28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
0 0S T CUJ4U1RİYET 13 JUBAI 1977 VOlriSTAM'A YOiaSTAN KATACAâıııııiz SAM YELİ Ykzan: Mehmet SElAHATTiN 48 Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca YAŞAR KEMAL Blr gün: Bey. dedl bir doktor» giteaa. Ne doktoru? Bir ruh hekiınlne. Fahrl güldü. GUnda avuç aruç içtigim ilaçlan kim verfyor. 41y« sordu Gitmedigım ruh hekimi kalmadı şimdiye kadar. Hiç bır hay:r yok onlardan. Yüce Tann beni sınıyor. Sevdığı kullarını denermis sonuna kadar. Sabredecegim. Bak göreceisin nasü mükâfatlandıracak beni. înşallah. Başka konuşmadı Beyhan. înancını sarsacak konusmsJarın fsyda yerine rarar getireceginı anhyordu. Halbuki söylenecek o kadar şey vardı kl. Nıye kotu kullannı değıl de hep :yl kullannı sınıyordu? Temiz bir yutturmacaydı bu. Hem de, göz koyduğu fc»^iTiıp tnyti zamanını kollayıp, namusuna el uzattıgı binnln vutturmacasıydı. Olüm döşeğinde bile Fahnye yalan söylemişti. AUaha jerçekten înanmıyordu o adam. Inansaydı O"nu aldatamayacafını bllirdı. Sadec* insanlan kandırmakla gününü gün etmişti. Yalan soylemeye o kadar alışmıstı kı ölecegi gün bile huyundan v u |eçmemişti. Bunlan söyleyemezdl kocasına. «Varsın inangın» dedl. «Niçtn ınanctnı bozayım. Bu düsunceler ona dayanma gticli veriyordu. Bu gücü elınden almak yalnız onun detil bütün ailenin yıkılmasma sebep ohırdu. Sustu. Bir gün Rıza'ya: Oglum, dedı. Babamn nesi var acaba? Kendlsins •ordum b'.r sürü ruh helcımıne gıttiginl söyledi. Ama, hiç birtaden jarar Eorememis. «Allah :yı kullanm sınarmıj. Sonuna kadar daysviarak bir gün mutlak bu sabruıın mUkaiatııu görecekmıı» öjrle dedl. Rıza acı acı güldü: Ana. dedi, babamın neler çektigin! çoktan WUjorum. Tıbbiyedeki arkadaslarıma aordum, bır sürü de kitap okudum bu konuda. Ndrotık bir lusıligi var babamın. Sabahlan ne kadar korkunç bir sıkıntıyla kalktığını bılmetn farkediyor mutun? BUrün gün bu acıyı çeklyor, aksam dönüp aramuda olunea, na«ü rahatlıyor. bir dikkat etsen. En mutlu anlannı aksamlan beraber olduğurnuzda yasıyor. Korfcu var içinde onun. Eski gunlerlnı yasamak korkusu, bizlerden aynlıp tek basına kalmak korkusu. Nılüfer'in evlenişi bUsbütün yıktı onu. Peki ama oglum. hayatın kanımu bu. Hangimlzln ana, babaşı j>asımııda. Dogan'm kuralı bu. AyrıJn?»k,. Y» ölümle, .j%başka ttlrlü. Bılır bunu o, ama kabui etreek istemeı. Talnızlık çok korkutuyor onu. Son günlerde bir dmrileştl. Boyuna altm alıp getiriyor. Dedun ya eski günlerini ya?amaktan korkuyor. Bırak (•tirsin ne kadar çok parası olursa o kadar gÜTeni artar. Hep böyls mi gidecek acmba? Belld. Belkl de bir gün, birdenbire iyile^rerir. Eskiler bu hastalık için. «Haber vermeden gelir, haber vermeden gider» derlermiş. Ne varki şartlar çok degijti. Hatırlarmısın ana, çocukken, babam: Işsis bırakanlar için, «Buyuyünce bir bıçak alıp büttln kötüleri öldüreceBİm» demis;:m. Şimdi iyice anladım kl kimse kötü degil. Kötü olan toplum şartlan. Babam gibi bu çartlara uyamayaniar böyle oluyorlar. :şte. Şimdi babamı bir hastaneye yatınp tedavi ettirsek, çıktığında yıne hasta o'.ur. Onu hasta ed*n toplumun ıçine gıreceSınden bundan kurtulamaı. Babam gıbi hasta olan o kadar çok ınsan var kı. Hem de gencecik çocuklar. Derrin modası bu. Esklden yoktu böyle şeyler. Tabı yoktu. însanlann Intiyan azdı. Sonra, bir takım mtlesseseler vardı. Dönüşümlerle bu müesseseleri yıktık. yerine yenilerini koymayı I M beceremedik. Anhyacagjn, döntlşüırltr yÜ7eyde oldu, şekllde oldu tnsanlann inancını yıkuk, yertni bo? bıraktık. Peki, ne olacak bunun sonu? lyi olacak tabi. Bırkaç kuşak feda edildlkten sonra. Top]jnun gelışme kanunu vardır. Er geç bu kanun hükmünü ıcra ed«cek. îşte o zarr.an daha az mutsuz olacaklar inıanlar. Bugün olumsuz yönde olan yaşam mücad«l«sı, olumlu yöne ç«vrilecek. Geleceğin insanlan korkusuz, endişesız olacaklar. înşallah. Söylediklerinden pek bir çey anlayamadım atsa, bir »eyler de sezdim. Babamın hastalıgı işıni kaybettikten ionra başladı. demek istiyorsun. Ilk tohumlan o zaman atıldı. Bizlm bilmedigımiı mecelelen Q« olmaiı. Ağzı sıkıdır, konu«maz h:ç. Sevdigi şarkı'an radyodan dınledığı zaman. kaç ker» goz ya«ı döktügünü gbrdtlm. Ağlıyor îakat, yapraış gibi bize göstermekten çeklnlyor. Belkl de tuzieri üzmek istemiyor. Bence bır derdi olmaiı onun. Blzlere soy'.emedığı ve ölünceye kadar söylememeye kararlı olduğu bir derdı. Ya! Reyhan'ın aklına birden Şeyhle olan bir günlük gilnahı telm:ştı. Acaba bunu bılıyor muydu Fahri? Çocuklarını o kaciar senyordu kı onlann mutluİJKİarı bozulmasın dıye kendmi bu kadar alçaltan olayı açığa vurmuyordu. Eğ«r gerçek buysa, aaam. omrünun sonuna kadar iyiUşemeyecek damekti. Ağır bır suçluluk duygusuyla eziliyordu kadın. Kocuıaıa hftyat:m kendisı kararunışu demek. Kıza: inancını sakın bozma onun tna, dedi en lonundu. Bırak Tanrının onu sır.adıfına mansın. Yok oglum, yok. Oyle şey yaparmıyını hıç. Oğluna boyle dedı ama, gunlerce da kocasuun Şeyhle olaa ilışkısım oılıp bıimedığını duşündu. Sonunda, «Yok» aedı. «Bun j bılse ımkanı >OK dajanamazdı. Sonra, Şeyhle olan ünkısıni keseıdı ftıç degılse. Bu sır ö'ünceye kadar kendısıyle Allah arasınaa saklı kalacaktı. Fahn'nın bir derdi varsa başka »«ydı bu. Acaba b.r başka kadmı mı sevmışti? Adamcagız o derece intizaırüı bır nayat surüyordu kı böyle bır şeye olanak yoktu. G*lıba hastaiik çok eski günlerden. Rıza'nin söyledıklerinden de eski giirılerden geliyordu.» Anasmı çok se\terdı Fahrı. Babasuun eve jabancı kadıniar getırmesı, çok genç yaşta ıkı anarun geçim yıikünu zayıt omuzlanna yüklenmesı gunlertnde atılmışti tohumlan bu sıkmtıların. Işsiz kaldığı ıki seneden fazia zamanda ıse bu tohumlar yeşermıştı. Gelecek kor^usuydj zihnınde goreklenen. Nasıl da sevmçle geürıyordu altınlan. Şımdı beş senelık geç:mımiz var, dıyordu. Sonra bu yedı seneye, on seneye çıktı. ÇıkU am», gurtBSİsliğır.ce b:r azalma da olmadı. Fahri. diyordu bazan kocasuıa. Allaha şükür her f«yu>ül var. Aslan gibi çocuklarımız, yuvamız, evımız. her şeylmı». Ned:r bu uzuntulerın:? Bızden gizledığ;n b:r derdın mı var? Söyle, sarun ıçın katlanamsyacagun tuç bır *ey yoktur bu dunyada. Iyı ama. ruçın? Hanım. sen kalbmın atıjıru durdurabılır misin? rıpkı bu da öy'.e. Sabahlevın gozUnü açar açmas, sanki bır el a<jfm«ye basrruş g:bı, evvela belınsiü bir korku benlığımı sarıyor, «anra, >ir kovayı doiduran su gıbı. dayan;laıa2 bır sıkıntı ıçıau atılriurujcı Bunu anlatmak ço* sor. Hiç D.nnizin de anlamasu»! isteraem. Sonra, sıze ne oluyor kuzum? Acıyı çeken ben. Şikâyst ettıfcım var mı hiç? Bu dert beni oldürmM merak etm*. Ben katlandutan sonra .. Bır daha DU konuyu açmauı Reyhan. Yarardan çok zarar get:r»jordu. Bunu Pthn'ye soyledığinde: Înşallah hep boyle gıd?r, cevabmı aldı. Somurtkandj adamın yuzu. Bu evlenmeyı bır türlü ka'buîl» KüdhUdJer başı ulukepez görduklerinl. bUdiklerini, kırmun karınca üstüne duyduklannı. kanncaların tutumlannı sultana bır bir anlattıktan sonra, «işt« bu kadar sultanımız, benım diyeceğım» dedi sustu. Sultan onu kutîadıktan sonra: , «Şimdi dınle beni ulukepeı kar deşim,» dedi. «Zinhaaar, ilk İ51mız kanncalara filceyi ö^retmek olacak. Karır.caların kendi dilleri yoktur. varsa da yeterslzdir, anladın mı? Varsa da üç bes sözcuktür. Üç beş sözcükle de bu dünyada yaçanmaz. Dünyada bir tek dıl vardır o da ftl dilidir.» «Fil dilidir,» dive yineledi ulukepez, görkemli kepesini kab«rtarak. «Bundan sonra siz de kus dül konuşma\acaksınıı. Hüdhild ulu suna da kıış dllinl yasak ettim. Her kim ki kuş dıli konuşur, o ku;un iki kanadı da kökünden dili ile birlikte koparılacaktır. Hiç bir kus, kus dili konuşmayacak bundan sonra, fil dili konuaacaktır.» «Evet stütanım, simdi biıe bafışladıgın ormana uçuyorum, hüd hüd kullanna söyleyecefim ki hemen filce Öğrenmeye baslasmlar.» «Haydi, çabuk git de eel.» HUdhüdler başı ormana vardı ki ne görsun, ormanda bütün kus lar, serçeler bile fllceye çoktan başlamışlar, vıcır vıcır konusup duruyorlar. «Duyduk, filler sultanmın buyrugunu duyduk. Ku? dili de dil miydl sanH... Kaba, kötü, hiç 1ıir ise yaramaz bir dıldl zater. kuş dili. Bütün dünya fil dilinl konuşurken, biz bu kötü kuş dilini konusmatta direttik durduk. Bir kaç ayda, kanncalardan da, öteki yaratıklardan da, lnsanlardan da önce filce ögrenecegiz. Yuz altmıs tane filce öğretmenl bulduk, sabahlardan akşamlara, aksamlar dan sabahlara kadar filce Bğrenıyoruz.» «Yaşasın hüdhüdler!» diye bafırdı hüdhüdler başı. «Filler sultanı sızden kıvanç duyacak.» «Blzim aslımız zaten fil,» dediler hüdhüdler. «Filce ö*renrr.<?!c bizim için hiç ror olmayacak. Bütün dünya filce konuşurken uygarlıkta yaya kalmuk bize yarasmaz. Tekmü filler filce bildıklerinden aya kadar uçtular. Oysa ki biz, bu ormandan denize kariar bile uçamıyoruı, salt filce bilmedigimizden.» «Filce «grenip ay» uçacağız, vanp avm dallanna kocacagız, filler gibi.» «Filler gibi», dıye inledi ormar.. «Kanncaltr da filce rtgrenip ay» gidip ay padişahma saray yapacaklar orada. ay sultanının ambarlannı da balla dolduracaklar...» «Kanncalar da,» a y e inledi or«Güneçe uçacağız » «Güne»e,» diye inledi orman. «Kanncalar da...» «Kanncalar da,» dıye çınladı orman. Hüdhüdler başı sustu, sonra yine sevinçle konııştu: «Sizın bu diravetinize, anlayışınıza karşıîık olarak filler sultanı hepimiıe üç ambar dölusu cekır(e daha verecek, kanncaların bü yük bir bölügunu çekirge top Filce öğrenip aya uçacağız, varıp aym dallanna konacağız filler gibi,, lamağa ayırdı sultanımız, aalt si2in için » «Yaşasın sultan babamır, velirumetimız'» d:ye yankılandı orman. «Size bir bnerim \ar.» «Onenn başımız üstune...» «Şimdi hep birden kalkacak, f:lce ogretmenlerinizl de yanınıza alıp dogru kanncalar üUtesıne uçacak, kanncalarla birlikte karmcacayı da, kuşçayı da heman unutarak ülceyi birlikt* ögreneceksiniz.» «Allah Allah,» sesleriyle bir üıdı bir kalktı orman. Tekmil hüdhüdler havalandılar, gök>iızü bir den turuncu başa, ala kanada kesti. Kanat şakırtısıyla gökj'uzu sallandı. Ve karıncalar ülkesıne dogru hüdhüdler uçtular. Kotü kannca dilinl, kus dilini unutup, unutturup soylu fil dilini ögrenmek, ögretmek sevinci içındeydıler. Ulukepez utkusuyla earikleşıp, sevınçten bası donerek yelyepelek filler sultanına uçtu, vardı olanı bıtam bir bir ona anlattı, sultan da. o kocaman daglar k» dar iri, ulu, gövdesine bakmadan ayağa fırladı, arka ayaklcn Ustune dıkılıp nortumunu göfe uzattı, kulaklaruıı açtı. saklata şaklata göbek ttmığa basladı. Ulukepeı: «Varol sultanımıı » diye onun başının yoresınde dönerek, onun başının ybresine ısıktan bır turuncu çızgı çizerek dönmege bas ladı. «Varol, varol, sen çok varol sultanımız, varol varol. .» Uzun bir süre göbek attıktan sonra sultan geri geldi tahtına oturdu. Mor bir purtüklu kayadandı tahtı onun. Bu yüıden sultan tahtında rahatsız oturuyordu. «Böyle bir dünya sultanına, böyle bir taht olamaı,» dıye yırtındı ulukepez. «Olanıaz ki olamaz,» diye horturnunu kıvırdı filler sultanı. «Hemen kanncalara buyruk ve receğim. Yerin ortasına iüp oradaki elmas madenini bulsunlar, en buyük mavi elmastan sul tanımıza bir taht yontsunlar ki, sultanımızm tahtı bu dünyada güneş gibi çaksın. Her çakısında da dünyaya mavi ısıklar yagsın. Dünya mavi mavi baJkısın.» «Hemen salla buyrugunu kanncalara.» diye sabırsızlandı sul tan. «Hemen hemen, hemen Jlm dı.» Ulukepeı o anda uçup kanncalar Ulkesine vardı. Hemen karıncaların yönetim knrulunu top Iayıp buyrujunu verdi. Kanncalar mızırduıdılar, «bız nasıl dünyaıun ortasına iner de günesten de beter çakan mavi elması bulur da taht yontanz?» diye. Hudhüdier bası orüann mmrtılarını duymadı bile, döndü geldi. Soluk solugaydı: «Söyledım,» dedı. «Saraydan önce taht yapüacak. Hiç boyle bir dünya imparatoru tahtsız olur mu?» «Olmaz,» dedi sultan. «Bir de heykelimı yapsınlar kanncalar, heykel benim yüz mislim olacak.» Hukepeı: «Hemen gideyim mi kanncalara?» diye sordu. «Dur,» dedi sultan, «Hepsi Ustüste olmaz. Hele dünyamn ortasını bulup mavi çakan tahtı bir yontsunlar. Gözlenni korkutmak olrau.» «Dojru,» dedi hüdhüdler bası. «Dil ifi, nasıldı kanncalar ülkestnde?» «Gördüm,» dedl ulukepez. «Gdr düm, tekmil kanncalarla bizimkiler, yolda belde, 14te, yatakta, evde durrcadan filce öğrenip ken dl dülerini, yani yabanıl dlllerini unutuyorlardı.» «Bu en iyisi,» dedi sultan. «Sen yaman bir danışmansın, hüdhüd kardesim. Bütün filleri de senin buyrufuna venyorum. Onlar ne yıpıyorlar simdi, fil kullanm?» «Ulu ormana çekilmisler, her biri kıçmı bir afaca vermi», k»şınıp duruyorlar. Kanncalar da durmadan onlara yıyecek taşıyıp onlerine yıjıyorlar. Onlar da yalnız hortumlarını uzatıyorlar, o kadar, habire kaşmıp mestoluyor, kendilerinden geçiyorlar. Onlannki cennet yasamı.» «Bır ben çaüşıyorum,» dedl sultan. «Canım çıkıyor su k&nncslan böyle kıyamete kadar tııtmak için, bir de sen... Bari, öyle yaîıp duracaklanna, gbtlerıni kaşıyacaklarına şu dünyaya dağılıp da tekmil yaratıga filce öğret seler. Bari bu işe yarasalar. B:r de kanscalan durmadan oyalayacak, düşünmeyi onlann elınden alacak bir takım oyuncaklar icat etseler. Kanncalan kölelife koşullayacak . Filler akıllıdır, dunyanın en akıllı yaranklan fillerdir. Hiç bir karıncaya göz açtırmayacak, bir tek sözcük düşündürmeyecek onlara ovuncaklar bulmalıyız. Kanncalar eğer düşünecek olurlarsa ennde gecınde bu özgürlük düzeninden kurtulmanın bir yolunu bulurlar. Düşünce için bu dünyada her şey sonsuzdur. Karınca da olsa düşünce bir gün bır yolunu bulup fili yener. Onun için bizler kanncalann en küçük bir düşüncesıne izin vermeyece^ız. Izın vermemek için de kafamızı çatlatıp, bütün filler ve hüdhüdler, sarıca ka nncalar, yani tekmil bis »BmUrUcüler, yok yok özgürlükçüler, onlar kıyamete kadar düşünemesinler diye yeni icatlar bulacagız. Bir de o kırmızı sakallı topalı isterim. Ya ölüsünU ya dirisinı. Karınca Ulkelerı vıkılırken berum le konuşan 0 degıl miydi? Öfkelı sesi, beni asajhlaması daha kulak larımda .. Öydu degil mi?» «Oydu.» «Demirci ml dediydın onun lçm?» «Hazreti Davuddan bu yara onun bütün soyu demirci» «Bu ı.ntn. derr.ırcılerin hem ei leri isler, hem kafalan düsün'lr. Şu dünvada pn tehllkelilsrl bcylesi yaratıklardır. Bir de bflylesılerin düsünceleri bulasm •nikrop gibi bir anda bütün dünyıya yrvyılır.» «Kırmın sakallı topal ksnnrayı bulaeaSız. Ölmüsse öiusünü sultanımıra getirecegiz. So'ıra d» rilüsunü kanncalar ülkesının ota yertne «"raftız. Bu i»te >t» öteki kanncalann '..or çördü'':en sanca kanncalar yardım «lecek ler.» «Ancak hor görülenler, «ayıf olanlar, hırshlar, kanncalıktan çık mıs olanlardır ki soylanna naymlüc ederler. Bu sancalar nasıl rs. ratıklardır?» diye sordu sultan. «Bir görsen onlan sultanımır,» dedı hüdhüdler bası, «bir jorsen, bir san, bir san ki onlar, saydam gibi bir şey. kannca ama k* nncaya hiç benzemiyorlar. Bir de tembeller ki...» «Tembel olmalan daha iyi,» dedi sultan. «Daha çok işımıze yarerlar. Bir parça bugdaya, bir böcek parcasına bize kul köle 0lurlar.» «Bulsaiar bulsalar, knrnm sakallının lztnl sanca kanncalar bulurlar bize.» «Al getir onlan ouraya.» Sultanlar unutkan olurlar. TT!u kepezın sancalan kendisme ^etir dıgıni sultan çoktan unutup g.trmşti. Gene uçtu agacın :cabutımdakı sancalan aldı getirdi. Sancalann ilerı gelenleriyle «ul tanla ulukepez üç gün Uç gece oturup derın konuştular, anlııtılar, kıyamete kadar ianncalsın çalıştırmanın, tutsak kılmanm yollarını aradılar, buldular. Dah» da bulacaklardı. Bunun içın bir fil ordusunu, bir hüdhüd, bir tanca kanncalar ordusunu düşiinmeye çagırdılar. Her fil, tıeT hlıd hüd, her sanca kanncm rinnı dört saatin yirmı dört taatinde de kanncalan düşündürmemek için bir umar bıılmayı düşune««k lerdi. «En baştaJd sorun dil,» 4edl sultan. «Bunu unutmr.ym. îlkönce dillerini unutup kanncalıktan çıkacaklar, fil olmak için nn atacaklar. Durmadan fillere Örkü neceklerdir. Her kanncanıa ieir.de bir fil padisahı ymtacak. Kanncalarm kellelerini kesınektense, dillerini kesmek daha dofrudur. Anladınız mı dedıjimi?» «Anladık sultanımız » «H&ydi İşe koyulun o Önce kırmızı sakallı .. Nerde kır mızı sakallı bulursanız bana g» tirin, öldürmevin. Sonra da lnr mizı sakallı topalı arayın. olur mu?» «Oltır.ı» dedi'.er ulukepesle sanca karıncalsnn ileri gelenlen. ıDevamı V. Savfana) man.» TiFFANY BULMACA SOLDAN SAGA: 1 Spor ve saglık y olabildiğı kadar tabıata uyan yaşama egilimi 2 Sokaklan fulamada kullanılan taşıt OSTIIyumun simgesi 3 Tersi bol ve surekli anlamında bır söz 1akım, ekıp 4 Tahılın tarlaya atıldıktan harman oluncaya adarki haü Üzerinde çesıtli Ijler görülen gereç 5 Tersı aldinan anlamına gelen b:r söz 6 Pasta üzerine konan madde 7 Ikı şıkkı bulunan Nıkel'ın simee si 8 At, arslan gibi hayvrîr.la nn ensesinde veya boynunda bulunan uzun kıllar Tersi dıgjr 9 Erm:şler. YUK.VRIDAN AŞAGITA: ( TfJESAI.UOH O1MAU. 1 Tunınçpillçr 2 Bir berelye rürü Sonun» sesli bir harf getirilditiede de(a anlamında bır sös belirir % Öfütulmüs susntn olup koyu bır s ı n Bağlaç 4 Bır emir Aktararak 5 Tersi grtzleri gdrmeyen Tersi y»pabilmeklüc « Ttrsi geçmiş Ünlu bir osarıımımn soyadı 7 Süreklı, »onıu* iridvum'ırT sımffisı 8 Kuzey kutup*» vaşayan hoyu yedı metreve <adnr çıkabilen bir deniz memehsı Yavrusu olan çocuk 9 Tersı kargasa Hristıyan peygarr.boıı. 1 Bedesten 3 lıeri Sav 3 Tır Si rA 4 M»tador 5 A.<ademı * £on Kll 7 Ar Osaka S Ruh Iradı 9 ıkA Za'en. YVKARIDAN AŞAGITA 1 23456789 DİSi BOND Dt'NKU BL'LMACANIN ÇOZtMU: 1 Bnpazarı 2 e;l K o nık 3 Dorman iiA 4 Ev Ad S Sıstemsız 6 i»B Ara 7 Es Dıkka' « narO lade 9 Varıl In.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle