19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
D Ö II 9 JUMÎ 1977 BîRButik DıVliTÎN ti AlIlHA <ıîiNMA|< SAM YELİ Yâzan: Mehmet SELAHATTiN Filler Sultanı ile Kırmızı Sakalh Topal Karmca 1 YAŞAR KEMAl Koakocaman orman kan, lnilü içinde kalmış ugulduyordu. Orman orman oldu olalı böylesi bir kınltıyı, henpameyi (förmemlsti. Kuşlar, böcekler, ytlanlar, çlyanlar, tiUdler, kurtlar, ormanda ki ttlm yaratıklar da karıncalar ormana girince bir yangmın önUn den kaçar gibi kaçmıslardı oradan. Şimdi ormanda kanncalardan baska hiçbir yaratık soluk al mıyordu. HUdhüdlertn sırtlanndald kanncalar aşağıda bir deniı gibi çalkanan, kaynaşan kanncalara baktüar, bu dünyada, su aizıtn Ulkemizde sandığım^dan da daha çok kannca varmış, diye düşundüler. Onlar şu yanmış yakıimıs Ulkeyi, Ulkedeki Ö1U, yaralı v .anncalan gorünce dünyada hiçbir kannca kalmamış sanmışlardı. Oysaki belki ölülerta, yarahlarm bin misli, onbin misü karınca UlJcelerden kaçmış ormana sığınmıştı. Hüdhüdlenn kanadından ıevinçle seslendiler kanncaJara.•Savas durdu,» diye Dagırdılar «Filler biö öldürmekten va* geçüler.» Kuşlann kanatlarından daha da giuel, coşturucu, »evuıçU. kanaüı sözler söylediler orman âaki kanncalara. Sonra da: «Şöyle, hepimiz ormanın ortaeına toplanalım, konuşacaklanmız var. Fillerin bızi öldürmelerini, ülkelerimizi yakıp r.r.na lannı sultan simdilik durdur'iu. Eize agır koşulları var. egeı yenne getirmezsek, yerytızünrte hiç bir kannca kalmayacak. so yu kuni'r.cak kanncalann.» Kanncalann sevinçleri «urs&klannda kahp ormanın otasmdaki bir ova kadar genış aıa na toplandılar. Kuş'.ann sırtlar'ndaki «arınrs lar yerlerinden inmeyerek. nenı de alanda kaynaşan karmcc d" nizinin Üstünde dolasarak filı»r sultanınin isteklerini sövleııler. Uzun bir süre a'.andaki :^ıç bir canlı yerinden kıpırd^vsmadı. Ortalık sessizllkten "in çır. ötüyordu. «Evet,» dediler alanın Usrtlr.de dolaşan kanncalar, «ne dıyorsu nuz?» Hıç bir karınca başını ksıdınp da onlann sorulanna Dir karşılık veremiyordu. ötekl ia rıncalarsa hüdhüd kuşlanrun nakışlı kanatlan üstunda al<ır.ı dolasarak durmadan sorjvorlsrdı. «ne diyorsunuzz, ne dıyor«u nuz?» Birden kannıs H»<TJ sallsndı, orrahfı bir gürültü. b:r »»• tırtı aldı. Gürültü öylcsm»viı ki filler sultanı bile bu »bk oat laması gibi gürültüyü onırriu.'TJ yerden duyup kulak kaoarrj. Epeyi bir süre önce narınc* lar ülkesmden sultanın yanıra gelmis bulunan filler komutar.ı: «Sultanım,» dedi, «kanncalar hep bir araj'a gelmişler. orrranm içinde tarttşıyorlar. bu rürültü odur.» Sultan »üldü: «Tartışsınlar bakalım. sonırnda benim sarayı yapacaslar. is•ediklerimi de yerine getırere'tler. Daha da. daha da çok $sy yaptıraca&ım onlara.» ifve sevindi. 44 Hüdhdd kusunun sırtındald torıncalar ağlamağa başladılar: «Biz bütün bu işleri bir yıl içinde nasıl beceririz?» diye ?AI\leşmege başladılar. «Yaparsıraz, yaparsınız,» diye pekiştirdi sultan. «Aglamayı bırakın da hemen işe koyulun.» Kanncalar söylediler, ulukepez aynı aglamakh sesle çevirdl onlann dedikJerinl. «Sultanımız,» diyorlardı karmcaiar, «yüce, haşmetli, fehametli, kudretli beşaretli merhametli sul tanımız,» diyorlardı kanncalar, «hemen şu anda, bir dakika bils yiîirmeden şu savaşı durdurmaz da, her bir filin bir yere basmasmda milyonlarca kanncanın ölmesinin önüne geçmezaen, «arayım yapacak karınca değü, sinek bile, karınca sineği bile bulama yacaksınız. Sen filler savaşını durdur da, biz gidip sorunu karıncalar kurultayında taröşıp bir sonuca varalım. Eğer yapamayız dersek, her şey sizin elinizde, «a vaşa yeniden başlar bizim hepımizi öldiirürsünüz.» «Olur,» dedi sultan, «Olur, savaşı hemen durduruyorum. Benim bir işçim, yani bir karınoam dünyaya bedeldir. Amanın bir tek karınca ölmesin! Bir kanncanın ayagina taş değmesi benim yüreğimi paralar. Bundan sonra bır tek kanncanın ölmesine göz yumamam. Benim bir tek kanncama dokunanı ezerim. Kim, hangi yaratık dokunursa benim kanncalanma ocaklannı »öndürUrtim.» Filler sultanı sevinçten dolup taşıyordu. Artık bu kanncalar varken şu yeryüzünün altı da Ustü de onun olmuştu. Içinden çok da hayıflanıyordu, neylemişti de şimdiye kadar karıncalan akıl et^ memişti, ah ah ah, diyordu. Şimdiye kadar görkemli saraylan olurdu, ellerini üıkun soguğa vurmazlardı filler. Bir elleri yağda, bir elleri balda olurdu. Ambar ambar yiyecekleri, kasa kasa altınlan, elmaslan, zümrtit len, yeşimleri, yakmlan olurdu. Ah ah, aaah! Telâs içinde hüdhüdlere bağırdı: «Çabuk çabuk haber gbtürün kanncalar ülkesini yıkan flllere, çabuk, hemen dursunlar. Hemen dursunlar, hem de yarah kanncalann yaralannı sarmağa yardım etsinler. Siz de yardım edin, yaralannı sann kanncalarımızın. Benim bir kanncam dün yaya bedeîdir.» kanncalar hep bir agızdan cikildediler: «Aman sultanımız,» diye lrüedi ler, «aman padişahımız, onlar bi ze yardım etmesinler, çekilsin git sinler, o bize yeter. Filler de yar dım edeceğiz derken, bir basışta yüz binimizi öldürmesinler. Ama sultanımız, yardım edeceğiz diye bu filler bilmeden hepimizi öldürürler. HUdhUdler de bizi hep yerler.» Sultan: «Öyleyse hiç bir şeye kanşmadan filler kanncalann Ulkelerinden çekilip ormana gitsinler, ora da kıçlannı ağaçlara sürüp kaşısınlar. Onlann da ağaçlanru sökmesinler, o ormanı, aşağıdakl denizi. işçilerim o!an kanncalara verdim. Haydi çabuk hüdhüdler, yola düşün.» Kalp k&zanmasını lyi biliyordu Sermet. Ona, enişte bey, dlyorlardı. Hoşlanıyordu bundan Sermet. Niyetinın dddl olduğunu anlamıştı mahalleli. Kız hakkında, aiiesi hakkında epey bilgi ie toplamıştı. Gellr gelmez, Fahrl Beyin hastalandıjını, fakat bnemli olmadıgını öğrenmişti. Anasını gönderip kızı isıemenin zamanı geldiğin* inanıyordu. Lâkin, ilk önce onlann ne düşündüklerini anlamalıydı. Bir ara, Galip Beyi çekti bir kenara: Amca, dedi. Sıhhatim ıyi. Kazancım yerinde. DUnvada snamdan başka kimsem yok. Nüüfer Hanımı isteteceğim. Sık sık seyahate çıkarım. Gelın kaynana başbaşa venrîer, anam da evde yalnız kalmaz. Eğer