27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DÖRT CUKKURlm 4 TÎHMUZ 1975 DEPREM ZEYYAT SELIMOĞLU 20 Geceyi Memiş'in kayığında lavrılıp y»Urak g«çir«n S»fer ganp bır düş görüyor. Kendisi tek başıns, zehirli bıtltilerie dikenli çalılarla dolu ıssıı blr bataklıgı zar zor yüruyerek geçerken, batakJık balçığına yapışan ve güçlilkle aynlan ayaklan güeunu kuvvetını tuketmiş, içinde bezginlik ve bitkinlik bataklık sınırına doğru ilerlerken, sık bir çalıhğın ardından d«vcil bir fare fırlayarak üzerine geliyor. Küçük, keskin bıçakları andıran sipsivrı dişlen var farenin. Ve bu dişler arasından, tiz bir ıshk sesl çıkararak atlıyor ileri. Fütün o bataklıklı yöreyi enine ve boyuna doldurar, tiz bir ses, tuylerini ürperriyor Sefer'in. Damarlanndaki kan soguyor, buz kesiyor, soguk bir ter bosalıyor sırtından. Ve kendi boyundaki fareye karşı savnnmak için kendini, belindeki bıçagına el atıyor, çekiyor. Karanlık ve soguk bataklık üzerinde ve karanlık bir gökyüzü altmda, iki karanlığın arasında parıld* yan bir çelik: Devcil farenin gbzleri kamaşıyor çeliğin o beyaz ışığından. Ve bir an şaşalayıp bocaladığında devcil fare, Sefer'in bıçağı tutan kolu hızla iniyor. Dev farenin şiş kamına inen bıçak, hışırtılı bir sesle daha dlbe dalarak, bir de uzunluğuna dolanıyor şişko kanna. Açılan kanndan fışkıran soğuk bir kan, Sefer'in sağ elini bıleğine dek kana buluyor. Yapış yapış fare kanı, elde tutkal gibi yapışıp kalan, değdigi yerde donarak kalan bir kan! Sefer hayret içinde, düşüp ölen farenin yanlan karnında bir kıpırtı, bir kımıltı, bir canlanma görüyor. Ve... ve... şu... şey... olü... ölü devcil farenin o açılmış karnından, evet, karrundan . bir adamın çıktığını görüyor Sefer, dehşete kapılarak. Devcil ölü farenin yarılmış karrundan çıkagelen adamı, Sefer tanıyor. Bu adam...o...işte.. hani . geçende öfkelenip fırına...fırına atmak istediği fırmcı...çahştığı fınnın sahibi bu, o fırının sahibi, dev farenin karnından çıkagelen! Farenin karrunda yaşamaktan etleri çtlrümeye yüz tutmuş, ytteü gözü yara bere içinde. Cüzamlı bir elin kemikleşmiş parmağı, Sefer'e doğru uzanıyor tehditle, bütün o ıssız ve soğuk karanlık bataklığı madensi bir ses dolduruyor dört bir yana yansıyıp: cönce hırsızlık ettin, şimdi de katil oldun, elin sofuk kana bulandı; beni yaşatan, beni karnında besleyen anamı sen öldürdün!» Ürparerek uyanıyor Sefer soluk soluğa. Gece hayli ilerlemis. Ve soğuk! Soguk ve, bır de nemü tuzu denizin. İkisinin etkisinda kalmış Sefer, işümüş. Üşünıüs. EUerini soluğuyla ısıtrnak içln, ağzma götürüyor iki elini, ve kuşfcuyla duruyor önce eli kanlı mı diye, ve elinin, düşteki el clmachğından kuşkusu kalmayınca, içi rahat ediyor. Sabaha yakın saatlerdir, henüz gün doğmus degil, ama çok da kalmamış günün ağarmasına. Karanlığm içinden çıkagelen şişman, iri kıyım blr adam, karşıya geçmek isteğinde, karşıyı gösteriyor eliyle. Sefer, «olur. diyerek adamı kayığına alıyor. Sendeleyen bir adam; denize düştü düşecek derken, yalpalayıp oturuyor arkaya, kendini bırakıyor. Bir sarhoş, ve belki de akşamdan kalma ve henüz ayılmamış. Öyle ds • i saat ki, ortalıkta başka kayık görünmüyor. Seftr asıhyor kür#br ğe, kayık ayrılıyor iskeleden ve yola koyuluyor. Bütün bir kent uykuda, ve büyükkent uykusu denize de sıçramış, denize de sinmiş ki işte şimdi şu anda, şu sırada, küreklerin suya dalıp çıkarken verdiği sesten başka ses duyuünuyor. İki yan larında hışırdayan, şıkırdayan suları uykudaki Haliç'in, sisler puslar arasında açık venneyen gece. Kayık ilerledikçe. önlerine gerilmiş ince tül perde, kat be kat açılarak ortadan yokoluyor. Uzaklardan bir teknenın tekdüze motor sesi: Uykuda karabasan düşüyle cebelleşen büyük bir kentin yüreği çarpmaktadır bu takanm motor sesinde. Arkada oturan irıden adam, kendi kendine söylenir gibi konuşuyor kısık sesiyle: Artık... artık içmicem, dedim, Içmicem.. ama.. gl.glne lçtim bu akşam. Dün akşam... son kez içmiştim, sondu... ulan, demistim, gebertecek seni bu zıkkım... kara... karaciğerin sünger, kalbin. . kalbin eski bir... eski bir postal! Tövbe ettim, yetnin ettim... sanki... sanki tövbe eden başkası... bu akşam... gine içtim! Düim... kir pas İçinde, miğdemde, miğdemde bulantı var öööö, berbat be berbat:: Kusabilsem... açılırım... ama ben.... ama ben... hiç kusamam... gebersem de kusamam, peki sen. «en rakı içmez misin? Sefer. ummadığı bir soru karşısında kalıyor, geçi?tirm«k lstlyor sarhoş müşterinin sorusunu, tartışma çıkar diye korkuyor. Sarhoş adam üsteliyor: Sana sordum... kayıkçı... sen... sen raka içtnes misin? •. Ben içmem. îçmez.. içmezmiş! Pekt. . neden içmezsin? İyi değildir ondan, hem de rakıya ayıracak param yok. îçmeden... içmeden iyi olmadığı ne belli? Atıyorsun... numara... paran olsa öyle bir... içersin ki! Belki. Sefer, Memiş'in öğüdü kulağında, bir an önee ulaşmak niyetinde kıyıya, konuşraa tartışmava döner diye korkuyor. Yeniden bulaşır bır kavgaya diye korku içinde. «Kendimi tutmalıyım, kendimi tutmalıyım.» Hızlamyor küreklerin suya dalıp çıkması. Bir yandan homurdanıp mmldanırken sarhoş, karşı kıyıya varıyorlar. Bir iki kürek darbesiyle kayık iskeleye yanaşıyor. Sefer dogrulup yardım etmek istiyor adamı çıkarmak için. Tek başma kalkan adam silkiniyor, kolunu kurtarıyor olduğu yerde sendeleyerek. Istemez be, istemez içmeyen... içmeyen bir adamın yardımından hayır mı gelir? İstemez... Sefer hiç ses etmiyor. Söyle bakalım .. nedir borcumuz? Tarife ne diyorsa, Sefer onu söylüyor. Iskeleye çıkan adam bir gülmedir tutturuyor kendi kendine. Gülüyor, kendini alamıior gulmekten. Şıp diye anlamıştım. . şıp diye... sende kafa yök kayıkçı. kafa yok... bu saatte karşıya geçmek kolay mı? Çaresiz... çaresiz kalmışım belli... ne istesen vereceğim... vermem mi... verecegim... ama... ama sende kafa yok... rakı içmeyen ad&m... söyle .. hadi söyle bakalım... söyle enayiEin... enayi olduğunu söylersen, istedigin paranın iki katır.ı alırsın... hadi söyle.. hah hah hah .. hadi söyle enayisin.. hıh hıh hıh... vallahi vereceğim... ama söyle, enayi olduğunu bir söyle, vereyim... bu kafayla ror içersin rakıyı... bu kafayla... bu kafayla zor yaşarsın burada... fırsatlar... fırsatlar... yararlanmak içindir... yararlanınak... enayisin... enayisin... işte! Enayi olduğunu kabul et. daha fazla vereyim. Etmfyorsun öyle mi? Sen bilirsin. O zaman aza razı olursun... çogunu bulamazsın!.. Parayı kayığın içine atıp iskeleden. karanlığm içine doğru sendeliyor ileri. Gözden de yokoluyor çok geçmeden, ama sesi geliyor, kendi kendine konuşjrken ne dediği duyuiuyor belli belirsiz, ve uzaktan: Enayisin işte. . madem ki istemedin... enayisin... enayi! Yeniden kürege geçiyor sefer. tersyüzüne geri dönüyor. Yavaş yavaş asılarak kürege, uenlerde bırakıyor kıyıyı. Kafasmm İçi karmakarışık. Bir büyükkp.t sabahına doğru gün ağmaya dururken, Sefer karanlık dusuacelere kaptınyor kendini. Belki bu sarhoş adam, böyle sarhoşkerı. büjükkent yasasını dile getirdı belki. Büyükkent ins&nı acımasız olmalıdır: acunasız, bencil, çıkarcı ve elinden ge!digınce ezen bir insan. öyle olmassa, büyükkent çok geçmeden alır öcünü. Sarhoşun dedikleri abuk sabuk bir konuşma ciegıldi, sarhoş gerçekleri dila getirdi. Birbirinin elinden kaparak sürdürüyor yaşamayı buradaki insanlar. Ondan bozuluyorlar. Sarhoş da onlardan biriydi işte. büyükkentin bozduğu insanlaıdan biriydi. Büyükkentte yaşamayı göze alan bir adam, bozuk b:r insan olmayı göze alacaktı önceden. Böyle işliyordu buraöaki yasalar. İskeleye yanaşırken Seter. vs gün ağmaya durmuş büyükkent uyanırken, kirli bir ayci.nlık sarıp sarmalıyor yavaş yavaş çevreyi. Kirli bir aydınlık. Seter ilk kez. büjükkente özgü bir rengin biiincine varıyor: Avd;nlığı kirleten, aydınlığa karaçalan tir renk var büyükkent sabahında. İnsanları ve düzeni bocuk çalan bir kentin sabahı. kirli bir renk alıyor, aydmhğı kirleniyor. Büyükkent üzerine sinmiş olan o katmerli kir ve pas, güneîi tam geçirmiyor, kenti sakınıyor güneşten, aydınlıktan. Öğicye doğru saat on bir sularında Memiş iskeleye geliyor. Sefer'i bir kenara çekiyor kolundan yakalayıp: Dinle, diyor. dün gece spr.i bizim evden sordular, seni görmek istediler. Kim sordu. polis mi gelöi yoksa? Yok canım, polis değil. Sivil bir adam. Senin haber bir gazetede çıkmış. (OEVAMI VAR) Panosmanizm, Panislamizm ve Pantürkizm İSTANBUL'DAKİ ALMAN SEFİRI V/ANGENHEİM, "TÜRK İTTİFAKtNl ASKERI GÜCÜ iÇiN DEĞiL, HiLAFET iÇiN ARADIK,, DiYORDU Bâlkan S«va«ından yenik ç> kan Turkiye, artık askeri bir güç olarak görülmemektedir. Türkiye'nin Almanya ile ıttifak yapma çabalarına, bir çok Alman ileri geleni, «Destek degil, başımıza yük olur» diye >arçı çıkmaktadır. Fakat Alman İmparatoru, Türkiye'nin güçsüzlügüne inandıgı halde 1914 yazında, Turkiye ile askeri ittiıak yapar. îstanbul'daki Alman sefiri Wangenheim, «Türk ittifakı nı askeri gücü nedeniyle de»il, hilâfet için aradık» divecektir. Alman gönisünü, Istinbul'rlaki ABD sefiri Morgenthau, şftyl© açıklamaktadır: ıcWangenheım. Hıristiyanlara karşı bütün bagnaz Islflm dünyasını ayaklandırma kemusunda ki Alman tasansını açıkladı.. Dünyadaki Ingiliz ve Fransız r.ü fuîunu yoketme yollanndan birisi olarak. Almanya gerçek bir kutsal savas (Cihad) planlamak taydı. Türkiye'nin kendisi pek önemli değildi. Ordusu küc/iktU ve Almanlar ondan fazla bir sey vapmasını beklemiyorlardı. Bir çok halde savunmada kalacaktı. Büyük şey, Islam düniTisı idi. Almanya, İngiltere ve Rus ya'ya karşı Müslümanlan harekete geürebilirse. onları barış imzalamaya zorlayabilirdi.» Gerçekte Almanlar. Türk askeri gücUnden insafsızca yarar lanacaklardır. Enver Paşa h»r şeyi, Alman zaferine bağladıgı için buna istiyerek izin vereeektir. Savasta Turkiye önemli bir askeri güç olduRunu tamıt layacaktır. Fakat Almanlann As ya'daki iç ayaklanmalara büyuk dnem verdiği ve Halifeliği bu yolda kullanmak lstedigi aîiktır. Napoleon gibi Alman Imparatoru da. Ingiltere'nin Mısır ve Hindistnn almarak sömürgele rinde dize getirilecegi inancında dır. Nitekim Alman emperyalizmin ideologlarından olan Dr. Rohrbach, daha çok önceden, şu göriijleri açıklamaktadır: «tngiltere'yi istilâ düşüncesi bir hayalden ibarettir. Bu nedenle, tngiltere'nin zayıf bır noktasından darbe indirmek yol lannı araştırmalıyız... İngiltere ye Avrupada ancak bir yerde hücum edilebilir. Ve öldürücü bir darbe indirilebilir. Bu yer, Mısır'dır. Mısır'ın «1den çıkmasıyla, İngütere'nin Süvayş kanalı üzerindeki egemenligi son bulacak, Hindistan ve Uzakdoğu ile ulaştırma ve naber leşme yolu kesiiecektir. Hatta İngiltere Orta ve Dogu A(r:k.a' daki sömürgelerini bile yitirebı lir » İSUM İHTİLALİ ORGUTtİ: TEŞK1LATI M&HSUSA Almanya, bu amaçla Ingiltere yi müthiş kuşkulandıran Bâğdat demirj'olunun yapımma gi rişmiştir. İran, Afganistan, Mısır, Libya, ve Hindistan'da çalışacak gerilla subayiar, uzmanlar, diplomatlar yetiştirmiş ve bu ülkeler ihtüâlcileriyle ıliski ler kurmuştur. Bu İslâm ihtilâlleri için Osmanlı Halifesinin otoritesine ve örgütleme rai>alanna guvenmektedir. İttihatçı lar da aynı amaçla Teşkilitı Mahsusayı geliştirınişlerdır. Teşkilâtı Mahsusa bugünkü MİT türünden bir kuruluş değiHir. Daha çok bir İslâm ihtilâl orgütüdür. İttihatçı Celâl Bayar, Teşkilâtı Mahsusa yı antisınperyaüst bir kurtuluş örgütü oia rak savunmaktadır. «Osmanlı devleti içüıde ulkü ve fikir birligi yapmak, «tünya jüzündekı bütün Türkleri bir bayrak ve bir devlet görüsU altında birleştirmek, temsil ottiğimiz manevi ünân düzeni olan müslümanhğı. izlenilecek dış politikanm etkin kuvveti duıu muna getirmek, sömürgecilik ile savaşarak milli kurtuluş dönemi açmak ve bunun kadrosunu yetiştirmek amacıyla Teş kilâtı Mahsusa kurulmuştur. Te$kilatı Mahsusa. bazılarının sandıkları, hatta iddia ettikleri gibi, soyut haber alma, istinbarat. düşman memîeketlerinde :s yan ve olaylar çıkartmak ıçn kurulmuş bir örgüt değildir. Bu taraf. onun fiili alanda oaşaımaya çalıştığı işlerdı ki, Mısır, Tunus. Fas. Hindistan ve bütün siyah Afrika'nın bugün aer^pk lesen bağımsızlıgında. bizim l e ş kilâtı Mahsusa'nın çahalnrı ve etkilerı, düşünülebileceğindRn çok daha büyük ve önem'.ıJir. Bııgün bu ülkelerdeki. sonuçları elde edenlerin çoğunun ya kcn dileri. ya kendilerinin çok yakınlan ve bir kuşak öncelviîpri, Teşkilâtı Mahsusa'nın kadrosu içinde görev almış vatansever kişilerdi.» Bu amaçla Asva ve AfrikaMikı öndp gelen İslâm ihtilâlcileri. Teşkil?tı Mahsus'a ic.nde *op lanmışlardır. Enver Paşa Dün ya Sâvaşı yeniipisinden sonra tslâm Bolsevik ihrilalleri ;çin de bu kişılerle çalışmayı d?:T> yecpktir. Ayrıca İttihatçıların rn seçkin ve sözünü budaktan s.ikınmaz subaylan başta, Sü RAUF ORBAT Htedlstan FatUüisl Mustafa Kemal Atatürk'ün reddettiği Hindistan f atihliğini, Rauf Orbay kabullenir, ancak başarısız kalır Napolyon gibi Alman Imparatoru Kayzer VVilhelm de, Ingiltere'nin Mısır ve Hindistan almarak sömürgelerinde dize getirilecegi inancındadır. dürülmelidir. Hindistan'ın nüfusu yaklaşık olarak 320 milyondur. İngilizlerin sayısı ise ancak 200 bindir. Onlar öldürulmelidir.. .MUSIÜMAN (All}ll, KİFİI YEI> Bildirilerin yanısıra, bir iki tabur asker ve »ltınla donatılmış İslâm ihtilallerini tutuşturmak ihtilal kurulları hazırlarır. Öriçin Cihad ilân edilir. Almanya ve TUrkiye'de hazırlanan yuzbin neğin Süleyman Askeri Bey, az lerce broşür ve bildiri îslâm ül sayıda askerle Basra Körfezini kelerinde dağıtılır. Arapça ya îngilizlerden temizlemeye gider. zılmış bir broşürde şunlar ya Oradan Bülücüstan ve Hindistan'a akmlar yapacaktır. Rauf zılıdır: • Nereye bakarsanız bakınız, Orbay, tran'da ihtilallerle yolunu gerçek dinin düşmanlarını gö açarak Afganistan'a ulaşacak ve rürsünüz. Ötellikle İngiliz, Bus Kuzey Kindistan'daki aşirerlerle Hindistan savaşını hazırlayacakve Fransız İslâma zulmetti... Bu tır. Ömer Naci. T*bru'i alacak zulüm dayanılabilir her sının asmıştır. Kısaca Müslüman çalı ve Kuzey İrân'da gerilla yoneteleyman Askeri olmak üzere, Teşkilâtı Mahsusa'da görev almışlardır. may subayımıs sunl&n yizttaktâdır: <İkinci Ordunun Kurmâybajkanlıgına g«tirilen yeni ştfimız Albay Von Frankenberg'e kendimi tamttım. Albay, öteki Türk Kunnay subaylanyla birlikt* bir cografya atlasının üzerine egllmişti. Dünya Savaşmın sonunda Osmanlı Imparatorlugu'nun kazanacagı yeni sınırları âyrıntJlarıyia incelemekteydi. Bir çok renkü çizgiler. bu harita Uzerinde daha önceden d« yeni sır.ır tartışmalannın yapıldığını göster mekteydi. Çizılen sınır Kuzey Kafkasya'da Valga bölgesınden g«çmekteydi. Mısır'ı âçıkça k»p Ben o kadar kahraman değilim, dedim. Talat Pasa., niçin bu görevi kabul etmedlgiml sorduğu zaman da: Biı» bir harita getirsinler, dedim. Durumu gösterdikten sonra da: Hem niçin üç alay? Tek bir adam gönderin yeter. Nasıl olsa kendi kuvvetinl yapmaya mahküm degil mi? Bu fedailiği üstüne almalı Idin... Eger böyl« bir şeye imkân olsaydı, sizin emrinizi beklemezdim. Kendim gider. kuv'vetler bulur, Hindistan'ı fetheder ve impârator olurdum, cevabını. ABD Sefiri Morgenthau, Alman görüşünü şöyle açıklar. «Dünyadaki îngiliz ve Fransız nüfuzunu yoketme yollanndan birisi olarak Almanya gerçek blr kutsal savaş (Cihad) planlıyordu.» KAYZER WtLHELM II tnRİltere'vi dlre getiımek için Hilafrtten Tararlanmak.. Birinci Dünya Sava^ı öucesintle Alman Imparatoru bdyle düşünüyordu .. Hindistan'da dağıtılan Enver Paşa imzalı yazılarda İngilizlerin öldürülmesi istenir: «Hindistan'da ayaklanma zamanıdır. Silâhlar yağma edilip, îngilizler bu silâhlarla öldürülmelidir. Hindistan'ın nüfusu yaklaşık 320 milyondur. İngilizlerin sayısı ise ancak 200 bindir. Onlar öldürülmelidir.» Enver Paşa, Bakü'daki 1920 Doğu Mil letleri Kurultayındaözeleştirisini yapar: «Alman emperyalizmi ile ayni safta savaşmak zorunda kaldığımdan üzüntü duyuyorum. Ingiliz emperyalizmi ve kapitalizmi kadar Alman emperyalizmini de nefretle karşılıyorum» Enver Paşa yeni bir Panislamizm peşindedir artık... şır, kâfir yer. MüslUman açtır ve acı çeker, kâfir bollukta ve lüks içinde yaşar. İslâm dünyası batar ve geriye gider. Hıristiyan dünyası ise ileriye gider. Daha çok ve daha çok yükselir. Müslümanlar köledirler. kâfirler ise büylik hükümdardırlar. Bütün bunlar şundandır ki; Müslümanlar Kur'anın öğretisinden uzaklaştılar, ve onun emrettiğı Cıhad'ı unuttular. Fakat şimdj Cihad giinü gelmiştir.» Hindistan'da dağıtılan Enver Paşa imzalı yazılarda ise İngilizlerin öldürülmesi istenir: «Hindistan'da ayaklanma zaınamdır. Inşiliz mağazalan yağma edümelidir. Silâhlar yağma edilip, İngılizler bu silâhlarla öl cektir. Klîim Karaoekır, Sır rümen askerle Tahran'a uia^ma'^ia gbrevüdir. Hafu Hakkı Paşa. ordulann başında, daha sonra Kafkasya'ya girecektır. Cemal Paşa az sayıda bir kuvvetle Süvevş Kanalını aşmak ve Mısır'ı ayaklandırmak peşindedir. Enver Pasa'nın kardeşi N'uri Paşa Sunusilerin başmda. Libya'dan Mısır'a yüriiyecek'ir. ATATÜRK'E HINDIST&N FATİHIİĞI ONERİUYOR Bütün bunlar Almanlarla ısbirliği halinde uygulanmaya konulmuştur. Almanların. Genç Turk subaylarını İslâm ihtilallenne iyice inandırdıklan anlasılmaktadır. O günleri yaşayan bir kur samaktayciı. O «ndalcı urtışma, Tıirkistan ve Kırına üzenndeydi. Önce sandım ki. bu bır şakaö'.r, fakat her halde Kurrriaybaşkanının günlük telkinleri sonueu olarak, arkadaşlanm çoü büyük bir ciddiyetle bu tartışmaian sürdürmekteydi.» Genç Kurmay Mus'afa Kemal. İslâm ihtilaüerine ve fetıhlerine inannuyan ender subaylardandır. Falih Rılkı Atay'a Hinrüstaı: fatihliğini rasıl reddettigini şöyle anlatır: «Enver Paşa, oana Hındistan'a doğru sefer yapmak isteyip ıstemedığimi sordu. Emrime üç alay vereceklerdi. İran'dân halkı ayaklarıdıra. ayaklandıra Hindistana kadar gidecektim. verdim.» PİHISUMIZMİH BİIAHCOSÜ Atatürk'ün reddettığinı, Rauf Orbay kabullenir. Fakat İran içinde Kırmanşah yakınlanndan öteye ilerleyemez. İran Şahı, Rus ve İngiliz baskısı aHında, Türk ve Alman safmda yer almaya yanaşmaz. Afgan Krah da çekimser kahr. Kralı devirmek için Alman misyonunun düzenlediği darbe basansızlıkla sonuçlanır. Hint Müslümanları, İngilizlerin savaştan sonra özyönetim verme vaadleri üzerine, cüıada yanaşmazlar. İngiltereyle devamlı savaşta bulunan Hindistan'ın Kuzeyindeki aşiretlerin ayaUanmalannı da. uçaklardan bombalar ft zehlrli gis yağdırarak înfflt«r« tttı. Mısır mtlliyetçilerl, ingilizlerin bağımsızlık vaadine in& ntiak hareketsiz kalırlar. Bu yüzden kanal seferi ve Sunusl hareketi sonuç vermez. Sarıkamış yenilgisiyle de. Kafkasy* Fethi ve Turan hayalleri suy» düser. Ruslar Erzurum'a yer 14şir. Hindistan ve Mısır'ın panislamist eylemlerle tehdid edilmftsl, Ingiltere'nin Turkiye'yi parçalama: ve yoketme kararım pekiştlrir, İngiltere. Fransa'da Batı cephesinden esirgjdiği milyonluk bir kuvveti Mısır ve Basra Körfezinde Tjjrkiye'ye karşı yiğar. Zaferden sonra Lloyd G«orge. Anadolu'yu Rum ve Ermeni vatanı yapmak için en büyük çabayı gösterir. Savası Almanlar da kazansaydı, Mısır ve Kafkasya herhalda Türklerin değil, Almanların olacaktı. Enver Paşa, bunun ufak bir örneğini. Bolsevik ihtilalinden sonra Kafkasya içerlerlns ilerlemeye kalkışmca görür. Aimanlar, hemen Gürcüleri hiffiayelerine alırlar ve Osmanlı ordularının Azerbeycan ve BakU'ya dogru ilerlemesine karşı çıkarlar. Türk ve Alman birlikleri arasmda Tiflis yakmlannda çarpışma bite olur. Zafer çOk uzak olduğu için olay geçiştirillr. Fakat Almanlann Bakü petrolünü kimseye kaptırmayacakları bellidir. Esasen Almanlann Bağdat demiryolu ile Anadolu'ju ve Basra Körfezine kadar uzanan bölgeyi ekonomik nüfuz bölgesi yapmayı amaçladıkları bellidir. Enver Paşa, Bakü'daki 1920 Doğu Millerlerı Kurultaytnd» özeleştirisini yapar: «Alman emperyalizml İle aynı safta savaşmak zorunda kaldığımdan üzüntü duyuyorum. tnglltz emperyalizmi ve kapitalizmi kadar Alman emperyalizmlnl de nefretle karşıhyorum. Şimdiki Rusva o zaman var olsa ve bugünkü amaçlar uğruna savaşsa idi. biz şimdi yaptığımız gibi o zaman da bütün . kuvvetjmizle onun safında bulunurduk.> Enver Paşa, o günlerde Sovyetler Birliği'nin desteğiyle, bir cins «Islâm bolşevikiiği. biçimindeki »eni bir Panislamizm davası peşindedir.. GEIİCH Y&Z!: BOLŞEVIKLEPLE PANISUMJZH TiFFANY AKJNA S & W U TE CltMACl ÖNCE BUTÜN GARTH ADAMIARI ISS9 CAOTU. >»KALA AAASINIİIUH/2' BfZ ç DUa,AHBAP SEM SfMlBU Br t MA OdVRANAN eBM.DEi.1" OTURUP ONU BBrUEye.LfM EDEB. OLACAK : \ IC55
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle