Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DORT CUMHURIYET 18 MAtT 1977. IĞRIP UZUN HiKÂYE EROL TOY 3 ÖVCEKt BÖtCîttLERİN ÖZETt: Doğu Anadolu ve Turizm Dofu Anadohı'dald örgütlü t: rizm hareketlerirün geçmişi ahı yedl yılı ya bulur, ya bulmaz. ör gütlü turizm deyince, prograrr,bir yıl öncesinden belli, yerleı: üç ay öncesinden tutulmuş uırisgruplarını anlıyoruz. Doğu Anadoluyu, iyl bilirız hep. unutulmuştur. Türkıye'dc olduğu gibi doğal olarak turizm için gerekli alt ve üst yapı örgütlenmesi de bu semte pek uğrn raara^. İş alanı, okul, hastan: olmayan yerde otelin, kalifiyc turizm işçisinin işi neymiş ki? Bunların zaten bilinmeyen bu taraiı yok. Yalnız bir şeyler o'. muş günün bırmde; Anadoaı: dogusu ıle. batısı üe kerıdisini turtemin içinde buluvermış. Dev rin yetkilileri. ya'oancı ülkelerde Türkiye'yi tamtınağa girişmişler Hem ae nasıl, metro \.\gonlarma bila «Falar.ca üniversiteye hazırlama dersanesi» alişleri gibi, «Türkiye'yi görün» ;,afta]a;ı sçaraktan. Yunanlılar bakmışlar giirü'itü büjiik, epeyı insan baştan çıkacak. ne yapsıniar «Tü:kiye'ye giderken Yunanisıandnı da geçın» diye onlar da prop • gandaya başlamış!?.r. Türkiyc' ' hiç mi hıç gitmeyin, deseler b MİL kafası ıle işin altmda çapa:1.oğlu arayacak Avrupalı. lyisi m: bvı yolu seçmiş onlar da. O zamanlar daha albaylar cuntası ayakta. Batıda da Afganistan, Nepal salgını ha geçti, ha geçecek. Ama bizde, vur deyince öldürmek adet oldugundan, kirnsecikler, bu kadar propagandayı yapıyornz ama, bu insanları yatıracak kadar otel var mı ola? diye sual etmemış. Hıkâye bu ya, uçak şirketleri de kapalı kapılar ardına çekilip, o komisyonu, bu da süper e komisyonu, diye çekişe çekişe a"0 8?60'ı bulan indirimler tanımışlar o devrin seyahat acenlala rır.a. Bu ış ny!e ötere gitmi.7 ki. nrneğ'.n bir yaban'n uçak şirk»!*i nin Fransa'daki bir yetkilısi, bir Türk acentesi i'.e pizliden bir anlasma yapıp, TürkiyeVe gelen turistlerin b'.raktıkları kârdan hisse almaga ^nş'am:^ ZOR İŞ TURiSTliK ZENAATI Avrupalı turistin ısi 7or. Önce bütün yıl para biriktırıletek. Da ha sonra bır acente bulımup gezi seçilecek. Sonunda da esas derr başlayacak. Dogu .\ımcolu'da genellıkie oto büs :1e yapılır turlar. Ankara'dan yola çıkıp gene Ankara'ya dönmek yaklasık altı bin kilometreyi bulur. Yollar asfaittan da olur. taşran, topraktan da. Önemli olan adma yol denmesi. Dedik ya, zor ıştir turisthk z^naatı. Bütün bunlara katlanmak için bir de üste para vermek her yigidin harcı degiîdir. « K N ftlilt B KOtKUtt! U Ahmet OKAR ne girip satın almı? oteli. Rivsyet bu. SALDIM ÇAYItA, MEVL4M KAYIRA Samsun'dan Trabzon'a uzanan yoi dogal güzeliiklerin yamaıra her mevsimde ara'oa sürrneğe de elveriçll Ama ne var ki bu yolun üsrundeki köprülerden bir kaçı her yıl sellerden sarar görur, kullanılamaz nale gelir. Karadeniz sahillerinda Anadolu nun baska yerlerinda pek rastlanmayan bir özellü var. Eküi alarüar çitlerle çevrili. Çitieri yıkmasmlar diye olacak, hayvanlar hep dışanda. Karadeniz'ın bu keaimi Rize bolgesine kadar olmasa da oldukça yagışlı. Yolun iki yanında hep gölcükler var. Mandalar için bundan iyi yer mi olur. Kimi suyun içinde, kimi yolun üstünde yanlamış yatıyor sabah akşam camızlar. «Çocuk İa çocuk olunmaz» diye bir söz vardır, manda ile de pek manda olunmaz ama şu onüç saniye kotü. Manda milletinde gördügünü alg:lama onüç saniye sürermis derler. Allahtan sürücüjer daha atik davramp zamanında fren yapıyorlar da manda neslinin korunmasına vardımcı oluyorlar. KUTU KUTU EVIER Bu yörenin evleri çok ilglnç. Temel yok. Nasıl olsun ki. her yeri au basıyor. Küçük olsun, büyük olsun eski evlerin hepsi sürunlar üstünde. Sütunlar da yere gömülü, toprak üstüne ellı, altmış santim kadar çıkan kesma taşlar. E\'leri önce kutu gibi, dört bir yanı kapalı oiarak yapıp bunların üstüne oturturlarmıS Sel sulan asagıda kalsm da •vi su basmasın diye. Karadeniz'iilerin insaat alanındaki yerleri belli. Samsun, Rize arasıru hiç boş yer bırakmamacasına dolduruyorlar. Başka çareleri de yok zaten. Ülkenin nüfus yogunlugu en yüksek olan bolgesi. Üstelık de daglarla deniz arasında bırkaç yuz metrelik bir seride sıkışıp kalmıslar. Yeni yapılan evler bildigimiz düzayak evler. «Bu yeni evlerden önce bel ajtrısı nedir bilmezdik» diyor yaş lılar. Sütun üstündeki eski evler her gun biraz daha azalıyor. Bir de turistlerin çekügi cefa rer bunun ugruna. Yagmur, çamur demeden iruyorlar otobüsten aşagı resim çekecegiz d;ye Önüne bakmayıp bılegme kadar çamuıa saplanan mı istersiruz. ujuyan inekten korkup da kaçayım derken ayağı kayıp suyyn içine düşen mi? Eskaza e^nn ttnünde çama^r asan bır de kız varsa iş daha da kötü. O zaman bir de zılgıt geliyor: «Ha sen çime soraysun ta aile çizlarinm resmınl çeçeysun. Cavursan cavurügunu pii:» Daha bununla da bitmedi, ceplerden defter, kalem çıkacak. «Bıa nerenin resminl çekük, buranın adı neydi, bu adam niye yumnıgunu «ıtap bize bajırdı. . » ORDU'NUN KİUSEÎİ, Osman, Ruhsar TB Rfistcm blr hıiıkçı kSTifırla, «vçdrt» 7»! ahrlarken, Osnun He Rnhsar bfrbirlerlnin olnrlmr. ü n m nftredir bİTMrlrrin* duydnkUn »e»givi börle nottalarlar. Rfistem hlç dnrmsksmn küreklere «mlıyor. 6ç« de knnaşnulrtan kaçınıp ctelgalan dlnll.rorlar, mwlnınlu*tı 7«*li?orlar. Oım*n eve dSndflffin de n u ı Afson kadıntn gıcak «evgisiyle avntnr ktndlni. Ugor bab», kansı mama Fotinl'ıiin tulasUn aragında mahalJenfn haşından inip müslüman mahallesine «Jopnı »flrömektedjr. Lip>r bahanın artbnda çocuklan Emin ETCTKtlnln yanınd» da tüfffciyto K&zım bekle» Her adımda. bomba sesleri, rüfek patlamalari. kıyrrı alaz alaz tutuçturan yangının hışırtısiyle. akşamı anımsryorlar. Her adımda, yilıyıllardır yaşanmış kardeşUgîn iplik iplik çözüldügünü. parça parça kmldıgını duyuyorlar. Dostlugun, dört bir vanı mıyla çevrili bir topragı paylaşma sevecenliğinln. yerini, öfkeli bakı$lara, hınçh davranışlara ve giderek düşmaniiga bırakmasınıtı basınciyle sarsıhyorlar. Sankj yaktıklan agıt bunun için. rakmaya hazırlandıklan. kendi geçmişlerine... Acıh acıh bakıyorlar... Acı hmca bırafcyor yerini. Ligor baba, mektep mahallesinin lonca agzına değin sarsılarak üerliyor. Yolun bir yanında açılan kapıların ardından yaşmak!ı müslümanlar 6te yanından açık fistanlarirle Rum kadjnlan çıkıyor. Tümü katıhyorlar yürüyüse. Çocuklar. devinimin yavaşhgmdan utançiı, birbırleriyle dalaşıyorlar. Analar rutup çekiyor çocuklan. Her zamanki oyunlanrun böylesine birden bo7jlması, ikirciklendiriyor onlan. Sessiz, katara katıhyorlar. Sessiz, Ligor babanm ve ardındaki tüıekHlerin peşlerine düşüyorlar. Ugor baba, mahalle sınırına gelince, duraksadı. Emin efen<U. ehni omuzuna uzatarak, yüriitmek isteyince, otur.ıverdi. öldürecekseniz, burda öldürtin. Herşeyi kabTJİlenmlşligin umutsuzluguyle boguldu sesi. Bir rakanna. acındırma özlemi bile titreşmektedir. En kötüyü yaşamanm, korkuyu ajmanın smınndaydı. Mahallesinin" sınırma jteldljHnde buraya ulaşmıştı sanki. Emin efendi, Kâzım, tüm ö'ekiler, ne yapaeaklarını şasırdılar. Daha evine giderk'en öldürmeyi kurduklan ligor babanın bu ka'oullenmjşiiği, içlerındeki kararı söndürüverdı. Parmaklarım birbırleriyle yarışırcasına çektıler tetiklerden. Emin efendi. yeniden kolunu" uzattı ksldırmak amaciyle üstüne eğildı. Çırpınıp sıyrıldı Ligor baba' Ilkın dızlerinin üstünde yalpaladı. Sonra ağır ağır dogruldu. Dizlerinin titremesini, avuçlanmn içinde yıtirmek iıt«giyje yanıp ttıtuştu elleri. Başaramadıgmı bile bile, dikildi. Sesindeki dınginiigi yitirmenin korkusuyle. ac: acı söylendi: îş buraya geldl mi, her şeyi suçsuzlar yüklenir. Akşamdan ben yüretiıruz agzırmzda bekliyorduk. Ya siz öldürecektinız b:zi. oyunlarına katıldık sanıp. ya da onlar katıîmadığımızı bıldıklermden, Artık dayanamyorum. İşte eünızdeym Ne ısters«niz bana yapın. Kimsenin bir suçu yok. Kımse, onlarla bınık olraadı. Ama, bir olay var. Bunun hesabı verilmeh. TUm gözler. Ligor babanın üstunde bırleşti suçlu suçiu Kuman çetesınin Ç candarmalarla yoiladığ! haber caniandı beietesınin a d a d a S ^Tl&kl oldugunu. izlemeye gelecegfm b.ldırmışti. Tumu bırden ayaklanmışlardı. Ugor baba başhmna geçmış. adada hiçbir aykmlık olmadıgıru birlikte söylemişleroj. Kırman bu yüzden basmı* olrnalı adayı. Alaburun Ustünden geüp. bu yüzden yakmış olmaU ıskele kahvesini. Müslümarlan urkutmek için. Ürkütemedi. Burdan birt yardım etseycü boyle açıktan gelemezdı. Saklanır, baslunı tam verirdi övleyse nıve Ugor babaya aaldmyorlardı şimdi? Neden öldüreceklerdi onu? Hıncın yerini sonılar almaya başlıyordu. Bakışlar, suçluluklannın bılıncinde. Ligor babanın kalm gövdesinden, lonca fokagının dişlek taşlanna kayıyordu. tlk bombanm patlapşınia olduğunca sarsüdı Kâzım.. Babasının mazveri kapışı canlancü görlerinde. Pencerenin yanına diz çöküp, tetige basışı IM~ sımleştı. Boynuna sanlan anasınm kıpırtılan dolandı âftSm omıjzlarında. Gövdesi sarsıldı. Sonra babasının haîif do|ulu5U, kaykıhşı re sınüstü düşüşüyle, anasırun çözülmesi titretti ıçinı. Babasmm alnında açan narı. mavzerm tetiğinde oynaşan parmafıru aynı anda gördü. Ümmühan kadının üstüne atılışıyia 5edirden aşagı yuvarlanışlan bir oldu. Kocasuıı unutan kadırın oflunu kurtarmak istefiyle çırpınışlan, bir utanç kızıllığıyia her yanına sıvaştı. Başını dikti Kâzım. Elini güçlükle tetige gö^ürdü yeniden. Emin efendi, olacaklan önceden sezinlemenin biiıncıyle. tetiktekj elini kavrayıverdi. Egilip ku'agına, «daha detıb> diye fjsıldadı. Bomba yeniden patladı lculagının dibinde. Kurşunlar yeniden nzıldadı. Sarsıldı Kiaım. Dişlerini sıktı. Elini tetikten çekti. Başını egdl. Ma\zeri a^nıcunda sıktı. Kupkum îozlerini ilkin Ugor babaya. ardmdan Emin efendiye dikti. Emin sfendinin niteligı belirlenemeyen kuru sesi, bekleşenlerin yüreklennde gümbürdedi. Hele bir ölüleri saptayalım... Ugor baba, acıyla titredi. Derinlerden, ölümün ötelerlnden bir sesle. kaygısını belgeledi: Olüler? Bizden mi, onlardan mı? Sesinin acıiı titreşimleri bir burgaç gibi kulaklardan beyinlere işledi. Ordan yanaklara yayıldı al al. Nasıl olup da konuşabıldigüıe şaşan Emin efendi, kendi sesinj tanıyamadı: Bizunkiler belli, onlannkini... îleriedi Ligor... Çmar dibme yöneldi ivecen adımlarla. Acıiın yerini kuşkunun telâşı aldı. Bekleşenler yürüdüler. Yünidük;e bırbirlerine kanştılar. Analar çocuklan tutup çekmedi bu kez.. Babalar, yandaşını ayınnaya özen göstermediler. Yokvış aşağı kaydı Ligor baba.. Yokuş »şagı hîzla ilerledi »tekıler. Merdivenlerde dizıldiler aynı eylemin uyumunda. Dalşalana dalgalana indiler Çınar dıbine. Ligor sırtiistü uzanmıs slülere yaklaşırken, çevresini aldılar. Sıkışan bir çemberin yayaruşıyla daha iyi gdrme iteklemesine gıriştiler. Kitle dalgalandı, ıynı tarlanın ürünü olarak. Dalgalanıp, Ugorun üstüne kapakandı. Dizinin dibindekini çevirdi Ligor. Faşını kaldırdı bakar îakmaz... Yüzlerin tümü aynıydı. Bakışiar ajnı ögrenme tutkusunun renginde... Bu. Kırman, dedi. Çere başı... Geçen kez aciaya gelmenesini söylemej'e gittigimizde görmüştüm. Sonra ötekini çevirdi ıgır ağır. En az kendisi ölçüsünde tamdıklarından güvenli; Bu ia Kukuroiu tstrati... Avlania kancabaşlannda hamlacıhk ederdi. Uzüm zamanı buraj'a çok gelip gitmişti... Çeteci olduğunu duy•namıştım. İkisinı de olduğu gibi bıraktı sonra. Yerinden dog•uldu acıh acılı. Bakışlarmı birbirine kaynaşnv.ş kitlenin üstiinle gezdirdi. Aynı yiizde yüzlerce a>nı göz, gözlerine girdi. Kı>siklerinı kırpıştırdı. Dudaklarmı büzdü; . Birimkiler kim? diy» »rdu. Kimm yamtladıgını konıışan bile anlayamadı. Toplaşanların üşında bıri tümü adına konuştu sanki. Ya da tümünün kendi ıesi. kendi kulağına haykırdı sözcükleri: Kasim efendiyle, Ömer Aga .. Dikiliverdi Ligor baba. Sarsıldı ayaklannın üstünde. Bakışsnyla bir tutamak aradı. Yanıbaşındaki Kâzım'm boynuna sa•ıldı o an. Kâzım'm cial gövdesi, Ligor babanın çınar bedeninin çinde yitti. Kalın. klit kolları. gövdesini sardı çocukluktan, deikanlılığa yurüyen gencin. Oglu Yanko'yu oksarcasuıa saçlarını, iiizünü kokladı uzun uzun. Yavrum Kâzım'ım. dedi. Başın sağo'sun!. Mavzeri düştü Kâzım'ın. Nedenmı bıiemedigı bir utancın azılhgıyla, yüzünün ayva tüyleri tııtuştu. Kjlakları kızardı. Uzun cirpiklerinin ucu yakamozlandı. Gözlerinde boşalmaya hazır bîr rxı bulutu toplaştı. Başını eğdi. Ligor babanın kollarından sıy•üdı. Bir daha başını kaldırmaksızm, kıyıya seyirtti. Onüne iik [elen teknenin halatmı çözdügü gibi, var gücüyle küreklere asıldı. Çekti çekti. Kapalı pözlerinde sezinledi*i bir ıslaklıgın utanlyla irkıldi. Gozlerini öfkeyle açtı. Alaburun'a sürtmek üzereycen toparlandı. «Burun»u sıyırdı usta devinimlerle. Anaforan kınya dönük ucur.u gözledi. Gobeğe düşmeden pruvayı acığa veIp, kısa küreklerle anaforu aştı. Derin bir nefes bırakarak hızandı. Tekneyi aşan bir dalgaya tükürdü. Dalga hemen ötesinden ına'ora girdi. Kıyıya yönelmişken ılkin durakladı. Sonra bir ıngele çarpmış gibi genişledi, yayıldı. Ardından bir döngünün uzır.da höyüklendı. Alaburun höyüğün ardında kabardı. Ağaçar, giderek birbırlerine sokuldular. Yapraklan, dallan, gövdeeri bütünleşri. Bir tek agaç oldular. Evlerin kiremitleri aynntıarmı. duvarlar bo\T.ıt!annı yitirdi. Kıyıyla arasına dalgalann onatlan girdı. Biraz ilerleyince. ıskele yanına bir sandal düştti. ranıdığa rastlamak umuduyla, sandaldakilere baktt. Motellerden »irinden olacaklar, çıkaramadı. Orta yaşlı, yanık teninin saçlan•a daha bir ağarttıgı besbelli bir adamla. topaç kafalı bir oğlan ki ucuna oturmuşlardı. Akşamın son ışıklarmda makinalı oltaannın kromlan parlıyor, misinalannın irce izi biraz dikkatle 'akalanabılıyordu. Gozlerini kıyıya çevirirken.baba hafif eğildi. Dkulun oltasını alip. yemin takılmasmı gösterdi. Titreşim dir«ğine \urdu. MisinajT işaret parmagının biikiümünde başparKagının küt tırnagıyla kıstırdı. Sonra ; sol elinin kendiliğinden uandıgını sezdi. Kollarmda tuttısan çarpımının ro?ku?uy]a 7ip'ladı. Ba?armaun sevinci. tabanca mantan gıbı sozcuk oldu agzmda. Patladı: Geldi... Kocaman... Trabzon Ajasofy» «a bo^tin mnır ve hrnnz, içinde namaa iolmak için yüruyüj yapan oimamif DOĞU ANADOLU'YA GELEN AVRUPALI TURİST SAYISI, Doğu Anadolu'yıı gezmeye gelen Avrupalıların «neden bu geziyi seçtiniz» sorusuna yanıtları hep aynı: «Arkadaşlarımız geldiler, bize de salık verdiler.» ZORLUKLARA KARŞIN HER YIL ARTIYOR aitmdan çapanoğlu çıkacajfıru bilınişler. Kolay degil. onların tanrıları da arada s:rada birbirlen ile savaşıyoriar. îyisi mi demişler, biz bu taıırıları sayalun saymasına ria. gene de işimiz: sağlam tuta'.ım. Uçsuz bucaksız sur'.ar ınşa r:miş!er tasları yoııtup. yontup üstüste l;oyarak. Hıtıtlerden kalan tek ras yapıt bu surlar dpgil. Tapınakları ve gözetleme kuleleri de tastan. Bugiin iki. üç sur kapısı 'Aslanlı kapı en ilginci kuşkusuzı. biri eskiden beri bilinen, ikisi de yeni bulunan Si^li yeraltı geçitleri, Yazılıkaya tapınağı ve Büjiik Tapınak'tar. gayrısımn :ıe olduğıı nu anlayabilmek için biraz ter dökmek gerek. Kimi zaman elli santimi ancak bulan duvarlar kal.Tiış yalnız ayak*a. Bojazkale de ilgmç yer. Hele harman yer!. hasat zamanında bır renk panayın. Köyiin gırışıne yakın. harabelere giden yol aynmımn karşısında As:kc*lu'nun lokantası var. Etler biraz sert ama gerisıne dıyecek yok. O civar.n tek lokantası zaten. Aşıkoglu'ndan ötede. sol taraffa Boğazkale müzesi var. Küçük şirin bir mu ze. Eger bekçisi cuma namazına gitmemişse gezip gdrmek mümkün. Bu yörede konaklama sadece Sungurlu'da var. Suyu pek öyle hergün değişmese de, yüzme havuzlu filan. Hitit Motel'de yemek de yenilebiliyor. İsletenler iyiniyetüligin yamsıra gülerv"üzlü insanlar da. Daha burada anlaşılıyor neden bunca insanın, bu kadar yorjrunluga katlan;p Dogu Anadolu"ya gitmek latedıkleri BİRAZ DA YERGİ Hattuşas'ta neyse kı arkeoloj:k kazılar halâ sürüyor da, insan orasıyla ılgîienen kişilerin bulunduğundan haberdar oluyor. Yollar beş yıl önce ne idiyse gene o. Yani varla yok ar3Si. Harabelere giden yolun böyle olma sındaki amaç işte Hitit'ler çağmda da yollar böyle idi> demek ise söylenecek söz yok. îlgili ba kanlıgın parası da olmalı üs;elik. Kars'ta yapılan yeni müze binası ucuza çıkmamış olsa gerek. Boğazkale'Hlerin bir şikâyeti yok bu konuda, çünkü onların yolları asfalt. Tüm sorun harabelerin içinde dolanan topu, toplamı altı, yedi kilometre uzur.luğundaki yol. Bir gün ör.ce biraz yagmur yagdı diye Aslanlı Kapıya cıkamadan geri dönen turist gruplarma çok rastladım Pek de hoşnut degildi adamlar. Ama gâvjr :abıi. bağırır çağırır, ne bilsin haziran başına dek gelenîerin degil 5'alnız Aslanlı Kapı'yı, hiç bir yeri göremeden geri döndüklerini. Boğazkale harabelerinin jririşi adam başma altı liradır. Resim çekmek isterseniz onıki lira da o tutar, eder on sekiz lira. Bu para ile bunca yıldır hic bir şey yapılamaz mıydı acaba? Oysa harabeîerde görevli bekçiler ne de gıizel dört elle sanlıyorlar işlerine. Yazıhkaya'daki bekçinin yerine de bir kadmcagız bakar G«rçi pek götürülecek bir şey yok ama. içeride km ne yapar orası belll degil. Nine nereden bilsin o taslann re olduğunu. Samsun'da av turizmi beş altı yıl kadar önce başladı. önce îtalyan, sonra da Fransız avcıları doluştular; bu yıl da yasaklandı av turizmi. j^rluğa k ^ g ^ gelirler bu turistler,"nem de her yıl sayıları artarak? Doğa Amdolu'nun daha yozlaşmamış yaşantısı mı, kendi ülkelerinde göremeyecekleri kadar çok ve sık değişen doğal güzellikler mi, yok sa sayısı uzmanlarca da bir çırpıda «öyler.emeyecek kadar çok uygarbğın bıraktığı izler mi çeker bu insanları? Kaç senedir gide. gele öğrendiİpr artık A^Tupalılar Doğu geziİprinin hiç de kolay olmadığmı. Gelenler çok iyi biliyorlar bol hamur işi yiyip de gene de bir, iki küo zayıflayarak döneceklerini. «Neden bu geziyi seçtiniz?» sonjsuna yanıtları üç aşagı, beş yukan hep aynıdır; «Arkadaşlanmız peldller, bize de salık verdiler.» Gerçekte hiç de kolay degildir tüm bir yılın sonunda elde edilen üç haftaiık tatili böylesi bir maratonda geçirmek. Ama Dogu Anadolunun buna degdigi de açık bir gerçek... TANRIUR VE TAPINAKUR ÜLKESi Doğu'ya gıdenlerin ilk durağı Suııgurlu'dur. Sungurlu'nun az ötesinde de Boğazkale köyu bulunur. Boğazkale'de ise, daha ne menem ınsanlar oldukları kesinkes belirlenemeyen Hirit'lerin başkenti Hattv.şaş. Kentin adı Hitit Krallığından önce konuimuş olsa gerekır; zira ilk kralın adı Hattusili imiş. Yani Hattuşa kenünde olan demek. Hitit'ler yazı nedir pek bilmezlermiş. Asur ticaret kolonilerı ile olan ilişküeri öfretmiş onlara çivi yazısını Zevks.z insanlarmış da bxrayı sıcak ıçerlermiş, çorba gibi. Xasıl olmuş pek bilinmez ama bu cahil ve zevksiz insanlar otuzbeş yüzyıl sonrasır.ın insanlannı düşünüp, onlar da aynısînı yapsmlar diye evlerıni kerpiçten yap mışlar. Arabalannın tekeri de aym degirmenin taşı gibıymiş. Hem yuvarlak, hem de dolu, tıpkı bizim kagnılar gibi yani. Tarsrıları pek çokmuş Hititlerin.Kolay degil hem kendi eski tannlanm koruyacaksın, hem yerleştiğin yörede revaçta olanlara tapacaksın. çok olur tabi tanrıların sayısı. Sıralamışlar bu tannların önemlı olanlarım Yazılıkaya'da. Yazılıkaya, Hattusaş'm birsaç kilometre açığınâa kayalara oyulmus bir açık hava tapınağı. Tann kabartmal^rmı kor.dururken s:raya da dikkat etmışler. Şapkasının önün de tek bir boynozıj olanlar harcıalem tanrıîar, ön tarafta birkaç boynuzu birden olanjar, ikinci sı nıf tannların daha bir önde gelenleri diye. Hele bir de külahlarırun heın önünde. hem de arkasında boynuzları olanlar var ki onlar işte tanrüann nBenden sonra tufan» diyenJeri. Yazıiıka.',"3 tapınağı kral IV. Tuthalıa zamanında, M.ö. 1250 yıllsrında ya pılmış. Aydın bir kişi imiş bu kral. Dinde reform yapıraş. Sıraya sokmuş tanrr.an. Sen misin kullugunla tanrılara karışan: Yarım vüzyıla kairaamış, kiminin Trak'lar, kiminin de Kaskas'lar dedijfi «denîzden srelen insanlar» tozunu atmışlar Hitit üikesirun. DPdik va adanılar bugünü düşünüp ka*nıyı. kerpıcı yapmıslar diye. İleri gorüslülükleri bununla da kalmaroıç. M.C. misaîi. bir i TiFFANY GARTH \ / S f i N ı M GANJN I BUNU İSTOOR GiRESUN'UN KiRAZI Çarşamba. Unye, Fatsa derken Ordu gelir. Eskiden bu yana hiç bir sey kalmamış ama Ordu çok eski bir kent. Ksenefon'un «Onbinler» diye anılan askerleri yenilgiye uğrayıp geri çekilirken ön ce Zigana dağlanr.ı aşmışlar, sonra da Traozon'dan batıya yönelip deniz bo\oınca devam etmişler yürünıeğe. Yayan yapıldak. o da sag kalanları. ancak Ordu'ya kadar gelebilmişler. O lamanlar Kotiora derlermiş Ordu'ya. Bakmışlar, iman büyük ama mecal küçük, binmişler Ordu'dan gemilere. Hepsı hepsi Karadeniz Ereğli'sine gitmek 1 çin. Ordu'da onsekizinci yüzyıldan kalma bır ermeni kilisesi var. Kentin girişinde, sağ tarafta hemen göze çarpıyor. Şeytana ujup da kötülük edenleri yola getirse getirse Tanrı getirir diye düşünüp, Tanrı evi kiliseyi mahpusane yapmış bizımkiler. O da bır akıl, hîç olmazsa deniz manzaralı yerde yatınyorlar. Samsun'un turistik açıdan göOrdu ile Giresun'un arası çok rölmeye değer bir fuarı, bir Atatürk anıtı. bir de oteli var. Bü kısa, topu, topu 47 kilometre. Ho mahlar çagında, Lucullus isimli ytik Samsun Oeü ilk bakışta bir general varmış Giresun'da. birinci smıî bir otel. Deniz kıyıBoğazma da çok düşkünmüş bu • Türkiye'de av, avcmın doğa 1 sında olmasına ragmen yüzme Luculius. Nerede tadı güzelcene havuzu bile var. Oda istendiğinîe savasımıdır...», «Biz Ç«koslo bir şey görürse dayanamaz yerde, deniz tarafı mı, yoksa bahçe vakya gibi degiliz, onbes adım mış. Fu nedenle askerlerini filan öienizde çulluğun kafesini açıp tarafı mı oldugımun da belirtilda biraz boşlamış olsa gerek ki, sahvereııler bulamazsınız...». «U mesi Rerekiyor. Odalar at koşsonunda geri çagırmışlar. Oburturmak için küçük ama rahatca zun yıllardan beri uzman avcıları luk illet: bu, alışmış kudurmuş mıza yaptırdıŞımız etütlerin so altı yedı kişi oturup konuşabilir. tan beter. Geri dönüş hazırlıklaBüyük sermayelerin. büyük kent nunda nihayet bu yıl av turizmi rını yaparken adamlar salmış lerdeki. büyük otellerinden hiç bölümümüzü açmaktan kıvanç çevreye. Şöyle agız tadı ile yefarkı yok sanki. Oteli önce özel duyuyoruz...» Bu mektuplar gitti nebüecek r.eler varsa götürebile îdare yaptırmaga başlamış. Ehep dışanya. Ardından kısta kıceği bulsunlar diye. Kırmızı, kü mekli SandıSı sonradan i?in içivamette bir sürü avcı doluşru çük, tatlı meyveler olurmuş ora ağaçlarmda. Adım da kimsecikler bilmezmiş. O çağlarda Ke rasus denırmiş Giresun'un ad:na. Lucullus birkaç düzine agaç kök letmiş beraberinde götürmek 1 çin. ilk kez buradan gitmiş Avru pa'ya kiraz agacı derler. Adı da DkM A4l OI>E D Ü e Ü Ü E.VET, Kerasus'tan türeyıp kıraz olmuş. setrr Giresunda kiraz yok şimdiler OAVU&t*de. Ker yan silme mısır ve Jmdık ekili. Bundan birkaç yıl öncesi bir kıtlık olmuş Giresun'da. Mısır iyi ürün vermemiş, «az kai dı bıığday ekmegi yiyecektik» di yor oralılar. BiR AYASOFYADA TRABZON'DA VAR Trabzon çok eskilerden beri bilinen bir kent. Müslümanlara kızıp yola çıkan Haçhlar. geçerken îstanbul'un da tozunu atınca, 0 zamanın Bizans İmparatoru çarej'i kaçmakta bulmuş. Üç yeni devletçik çıkmış ortaya: Epir'deki Arta Despotluğu, îznık Kralhğı ve Trabzon Rum Krallığı. Gerçi Trabzon'daki Pontus J.TMEKA», Krallığının riaha öncesi de var SEN ama. bu sonuncusu ikibuçuic yuz TUTSAK AL yıl sürmüş. Ta ki Fatih devrinde OiM... Osmanlılara bağlanasıya kadar. Trabzon kentindeki «îiutsal Bilgelik» anlamma gelen Ayasofya küısesı de işte o çaglardan kalma. Sonradan camiye de çevrilnıiş. Bugün ise müze olarak kullanılıyor. Yapılış r<ırih:nden gayrı her şeyı ıle îstanbu! Ayasofya'sına benzıyor yani. Bir fark da su kı. daha kimse Trabzon Ayasofya'sına yiirüyüş düzenleme miş r?n:i7. YARIN: IRABZON'DAM EP7Ü5!)M'A Dofu'ya gidpnlerin Ikinci ugrak yerı Karadenizdir. Genellikle bir gün sonraki durak olan Trabzon'a vakıtlıce varabilmek için gece Samsun'da geçinhr. Samsun son biriki yıldır turizm aç;sından ayrıcalıkh bir kent olma yolunda ıdi. Burada av tıırizminin geçmişi besaltı yılı ancak bulur. Önce îtaiyan avcıları doluştular, sonra da Fransızlar. îikönce öncüler geldi Türk:ye ye. kimisiain bileğınde îıl kuyrugundan yapılma bilezık. kimisinin boynunda timsah d;şınden kolye. Öncüsü böyls olursa, artçısı kımbilir nasıl oiur diye acenteleri bir telaştır aldı. Böyle Galiçya cephesmden gelir gibi pürsilah adamİBr daha hiç gelme miş ki Türkiye'ye. Bir izzet, b:r ikram. Kimi geldigi gibi efendice gitti, kimi de Galata Kulesinde kantocu kızı dinleyip, yanındaki acenta temsilcisine «ya işte bunlar da eskı zamanların hafiî mes rep kadmlarıymış. ama tabi şim di kadın bulmak dalıa da kolaylaştı» diye derdini anlatmağa çalıştı. Neyse onlar da döndüler lükelerine. Ardmdan bir hummalı calışma ki eşi benzeri göriilmemis. Türkiye'ye, Snnsun'da. ördek, kaz, çulluk vuracagız. diye. Ama bu ışten gelecek para en önce, kcnuya ilişkin ayrıntılar da en sonra düşünüldügü için bir türlü denk gitmedi fukaraların işi. Kimi zaman «hava muhalefetinden Samsun hava alanı kapandı, biz ne yapalım Ankara'dan Samsun'a otobüsle gidecegiz» dendi; bir gün yolda öldürüldü, kimi zaman, «kuyruğunun, kulağımn dö küldügüne bakmayın biz onları alıştırdık ki hem de ne biçim» diye sokak köpekleri katıldı avcılarm yanına av köpegi niyetine. Bu iş sürdü bir kaç yıl. Adamlar ayıp olmasın para verdiler deyip. günde avcı başma otuzar, kırkar hayvan vurduruldu bunun bir katliam olduğu hiç ha tırlanmadan. Samsun'daki otelde halı sergıleri açüdı, halılan Kuşadası'ndan genrmecesine. îtalyan ve Fransız malı fişek Ucare ti yapanlar da olmuş galiba. Bu yıl av nırizmi yasaklandı.