reddedileceksem ağır gellr bu bana. Benl anlıyorsunuz degil mi? Nasıl öğrenebüirim bunu? Düşündüğün şeye bak, dedi, gevrek gevrek gülerek Galip Bey. Sen benim oğlum sayılırsın. Bizimkini yollar, ağızlannı bir Soklatıveririm. Senden iyisine mi verecekier be oglum? Yaşşa amca, yaşşa. İçime soguk su serptin. Teyzem yapar mı bunu? Tabi yapar. Sana yapmayacak da kime yapacak? Zaten luramumuzu mahalîede duymayan kalmadı. Kızan da göniünün sende oldugunu söylüyorlar. Va! Kim duymuş? Kız, arkadaşlanndan Ümran'a söylemls. Şişkonun ağzınia bakla ıslanmaz. Herkese yetiştirirvermiş haberi. Ciddi mi acaba? Hıç şüpiıen olmasın. Ne yellozdur o Umran. Istedigtni bülbül gıbı konuşturur. Sonra, kapı kapı dolaşıp herkese yetiştirir öğrendiklerini. Ya! Bizımkl de ondan işitmiş. Dedım ya, bakla ıslanmaz agnnda. Sevınmıştl Sermet. Kızın kendisinden hoşlandığını hissedlyor aına. bunu başkasınm ağzından işitmek ümidini arttırnnştı. Iki giın sonra Senıye Hanım, Galip Beyın eşi, Nilüferlere zlyarete gıttı. Geçmış olsuna. Mcrdivenleri nefes nefese çıkarken: İhtiyarhk kötü şey dıyordu. Ne yap yap ihtiyarlama kırım Keyhan: Ihtıyarlamamak insanın elinde ml teyze, diye cevap verdl. Degil. Gözü köT olası, değil. Boşuna, ihtiyarlık maskarahk, dememîşler. Yok teyze, o kadar ihtiyar değilsin. Kendine lftira etma oyle. Gerçek bu anam, gerçek bu. Sen yine ihtiyarlamamışsın, de bar.a. Sö?ü bile hoş geliyor insana meretin. Gülüstiiler. Biraz. hoşbeşten sonra, kahve getirdi Nilufer. Maşallah kızıma. Kırkbirbuçuk kere tnaşallah. Nazar de{mesm. Bcnim dünya güzeli kızım. Sağol teyze, dedi Nilüfer, biraz utanarak. Sirleri ne çok severiz bilemezsiniz. Ama, işler Wr rürlü bırakmıyor ki. Ne zamandır gelmek istiyordum. Bugün kısmetmış. Hos seldin teyze, dedi Reyhan. Sefalar getirdin. Sağ olasm. Amcanm romatizmalan bir yandan. îki ean da oisak. ev işleri bir yandan. Gücüm de kalmadı eskisi gibt. Işleri bir çırpıda bitiremiyorum. Onun için dost yüzüne hasret kaldım. Bugün bir fırsatmı buldum, gidivereyirn, dedim. Fahrl Beyın rahatsızhğina da üzüldük dofrusu. Mühim bir şey değilmiş, sinirdenmiş. Duyduk kızım, duyduk. Duyduk da sevindik. îşte geldik, işte gidiyonız. Allah gençleri korusun. Uzun ömür versin. Cümleyi korusun teyze. Amın. Sağolsun, amcanızın romatizması azdıkça azdı. Gece sabahlara kadar kıvranır durur. Acıdan şikâyet eder. Allah uzun ömür versin. Sermet Fey oğlumuz, Avrupa'dan bir ilâç getirdi de bıraz rahat etti. Gâvurun ılâcı da bir tesirlıymış sorma. Üç gün iç.ınde şikâyetlerin çogu kayboldu. Rryhan: Kım bu Sermet Bey, diye saf saf sordu. Xilüter kıpkırmızi olmuştu. Kaptanın ismini Ümran'dan öğrenmıştı. Semye Teyzenin gelişinin ilk anmda bır şeyler sezinlemıştı. Boyuna sözü Sermefe getırdigine göre ağzında bır bakla vardı kadının. Aruıe, dedi. Müsaade edersen Ümranlara gideyim. Gıt kızım, gıt, diye Reyhanın yerine Seniye Hanım cevap verdi. Bizlere oturup da ne yapacaksın. Git, açılırsın. Kızın gitmesıni, rahatça konuşabilmelen için istiyordu Nilüfer de bunuc için yapmış:ı zaten teklıfirü. Reyhıiü bu ışten bir şeyler sezinlemeye oaşlarrusu. Seruve Hanımm aelişinde bir maksat vardı. . Gıt, dedı kızına. Yalnız geç kalma. Olur anııe. Sevınçrcn uçuyordu Nilüfer. Sermet. mutlaka kendisint istotecektı. Bılınmez nıçın. ıçıne dogmuştu bu. Seniye Hanım sık sık gelmezdı onlara. Zaten, kımseyle pek görüşmüs'orlardı. Pencereden pencereye, bazen sokakta rasladıkiartoda konuşuriardı ihtiyar kaduıla. Gelenlerin ziyaretlerini çok kere iade etmedikleri için, pek fazla dostları yoktu. Ümranlara, koşar gibi giderken. gozlennin içi mutiuluktan panldıyordu. Seni5fe Hanım, ağız aramaya gelmişti. Olumiu bir hava sezerse, deükanlı anasmı yollatıp Nilüferi istetecekti. Genç k:zm arkasmdan: . Maşallah, dedi yeniden. Büyümüş, serpilmış, dünya güzeli bır kız olmuş. Artık onu baş göz etmenin zamanı geldi. Bılmem kı teyze. Erkek degü ki karar veresin. Bır kıınsa U çıkacak kı.. . Kısmeti mi? Onun şimdiye kadar yüz kismeti çıkardı ama, vermezsıniz diye çekiniyorlar. . Niçin vermeyelim teyze? Ömrünün sonuna kadar bızimle yaşayacak degil ki. Münasip biri çıkarsa... . Çocugunuza çok bağlısımz kızım Mahalleli, «Onlaı KIZlarıru kimseye vermez.. diyor. . Yo. Niye öyle olsun? Şimdiye kadar lsteyen olmadı ki.. . Eh. öyleyse, şimdı ısteyen oiacak. Allah, hayırlıysa tamamına erdirsin ReyhamiJ kalbi, «Hop. diye atmıştı. Gerçekten, şimdiye Itsdar Nilüferin evlenecegiai aklının ucuna bıle getirmemiştı. Seniye Hanıma laf olsun diye söylemişti o sözleri. Kadmın dilinin altında bir şeyler vardı. Sanki. kızım, elinden hemen çekip alnuşlar gibi: . KJmmiş isteyen, dedi telaşla. .Dur kızım acele etme. Her şeytn bir yolu yordamı var«lır. Önce bazı şeyler anlatayım. . Bazı şeyler mi? . Öyle ya. Birdenbîre talanca dersem, nerdea bilecen £alancanın kim oldugunu. Bir tarutayım evvelâ. Reyhan, biraz sakiıüeşmlsti: .Tanıt öyleyse t«yze. dedi gülümseyerek. Şu kahveye genç bir kaptan gclir iki üç aydır, Evet? Sağ olsun, altın gibi bir kalbi var. Aslan gibl. Yikışıkh mı yakışıklı. Avrupa'ya giden gemiierden bırır.de üçüncü kapUnmış. Kazancı iyi, yuregi temiz. Galip amcan bir iiâç ıstedi, hemen getirdi. Para mara da almadı üstelik. Mahalleli bir seviycr ki onu, sorma gitsin. Reyhan: Tanımıjrorurn teyze, dedi mahsustan. Her f il ayağının altında olu, yaralı bir karınca yumağı Hüdhüdler uçmuş, fil sultanın dan uzaklaşmışlarken yerl göğü sarsan bir sesle irkildiler: «Geriye dönün.» Hüdhüdler sırtlanndaki kanncalarla hemen geriye uçtular. «Kurultay hemen toplanacak, bana sonucu bu akşama kadar ulaştıracaksınız. Burada Kurultay sonucunu beldiyorum. Haydi çabuk.» Hüdhüdler sırtlanndaki kanncalarla kannca ülkelerine geldiler, geldıler ki ne görsünler, tozdan duraandan ne kentler görünü yor, ne filler. ne de yakınlardaki uiu orman. Tozdan gökyüzü bile gbzükmüyor. Yainız ortahgı sonsuz bir gürültü patırtıdır almış, fjrültü patırtı ta uzaklardan, de nizin kıyısından, dünyanın öteki ucurîdan büe duyuluyor. Hüdhüdler fillere sultanın buy rugunu bağımnaga başladılar. 3a ğırdılar çağırdılar, toz duman içindeki fillerin ta kulaklarınm içine girip seslerinin olanca ş^ücüyle sultanın buyruğunu onlara söylediler, kızgın fillere gene de hiç bir şey duyuramadılar. Şimdi ne yapacaklardı, az bir süre daha geçerse kannca ülkelerinde ne bir diküi ağaç, ne bir ev, ne duvar, ne saray, ne de bir ambar kalacaktı. Bir tek canh yaratık da kalmayacaktı burada. Hemen sultanın yanına yeniden uçtular, ona, ey sultanımız, hal böyle böyle dediler. Sultandır telâşlandı, sonsuz öfkelendi ve o öfkeyle, o iri gövdesiyle goğe sıçrajıp bağırdı, bağırmasıyla dağlar, ovalar sallandı, dünya yankılandı sesiyle, bu sesi du yan kızgın, savaşın, yağmanın deli divaneye çevirdigi filler oldukları yerde dondular kaldılar. Az bir süre sonra da dinginlesen sultan: «Hayri gidın oraya, siz vannca>a kadar bir tek fil yerinden kıpırdayamaz, vann dediklerimı onlara iletin,» dedi. Hüdhüd kuşları gene uçtuiar vardılar ülkelere. Gökyüzüne çık mış tozlar dumanlar yavaş yavaş iniyor, filler tozlann arkasmdan hayal meya! seçiliyorlardı. Kuşlar yukarıdan agır agır flllere in diler, sultanın buyruğunu söylediler. Filler kan ter içinde kalmışlar, toza çamura bulanmışlardı, hemen kannca ülkelerinden çekildiler. Ülkeler inim inim inliyorlardı. Her fil ayağının altında ölü, yaralı bir kannca yumağı... O güzelim kentler yangın yerinden de beter. Oturu'.acak ne bir köre, işlek ne bir yol kalmış. Sanki bir dagı almışlar da bu Ulkelerin üstüne fırlatıvermişler, dağ da burada, kentlerin üstünde un ufak olmuş. İşte durum tam böyleydi. Ortalıkta da yarahdan, ölüden başka hiçbir karınca gözükmüyordu. «Vah,» dedi kanncalann kanıyla sınlsıklam olmuş ulukepez, «vah, sağlam hiçbir kannca kalmamış. Kimi ölü, kimi yaralı. Bitmiş o görkemli kannca lar ülkesı, vah! Vah, vah kann calara ki, vaaah!» Öteki hüdhlid kuşlan da, bir ramanlar eennet örnegi olan bu şehrin şu haline yandılar, gözlennden sıcak yaş akıttılar. Şebrin bu yanmıs yıkılmış nalini kim görse sıcak gözyaşlarını tuta mazdı. Kuşlann sırtlanndaki kanlı kanncalann içlerinden birisi, öfkeyle, acıyla konuştu: «Alsın işte filler sultanı, görsün işte marifetini, kurdursun şimdi sarayıru ölü kanncalara, toplatsın şimdi diinyanın bütün hazinelerini, definelerini ölü kanncalara, tekmilini öldürttüğü kanncalara.. » dedi, kendini yukardan aşağı kaptı koyverdi. Bu durumu gören kuşlann üs tündeki kanncalar kendilerini tu tamayıp gözj'aşlannı kanatlardan aşağı yağmur gibi döktüler. Az sonra ortaük duruldu, toz duman yavaş yavaş kalktı, kentler açıldı ki, amanallah, gözler gormeğe dayanamaz. Hüdhüdlenn sırtlannda bu yıkümış yakılmış, ezilmiş ülkeyi gören karıncalar: •Bir şey yapmalı, bir şey yapmalı, bu fillere bir şey yapmalı.• diyorlardı da başka bîr sey demiyorlardı. Ama karıncacıklar o koskfKaman fillere ne rapabilirlerdi ki? Küdhüd kuşlan kanncalar Ulkesinin üstünde uçmaktan, bu korkunç yıkımı görmekten yoruldular. sırtlarındald kannca'.ar la dinlenmek için ormana uçtular, Ulkede hiç bir kannca kalmamıştı, varıp filler sultanına ne diyeceklerdi, ormanda kanncalarla kuşlar başbasa verip hem dinlenmeli, hem düşünmehydiler... Sultanın hışmından nasıl kurtulacaklardı? Kanncalann soy lannm tiikendiğinl, Ulkede biç bir kannca kalmadıgını duyan sultanın elinden ne hüdhüdler, ne sırtlanndaki kanncalar surtulabiürlerdl. Böyle düşünerek, kor ku içinde ormana doğru yol aidılar, bir de ormana: yaklaştıiar kı ne görsünler. ormanın oir yanı kapkara, bir yani san, bir yanı kıpkırmızı olmus. Bu .ıedır ki, derken ormana vardılar, aman ailah, ormanın her afacma tepeden tımağa kanncalar sıvanmışlar... Korkularmdan öylesine bır yapışmışlar ki agaçlara, kabuk gi bi sert sıvanmışlar. Ormanın ka raran yerine de kara kanncalar, sararan yerine sanlar, mor mor tüten yere morlar, kıpkızıl kesmiş yerlere de kırmızı kanncalar çöküşmüşler. Orman parça parça, renk renk olmuş. hiç yeşili gözükmüyor. Atlı kanncaiar sa ince uzun bacaklan üstünde yaylanarak, tekmil agaçlara durmadan inip çıkıyor, koşturuyorlardı, boşu boşuna... Orman, orman değildi artık, kıvıl kıvıl dev bir karıncalar yumağıydı Yervüzü, gökyüzü karıncaya kesmiş. iğ ne atsan kanncadan yere iüşme yecekri. Bütün dünya bir .«vıltının hışmındaydı. Milyarlarca RÖZ, bir ışıltının öfkesinde, acısmda ipileşiyor, milyarlarca ışık hep birden çakip. hep bir sönüyordu. Bacaklar, kuyrukîar, ^övdeler ağaç sövdelerinde, dallarda vapraklarda biribirlerine Itanşmış kaynaşıyorlardı. YARIN: KARINCALAft 1UISAK OLUYÖR TiFFANY BULMACA SOLDAN SAGA: 1 llertçe, yiğitçe 2 Baston Güvenlik görevlisi 3 Bir isim Btronsiyum'un sımg9 si 4 Türk para bırimlerinden binnin simgesl Hammaddeleri yapüı bir hale soicmak için uy gulanan eylemlerin ve bu eylemleri uygulamak için kullanılan araçların topu 5 Dünya'nın bü yük ve önemli kanallanndan biri nin adı 6 Tersi îridyum sismlrun sımgesi Demek kı, demek isterim ki anlammda bir söz, 7 Başkenümiz Tersi Klor'un simgesi 8 Eyerin arka kısnu Bir çoğul eki 9 Eski bîr uygar ük Tersi gertye kalan. TUKARIDAN AŞAÖITA: 1 Ayakkabınm Ust yüzünün ön tarafında diklsle aynlan burun kısmı 2 Meydana getirilen degerli veya önemli şey Bir büyükbaş hayvan 3 Tersi tavlada kullanılan araç Tersi IU yolu 4 Baskasuun sırtından ?eçinen klmse 5 Bir slyasi nartinin simgesi Kısa zaman Ter si elbise ve çamasınn kullanılan icısımlannda biriken tgrendtrici nesne 6 Tersi 28 ocakta baslayan bir fırtma 7 Bir uzuv Fakat anlamm<1a bir SÖÎ Bir sm ölçü biriminin sımge^f 8 Bas kaldırma (cofrul) ' Tersi 12 3 4 5 6 7 8 9 DiSi BOND Jcalıtımla geçen Yapma, yerine getirme. DÜNKÜ BVLMACANHf ÇÖZÜItfÜ: SOLDAN SAĞA: 1 Pertavıız 2 Ama Kalde 3 Nlda 4 trA 5 K&ma zan 6 gA Fanl 7 ribiK Pel 8 Alize Emı 9 feT Lakin. VUKARIOAN AŞAGrYA» 1 Pantograf 2 Emlr A1İ8 3 Radar Bit 4 Azlz S Ak Im Kel 6 vaK AI 7 Si ezapeK 8 ıdA Ane ml 9 zE Aniün.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle