25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
I KI Blr leke var, Şuradshila Çık elimden. feorknnç leke, Çık diyorum san». Nedir bu? Hep kh11 ml kalacak bn ellert 22 SUEAI ı ı ı ı ligine » emanet edllmekle, %ym rsmarMla lyi yurtcaşın vs aydınm tarumı da japılmıs ve gore vl belirtümlstir. Aydın, Anayasanın uyanık bekçılığıni yapabüeeek duyarlığa ve yüreklllığe sahıp hürnyete. adalete ve fazılete 4şık Insan demektır. Kıçısel çıkarlarına rılzmet eden, bny»rgılanyla bağımlı, duşunsel özgürlukten yoksun klsı dıplomah olsa da cahüdır, ayöın olamaz. Avdın msan, toplumun herhangı bır kesımınde yapılan haksızlığı kendıs.ne yapılmışçasına duyar, du şünceye saygüı, yenüıklere açiK kışıdır, Aydın, toplumun bıreyı olarak sıyasal yeğlemeslni (tercıhıru) kullanırken bılinçli, görevınm gereklerıni yenne getırirken vansız ve yürekh olsn kışıdir. «Demokras'de sıyasal erdemlıllğin, yasalara baflıhk \e vatan aşsı olduğunu, kamu yararınuı sureklı bır bıçınae \ef tutulması gerektığını» sojleyen Mortesqieu, demokratık bır yonetımde aydının goreMir ve kaynağı Anayasa ve yasalarda bu'.ıınmayan bır vetkırln devlet adına kıllanılamıvacağım belırtmıştır Anayasanın uyanık bekçılığınl yuklenen aydın, oğrenım ve öğretim ozgurlüğünün, can güvenlığınm kalktığı, hukukun üstünlıiğü ılkesinin bır yana itıldiğı, Anayasanın bazı hıikıimlerının yozlastınlmaya çalışıldıgı günümüzde, toplumun bıreyi olarak gerektığinde oyuyla sıyasal eğılımınl bellı etmek, haksızhklar karşısında duyarlığını sozle veya yazıyla şöstermek; kamu görevhsi ise, gorevmın gereklerını \nayasa ve yasalar çer çevesınde tam bır yansızlısla ve ıçensmde bulundugu koşullara karsın jTireklüıkle yenne getirmek, bılgılı olmak durumundadır; ve büır kı, aydın dunıstlüğunun asgarî kosulu. gorevın yerı ne getirılmesmde gosterılemıyen joıreklılığın, gerektığınde nedenleri açıklanarak, görevdsn uzsklaşılarak gostenlmesıdır. Bır vatandaş, blr aydın veya rasalann uygulanmasında ve kamu düzeninln sağlanmasında go revlı bıri olarak, vıcdanı ozgür, duşuncesi hür olabılene ve vıcdanınuı yargısında aklanabilene ne mutlu'.. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 4: s , S hakespeare'in yapıttnda katil Macbeth uyurg* zerlik tsomnambulısm) anmda yukandaki dizeleri soyleyerek vıcdanı karsısında temize çıkabılmenin urautsuz uğrasını verıyor Ancak vıedan karşısmd» aklanmak. ve suçlulugun ele bula» şan kınnden, yanılgının alında belırlenen lekesınden annmak kolay olmuyor. VICDANIN YARGISI Dr. Yılmaz ALiEFENDiOĞLU Yargıtay Üyes! tansa viedansıs olmak, başka bır anlatımla yanlışhğı onaylayıcı bır vıcdanla kendlıu ınsan sanmaktansa, hayvan olmak daha ıyıdir. Ancak karanüktan yarar umanlar anarşlden çıkar saglayabi.ecekler.nl dusünenler korku ve nefretı toplumun besını yapmağa çalışırlar. Vicdan yargısınm Irenleyıcı, hulaıkun onleyıcı etkınlığı azaldıkça bu kışıler.n azgınlığı artar. Bojıece tum degerîer değer yıtırır, devlet çaf.rdar, ama çatırdamas an tek şey kendı çiKarlarmda bır'isşen sorumlulann sorjmsuzlugudur. Suçlu ve suç karşısmda saskun. karşı goruşte olanlara actmasız, gorevlerınde yan tutucu veya yüreksız kışıler duramun tek sorumlusu defıldır. Gerçek sorunılu; toplumu dınsel anlayışlarına ve ırksal yapılanna gore bolen, değer yargılannın suçlu ve suçluluğu koruyucu >onde gelışmesıne olanak sağlayan foplumu msan sevgısinden, ınsana saygının ve karşı dusünceye hoşgorunün erdemlılıgınden yoksun bırakanlar: kısaca yıllardır toplumda sevgi yevıne nefret, sosyal adalet yerme ekonomık farklılıgın, ajdınlık ve bılım&el gerçeklık yerine, onyargıiara bağlı teokratık eğıtımın tohumlannı ekenlerd r Sorumlu kım'1 Sorusunun yanıtını aramak ye terlı değıldır Onemli olan sorumsuzlarm sonunlulufu gerekıren görevlere gelmesıni önleyen dıizenı kurabılmektır. Çarpık düzen, yerınden »lınan sorumsuzun yerine geçecek jeri sorumsozlar uretır. Postacı Kapıyı Kaç Kez ÇaJar ? trifçioğlu akşam evin kapısına dayanır Kadın pürtela» koşup açar. Erkekte surat: Npredesın be? İki saattır zi] çalıyoraz. Ama hemen koştıtm Kadın adamın a\ akkabılaruıı çıkanr, terlıklerinl giydi rir, çevresinde fır doner Bizimkinde surat bir kanş: llazır mı sofra? Homur lıonıur oturur sofraya; başlar tıkınmaya; iki kadrh çekti mi konuşur: Bu ne biçim et ulanl Şu pırasaya yemek demek içln bin şahit ister. Paralan sokağa atmışsın \ine. Sabahtan akşama eşşek gibi çalışıyorum. Para kolav mı kazanılıyor ıannedi>orsun? Aybası geldl mı, bakkal dersin, kasap dersin, mana\ dersin, çocuğun avakkabısı dersin, elektrık dersin, su dersin; dersin de dersin Bak son kez sdMuyorum, aklını başuıa tupla! Haydı bakayını şımdı koş buz getir; bulaşık suju gibi rakı içlinıez. Kadın kosar, buz getirır. RıiRun kını geldr* Komsu uğradı. Bizim bahçe dmarnla onunki arasv na çop dokuvorlarmış. Ortak bir çare duşnnelim, dedi. Senınle çorusmek istijormuş; yine selecekmiş. Adam babalanır: fju herile bir daha kapıvı açarsan. kendıni sokakta bulursunl Sana kesın talimat: Sağa sola kııyruk sallamak yok! Ne divorsun canım? Bak lıala konuşuvor, şimdi alırım avaj^nun altın» Kadın sıısar, basını eğer. Ellnden felse hemen çelcıp jldecektır kadıncağız. Ama çevresındekı baskı duzenine baskaldıramaz. İnsanlık onurunu ayaklar altına alan iliştdvinl Mirdurmek zorundadır. Çünkü anası babası bile evlilik hagiııı koparmasına karşıdır. Sonra ne parası vardır. ne ptv lıı Kocası olacak varatık. bunu iyi bilir; bindirdikçe bindirir; kadıncağız ezildıkçe ezilir. Kisinın once vicdanı karşısında kendisıni yargılayabılmesı, laşüığe saygı duymanın, ışledığı suçun bilıncınde olmanın, kısaca ınsan sayılmanın ılk behrtısıdir. Ozgürce düşünebilen, büinçli ve yansız olabüen ve kendısine bıraz saygısı bulunabıien kışi ucdamnın sesınden kaçamaz. Tann ınsana duşunebılme, duşundukçe doğruyu bulabılme yeteneğını vermekle, vıcdanlı olmanın, ozeleştırı ıle gelışmenın ve erdemlüığe ulaşmanın yolunu göstermıştır. Böylece ınsanla hayvan arasındakı farklılık da belırgınleşmıştır tnsan olabılmenın özellıği düşünebilmek, düşündukçe doğruyu bulabılmek ve once vıcdanı karşısında aklanabılmektır. Gdrev duygusu gelişmemış ya da neyın dogru neyin yanlış olduğu bılıncıne varamamıs Xışılerde vıcdanın yargısı doğruyu gösterrae nıtehğı m yjtırir, sağduyunun guvencesi bulunmaz Bu kişısel önyargılarının kendılerıni götürduğü koyda sakın, bıünçsızlıklermın karanlığı ıçındedırler. Bu koyda ne erdemlılığın onurvencı goruntusü. ne önce kendi vicdanı karşısında aklanabılmenın ferahlatıcı esıntısı ve ne de gerçeğın aydınlığı gorulur. Vıcdan duyarlığını kavbedıp balçık.aştıkça sadece gunah yutar. Önyargılarla duşvıncel ozgurlüjjfü sınırlanan, saplantılarına yonelen veva saplantılanyla yonelten kışılerde vıcdan ;.argılayıcı değıl. yanhshğı doğTulayıcıdır Bu. du rumdakl kışi. yaptıgı yanhşlığın bılıncmde olamaz. Önvargılara bağlı vıcdanın, özgurluğun den ve doğruyu gosterici ozellığinden soz edılemez. Vıcdanı saplantılarına kole msan olmak H Güvensizlik, Korku... Gun geçmıyor kı gazetelerde sağ ve sol görüste gencecık ınsanların oldurulduğunu, katıllerının yakalanamadığını, öğrenim ozgurluklennjı kısıtlandığını. okumanın ve toplumdskı yerlerını alabümenın uğraşı ıçmdekı gençlenn horlandıklarını, dovuldüklenm okumayalım Toplumda duzeru korumak ve kollamakla gore*.h bazı fcişıierın saldında taraf olabildıklerinı, ışkence ola\larına kanştıklarını, hatta dekan dekan vekılı gıbı oğretım üyelerının dahı dovulduıtler.nı. kı? ofrencılerın yerlerde süniklendlklerını duymaıctayız Toplumda ışlenen suç çok, ama suçlular serbestçe, saldın yaygın ancak saldırganlar bfclu edılmemışse veya suçtan zarar gorenler suçlu gostenlmışse, bu yerde hukukun sjver.ces.mden soz edılsmez Eu durumda guvenın • prın' gu\ensızlık ve korku; sevgınin yerıni nefret ve umutsuzluk ahr, suçluluk geçıcı bır hasta'ık a'bı topla mu sarar, gende sadece kır, tüm topluma bulaşan utanç kalır Anarşının egemen o,auğu toplumlarda, hukuk devletı ve hukuk duzem kavramlan anlamını yıtırır. Uygarlık yerıni barbarhf a bırakır. Nefret ve korkunun anarştnın guvenhk ve sevgınin sosyal ıçerıklı hukuk devletıran uriınlerı olduğu unutulur. Aydının Tanımı Ve Görevi Anavasa baslangıç bolümünds < hürrlyet», adalete ve fazılete âsık evlatlannm uyanık bekçl • * Mşundurucu »• 1 * * •• •• TARTISMA DÎLİN KAYNAĞI DA HALKTIR Dilımlzin gelışmesı, batılasma çabarmzın, devrım!erımız:n zorunlu bır sonucudur. Bız uygarlık değıştırıjoruz. Doğunun durgun, ıçıne kapanık, bır azlığın çıkarına kurulmuş ortaçag toplum duzer.mden sıyrılmaya çalışıyoruz Yaşaj ışımızın bu tun alanlannda DU gıdışm saçınılm&z etkllerı olacastır Dılı miz de ıster .stemez bu akıma uyacak, gıaerek batı u>garlıgı nuı gereklerını karşılamaya \e terlı bır dıl olacaKUr. Gelışme nın gerçek anlanu da bu deç;l mıdır''. Arınması gerekiı bır dılımız var bızıın Bu daha çok aydın çevrelerın dılıdır. Çogurüugun pek arüamadığı, konuşmadıgı bır dıl Buna yazı dılı, bılım sanat dılı dıyerüer var. Gerçekte yapmacık, yasarna gucunu yıurrrus, Osmanlıca artığı bır düdır bu Yalnız sozcüklerı bakımın dan değıl, dokusu, soz dızısı bakımınıâiin da tonıı;»l»n Turkçeyle pek bır ılgısı joktur. J50 yılı asan bır süreden berı dlgı şe gelen Osmanlıcanın bugunku durumudur Osmanlıca Osmanlı a\ dmla nnın dılıydı. Arapça. Farsça okumuşlardı onlar. Bu dıllerı okumakta, soylemekte bır sa kınca gormezlerdı Yaşavışı. du şunusuyle. beğenılenyle.haİK'an uzaklaşmış kımselerdı Çoguıı.u ğun dışında mutlu b:r azınli/ttılar. Bunu bır erdem sayarlardı Onların gozunde halk, kaba sa ba bır topluluktu. Dılı de ovlevdı Incelıkten, derınlıkten uzak, anlaum gucünden yoksundu Arapça, Farsca, dururken el.n kaba Türkçesıyle uğrasacak de ğıllerdi ya1 Vstelık bojlece da ha bır bılgılı, denn sayılır, saygı da gorurlerdı. Bugun okullarımızda Arapça, Parsça okutulmuyor Arap yansı göstenlmıyor. Doğu ujgarhğından umudumuzu keselı çok oldu. Genç kuşaklar bu dıllerden gelen sozcuklenn çoğunu anlamakta guçluk çekıjor. ;.a da «Jriımıyorlar; yanlış yazıyor, yanlış kullanıyorlar. îyi de yapıyorlar. Koklerıru bılmedıklen ku nusmadıklan bır dilı surdurecek değıller ya1 Sız bakmayın tutucuların. esKij e bağlıların yakınmalanna. Turkçeye yabancı sozcuklerı yanlış kullananlar, bılmıverek de olsa ıyılık edıyorlar dılımıze. Hangı sozcuğun düımızde yerı jok ışte bunu gosterıyorlar. B.lımın de, sanatın da, dılın de ka>nagı halktır. Halkm tutmadığı, anlamadığı. benımsemedığı hıç bır şey jaşamaz. Halka dırsek çevırmış aydının hal kın konuşmadıgı bır dilin ılen bır toplumda yerı yoktur. Bız yenı yenı erıyoruz bu gerçeğe. Halka yonehşımızın nedem budur. Arınma ışte bu yonelışın gereğıdır. Bunu bırkaç kısının ozentısı, gelgeç bır akım sayan lar, ya bu gerçeğı anlamıyorlar, ya di anlamak ışlerıne gelmıyor. Annmada olçü, koylusu, icentLs.vle tum halkımızın konuştugu Turkçe olaoüir. Konuşma d.lıne ışlemış, bır anlatım gucu kazanmış, anlaşılması kokunun DI lınmesını gerektırmeyen yabantı sozcukler vardır Oyle kı, mr takımlarınuı yabancı kokten gelcugını soyleseler ınanmayız Bunlau da atacak mıyız? Atabılecek mıjız? Hıç sanmıyorum. Şu \ar kı hangılerı gıder, hangılerı ^alır ışte bunu kestıremeyız Bakarsınız, gundn bınnde bugun en anlasıhr bıldığımu yabancı bır sozcugün Türkçe karşılığı bulunmus tutuvermıştır. Hu \uzaen dokanulmaz sanmıyorum onları Çunkü bılıyorum bır kez «Turkçeleşmiş Turkçedır» demıje gorelım, onü alınmaz artık. Çokları bunu kendıne gore anlaı Kolayına geldıgı gıbı yorumlar Alışkanlıklarını surdürmeje elvenşh turlü kıhklara sokarlar onu. En eskımişı bile atamavız Tfapılacak ış, elden geldığmce Turkçe yazmak, Turkçe nın olanaklannı araşnrmaktır. Dıhmızın ucuna gelneren yabancı bir sozcüğU mıllanmadan Once, dıyecegimlzt başka yoldan, Türkçe anlatıp anlatamıyacagımızı düşunmektır. Y'azılarımıza çekı duzen vermek, bır bzerue yazmaktır. Onemli olan, dıje ceklerımıze, duşüncelerımıze en uygun bıçımı, en anlaşılır soyleyışı bulmaya çalışma^. bır aydınlığa ermektır Hele çeKilmez, anlaşılmaz olmadan oz Tılrkçeyle bu ışın ustesmden gelebılırsek ne mutlu bıze. Annmanın en az gılçlük gosteren yanı, Türkçe karşılığı olan, yabancı sozcuklenn atılması, l'ul lanılmamasıdır. Kendımızı bıraz sıkıya koyduk mu kolayca başarabilırz bunu. Eş anlamlı sozcuklenn dılimıze bır guç kazandıracağına, boylece dıhmızın zengınleşeceğıne ınanmıyoruın. Kımı yerde gerçek, kımı yerde hakıkat, kımı yerde de reahte demenm dıhmıze olsun, dıyecejtlenmıze olsun bır yararı doku nur mu? Türkçe karşılıjjı olmayan Arâpçh, Prasça sbzc\İcWtı ne^^ya1 pacağız" Bız kullansa.t bile bızden sonrakıler kullanmıyaoaK lar onları F.renkçelerını de ala mayız Bır çıkmazdan başka bır çıkmaza girmek olur bu'' Gerçi okullarımızda batı dıllerı okutuluyor ya. gene de köklenne ınılmıyor. Batı ekınının temellenne yabancıyız bız Boyîe olmasaydı bile alamazdık batı dıllerını Okumuş bır azhğın anlayabıldığl bir dıle gıdemezdık. l e k çıkar yol, anlaşılır Türkçe koklerden sözeük türetmek, bir de, bolgesel sozcükleri, deyunlerı gün ışığına çıkarmaktır. Gelışmenin arınmayı da içine alan daha genış bir anlamı vardır Salt bir sözcuk ışi değildır gelışme. Batı dihndekı bütun sozcüklere TUrkçe karşılık bulmak da değildir. Bır kavram bır kaç sbzcükle de anlatılabilir. Iş. Turkçe yazmaktır. Şu yazı dillnin vapmacık, tekdüze söyleyışını sürdıirdukten sonra, isted'ğımızce Turkçe sözeük kullanalım, dılımız gehşmış olmıjncalrtır. Konuşulaa Türkçeyl alacagı». Talnıs Istanbul Ttlrkç** degıl benırn dediğım, îstanbul'un dışında da Türkçe konuşulur. BüyUk, guçlu, bır kaynak var elımızde. Pek el degmedık. ışlenrnedık bır gömü; sıcak, so luk alıp veren, yaşama gucunü tum halkımızdan alan bır aıl. Işte bız bu dılı ışleyeceğız Halkımızın konuştuğu gıbı yazaca ğız. Buna karşı duranlar, DUIIJ beğenmıyenler bır devrik tumce bellemışler, ona tutuluyorlar. Devrik tumce olmazmış, dıhmızın kurallanna aykırı dusermış bu Doğru değıl dedlklerı. B u çoğu devnk cümlelerle konusvruz. Bunu kurallara aykın bulanlar bnce savundukları ku.nllann dılımıze uvup uymadıgını düşunsünler. Dıller kurallardan çıkmaz, kurallar dilden çıkar. Oysa konuşur gıbı yazmak /*!ııızca devrik tumce ışı de değıldır öyle olsaydı bundan kolayı mı olurdu' Dıller yazarların, düsünürlenn, sanatçılann vazılarıyia «ellşIr:DdTıâ Ç J sanatçılSrın. oaınck lann, oykücülenn, romanoılaruı Dili en îyi onlar kullanır. Gelış raesme en ço<c onlar emek venrler. Dıl uzmanlan, kurumlar, kurallar, dernekler dillerin gelısmesınde ancak yardımcı olurlar. Bilimsel çalışmalann verılerını değerlendirenler yazariardır, sanatçılardır. Bunlar dıyeceklerini daha iyl anlatmak ıstedi mi yolunu kendısı bulur Uzmanlara danışmaz. Yenı bır sozcük gerekıyorsa onu kendısı bulur. Başka yolu yoktur bu nun. Yeni sozcükleri yaza kuılana yerleşirler, yayüırlar Yazarlar kullanmadıkça kimse çıkaramaz onlan sözlüklerden kimse yaşatamaz. BUyülc bir yapıya, gelecegın ileri TUrkçesine çalışan bır çağda yaşıyoruz. El birlifiyle başa rılacak bir !s bu. Dilini seven, diline saygı duyan aydın kır dllerse bir çeyler getirebilır bu yapıya. îşe yaramak ısteyen ı çın bu ne gtizel iş. n« trtiyütt mutluluktur MEHMET AKSTJ ve Utandırıcı H. Basri AKGiRAY tstanbul MılletvekıU f şkence kjsaca, blr Idmseye nesneı, va aa omeı vapuan \e acı \eren basla vonlfmi olarak tanımlanabilir. Genellıkle, a) aza soruşturmasında suç \e suçluyu saptamak, b) bclli bir amaç IÇID büf\ elde etraek, c) kanıt saglamak içm mgnlanır. Bılindiği çıbi. vuzMİlann gerlsinde kalmış ve toplum raşantısı bakımuıdan «Altm Çağ» olarak nıtelenen blr donem \ardı. Balkan Yaumadasında. çogunluğu çobanhkla pcçincn o donem birevleri, tam bir eşitlik ve sınırsu ozçurluk içinde \aşam!arını sürdurürler bu bölgede. Toplum düzeni rioçal ^asalarla sağlanır. Devlet ve din baskiM voktur. Hpmcrı hcmen suç ışlenmez \e doial olarak da ce7» \erilmez. Bovle bır düzenin doğal sonucu, işkence de soz konusu değıldir. özetlerstk, mutlu idller o toplumların insanları Altın Çağ'ın bu mutlu duzeni. insanlann miılk edinmrye başlaması ile bozulmava vuz tuttu. Suç işlenmeye, ceıa \enlmeve ve iskence uyfulanma\a başlandı 13. yuzMİda, engizis^on yöntemlcri ile en voğun ı c acımasız örneklerini çördiısümüz işkence. Beccarla. VVoltaire, Montesqiue gibi, unlu düşünür \e hukııkçulann çabaları ile. 18. vüz\ıl sonlarında ^asalardan çıkarıldı Engizi^von vöntemlerinin uv°;ulandığı Papalik donemi Italya sıııda bile, işkence \apılırken bir doktor bulundurulur, iskenceve ueravanın sakat kalmasına. va da olünıüne ^ol açacak uygulamalardan kaçınılması sağlanırdı. 70. Tüzyılm soıüannda. trman Hakhtn btkHriniı»» ımT» koynıu? ve Anavasası tle iş^ıencevi \asaklamı? Turldvetnızd«, bu kadarcık blr Insancıİ koşula bile jereksinme duyulmadan, en ilkel biçimde işkence yspüması dflşündürficu ve utandıncıdır. öteld ülkelerde 18. yuzyılda vasakianmış olmasuia karsın. Ülkemizde, hstta Cumhuri\et donemmde ne acıdır kj soruşturmada tşkence yasada yer almıştır. Bu Hkel vasalar. ancak 1961 \nayasasuun vürurlüğunden sonra hükümsüz kalmışlardır. Ozellıkle. Hitler doncmının ÎSari Mmanvasmda modern İpJaük ile geliştlrilen İşkence. «bilimsrl sorgu yontemı» kimlitri ile \merika tarafuıd^n \eniden u^gu!ama>a konulmuştur. Turkıye'de. yukarıda sozunü ettiğımlz Anavasa hukmü dışında, Türk cezs yasası \e Ceza Muhakemelert Usuln .vasası da işkenceti yasaklamıştır. Ne var ki. bu kesin yasaklara karşı ulkemizde İşkence yapümaktadır, hem de en ilkel l e acımasız biçimiyle... Ncden işkence yapılır? a) Suç ve suçluyu araştırmada kısa te rahat voldur İşkence. DoMnek ve sovmek ile suçu kabullendirmek, kanıt toplamak kolav gelir eörevlnc b) Bu mteliği Ue teınbel harcıdır İşkence. Yürefcinde insancıl duyçulara yer vermeven kişl Için rahat bir soruşturma jantemi olarak förulür c) tşkence tüm teknik gelişmesinc karşı ucuz bir vöntemdir. Bilimsel araçlarla donatılmış bir laboratuvar, ya da daktiloshopi gibi gereçlere ppreksinme voktur. Sadist ruhlu bir IKi gdrevll *e zor kınlan iki sopa ile de uvgulanabılen bır vdntemdir Inlü Hukukçu Beccaria nın Ud yüz yü önce söyledJÜ dbi, «anki cerçek. >a da glz, kişinin adele ve sinirlerl arasuıa cizlenmlş gibl. onu işbence ile çtkarmsya çabalatnak kadar jciılünç ve kortcunç bir yontetndir işkence. tşkence konusunda, 20. yüzyılm insanlık suçu olarak kuşaklar boyu anunsanacak uygulamalann, yüreklere urperti veren orneklerinden biri kuşkusuz. \ ictkonşlulara uyculanan Phenlt planıdır. Bu planın yıirütülmesi amacıyla uvgulanan işkence. Pentagon"un, Vietkongluları yakalama programının bır parçası idi. Elde edilen bilçilcre göre CtA, 1963 yılı ortalann» kadar 700.000 Vietkong'lu üzerinde işkence uvgulamıştır. Bn arada. 3.000 kadının ırnns geçilmiş, 3.000 kisınin bağırsaklan deşilmiştır. 4.000 hişi diri dıri yakılmış 20.000 VietkonRİu rehirlenmek suretlyle öldurulmüştür. Tunan cuntasının. Pinochet'nin. Işkenceden geclrdjfi insanların övkusü başka bir acılı örnektir. ŞUi'de. Yunanistan'da olsun. va da Vietnam fözbnüne getirilsin. ujsulanan işkence vontemlerble, Turkiye'de uygulanan yöntemler arasmda bıiyuk benzerlikler olduğu gözden kaçmamaktadır. Bu benzerlik, ıster istetnez bizi blr sonuca göturmektedir. Tum bu uyçularaaların belli bir merkezden viinetıldiği kuşkusu sorgulanmaktadır. Vietnam'da Phenis planını CtA'run uypuladıfını biliyoruz. Ptnochefyi, hangi guçlerın atadıgı da bilinmektedir. Tunanistanın NATO'nun bir kanadı olarak Pentagon için gerekli olduğu ds kusknsuzdnr. Daha başka örnekler de sayılabUir. CtA va da MÎT, bugiin bir gerçeği vurgulamaktadır: Bn gerçek, Şili'de, ya da Yunanistan'da, Vietnam, ya da Tnrkiye'de olsun işkencenin belli bir merkezden yönetildiğldlr. SONt'Ç: Günümüz Turkivesinde Iskence, Anaym» re ceza jasalanmızla yasaklanmış olmasına karşın. en Ukel ve acımasu biçimiyle uytnılanmaktadır. Bn yas» dun u y gulamaya karşı çıkmak, düsünen ve göğsönde yürek taşi5 an her insan Için yükumlüluktur. Insanlar arasındakt IHşldlerle, ulkeler arasmdaki ilişki. ler arasmda benzerlikler vardır. Klml ilişkiler dengeli ve onurlu, kimi ilişkiler dengesız vr onursuz nitelikte suregelır. %BD ile Turkiye arasmdaki ilişkiler ne vazık ki ikincl nitelikte gelişti; ve aynı nitelikte sünıyor. Şimdi Türkıve'je, ozel tcmsilcisi Clark Clifford'u volladı Cumhurbaşkam Carter. Bu, öyle bir iş ki, Türkive"deki en Amerikancı takımı bile rahatsız etti. Once kim bu Oifford? 1964'te Kıbns'ta Rumlar Türklere saldırırlarken zamanın tnkara Hükumeti yardıma koşmak istemişti. O zaman Johnson'un danışmanıydı bu Clifford; Başkamna 6. Filo'yu Türkleri yola getirmesl için jöndermesini sahk vermısti. Johnson'un o tarlhte Ismet Paşa'ya yazdığı hakaret dolu mektup unutulmamıştır. Şimdi 1977 yılmdayız. ABD, Türkive'ye ambargo uy{nlamakta; seçim kampanyasında Türklere demediğini birakmayan Carter de ülkemize temsilci olarak Cliftordu joU*maktadır. Ne ince düşflnce! Ya da ne gerçckçi blr davranış! Demek ki Carter. yalnıı lyi fıstık yetiştirmekle kalmıyor. aynı zamanda işini biliyor. Hcm ambargo urgulayacak, hem Johnson Mektubunun oluşturucularmdan birini tam Denktas Makarios'la masaya oturmuşken yollayacak politikasım kesenkes bildirmek için: Ev Turkler" Yunanistan'la anlaşacaksınız. Doğu Akdeniz'de dert istfmem; yoksa ambargoyu kaldırmara. Peki bizimkiler ne vapıvnrlar ba durumda? Ellrrini o^usturuvorlar, Carter hoşlanmaz diyp Sovyetlere ysklafma politikasım huztlolabına kovmorlar Başımız ovİMİne • r kı, vliasal iktidarın sınıfsallık duvannı yıloyor utanç; •i k ulusalhk boyutlanna ulaşıvor. Dış politiks ince diplomasi Işidir derler. Haydl canım «pn de! Çağımızda dış politika. Ortadoğu krallannı ve a( celişmış hukumet baskanlarını CİA örpiitünde maaşa bağla vıp, mazlum ülkelcre aba altından sopa gostermek demek. Bu zamanda dıplomasinin inceUğindcn denı vnranlar, Molyer'in Kibarlık Budalası'na dönerler. Fıstıkçı Carter. kovboy Johnson'un mektubunu bu k « etli • canb ftzel ulakla Türldye'j'e postaladı. Biz içimize sindırdikten sonra, iat«r Jaaılı oUun, later •6«1U; daha çoookmektup alınz ^ııinıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııuHiıııım ITEŞEKKÜR1 5 ş = Eşlmln Rhinoplastle amelıyatını başan tle gerçekleçtıren çok değerll hocam saym Kulak Burun • Boğaz Mütehassısı r s H Prof. Dr. Reşat Etaner'e \ Anesteziyolog Dr. S NESRiN GÛKŞEN'E Şİ»H Sihhatyurdu Bashekiml Dr \ESET BOYOAŞ'a, Dr. ALT.4N ÇEKEN'e. sayın ABDt SANTfR'a. hem$ıre VA9FITE ÜZEB'e ve klinigin tüm personellne teşekkür eder, saygıi»nmı sunanm. İ S s £ Halk, kimin daha doğru olduğunu nasıl bilecek? | Bılınçlenme ybnünden bugunkü sol'un, 12 mart öncesıne oranla daha ilen bır düzeye ulaştığı soylenebıhr. Ancak, aynı şey «brgütlenme» konusunda söylenemez. Dahası, bazı ufak surrtişmeler bır yana bırakılacak olursa, sağ sureöı olaras «bütünleşmenye gıderken, sol, bunun tersıne bır tutumu surdurmektedır. . Sol'daki bolıinmeler üzerme çok yazüdı, konuşuldu; bölünmeler devam ettiği sürece de, eleştıriler olacak. Zaten, eleştın ve özeleştiri, sol'da en canlı tutulması gereken bır yöntemdtr Yalnız bu yontermn, bızde ne denli demokratık olarak işledıği tartışma gotüren bır duram Bölünmeler ıçin yapılan yorumlan özetleyecek olursakSol'daki bölünmeler. emper yalızmın «bol. parçala; hükmet» taktiğine ve egemen guçlerin isteklenne uygun düser. Baiünmeler normaldır. Zamanla gorüslerden bın ya da bırkaçı, öne geçecek ve kendısını kabul ettirerek kıtlelere mal oUcaktır... Yorumlarm ikısınde de gerçek payı var. Yalnız, ıkıncı gonisun haî'ata geçirümesı için. buna ortam hazırlanması gerekır kanısındayız. Oysa, sol'daki sıyasetler, sürekli olarak bırbırlennı suçluyor. Buna karşın, birleşme dnerılerl İleri sürenler de var. Ama onerıler, genellıkle ılgı gormuyor. Yanıtsız kalıyorlar. Bır de birleşme ı;ın, her gorüş dığennden ödün beklıyor; ama kendısi buna yanasmı yor. Eevızyonıst, oportünıst, pa sıfıst, kuyrultçu vb. suçlamalar, uluorta, olçuye tartıya vurulmasına gerek gormeden hemen yapıştırılıyor. Konuşmalarda, tartışmalarda «tenm kullanma», hastalık derecesır.e var dı. Eol bol tenm kuüanmayanm bılıncınden kuşkuya duşme gıbı genel bir hava yaratılıyor. Bır Sconunun açıldanmasuıda, o konuyla ılgılı Marksıst terımleı ılle de kalıp halınde kullanılmalı. Yoksa, o açıklamaya kuşkuyla bakılıyor. Çok basıt bır konuda gönlş belırtilırken de. mutlaka bir ünlü kişive dayanmak ıstenıyor. Rehber seçmek, gorüşten ve deneylerden yar&rlanmak gereklidır; kaçı nılmaz Buna aklım erer Ama her yerde ve her durumda degıl. Bu tutum, yaratıcılığı. ken dine güveni yok eder. Devrimci sığınmaz; yararlanmaya çalışır. Kopyacılığın yarar sağladığını savunan da olur mu bilmem? . Bırleşmenin olabilmesl lçın, her şeyden önce demokratik bır tartışma ortamının yaratılmasma, oğretmenlık ve bılgıç lıkten vazgeçmenın gereğms inanıyorum. Ikincisı Solcular arasmdaki çelışkılerın ne durumda olduğunu doğru değerlendırmek gerekır. Bunu yapabilmek ıçîn de, oilgm olmava gerek yok. Turkıye'deki solcular ıçınde. somüruclı sınıflardan kimse var mı? örneğın. bır ağa, patron, tıcaret burjuvası? Oyleyse, sol'daki çatışmalar sıruf çatışması değıl; ıdeolojık düzeyde olan bir çatışmadır. Uzlaşabılır. Çatısmanm TUresını azaltmak elimızde olan an şeydır. Bu açıdan bakarsas, bolünmeler olur, ama birleşme de olacaktır sonucuna vanrız Yurüyüşlerde, mıtınglerde. an ma gtinlerınde, boykotlarda, de mokratık demek seçımlerınde, hattâ cenaze tbrenlennde bile «slogan» tartışmaları yapılıyor. Sonu kavgaya gdtürulen olaylar bile görulmekte. Genel anlamda devrimci olan bir demeğın seçıminde, orada bulunan üyelerin durumlan hiç hesaba katılmadan ve «bağımlı Türkiye»yı savunanlar varmış gıbi, sık sık «Bağımsız Türkıye» sloganı atılıyor. Sanki orada demokratık devrimci bir kuruluşun seçimı yapılmryor da. «Devrimci bir yürliyüş ya da anma gecesi» var... Devrimci her şeyden önce gerçekçıdir; Ulkenin somut sorunlarından hareket eder, dıyonıa. Ama bu lâfta kalıyor. Tutturmuşuz bır Sovyet Çın tartısması, gıdıyor. Evet, devrimci tavır bunu gerektirir; elbet onları da eleştıreceğız. Fakat, bana oyle gelıyor kı, bu konuda Sovyetlerde ve Çin'de buUtnan muhalefetlerın hakkını yıvorua. Bızden onlara sıra gelmıyor . Bır şeriatçıya tarıhı sorduğunuzda, sıze anlatacağım slâm tarihınden başka bır tarih yoktur. Aynı soruyu bır «ırkçı»ya vonelttığınızde de. Ortaasya'dan ben gelmez. Bır yerde, sol da aynı duruma duşmuyor mu? Varsa, yoksa Sovyet Çın tartışması. Şu TUrkıye'ye ne zaman gelecefız acaba''.. Iyı guzel de, bızun ayaklarımız yere b&smazsa, temelden çok ayrıntuar uzerınde kafa yorar, davayı balkın anlayacağı biçimde halka götürmezsek, lıer kafadan blr ses çıkar. her siyaset sadece kendı doğrulannı ka bul eder, diğer siyasetlenn gorüşlenne tamamen karşı çıkar, bir plre ıçin yorgan yakmaya devam ederse, birleşme nasıl sağlanacak0 Halk, kimin daha doğru olduğunu nasıl bılec«k? Kime inanacak?.. Ercan ÖZGÜR tskttdar Lisesi Edebiyat öğTetmeni DR. ALi ŞEVKET BÜRKEV 1 TilllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllUllillllllllllllllllllllllllllllllr Ciımhurıyet 1TI3 Prof. NİYAZİ BERKES ASYA MEKTUPLARI Gertcılığın. uikemızi neretcre sürüklemekte olduğunu an açık bifimde gosteren k>rap Is'âmi Devlet Ideoîoi'srnın OoğuVu nasıl uyuttuğunıj ıbıette okuyacaksımz Fiyatı : 25 LJra TEŞEKKÜR Eevgıli babamız, Hacı, Cemil TÜRKMEN'in vetatı QOi?yısı'e uzakdan vakınaan cenaze toremne btzzat gelenier ve yurdun her kosesınden telefon. telgraf ve mektuplarla bu büyılk acımızj paylaşan dost ve akrabalara teşekkuru bir borç büiriz. TCHKMEN AtLESl ve ÇOCUKLARI (Cumnunyet: 1771) Utt 04 (ABiBİ ORHAN TÜZÜN 13 17 Arası Samahra Cattdası No 400 leletoifc 21 J5 82 FRANSIZCA Strasbourg rjruversltesl mezunu bayan ögretraeo tars. (ındac Kadıkoj yakaaında otunn ögTencllore Fraouzc* ders verüır. Oktay Cumhur AKKENT JUMkOlOg Opi. Ul SlsU Haiaskârjaa Catî ÇAĞOAŞ YAYINLARI Ca|a!oğlu Halkevi Sok. no: 3941 İSTANBUL Tel: 58 68 96 rn rn Telefon ı « » n
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle