04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUHHÜRİYET 14 AGUSTOS 1976 YH B Özleşen Türkçe ve Dil Devrimi üzerine Vedhl TiMUROĞLU ol fcestmde t!e dilde ötleşmeye karsı blr tutum var. Geçenlerde, bır dostum, «Senln gıbi bir devıimcının Tuık Dıl Kurumu'nda ne işi var?» demez ml? tye tutuldum bu »bz'ere. Czleşmevi bır «jargon'uk» sayıyor. Halkın dılı geliştmlmelıymiş. Once, şu «jargonluk» kavramı üzerînde duralım. «Le jargon», bozuk, anlaşılmayan, kiml çevrelere össgtl dil anlamına geiıyor. «Jargonner» eyleml de V3r. Bozuk, anlaşılmayan bır dılle konuşmak demektir. Erkek kaz bagırmasına da boyle diyorlar. OzleşmecUer, erkek kaz gi" bı bagırcruyorlar her nalde, Osmaıilı feodaiının bağırrnalarından t:orkmuş halkı, kendı dil kayr.âiîlariyle, haksızlıklara karşı kukrereoek blr yiğıtliğe karusturmak istiyorl&r. Eskl bir Mısır papirüsünde, «Yiğidin sdztl, yumruğundan daha güçlüdtlr» dlye blr sö« vardır. Dllslz blr düşünce olamayacağma göre, halkın kaynaklanyle halkı dlllendirmekten daha önemli ne olabUir. Ha lle yazılan halkın «bogazı>nı. hı lle yazüan «halk.ın yaratma gUeüne vermenin tek yolu, onu bllinçlendirmek degil mldlr? doğunun kadınları U> bstan cttne Mhip V, br(UsHe ıan tâtfin ym da btr akanu lmgcal gOA yiftt ıv bfltfin Çağdaş bir trajedi yazarı: John Whiting T Trajedinm ölümünun U4n edUdiğl çagımızda ortaya çıkmış bır trajedi yazandır Wh;tıng TraJedı, insanların kavrayamadıklan ve denetleyemedıklen kuvvetler tarafından yokedılmelen bıçımıode tanımlanabılır. Bugun eleştirmenler, «buyuk oürldye'de yabancı dfl bümeyen okurun Baü lumlenn yaklaşan tehiıkesiyle büjTilenmış âsı kuedebıyatı hakkmda bır düşünce bütunlügüne şaklara trajedımn soyleyecek sözu oimacügını» ılo1 ulaşabümesi oldukça güç gorunüyor r^jnya n suruyorlar. Oysa Whiting e göre hayat hep traedebıyatının önemh bırçoic yazan henuz dılırmze jık se^ıyede yaşanır Trajedılerde tannıar \ardır çevnlmedıği gıbı, nasılsa yayımlanmış bir iki ama âdaletsızdır Çekılen ıstırapla verılen ceza oraneseri de, dağıtım olanaklannın yetersizjgı nedenıv. tıiı degıldır Belkı Hamlet ve Oedıpus kusursua le, ldtapçılarda bulmak kolay olmuyor. Çunkü bü degıllerdı, fakat başlanna geleni haketmemışlerdı. yuk dağıtım şirketleri daima büyuk yayınsvlerıne Trajedi yazanna göre Danimarka'da olsun Thebesönem verlyor, büyuk yayınevleri de pembe dızi te olsun devlet yapısının çurümesı, katı programlere. Bu nedenle iyi niyetU btrkaç yaymevı tara lar ve sosyal reformlarla düzeltilecek şeyler ceğıllından çıkarüan kitaplar çoğu kez okuruna ulaşa dı. Oysa şımcu trajedımn olümünü ilân eder.ıer cak kadar tallhli olamıyor Az da olsa vayımlanma toplumsal ve ruhsal bılımlena insan acılarını bır ya başlanan bu kitaplar belki de pembe dızıcılerl dereceye kadar çoz'jmledığını ılen surJyor. Whıtmg ürktıtüyor, okurun iyiyı kotuden ayırabılme olası de sosial ve ekonomik çevreye kayıtsıa değil, ama Uğı onlan endişelendiriyor; onlar da bu eserle insan deneyımının sadece sosyal ve ekonomik terin ortada gorünmemesi için bir çare buluvorlar rlmlerle yorumlanamayacagı inancında. Kısaca inher halde; çunku, örnegin son zamanlarda yayım san kendi kaderinl tayin edemez diyor Whjtmg; lanan ve gazetelerde hakkmda tanıtma yazılan çı oyunlannda irmanian sıradan insanlann Ustüne çıkan Joseph Conrad'm «Karanlığın Yüreği» adlı ro karan kuvvetlerle çok ilgılenmış. insan ne kadar nedense kıtapçılarda bulunmuyor. sıradan olursa olsun, olağanüstü btr olay karşısındaki davranışlan ile Whltıng'in ilgisinl çekiyor. In. Yirmind Yüzyıl tngi»« Tlyatrosunun önemli sanlarm kendilertni daima büyük sorunlar karşıyaBarlanndan John Whitlng'ln ülkemizdeki kaderi sında deneyerek tammalanzıdan yana olan yazar, J da boyle görünüyor. Whitıng in en önemll oyunu kahramanlannın iyi ve kötü yönlenni aynı agırUk«Devil* Seytanlant 1971 yılmda; «No Why Ha La ortaya koyuyor, yani bır hninm» sahte dengeier yır, Neden» 1972 yılında; Cevat Çapan'm incelemesi kurmuyor. Tiyatroyu salt bir eglence aracı gören «Çagdaş Blr Oyun Yazan «ohn Whiüng» da geçen seyirci çoğunlugu da, bir oyunda sadece rahatlayıl yayurüandığı halde Sellm lleri*nin yansı dısın mak lstedigi için VThlüng, tto&ıi basan kazanan bır da bu bes yıl içinde sajuyorum ondan hiç söz eden oyun yazan olmayı beceremenüştir. Ama John Whıting hakkmda bir inceleme yapan Ronaid Hayman* ın decügi gibi Whiting •eylrcınin izlemekte güçluk çekecegi »eyleri yasnaktan vazgeçseydi bu kadar İyi oyunlar yftwwrtMrii, Shftkespeare de yazamazdı. Wblting >»ıirt ticart başarı y°«'rıarrvmi< ama arrensel bir »niRtnm türtl oluı trajediye inancı, ooa geçlci toplumsal boeafchiklann çevreslnde dclA&an y»«arinnn öteslnde bir önom kazandırscak aanıyorum. Ûk balaçta WmttngJin «Şeytanl&r» ve MUlerin <Cadı TTa^nnım adlı oyunlarmjm aynı temayı isledıkleri görülur. tCadı Kazanı» Amerika'da bir «tmaniıtr yasanaa McCarthy dönemıni sımgeler. Bugun McCarthy döneminde kaynatılan cadı Vn?»niqn taTİhe ^fln^ti^iTi^^n bu oyunun etkiniıgınl aynı triçiinde sürdürdügünü soylemek guçtur. Oysa Whitıng, «Şeytanlar» adlı oyununda, Cevat Çapan'ın yaaar Ustüne hazırladıgı «Çağdaş Blr uy^a Yazar» adlı incetemesınde de belirtugl gibi: «Go rünüşte on yedinci yüzyıl Pransa'sında geçen olaylar, siyual çekışmeleri, toplumsal sapjantıları, ça» ve lnsanhk dışı iskence yöntemlenyle gerçekte günUmüzde da gecerlı olan çaoşmalan ve rahatsızlıklan yansıtmaktadır. Whiting, bu çağdaş tedirginiijp dile g«tirirken Orandler'nln kınk dökük haline baJcp Jeanne'ı Bevginın ne oldugunu «niampv', çagırdıgı gibi, bizim de sevgi adına, banş ve dogruluk adına saldınp yokettiğimlz insan hayatlanmTi ve insan yapıtlannın yıkıntılarına bakıp sevg<n<n bansjn va do^rulugun ne oldugunu anlamamiE istemektecUr.» tn;HH« oyun yacarlı£mın Shakeapeare ve çağ> daşlanndan gUnUmüze " ™ w büyük gelenegi içinde yer ftiayi Wtiting, Tiırk seyırcısınin hiç tanıma<> dıgı bir yaeardır. Ama sahnelertnl gene seyircimizin tanunadığı sıradan oyun yazarlanyia dolduraa ödenekll tiyatrolanmız bu çağdaş trajedi yazannı artık gormezlikten gelmemelldlr. Onu tamtmaya Cevat Çapan'ın tlttı inoeâatnesinin önctl olaoağına lnanıyorum. Ur «trtto > PaMze KUTLU S oldugu lçtn, öılejen Turkç*, eaki dildaa yarartsnabileceft bir dilbilgisi bulamadı ve bu yuzden, TUrkçe dilbilgisi, sözcük hazinesine koşut bir b; çimde, klml zaman daha çabuk gellştl. Genel ku rai olarak bir dilln birden kurulamavac8ğır!i \e birden yok olamayacağmı söyleyebiliriz. Eytı.?m. sel gerçeklik böyledlr. Ama, Osmanhca. birden yok olmuştur. Denir ki, bir dil, yeni sözcüitlerip zenglnîeşır, kimi sozcUkler, birdenblre yiter gıder, ama bu değişmeler ve yltmeler, o dllin yazgısını etkilemez. Oysa, öîleşen TUrkçe, tark yıl gibı blr kısa süra içinde, Osmanlıcanın yazgısını karartmıştır. Hem de savlara karsın birkaç yılda dilbilgisi devrlmiyle birllkte. Kaynağında, bu b;r patlama sonucunda olmamıştır. Özleşen TUrkçe de birkaç yıl içinde kurulmamıjtır. Osmanlı feodall Ue uzlasamamıs ha'.kin arasında yaşayan Türkçe'ye dönülmesi, özieşsıenin erefine çabuk ulasmasını saglarnıştır. Birdsn zenginleşmenta nedeni de budur. Ha^jn dili iyi arastınlmıstır. Halkın yuzyıUarca ya^attıgı TUrkçe, Osmaniıca üe yozl göre, 1 dilln kansmaaryla, bir Uçün W cü dil dogamaz. Birlsl, etkinlik kszanır. Oysa Os manlıca, UçUncü bir dildir. Eytişlme ters dtlştüSu için de çabucak yıkılıp gitmiştir. îngllizceye, Fran sızcaya, tspanyolcay» glren yabancı sözcükler, bu dilleri «engüıleftirip jrelistlrmislerdlr. Oyss, Arapça ile Parsça, Türkçeyi ylyip bıtnmişlerdir. IMlimize, Batı dillerinden glren sözcük>rîn kapitalist gelişme sürecıvle lhşkısi de ayn bir yazı konusu olabilir. özellikle emperyaUzmle ıllşklH önemli bir konudur. onUr b&znfl bir çeyiz çüeyi lnee blr aeigls ve güierken bir uai sflsOeal taşırlar ve birer aadan ibarettlrler kayıtlanmızda marl blr nokta ve yBzjnlan çok uzakta blr nehir yoluna kanşırlv ölümleri duraktın beyaa ve ahlat, ercis, adUcevsc üzerinden çeçsjı blr yansırlar ve birer yazmadan ibarettlrler •evdalsrumzda biz blr yazın »yafrnda en inicfik bir rırbeü bte lçi titreyerek okayan ve blr ftilü terslnden dokoyia umutİAnmızda ba«!ı^ı krnadan turaç bebeal dofrustan laraç ve bir nlnnlyle danlrp bir ttirktiyle b«n»ırlar ve birer hasretten İbarettlrler mektuplanmızds Stalin'in 195(nerde yazdığı yazUara dayanıyor bu savlar. Dilın blr üstyapı kurumu olmadığı gerçeğ.nı tumumuz benimsiyoruz. Ne ld, özleşen Türkçe lle blr tınıf lehçesl yaratümak istenmiyor. Özleşen Türkçe lle, toplumun Ust kesimindeld blr avuç azınlıj» hlzmet edılmek lstenllmenııstır. Tam karşıtı btr durum vardır özleşmede. Sınıflar, dili etkılerler. Osmanlı sarayı kendi deyimlerini ve özgün sozciikierini dl!e EOkmustu. Tanzimatia başlayan yanlış Batılılaşma rUreclnde da yenl anamalcı k"rırnlar, kendi feavramlannı ve deyimlav rinl düe * »qrdı. Flrenkleşmeyi yeren yapıtlar, bu savın . : taj ıdır. Nasıl söylenirlerse söylen&inler, birçok c . .'îlert «Jargonluk» sayabillrlz. Ancak, bunlan Türkçe köklere yaslanarak söyleyebillreek, en azından, halk, btrnlan tlretim stlrecl içerismde, Ver.di kaynaklanna dayandığı için, kolayca anlavacikfr. «Jargonra>' olaugunu duşündugu zaman da kullanmayacaktır Ozleşme, ikl açıdan önemlidlr: Birtnclsl, Osmar...caya karşı olmalıdır. Bu aorun çösülmüştur. <Jsn arı.ı%3 ejtış.msel yonterne ters duşen bır dıldir. Stalın, Ru* dili için konuşmaktadır. Türkçe ue Osmanlıca gibi bir karııtlık olmamıştır Rusya'da. Rus dılının tek bir dilbllgısı olmuştur. Emekçı sınıflar iktıdara geldıklennde, yeni bir dılbılgısıne gerekseme duymamıglardır. Genisleyen sozous hazinesı, koklü Rus dılbilgismin buyruguna verılmiştir. Oysa. Osmanlının yıkılmasıyla ıktıdara geçen ulusal yönetimln kullandıgı halk dllının dılbügisi, Osmanlıca'nın dübllgıslnden ayrıd'.r. Osmanlıca'nın buyruguna venlebüecek bır uiusal dıl hazinesı olamazdı. Rusya'da, iktıdar, sınflar arasında değışmiştir. Elbette, her sınıfın bır dı.bıigısi yoktur. Oysa, Anadolu halkının kulland:ğı diiin yapıaı üe Osmanlının kullandıjı düın yapısı aynydı. Devrimcllerln blr noktada, karyı devrimdlerle kesinkes ayrılınalan gereklyor dil konusunda. Karşı devnmcıler, Osmanlıcaya ekin (kültüri kalı'.ı oltrak bakıyorlar. Dılle ekinin iUşKasi yoVtur. Bır toplumda ekınler degıştıgi haide, cul bu degtşıme koşut olarak degişmıyor Bellu, yeni eklplere koşut bıjimde gelişıyor. Osmanlıoa, yenl Cumhuriyet eklnıne hizmet edemezdı. Bır yerde, Osmanlıca, kendi halkının ekırune bıle hizmet edememiştir. Dü, tümümüzün büdîgi gibi, do&nı&ea düşünceye buğiırlır ve duşuncerjn sonuçıarır,ı, halkın kitlesel geliîimlne sunrruık amacıyle kullanır. DUçunce aüşverişinı sağlar. Osmanüca, halkla saray aresındakl düşünce alışverlşlnl saglamak blr yana, bu alışvensi engellemiştlr. Bır kez, Osmanlıca, Türk halkının ortak dili olamamışür. özleşen Türkçe, halkın ortak anlaşma aracıdır. Bundan kJmsenln kuşkusu yoktur. Bu, yazılan her sözcUğU ya da deyiml halkın anlayacagı anlamına gelmez. özellikle geri bıraktınlmı? halkımızın anlatım gücü de kısır bıraktmlmıştır. Bu dili zenginleştirmek görevimlzdlr. Yeter ki, kaynağı halk olsun. Gellşen dıl, gerekçelerinl kendl ana dilınin dilbilglsinin buyruguna veriyorsa, blr süre içın anlaşılmasa bile, sonunda anlaşılacaktır. Osmanlıca, gereçlerini TUrk dılbllgisinin buyruguna degıl, Arapça Ue Farsça'run dilbilgiletinin buyruguna vermıştlr. Dıl, lnsanın UreÜd etklnliğine, bütün çalışma alanlarındaki davraruşlanna dogrudan doğraya bağîıci:r. Eytışimsel bir gerçektir bu. Bu yuzden, clılm sozcuk hazır.esi durmadan deflşir. Halk, her zengınlıkten cabıi'ak yararlanmadığı gıbı, dü zengınlığmden de ılk ağızda yararlanamayacaktır. Ama, ka;Tiağı kendlsi olduguna göre, kısa b'r sire sonra, bu zengınliği ışleyecek ve yazarlara da yardımcı olacaktır. Tıirk dillnln ftzîeşmesi, bu eytışıme svkın bir biçımde oluşmamıçtır. Toplumsal duzenımizdekl degişime, yenl ekln ve billmsel gelışr.elere koşut olarak özleşmıstir. Ekmsel ?eıisrnetrn sonucu ve feodal düzenden kapitalist düzene geçişin geregi, sözcük hazinemize yeni sözcükler kat'.Imıştır. Yeni düzene ve yenl eklne yabancı o'.an hilkın bunlan birden bire kavraması olanaks*.zdı. Osmanlıca, yeni düzene ve ekine, yapısı bakımi'idan uymadığı için, tüm hazinesini yitirmiştir. Bu gerçeklik karşısmda. Osmanlıca, Cumhuriyet dönemlnde kullanılamaadı. Türkçe için, daha başka bir gerçeğl de görmer!:kten geler"pyız. Oiağan koşullar içinde sozcuk haınesı, dıi'o'5'sinden daha hızh gelişir. O.sa Ornıanlıca, Tarkce'run kurallarına aykın bır dU Hilml TAVÜZ SANAT EDEBİYAT Fotoğzaf: ABA GÜLER KİTAP... KİTAP... âtillâ ÖZKIRIMLI • KOCAKÜRT, AHMET 8AY, MllLtTET YAYINLARI, 296 •., 20 LtRA «KocaknrUta Ahmet Say, reklAmcıhktan aevymr smtıcıb£a, komisyonculuktan maballe politikactlıgıaa ve yaaketicllige kadar ber i?e glrip çıkan, her boyaya boyanuı MsiBİcln aerüvenlerl aracüığıyla 19531973 arasında fllkenü» deki toplumsal gellşimi sergUemeyl amaçlıyor. Sanayllesme sürecinde, kentlesmenin hızlandığı, tüketim toplumu ÖIPIliklcrinin belirginlestiği bir donem bu. Ahmet Say*ın çİKİİği «Kocakurt» tipi ise bu taçljlau gelişlmln öıeülklerlnl taşıyan, bireyael kurtulaşu pe.şinde, fırsatçı, günunâ gun etmeyı arnaçlayan, ama sonuçta hep açıkta kalan, (evremizde yuılerce benzcrini gdrdütümüı birl. Roman, Kocakurt'us hapisanedeki serüvenleriyle başhyor ve onun anlalımjyl» yürütülüyor. Ama bu hem olumlu bem de olumsuz sonuçlara yol açıyor roman açısından. Şöyle: Toplumsal gelisim ve toplumun çeşitll katlanndan lnsanlar mlzsha yakm bir anlatımla »ergilemyor. Eleştirlyl de içeriyor bc bakış açısı. Aynca olaylarm akışı blr okunurlnk safUyor romana. öte vandan zamansal nrayla birbirlnl izleyen ülavların anlatımına dönüşüyor roman. Ilk sayfalarda, hücredeyken yalnız gerçek değil, yaşayan blr insan olarak ds karş.laştığımtz Kocakurt büe yit|yor sayfalar Uerledlkçe. Onon adı çevreslnde döneu bir öykuler demerl çıkıyor ortaya. Serüven, romandaki insanlarm yaşarbğını vurgulayacat yerde. onlan belirsızleştirecek btr boyuta ulaşıyor. Yine da Ahmet Say'ın bir anlatım ustalığına eriştigini belirtmeU. • BERÇENEKIİ AŞIK MAHZUNt, SÜLEYMAN YAĞIZ, MAY YAYINLARI, 224 s., 15 LİRA. Kendi deyişiyle «Yol gösterici, eylem kıla\'uzu» olarak Pir Sultan'ı seçen, «Davut Sulari'den esinledlgl sese Asık V'evseı nıölayünliğiııi» kataa; halk ozanügım, sınıfınm çıkarUinnı saz ve soz yoiujla savunmak, korumak biçimlnde tanuniayatı Mahzuni'nin yaşamı, yapıtları ve ozanlıjh konusumla bir lnceieme denemesi elirmzdekl >apıt. Suleyman Yağız, çoğunu kendisinin yazdıgını belırtiıçi yazı \e gazete naberlerinı, aynca Mahzuni ile yapümış kimi konuşmalan bir araya getirerek ünîfi oranın gelişlm çizgistni vermeyl amaçlamif. Şüri üstüne bir Incelemesıyle şiirlerlnden seçmelerl de kitabma eklemış. Yaprtın bir inceleme olarak doyurucu olmadığım. ama Malızuni'\i tamtma amacma ulaşıldığını beltrtellm. öte yandan, şiir örneklerUıe yer verlldiği için blr güldeste sayabileceğimiz yapıtta «tçindekller» bölümünün bulunmayışını yadJrgadığınuıı da ekleyelim. • TÜRKİYE'DE GREV HAKKI VE GREVLER, KEMAL SÜLKER, GÖZLE3I YAYI\L.\RI, S04. F., 20 LtRA Kltap on bölümden oluşuyor. Sülker önce «çrev» sözcüğunün anlamından yola çıkarak grev eyiemlerinin kısa bir tarlhçesinl veriyor ve sanayi deMirnijle toplumlaruı gelişimine ağırlığuıı ko>an isçi s:;'i!ımn crev hakkmı smıîsal bir savunma silâhı olarak ele çeçirişini seTİÜypr. Daha •onra 19 yüzyılda Bıtı kapitalizmi karşısmâaki Türkiye'nin durumuna deçinerek Turk isçüerlnln orgutlenişlerinı, Ilk grevieri, yönettmi eiıııde tutanUrla isçiler arasmdak: savaşınu anlatıjor. Altırrı ve \edinci bolum lı!ki\e'de ?revleriıı tarihse! gelişimijle ilgiii. Sor.raki bölumlerde de gTev hakkıyla ilgili yas"! çalışmalar \e 19f,3'te grevin vasalaşması konu alınnuş. Onuncu boiumtie ise, erev hakkım veren yasaıun uycrulamHda işciîere ltarşı kııllanılalnleccğini örnekleri\lfc serçiliyor Sülker. Yasadaki boşluklar siderilmedikve ülkemizde, Batıda drneklerini gordüçümuz grev haldcmuı gerçekleşemej eceğım vurçuluycr. O YENÎ AL3UN EDEBIYATI TiRIHt, DOÇ. DR. GLRSEL AYTAÇ. ANK. INI. DTCF Y\YINLARI, BUYÜK BOV 376 s.. 40 LÎRA. 16. yüz>ıldan başlayarak 19. vüzvıiın sonuna kariar 41man edebiyatınm gelişimırin scrgilenrliiji yapıt, bir başvuru kitabı niteiığiade. Doçent Ajtsç, tanhsel gelişim içinde edet' akımlara bağîı olarak »n bjr ana dcneme a\iri}or İS ve 19. yüzvıllar arasınc'akı Alman edebıjatını. Her bölümde önce söz konusu cdebî akımın doğuşnu, dzenliklerini kısaca sıralıyor; sonra bü akımi.=r ıçınd? >er alan şair ve yazarların yaşnm öykülerıRİ veri>or, japıtlarını tanıtıjor. Salt konu özetieruıe cajanan taaıunalar değil bunlar. Ele alınan »apıtıar cz ve bıçim açisın îsn da deşerlendirilijor. Ya7ann. «Alman diüııcie ja/ı'mii ce«t!ı Air.nn ed"!>ijatı larihı kitaplarındaıı bir derleme» oldağuna aîçakgtmuniilükle belirttiğı %apıt, l'onujla ilgilecerüere jeterli bilgiyi saBlayacak nitelikte. Hacı Bektaş düşüncesi Abdullah TEKİN ^^^ d a k l DİLEKÇE BOet nmbalar gO Yürüy«mem arttk el etme Arakiarnn dolann* gelenMn GSxlerlm »çık ökram kaj Aglamayı bınk yoranm gfmiaa» dlr: dartlttğB r«rfleoek en iyi Omeklerden birl SANAT EDEBİYAT ÇEVRESİNDE Bodrum, sanatçılann lMnd kentl göranümünde. îstaibul ve Ankara oraya taşınıyor yaz aylarır.da. Bır sureklı kalanlar var: îlhan Berk gıbı. Bır uzun sure kalanlar: Vedat Türkali, Ülkü Tamer gıbı. B;r de gezgınler. öğrendiğimize göre geçt ğımız haftalarda Cahit Külebı, önay Sözer, ressam Burhan Uygur, sanat tarihçisı Murat Katoğiu, ressam Oya Katoğlu, Sina Akşin tatillenni Bodnım'da geçirmlşler. Nurer Uğurlu Bulganstan ve Romanys'ya ya^tığı gezıden döndü. îzlenimlerirü anlatıyor «ho=geldin» diyenlere Bu arada bir süre sonra Bu'saristan'a çagrılacaklann adlannı da sıralıyor, K?rım Korcan, Hasan Izzettin Dinamo, Kemal Özer, Mustafa Balel gıdecekler arasında. Demlrtaş Ceyhun yoğun blr çalışma döneminde. Bir gazetenin yenel yayın mildilrlüğüne getiri• • r •, P a »,. r ve sar.atçılarla ılışkıler kurmaya, yenl ahlımlan gerçekleştirmeye çalışıyor. Doğan Hızlan da Hürriyet Yayınlan'ndakl görevınden ayrıldı. Böylece Altm Kitaplar'daki göı r " i tok zanan ayırabilecek. Tasarîadıklan derglyi d« çıkarabilecekler böylece. Struga'da her yıl yapılan şlir şenligine bu yıl da ulkemizden dört ozan kanlacak. Çağrüan ozan lirımız şun'.ar. Fazıî HüsnU Dağlarca, Atılla tlhan, Ülku Tamer, Süreyya Berfe, Struge Şıir ödu'ı .j.r to^eaıs f.ar.sız ozanı Guillevic'e verılecek. *•• • •• • •• • •• • •* lsveçli yaymcısı geçtiğimiz }i=rî5ro Karabuda'nm akrabası olan yavıncımn ülkemizde kimi gınş'mlcrde bujunduğunu ogrendık. Özellikle Turk sanatçılarının yazdığı çocuk kitsrplanyla Ugılenmiş. Isveçc^ f <• . • r'ek f"auın baMm.run, maliyeti daha ucuz olduğu için Türkiye'de eerçekleştirileceği ue belırtılıyor. Yaşar Kemalin dayah «kolü, dönemmln socyoekooomlk kosullan dikkftte auoarak c^Jerliodlrumelidir. Bu noktada, Hocı B«ktas hnrT\«f»<»m»jıni o dönemi vurgulayan blr yanaun» olarak nlteletnek yanlış olmaa. TCiytntn toplumun ve devletm ezdigi, sömurdüğü, öldürdütU, umutsualuga ve yoksulluga lttlgi inaanlann biras soluk aimalan, ancak §evgi ve hoagörünun »gegaea oldugu btr ortamda saglanabllircU. Bu ortamı sunmak, «tn««niTV aevgiainl en yüce amaç ve olgunluk belirtiai» olarak göstennek için çaba harcamaya başlar Hacı Bektaş. Bu hareket, doğa, her turlU güaelllk, Tann ve özellikle insan sevgisiyle dolu bir hUmanizma hareketldlr. Hacı Bektaş'ın kisiliğinde ve kurdugu ekolde yansıyan hümanizmanın esan, dil, dln, ırk, milliyet ve cins gözetmeden bütün insanlara ve yaraükiara sevgl, saygı duymaktır. Hacı Bektaş, kurdugu ekolün temel yasalannı bu çızgide oluştururken, yaşamı boyunca da bu yolda uğraş vermeye çaba harcamıs bır devrlmd halk lideridir. Acem dilinin egemen oldugu bır ortamda Türkçe konuşarak, halka yaklaşım sağlamada ustaca ve uiusal btr yöntem uygulamıştır. Çagın koşullanna göre bu davranışı llerici bir çızgide değerlendlrmekle beraber, halkla kunılacak sağlıkü kdprüler için uygulanacak yöntemler açısuıdan da günUmüz için örnek almak olasıdır. Dönemin fanatik yapısına ragmen, kadın erkek eşıtliğini öne sürüp yaşamın akışı içinde uygulamak ise yüzyıllar öncesi için bir uygarlık örneği ılerıcı davranış olmakla beraber, başlıbaşma bir cesaret işıdır. Hacı Bektaş, kadınlann da toplumria yerleri, görevlerl ve sesleri olduguna ışaret ederek gerçek bir halk liderinin engin hUmanızn:asını sergıler. Hacı Bek'aş'ı salt fıkirsel açıdan öğütler v«rerek dolaşan gezgincı bir moralıst olarak nitelemek yarüıştır. Sömürünün, soygunun karşısına çj kan ve bu yolda eylemsel mücadele veren bir devrimcıdir aym zamanda. Zayıfın ezilmesi, yoksulun somurulmesıne karşı eylemsel olarak da karşı d".rmak içın çaba harcamıştır. Bu noktada onu Baba Ishak'ın Se'çuklu sömürü ve zulmüne karşı Amasya'da alevlendlrdıği hareketın içinde göruruz. Hacı Bektaş'm öncülüğünde ve ekolünde yaygmlasan hümanizma hareketi Anadolu'da kısa zamanda etkinlıgini göstermiş ve yaygmlaşmıştır. «Akılcı b'r felsefe ve lâik bir ahlâk anlayışı»nın özünu oîuşturduğu sevgi ateşi Anadolu'nun ezilen, fomurılen yığınlanrun özüne düsmüştür ar. tık Halkın arasından doğmuş Bektaşı Bayavgıriaştırmışlardır. Kin.kan, yıkır.tı içinde bitip tUKenen ınsaıılara, onun dili k'aüarjlarak, onun jaşantısı duzeyınde kahnarak sevci aşüanmaktaciır. Fu =s\gı, Tannnın yarattığı en kutsal varlık olan insan sevgîsidir. Kuşkusuz bu sevglyi bansın egemen olduğu, somurü ve soygunun kol gezemlyeceği bîr düzenin ıçmde sunma sczkonusudur. Öbur türlü, Hacı Bektaş humarrzmasım ve hareketıni, Bektasılik ekolrmi soygun ve sömürüden bunalan insanlann dınsel motıOerie süslü yeni bir yeşil umut kapısı olarak göstennek vanlış olur. Bir umut sözkonusudur elbet, ancak bu Insanca ve özgür yaşama umududur ki bu umudu yeşertenler boyle bir 1 1 denn ve ekolün arkasmdan gitmekle özlemlerine ka\i]şac!ik!anna inanıyorlardı. însan sevgısı çıkış noktası ahnarak gıdilen «Vahdet1 vücti» (=beıiliklerin birleştinlmesi) kon"^':na k'saca d^îmmede yarar vardır. Yaratanla yaratılanın öz aynlığını ortadan kaldıran gorüştür bu. Yaratılanın, yaratanın özelliklerini yansıtmasıdır. Birhk ve beraberliktlr. Yaratılma olavmı, Tann'nın özunden gelen bir dış yansıma olarak nıteJemek gerekir. Tanrı'yı evrenle birl'şhren bu gcrüs panteist ögeleri de içerir ki, bu noktad3 bıhmsel çsrekircılığm gerçek yuzü «Unlcı bır felsefe» tammım da kapsayan humanizmde yansır. Benliklerin birleştırilmesi ya da varlık bırlığı insana bskıldığmda Hak'kın gorülmesı ana motiflni taşır. Haca Bektaş'ın bu konu H acı g g Ksmnet hırkads taorta değtldlr* «Hararet narditrr, aaoda değfldh, Her ne arar laen kniMHndfi ara, Kndto'de, Mekke'de, Hac'da îriHiiigin» «aygıyı ve <n»«nriHiH temel nlteliklertn gelişünlmeelni arnaçlayan gOrüs, kısa «amnnria ösellikle göçebe Turkmenler, kentlerâe yeni yeni oluşmaya baslayan lşçi mnıfı ve halk tabakalan arasında hızla yty^'i'iHymı» ve tutulmus tur. Cehennem korkusu ile din bezlrgânlarmı, sömürü ve soygunla bürokrasiyir eşkiyayı ve ölüm korkusu Ue de Mogolu bir karabasan gibi gören Anadolu insanı banş, özgürlük ve sosyal adalet ortamı içınde sevgi ile yardımlaşma ve iş bölümü Ue kunılacak blr düzenin yanlısı Haca Bektaş'ı ilgi Ue Islemektedir. Bektaş bu düzenin kurulması Jçin yer ölçüsunü esas almaktadır. Dünya ve öselUkle Içindeki insanlar benimsenip sevilecektlr. Dünya, lnsanın değer yargılan ve sevgisi oranında bir değer taşır ancak. Cenneti daha uzaklarda aramak yerine; insan sevgısinin son duragı olarak nitelemek daha yerinde olmaz mı? O halde, zulme, baskıya sevgi, hoşgörü ve güleryüzle karşı durulmalıdır. Bu, mutluluk saglayacak yoldur. Bu yolun sonunda yalm Tann duşuncesıne kavuşulur. Bu yolun bir dığer adı da gonül yoludur. Yolun malzemesi ise: «Bilgelüt, namus ve dotruluktur». Hacı Bektaş hümanizmasının İnsana sevgi ve hoşgörü, mutluluk asılayan yonlerl önem ve değer taşır kl bunun yolu bilgelikten geçer. Bu bügelık, kötülükleri de önleyecek nıtelıktedir. Bu kanalda somürgene, zalıma ve soyguncuya karşı durulur. însanın insam ezmediği; sevdiği bir kanaldır bu. Hacı Bektaş, güncelliğini koruyan bir halk 1 1 deridir. 8 yy. önce yaşamıa bu halk liderine ve onun hümanlzmasına bugün özlem duvulmaktadır. Hacı Bektaş bu önemli nokta unutulmadan anımsanmalıdır. ömmün de BAyleslne sörtiMeomeBdhn ayaklarda Yasayacaklanm blr yana laa Yasadıklanm 9te yaaa ırıwtrt¥wi^ı^ a c a r d n n KVK8DZII& kyhan HÜNAIP GECE OLUYOR Gece oluyor dalında çlçek Denizdekl uykusuz balıkçı Bez dokuyanlar dagd» Içinizdeki umut ışıgı. Gece oluyor zehir zemberek aynalarda Bembeyaz dudaklandır Yenl doğmuş çocuklann Yıprak taslar ayaklar altmda Gece oluyor bir beşına ne varsa. Aidanır gülenler ağlayanlara Sınırda gezınen dövüle, dövıile Paramparça yürekleri Ey, kolay renklı ısırgan otu Ağ onljor boşluğa yıllar Gece oluyor Gunun hesabım kimden sorarlar. 1 ı Feriha AKTAN Yabancı sanat dünyasmdan Derleyen: Bertan ONARAN • Pransa'nm Menton kentinde, P'aul Deıvaux'nun ar.ısma, Uluslararası Sanat Sergisi düzenlenmıs, sergıye İngıltere, Hındıstan, Porto Rıko ve Yugoslavya resim göndermis: aynca unlu fotoğrafçı Brassa'nin yüze yakın foto*T8fnia, Sutherland'ın son yapıtlan sergılenmıştir. • Tanınmı? film, oyuncusu Kirk Douglas"ın hem yönetip, hem oynadıgı Texas Birllği, ilk lılmıne oranla biraz daha derli toplu bulunmuşsa da, o;'uncuyönetmenlerin duştuklen tuzaktan kurtuiamamıştır: Kendini öne surme 0 Unlü Fransız yönetmeni Prançols Heichenbach'm «Alışılmadık Amerıka»dan on beş yıl sonra çektığı «Sex O'Clock U.SA » CCinsel Saatta Amenka) epey ilgınç bulunmuştur. Yönetmen, bu belgese! fılminde 1960'taı sonrskı günluk Amerıkan yaşammda cinsel yaşam ve sonınlann oynadıjı rolü, etlclarıni ve ponuçlarını aktarrmktadır. • François Mıtt^rand'ın kendi partisinden bır yarkurula hazırlattığı ve onsozunü razdığı «Lıberte, Lıbertes» (Ozgnrluk, Özgurluk) adlı incelemenuı hazırlanmasında hukuk danışmanlığını Avukat Robert Eadmter yapmıştır. • Mao'nun ünlü «Kızıl Kıtapsından sonra, Sovyetler B.rh6ı Komunıst Partısı Genel Yazmanı Leonid Brejnev ve dus'ncelermi «Kuçuk Mavi Kıtap»ta toplamıştır. • Varşovalı 13 ozan, yazar, lkttaatçı, eleşuiami Sartre, Malratinnen, tarihçi ve ux, Laurent Schwartz, Arthur Müler, Saul BellOTV, Eugenio Montale, îgnacie SUone, Böll, Gunter Grass, Aragon, Ionesco gibi ünlü kişllere seslenerek, Polonya'da işçUerin sendıke kurabılnislen için venlen savsşa katkıda bulunmalannı istemıştir. • «Avant Scene» dergisi 171/172 sayısım Jean Luc Godard'a ayırmış; yönetmenm yurdumuzda Sinematek'te gösterılen «Jandarmalar» ve «Çılçm Pıerrot» adlı £ılmlerinin oykulennden başka, şimdiye dek gostenlmeyen sıyasal kavga filmlennin oykulerıne, sanatçıyla konuşmaîara da yer vermiştır. O Londra'da, Brıtısh Iibrary'da 15 ağustosa dek ilgmç elyazması «Kur'an»lar, Büimler Müzesı'nde 29 ağustosa dek «tslâm'da Bılim ve Uygulayım» konusundaki yapıtlar; Homıman Muzesı'ndeyse 6 ekıme kadar «Islâm Müzigi ve Çalgılan» sergılenecektır. «Mılüyetçinlenn kulaklan çınlasın! . • Voltaire'in yazışmalan Gallimard'ın «Plöiade» dizisinde çıkmaktedır; geçen hafta yapıtın Theocıore Besterman tarafından hazırlanan III. cıldi yayınJanmıştır. Eleştirmen Mona Ozouf, bu mektuplan okuduktan sonra insanın Voltaire'i pek de öyle «Candıde» (Saîoğlan) bulamadığını söylüyor .. • Beym hücrelermm yapısı ve türeyımbıhm (genetıque) alanmdaki çaîışmalanyla 1970 Nobel Dirımbıhm (bıologıe) oduiuna kazanan ve «Rastlantı ve Gereklılık» adlı yapıtıyla gsrçek maddeel düşünceye buyük ka'kıda bulunan Jacques Monod geçen de olmuştur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle