Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
(Kl CUMHURİYET 2 EKİM 1878 onuyu kestirmeaen sunauUmeTc içm bir varsayımdan yola çıkalım. Devlet Güvenlik Mahkemeleri örnegi. anarşık »laylara ve siyasaJ soranlara 'davalaraJ bakacak. fakat yargıçlann atanmalan biçimi yönünden. DGM'nin taşıdığı eksinlik•leri taşımayan. diğer tüzel yargı yerlerinde '(Adliye mahkemelerindei olduğu gibi. üyelerinin tamamı Yüksek Hakımier Kurulu'nca atanan, özel görevli. yargı çevresi yönünden genîş yetkili yargı yerlerinin kuruldugunu varsayalım. Bu öze! görevli geniş yetkili yargı yerleri için. hemfn ve bütçe düşuntüleri (mülahazalan) gözönünde tutuknadan yüksek fiyatlar odeyerek binalar kiralanacak. yargı yerlerinin tüm döşeme, konfor. araç ve gereçleri sağlanacaktır. Bunda kuşkumuz yoktur. Ozel yargı yeri kurma istekleri. bir bakıma tüzel yargıdan hosnut olunmadıgının belirtisidir. Aslında yargı gucünden her zaman siyasal gücun hoşnut olmasının. kişi hak ve ozgürlükleri içjn doguracagı çekince (tehlike) bir yana; bu hoşnut olunmayan tüzel yargı yerlerinin ne durumda olduğu. toplumca dıştan görülmektedir. Birde yargı yerlerinin iç durumu vardır. Şöyleki: Yargı yerlerinde basılı basısız kâğıttan posıa pulu ödeneğine kadar tüm araç ve gereçler yeteıii değildir. Pul ödenegi bulunmadığından çagn kâğıtları. bildiriler (tebliğler) yapılamaz. kararlar. yazılar zamanında postalanamaz durumdadır. Posta pulu olmadığından. altı oturum (bu bir yıl demektir) boş yere ertelenen dosyalar vardır. Kesifler için suçüstü ödenegi yeterli değildir. Bu yüzden. daha çok orman keşifleri. yeni bir af çıkıncaya kadar bekler durur. Pul yokluğu gerekçesi ile ceza soruncalannda usulsuz olarak. zorla getirme (ihzar) yoluna başvurulur. Böyle olunca da. •ihzar» sayısı binlere ulaştığından. kolluk görevülerinin bunlan yerine getirmesi önceden olanaksızlaşır... Yargının geciktiğinden yaktnmalar hak sız değildir. Gecikmenin. bir yargı yerinde bin ağır ceza. binyediyüzelli asliye ceza. dörtbin sulh ceza. altıbin iş. ikibin hukuk dosyası gibi insan gücünün üstünde iş olmasından. bu yüzden yargıcın inceleme ve araştırma olanaklannın yok olmasından başlayan birçok nedenleri yanında: açıklanan arac ve srereç yetmezliği büyük etkendir. Bu koşuüar altmda soruncalar halkın deyimi ile sallanır durur. Ama başlıca ne K OLAYLAR VE GÖRÜSLER Yürütme ve Yaraı Ahmet GÜLER BAKIRKÖY YARGICI denleri açıktır. Buna karşın yargının geciktiği. etken olmadığı siyasal güçlerce yıllardır yinelenir gıder. Bütün bu olumsuzlukları açıklamakla Sayın Adalet Bakanı Mehmet Can ı amaçlamıyoruz. Fakat kendilerini bundan ayrı tutmak için bir neden de olmadığından. tüm gelmiş geçmiş ve gelecek siyasa! güçlerin tutum ve isteklerinin dogrultusunu belirtmek istiyoruz. Bu noktada başlangıçtaki varsayımlarımıza dönersek. siyasal güç. kendi doğrultusunda olacağını umduğu özel görevli geniş yetkili yargı yerlerine tanıdığı nesnel olanaklan. tuzel yargı yerlerine tanımamaktadır. Yargı yerleri. yönetim bakımından. Y.H.K.'na bağlıdır. Yargıçlann özlük işleri dışında, yargı yerinin yönetimi her iş yeri gibi. parasal bir nitelik taşır. 45 sayıh yasanın 67. maddesi, «Yüksek Hakimler Kurulu giderlerinin Adalet Bakanlıgı bütçesinden karşılanacağı» kuralını taşıdığından, yargı yerlerinin. «ita amiri» Adalet Bakanı olmustur. Yüksek Hakimler Kurulu, «ita amiri clmadığından yargı yerlerinin araç ve gereçlerini yeterince sağlamak konusunda. «eli kolu bağlı» kalmıştır. Anayasamız bu o'guyu daha önceden görmüştür. Bu yüzden 7. maddesi ile. «bağımsız yargı yerleri». 132. maddesi ile bağımsız yargıç. 133. maddesi ile yargıçlık güvencesi ilkelerini yinelemiş; yargıyı. siyasal gücün etki alanmdan uzaklaştırmak amacı ile 143., 144. maddelerinde Y.H.K.'nin kuruluş ve görevlerini açıklayan temel ilkeleri getirmiştir. Anayasamn 10. maddesi ile korunmak istenen. kisinin temel haklarınm güvencesi ve dokunulmazhğı. yargı bağımsızhğına baglıdır. Yargı bağımsızhgı gerçekleş miyorsa, Anayasamn. kişinin temel haklannın dokunulmazlığını simgeleyen 10. maddesinin kişiye sagladığı güvence de yetersiz kahyor demektir. Yargıç ödenekleri konusunda bile. tüzel yargı yerlerindeki yargıcın yirmibeş yıllık olduğu zaman. aynı yı! okul bitirdiği halde başka kuruluşlarda. okulda geçen sürenin de hizmetten sayılması ve «yıpranma zammı» ile birlikte 35 sene, «itibari hizmetli» görünen, lojman. yazlık ve kışlık dinlenme yerleri. taşıt yasasının verdiği olanaklan. gözle gorülmeyen ve devletçe sağlanan birçok yan çıkarları olanlarla tüzel yargıçları karşılaştırmak eğiliminde görünen; yargı yerlerinin. araç ve gereçlerini. diğer devlet dairelerinde olduğu oranda sağlamayan yürütmenin. yargı bağımsızhğı ilkesine karşın. 45 sayılı yasanın 67. maddesindeki anılan kural gereği yargı yerlerinin. «ita amiri» olması, Anayasamn 7, 10. 132. 133. 143. 144. maddelerine aykırı ve Anayasa Mahkemesinin, Yargıtayın. Danıştayın kendi kuruluş yasalanna göre. kendi bütçeleri ile yönetilmeleri karşısında. ası! yargı yeri olan. tüzel yargı yerlerinin giderlerinin Adalet Bakanlıgı bütçesinden karşılanması edimsel ve türel bir çelişkidir. 45 sayılı yasanın 67. maddesinde anılan kuralın iptali için 1963 yılında Y.H.K. Başkanı tarafından açılan sorunca Anayasa Mahkemesinin 1963'113 sayılı karan ile reddedilmîştir Karann gerekçesinde Y.H.K.'nun görevlerinin. «... hekimlerin özlük işleri ve denetimleri hakkmda karar vermeye veya bir mahkemenin veya bir kadronun kaldırılması veya bir mahkemenin yargı yerinin değiştirilmesi hakkmda mütalaa ihzanna MÜNHASIR bulunmasına... göre bu kurulun giderleri ile ilgili ödeneklerin Adaîet Bakanlıgı bütçesi arasmda yer alması tabiidir.» denmektedir. Gerekçedeki. • Mütalaa ihzanna münhasır» yargısı yasal değildir. Anayasamn 144. maddesinde, • .. bir mahkemenin yargı çevresinin değiştirilmesi Y.H.K.'nun uygun gormesine baglıdır» denmektedir. MütaSaa izhan» ile, Uygun görme» aynı şey değildir. Mütalaa» karşıtı karar verilebilir. «Uygun görmeye bağlı olma» durumunun karşıtı karar verilemez. Burada. .Mahkemenin kurulması ve kaldırılması»nın Adalet Bakanhğımn salt Cmutlak) yetkisinde olmadığı açıktır. Karar. Anayasal olmayan bir kuralı. Mütalaa izlıan» gibi bir kurah. varsayarak bu sonuca ulaşmış bulunmaktadır. Aynca. bu durumda bile. yargı yerleri kuruluştan sonra bağımsız olacaktır. Yargı yerlerinin kurulma. kaldırılma. yargı çevresinin genişletilmesine karar verme yetkisinin Adalet Bakanhğında olması. yargı yerleri üzerinde. Adalet Bakanhğmın Korunmalık» (vesayet) hakkı oldugunu göstermez. «Vesayet» durumu Anayasamn belirtilen ilkelerine aykırı düşer. Aynı karann. tamamını buraya alamadıgımız, altı üyenin imzasını taşıyan geniş ve anlamh karşı oy yazısında. ... Tapu Kadastro. Meteoroloii. Toprak ve İskân İşleri Genel Mudürlukleri gibi dairelere özel butçe ayrılmış iken. bir Anayasa organı olan Y.H.K. nun parasal bakımdan Adalet Bakanlıgı bütçesi içerisine almmasının Anayasamn sistemi ve esprisi ile bağdaşmayacağı...» yolundaki düşünceler gerçeğe ışık tutacak njteliktedir. Anayasa Mahkemesinin. ilerici bir görüşle. bir yasanın. Anayasaya aykınhk savının bir defa incelenip reddolunmuş olmasının, aynı konuda yeni sav ve soruncalannın incelenmesine engel olmadığı yolundaki karan. 1963 yılından bu yana geçen süre içinde yeni sorunların ortaya çıkması. düşünce düzeyinin degişip gelişmiş olması karşısında. ilgililerin konuyy yeniden Anayasa Mahkemesine gö'ürmeİRri zamanının geldiğini düşündürmektedir. Sonucun olumlu olacağı ve yargı bptımsızKftını gerçekleştirerek. yargının hız ve esenliğini etkileyeceği de kuşkusuzdur. Haftanın Özeti Ambargo ve GöJgesi İÇTE mbargo kalkacak mı, kalkmayacak mı diye ücbucuk yıldır süren papatya falı açma dönemi artık geride kaldı. Asımda bu soru, uzunca bir zamandan berl zaten güncelliğini yitirmişti. Nitekim, Başkan Cartsr'in yetkisini kullanıp ambargoyu kaldırdığına iiişkin haberler kamuoyunda pek bir heyecan kaynagı oluşturmadı. Askeri arac ve gereçlere »ittifak» ya da «multetiklık» kurallarına aykırı olarak ABD'nin uyguiadıgı ambargonun artık kaldırıldığı acık. Ancak geçtiğimiz hafta vurgulanan bir başka olgu daha vardı: Ambargo kalkmıştı, ama Türk dış politikası üzerine yansıyan gölgesinin varlığını sürdürmediği öne suruiemezdi. ZİNCİRİN HALKALARI... Amborgonun konmasıyla kalkışını birbirine bağlayan zincirin iki onemli halkasını Kıbrıs ile Amerikon uslerinin oluşturduğu biliniyor. Kıbrısla ilgili Ecevit yonetiminin attığı adımlar, VVashington'u ambargo konusunda sonuca yonelmiştir. Bugün icin Kıbrıs, New York'dakl Birleşmiş Milietler binasında ilgili taraflann Kuüsine sahne oluyor. Corter yönetiminin zamantamasmda Türkiye'deki Amerikan üsleri on plana çıkmış durumda. Ambargodan sonra bu kez, Amerikan usleri ya da resmi deyişle «tesıslerb. önümüzdeki donemde dikkatlerin odak noktası olmaya aday gözükmektedir. A îşte Bir Babayijit Oktay AKBAL Evet Havır Sağcı Basın ne diyor Alpay KABACALI Demokrasi Severlik ve Milliyetçilik! Aşağı yukarı günde 10, haftada 70 «kalburustu» sağcı yayın... Bu sütun sutun coğdışılık, cumleler dolusu mantıksıztık, bir yığın carpıtılmış hober ya da yorum demektir. Yani, sağcı basını izlemsk. keçiboynuzunu ciğnemekten d« beter. Keçiboynuzunu keyfi Isteyen çiğner birazeık balı *cin. Oysa bunlar kamuoyu yaratmak, dünyaya nizamat vermek, Türktya'yi istedlkleri yöne çekmek hevesindeler! İŞTE SONUCU! 23 eylül gunul TERCUMANda Rauf Tamer yazıyor: «Biz. anarşiyi nasıl kanıksamışsok. Ankara'dakiler de basını kanıksamışlardır artıK., Biz. anarşiyi. nasıl manşetten alıp tek sütuna indirmişse;, Ankora'dakiler de bizi osansöre koyup dördüncü kattan bodruma sallamışlardır artık... Neden dördüncü kat? Elbette... demokrasi apartmonının dörduncü katında oturuyordo bosın... Ve cumhuriyetln tdördüncü kuvveti» olarak tanınıyordu. Gecmiş ola... (...) «Cav cav vav» aynı şeyleri yaza voza, cbıdı bıdı bıdı» aynı îâkırdıları teKrarlaya tekrarlaya, «hort hart hart» on parmağırmzda on kora oraya buraya süre süte. kendimizden bıktırdık herkes'... tnandırıcılığımızı kaybettik. Ağırlığımızı yitirdik. Ve nihayet iflâs ettik. (...) Ondan sonra diyorsunuz ki cyaz», Nesini \azacaksn? Kim okur? Okusa bile kim takar?> DEMOKRASİ ANLAYIŞI Şunları da aynı gün Rauf Tamer'in köşe komşusu Ahmet Kabaklı yazıyor: tAcıklı olon şu kl, Türkiye'de her şey gibi demokrasiye de bu gösterişci. cenebaz, bürokrat taydınlı tipl sahio çıkm ş . onu kendi cıkorlarına yontarak kuşo cevirmiştir. «Ben baskı grubuyum!» yok cdemokratik kütle örgütüyüm» diyerek ülkenin osıl sahibi olon (esno.1. ciftci. Işci, memur) holk'a söz bırakmamıştır. Onu soyduktan başka ozarlamaya ve gutmeye de kalkışmıştır. Bugüne kodor tDemokrasi, fikir özgurlüğü» odına gazetelere, TRT''ere, meydanlara cıkanlar, tozu dumana katıp yürüyen ve bildıri sağanağı acanlar coğunluk işi gücu bırakıp solcu yıkicı poütikaya dökülmüş azınlıklardır. Birtakım baro. mühendis, tabip odaları, DER'ler ve gencük örgutü belâlılarıdır. işcüerimizin coğu bile. birtakım solcu bürokrat yöneticiler tarafından !stemedikleri tahriplere yöneltilmişlerdir. Cöbbelerle. ünvanlarla kamuoyunu haraca kesen bu adamlar. bir eli yağda. bir ali balda, şoriotan ve tobot birtakım kutle vurgunculorı. cıkar, mevkl ve politika eyyomcılarıdır. (...) Sükür ki bu yıl> eylül ortalanndo sabır ve sukOr.at bürünmüş olan bu halkın ölcülü medeni bir direnis örneğini görduk. Elazığlı 8800 esnof şehirdeki kotil örgüVıers, bu örgütle'le dost geçın?n voliye ve dolayısiyle o vallnln. ay Demirel m«ydan okumuş: «Hangi babayıöitse bu kongrede korşıma cıksın, bovunu posunu gorelım». Gecen yıllordo biri cıkmış başkon adayı olarak karşısına, ne var kl otelind* kapalı kalmış, Detnirel'ciler tutmuşlor kapıları pancereleri, adamo soluk aldırmamışlar. Bay Oemirel olayı şöyle onlatıyor: «Gene bir kongre arıfesınde bir baboyığıt cıktı ben başkan adaYiyım, Kent otetoe mahsur kaldım, çıkamıyorum. beni cıkarın, dedi. Arabamı gonaerdim otelden aldırdım, sonro kongrede otuz oy aldı.» B «Milliyetçilik»te MSP faktörü! MSP'lı politikacılar ve yurttaşlar. meselâ Millet gazetesınde MSP ve onun yönetıcilerı aleyhînde tek satır yazıldığını gorduler mi? Soyın Erbakan i!e MSP aleyhine yazıiacak hicbir şey yok mu? Elbette var. Otokritik gibi bir uygar davranışı bile, sırf milliyetcüerj bölmemek için üstlenmemış olanlora sataşmak, komüoizmin karşısında yekvücut hareket etmek ve adeta bir savun• rtıa Jıattı halinde buiunmak mecburiyet|nde çtoo in^pnları parçalamak omocına yönelik sayılmaz mı? (...) MSP de AP'yi bölmek için kurulmuş bir porti idi, o hızla ilk secimde iyi sonuç aldı. Ya sonraki secim ne oldu? Erıdi, gittikce de erıyecek. Hele Şener Battal'lar milliyetcilere çattıkça, tamamen tükenecek. Bu şekilde kimler tukenmedi ki Türkiye'de. Sonra da tam cark edip MHP etrafında toplanmaya, sayın Turkeş'e yaltaklanmağa calıştılor. Burak TÜRKER (Millet, 27.9.1978) kelimelerine de kafiye... Işte halk dılindeki meşhur tâbıriyle bu t...luca bülbülleri»nin halı!... Şahsiyet ve asliyet koybının felâketine bundan daha carpıcı bir misal gösteriiemez «...luco bülbüllerUni, hele on ların başındaki karga burunluyu nasıl ve ne zaman sus turacağız?» GERDANLI MİLLİYETÇİLİK.. R. Oğuz Türkkan'ın 28 «ylül günlü HERGÜN'd» çıkan «Bir Türk Tipi Var mıdır?» başlıklı yazısmdan: «Sevgiiinizin, karınızın yjüzün de bir ben olsa, belki o beni şefkatle hotırlar. seversiniz. Ama o sevgiliye sizin gözunüzle bakmayan bir yobancı bu bene karşı şefkat hissi duymaz, hatta önce sevimsiz bulabilir. Annenizin gerdanı, bobanızın bıyığı veya kartal burnu sizde bilinçli bilincsız tatlı hatıra olur ama, başkalanna bir şey ifade etmez. Bir dul kocasının keci sakalmı bile şefkatle anar, başkalon da şaşar. işte Türkü seven bir insan için bu fizikî özelliklerin övlesin» hususi bir manası ve duygusallığı vordır. Meselâ. o hafif yumuk göz. Türk'ün yaygın bir ozelliği olduğu için bana şirin gelir. (Soyum bildiğlm kadarıy!a, her Türk kökenli olduğu halde nedense benim gözlerim ne yumuktur. ne de çekik! Buna icin icin icerlerken, baktım cocuklarımın gözleri hep belli belirsiz çekikli oldular!) (...) Türk'ün, yani sizin ve benim. başka milletlerin insanlarına benzemeyen, kendimize has öz gü bir tipimiz, bir görünüşü müz, bir halimiz vardır ki, işte ona karşı yabancıların bir türlü anlayamayacaklan. hissedemeyecekleri bir duygusollığımız vardır. (...) Bu da Türk milliyetçiliğinin bir icabıdır.. Cünkü Türk milüyetciliği Türk'ü Türk yapan herşeye insanın vucut ve yüz özelliklerine bile sevgi duyar.» VE AMERİKANCILIK!.. Ve «ambargo»nun kalkmasın dan sonra, üç dört yıldır gormediğimiz türden, «dost ve müttefik Amerikaınm ovgüsunü yapan ilk yazi: 25 eylül gün lü SON HAVADİS'te Abdulloh Uraz yazıyor: (Ülkemizde yıllarca sinsi sinsi ilk defa Amerikan düşmanlığı işlenmiştir. Bunu NATO ve Batı düşmanlığı, iran veya Şah düşmanlığı haber ve ma kalelere konu teşkil etmiştir.. Hatta daha da etmektedir. Baş ta Amerika olmak üzere NATO'nun, Batının ve Şah'ın bazı hotaları bahane edilerek üikeyi. dost ve müttefiklerinden, ittifotlarından ayırmo ve soğutma cabaları aıaksattı olarak ve sol bloklara yanaşmak icin yapılmaktadır. (...) iran'ın ic olaylan bizi ilgilendir mez. İran Şahı'na <Bize yardım etmiyor» diye kızabiüriz. Fakat iron'ın selametl ve Şoh'ın gayreti bizi yakından ilgilendirır. Şah, komünizmi ülkesine ve Ortcdoâu'nun bu kritik bölgesi ne sokmamayo colışıvor. (...) iron'do Sah'ın yıkıimosı o bölgeye komünızmin yerleşmesi veya gırmesi demektir.» ACILACAK AMA.. MC Hükümetleri gibi Ecevit yönetimi de, ambargonun kaldırılmasıyla üslerin yeniden faaliyete geçirıleceğini boşından beri belli etmişti. Cephe döneminde uslerin acılması, yılda 250 milyon dolarlık Amerikan yardımını ongören bir ikili savunma ve işbirliğj anlaşmasına baglanmıstı Ambargo kalkacak ve anlaşma TBMM'nin onayından gectikten sonra usler de çalışmaya baslayacaktı. Ecevit Hükumeti ise üslere iiişkin yeni bir hukuksal duzenlemeden yana. Önumuzdeki günlerde Anıgrıkalılarla müzakereler başlayacak. Ancak bu muzakereler noktalonmodan önce Washingtonun bir isteği var. Kendi istihbarat faaliyetleri açısından yaşamsal nitellkte saydığı bazı uslerın «gecıcı statu»yle hemen faaliyotlerine izin verilmesi... GEÇİCİ STATÜ... Ecevit yönetiminin bu isteği karşılıksız bırakmayocağı gecen hafta acığo çıktı. Başbakan Ecevit çarşamba günü İstanbul'da düzenlediği basın toplantısındo <gecıci düzenleme» konusunda şunları soyledi. c Goruşmeler sonuçlanıncaya kadar ortak tesıslerin nosıl aeğerlendirileceğıne iiişkin geçici düzenleme Milli Güvenlik Kurulu'nda göruşüldukten sonra Hükümetçe karorlaştırılacoktf» Gecici bir düzenlemeyle bazı üslerin faaliyetine izin verilmesi hukuksal acıdan sakıncalı sayılabilir miydi? Geçtiğimiz hafta bu soru üzerinde de duruldu. Amerikan üslerinin hukuksal dayanağını 1969 tarihl) çerçeve onlaşmast oluşturuyordu. Bu anla<ma, Birinci MC Hukumetinin 1975 yazında üsleri askıya almasıyla varlığını yltirmişti... Ayrıca, üslerin oçılmasından önce, konunun, TBMM'ne getirilmesl daha yerinde olmayacak mıydı? . İŞİN BİR BAŞKA YANİ... Konunun bir de hukuksal olmayan bir yanı var. Bunlardan biri, Ecevit Hukumetinin programında yeralon <çok yönlü dış politikaı ilkesl ile Amerikan üsleri arasındakl lllşkid* duğumleniyor. Başbakan Ecevit bu kontıya iiişkin kanısını gecen hafta şöyle özetledl. < Ge rek gecıcl düzenlemenin gerek varılacak anlaşmomn, bölgemize ve dünyamızo huzur getirmesini, uluslorarası ilişkilerda yumuşcmaya ve güven ortamıno katkıda bulunmasını hükümetimiz önemle gözetecektir.» BAĞIMLILIK. BAĞIMSIZLIK... Ceyrek yüzyıldır genel olarak batıyla, özel olorak da ABD ila gellştirilmis olan iliskiler yumağının siyasal ve ekonomik alanlarda Türkiye açısındon ne anlama g«ldiği son üçbuçuk yıldır daha acık seçik ortaya çıktı. Yoşanagelen askeri ve ekonomik ambargoların Içiçeliğl bu olgunun kavranmasını daha da kolaylaştırdı. Doviz darboğazını aşabilmek icin İMF kapısından gecmenin ne anlama geldiğini, savunmada tek kaynağa bagımlılığın beraberinde neleri getirdiğini yaşodığımız günler teker teker göstermekte... Zincire eklenen son halko da ABD Dışişleri Bakanlığından Türk Dışişlerl Bakon'ıgıno gelen bir yazı. Bir ülkede Amerikan yatırımları kamulaştırılırsa, VVashlngton'un, ikili yardımları ertelemekten, uluslararası mali kurumlarda kredi engellemelerine kadar uzanan n« gibi yaptırımları uygulayacağı bu yazıda özetlanmiş. İlginç bir uyarı. Ve yanlış anımsamıyorsak, bu yaptırımlar, Başkan Allende donemlnln Şili'sin» uygulanrnıştt... Sanırsınız Kırkpmor bospehlivanıdır böyli konuşan! Yok, hiç bir pehlivan böylesins ulu orlo meydan okumoları yapmıyor artık Haydl cık ortoyo boyunu gortlim, nerde karşıma dikilecek bobayiğil? gibilerden kabadayılıklor eski günlerde kaldı. Şimdi herkes kendi gucunü, cizgisıni biliyor, bilmeye calışıyor. Turkiye'de dokuz yıl Başbokanlık. 1964'ten beri, yoni tam on dört yıl AP'ye Genel Baçkanlık yapmış bir politikacıya hiç mi hiç yakışmıyor böylt sözler. İlk kez değll tabii! Bay Demirel'ln ağzından her gün neler duymuyoruz buna benzer! Hepsi bir devlet adamına. bir gerçek politıkocıya. bir lldere uymoyan meydan okumalar, bagırıp çagırmolar.. Hepsi yukardan, hepsi «Kucuk dağlan ben varattırTi». «Var mı bano yan t>akan» ceşitinden, eski zaman kenar mohalle dayılarını anımsatan konuşmolar... Buna başka bir ad verilmeli; kendi kendlne guc vermek, gibi. Hani karanlıkta giden adam Ikide bir öksürürmüş kalın kalın. Bay Demirel'ln irj kıyım «lafoları da öylesine!.. Evet sonunda bir tbaboylğit» çıktı ortaya... Otelinde mahsur kalmoyı göre alarak. çıktı! Hem da AP içindeki en «uvgor» politikaçılardan birl, yıllarca dışişl»rinde çalışmış bir kişı, Bay Kâmran İnan... Hiç de babayiğitçe, kabadayioa sözler soylemiyor o. Gerçek bir politikacı. akh başında bir lider adayı olarak konuşuyor. 1973 seçımini kaybeden 1977 seçimini kazanmovan ekibin mevçudiyeti AP'nin iktidara gelebilmesinl önleyen bir har.dikaptır, diyor. CHP'nin puan kaybetmesi, zayıflaması otomatikmon AP'nin guçlenmesi demek değildir, diyor. AP'nin bütün parlamenterleri partinin bir yeniliğe, bir hamleye muhtaç oldugunu kabul etmektedirler, aiyor. İngiltere'de Muhafczakâr Parti 1950'den bu yana yedi lider değiştirmiştir, Almanya'do Hırıstiyan Demokrot Parti kaybedilen her seçimde liderini değiştirmiştir, AP ise henüz demokrotik yolla lider değiştirmemiştir; bu durumun devamı partiyi ve demokrosiyl rahatsız sder, diyor. Arka arkayo iki secim kaybmı güvensizliğln teyidi olarak almak lazımaır, diyor... Bütün bu ağır ama efendice eleştirilere karşı on dört yıldır AP'nin «baş»ı Bay Oemirel merdft o babayiğit, otelinde mohsur kalmıştı, ben kurtarmıştım bakalım bunun başına neler gelecek» gibilerden oozdağları verlyor!.. Önce ciddıyetsizlik. sonra yine ciddiyetsizlik! Kamuoyunu hor gorme, kendi partisinin üye'.erini oşağıloma... Kendine, «kücük büyük tüm dağları ben yarattım» havosıyla inonma, ya do inanıyor gibi gorunme çabosı... Demokrasinin egemen olduğu ülkelerde parti liderleri boyle kabadayıca konuşmoz. Herşeyden onçe, konuşmo sanatına sahip kişilerdir sryosal llderler... Nerde nasıl konuşulur, nerde nasıl konuşulmaz, bunu bilirler. Ooğrusu ya. Cumhuriyet tarihinde Boy Demirel bu alando eşsizdir, tektir. Ciddiyetsizlik örneği olarak... Sanmayın ki bütün bu kabadavıça sözler boşo gidiyor! Hepsi komuoyunun belleğine yazılıyor bir bir... Dokuz yıl iktidarın boşı olmuş, hatta 12 Mart dönemind» bile iktldardan düştuğü halde başka bir yoldan yine iktidara ağırlığını koymuş bir partinin lideridir böyi» ileri geri yalan yanlış konuşup duron... Bay İnan çok hoklı şöyle derken: «Amacım partimize yeni bir ruh getirmek, genc nesillenn bekleyışierine cevap verecek şekilde yenitenmek. milletin güvenini kazanacok yeni kodrolar *urmaktırl Herşeyi ben bilirim diye bir iddiam yoktur, Benden iyi bilenleri bulur görüşlerinl alırım. Benden daha iyl bilenlerle calışmaktan korkmam.» Bunun karşısında on dört yılhk lider. durmadan secim yitirmlş, bozgundan bozguno uğramış Bav Demirel, şöyle sesleniyor: tNerede korşırr.o cıkacok bcbov : ğit. nerde?» Türk halkı, Demirel konusunda k»sin yargısını, olumsuz yargısını nasıl vermişs», APIiler de, bugün Olmazsa yann, aynı vorgıyı vermek zorunda kalaoakiardır. Ne kadar cabuk verirlersa. o kodar kazanclı çıkarlor... hükümetine karşı dört gün süren şerefli bir dıreniş yoctılar. Dükkânlarını dort gün oçmadılar.» MÜRŞİT PSİKOLOCYASI Yukarıdaki örnekler, sanırız sağcı yazarların nasıl bir kompleks v* bunalım içerisinde olduklarını ve hangl amaçlara hizmet ettiklerini ortaya koydu. Tabloyu bü'unlem«k Için 26 eylül günlü SABAH tan, Necip Fazıl'ın c<... luca Bülbülleri» başlıklı yazısmdan da olıntı yapalım: • Uydurukconın en yüzsüz kelimeleri olan <neden»siz, «koşul»suz. «olanak»sız, cvarsayımısız, canayasal, ruhsal. parosal»sız konuşan tek poli tikacı, profesör, muhornr. mü dür kalmadı gibi bir şey... Nosıl (favori) modası 17'lik delikanhdan 70'lık ihtiyaro kadar herkesı sormışsa, bu da öyle. Bülbul gibi tâ gönülden, uydurukcayla ötüyorlar. (...) Bu turlü siroyetleri osla güdümle yönetemezsiniz de iş modo psi kolocyasına döküldü mü netıce doğar. Galibo bu işde de Yahudi veya komüniste ait gizli bir strateji var. Meselâ bir kadınm örtülü olmasındaki hikmeti, fikir ve telkinle asla ruhlara sindiremezken, iş Paris markalı bir moda evinin icadı baş örtüsüne kalocak olursa, ortado hiçbir engel kalmaz. «Cok» ve cyok» kelimelerine kafıye teşkil edici galiz bir kelime vardır ya... «Ok» ve €tok> DIŞTA ORTADOĞU'DA YENİ BİR DÖNEM... Mısır Devlet Başkanı Sedat ile İsrall Başbakant Begin arasında Camp David'de imzalanan anlaşmanın yankılorı sürüyor. Şam'da toplanan «Dıreniş ve Karorlıiık Cephesitnln aldığı kararlar ve İsrail parlamentosu Knesset'ln anlaşmayı onaylaması haftanın en önemli dış olaylan orasında yeraldı. Suriye, Cezayir, Libya, Güney Yemen ve Filistln Kurtuluş Örgütü'nden oluşan «Kararlılık Cephesi», Mısır'la tüm ilişkilerin kesilmesinl ve aralarında «ortak bir askeri komutanlık» kurulmasını öngören önemli bir karar aldı. Bu ülkelerle Mısır arasında bir uzlaşma olanağı, gözlemcilere göre, bugün icin artık sözkonusu değil. Gellşmeler ayrıca, Başkan Sedat'ın Arap dünyasındak! yalnızlığını da sergilemekte. Suudi Arabistan, Ürdün ve Kuveyt'ten sonra Sedat'ı bugüne dek koşulsuz desteklemiş olan Fas Kralı Hasan bile Camp Davld anlaşmasının «kabul edilebüir» nitelikte olmadığını açıkladı. Ne var ki, İsrall Parlamentosunun anlaşmayı onaylamasıyla birlikte Başkan Carter, Mısır ile İsrail arasında ayrı bir barışın yapılmasına fazla bir engel kalmadığını sıcağı sıcağına soyledi. Ve Kahire hemen arkasından, iki ülke arasındaki görüşmelerin 10 akimda Dışişleri va Savunma Bakanları düzeyinds başlayacağını resmen açıkladı. İşleırteye başlıyan yani sureç keslnfrye uğramazso, Mısır, Arap İsrall kavgasından cekilmekte. İsraii'in karşısında ise Filistin ile Suriya kalırken, bir çok gözlemci de, Ortadoğu'da Y««' bir dönemin oçılmakta oldugunu kaydediyordu... Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir Hidrografi ve Oşinograft Dairesi Başkanlığından Bildirilmiştir,, DENİ2CİLERE VE HAVAOLARA 128 SAYILI BİLDİRİ 3 ile 4 Ekim 1978 tarihlen arasında 06.00'tian 20.00'e kadar aşağıdaki noktaları birleştiren saha icinde seyretme, demirieme. avlanma ve bu sahanın 6500 metreye kadar olan yüksekliğî can ve mal emniyeti bakımındon tehlikelidir. KARADENİZ KEFKEN 011 SAHASI (1) 41 derece 55 dakika kuzey 29 derece 38 dakika dogu (2) 41 derece 55 dakika kuzey 30 derece 58 dokika doğu (3) 41 derece 33 dakika kuzey 30 derece 58 dakika doğu (4) 41 derece 33 dakika kuzey 29 derece 38 dakika doğu DENİZCİLERE VE HAVAC11ARA DUYURUUJR.. (Basın 24500) 12240 Cumhuriyet Annem KÂMİLE YAŞARı Arıyorum Annem 1906 dcğumlu Kâmile Yaşor öteki aile fertleriyle birlikte 1957 yılmda MGkedonya'nın Erekler köyünden Türkiye'ye göc etti. Türkiye'ye geüD annemi ziyoret etmek istiyorum. En son İstanbulun Sağmalcılar semtlnde yaşadığını biliyorum. Annemin şu anda nerede yoşadığını bijsnlerin. insanlık adıno bana yazmalarını veya adresiml annems rıca ederım. Mehmet YASAROVSKİ 31 Newcostie Str. CRING1LA 2501 N.S.VV AUSTRALIA TEŞEKKÜR Yerinde ve başorılı bir cerrahi girişim sonucu beni eski sağiığımo kavuşturan Prof. Dr. Tarık MİNKARİ ve değerli calışma arkadaşıan Asistan Dr. Hamdi Hacıbedel Asıstan Dr. Yılmaz Kafartar Narkozitör Dr. Yükselen Öngör ve ÖMÜR KLİNIĞİ'nın ilgili tüm personelini* icten teş«kkurlerimi sunarım. A2İZ CAKIR (Cumhuriyet; 12251i