16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 2 0 MÎSAH 1977/ 1 ASDULCANBAZ ' filH.N,frHZİND BoİuMÎ, AüZu E&İLP& Btf ı VE FtLM ÖYlf(E Oî /^#). YAYLA FakirBAYKURT 6 Arabam stfylüyor ne olduğumu! Hem de süper sorduğuma göre!.» Depoyu doldurttu. Parayı ödedi. Benzinliğin yazı masasına gitti. Fatura rica etti oturan beyden. Aldı faturayı, koydu cebine. Geçti direksiyona, yeniden bastı gaza. Ardından izleyen var gibi koşturmağa baçladı gene. Gelip yakalayıp geri götüreceklerdi sanki. «Gelseler de döndüremezler, dönmem: Iyice dlnlenmeden dönmem o cehenneme bir daha .. Az uz sürede dönmem...» Biraz acıkır gibi olmuştu. Ama sabredecekti Konya'ya kadar. «Uydurma yemekler yemem yolüstü lokantalarda. Konya'da vardır temiz... Daha olmadı sürerim Meram'a. Alâaddin Tepesi'ne...» Yol tenhalaşıverdi birden. 110, 120'yi sallıyordu ibre. 12.30 oldu olmadı, girdi şehre Çoktan düşünmüştü gidecegi lokantayı: «Saray!» Alâaddin Caddesi'nden içerde. Park yerini de kolay buldu. Etli ekmek söyledi önce. Sonra İskender kebabı. «Ayran uyutur derler, hiç bile! Uykusunu aldımı adam, niçin uyusun? Salata, Komposto. Onun da üstüne kahve... Çıktı lokantaoan. Yeniden koyuldu yola... Kıvrıla kıvrıla giden asfaltta gene tenha trafik... Bazan geniş düzlükler... Bazan ardıçlı, çalılı tepeler; ahlatlı, taşlı tarlalar. Biçümiş ekenekler, sabanla, traktörle devrilmiş nadaslar. Bazan keklikler gene... Güneş ikindi yerine sallandı, 17.10 oldu saat, Dağdibi'ne geldi... Dağdibi; bir kasabâ eniği, hattâ köy. Bir bucak müdürü, bir karakol, fcir uzatmalj, bir onbaşı, dokuz tane de jandarma eri. Bir de kum çakıl aülmış yolu. Bucak olalı bunları görmüştü. «Bir de zatını görmüş olduk işte!» dedi Kahvecl Mustafa. Baktı Asım Al, alay ediyor mu, etmiyor mu? Yakalayamadı öyle bir hal. Güldü: «Sağo!, varol Bay Mustafa!. Mutlandım...» dedi. «Geniş görüşüne, kültürüne hayran oldum...» Kahvecinin evinin avlusuna koyacaktı arabasını, uzattı traşı. Ali Şirin konuşup anlaşmıştı. Anlaşmış ve mektupla bildirmişti. Bir dam altıydı ayarlanan yer. Gölgede duracaktı araba. Çadırbezinden diktirdiği örtüyü de çekecekti güzelce. «Onlar kolay Hocabeyim...» dedi Şoför Nuri. «Onlan ben yaparım. Sen hele biraz istirat buyur. Az degil geldiğin yol. Yorulmuşundur...» Hıhh diye güldü, Ali Şirin'e baktı kaçamak, sonra karşılık verdi Nuri'ye: «Bunun kadar daha yol gitsem yorulmam! Sen hocanı ne sanıyorsun? Daha turp gibiyim tuuurp!..» Güldü mutlulukla: «(Karar cebimde, yeniden evlenecefim, herkes görecek!.)» «Kuskusuz Hocam!» dedi Ali Şirin. «Nuri onu demek istemedi. Ama bir kahve alır., biraz dinlenin yani...» Gene güldü: «Dinlenmek için yorgun olmak gerekir. Oysa ben değilim...» «Öyleyse hemen yola çıkalım HoGam! Arabanızın örtüsünü çekip gidelira. Buyrun, siz de bulunun başında. Tamam mı Sayın Hocam!..» Birden kızıverdi. Ama bozmadı terbiyesini. Pişman oldu sayın'lı mayınlı konuştuğuna. «CYok yere bir tatsızlık yaratmayalım şimdi!)» diye dizginledi kendini. «(Yorulmamış da... Daha turp gibiymiş de.. Kompleksli adam! Zorla değil ya, ben de bu adamı sevmiyorum...)» Nerdeyse profesör kalkmadan kalkacaktı. «(Saygı gösteriyorsun anlamıyor, sevgi gösteriyorsun anlamıyor...)» «Ama birer çay içsek lyi olur. Bay Mustafa'nın çayı guzeldir. Eski gelişlerimden biliyorum. Övgüsunü de çok işittim...» «Özel, öpözel demlerim Sayın Hocabeyim!» dedi Mustafa. Şimdiye kadar az çıtanıştı bilim adamlarına hizmet fırsatı. Giriverdi ocağa. Kaynar suyla gıcır gıcır yıkadı çaydanlığı, demliği, hem de bardaklan, tabaklan. Oğdu tursille, sıcak suyla durladı. Elini kolunu silip geldi, önlerine bir masa koydu. Bucak Müdürüyle Uzatmalı Başçavuş kalkıp geldller geriden. Ellerini uzatıp hoşgeliş ettiler. Tanıştılar. «Elinl çabuk tut bakahm!» dedi Müdür, göz etti Mustafa'ya. «Yooo! En az on dakika izin vereceksiniz. Güzelce demlenecek çayım. Bazan böyle sizin gibi değerli konuklar geliyor Konya'dan, Ankara'dan. Ama ivdiriyorlar. Piç oluyor çay. İzin verin, yavaş yavaş demini alsrn. Görün bakın Ankara'da içtiniz mi benzerini?» Hocabey, önce saatine, sonra Doçent Ali Şirin'e baktı, Mustafa'ya geçti: «Pekâlâ bakalım. On dakika izin sana. On dakika da çay içeriz, yirrni dakika. On dakika da şimdiye kadar geçtiyse, yarım saat. Bu arada biz de arabanm örtüsünü örteriz. Yanm saat çok değil böyle guzel bir kasabada. Bir saat de kalınabilir...» Gidip örtll altında duran arabaya bir örtü daha örttüler. Gelip oturdular gene. Uzatmalı Muzaffer, Çorum yanlannda da çok kazılar yapıldığını söyledi. «Uzun görev yaptım oralarda. Alacahöyük dünyaca ünlü...» Güldü Asım Al, «Inşaallah Morsay'da daha da ünlü olacak, beldenin geniş ölçüde tanınmasma yardımcı olacak...» dedi. «Ah Hocam, ah Sayın Profesörüm! Herkes zatın gibi olsa, biz ne para, ne pul, hiçbir şey istemeyiz. Gene de istemem. Kahvem, evim, bağun bahçem her şeyim emrinizde. Tek isteğimiz azcık güleryüz, o kadar. Geldiler mi gitmeyi düşünüyorlar heraen. Sankim diken var şu oturduğunuz sandalyeierde. Bizde efendim, halkla bir türlü kaynaşam:yor aydınlar. Gerçi halk da kaynaşılacak halk değil ya. Neyse... Bu hallerden kurtulmanın yolu da kafaca aydmlanmaya bağlı değil mi Sayın Hocabeyim?» «Çok hakhsın Bay Mustafa. Lâkin bak bakalım, demîenmiş mi bizim çay?» Kahveci kalkıp gidince daldı Asım Al: «Yeni bir yasam kurup yaşamaga bakmalı bundan sonra! Ne olsa dünyaya bir daha gelecek değiliz...» «Orman yolu iyi mi?» Sordu Nuri'ye dönüp. «Yol fıstık Hocam. Çok fıstık değilse de idare eder. Ankara'nın asfaltı gibi degil tabii...» «Ne kadar çeker?» «îki saatte alırız.» «Akşama yetişelim aman! Karanlığa kalmayalım...» «Gün batarken ordayız Hocara. Kalraayız...» Çayları getirdi Mustafa. «Biraz daha duruverse iyi olurdu ya, çok ivdirdiniz: Neyse. gene de maşşallahı vardır çayımın! Çok iyi kahveciyimdir. İstanbul'da, Ankara'da olacağırr., herkes dolacali! Burada Dağdibi'nde değerbilenim yok. Arada sizin gibi bilgin hocalanmız geliyor da, kahvemiz adam görüyor. Çok çok sağolun. Aliah sizleri daha yüksek mesleklere erdirsin, asfan hocalarım. Yani aslan üniversite hocalarım demek istiyorum!..» Körp hörp içtiler çayı. «Birer daha doldurayım'• dedi Mustafa, fırladı. «Geç olacak, yolumuz uzun!..» dedi Hocabev. (DEVAMI VAR) SÎNEMA 1977 Stanley Kubrick... Yalnızca 9 film yaptığı halde günümüzün en ünlü sinemacısı koltuğuna yerleşen, her fümi bir olay yaratan, filmleri için en pahalı büt çeleri sagladıgı halde, kimsenin. parayı verenlerin bile senaryolarına göz atmasma izin vermeyen adam.. Günümüzün sayüı birkaç sinema dehâsından biri.. Ve son filmi «Barry Lyndon».. AngloSakson seyircisinin, yani Amerikan ve Ingiliz sinemasever lerinin hiç ilgi göstermediği, Fransa'da ise yılın en büyük hasılatlarından birini yapmakta olan, piyasaya çıkalı aylar olduğu halde kapısından hâlâ kuyrukların eksilmediğl 3 saatlik bir devfilm.. «Barry Lyndon>da Kubrick, Ingiliz edebiyatının, eseri bir hayli unutulmuş ve raflarda toz lanmîş 19. yüzyıl yazarlaruıdan William Tackeray'a el atıyor. 18. yüzjılda bir Irlanda serüven cisinin yükselişi ve düşüşünün öyküsü bu.. Genç Redmond Barry, soylu ama parasız bir ailedendir. Kuzini ile flörtü yüzünden bir İngiliz yüzbaşısıyla düello eder. Adamı öldürdüğünü sanarak kaçar.. Yedi Yıl Savaşlannı yaşamakta olan Avrupa'da orduya girer, Prusya'lılarm eline düşer, onlar hesabma casusluğa girişir.. Kendisi gibi serüvenci bir İrlanda'lı şövalyeyle birîikte Avrupa'yı dolaşır, kumarbaz olur.. Bu arada, yaşlı %'e zengin Lord Lyndon'ın güzel karısını baştan çıkanr, Lord'un ölümüyle onunla evlenerek zenginliğe ve rahata kavuşur. Bu, Barry Lyndon'un yükselişidir.. Düşüş ise, acı olaylann üstüste gelmesiyle oluşur: Barry, ailenin büyük servetini görülmemiş bir israfla eritmeğe başlar, üvey oğlunun nefretini kazanır.. Leydi Lyndon'dan olan ve çok sevdiği oğlunu bir kazada yitirir, üvey oğluyla düelloda sakat kalır, aüeden kovulur ve sefalet içinde ömrünü sürdürür... 18. YÜZYIL SERÛVEKCiSi Daha önceki filmleriyle özellikle geleceğe dönük konulara değinen, büimkurgu türünde «2001» gibi bir başeser yaratmış bulunar., «Mekanik Portakal»la çağdaş toplumlardaki şiddet öge sinin ulaştığı boyutlan, geleceğin toplumunda ulaşabilecegi boyutlan haber veren Kubrick' in, bir 18. yüzyü seriivencisinin öyküsünde ne gibi çekici bir yan bulduğu kolay anlaşılmıyor. Tarihsel filmin dönemini kapadığı, sinemanın kazandığı yeni düsünce ve anlatım boyutları içinde «çağ filmlerisnin, «geçmişi canlandırma» yapımlannın gözden düştügü bir ortamda, Kubrick, moda akımların tam tersine kürek çekiyor ve kusursuz bir «çağ filmi» yapmayı deniyor. Fransız devrimini hemen önceleyen yıllarda Avrupa'ya, Avrupa'nın soy lu kesimlerınin yaşantısına, değer ölçülerine bir bakış bu... Bu değer ölçülerini jükselraek için ustalıkla kullanmasını bil?n Barr>r Lyndon'ın öyküsü. Kubrick'e tüm bu değerler hiyerarşisinin, tüm bu yaşantüann ne denli boş, yapay ve kof olduğunu göstermek fırsatını da veriyor... Soylulugun kofluğuna karşı çağm gidişini, anlamını daha iyi kavTamış, maddî değerlerin, paranın, servetin işlevini ve glicünü daha iyi sezmiş, gözleri içinde yaşadığı dünyaya doğru hırsla çevrik bir yeni ve kurnaz sınıfın, burjuvazinin doğum sancılan içindeki bir Avrupa'nın gö rünümüdür bu, ve Barry Lyndon, hırs ve kurnazlığıyla, bu sınıfın bir temsilcisidir.. Ne var ki, bu başan çok uzun sürmeyecek, Lyndon, yeni durumuna, soylulann yüzyıilardir sahip olduğu alışkanlıktan, rahathktan yoksun olduğu için kolayca uyarnıyacak ve br onun mahvını getirecektir.. Thackeray'm uzun öyküsünden çıkanlabilecek moral bu.. Ama Kubrick'i asıl ilgilendirenin bu moral olmadığı da belli.. Kubrick, filmin görsel yanına önem vermiş özellüde, kusur Atillâ DORSAY rihlnin, anlamı kolayca çözümlenemiyecek olan ganp sürpıızlerinden biri değil mi? MAPKİ DE SADE'A •SiYASAL BİR ZEKiN» Visconti, yaşl: ve yorr.ın haliyle «Llnnocente»yi çek,3rken, bu filmin son film olduğunu büyük olasılıkla biiiyordu. Oysa Pasolini, «Salo»yu. filmogrr.fisinin bu en cüretli filmlni yaparken, SUnlcr çekim sonrası bir cmssl ıbanlaKubrick'in rına göre siyasal) cinayete kur«Rarry ban gideceğini ve «Saloıntın, gcLyndon»ından tirdiği tüm tartışma içinde kenbir sahne. disinin vasiyetfümi o'.arak da Filmin anılacağını düşünerrj?zöi. başrolünde «Salo». Marki de Snde'ın «Sooynayan dom'un 120 Günü» isimli eseriRyaıı O'Neal, nin bir uyarlamas:. Sade. bu en sağda uzun eseri ı4 cılo hapiste geçirförülüyordiği uzun yıllar süresince, gizli kâğıtlara yazarek bütürjemiş. 18. yüziil ortalarındc. lıanlan ile bir likte kapandıklan bir şEtoda, dört ay boyunca. para ile kiralanan halktan kadın erkek kişüErin de kaüldığı cinsel âlemler yapan • STANLEY KUBRiCK, SADECE 9 FiLM YAPTIĞI HALOE, G(y• «SUÇSUZ», LUCHiNO ViSCONTi'NiN SON SÖZÜ, VASiYET 4 soylu kişinin serüvenlerini anNL'MÜZÜN EN ÜNLÜ' SiNEMACILARINDAN BiRi OLDU; HER FiLMi OLUYOR; ViSCONTi UZUN VE ONURIU SiNEMA YAJAlatıyor. MINI BU FiLMLE NOKTALADI VE FiLMi BiTiROiĞi GÜNFiLMi OLAY YARATTI, FiLMLERi İÇİN EN PAHALI BÜTÇE Pasolini, Sade'ı çok daha ya!<in bir tarihe getırmiş, İtalyan faşizLERDE ÖİDÜ. LERi SAĞLADI. minin son günlenne uyarlamış. Salo, Kuzey Italya'da göl kenannda sevimli bir küçük k3saba. yerine iktidar, siyasal güîü komando tarafından kaçınlan Mus solini'nin, bir a\uç insanla yerleştiği ve geçici bir «Sosyal Hükümet» kurmayı denediği yer . Böylece fümde, Sade'm soylularının yerini, faşizmin, hem de son günlermi yaşadığmm bilincinde olan ve bunun getirdiği cüreto ve azgınhğı sahip bir fasizmin gücunü temsii eden 4 saçkjı alıyor: Bir soylu, bır rahip, bir yargıç, bir poliükacı. Bu 4 kişi, filmin başmda halktan genç kız ve erkekler seçiyorlar. Bunlar şatoya kapatüıyor ve birkaç gör müşgeçirmiş «fahişe» tarafından bir moral eğitimden geçirilerek, ortak âlemlere hazırlamyorlar. Film, «Ihtiraslara Girişn, «cinsel deneyler», «pislik» ve «Kan Bö4< lümü» ismiyle 4 bölümden oluşuyor. Herşey, 4 efendi'nin istekleline göre oluşmak zorunda. «Ko bayjîların kendi aralannda ilişki kurmalan, sevişmeleri yasak. Herşey, ortak biçimde ve önceden hazırlanan bir plâna göre yürütülüyor. Pasolini'nin Sade'in eseriyle îtalyan nazizmi ve genel olarak da faşizm arasmda. kurduğu koPasolini'nln ölümünden hemen önce, çektiği olaylı «Salo, veya Sodom'on 130 günü» şuüuk bir hayli açık, belirgin.. filmindcn bir görüniim.. Sade'da tüm bu işlerin oluşmas:nda para en etkin araç olarak suz bir «göst«ri» gerçekleştirme mus sayüı yazarlardan biri olan erotizmin ve duyuculuğun (sensalonlarının atmosferi benzersia kullanılıyor. Pasolini, paranm ğe uğraşmış.. Filmin dekorlan, Gabriele d'Annunzio'nun 1892 de sualiteı varlığının çektiğini» be biçimde yeniden yaşıyor filnıde yerine iktidarı, siyasal gücü koçekim alanlan, giysüeri, hertüryazmıs olduğu bir romanı ele ali lirtiyor ve d'Annunzio ile «danİr.san tutkulannın, hırslarının vuyor. Burjuva kültüriinün tüm İU tarihsel aynntısı için büinen yor... nunzızmııi karıştırmamak gerekkaynaştığı, Tanrıtanımaz ve gu incelikleriyle donanmiş bulunan, titizliğiyle 2 yıla yakın ugraşikincisi rurlu Tuilio'nun, bır avuç insa Chopin dinleyerek Proust ve Visconti gibi ise «solculukndan tiğini, tehlikeli olamn mış. Tarihsel filmlerdeki ışıklan olduğunu belirtiyordu. nın yazgısmı ağır ağır ördüğü bu Hu>smans tartışan bu egemen başlamış. bir zamanlar İtalyan kişiler, cinsel saplantılarım birer dırmayı beğenmediği için, gece açıksözlü (ve yazıldığı çag için Komünist Partisi'ne üye olmuş Tüm bu önyargıların dışında bölümlerindeki mum ışığının yürekli) öykü, Visconti'nin elin «nesne» haline getirdiklerl bu bir sanatçının, sanat yaşamım yaklaşıldığında, Suçsuz», kugerçekliğini verebilmek için bu de görkemli bir melodram oluş genç bedenler üstünde uygulabir d'Annunzio uyarlamasıyla so sursuz bir d'Annunzio uyarlama sahneleri yalnızca mum ışığında turuj'or. Gün.ahın, rııhlan ;emi makla kalmıyorlar. Filmin sonru erdirişinin uyandırdığı tepki sı ve tam bir Visconti filmidir. larmda, tüm bir «ihbar» ve «işçekmeyi tasarlamış. Bilinen karen hastalıkların, dengesiziığin leri anlamak için, d'Annunzio' Soylu Tullio Hermi'nin karısı ve meralann objektiflerinin bu tür nun İtalyan edebiyatında olsun, çevresi ile olan ilişkilerinın öysağlıksız dünyasına bir kez da birlikçi bulma» mekanizmasını bir iş için yeterli olmaması karişleterek, gençleri birbirine kırpoiitik yaşammda olsun. oyna küsüdür bu.. Tullio, karısını sü ha yeniden daldırıyor bizi Visşısmda. böyle bir çekimi gerçek conti.. «Venedik'te Ölüm»dcn be dırmaya, birbirine işkence ettirmış olduğu rolü binız büır.pk gerekii olarak aldatmakta, üstelili leştirebilecek yeni bir objektif ri eserinde kesinkes bulunan bu meğe, birbirini öldürmeğe yönelrekli. Yaspmında özellikle Nice' aşk acılannı ona açarak rare bulmuş ve geliştirmiş. Böylece ölüm, bu sağlıksızlık bu deka tiyorlar. İşkencecilerin yantnda nin felsefesınden etkilenmiş olan sormaktadır. Erkeğin üstünlüğüfilmin içmekânlarda geçen bödar.K» duygusu, Visconti'nin kar yardakçılanndan oluşan bir küve romanlannın büyük çofunlı; ne kesinlikle inanmış, kadını lümleri, kumar. yemek, davet, ğunda, «günah dolu bir yaşamda ikinci smıf Dir yaratık olarak ^ö reaşık ruhsal yapısım, bir YKZ çük grup, bir oligarşi meydar.a vs. gibi sahneler. olağanüstü bir kendi kendüerinı arayan vs çok ren bir tistünkişiliğin dısavuru daha inceliklerle donanmiş bir geliyor. Filmin son bölümünde, doğal ışıkJandırma kazanıyor. burjuva sineması örneği halinde birbirlerini dansa çağıran 2 genç, luk ahlâkdışı davranışiarda bu mudur Tullio.. Ancak karısı ken Çokluk genel planlarda kalan, lunan «Niçe'vari kişiler» (Encyc disini zayıf bir anmda aldatın perdeye getiriyor. Sosyalızınin tüm saflığı ve mastımîuğu içinolabildiğince devinimsiz bir kainancıyla, çabasıyla, deki bu Eskansta korkunç gerçelopedia Brittannica) orta>a ko ca Tullio bunu bağışlamıya savaşına mera çalışmasıyla Kubrick. düz, yan d'Annunzio, 1919'larda DP.1 cak, giderek bu olaydan dogan eseriyle ker.dinı adama sürecin ği \oırguluyorlar: şatodaki tüm gösterişli, görkemli. biçimsel maçya kıyısındaki Fiume kentinçocuğu, «suçsuz.u öldürmekten den sonra kendi karmasıklıg:mn cehennem yaşantısı, tüm kan, öaçıdan kusursuz bir film yapmış boğumlanna kapılan, kendi sode bir diktatörlük kurarak bura de çekinmej'ecektir. Tullio'nun lüm, cinayet ve sapıklık, artîk oluyor. Ama günümüzün moda rıılarının çözürr.üne dalan bu bü yı 1921'e dek bir diktayla yönet çevresindekileri mahva sürüklehayatta kalanlar için olağan, sırasinema akımlannın karşısma çık miş, daha sonraları ise koyu bir yen davramşlan, hiç bir dost yük sinema usîası. yine «Vene dan bir şey haline gelmiştir. Öymak, akmtıya klirek çekmek gifaşist kesilerek Mussolini tarsfuı ve dert ortaklığınm onayma, an dik'te Ölüm.den beri her filmi!ece kabul edilecektir. Karşı çıbi bir düşünceyle açıklanabilecek dan «ulusal yazar» ilân edilmişti. layışına kavuşamayacaktır. Sev ne yakıştınlan .vasiyetfilm» ni kılması, direnilmesi. bu anlamsız olan bu çabanın seyirciye bund'Annunzio'nun eseri, içerdigi «ih diği kadın bile anlamıyacaktır teliğini, bu kez gerçek anlamıyla katliama son verilmesi sözkonudan öte birşey verdiğini söyletiras. inanç ve ahlâkdısılık»la onu.. Tullio, yardış bir ahlak ve kendinde ş:erçekleş:ırcn bu son su değildir. Pasolini, böylece, bu mek zor... çagını çok etkilemiş, Benedetro değer anlayışı ile mahvettiğl ya filmiyle, sinema dünyasına kenen aşın ve grotesk uygulaması Croce ondan «bir heveskâr), şp.mların bedelini, kendi yaşamı dine özgü sinema^ımn son ve dsiçindeki sadizmin bile belli bir BİR BÜYÜK USTANIH Henry James «ba>ağı» diye söz r.a da son vermekle ödeyecek ğerli bir armağanıra vererek bu dünyadan ayrılmış oluyor. Eu topluluk tarafından kabul edilir etmişler, ancak başka birçok ya tir.» .VASİYET FilM.i vasiyetin bir d'Annunzio uysr hals geldiğini göstermekle. Sazar ve eleştirmen, özellikle şiiGür.ümüz sinemasının en bü rinde «dehasnm izlerini bulmuşlamasıyla gercekleşmesi. îosya de'i günümüze getirmesinin asıl «ÇAĞ FiLMi* yük ustalanndan bir başka isim lizmden geçersk bireycili'ğin do Bnlamını vurgulamış. asıl mesalardı. jım vermiş oluyor bizce: toplumde son fîlminde, Kubrick gibi. Visoonti, «Suçsuz«da, bu tozlu ruklarma varan bir zamanların moda akımlarına ters düşen, bir D'Annunzio'nun etkinüği ve 19. yüzyılm melodramına sinema Modrone kontu soylu sinemacıy larm, toplu çügınlıklara kapıl«klasisizmsi yeğlemiş, sünün uyandırdığı tartışma ortamı ile sal bir yaşam vermeyi, kusur la. uzun yaşamım Mussolini'yle masınm. toplu çılgınlıklan direhayli anakTonik bir film imzala Visconti gibi bir sinemacıyı çek suz bir •çağ filmi» gerçekleştir işbirliğiride noktalayan üniii nişsiz kabul edişinin küçük çapmış. mesi doğaldır. Visconti, bu se meyi başanyor. Dekor, (eşya, ozan / yazarın ayni filmde bu ta bir ömekiemesidir. «Suçsuz»da Viscontl, yüzyıl çim dolayısıyla yapılan eleştiri mobilyalar, perdeler, giysiler'». lu^maları, insanlık ve sanat taYARIN: BERTOLUCCi VE 1900 başı İtalya'sına damgasını \ur lere karşı, «kendisini romandaki baloların, davetlerin, müzayede Kubrick "Barry Lyndon,,da görsel yana ağırlık verirken, Pasolini Salo,,da Sade ile faşizmi yanyana getiriyor TiFFANY GARTH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle