçmiş zaman içinde onun adı esvgiij değildir. imdi «uius» ve «yurîs birer gerceklik gibi mi, yoksa birer kavram gibi mi eıe olınmalı? işte sorun budur. Burada Perulu yaşlıca b.r gazeîeci iie tanıştım, eski bir komünistti, başından geçen acı oicyiarı anlattı uzun uzun, Ama o olayların gectiği günlerde Peru dana sanayileşmeye adım bile aîmamıştı, demek ki bir işci sınıfı oluşmarmştı daha orada. Görüyor musunuz, işçi smıfı ortada yckken biie bir ülkede komunıstler yetişebiliyor. Ne oğretici bir örnektir! Ya sınıf, kendi bilincine varan aydını bekler, ya da aydın o bilince gelecek sınrfı. Cünkü dunyanın herhangi bır yennde sonayi hızlandı, işci sınıfı yetişti, bu sınıf toplumsal durümunun büincine vardı değil mi. bu bilinc dunyanın öteki böigsleri icin de geçerlidir artık. Ama gelişmemiş Clkenin ozanı diyecektir ki: Calışanlar var yo orda Oniar işci sınıfıdır... Ünlü Fransız ozanı Lamartine Mais la nature est !a, qui t'invite et qui I'aıme diyor bir şiirinde: tDoğa şurda, cağırır seni. sever.» Bu ronantık ozan, insanı doğaya yakloştırmak, onunfa korceş etmek istiyor. «Bak. şuracıktc» diyor. Demek ınsanlık o güne değin doğayı bilmiyor. tanımıyordu. Şimdi bize olağan gorünen bu söz, çününöe yeni, devr:mci bir sözdü. Çürkü «doğasnın unutulması üzerinden yüzlerca y.l gecmisti. Belki «nature» sozcüğü büe sodece cyoradılış» onlammo gellyordu. On sekizmci yüzyiidan sonra aldı, icinde yaşcdığımız dünya anlamını o sözcük. Bize gelinte, ttabiab 8özcüğüne bu yeni kavramın yukletilmesi tarihi kırk elli yıh gecmez. Toprak, su, hava. ağoç, kuş... burnumuzun dibinde yüzyıllardır beklemiş bizde «doğa> kavramının uycnmasını. Ondan ör,ce «tabiat», insanın huyu suyu anlamına ge!!yordu. Ahmet Kutsi Tecer'in «köyıü gibi tıpkı. Yüzyıllarca o «köy» orada durdu; ama aydınlarırnızda, düşünurlerimızde, sanatcılanmızda, hadi daha kapsamh bir sözcük buialım, «kenthienmizdes, hakları ysnen kırsal bölge emekcilerinin scygıdeğer topiuluğu aniamında bir «köy» kavra"rı yoktu. Şimdi Tecer'in şiirine gülenler ya da sinirfenenîer bir de babcianna sorsunlar durumu, bakalım köy ne demekmiş o baboiarın gencl'Sinde. Köye, köylüye bağlı bir ülkü var mıymış? Şunu da eklemedsn gecemeyeceğim; bilindıği gibi, sanayiieiıniş ulkeie.ce «köy» kavramt, «geri kaimış kırsoi boiges anlomını çokton yitirmiştır. İsvicre'deki yoicuiuklarda bir kentten bir kente geciliyor, van;m7daki uyarmazsa köyü göremiyorsunuz. F.'ansa'oa köy, modern bir ciftliktir. Courier dergısinin eski Yazıişleri Müduru dosturn Rene Caloz, emekliye ayrılınca güneyde bir köye tcşındı. Koyü kurtarmak icin değil ha. keyfıne bakmak icin. Bizim istanbu! Belediye Başkanından dinlemiştım. Viycsna Belediye Başkanı iie kentlerdeki nüfus sorunu üzerinde kcnuşurken adam. «Evet, büyük derdimiz Cizim. deı demiş, »Holk kentten köylere göç ediyor.> ŞosyalrSt ülkelerde ise Kolhoz ve Sovhoz'a «kırsol fabnka» adı veriiebilir. Bu gidişle yarınki ozan »Orda bir köy vardı uzakta O köy bizim köyümüzdü» diye ağlayacak. Köyierimizi görmek icin acele edelim, gecip gidiyor cünkü. Konu ocılmışken değjnmeden gecemeyeceğim; kırsal bölgelerin yok oluşu, süreci, yonn insanlığın en büyıık üzüniülerinden birini oluşturacak gibidir. Yüzünü ctekı dünyaya cevlren ortacağ. «doğa»yı nasıi unuttu ıse, beiki yüzyı'ımızm yeni makıne ve yeni enerjisi yüzünden insani.'k ondan bir daha uzaklaşacak ve bunun aasım cekecektir. Gidişi. akışı denetleyemiyoruz gibi geliyor bona, ya Ca ileriye ilişkin tasanlara boş veriyoruz. Önümüzdeki Kavga E skıye roâbet o!sa blt pazarıno nur yağardı, diye blr atasözü vardır. Yenilik yandaşı olduğumdan bu sözu aev«rim. Ne var ki İnsan bazan eski zaman erdemlerini de özluyor. Sczgelimi toplumaa vaktiyîe utanmasıkılma geçerîiyci, Şimdi her ikisi de karaborsada. Bari utanrr.ayı. sıkıimayı da akaryakıt gibi karneye bağlayıp muhalefet poiitikacılarıyla boyalı basın bayraktariarına dağıtsak fena mı oiur? Televizyona cıkıp konuşan bazı poiitikacılara bakıyorum; accba adamın yüzü hangi hayvanın derislnden yapMmiş. öküz desen az gelir, timsah, gergedan, su aygirı desen, beiki yakışır. Türkiye'yi yerin dibine batıran; MC döneminde devleti borç batağına gömen; üc yıida kısa süreli borcları 30 kat artıran, ülksyi Batı kapitalizminin tefecilerine satan cümle politikccı, hangi yüzle ekrana çıkıp muhalefet yapabilir? Yok, insan yüzünün derisi buna dayanorrKiz. • Ecavıt hükümetinin ^Ik günlerirKİ» CHP'nin uzmanlorıylo epey konuşmuştuk; diyoriardı ki: IMF'den gecmiyeceğiz. Ne yapacaksınız? Yanıt yok. İnsan bozan ne yapacoğmı biimedf mî, sankf dilinin aitında devlet sırrı vcrmış gibi susup tav^sna bakar. Sanırsınız ki birşeyler biliyor da sakiıyor. CHP, bu tip hova basmoiarla birbuçuk yıl yitjrdi; c;rpındıkca IMF d'jvarına kafasını carptı. Oysa daha ilk günden Türkıye'nın devrimcileri t>ır gerçeği vurgulamışiardı: IMF'den geçmek ivedi bir zomnluktur. Bu zorunluk mlras atınan en^azın ve Ecevit hükümetinin üstlendıği düzenin gereğidir. Ne yopılacaksa hemen yapılmah. O günierae toplumda öylesıne bir rüzgâr eslyordu ki, ülke gerceklerini birerblrer ortaya dökerek ha'ktar istenilecek özverıye herkes katlanmaya hczırdı. MC muhalefetinin yüzsüz saidırıiarı da sınek vızıltısı g:bi kalacaktı. Zcmaniama denen kavramın değerini CHP yöne tımi kavrayamadı. Birbucuk yıldan beri birbiri ardındar yapılan zamıaria kaypak bir düzeyde ycşandı. Ama Mecliste sayısaî usîünlüğünü koruduğu günferde, hukumet kısa ve acık bir vergi yasası da getiremedi. Kim hazıricdı o un!u 400 maddelik vergi tosansını? Hangi kafayia tezgâhiadı? Bu konu da ayrı bir öykiı... Ama suc kimde? Süleyman OJayı !.. OKTAV AKBAL Hatyfir NİHAT ÖZYAĞLI (1959 ) YUSJF AKBAKAN (1358 ) SESDAR AKÇAN (1960 ) • Blr hükümetln. lc geürgıder dengesini sağîamak icin elinde fk> s/lah vardır: 1) Vergi, 2) Zam. Devıetin temel moddetere yaptığı zom blr ceşlt vergi sayılabülr. Ama bu adaletsiz blr vergidir. Çünkü s«rmayeci, yapılan zammı evirircevirir ha'kın sırtıno yukler. Türkiye gibi ge.'ir vergisinin yüzde 70'mi işciyle memurun üstlendiği bir tcplumda vergi yasası çıkaramıyan, ama sürekli zam yapan bir hükümetin durumu ve niteiiâi nedir? Ecevit hukümeti tüm kapitalist dünya mekanizmalarını eyleme gecirlp IMFnin tezgâhından 1,5 milyar dolara yaklaşık borc bulmuştur. Dolar 47,50 liroya cıktıktan sonra dışardan gelecek işci dövizleri de artacaktır. Önümüıdeki sürede ülkeye 4 müyar dolara yaklaşan döviz okabilir. Şimdi bu etkili kaynağı, Turkiye'yi botıran büyük parababaları iie sermaye poiitikacıları eilerlne geçirmek istiyorlar. Siyasal kavga bu aşamaya doâru kaymaktadır. Eğer CHP tum flrgütüyle seferberliğe geçip baika bu gerçejH onlotomozsa. kısa ve açık bir vergi yosasc...nı kamuoyuna sunamazsa, en az gecim indirimini tezgâhlıyamazsa, kapitahst düzenin koşulları icinde büe halkçıiıktan söz acmosı zor osacaktır. uleyman Demirel'le hic karşı karşıya ge!medim. Tek sözcük konuşmuşluğum yok. Bir kez istanbul'da yaptiğı basın topiantısına g;tmiştim. Orda gördüm yaKindan. Hatta bir soru sormuştum, daha doğrusu o soruyu İpekçi'ye sordurmuştum. Demire! birden ofkelenmiştı. Bunun dışında Şuieymcn beyle bir jlışkim olmad;. Bir ıki kez Sovcılığa mektup göndererek dava açtı, sonra vazgectı. Parti Genel Başkanlığına geldığt günden bcrı bayramicrda, y:lbaşlarında kutiama kartı gondertır, yaptiğı konuşmalannı (a!an... İlginc bir kişi olmaiı yakından. İnsan olarok... Çobcn SCılü efsanesini yaratan, sonra do yikan... Demırel'ın temsil ettiği düSJnceyi, görüşu hic bir zoman benimsemedim, ne munalefetteyken, ne de iktidordoyken sözlerini, davranış.'anrn kendime yakın bulmadılm. Surek'ı yanlışlıklar icindeydi. Atatürk Türkiye'sine yakışnayan bir polıtikacı oiarak gördüm onu. Yalftız ömı değil e'bet, daha pek çok kişi var.ona henzeyen, cmo Demirel apayrı bir kişi. hani ne derter «nev'i şahsına mahsus» biri; ne Menderes'e benziyor. ne Bölükbaşı'yo. ne Gülek'e, ne Erim'e, ne Bcyar'o, ne Erbokon'a, ne Türkeş'e, ayrı, apayrı bir «tıps! Zaman zaman fsevimliı de oiabılen, bir nalk filozofu gibi davranan, TV e.kronlonnda yaptiğı konuşmolarla, halk önündeki söylevleriyle tek tek cümleler halınde söylediği doğrularla dikkcti çeken. Okursunuz ya da diniersiniz bir konuşmasını; her cümlesi tek tek doğrudur, doğruya yakındır, oma o cömleler bir araya gelince koskoca bir yanlış cıkar ortaya. Evet, Demir&ı gibi bir politikacı gelmedi şinıdiye.dek. Bu yüzden, onu bir colay», eski deyimle bir «vak'o> saymomız gerekıyor. Mehmet Barlas ilginc bir konuşma yapmış Bay Demirel'le. Yer yer damanna basmış, ama pek acıtmadan, pek kıymadan. Yoksa neier sorabilirdi, sormcmış! «Eenim bir öfke içinde okiuğumu iddia etmek son derece yanlıştır.» diye baş4ıyor yanıtlanna... Ama tüm yanıtları ya'nızca öfkenin ürünleri. cHasan Vak'ası» öfkesini doruğa cıkartan olay.. «Rastgele adamlar clınıp Bakan yapılmaz. Biz bu yola asla tevessul etmedik.s diyor. İnsan Demirel kabinelerinde yer alan k;$ılerı. hem de tek başına iktidar olduğu günlerdeki bakaniarı anımsıyor. O zamanlarda Demirel kabınelerindeki tüm bakanlar «ayık ve ehilî kimseler miydi? Şimdi kalkıp dc «Kimse cözememiş bunları Hasan mı pözecek? Yani iş Hasan'a mı ka'dı? Nerdeyse Hasan'ı İncıli Cavuş haline getirdiler.s aemek İncili Çavuş ya da Nasrettin Hoca kılığına girmek sayılmaz mı? cHasan Vak'ası» diyen politikacınm kendisi apayn bir «vak'asdır gerçekte... Evet, Türkiye'de on beş yıldır bir «Süleyman Vak'asts iie karşı karşıyayız. 1964'te genc bir polıtıka umiidu oiarak ortayo çıkan yüksek mühendis Oemirel. bir yıl sonra «tek başına» Başbakan oluyor, ABD'nin yakını, Morrison şirketinin temsücisi kişiliğiyte kamuoyu önüne cıkıp. Türkiye'de büyük bir partin:n başı, iktidarın liderl haline giriyor. 12 Mart'ta devrildıği halde durumu düzeitip bu kez başkalarıyle hükümetler kurobıliyor. Daha sonra da boyuna yenik düştuğıi, bozgunlora uğradığt halde «muhaiefetin başı» oiarak halk önünde zaman zaman büyük bir öfkeyıe Ecevıt'e saldırıyor. Gittiier, gidiyorlar, gitmeliler, gidecekler diye her gün aynı sözleri yinefemekte... Ağzına ne gelirse söylemekte. kendi yaptıklarını unutup karşısındaküeri suclamakta!.. Bu durum bir «vak'asnın belirtisidir, <Vak'Qi Süleyman» oiarak tarihe geçecffk bir klinik durumun... tBiz kcftuk satmak suretiyle odam temin etmedik», «Bir parti Meclise geiecek, eksiği var, bunu öbür partilerden tamamlayacak. Neyle? Devıete ait Bakan koltuklarını ikram ederek», «Ben 226'yı gayrı meşru yoilardan bu'un demedim k!s, «Türkiye noese'elerinın hic btrine vokıf değil, tamomen satıhta, saboh başka öğlen boşka akşam başka», Ecevit'i bu tür sözierle sucluyor Demirel... Ama «kendine kcrşı» sözler bunlar! Başka portiden eksiğini tomamlayıp hükümet kuran Demirel'in kendisi! Sabah, öğle, akşam başka türlü konuşan, «Dün dündü bugün bugun» dıyen kendisi! Türkiye sorunlarından habersiz olan, görüners, yüzevsel bılgilerle yetinen yine kendisi!... «Vak'ai Süleymans tüm uiusumuzu ilgüendiriyor. Ulusumuzun yazgısında etken olan bir kişinin böyle bir duruma düşmesi acıdır. Hızlı bir care bulmalı bu «vak'c» yı cözümîerrıek icin... Önce AP'iüer bu işin caresine bakmalı. Bay Demirel «Genel BaşkGn» olduğu, kaıdığı sürece AP'ye siktidar» güneşi doğamaz. Dün kendi yaptıklarının türr.ünü bugün bir başka poiitikacıda arayıp duran, bulduğunu sanan, bu yüzden o kişiyl yerin dîbins batıran bir kişi, sağduyu çizgisinden sapmış sayıiır. Böyle bir kişiye de koskoca bir partinin yönetimi elbette bırakılamaz... S Demokrasi aüşmanlan tarafından katledıldıier. T. MADENİS SENDİKASI GENEL MERKE2İ Hakh ve onuru savaşımıan süreceKtır. (Cumhuriyet: 4847) NİHAT ÖZYAĞLI (1953 j YUSUF AKBAKAN (1958 } SERDAR AKÇAN (1960 ) Bakırkoy'de demokrasl ve özgürlük düşmanları Anılarını y a ?otn" a ğ'Z. İGD İSTANBUL BÖLGE SEKRETERLİĞİ tarafından yapılan kotllamda şehit döştüler. HALKEVLERİ İLD T. MADENİŞ SENDİKASI I. BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ Sevgüi Arkadaşımız, lekdaşımız, Mes VEFAT Ibrahim Başfımar'ın eşi, Merhum Ali Saip,, Adem, Kadri Güveli ve Nurlye Altınok'un hemşıreleri, Lütfiye Baştımarın yengesi. Dündar, Yıldırım Baştımar ve Yıldız Sorgın'ın anneleri, Ayşe BaştiT.or ve Nihat Sargın'ın kayınvalideleri Ömer Turan, Fatma Kerimol vo Cemile Baştımar'ın babaanneleri, Do[ant Dr. VEFATLAR İCİN Acı gürüertr.lzi payls$so tSLAM CENAZE tSLER] blr telefonl» emriıuzdmiız. Gazete, Uâs ve urounı musm» ıder. doktor, rapor. detla ruîr sau. ts&tim duası, devlr dualan, Beira. şeket lsiert rapıiır Rassasiyeue ve titizlikl* ı«uolerjılıi deruhte eder. Orlıan Yavuz iki yıl önce bugün Erzurum'do gjpegündüz Demokrasi düşmanları tcrafından bıcaklanarak öldürulmuştü. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. TÜMÖD TÜMAS Zehra BAŞTIMAR 12 haziran carşamba günü hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 15 haziron cuma günu (Bugün) öğle namazını müteakip Kuzguncuk Camlinden kaldırıiarak Nakkaştepe mezarlığına defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. A İ LE S I Oelenk gönderilmemesl, isteyenlerin vakfa boğışta bulunmaları rica olunur. İSLAM CENAZE İŞLERİ TEL: 47 20 06 40 68 86 NOT : BOtta muameleier ı$le*^ meye ait olmak Oîere ÇTirt ıçi. rurt dı$ı, yurt dışından TUTÖB eenize nailt yapılır. Günün tıer taatiud» emrtnl»aedlr. (Cumhuriyet: 4835) TEŞEKKÜR Bizieri derin acılar icinde bırakarak 15 nison 1979 günü genc yaşında aramızdan aynlan (Türkel 4842) Toıplum Ç|.ve ılım Ü SİMEL Su • Inşaat • Makina • Elektı ik Limited Şirketi Müdürlüğünden Çeşitll tesislerimiz gereksinmelerl İcin Baklovalı scc, laıtıo demiri ve 0 6 mm'lik inşaat demiri satın alınacaktır. BÜ ışe ait şartname Şirketimiz Ticoret ve Malzeme Müdurlüğüncten 50a TL. bedel mukabilinde temln edilebilir. Kapalı tekfif mektuplan 20.6.1979 carsambo günü saat 15.00'e kadar Şirketimiz Ankaro Ziya Gökaip Yıldız Hon Kat: 3'deki Yazışma Yayın Sosyal İşler Mudürlüğüne verflmlş olocaktır. Postada olabilecek geclkmelor göz önune alınmaz, 5irketimiz 2490 sayılı Yasaya bağlı değildir. Osman ERDENER'in yaşamının son atıiarında gerekü tüm tıbbi cabalan gösteren Hacettepe Hastaneleri'nin Acil Servıs ve Koroner Bakım Ünite/erı Doktor ve Hem^ıreıerine. cenazesıne bizzat ve celenk yoücyarak katıion Yargıtay, Sayıştay vo Yüksek Hâkimlsr Kuruiu Başkanlcrı iie Adale! ve Orman Bakaniarı başta olmck üzere tüm sevenlerine, calışma arkadaşlarına, akraba ve dostlarımıza, telefon, telgraf i!e ve evimize gelerek uzuntüierini bildiren tum yakınlarımtza, 40. gün meviidinde yanımızda olan akraDa ve dostlarımıza sonsuz teşekkuru borç biliriz. EŞİ: Tallho ERDENER COCUKLARI: Eren ERDENER Ekin ERDENER (Cumhurtyet: 4837) Yüksek Hakimler Kuruiu Tetkik Hakimi Ç AYLK ÇTKTI 8. SAYI DERGİ HEDEF, OEV BİR DENİZ GÜCÜ! TÜRK DONANMA VAKFINA YAPACAĞINIZ YARDIMLARLA BU HEDEFE ULAŞABİLİRÎZ. M A K A L E L E R Bistra ÇVETKOVA j XV XVI. Yuzyıîlarda Balkan Topraklarındaki Bazı Limanlann Reİirr.i. Sungur SAVRAN ; Bağlı Gretlm Tartışması ve Bilimsel Mistisizm. Coğlar KEYDER i Osmaniı Ekofiomlsl ve Osmanlı Maliyesi. Emre KONGAP : Türkiye İcin Kısa Dönemlerl Acıklayacak Bir Model Önerisi, B E L G EL E R Mete TUNCAY s Scdrettin Celâl Ante!, 1 L E T ! Ş1 z Metin HEPER : Modemleşme. Burokrasi, Yönetim Sosyoloiisi: Bazı Yanıtlar ve Düşünceler, BİB LİYOG R A F Y A Ertuğrul TONAK Sevan NİŞANYAN : Emperyallzm • BibKyoğrafyası OTUZUNCU HAFTA SPORTOTO İKRAMİYESİ KAZANANLARIN NAZARI DİKKATİNE Otuzunca hafta SporToto ikramiyesi ödemelerine devam edilmekte olup başbayilığimize bağlı bayilerden oynavanların ikramiyelerini almaları icin bir ay zarfmda Şubemlz gişelerine müracaat ederek ikramiyelerini cimaları rica oiunur. Toşra Bayilerinden oynayanların (kramlyelerl PTT ve Ziraat Bankası vasıtasıyla adreslerine gönderilmiştir. TÜRKİYE EMLAK KREDİ BANKASI A.O. İSTANBUL ŞUBELERİ REFİK DURBAS İKİNCİ BASKI Işç! cocukların, cıraklarm, basm işcilerinin yaşamını dile getiren şiirler. ABeCe YAY1NLARI Nuruosmaniye Cad. 34/103 P.K.: 861 Cağaloğiu İSTANBUL Sirkecl İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle