23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÇUMHURIYET 23 NISAN 1977, TEDJ S ANAT EDEBIYAT "Kendi sanatımıza sahip çıkmıyoruz, tam bir umursamazlık içindeyiz,, Ord, Prof. Dr. Ekrem AKURGAL Çocuk edebiyatımız toplumla birlikte gelişiyor ugün 23 nlsan. Blz de sayfamızuı blr bölümünü çocuk edeblyatı ve yayınlan tizcrine yapümıı blr açık oturu ma ayırdık. Yayıncılar ve yazar lar çocuk edeblyatımmn bugün kü durumunu tartıstılar, gelecefce dcğtfn dü?Uncelerlnl sıraUdılar. Son yıllarda çocuk yayınlânnın artması ve hıınlann eskiyc oran la büyük nitellk deglslldlkleri Rctatermesi oturumun en belirgln sonucudur denllebllir. Oturumumuza yazar Mehmet Seyda, Altın Kltaplar Yayınevl .vönetmenl Dr. Turhan Bozkurt, yazar ve Arkadaş Kltaplar yönet tnenl Erdal öx ve Gözlem Yayın lan yönetmenl Abdullab özkan katüdılar. B 'YAZARLARIMIZ ÇOCUK EDEBİYATINA AĞIRLIK VERMELİ 'KİTAPLAR YOKSUL HALK ÇOCUKLARINA ERİŞMİYOR,, M ısır. Roma, Yunan ve Hlnt sanatları Uzerinde çağınıızın en giizel baslolı kltaplannı ortaya koyan Parls'teki Mazenod Yayınevlnln simdl «1/ Ulam et l'Art Musulman» baslıfı altında daha öncrkl clltlerlnden de güzel ve görkenüJ olan büyük blr kitabı çıkmıs bulunmaktadır. Yayınevl kitabın hazırlamşı sırasında bu satırlann yazanna basvurarak Türkiye'cle resim çıkarabilme konusunda yardım istemişti. Konunun önemini gözönün de tutarak KUltUr Bakanını ve Kültür Müsteşarını ziyaret etmiş ve onların yardıınını sağlamıştım. Ancak Mazenod ekibi otomobil kazası geçirdiği için TUrklye' ye gelemeden Paris'e dönmüştü. Fotoğraf çekimlerini, bana yazdıklarına görn, adlannı kendilerine verdiğim ünlü Türk fotoğrafçılarına yaptıracaklardı. Daha önceki ciltlerin olağanustü güzelliğini bildiğim için islâm sanatı Uzerindeki eserin çıkışını merakla bekliyordum. Ancak kitabın bir nüshasını bana gönderdikleri ve mUellifln Prof. Alexandr« Papadopoulo olduğunu öğrendiğim an bütün sevincira yok oldu. Çüııkü hemeıı Türk sanatı ve Sinan böllimlerine baktım ve içimde uyanan kuşkunun ne yazık ki, doğrulandığı gerçeği ile karşılaştım. Yazara göre Slnan «Christodoulou» adlı bir Ruradur. O, yanl Sinan, artistik ve gelenek yönünden de Yunanlıdır. Papadopoulo'nun TUrk mlmarlığı Uzerinde yazdığı 6 aayfa bu tur dayancasız yargılarla sürüp gitmektedir. özllnde kitabın 380 sayfadan oluşan önemli ve büyük bölümünde Papadopoulo bütün TUrk sanatı uzerinde bu 6 sayfa dışında yazmatnaya önem vermiş görünmektedir. Nitekim 18x30 ya da 23x30 büyüklüğünde eşsiz güzelikteki renkli levha arasında lse yazar TUrk sanatına sadece 4 resim ayırmakla yetlnmiştir. Ancak belgeler adını taşıyan bölümde önemli Türk kentlerindekl mimarlık eserleri Uzerine etüdluk niteliğlnde 6x9 buyüklUğünde 76 fotoğraf ve planın yer aldığı görülmektedir. Şu var ki, bu bölltmU yayınevi sahibinin eşi Bayan Lucienne Mazenod lıazırlamış, yazar ise ona ancak yardım etmişttr. Papadopoulo'nun yazdıklarını okuyup da üzülmemek elden gelmiyor. Ömrünü TUrk sanatma adamış olan büyük Fransız bilgini Prof. Gabriel yaşasaydı bu kitap onu kim bilir no kadar Uzecekti. Prof. Gabriel Bursa, Orta ve Doğu Anadolu Türk Mimarisl konusunda 6 büyük cilt eser vermiş ve sanatımızın dış dünyaya tanıtılmasında buyuk hlzmetler görmüştü. Bugün Pransa'da böyle bir kitabın çıkrruş olması gerçekten acıdır. Insan ilk anda yayınevinin düşünceslzliğine hayret ediyor. Ancak yazar Alexandre Papadopoulo Sorbonne Üniversitesi'nde İslâm Sanatı Estetiği profesörüdür. Ondan başka Kahire ve Iskenderlye'de 20 yıl çalışmış, oıada «Kahire Dergisi»ni idare etmiş olup, Parıs'ta ayrıca İslâm estetiği ile uğraşan merkezin kuruousu ve direktörüdür. Farıs'li yayınevinin bu nitelikleri taşıyan yambaşmdakl bir kişlyl almakta herhangi bir kötü düşünca İle hareket etmiş oldu ğu söylenemez. Kitap 50 bin nüsha basılmıştır. Fiyatı 2 bln TL.'sını aşkın oldugu halde öteki ciltler gibi kapışılacaktır. Böylece Tüıkler uzerindeki haksız yargılar geniş çevrelore yayılacaktır. Bu dururnda no yapılabilir? Kalemo sarılıp polemik yapmak ilkel bir tutum olur. Çünku şikâyet ve yaygara hlç bir yarar getirmez. Tersine böyle bir tutum aleyhimize söyienenlenn daha geniş çevrelere yayılmasına neden olur. Kanımızca yararlı bir davranışta bulunmak lstiyorsak Türk sanatı ile daha yakından ilgilenmek ve bu konuda çaba göstermok zorundayız. (x) Bugün bilc Sinan hakkında Türkler tarafından yazılmış bir eseryoktur. Oysa yazacak bilginlerimiz az da olsa vardır. Ancak dört başı bayındır bir Sinan monografiası'nın ortaya çıkabilmesi büyük bir ekip işidir ve çok masrailıdır. Bu çabayı başanya ulairürmak ancak düzgün ve sürekli çalışan bir Kurum aracı ile sağlanabilir. Nitekim bugüne değin Sinan ile ilgili en önemli araştırmalardan biri Ord. Prof. ömer Lütfi Barkan'ın kaleminden çıkmış olup bilimsel çalışmaları ile yurdumuzda büyük hızmetler gören Türk Tarih Kurumu tarafından basılmıştır. (xx) Ne var kı, Süıan'ın ve daha başka Türk sanatçılarının eserlerini layik oldukları önemde küçüklü ve büyuklü ciltler hallnde Türkçe ve yabancı dlllerde yayınlamamız gerekmektedir. TUrk KültUrUnün yayılması ile uğraşan KUltUr Bakanlığı, Turlzm ve Tanıtma Bakanlığı ile Dışişlert Bakanlığınm ortaklaşa çalışmaları gerekmektedir. Daha iyisi hfip stnin birden bu işi, kurulmasını büyük bir özlemle beklediğimiz «Türk Kültür Ku rumunna devretmelerl olurdu. TUrk sanatına Fransızlar, Almanlar, Ingilizler ve daha birçok ulus büyük hizmetler yaptıkları halde biz TUrkler uyıışuk olarak oturuyoruz. Kendi sanatımızı ne zaman önemseyeceğiz. Bu unıursamazlıktan ne zaman kurtulacağız. Sayın Mehmet Seyda, bugünün çocuk ede> blyatı ve yayınlan konusunda düîündükJerinlz. Çocuk romanı dalında «Bir GUn Büyüjcccksin» İle de Hdül almıştınız. Bu edeblyatın Kelişmesi konusunda ttnerileriniz? Kendi çocuklygumdan başlayayım. Benim okuma çağımdaki çocukluk yıllanm 1925 ile 1931 arasını içeriyor. Bugüne göre, çocuk edebiyatı elbette çok kısırdi, ama KözROİimi Sertellerin çıkardıgı çocuk anslklopedilerinde, bütün çocuk edebiyatının, «Alls Hurtkalar Olkesinde», «Gulliverin Yolculuklan», «Çizmeli Kedi», «Pamuk Prenses» gibi «Robenson Kruzoe» gıbi dev yapıtları yer almıştı. Bundan başka çok güzel baskılı «Grim Masalları»nı da anımsanm. GUnümüze gelince görüşUme göre özellikle 1965'lerden sonra çocuk edebiyatma hız ve önem verildi. KalburüstU yayınevlerinin bu lşe sistemli bir şekilde giriştiklerini ve oldukça başarılı sonuçlar ahndığını gördük. Sanıyonım, gUnümUz yazarlannın da geni^ çapta ilgllenmesiyle bugünkü çocuık edebiyatımız, çok canlı bir tempoda ilerlemektedir. Sayın Ilr. Tıırhan Rozkıırt, hir yayıncı olarak bufrUnün çocuk yayınları üzcrinde söyleyeceklerlnlz, geleceğe değgin öııerllerini/? Son yıllarda gerek çoouklurm ruh.sal yapılarında gerek ana babalann çocuklarına İcarşı davranışlannda büyük değişmelcr olmuştur. Çoouklarda kitaba karşı bir yakınlaşma, anababalar da ise çocukları okumaya özendirme eğilimi artmıştır. Bunun yanısıra eskiden yayıncılar, çocukların hoşlandığı kitapları çıkarmayı ön planda tutarlardı. Bugün ise çocukları belli bir yönde oluşturacak ve gellştirecek kitapları yeğliyorlar. Ayrıca son beş yıl içinde yalnızca çocuk ldlapları yayınlayan çok olumlu yayınevlerinin ortaya çıkması da h?ın TUrk yayın lıayatı için hem de geleceğin genç kuşakları için büyük kazftnc; olmuştur. Ancak, yeıli yazarlarımızın gerektiği kadar bu konuya eğildikle;rini söyleyemeyiz. Belkl burada pkonomik koşullar dUşüniilebılir. Çünkü çocuk kitaplarına ödenen ücretler çok azdır. Gene benim Zi Msan nrdeniyle çocuk edebiyatı ve yayınlan üze rinc yapılan açık oturuma katıluıılar: Ur. Turhan Bozkurt, Erdal Oz, Mehmet Seyda ve Abdnllah özkan. bu konuda eksiğini gördüğüm bir yan da var. Çok Unlü ve değerll yerli yapıtların çocuk için baskılan hazırlanamaz mı? Bunun batıda bir çok ornekleri yapılmıştır. Sayın Erdal Öz, yayıncı ve yazar olarak sizden çocuk edeblyatımızı soralun. Bir Ulkenin edebîyatından söz etmek için, öncelikle o Ulkenin yerli bir edebiyatı olması ge rekir. Çocuk edebiyatı da ö'yle. Yerli bir çoruk edebiyatı. Bu konuda, durumıın yetersiz oldugunu söylüyorum. Bugüne kadar ne yapılmış, ya sözlü edebiyatımız içinde sürüp gelen halk masallarımızdan, rastgele derlemeler, çocuklar için kitaplaştırılmış ya da çocuklar için değil de büyükler için yazılan birtakım öykülerden çocukların anlayabileceği türdekiler derlenmlş. Ya da birta Ömer Polat kendini köy romancısı saymadığını söylüyor Polat kimdir? Madaralı roman ödUlüııü kazanan ömer Polat, 1 S M 3 yılında Agrının Slncan köyünde dnjjjnu?, l»70'de Erzurum Atatürk Üniversitesinlıı Alnıan I llolo.jislni hltirmiştir. Biııgöl LİKPSiııde ÖRretmeıılik yapurkcn 12 Mart döneminde tutııklamnı^, KÖrcvlnden uzaklaştırılmıştır. 11171 yılında Danıştay kararı ile öğretmenllk ıneNlrğine diinmüştür. llalcıı, Ankara'da Akdorc Ortaokıılıı'nda AImanca öğretmenllgl yapmaktadır. ömer Polat'ın «Mahmudo ile Hazel», «Saragöl», «Dllnn» adlı iiç romanı, «Aladağlı IMilıo» ve «804 tşçl» adlarııııla ikl piyrsi varılır. ömer Iolat'ın «Aladağlı Miho» oyunu 1976'da tsmct Knntay ödüItt İle Ankara Sanat Sevrrler Derncğl ödülünü kazanmıçtır. Eyüboğlu'nun kendi portreleri sergileniyor Kemal ÖZER x Bu konuda bk. Akurgal. «Kültür PoUtikamız» Cumhurlyet 2 aralık 1976. xx Ord. Prof. ömer Lütfi Barkan, «Süleymanlye Caml ve Imaretl tnşaatına ait Muhasebe Defterlerl, Ferman ve Kayıtlar.» Cilt MI Türk Tarih Kurumu Ankara 1973. ırsal kesimden, köy insanlarından söz açan yapıtların edebiyatımızda oldukça köklü bir geçmişi, hatta geleneği var. Öncelerl kent kökenli yazarlann yapıtlarında yer alan koy gerçekleri, özellikle Köy Enstltüleri uygulamasından sonra köyden yetişen yazarlann kalemiyle dilc getirilmeye başlandı. Zamanla hatırı sayılır bir birikim oluşturan bu ürünler, edebiyatımızın son otuz yıllık evresine önemli bir boyut ve azımsanmayacak bir canlılık sağladı. No var kl, sanuyileşmenin hızlanmasıyla birlikte ortaya çıkan yeni sorunlar, kentleşme ve işçileşmenin ycni boyutlara ulaşması, ilginin edebiyatta da köyden kente kayması gerektiği biçimindo tartışmalara yol açtı. Köy romanı mı, kent romanı mı tartışması bunun en belirgin ömeklerinden biri. Sözünü ettiğimiz durum, Rli kalem tutanların pek çoğunu ucundan kıyısından bu tartışmaya girmeye zorladığı gibi, verilmekte olan ödülleri da bir ölçüt olarak etkiledi. örneğin «Madaralı Roman ödülü», kurulduftundan bu yana, lıep kırsal kesim gerçeklerini konu edinen yapıtlara verilmekte. Nitekim sonucu geçen hafta açıklanan bu yılki «Mudaralı Homan Ödülibı dc bu golpneğl bozmadı, «Dilan» adlı romanından ötürü Ömer Polat'a verildi. Ömer Polat, şimdiye kadar yayınlanan üç romanındu olsun, geçen yıl AST'm salınelediği «Aladağlı Mıho» adlı oyununda olsun, Doğu Anadolu'daıı. Ağrı VR çevresinden söz açan genç bir yazar. Yapıtlarında dile getîrdiği dünyanın çarpıcı lıgı ve değişikliği kadar, söz konusu ayrım ve tart.ışma karşısında takmdığı tavırla da dikkati çekiyor. Kendisinin bir köy romancısı olmadığı kanısında Polat. Çilnkü konu edindigi yörede işçileşme yok. «Doğunun 45 ilinde ne özel girişimin, ne de kamu seklörünün hiçbir sanayi kurultışu bulunmuyor. Ağn'da bir tek fabrika yok. Başka insanlar olsaydı da ben onlardan söz açmayıp yalnız köytl, köylüyü konu edinseydim, o vakit köy romancısı denebilirdi bana» diyor. Köy romanı mı, kent romanı mı tartışmasına genelde de bakışı değişik Polat'm. Goşizmin etkisiyle, işçi sınıfı romanı anlayışının dar tutulduğu mı riüşünüyor. Ona göre, işçi sıtııfı romanı salt işçinin fabrika içindeki yaşamını anlatmakla sınırlanamaz. Sözgelimi burjuvazinin çökmekte. çürümekte olduğunu arüatan roman da işçi sınıfı romanı olabilir. önemli olan, yazann hangi dünya görüşü ışığı altında konuya yaklaştıftı. «Bu tutum yazdıgınız romanlara nasıl yansıdı?» «Biliyorsunuz. ilk romanım Mahmudo İle Hajel'de eşkıyayı anlattım. Ama onu kutsallaştırmadım. Sonrakl romanlarım Saragöl'dc, Dllan'da da kişi olarak ağaları değil, düzen olarak hep ağalık'l •vurgtıladım. Doğu halkmın TUrkiye işçl sınıfımn önderliğindB kuv Jlacağına inandığımdan, yapıtlanmda dirençll insanları işleyerek o yöredeki birikimi harekete geçirmsyi amaçladım. Bunu yapar K KDRI RAHMI EYÜBOĞIU'NUN 3 $ ISTANBUl TUNEL'OE GALERiDE PORTRESI. NARMANU YURDU'NDAKi SERGiLENMEKTEDiR. EVdBOOLU'NUN ATOLVESi OLAN YER, ŞiMDİ GAIERİYE DONUŞTURUIMUJTÜR. YANDA, BEDRI RAHMİ'NİN YAPTIĞI KENDi LERINDEN BiRi GÖRULÜYOR. PORTRE k«n romanm isterlerinden de kaçınmadım. Doga karıyla, kışıyla, giçeğiyle, insanlar sevdalarıyla, yani yaşam tüm boyutlarıyla yer aldı bu yapıtlarda.» «nircnı,li İnsanları vazmanız kimi okıır ve eleştlrınenlerce yadırgandı. O yörede öy!e insanlar hulıınamayacafh llcrl sürüldü. Ne derslnlz?» «Doğunun da, doğu ınsanının da bilinmemesin dfn kaynaklanıyor bu dediğiniz. Tarihsel süreç bilinmiyor en başta. Oysa İS. yüzyılda beylikler verildi doğuya, bu beyliklerin kendi aralanndaki savaşları hâiâ sürüyor. Hamictiye alayları olusturulmuş bu yöre için Osmanlılarca. Ermenilerle savaşlar, isyHiılar... THHII biliıunediğl İçin bura insanlnrının davranışları da bilinemiyor. Anadolu'nıın başka bir yöresinde gökten uçak geçse belki yalnız çocuklar kaçüjir. Oysa doguda lierkes ka çar. Çünkü uçak, zulünı aracı olmuştur doğu için. Böyle bir tarihten gelen ınsanların yaşamında korku oldugu gibi dırenme gücü de vardır, bilinç de vardır. Vietnam'dan söz açan bir romandaki yaşama neden inanıyoruzV Çünkü orda savaş oldugunu biliyoruz, savaş içinde de böyle olaylar olabileceğini düşunüyoruz. Hcm tarihsol süreç bilinse, hem de doğudan söz açan bir roman birikinumız olsa yadırgama olmazdı kuşkusuz. Dogudan söz açan romancının şanssızlığı burda.» «Ağaları değil, ağalık kurumunu vurfuladıfının söyledlnlz. Bunu gnsteren örnekler verebilir mislniz?» «Ağalık kurumunun yasakçılığını, insanı nasıl baskı altına aldığım anlattım Uç romanımda da. İnsanın en güzel. en doğal duygusu olan sevdayı ele aldım örneğin. Hularnlar (köleler) snvem07:, evlenemez. Kadınların tevlalannı seçme özgürlü gü yok. Ustelik bu, yalnız köleler için değil, ağa çocukları için do böyle. Saragöl'do ağa kızı da sevdiğine varamaz nitekim » «Saragöl'dekl nğii kızı Dllan'la, Dilan'daki köylü kızınin aynı adı taşınıası raslantı değil o>leyse..» «Elbette. Dedifeim gibi kaderleri aym, köylü kızı kadar ağa kızı da ozgür değil. Dilan'da aftanın oglu Paşo da, ağalık kurumunun bir kurbttnıdır. Çocukluğunu yaşamasına izin verilmez. Hulam çocukları seıeserpe oynarken o ata binmek, silâh kullanmak zorundadır. Çocukluğunun yaşa tılmaması öbür çocuklaıa kinlenmesine, giderck hain, acımasız blr ;nsan olmasına yol açar. Kuru mu kaldırmakla ajuının kızını, oglunu kurtarmak da söz konusu yani..» «Yazdlklarınız o yörenin lnsanlarınca okunııyor mu?» «Geçen yıl Aladağlı Mıho oyunu için tiyatrodan arkadaşlarla Ağn'ya gittik. Bir konuşma yap mamı istediler. Şubat ayıydı. Dışan çıktığımda yüzlerce küçük çocuğun beni beklediğini gördüm Kıtaplarım ellerinde. Bacaklarıma sanldılar. Çok duygulandırdı bu beni. Köylerde artık siret yerine roman okunmnya başlnndıftın!, çobanların bile okutup dinlediklerini öğrendim. Anlatılan her şeyle ilgileniyor, Rralarında tartışıyorlar. Kimi zaınan eleştirdikleri oluyor. örneğin Mahmudo ile Hazel'de, eşkiya karısı çobanla nasıl yatabilir diye karşı çıktılar. Kentll okurun yadırgadığı şeylere, onlar genellikle az bile yazmışsın diyorlar» «Uzerinde çalıjtıfınız yenl bir roman var mı?» «1930 Ağrı isyanını konu alan bir roman uzerinde çalışıyorum. Ora halkından, özellikle de babıundan gelen istek üzerine giriştim bu ışe.» kım yazarlarımız, özellikle çocuk dergilerlnden gelen istekle çocuklar için birşeyler yazmışlar. Eflâtun Cem GUney, Rakım Çalapala, Kemalettin Tuğcu bu türlerde aklıma ilk gelen isimler. Daha sonra yerli çocuk edebıyatına istekli bir eğilim KörUlüyor. Ben özellikle son Uç yıl içinde bu konuda bu eğilimin bir bilinç düzeyine erlştiğini görüyorum. Artık okurlannın günümüz çocukları olduğunu bilerek daha bilinçli, daha gerçekçl kitaplar yazılıyor, çiziliyor, yayınlanıyor. Ancak bugtin yay.ünanan çocuk kitaplarının yetersiz olduğu kanısmdayım. Gcrçi bir gelisme, bir atılım var. Değişik yayınevleri bu konudaki istekleri karşılamaya çalışıyorlar. Aslında bu toplumumuzun içten içe geliştirdiği isteğin, gereksinmenin yenl doğan pazarıdır. Bu pazar, bugün özel kesim elinde bulunan yayınevlerince doldurulmaya çahşılıyor. Ancak yoksul halk çocuklarınm bu kitaplara erişmesi bugün olarıaksızdır, bu bir olumlu türde devlet eliyle olabllecek bir iştir. Sayın Abdullah özkan buiünkU çocuk edeblyatının durumu üzerine slz ne düşünüyorsunuz? Biz çocuk edebiyatının yıllardır gereğince ele alınmadığı kamsındayız. Bu sorun, dünya boyutunda da çeşitli gelişmeler göstermesine rağmen, toplumcu cleştiri çocuk edebiyatını birinci bir sorun olarak şimdilerde ele almağa başlamıştır. Bu gerçekten lıareket ederek, günümüzdoki çocuk edebiyatını değerlendirmeden önce, çocuk edebiyatı sözcüftUndon ve çocuk kavramından na anladığımızı açıklamalıyız. Çocuk kitapları, eğitirn sorunundaıı ayrılamaz. Eğitim sorunu ise bugüne kadar uygulaması ile düzenin isteğine uygun olan kişiler yctiştıren bir araç halindedir. Demek ki, çocuk edebiyatı, eğitim sorunuyla birlikte ele alınmalı ve çocuk kavramuu açmalıyız. Çocuk edebiyatına da edebiyatta nasıl toplumcu eleştiri yöntemleıi uygulanırsa aynı yöntemlerle yanaşmalıyız. Bu eğitim, en belirgin sonucu, çocukta insiyatifi, özgürce davranabilmeyi, yaratıcılığı yoketmesi, bunun yanısıra çocuğa yaşadığı çevreyi ve dünyayı değiştirmeyi öğretmemesidir. Deıııck ki, çocuk edebıyatına, elcştirel bakışla ilk ekKİklik çocuk kitapıarındaki şimdiye kadarki, diyebiliıiz gurçekleri saptııması, ve dünyanın dcğişlırilebilir bir şı>y olduğunu göstememesidir. • Kayın Seyda, arkadaşların iöyledlklerl, görüşlerl konusııııda söz almak ister nıislnlz? Bütün sözlerine genellikle katılıyorum. Ancak galiba ayrıntılarında görüşler biraz dcğişccek. Sorunu şöyle alalım. Çocuk edebiyatı da en son aşamada ödeme, seçmo ve pazarlama işidir. Odemeyi şunun için belirttim. Arkadasım sayın Bozkurt'ıın da dcğindiği gibi, aslında yayıncılar, eocuk edebiyatı yazarlarma az ödeme yapmaktadırlar. Bir deney geçirdiğlm İçin söylüyorum. Ortaya o zamanki para değerine göre yüklüce bir ödül konulunca bir roman yanşmasına sayısı 40'ın üstünde, çocuk romanı, ve hemen lıemen hepsi de kaliteli oldugu söylenen yapıt katılmıştır. Bu da elbette seçiciler kuruluna daha büyük seçmo serbestliği sağladı. îşte seçim o zaman iyiler içinden en iyisini seçmek gibi beliriyor ve önem kazanıyor. Pazarlama konusuna gelince, tabil bu da yayınevleri için önde Relen bir sorun oluyor. Para ödeyip seçimi de yaptı mı karşılığını almak istiyor. Bugtin Türkiye'de çocuk edebiyatı yayınlan da senellikle özel Kirişimlerin elindedir. Ve bunlar kanımca bir pazar da ummaktadırlar. Ancak bu kez de Erdal öz'Un görüşüne değinmek istiyorum. Çocuk edebiyatının en sapa köylere girme ola nağı ancak bu işe bir de eğitim sorunu açısından bakan bir devlet sistemine bağlıdır. Her köy kitaplığına alınmış bir çocuk edebiyatı kitabı düşüııclim. lşle o zaman çocuklarımız gerçekten şanslıdır. Bir de sayın Abdullah özkan arkftdaşımuı görüşlerlne değinmek istiyoruın. Çocuk edebiyatı verilerini toplumcu eleştiri açısından değerlendirilmesinin yerinde olacağım söyledi. Bu benim karşı duracağım bir görüş değilse de çocuğu kendi seçiminde başıboş bıraktığımız zaman nelera el atacağını aşağı yukarı bilebildiğimiz için buna bir de e&tsel öğeler girdlği takdirde çocukta insan sevglslnin başlangıcı sayılan acıma duygusunu, nesncl tasarlama gücünün kaynağı olan imKclem öğesini geliştirip pekiştlrecek yayınları da hiç bir zaman ıkinci planda tutmamak gerekir. Sayın Bozkurt, yazara yapılan ödcmeler re cocuk kitaplarının mallyrtl konuaunda »öyleyecrklerlnlz? Bir de klasiklerimiz konusuna deglndlniz. Bu konuyu da blraz açar mısınız? Arkadaşların Roriişleri konusıııula katacaklarımz? Ülkenuzde kitap, dış ülkelere oranla çok ucuz, bizim koşullarımıza göre ise pahalı bir mal dır. Bugün bir çocuk kitabının ortalama dört ya da beş bin basıldıgını söylersek bir çok ukuriın bunu hayretle karşılayacağmı biliyoruz. Ayrıca yerli yazarlarımızın dış Ülkelere açılma şansı olmaması bu konudaki eserlerlnden dUşUndükleri değeri alamanıalarına neden olmaktadır. Kgitim yetkililerinin sorumluluk zamanı çoktan gelmiş geçmektedir. Ama onların da, bizim şu minik tartjşmamızda söz konusu ettiğimiz anlayıştaki yapıtlara saygınlık gösteıeceklerini hiç sanmıyorum. O halde gene en büyük sorumluluk bizim gibi büyük yayınevlerlne düşüyor. Yukardaki konuşmamda ünlü yerli yapıtları çocuklara uygulamak konusunu ileri sürmüştüm. Bunu söylerken hem yazara parasal bir yarar sağlamak, hem de bu yapıtı daha da yaygm bir okur kitlosine ulaştırmayı düşUnmüştüm. Örneğin yedisekiz bin kelimelik bir sözlüğü içeren bir yapıt, çocuklar için iki üç bln keltmede hazırlanabilir. Benim başka bir dileğim daha var. Gelecek yıl bu daldaki oturuma iki üç çocuğun da konuşmacı olarak katılmasıdır. Sayın Erdal öz, devletin bu konudaki yardımı konusunda NÖyleyecekleriniz?... Ben devletin çocuk kitapları konusundakl görevine değinmiştim. Şu anda Türkiye'de devlet, hükümet, çocuk yayınları ile hiç ilgilenmiyor degil oldukça da yakından ilgileniyor. Ne yapıyor? Kültür Bakanlığı eliyle bozkurtlu, çağdışı, ırkçı riergiler. kitaplar yayınlıyor. Bugün, Türkiye'de bu görevi bütünüyle iyi ki hükumetlerden, devletten beklemeyen uyanık bir yayın çevresi var. Bana öyle geliyor ki, çocuğun ne istediğini çok iyi bilmek ama çocuğun her istediğini vermemek gerek. Bu sözümti biraz açıklığa kavuşturayım. I3u bilinçli bir eğitim yoludur. sonucudur. Biz şu anda, ne çocuğun neler istediğini çok iyi biliyoruz. Ne de ona, onun isteklerine uyan ama bizim de "yS"'i Rörebileceğimiz şeyleri verebiliyoruz Çocuğun ne istediğini bilmek, toplumu, toplıım yapısım, ve bu toplum yapısı içindeki çocuRU bilmektir. Bu bir bilgi işidir. Araştırma işidir. Bunu da yazarlarımızın çizerlerimizin, eğitimcilerimizin en iyi bllecekleri kanısmdayım. Hükümetımizin devletimizm değil. Çocuğa her istediğini vermemek gerekir demiştik. Eğitimin bu kadar ters yönde yürütUldüğü, çocugun kurulu düzene ters düşmeyen, kişlliksiz vidalar olarak yetiştirilmesine, bu yolda koşullandırılmış çocuklara onları gelecek daha güzel bir toplumun kurucuları olarak hazırlamak görevini yüklenen her yurtsever ana, baba eğitimcl, yazar ve çizer, elbetto çocııklnra nplfr vnrilmesi gerektlginl daha iyi bileceklcrdir. Hiç umutsuz değilim. Toplumdaki i(; gclişmc. gittikçe artan (,elişkilerin yarattığı bilinç, patlama noktasına yaklaşmış görüntiyor. Devlet istediği kadar önlesin, yasaklasın. uyanık ana babalar öftıetmenlor bu kitaplan gene de ellerinden geldiğince çocukİHra taşımaya çalışıyorlar. Sayın özkan, slzln de katacaklarımz?... Bizce çocuk kitaplarında birinci özellik tabil ki edebiyat eseri olma niteliğini taşımasıdır. Kıssadan hisse çıkarılacak kuru bir özetlcr toplamı olmamalıdır. Asıl sorun bu ürünlerde, çocuğun için de yaşadığı toplumun sorunlanna yabancı kıunma masıdır. Demek oluyor ki, çocuk kitaplarında en geniş anlamda çocuğun kavrayabilecpgi kavramlar la (gelişme süreci içindeki çocuğun Relişme aşanvı larına göro değişen kavramlarla) yöntemlerle, edebiyat biçimleriyle resimlerle lıatta renkler yardımcılığıyla toplumsal gerçekleri ve kondl gerçfiğini anlatmamız gerekiyor. Sorun günümüz oldugu kadar yarınin da çocuk edebiyatının nasıl olacağı sorunudur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle