Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 2 7 AĞUSTOS 1975 u «Garip» şiiri üstüne kırk yıldır epey konuşuldu, şimdi de konuşuluyor, belki daha konuşuiac»k. Yazılanlar içinde yersiz, yanlış, saçma olanlar var elbet, sözgelişi o zamanki tek parti hükümeti bu şiiri tııtmuş.., Hem de Nâzım Hikmet'e karşı! Bunların aslı astarı yoktur, ama konuşmak bana düşmez. Benim o güniere ilişkin olarak en başta anımsadığım bir alay havasıdır bu şiirin çevresinde yüksalen. Yaşar Nabi Nayır, bir önsözle bizi okura tanıtmış ve şiirlerimizi topluca basmıştı. Bu önsozde «üç ozanm şiirimiza yeni bir hava getirdikleri» yazılı idi. Sonralan, «Ne getirdüer?» sorusu, «Hava» diye yanıtlar olduydu hep. Bu şiir önce gülmece frnizah) dergilerinin eline düştü. Orhan Veli'nin «Yazık oldu Süleyman efendiye» dizesi gülmece yazarlannın cok işine yarıyordu. Bu yüzden Orhan birden öylesine ün kazanıverdi ki, düşündiikçe, «İşte, başlangıçta ciddiye almmayan, ama gerçekte çok büyük önem veriien bir olay» denm kendi kendjme. Benim, «Bir Misafirlığe Gitsem» adlı şiirimdeki «Bana tftmiz bir yatak yapsalar» dizesi için de gülmece yazarları, «Sana bir temiz dayak atsalar» diys >akalar vaptılardı. «Garip» şiiri için düsündüklerimi parça parça orada burada yazmjşımdü, şimdi gerilere baktiğımda, o zaman yazdıklanmla son. yazdıklarım arasmda kimi benzerlikler bulup şiirsel konulara dalıyorum. «Ozan, yoksa hiç değişmiyor da hep bir, ya da iki tema uzerir.de mi duruyor?» diyorum kendi kendime. Yok, bu yazımda o gibi konulara girecek değilim; son günlerde «Garip Şiiri» üstüne yeniden yazıldığını duydum, Istanbul'dan uzakta olduğum için okumak fırsatını daha bulamadım, ama bu bende kimi anılarm uyannıasına neden oldu, okur lanma onlarm sözünü edeceğim. 1939 yılında yedeksubay olarak orduya katılmıştım, bir Batı Anadolu kentindeydim. Muvazzaf subaylar biz yedeklere, alayın çok güzel bir mahfeli olduğur.u, bu mahfelde cumartesi akşamları cazlı toplantılar yapıldığım, çok eğfcnildığini. bun dan ötürü de kentte canımızm sıkılmayacağını söylüyorlardı. llk cumartesi çarçabuk geldi. Mahfelin büyük salonunun bir köşesine sığındık ftiz yedeksubaylar. îyi de etmişiz, çünkü herkes rütbesine göre oturuyordu orda: En başta vali, ailesi, yüzbaşılar... Bizlera en dip kalmıştı. Askerlerden kurulu bir caz başfedı çalmaya. Dans edildı. S OLAYLAR VE GÖRÜŞLER IKI ANI Melih Cevdet ANDAY Sonra sıra gülmece öyküleri anlatmaya geldi. Bu arada benim ozan olduğumu duymuş olan bir muvazzaf subay ayağa kalktı, alay komutanınm ve valinin önünde baş kırarak selâm verdi, «Aramıza yeni katılan yedeksubaylar içinde bir ozan var, müsaade ederseniz bize şiirlerinden bir kaç tane okusun» dedi. Söylemek istediğl yedeksubay bendim. Doğrusunu isterseniz ne yapacağımı şaşırmıştım: çünkü daha o şiirler ortaya çıkalı bir kaç yü olmuştıi ve konu gülmece dergilerini aşmış degildi. Sonra da alay komutammızın edebiyata, i'elsefeye değil. fene düşkün bir subay olduğıı, Almanya'da fen öğr'endiği, memleketimmn ancak ancak fenle kalkınacağına ir.andığı söylenmişti bana. Neyse... Başa gelen çekilir, yerimden kalktım, ortaya çıktım, kısa bir şiir okudum, durdum. Salonda derin bir sessizlik. ben sıkıntıdan bir tane daha okııdum, salonda daha derin bir sessizlik... Başımı kırarak selâm verdlm, yerime döneoeğim, alay komutanınm sesi geldi kulağıma, «Teğmen, buraya gelir misiniz?». Vamna gittim, alay komutanı, vali ve aileleri bana şaşmış gözlerle bakıyorlardı, Komutan; Nedir bu okuduklarımz? diye sordu. Şür, dedim. Bu nasıl şiir oğlum? Buna verilecek bir yanıt yoktu, ya da ben bulamamıştım. Bunun üzerine alay komutanı beni daha da yamna çağırdı, yer gösterdi, oturttu. Açıldayınız, dedi. Ben de, «Efendim.» diye başlayarak, şiirden vezni, kafiyejri, teşbihi, istiareyi kaldırmak için üç arkadaş faaliyete geçtiğimizı söylemeye başladım. Baktım, ben «Onu da attık, bunu da kaldırdık» dedikçe komutanm yüzünde bir memnunluk, başı ile beni evetliyor... Sonunda ellerini yukarıya kaldırarak: Şimdi anladım teğmen, siz böylece şiiri ortadan kaldırmak istediniz, değil mi? Sizi kutlanm. Elimi sıkarak beni uğurladı. Şiir alanına yeni giren bir ozanm karsılaştığı bu tür bir yüreklendirms ve kutlama, sanmm dünyada kimsenin başına gelmemişti. Sevtneyim mi, yerinevim mi, bilemedim Diyeceğim aksilik, daha baştan başladı. Bir ammı daha anlatacağım. 1936'da liseyi bitirdim, Ankara Hukuk Fakültesine yazıldım. Devlet Demiryollanna da memur olmuşmm, beni derslere bırakıyorlardı. Ama ben daireye gitmediğim saatlerde fakülteyi asıyordum, Orhan Veli de öyle yaparsa (çünkü o da o sırada postahanede çalışıyordu) sokaklarda, parklarda ava re avsre d ö l a ş ı r d ı k . Bir gtln ban dalrede çalışırken, kapı açıldı. Orlısıı Vcli gırc'.i :çeri. Biz odada üç kişiydik; şef, daktilo hanım, bir de ben. Ben dosyalara bakıyordum. Varlık dergisinin yeni sayısı çıkmış, içinde üçiimüzün şiirlerinden kurulu koca bir oıta sayfa var. Ama şunu söylıyeyim ki, ben şiir yazdığımi çefe sçmamıştım. Orhan Veli bir mu^iplik ctti, derginin o sayfasım açarak şefin önüne koydu; Bakın, Melih'in şiirleri var, dedi. Ve çıktı giti. Biz üç kişi yalnız lcalmıştık. Şef önce bana, sonra dergideki imzama baktı, Orhan'm söylediği doğruydu, şiirlerin altında benim Imzam vardı, başladı okumaya. Birmiyor, ckuyor, baştan alıyor, yine okuvor... Ben sıkıntıdan deli olacağım. Sonunda bıraktı dergiyi elinden, bana döndü; Üzüîmeyin, dedi. böyle böyîe a.'ışırEinız. Tut kelin perçeminden. Ben yins agı'dama yap ma zorunu ile karşı karşıya idim. Anlattım şefe ne yapmak istediğimizi kısa yoldan, beni dikkatle dinledikten sonra: Peki, nasıl karşılandı bu atiıımınız? diye sordu. Çok kötü, dedim. Herkes bizimle aJay ediyor, herkes bizi yeriyor, herkes... Şef benim Bözümü kesti: Vah vah, çok üzüldüm, dedi. Sonra da şu sözleri ekledi: Acaba Faik Reşit Beye müracaat etseniz, o sizin elinizden tutmaz mı? Faik Reşit Unat, eskiden Maarif Matbaası Müdüriüğiinde bulunmuş, Atatürk'ün gtinünde Tarih Kurultaylarına katılmış (okul kıtaplarımızdaki Tarih Kurultaylarından almma resimlerde o da görünürdü) ünlü bir kişi idi ve sanınm bizim şefin tanıdığı en büyük p.damdı. Sonra ben Milli Eğitim Bakanlığı Yayım Müdürlüğünde calışırken Faik Reşit Unat. Talim Terbiye üyesi olarak bizim üstümüzdeki katta otururdu. Tanışırdık. Hahmetii oldu. Kendisine bu öyküyü anlatmadım, gülecekti kuşkusuz ve ben onun sülmesinden iç acısı çekecektim. Sanki ona, «Siz kim, bizim elimizden tutmak kim?» demiş olacaknm. Yukardaki iki anı. tarih sirasmca değildir. önce ikincisi. sonra birincisl olmuştu. Ama aradan bunca yıl geçtikten sonra ne önemi var? Ha biri önce olmuş, ha öteki. Zaman, olay sırasına hiç aldırmıyor. Sınıfsal Kavga anzlmat Fermanı 1839'da yayınlandı. Ylrmlncl Y3z>i7m sonuna ulaşıyoruz. Tanzimat kafasmı değiştirenıetlik gitıi. Sözeelişi DGM kurulacak deerü mi? Sivri akıllınm biri ortaya yaman bir gerekçe atar: lîürriyetleri boğmak için hürriyetledn kullanılmasma izin veremeyiz. DGM Fransa'da var. Batı demokrasilerinde alınan tıdbirleri biz niyin almıyalım? Tanzimattan beri bu kafa\la öykündük Batı'ya .. Fransada fikir özgürlüğü var, bizde yok; Fransa'da bilim özjürlüğü var, bizde yok; Fransa'da siyasal sendikacılık var, bizde yasab; Fransa'da sosyalist partisi var, bizdekiler ya baskı altında, ya mahkemede, ya kapatılır; Fransa'da komünist partisi var, bizde yok; Fransa'daki DGM'lerin nitellği ve Işlevi başka... Şimdi sennaye keshni toplu sözleşme düzeninl değiş'irmek istiyor ya, gerekçe hazır: Isveç'tekine benzer bfr düzene geççlim. Ne yapalım? îki merkezi kurul olsun, «işçiisverenhükümet» temsilcilerini kapsayan. Blrincisi ücretleri saptasın, ikincisi fiyatlan. Peld, amaç ne? Emekçi ücretlerini dondıırmak, ya da Insıtlamak. İş, sermaye iktidanna kaldı mı ne olacağı belli. Memur maaşlarında olanlan görüyoruz. Cephe iktidarı şak diye katsayıyı donduruverdi. Şimdt 1 milyon memur çarşıpazar dolaşırken fiyat etiketlerinl natürmort resimler şribi seyrediyor. Bizdeki toplu sözleşme düzenini tsveç usulüne göre düzeniemek Isrteyen semıayeci kafası, acaba tsveç'in nasıl blr yer olduğunu biliyor mu? Biliyorsa «tsveç'te geçerü düzeni tümüyle Türkiye'ye getirelim» önerisi karşısuıda ne diyecek? • Batı demokrasilerinin temel nitelikleri artık genlş halk yığınlarınca biliniyor: 1) Tikir özgüriüşrü ve sonuçta bilim özgürlüğü.. ?) Siyasal sendikncıiık.. 3) Sınıfsal particilik.. Türkiye'de bn üç temel ilke benimsenmeden, ne Batıh demokrasiden .söz açmak olasıdır, ne de Batılılaşmaktan. Halk artık gerçekleri anlamaktadır. Sözgelişi tşveren orgütleri hem sınıfsal sendikacılığa karsı çıkarlar, hem sımfsal sendikacılık yanarlar. Nasıl olur *bu iş? Son günlerde en başta MESS Oladeni Eşya Sanayii Sendikalan) olmak üzere İşveren Sendikalan Konfederasyonu sınıf mücadelesinln bayrağını dalgalandırmaktadırlar. Diyorlar ki : Biz kendi aramızda örgütlenerek, bütünleşerek, tonlu sözleşme düzenini değiştireceğiz. Bu yolda Hükümetin de, yasalar çıkarmasını istiyoruz. Ama Hükümet yasa çıkarmasa bile biz kendi gücümüzlc düzeni değiştirmesinl büiriz. Ne denir buna? Kuşkusuz sınıf savası denir. tşveren örgfitti, smıf savaşını öylesine ciddiyetle yürütmektedir ki, savasin gereklerine ve koşullanna uymayan üyelerini cezalandırmakta, örgütten dışan atmakta; demirden disiplinle sınıfsal çıkarlarını yürütmeye çalışmaktadır. Ne var ki çok partili rejimlerde ve çoğulcu demokrasilcrde, işverenlcrin sınıf mücadelesini lçeren tutum ve davranışları da doğaldır. Bu nedenle Işvercnlerin örgütienemsini, bütünleşmesini, işçi smırı sendikalarına karsı yeni strateji ve taktiklerle uğraşa girmesini kimse yadırgayamaz. Sermaye sınıfmın varlığmdan doğan politika budur. • Bir toplumda sınıflar varoldu mn, sınıf mücadelesi de varolur. Îkinci Dünya Şavaşından bu yana sermaye sınıfı palazlansın diye vargücümüzle çabaladık, başarı da kazandık. Şimdi sınıfsal uğraşın ortalık yerine düştük. Yatınmlar mejıalannı verdi. Sol ile sağ, sermaye ile emek, sittikçe ürgütlenerek, bütünleşerek politika meydanmda güreşeceklcr. Ama DGMYi kuran kafalar; hem sınıflar olsun, hem smıf mücadelesi oünasın diyorlar. Olası mı? T Anayasa Sizi de Suçlayacaktır Rahmi KUMAŞ flrk Ceza Yasası'nın ünlü bir maddesi vardır: 146. madde. Bu raadde İle Türldye Cumhuriyeti Anayasa düzeni korunmak istenmlştir. 146/1'e göre Menderes ile iki arkadaşı, Aydemir ile bir arkadaşı, bir de Gezmlş ile iki arkadaşı yargılanarak ölüm cezasına çarpturılmışlar ve sonunda asüarak öldürülmüşlerdir. Bunlann hukuksallığını tartışmak konumuz dısında kabr. Fakat bu maddenin «pratik»inden Anayasa'yı iağyir, tebdil ve ilga suçunu iktidarda olanlarm da işleyebileceği anlaşılmıştır. Demek ki bu madde İle Anavasa düzeni yalnız «MtTHALEFET»e karşı değil, «İKTİDAR»a karşı da konınmak lstenmistir. Maddenin anlatımında da böyle bir aynma gidllmediği açıkça bellrmektedir. Yalnız maddenin içinde şöyle bir nesne de geçmektedirt «Türkiye Cumhuriyeti Teşkilâtı Esasiye Kanununun veya bir kısmını tagylr ve tebdil veya ilsaya cebren teşebbü» edenler idam cezasuıa mahkum olur » Şimdi düşünelim: l'argı, Anayasa'uın üç ayağından biridh. Belki de en önemlisidir. Danıştay da, Yargı'nm en Sneınli blr dalıdır. Bu kurunıun olmadığı bir devlet, hukuk devleti olamaz. Anayasa'nm 1Î2. maddesi ile buyurulan, «Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır: bu organlar ve idare, mahkeme kararlarım hiçbir suretle değiştiremez ve bunlann yerine getirilmesini geciktiremez.» kııralını Türkiye'nin somut koşullanna bakarak çözünıleyelim: Yürütme, özellikle hükümet, Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararlan ile son çöıümlemedeki iptal kararlannt uygulamıyor. Bıı hükümet. üç üyeli bir parti ve ilrf bakanlık vererek demokrasiyi gölgeleyen blr kişinin kurduğa hükümettir diye Anayasa'yı da golgeleyemez jal Ama ne yazık ki, Anayasa da gölgeleniyor. TC'nln Anayasa'v» ve insan haklarına en az saygı duyan bu ye «nceki Demirel Hükümetleri döneminde Danıştay kararlarım uygulamamak ilke edinilmiştir. ."MC'nin TRT komısundaki yasa dışı tutumu, Danıştay kararlarının geçersiz kıhnması alanmdaki genel tuturnunu simgeleyen bir örnek olduğu için uzerinde durulmalıuır. Başka alanlarda da daha nice yüksek yönetici. devlet memurlan, öğretmenler yürütmeyi durdurma ve giderek hâklılık kararlan aldılar Danıştaydan. MÇ atamaları iptal edildi. Hükümetin TRT Genel Müdürlüğünü boşaltması ve yeniden doldurmasının yasa dışıliğı, yetkisini Anayasa'dan alan ve Türk uiusu adına karar verdiğini, Kararlannda surekli olarak vurgulayan Danıştay'ca herkesi bağlayıcı biçimde saptannıış dcnıeklir. Hükümet Başkanı Demirel ya da bakaııları Anayasa sıuırlan içinde kaUrak Danıştay kararlarına uyup bu haklı kişileri göreve çağıracağyia, görevine gitmek lsteyen bu ki.şilere polisle yani silâhlı güçle engel olmakla, yalnız yetkisini kötüye kullanmış değildir. Ayrıca arkadaşlarıyla birlikte açıkça, «Anayasayı kısmen tağjir, tebdil ve ilga» suçunun sanığı olmuşlur ka nısmdayız. Çünkü Anayasadan kaynaklanan bir yüksek mahkemeyi işlemez duruma getlrmek demektir, onun kararlarım uygulamamak. Daha doğrusu da, Danıştay'ı eylemli olarak kapatmak (fiilen ilga etmek) demektir. Bu. her halde hoş görülecek bir durum olamaz. Bir ülkede başbakan ve bakanları, hem de yüksek bir mahkemenln kararını dinlemezse, o ülkede devlet olanaklarından bile yararlandırılmayan bir kesim yalın yurttaşlar, mahkeme kararlarım nasıl dinler? Bugünkü iktidarın hem de yürekli hııkukçu saygıdeğer Danıştay Başkanı İsmail Haklu Ülgen'in çok açık uyarısuıa karşın, Anayasa çizgisine gelnıemekte direnmesinin çeşitli nedenleri vardır. Bunlardan biri, haksızlığa uğrayanlan, «Nasılsa Danıştay kararları uygulanmaz. Oraya gitmenin yararı yoktur» düşüncesine itmektir. Oysa bunda yanılmaktadırlar. Danıştay'a baş\TiranIar, en az «hükümet» ölçüsünde değerli olan bu kuruluşla, haksızlığa uğradıklannı belgelemenin «hazzmı» tatmak Istemektedirler. Aynca da bir birey olarak haksızlıklara karşı yasal direnişin bilincinl görmekteyiz Danıştay'a başvuranlarda. Demirel kendisinden hesap sorulamıyacağı inancmda ise bunda da yanıldığını 14 ekim 1973'teklnden daha etkili biçimde görecektir. Çünkü Demirel ile bakanlarımn işledikleri suçların «zaman aşımı» uzundur. Dağbaşındaki yurttaşının yasa ve mahkemeye saygısı olduğu. ama olanaklarından en çok yararlanan yöneticilerinin bu saygıdan yoksun olduğu ülkemizde «can güvenliklerini» düşünmeden haksızlıklara karşı djrenenler geleceğe umutla baionamıza yetmektedir. Dün) a Sendikal Hareketinde Gelişmeler mperyalist îkinci Dünya Sa\raşı'nın dünya halklanna yaşattığı acı deneylerin itici etkisiyle, 1945te, 56 ülkedeki 64 milyon emekçi adına Paris'te top lanan 272 sendikacı «Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF)»nu ı veya WFTU) kurunca dünya sendikal hareketinin birliği büjük bir adım atmıştı. Ancak bu birliğin yaşamı uzun olmadı. Amerikan emperyalizminin ileri sürdügü ünlü Marshall Plânı karşısında, sendikalar ve DSF doğal olarak tavırlannı belirleyeceklerdi. Marshall Plânının, ABD'nin «İyi niyetli bir yardım önerisi» olduğunu savunan Amerikan Sanayi Orgütleri BirUği CİO (1) ve Ingiltere Sendikalar Birliği TT7C, DSF'den aynlarak, kısa dönemde çeşitli ülkelerde kurulan sendika larla birükte 1949'da «Uluslararası Hür Sendikalar Konfederasyonu (UHSK)»nu (veya ICFTU) oluştıırdular. Böylece dünyanın en büyük üst sendikal örgiltü bölün müş oldu. AFL'nin grev yapmamakla övünen başkanı G. Meany 1951'de: «Savaş sonrası yıllarmda, hür eğiümli sendikacıinit^gnUıfcO. münist sendikalarm kurulması' için, elçiliklerimizde görevli olan Amerik^lı meslektaşlanndan pe rekli maddi yardımı sağlamışıardır» diyordu. (2). Uiuslârarası tekelci sermaye tarafından, dünya işçi sınıfı hareketine karşı geliştirilen «Soğuk savaş» döneminde, Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF) ile Uluslararası Hür Sendikalar Konfederasyonu tUKSK) arasmda söyleşim (diyalog) ve yakınlaşma söz konusu olmadı. Çünkü UHSK, DSF'ye karşı amansız bir saldın içindeydi. Bu saldırınm özünü Mc. Carthy'cüik (antikomünizm) meydana getiriyordu. Bugün dünya sendikal hareketi hâlâ birliğini sağlamış dıırun; da degil. DSF, UHSK ve dinsel gürüşler temelinden kaynaklanarak dönüşen Düny3 îş Konfede r rasyonu (DtK) \ arlık!armı sürdürüyorlar. DİK'in 14^ milyon ü yesi var. Kurulduğunda 50 milyon üyesi bulunan UHSK bugün 52 milyon emekçiyi temsil ediyor. 64 miiyon emekçiyle kurulan DSF'de ise 68 ülkenin 160 milyon emekçi kitlesi örgütlü. 1969'dan bu yana, DSF ile UHSK arasındaki ilişkilerde, eski günftrin sert gerginliği yer yer kaybolmaya başladı. Uluslararası işçi sınıfı hareketi ve dünya ilerici ve demokratik güçlarinin sürdürdüğü barışı ve yumuşams siyaseti, emekçilerin sendikal bir lik yolunda verdıkleri mücadeleyi de olumlu açıdan etkiledi. Dünya kapitalist sisteminin derinleşen bunalımı smıf mücadelelerini şiddetlendirirken, daha geniş «mekçi kitleleri çok uluslu tekellere karşı uiuslârarası işçi dayamşması ve smıf birliği nin gerekliliğini daha can alıcı bir biçimde duydular. Sendikaı harekette bağnazlık (koşullara göre) kırılmaya >*üz tuttu. Dünya Sendikalar Federasyonu'nun durmadan güçlenmesı ve geniş! e mesi, bu örgüt hakkında özellik le bazı UHSK yöneticilerinin yap tığı kasıtlı ve temelsiz yıpratmf' propagandasını etkisizleştirdi. D SF'nin sendikal birlik sorununu sürekli gündeme getirmesi birçok UHSK sendikasını da duyarh kıldı. DSF'nin 1973'te toplanan 8. Kon gresinde onemli kararlar aiınd1: «Birleşme sürecini hızlandırmak. dünya sendikal hareketini günil müzün gereksınimlerir.e etkinlikle cevap verebilecek düzeye çıkar mak, dünya emekçilerinin istelile rini daha iyi ve daha ça'ouk karşıiamak için hareketin gücünü yükseltmek. îşte Dünya Sendika lar Federasyonu'nun önde gelen hedeflerinden biri. DSF, UHSK ve DÎK arasında yaklaşım ve ey lem birliği, dünya serdikal hare ketine, görülmemiş yeni bir canlılık verebilir. İlkeler, tcmel gö rüşler konusıtnda ayrılık clsa bi le, ortak istekler, smırlı da olsç E Nejat FiRUZ Sosyolog, Egitimci T ortak eylemlerin kaynağı olabilir 1975 ekiminde toplanan DSF Geve olmahdır. Bu nedenle DSF, nel Konsey'ine 27 bağımsız sentüm sendikal örgütlere bir Asga dikayla birlikte 5 UKSK örgütü ri O.ak Programın belirlenmesi de katıldı. Cenevre'deki Avrupa önerisinde bulunuyor.» (3). Sendikalar Konferansı 27 Ulkenin • UHSK'ya bağlı sendikalar, 44 sendikal örgütünü bir araya DSF'yi «komünist» diye nitelen getirdi. direrek, uzun yıllar DSF senclikaUHSK içinde, 10 milyonu askın lanyle söyleşim kurmaktan kaçın üyesiyle en büyük örgüt olan mışlardı. Hele sosyalist ülkelerde İngiltere Sendikalar Birliği TUC sendikalarm varlığını bile tanıun 1975 eylülunde toplanan 107. kongresinde şu karar alındı: mak istemeyenler vardı. Ancak hem sosyalist ülkelerin, hem ge•Kongre, iki büyük dünya senHşmiş kapitalist Ulkelerin, hem dika merkezini. yani DSF ve UHSK'yı, birbirlerine yaklaştırde Üçüncü Dünya ülkelerinin sendikalarından oluşan DSF, Birleş ma girişimini gerçekleştirme zamanının artık geldiği görüşündemiş Milletler Örgütü, UNESCO dir. TUC, bu girişim için iuşgibi kuruluşlar tarafmdan ciddî bir muhatap olarak kabul edili kusuz en iyi konumdadır.» yor; Uluslararası Çalışma Örgütü 1973'te DSF, HSK ve DİK'in İLO'da birçok bağımsız sendikatüm emekçileri, 5 îspanyol yurtnuı da desteğiyle etkinlik kazanı severini öldürme girişimini eyyordu. lemlerle protesto etmeye çağırCPUSTAL, CİSA, OUSA gibi Lâ ması olumlu gelişmelerden oiri. tin Amerika. Arap ve Afrika sen Yine üç örgütün 11 eylülü, Sili dikalarını birst^ya getiren bölge için eylem günü ilan etmeleri orsel sendikal örgütlerde DSF şentak mücadele. doğrultusunda bir dikalanyle öbür sendikalar aynı adım oldu. Bazı ülkelerde. ise, ko çatı altında eylem birliği yapıyor şullarm elverişliliğine bagif nlarak daha ileri ortak eylemler dolar. FÎSTAV'da DSF ile UHSK ğuyor. Ömeğin Ekvator'da, 13 ka orgütleri birarada çalışıyorlar. Son yıllarda pek çok UHSK. sım 1975'te, DSF, UHSK ve DÎK'e sendikası DSF ve ona bağlı sen bağlı üç sendikal örgüt anti dikalarla ilişkilerini hızla geiış emperyalist, anti feodal, anti tirmej'e başladı. Sadece 1975 yı faşist, demokratik bir platformda lında Sövyet sendikalanndan 13 birleşerek 12 saatlik bir ulusal heyet İngiltere Sendikalar Birli grev düzenlediler. ği TUCf'un, 15 TUC heyeti de Sov Dünya sendikal hareketinde bır yet sendikalanmn konuğu oldu. lik eğilimi gittikçe güçlenlyor. Eleman Aranıyor BÜYÜK BİR JiRKETiN İHRACAT BÖLÜMÜNDE GÖREVLENDiRİLMEK ÖZERE iYi İNGiLiZCE BiLEN EN AZ ÜSE MEZUNU ELEMANLAR ARANMAKÎADIR. AYRICA ALMANCA BiLMEK TERCiH SEBEBiDiR. İLGiLENENLERiN P.K. 3 1 5 BEYOGLU ADRESiNE MÖRACAATLARI RiCA OLUNUR. Önümüzdeki dönemde gerçekleştirilebilecek ortak eylemler daha üst düzeyde bir sendikal birliğin küometre taşlan olacak. DSF, UHSK ve DlK'le ortak davranışın özellikle üç konuda olaoakh olduğunu görüyor: 1 Faşizm > ve ırkçılık tarafmdan çiğnenen sendikal ve demokratik haklarm savunulması, 2) çok uluslu şirket lere karşı mücadele, 3) Birieşmiş Milletler Örgütü'nün belirlediği yeni bir dünya ekonomik duzeni içm mücadele. Bununla birlikte, dünya sendikal hareketinin özlenen hız ve biçimde yol almasını engelleyon • Soğuk Savaş» kalmtıları ve sınıf uzlaşmacılığmı sürdüren sen dikacılar henüz tümüyle ortadan kalkmış değil. Hâlâ, yukarda kısaca değindiğimiz bu gelişmeleri görmezlikten gelip, Dünya Sendikalar Federasyonu'nu «Doğu b!oku'nun örgütü. diye nitelendiren kafalar var. DSF ile ilişkiye geçenlerin anmda «komünistleştiğini» ileri sürenler var. (Ancak DSF'nin tüzüğünde, DSF'ye bağlı sendikalann bile eylem, prog ^«IIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIJ ramı ve yönlerini bağımsızlik li^nde belirleme hakkına sahip ofiJuğu yazıyor.) Sendikal hareketin çok önemii 1 fcir'' aşamada bulunduğu Ülke* Eenim ve eşimin sürmekte olan çok ıstıraph rahatsızh~ mizde, işçi smıfımız ekonomîk ve •^ ğımızı kesin teşhisi ve tedavisiyle çok kısa bir zamanda bis demokratik siyasal mücadele zi şifaya, rahata kavuşturan Romatizmal Hastalıklar Fizi bütünlüğünde hızla örgütlenir E ken, uiuslârarası işçi sınıfı da E koterapi Mütehassısı Sayın = yamşması ve birliği gerçeğinı göz den kaçırmıyor TürkJş, 1960 son rasmda UHSK üyesi olarak dünya sendikal hareketi içindeki uygun yerini seçmiş gözüküyor. Hiç E minnettarlığınuzı ve teşekkürlerimizi sunarız. S bir uluslararası sendikal örgüte bağlı olmayan DİSK ise, bağım = HAKKI KURTBÖKE E sızlik, demokrasi, toplumsal ilerleme ve sosyalizm mücadelesi FHiııiMiıııııııııııııııııııııııııımıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııri içinde uluslararası sendikal iliş(Cumhuriyet: 9351) kilerini hızla ve çok yönlli olarak geliştiriyor. Sınıf uzlaşmacılığını kesinlikîH reddederek, ama birlik sorununun bilincinde, dünya ilerici sendikal hareketinde yer alıyor. Uzun yıllar Ziraat Bankasımn muhtelif kademelerinde İçinde bulunduğumuz koşullar çalışan ve son olarak Genel Müdür Muavinliği, tller Banda dünya sendikal hareketüü ön kası Genel Müdürlüğü ve Türk Ticaret Bankası Genel Müyargısız .ye nesnelce değerlendirdürlüğü yapmış olan, mek, en azmdan emperyalizmin bölücü tecrit siyasetine gslmemek için, her ilerici ve demokratm kaçımlmaz bir görevi oluyor. | TEŞEKKÜR j j Dr. Nejat URAS'a | ACI BİR KAYIP (Reklamcüık; 265/9332; (1) CtO ve AFL: ABD'nin IJd üst sendikal örgütü. Bunlar bir• leşerek AFL CÎO'yu meydana getirdiler. (2) .The last five yearg», George Meany. (3) «VU1 eme Congres Syndlcal Mondial». 44. SABRİ SABİT SAĞIROĞLU 25.8.1976 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi 27.8.1976 cuma günü Hacı Bayram Camıinde kılınacak öğle namazından sonra Cebeci Asrı Mezarlığı aile kabristanındaki ebedi istirahatgahına tevdi edilecektir. Merhuma Tanndan rahmet, kederli ailesine, yakınlanna ve tüm mesai arkadaşlarına başsağlığı dileriz. İLLER BANKASI GENEL MÜDÜRLtGÜ (Basm: 23248) 936U E. G. O. Genel Müdürlüğü Türkiye Belediye Ulaştırma İşçiieri Sendıkası ı Ulaşİş) ile kuruluşumuz (E.G.O. Genel Müdürlüğü) arasında Otobüs İşletmesi işyerinde. işyeri duzeyinde bağıtlanmış ve 1.10.1976 tarihinde sona erecek olan toplıı iş sözleşmesinin 275 sayılı yasanın 4. maddesinin 2. fıkrası uj'armca feshedıidiği ilânen duyurulur. E.G.O. GENEL MtDÜRLtGÜ (Basır.: A. 15496) 9335 THY A. O. GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN Halen hava ulaşımına bağlı olmayan illerimizi Ankara. istanbul, Izmir, ETZunzm, Diyarbakır gibi merkezlere bağlayacak ve bu nıerkezlerde fDaliyette bulunacak 20/30 koltuklu çok motorlu ucaklarla bir işletme kurulacaktır. Bu işletmede pilot ve teknisyen olarak çalısacak, i.T.Ü. KiMYA FAKÜLTESi DEKANLIGINDAN Faküitemiz Fiziksel Kımya ve Sınai Kimya Kürsülerinda açık buiunan asistan kEcirolarına 1750 sayılı Üniversiteter Kauuııu gereğince birsr Asistan Alınacaktır Aşağıdaki şartlara haiz şahısların dilekçelerine ekliyecekleri iki fotoğraf ile Maçka'dakı Fakülte Sekreterl:*:ne 17/»/l97b günü akşamına kadar şahsen rnüracaatları iiân oluiiur. 1) Devlfct Memurlan Kanununa göre, Devlet hizmetine girmede aranan çenel şarllara haiz olmak, 2) Görev alacağı bilim dalında düktora vapmış olmak veya o bilim dahnda Yüksek Mühendis, Yüksek lisans veya muadili ünvana sahip olmak, 3) Yapıiacak bilim sınavında başan göEtermek, 4) Asistanhğa müracaat tarihinde 35 yaşmı bitirmemiş oimak, 5) Yapılacak bilimsel sjnavda yeteri der?cede basan gösterenler arasından doktora yapmış olanlar tercih edilir. 6) Doktora yapmamış olanlann dilekçelerine hangi y3bancı dilden sınava girrnek istediklerinin belirtilmesi gerekir. Nol: Sınav tarihi ve yeri Üniversitede ilân ediiecesi gibi. ayrıca müracaat sahiplerine de duyunılacaktır. (Basm: 22902'9338> ElemanJara ihtiyaç vardır Mukaveleıi olarak isühdam edilecek asağıda beürtilen evsaıı hais elemanlann gerekli belgeleriyle Türk Hava Yolları A.O. Personel va Sosyal İşler Başkanlığı, Cumhuriyet Cad. 199/201 Harbiye İSTANBUL adresiııe rnüracaatları rica olunur. Pilot için aranan hususlaı: 1 50 yaşmdan gün almamış olmak, 2 Asgari lise veya muadili okuldan mezun olmak, Yüksek tahsilU olmak tercih sebebidir. 3 Ge^erli Tıcari Pilot ve Alet uçuş sertifikasma haiz olmak, Hava ve Kara Kuvvetlerinde fulen uçuş statüsündc veya bu statüden ayrılmasmdan 6 ay geçmemiş olanlardan bu şart aranmaz. 4 Herhangı bir sabit kanatlı uçak veya uçaklarda en az 1200 saat uçmuş olmak, 5 ICAO Armex I'e uygun yetkili bir hastahaneden alınacak uçuşa elverişlilik' raporunu haiz oimak. Teknisyen için aranan husustar: 1 50 yaşmdan gün almamış olmak, 2 Ulaşt. Bak SHBT35 Talimatında belirtilen uçak bakun lisansına haiz veya bu lisansı alabüscek nitelikte olduğunu vesıkalarla ikraz etmek, 3 Sağhk Raporu (Son 6 aylık devre için geçerli), Detaylı bilgi mukavele örrıeğinden görülebilir. ÎLAN 1 Müessesemlzın ıhtıyacı olan 50 adet 1 nolu (Levent DOVU ü.10 Met.) 100 adet 2 nolu (Levent boyu 2.60 Met.) ve 5'J Adet 3 nolu (Levent boyu 3.10 Met.) olan Hah tezgahlarımn ağaç ve bazı demir aksamlan yaptınlacakfır 2 îhaje 'i eylül 1976 perşembe gtlnü saat 14.30'da yapüacaktır. 3 Geçlci temınat 15.000. TL. dır. 4 Şartname ölçü ve reslmlerl; Istanbul'da Alım ve Satım Müessesesinda Ankara'da Ulus Mağazası MüdUrlüğünde Burdur'da Satış Mağaza Şefliğinde Müessesemizde Ticarat Servisinde görülebillr. 5 Müessesemiz 2490 sayüı kanuna tabl degildir. KAYIP Mardin Emniyet Müdürlüğünden 1972 senesinde aldığım 963 Nolu Pasaportumu kaybettim. Hüktimsüzdür. Mehmet Masum ASAN Cumhuriyet: 9352 KAYIP İstanbul Barosu'ndan aldiŞım A\oıkathk Kimlik kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. Avukat ALÎ DEMtR (Cumhuriyet 9348) ACELE SATILIK KAT Caddebostan Santral Dııraği köşeslnde DOST Apartımanımn ikinci kat orta dairesi, Eahibindeh acele satılıktır. Üç oda, büyük salon, marley döşemeli, kalorilerli. Ödamede kolayhk gösterüecektir. Müracaat ıçln: Tel.: 26 49 U (öğle sonralan) 8 SÜMERBANK ÎSPARTA HALICILIK MÜESSESESi (Basm: 22965'9342) (Basm: 23166; 9340) (Cumhuriyet: 0339)