23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
D Ö RT tl'MHURİYET 12 OCAK 1Î77, SAM YELI Ykzan: Mehmet SELAHATTİN 1 7 Yaşlı kadın ona sert sert baktı. Deli misin n n oglum, dedi. Ne oluyorsun? Bu dünytdt lç•iz kalan tek insan sen misin? Çoluk çocuguma istedıgim gibi bakamıyorum. Ona ÜJUlüyorum. Bırak çoluk çocuğunu. Bir şey olmaz onlara. Ne gtydiklerinden bir şey anlarlar, ne de yediklerinden. Onlar hayatlarmdan memnun. Sonra, düsünser.e biraz. Sana bir şey oluria ne hale gelırler onlar? Sen ayakta duracaksln ki onlfcr da fUven içınde büyusünler. Bırak delıhği nie de devlet k»pı«ndan mı ekmek yıyeceğız? Bu kadar insan ne yapıyorî Devlet memuru dejlller diye açlarından ölüyoriar mı? Onlar başka türlü yetişmişler. Ben onların yaptıgını yaparcam Jti. Lif. Niye yapamayacaksın? Zord» kalırsan btl glbl yaparsın. Zor. Kendini bitirme oğlum. Reyhan, Ankara'ya gideceffnl söylüyor. Git. Bir şey yapabilirsen alâ. Akai olursa btede basımmn çaresine bakarır Nasıl bakacağız? Tuhalsın be oğlum. Açlıktan ölecek dejtül* ya. îcabında een hammaüık yaparsın bir de hizmetçilik. Dinle o&lum, hiç bir ç*y ölümden daha korkunç degildir. Allah hastalık vermesln. sıhhatımızı almasın. GUn doğmadan neler dogar. Geleoek kötü günleri düşünerek. böyle kendini helâk etme. Başıru her tAja vtır, nasıl olsa bir ekmek parası kazanırsın. Ya: Tabi bulursun. Ya bulamazsam?.. öyle şey olmaz. Oldugunu kabul etsek hep beraber ölttruı be cgium. Sense simdi her dakika ölüp ölüp diriliyoriun. Nedir yani, sonunda hep ölmeyecek miyiı? Her şeyi bu derece kara görmek lâ«msa bundan daha kötüsü olamaz ya? Haydl oğlum, haydı, kendine gel. Içıne dolan ?u korkuyu at. Böcek gibıcür korku. Düştüfü yüregi oyar bitlrir. «Şu anam da» diye düşündü Fahri. «Bazen amma llfiar eder ha! Korku, böcek gibi, düstügti yeri oyar kemirir.» Gerçekten öyleydi. Işsiz kalmak, sefil perişan olmak korkusu, önce yüregine, şöyle belli belirsiz düşmüş, sonra, elmanın içmdeki Jnırt gibi, bulunduğu yerı Itemirerek, içinı adeta oymustu. Anasına bir şey söylemeden sokaga çıktı Fahri. Kafasının içinde anasının son söıleri, rasgele yürüyordu. Muallim mektebinin önüne gelince. uçurumun kenanna oturdu. Ayaklarmın altında akan Dicleyi seyre koyuldu. Nehir durgundu. Güneşm altında pırıl pırıl ışüdıyordu. Uzaklardan, odun yüklü üç kelek sahna salına geliyorlardı. Kelekçilerin kendine has bagınşlar! vadiden her tarafa jükseliyordu. Karşı sahilde karpuz tarlalan \arıiı. îçlerinde otuz kırk kilo çekenlerı oluyordu. Bunlan, çarşıda, kıhçla dilim dilim keserek satarlardı. Havada insana sükunet veren bir hal vardı bugün. Cam gibi durgun nehir. Suların üzerinde nazlı kızlar gibi done döne llerleyen kelekler. Kelekçi Kürtlerm derinden derine işitilen bağınşlarınm tuhaf müziği insanda düşunmek, umut veren düşler kurmak isteği uyandırıyordu. Bir an iç:n Fahri, içinde bulunduğu güç durumu unuttu. Kendini, hayallerin huzur veren kollarına bırakıp gitti. Güzel bir iş bulmuştu. Tıpkı eskisi gibi, akşamlan, çocuklarma bir an önce kavuşmak için özlem duyarak evine dönüyordu. Günlenn kendısme hep iyi şeyler getireceğine manç vardı içinde. Kötü anlar arkada kalmıştı artık. Rıza karşıhyordu onu kapıda. Ellerini açıp cielice bir sevınçle zıphyordu çocuk. Babara geidi. Babam geldı. Fahri, çocuğun önünde dız çokiıp bagrına basarken, Rıza lnce, yumuşak, tatlı tatlı kokan kollannı babasmm boynuna doluyor, baba onu yanaklarından öpüyor. öpüyor, doya doya kokluyor. Nilufenn, pıtır pıtır, ayak sesleri isitiliyor. Babaya ulaşmak, kolları arasına alınıp, coşkun öpücükiere boğulmak ıçin aceîe ediyor. Babacık. babacık: «Ah, yavrularım* diye adeta inledi genç adam. «Böyle mi olacaktımz siz?> Onları, eskisi gibi, güzel güzel gıydıreraediğini, istedikleri mey\eleri, yiyecekleri alıp veremedigı, hele dondurma alacak paralan olmadığı ıçın, ayağından başma kadar beyaz gıysiler içinde uzaklaşıp giden dondurmacmın arkasmdan nasıl acıyla baktıklarını düşünüyordu şımdı. Yavrularının alıştıklan çok şeyden yoksun bırakılışlannı bir türlü kabulîeneraiyordu. Kabullenemiyordu ama, elinden de bir şey gelmiyordu. Cesaretini, umudunu yıtirmıs. korkak br adam olup çıkmıştı. Nasıl bu hale düştüğüne kendısi de şaşıyordu. Güvensizlik denen, korku denen rrukrop öyle birden değil, ya\aş yavaş, sinsi sinsi kalbine doimuştu. Her şey. valinin kendisini çagırtıp. • Devrimlere ve cumhuriyete muhalif olduğunu» söylediği gün başlamıştı. Nasıl da yakıştırmışlardı bunlan? Kim uydurmuştu bunu? Iik önce öfkelenmışti bunlara sadece. Ama, arkasmdan yaras yavas, taş gıbı ağır bir korku doldurmuştu kızgmlıgının yerını."Arkasmdan memuriyetinin ksldırıldığı haberi ve yerine bir başkasırun atanmssı gelmışti. Içındeki korku, endişe daha da sğıriaşmıştı. Cok kere. kendısiyle mücadele edıvor. telâşırjn. endişesinin bejhude oiduğunu. belirlı hiç b:r işi olmadığı halde yine de aç kaîmayan, geçimp giden mılyonlarca ışçi oiduğunu düşünüyor, kendine kuvvet vermeye çalışıyordu. Valinin onu çağınp konuştuğu giinden bu yana, aşagı yukarı Iki yıldan fazla bir zaman geçmiştı. Bazen iyi, bazen kötü, fakat Içindeki endişenin her an biraz daha agırlaştığı günler, aylar, yıllar. Bazen Üzüntüden çüdıracak hale geidiğı, bazen kendini topladığı anlar. Artık uyuşuk uyuşuk beklemenin beyhudeliğıni anlamıstı. Dırarbakırda iş bulmasına olanak kalmamıştı. Karar vermişti, önce her türlü çareye başvuracak, olmazsa evi satıp bir iş kuracaktı Nasıl iş olursa olsun. Bir kahvchane açardı belkı. Adamlar tutar, işletirdi kahveyi. Bir ocakçı, bir garson yeter de artardı bile. Fahri Bey kahveci olmuş, dıyeceklerdi. Kıs kıs gulecekler, arkasmdan çekiştirip alay edeceklerdi. Etsinler. Yeter ki çoluk çocuğunu sefalettcn. açlıktan kurtaracak bir iş olsun. Her şeyi göze almıştı, kararlıydı. Yarından tezi yok ilk iş Ankara'ya "gidecekti. Orada kendisini kesinlikle bir ıse tayın ettirecektı. Devlete bu kadar yıl sadakatle htzmet etmış bir adam sap gibi ortada bırakılacak değildi ya. Her şeyi anlatacaktı orada Bütün anlatılanlarm düzmece oiduğunu söyleyecekti. Fu düşüncelerle biraz ferahladığmı, lcalbini ezen ağırugın kaîktıgını hissetü: Oh, riedi yük=;ek sesle. Dünya varmış yahu. Süzülerek akan kelekler bulunduğu yerle bir hjzaya gelmişBir müddet. iıiçbir şey düsünmeden. onlan seyrettl. Gözden kaybolup gittıklerinde. rüyadan uyanır gibi silkindi. Güneş karşı tepelerin arkasma çekilıyordu. Az öncekı ferahhgı kavbolmuş, yerine yine o acı, dayanılmaz sıkmtı doimuştu. Her gün, yirmidört saatt* bırkaç kere bbyle oluyordu. Of, dedi bu sefer. Nasıl kurtııltcagım bu dertten yarabbi? Kotü çok kotü. Nedır bu hai? Nıçin böyle oldum. Anlamsız olduğunu bıldıgım halde, kurtulmaya gücüm ye'mıyor. Allah Allah, AUah Allah. (DEVAM1 VAR) 64 TheEconomist^ gözüyle Türkiye: 19231950 "TÜRKİYE 18 Mayıs 1946 tarihli The EconoSAVAŞ DIŞI mist: «Muhalefetin birinci kanadını KALMAYI oluşturan, eski Iktisat Bakanlarından Celâl Bayar'ın liderliğindeki DemokBAŞARDI; rat Parti, gerçekte Halk Partisinin ANCAK BUNDAN bir uzantısı olup, programı da ondan pek farklı degildir.» BÜYÜK EKONOMÎK YARAR SAĞLADIĞI SÖYLENEMEZ,* SAVAŞ SONRASI KOŞULLAR1 iÇiNDE THE ECONOMiST, TÜRKiYE'YE ŞU ÖNERİLERDE BULUNUYORDU: 1 S A V U N M A D A BÜYÜK ORDUDAN KAÇINMAK; 2 TiCA•+• = » i * U mtf r Osman ULAGAY TUridytiün 2. Düny» ıoar»iina» bu kee ol»r«k Batı uemokra»Uerinin \t bıellikl* ASD'nin etki »lanına firmeiini, o dönemde »orumiuluk t*şıyan Türk devlet adamlârınrn İcişısel tercihleriyle »îik l»mak yeterli degütiir. Cumhurıytt yönetımince benlmseneıı temel model çerçevesinde evrılen toplums«.l • »iyaeal yapı; Savaş döneminm öıel koyullanyla bu y»pı arasındaki etkileşim; ve savaşın sonuçlanış biçunı, Tür kiye'nın gelecegl açısmdan en \z «sorumlu kişiler» kadar belir'.eyıci olmuştur. Kaldı ki «Sorumlu kısiler»in tercihleri de söz konusu yapıs«l konjonktürel koşuiların etkilerlnden soyutlanamaz. YENi GÜÇLUKUR 2. Dünya Savaşı Avrupa'yı kan ve ateje bogarken, TUrkiye ekonomik açıdan kendine yeteni hale gelmeye v« dış tlcaretinı Alman kıskacından kurtarmaya çalışmaktadır. Bunun kolay olmadıtını beiirten 3 Şubat 194) tarihli The Economist şöyle devam edi'or: «TUrkiye, bir olaganüstU durum olasılıgına karşı özelHkb gıda maddelerinde kendine yeter 11 hale gelmeyi amaçlayarak bu tür maddelsrin ihracatını sınırlayınca yeni güçlüklerle karsıltstı. Zir» üikenin ivedi ihtiyaçlannı k*rşılamak ve karaborsayı önleınek için zorunlu olan ıthalitın gerçeklesmesi, Türkiye' nin ihrac»tını arttırraasına ba«lı bulunuyordu. Bu nedenle, gıda maddeleri stoklan yeterli düze ye erişince ihracat üzerindeki sı mrlamalar kaldırıldı ve TUrtter iiıtiyaçlan olan hanı madde ve yarımamul maddeleri ithal etmek için olanak aramaya başlu dılar. «Ingiltere'ye yapılacak ihra catın, «Türkiye'nin ihtiyacı olar. malların bu ülkeden sağUnması için gerekli fonlan yarataoa ğı umuluyordu. Ancak Türkler.n ihtıyaç gösterdiği rhalların bıi yük bir kısmının lngiltere'de iro tilmediği yada ihraç edilebilece:; miktarda üretilemedigi anlaş:ldı. Fransa da aynı durumcia bulunuyor ve bu açıdan Türk'.ye' ye yardımcı olamıyordu... RETi ENGELLEYiCi OGELERiN YOK EDiLMESi. 3 DEVALÜASYON, 4 YABANCI SERMAYEYE KAR TRANSFERi OLANAGI, 5 TURiZMiN GELiŞTiRiLMESi. ABD'DEH SAGLANAN «Bu nedenle Türkiye'nin ihtıyaçlarını diger ülkelerden ve özellıkle ABD'den sağlaması zorunlu hale geldi. Ne var ki Türk ihraç ürünlerinin fi>'atlan dünya fıyatlannın çok üstünde bulunuyor ve fiyatlarla ABD'r.e ihracat yapmak o'.anaksız görunüyordu.. Bunun üzerine Türk Hükumen, ABD ile olan tıcaretinde özel bir prim sistemi ve farklı bir para kuru uygulamaya karar verdı. Ayrıca ivedi ihtıyaçların Amerıkan mallarıyla karşılanması ama cıyla akreditif ışlemleri hızlandınldı ve ilgili tıcaret erbabına kolaylıklar sağlanarak ABD'den ithal edilecek malların dağıtım ve pazarlanmasım gerçekleştirecek şirketler kurmaiarı önerıldi. Bu olayı, Türk dış ticaret rejiminde yeni ve vaatkâr bir yönelişin başlangıcı olarak değeriendirmek sanınz yanlıs olmayacaktır.» (38). ondan kurtulmaya basladıguu beiirten The Economist, bu haberinden yaklaşık bir buçuk yıl sonra Türkiye'nin h.ilâ kendine yeterli hale geiemedigine değınerek şöyle yazıyor: «Türkiye'mn endüstrileşnıe programı bugune dek olumlu b'.r gelişme göstermiş ve yeni projeler uygulama alanına konmuştur. Özellikle savaş öncesi dönemde Almar. fırmalarınm bu gelişmeye katkısı büyük olmuştur. Kuramsal olarak bugun de Türkiye'ye makıne ve teçhızat sağiayabilecek dununda olan Aimama' nin kendi ıhtıyaçları ihracata olanak bırakmadığından Kaliç'te kurulmakta olan tersane İngıliz ır.akine ve teçhizatıyla donatılmaktadır. Son ajlarda Türkiye' nin. ulaşım güçlükierine karşm. rnakine ve teçhizat ihtiyaçlarm; artan ölçüde îngiltere ve ABD' den sağlamayı yeğlemesi dıkka": çrkmektedır.' ı39>. SAVAŞIN ElKilEBİ Almanya'nın ekonomik kıskarından kurtuîmaya çalışan Türkiye, üretim araçları endüstris;nı geüştirmemis olduğundan, bu kez yavas yavaş îngiltere ve özî'.likle ABD'nin ekonomik etkı aîanına kaymaktadır. Öte yandan, tüm ekonomik ve siyasal baskılara karşın savaş dışı kalaıayı başarmış olan ülke, savaşm ekonomik etküerini duymak ta. bir milyon genci silâh altında tutmamn sorunlarıyla boğuşmaktadır. 29 nisan 1S44 tarihli The F.conomist bu konuda şunları va?ıyor: d rürkiye savaş dışı kalmayı ba sarmıştır. Ancak bundan b ü ^ k bir ekonomik yarar sağladığı söy lenemez. Bir kere Türkıye bir milyondan fazla kişıyi silah altmda turrnak ve toplam kamu harcamalarının yüzde 70'inden İNGHİZ KREDiSi 30 mart 1P40 tarihli sayısında Türkiye'nin, Ingıltere tarafından sağlanan kredilerin de yardımıyla, Almanya'nın ekonomik kıska fızlumı askerl harcamalara aprmak zorunda kalmıştır. Köylü nüfusunun büyük bölümünün ilkel karaıabanla çift sürdügü Turkij'2'de en yetenekli gençle rin askere ahnmış olması tarımsal üretimi olumsuz yönde etki lemiş. îanm âletleri ithalinin sı nırlanması, ışgücii açıgmdan kaynaklanan üretim düşüşünün makineleşme yoluyla glderilmesine de olanak bırakmamıştır... «Ulasım ve dagıtım güçlükieri çeşıtlı malların çeşitli dönemlsrde piyasadan kaybolmanna yol açmıştır. Mal yokluğu dönemler: fiyatlan ciddi bıçımde etkıle miş ve HUkümet Fıyat Denetleme Komısyonunca bugune dek alınan önlemler etkıli olamamış tır. Savaşın patlamasmdan b\. yana Türkiye'de ortalama fiyat artışı yüzde 500'U bulmustıır. Do laşımdaki para miktarı 1939'da 230 milyon TL. iken. bu yıl 80u milyon TL. olarak saptanmıs ve bu artış ancak Varlık Vergisı uygulamasınm başlamasıyla durmuştur. Resmi afızlarca, «Türk ekonomisini çöküntüden kurtaracak ve ivedi mall ihtiyaçlannı karşılayacak devrimci bir adım», olarak nitelendirilen Varlık Vergisı ile. tüm zorlamalara karşın, ancak 255 milyon TL. toplanabllmiştir. » (40) Savaş kosullarında güçlenen bazı yeni baskı gruplanmn da etkisiyle artan iç ve dış baskılann Türkıye deki yönetimi demokratiklesmeye zorladığına deginen 18 mayıs 194fi tarihli The Economist ıse şöyle diyor: (iTürkiye'yi yedi yıldan beri etkileren dıs baskılar, seferbehk halirün sürmesini gerektirmek te, bu durum ekonomi ve maliyeyi olumsuz yönde etkileyerek Savas yıllannı bile aratmaktadır. Bogazlar ve Ege'de stratejik nok talan tutan Türkiye, Savaş bo yunca bir Alman işgalinin korkusuyla yaşadı. Ne var ki, seferberlijin mali vükü altında ezilen ülkede bir yandan da ekonomik bir canlılık görülüyordu. Alman alıcıların Inşılız Satınalma Komisyonu temsılcileriyle rekabetı sonucunda Türk ürunlerı dünvc» îıyatlarının yüzde 100 üstünde fıyatiarla ışlem görüyor. tüm ılı raç Urünlori en (azla arttırana satılıyordu. Bugün bu olafanüstü piyasa kapanmıştır, oysa. bu kez Rusya'nın tehditleri nedenıyle seferberlık siirmekte ve Türk sergi mükellefıne yılda 500 milyon TL.'na malolmaktadır... Bu nedenle Ulke ekonomisı ciddi bir çıkmaza girmiştir. Bir yandan taşıt araçları, tıbbi müstahzarlar vs makıneler gibi ithal mallarına ıhtıyacı olan Türkiye'nin döviz rezervleri sınırlıdır; öte yandan ihraç ürunlerı ıçın talep ettigi >üksek fiyatlar dünya pıyasasında artık hiç bir alıcıya çekıcı gelmemektedır. Aynca se£erberlık nedenıyke ışgücü arzı âzalınca ücretlsr yükselmiştir. Buna vergilerin ve ulaşım ucretlerinln artışı da eklenince ıhra; ürünleri fiyatlarının düşürülmssı olanaksızlaşmış ve kısır dönsu tamamlanmışur.i) Bu durumun ülkede artan bir huzursuzluğa yol açtıgını beiirten dergı, hükümetin eleştırilerın bir adım önünde giderek muhalefete olanak tanıdığını belırtuıekte ve şöyle devam etmektedir: • Muhalefetin biıincı sanaaını oluşturan eski İktısat Bakaniarın dan Celâl Bayar'ın liderliğindeki Demokrat Partı, gerçekte Halk Partısı'nın bir uzantısı olup pro^ ramı da ondan pek farkiı değıldır. Yeni partinin, vaktiyle î'ethi Bey'in partısinin başına gelenlerden kurtulmak için onun kadar parlak bir başlangıç yapmamayı ve sessizce köilejmcyl yeğledigi tanılıyor... «Muhalefetin lklnd kanadını ıse, Hükümet'ın hiç de iyi go'zle bakmadıgı, Rujya'ya egliınıü grup oluşturuyor. Basın bzgürlü gü vaatlerine karşın bu grubun yayın organlan «vatansever» genç lerln saldınsına ugramLş ve tum tesisleri yakılıp yıkılmış; ou eyleme girişenlere seyircı kalan po lıs, Tan gazetesı sorumlusu Bay Esmer (Zekertye Serielı sasıediyor olacak OU) ve aşırı Hııs taraliısı olan eşini tutuklamıştır.. • Gelişen muhalefet karşısında durumunu korumaya çalışan hü kümet, ekonomik alanda alacağı bazı önlemlerle halk gözündekı itibarını güçlendırebüır. İU olarak seferberlikten vazgeçmsk gerekmektedır. Türkiye çapmda bir Ulkenin Rusya çapında bır Büyük Güç'ün saldınsına, je:enekiel savunma yöntemlerıyle karşı koyması düşünUlemeyeceCi ne göre büyük ordulardan çok küçük bzel gerilla kuruluşianyla yetinmek Ttlrklye'nin yaranna olacaktır... «îkincisi, Türkiye'nin uluslararası ticaretini canlandırrnak için yeni önlemler almak ve ticareti engelleyicı öğelerden bır an önce kurtulmak yerinde olacaktır... «Cçüncüsü Türk parasmm ger çekçı bir kurdan işlem görmesı sağlanmalıdır... • Dördüncüiü Türkiye'deki yabancı şirketlerin kârlarını yur: dışına çıkarmalarını engeUeyen yasa değiştirümelidir. Endüstrisıni geliştirmek için yabat'ıcı sermayeye ihtiyacı olan TürK Kıjkj meti, kârlarımn hiç değüse belirli bir bölümünü kendı u'.kesıne götüremeyen yabancı sernıayenin Türkiye'ye geîmeyeoeğir.i hatırdan çıkarmamalıdır. • Beşincisi Hükümet, turizmi geliştirmek için gerekll Onieml» 1 ri almalıdıı . Türkiye turltm endüstrisi açısından buyük geiecek vadetraektedir.» (41) 14 Eylül 1946 tarihli sayısmdâ Türkiye'nin The Economlst'M öfıeriisrinden birine uyaralt devalüasyona gittigır.l blldlren dergl daha sonraki bir sayi3iııda yeniden Türkiye'dekl munalefe» deginerek şunları yazıyor: «Muhalefet Türk Lirası'nın devalüe edılmesıni ele$tirmlîtlr. Gerçekten de ülkenln ıhracatırıı ve ekonomisini canlandırmaîı için zorunlu olan devalüasyon, diğer gerekll önlem ve düzenlemelerle birlikte yapıldığı ıçln yalnızca flyat artıslarını kamçıİamış ve bu nedenle geniş tep«ı lere yol açmıjtır. Devaiüasronun uzun vadeli yaranarı gör'Jl meden kısa vadeli rararlan mev dana çıkınıj, dükkânlarciaki tüm ithal malları pahalı f;yatiar'tı sürülmek üzere piyasadan kalk mıştır. «HUkümet'in hesaplarını iltüst eden bir dlger etken de ABD" nin tutumu olmuştur. Ank»r« Hükürneti. devalüasyon kar*nvla blrllkte ABD'den ala^agı büy'Jk bir dolar kredısini açık amayı ve böylelikle devalüaayj nun şokur.u gidermeyi tssarlıyor, U'ashington'daki sörüsrnelerde 300 hattS 500 milyon do «r rakamından sbz edilıyo.du N » < var ki VVashington, Ankara'nın umdueu ölçüde hevesli çıtanamı? TUrklerin taıebi îlnidll'k kaydıyla geri çevrilmiştir. TUrkive'nin yakın (çelecekte Bretton Woods anlaşınasır.a Uye oltcagtnı beiirten Amerikalıîar, üvelik gerçekleştikten sonra ülu*lararası Para Fonu ve tnusJ«rarası Sınal Kalkınma Iîankn sı'ndan yardım alınabıleceginl hatırlatmışlardır. Bu «Te«llı ödülü». ivedi dış yardıma ve ondan da önemlisi. Batılı djitlannin somut destegim kanıtıamaya ihtiyacı olnn Türk HiikUmeti"rii hiç de sevindirmemistir. . «Bu arada basın özgürlUSJnU sınırlayıcı yeni bir vasanın Meolis'ten geçirümesi. kendi içinrie bölünme eğilimi gösteren muhalefeti bir kez daha birleştırmiştir. Inönil rejimıne karşı rnu halefet hızla büjümekte, Atatürk'ün en yakın çalışma arkv daşlarından din yobazlarına, 11beral tüccarlardan sosyalist v« komünist sola kadar Kanişleyen bir yelpaze oluşturmaktadır. Buna karsın Hükümet'in ekonom'k durumda ani ve önemll bir c<i küntü neydana gelmediği sürece, güçlü asker ve polıs aygıtty la duruma egemen olacağı sanü maktadır. Ne varki ulusal gelirin "o 65'ini asker ve polislerine harcayar. Hükümet. bu harea maîarın rnali yükünü karjüamak için dış sermaye kaynaklarma başvurmak zorunda katmakta, bu girişimlerinden gonu<; alamayınca da tam bir kısır d<in pünün içine düşmektedir. » (42) (38) «Türldye'nln Tlcaret PoUHkası». The Economist, 3 şubat 1340. s. 202. (39) The Economist, 23 afcustog 1941, s. 234. (40) «Tiirklerin Seçtisi Yol». The Economist, 2 nisan H 1944, s. 573. (41) «Turkiyenin tkilemi». The Economist 18 Mayıs 1948, s 789 • 790. (12) «Türkiye nayanablİM*k mi?». The Economlst, S E» kim 194K. >=s Slfi • 547. YİRIN: DP'NİN YÜKSEtiJİ TiFFANY BULMACA SOLDAN SAĞA 1 Neşter. 2 Kuzey Avru 4 pa'da bir nehir Gözlem. 3 * Tersi balık tutma işinde yardım 2 cı Gümüş'ün simgesi Tsrsi önce gelen. 4 Bir parçanm £ canlı ve coşkun çalınacağını an A latır söz. 5 Bir Osmanlı Padı !J şahının ismi. 6 Tersi hafif al O kollü içki Tersi yemin. 7 ç» Bir saç kesim türii. 8 Tersi ; j bırakıt Kırmızı. 9 Kısrak / sütünü mayalamakla yapılan esjj ki bir Türk içkisi Yapmak.ö etmek anlamında bir söz. Q 123456789 DiŞi BOND YVKASIDAN AŞAClYA: 1 Yıkanacak çamaşırı büyük bir sepet içine yerleştmp üzerine sıcak kül suyu süzme işi İlave. 2 Tersi kalın kafalı, anlayışsız Bır içki tür'j. 3 Bır nota Iki şıkkı bulunan. 4 Erzurum dolaylannm bir folkîor o.innu. 5 Kalın halat Bir tür kumaş parçası. 6 Radon'un simgefi Tersi bir müzik aletı Tersi fr<ifı>:te ülkemizin ulus'ararîiyı sımge«:. 7 Satış fıyatı üzerinden vaoılan indinm. 8 Tersi b:r nr>:a Merhamete dayanan adalet Tersi bir emir. DÜNKÜ BLTMACANIN ÇÖZLMÜ: SOLDAN SAĞA: 1 Mandapost. 2 avO Kaval. 3 Tatar La i Ar Sanat. 5 Ferıbot. 6 Asar ıD. 7 Rast Valı. S ArT<a Erik. 9 kanaÇ KA, N \SAĞIYA: 1 Mataforn. 2 Avare Ark. 3 noT Rrîspa. 4 A» sıstan 5 Akrana. fi pA Norveç. 7 Oy At Ar. 8 S a l t î l i k . 9 t l A edilsA.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle