02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ABD'de Ambargo Tartısması Dr. Doğu ERGİL (SBF öğretnn Üyeri) DAR BLUE JEAN MODASI ÎKTÎDARSIZLIĞA YOL AÇIYOR TIP UZMANURININ İFADESİNE GÖRE DAR GİYİLMESİ MODANIN KURALI HALİNE GELEN BLUE JEAN'LER AYRICA CİLT HASTALIKLARINA, SİSTİT'E VE HATTA KISIRLlGA NEDEN OLABİLİYOR Son yılarda yeni bir salgın başgösterdi yer yüzünde. Hem de alabüdiğine hızla yayılıyor. Batıdan doğuya her girdiği toplumda önce gençleri aüveriyor pençesi içine, zamanla orta yaşlılara da bulaşıyor. Türkiye'de bu salgına kapılan toplumlardan biri. Amerıkadan yola çıkıp çok uzun yol katettikten sonra Türkiyeyo ulaşan bu salgın için ülkemiz rıp otoriteleri henüz pek bir şey söylemiyorlar. Ama batı ülkelerinde kıyamet kopmaya başladı bile. Batıdaki çeşitli tıp uzmanlanna göre bu salgın, bulaştığı kimselerde cilt hastalıkları, sistik hatta v« hatta cinsel güçten düşme, kısırlık gibi izler de bırakabüiyor ardından. Kimine göre bu salgmın yayılraasında başlıca etken halk arasında uzun saçlı pis turist olarak anılan «Hippy»ler. Bilimsel bulgulara göre illc göriildügü yer ise Amenka'nm sığır çobanlan. Yer yüzünün yaklaşık her ülkesinde görülen bu salgının adı ise kimine göre Blue Jean, kimine göre ise sadece Jean Modası... Politikada Sorunlar ERGUN BALCI Mareşal Tıto Başkan Ford: 'Türkiye'ye ambargo sürerse ABD'nin güvenliği onarılmaz biçimde sarsılır,, Bflindiği glbi ABD Kougresi 5 Şubat 1975te aldığı bir kararla ttinci TürkKıbrıs harekâtı üzerine ABD'nin Türkiye'ye yaptıgı tüm askeri yardım ve satış işlemlerine «cezai» bir ambargo koymustu. Amerikan Kongresi'nln bu tutumu ABD'nin bir dünya gücü olarak kendisini diger Ulkelerin uluslararası tasarruflannda söz sahibi görmesi olgusundan kaynaklamr. Ne var ki Kongre'nin bu «cezai» tutumu, halkın duygulanna daha açık ve eylemlertnde moral yönün daha ağır bastığı Kongre kararlarıyla (yasama organıyla) bir dünya gücü olmanın gerektirdigi günlük politikalan saptâyıp uygulayan hükumet (yürütme organı) arasında önemli bir çelişkiyi de su yüzüne çıkardı. Seçiimiş, ve seçilmesl kamuoyunun eğilimlerine bağlı kişilerin Ikinci Türk harekâtından sonraki ilk tepkisi bu girişimin ve sonuçlannın ABD'den yardım görerek yapılmasını onaylama yükümlülügünden kurtulmak olmuştu. Amerikan Parlamenterlerinin çofunluğuna göre eğer Türkiye için hayati önemi olan yardım ve destek kesilirse Türk hükümett bu saldırgan tutumundan caydınlacak, en azından bu tutumu sürdürecek maddi koşullardan mahrum edilecekti. KIBRIS HAREKATI OZERİNE A60 KONGRESINIM UY6UIADI6I SİLÂH AMBARGOSÜ KONGRE İLE HÜKÜMET ARASINDA ÖNEMLİ BİR ÇELİSKİYİ SU YÜZÜNE ÇIKARDI. FORD ÎEMSİLCİLER MECLİSİ ULUSLARARA5İ İLİS.KİLER KOMİTESİ BASJCANINA BİR MEKTUP YAZARAK TÜRKİYE'YE UYGULANAN AMBARGONUN KALDIRILMASINDA ISRAR ETTİ AMERİKAN LEJYONU VE YURTDIŞI SAVAJLAR EMEKLİLERİ ADll ÖRGÜÎLER DE ULUSAL KURULTAYURINDA, TÜRKİYE7E UYGULANAN AMBARGONUN KALDIRILMASI YÖNÜNDf KARARLAR ALDILAR BLUE JEAN Sağhğ» zararü mı? SEÇİM KAMPANYASI VENEDiK KANALLARINA DA YAYILOI Kosta DAPONTE VENEDİK Geçtiğimiz hafta sonu yolumuz Venediğe düşmüştü. tsviçre üzerinden geçerek onbir kilometre uzunlugundaki Mont blanc tünelinden sonra îtalyan Gümrük Polisinin «Türk pasaportu mu? Buyurun geçin> demesi üzerine, Güneş Karabuda'nın .gözünü seveyim az gelişmişlerin» dedigi Güney Avrupa'nın bu ülkesinde seçim öncesi ortarmnı merak edip duruyorduk. Kuşkusuz. Güneş Karabuda'nın içinden kopan bu sözler, Fransız ve İsviçre hudut kapılarında Türk pasaportlanna karşı gösterilen en azından • tedirginlik» diyebileceğimiz tepkilere karşı, haksız da değildi. Fransızlar îsviçre Frangının giderek güç lendiğinden yakınadursunlar, ttalyan Lireti de giderek düştükçe bu «turistik güney Ulkesine» özellikle kuzeyden üşüşen Amerikah ve Alman turistleri gördükçe kafamızda yeni bir <KuzeyGüney diyaloğubelirlenmeye başlayacaktı. Bizim kafamızdaki «KuzeyGüney diyaloguna> göre, kuzeydeki zengin ülke lerin yurtraşlan Avrııpanın güneyindeki Italya gibi ülkelere inip felekten gün çalacak gondollarda sefa sürecekti... Bu ülkenin işçıleri «inin sloganlan, Marx dövizleri ve orak ç»kiç resımlerıyle kaplı. îrüi ufakJı şirin meydarüardaki panolarda her partinin ayrı ayrı afişleri yanyana. Bir yanda da yurttaşlara nasü oy kullanacaklannı anlatan bildiriler. Venedik'teki Italyanlar bir yana, yabancılarm ve hele Amerikalılann seçim kampanyasını büyük bir ilgiyle izlediklerini gördük. îtalyan seçimlerinde sol ilerleyecek diye aylardır panife kapıldıklarını gizleyemeyen Amerikalılar sanki gondol sefalarını sürdüriirken kendi aralarında «komünıstler iktid^ra gelirse Venedik'i kurtarmanın yollannı araştırıyordu». «ttalya'da iktidan komünistler paylaşacak olursa Venedik ya Birleşmış Milletlerin, ya da hiç olmazsa UNESCO'nun himayesi altındaki uluslararası tunstik bir kent ilân edılmeli» diyeceklerdi nered"":e.. MODANIN KURALI DARUR ÜÇTE tİRİNİ KIBRIS'LA GELEH ÇEÜJKİLER Kıbns'ın bugün Türkiye eliyle gerçekleştirilen fiili bölüşümünün hiçbir hukuki garantisi yoktur. O halde ABD için mantıki çözüm, bu durumu sona erdirmek için Türkiye'yi bu silâh garantisinden mahrum etmektir. Bilindigi gibi bu plan uygulanmış ama sonuç iki açıdan çelişkili olmuştur. 1) Türfc iç politikası Kıbns konustmda Türkiye'den beklenen fidünlerin boyutlarını son derece sınırlandırmıştır. îçinde bulunulan seçim atmosferi (Ekim 1975) ambargo konusuna seçim sonuçlarını etkileyecek bir önem kazandırmıştır. Türkiye'de iktidarda bulunan ABD yanlısı siyasal güçlerin seçim şansı ambargonun süreklüigi lla zedelenmektedir. ABD Kongresi tarafından seçim arifesinde müşkül durumda bırakılan Türk hükümetinin yardınuna yine ABD tarafmdan kosulmaktadır. Bu işlevi de, günlük politikayı çizen, uygulayan ve daha pratik olmak zorunda olan ABD hükümeti kendi yasama organına karşı yüklenmek durumunda kalmıştır. 2) Mali bakımdan son derece güç durumda bulunan Türkiye, kesilen yardım ve satınalma olanaklanm yeni bir alternatife yöneltmiş ve topraklan üzerindekJ ABD uslerinin faaliyetini durdurmak yoluna gitmiştir. Bu durum ise hem ABD haberleşme şebekesinde önemli boşluklar yaratmış, hem de Batı ittifakına karşı önce Yunan sonra Türk tepösiyle NATO'nun doğu kanadınm güvenliği sarsılmıştır. Bu gelişmeler, ambargo karannın kaldınlması konusunda ABD yürütme organının Kongre karşısındaki durumunu kuvvetlendirmiştir. Türkiye'nin araç, gereç v+ silâh gereksinmeleri NATO aracılıgıyla karşılanamaymca başka siyasal seçeneği kalmayan Türk hükümeti son kozunu oynayarak ABD/NATO üslerine biçimsel de olsa el koymak zorunda kalmıştır. Bu durum birbirleriyle işbirliğine son derece yatkın iki hükümeti yeni çelişkilere itmiştir. Işte bu aşamada ABD yürütme orgarunın özellikle askeri kesiminin harekete geçerek yeniden girişimı ele aldıgını görüyoruz. Ford yönetimi Kongre'nin aldığı ambargo karanmn «ahlâki» niteligine katümaktadır, fakat ambargo uygulaması ne beklendiği gibi Kıbns sorjınuna bir çozüm getirebilmiş, ne de Türk Yunan sürtüşmesiyle başlayan NATO'nun doğu kanadınm çoküntusünU durdurabilmiştir. Kısaca özetlenirse, ABD Kongresi'nin ekim 1975'te Türkiye'ye uygulanan ambargonun kısmen kaldınlmasmda rol oynayan etkenler şunlardır: 1 Ambargo, Kıbns sorununa bir çözüm getirmemiştir. 2 Türkiye, topraklarmdaki ABD / NATO üslerini kapatmak gibi önemli bir kozu oynamıştır. 3 NATO'nun güneydogu kanadı zayıflamıştır ve ambargo bu durumu daha da zorlaştırmaktadır. 4 Ambargo uygulanmasının ıhmlılaştmlnjası, Türk seçimlerinde ABD yanlısı siyasal güçlerin yıpranmasım önleyecektir. Bu iddialan ABD Kongresi'nin 94. dönem 1. birleşiminde yasalaşÇınlmak üzere S. 2330 numara ile sunulan kanun taslağmın Temsilciler Meclisi Uluslararasj îlişkiler Komitesi'nin 17 eylül 1975 terihinde yaptığı toplantının tutanaklannın ışığında kamtlayalım. Bundan onüç yıl kadar once ttalya'da dört seçmenden biri komünistlere oy veriyordu. İtalyan komünistlerinin o günlerdeki lideri Almiro Togliatti de bunu bü>ük bir zafcr olarak sayıyordu. Şimdi önümüzdeki yirmi haziran genel seçimlerinde ise îtalyan Komünist Partisinin oyların üçre birini topiayacağı kesin sayıIî3T>r. Batıda herkes îtaiyanlann bu gelişmeyi nasıl değeriendireceğini merak edip du Keten, branda bezinden, yapılan Blue Jeanlar yaratıcısı Levi Strauss"dan bu yana geçirdiji evrim sonunda günümüzün modası haline gelince modacılar tarafmdan bir takım kurallara da oturtuldu. Bunlardan biri bu tür pantolonlann eskidikçe deger '^zanması diğeri de darlık. Öylesin» darlık ki batının gençleri kuru iken vücutlanna girmeyen bu pantolonları ancak ıslatıp giyiyor ve üzerlerinde kurutuyorlarmış. Modamn yaygınlaşması btrçok ülkeyi de döviz sıkıntısına sokmuyor değil tabii. Belki d# bu nedenle olacak birçok batılı tıp uzmanı oturmuş dar Blue Jeanlar'ır insan Uzerinde5d etkilerini incelemişlerdir. Finlandiya basımnda da yer alan inceleme sonuçlan insanı oldukça ürkütücü nitelikte. Bakın uzmanlar dar Blue Jean pantolonlan için neler diyorlan «Bu tür dar pantolonlan giyenlerde en çok uörjlen ancak belki de en az zararlı etkisi cilt hastalıklan. Ciltte kuruma ve dökülme, sert ve dar branda bezi pantolunun etkileri arasında. Ardından sistit geüyor. Modaya uyanlarm bu pantolonlar nedenhle karsılasabileceltleri bir digar sonuç ise cinaal iktidarsızhk ve hatta kısırlık.» Uzmanlann belirttiklerine göre organların sıkışıklıgı cinsel iktidann baş düşmam. G«nç kızlar için ise blue jean modasınm en büyük sakıncacı kısırhğa yol açabilmesi. Ve uzmanlann bu uyanlan üzerine şimdi batılı çevrelerde bir karşı propaganda başlsmış gidiyor. Basın elbirliği etmiş gibi su başhklara yer veriyor «Dar blue jean modasınm sorumlusu kim?», «Kazanç duj'gusuyla jsan modasıra yayanlar acaba gençliğin sağlığını ödeyebilecekler miT», «Ebeveynler çocuklannmn sağhğıyla ilgilenin; Dar Jean modasmdan sakırun» (Dış Haberler Serrlsi) 1973 yılında Yugoslavya"yı riyaretimiz sırasmda. Saray Bosna'da mihmandarlığımızı vapan bayanla konuşmamız, nnutamadığımız anılardan biridir Kenti gezdikten sonra, dinlenmek için bir kahvede oturduğumuzda «Yugoslavya'da mutlu musunuz?» diye sormu*tum bayan mihmandarıma. «Hem de çok» demiş ve şöyle devam etmişti: «Batıda özgürlük var, sosyalizm yok, Doğuda ise sosyallzm var, özgürlük yok. Oysa Yuçoslavya'da ikisi de var.» Mihmandarun belki de heyecanından deyimleri Kanştırmıştı. Zira sosyalizmle özgürlük bir bütünün aynlmaz iki yanıdır. Bundan ötürü «Doguda sosyalizm var ama özgürİiik yok» sözü, anlamı tam olarak vermiyordıı. «Doğyda sosyalirm var» dediğiniz anda özgürlüğün, çoğunluk için olan Berçek özgürlüğün de bulunduğunu kabul etmeliydiniz. Özgürlüğün bulunduğunu kabul etmiyorsanız, o zaman •osyalizmin bulunduğunu da söyleyemezsiniz. Bu sorunnn tartışması, yazımızın sının dışındadır. BIrim değinmek istediğimiz nokta, bayan mihmandarın hiç beklemediği anda, kendisine yöneltilen soruya büyük blr Içtenlikle verdiği yanıttır. Bu yanıtın sorumlusu, hazırlayıcısı ve yapıcısı ise ülkemizi ziyaret etmekte olan l'ugoslavya Deviet Başkam Maresai Tiio'dur. Kendini ulusuna adamış bir lider için, o ulusun ileriye doğru yaptığı her atılım büyük kıvanç konusudur. Başkan Nâsır hakkında okuduğumuz bir yazıda, Nâsır'ın Aswan Barajının maketl karşısında kimi zaman çocuklar gibi sevinçle oyalandığı, baraj inşaatını denetlemeye gittiği vakit, uzun uzun bu dev yapıtı seyrettiği belirtiliyordu. Zira baraj Mısır halkına mutluluk ve refah getirecek, ürettiğl elektrikle fabrikalar çaiısacak, sulariyle topraklar sulanacaktı. Eminiz Mareşal Tito da, Nâsır'ın duyduğu bu mutluluk re Invancı Yugoslavya'da her yeni barajın açılması ya da fabrika bacasının tütmeye başlamasıyla, duymuştur. Ama bir lider için en büyük mutiuluk herhalde halkınm kendini candan ve içtenlikle sevmesi, onun yönetiminden kıvanç duvmasıdır: Saraybosna'daki bayan mihmandarın söylrdiği gibi «çok mutluyura, çünkü liderimiz bize herjeyi verdi» demesidir. Halkının bu denli sevsi ve güvenini sağlayan liderler C*ğımızda parmakla sayılacak kadar azdır. Yakın tarihte Atatürk Nâsır ve HoŞiMinh bu tür liderlerdi. Günümüade ise MaoÇeTung ile Mareşal Tito. haikıyia bütünleşmls. tüm ulusunun candan desteğini sağlamış lider türiinün en somut örneklerini oluşturmaktadırlar. Atatürk, Türk'ler için ne ise, Tito da Yugoslavlar için odur. Türkiye'de Atatürk, nasıl akılcılık, yapıcılık ve ileririlikle eşdeğerde tutuluvorsa, Yuçosla^a'da da Tito aynı biçimde göriilür. Türk ulusu Atatürk'ün otoritesini nasıl, hiç bir zorlama olmadan kendi dileğiyle seve seve kabul etmişse, Yugosiav ulusu da. Tito'nunkini öyle kabul etmiştir. Çünkü iki lider de ulusuyla bütünieşerek halkmın tam güvenini sağlamayı başarmıştır. Belgrad'da bir kahvede dost olduğumuz Yugoslav'a • sırslarda kimi işletmelerde ortaya çıkarılan büyük yolsuzluk skandallanndan söz etmi?tik. îçini çekerek «Tito biw tüm özfürlüklcri verdi; ama ne yazık ki, bazüaranız ona layık olamadı demişti. Tito olmasaydı. bujrünün Yuçoslavyası olmaz mıydı? Bize kalırsa, Yugoslavya. Tito olmasaydı da tarihsel (elişmesi dofrultusunda yerini bulurdu. Tarihi insanlar yapar. ama tarihin yapımmda öncü rolünü oynayan büyük iiderleri yaratan da, toplumsal gercksinme ile zamamn ekonomik ve sosyal koşuliandır. Tito olmasaydı, YoRoslav ulusu belW daha bir süre acı çekecek, zaman kaybedecek ama sonunda kendisine tarihsel geUsimi doğnıltusunda devrimci yolda ışık tutacak başka bir lidcr bulacaktı. Lluslanyla bütünlesmiş halkçı liderler hu perçefi gördöklerinden kendilerini hiç bir zaman bir Hitler, ya da Franko gibi, içinden çiktıklan toplumun üzerinde tutmazbr ve toplumsal gerekslnmenin zonınlu kildığı tarihi görevle rinl yerine getirirken, kişiliklerine özgü olağanüstü güvcn duyırusunn da nluslarma aşılamaya çalışırlar. Yujroslsv ulusu ülkemize «iyareti dün başlayan Mare»al Tito'noa Idflliğinde bu tfir bir lider yetiştirmiştir. Kendi kendini sterilize eden bir kumaş gelıştirildi KISSINGER, GÜNEY AFRiKA BAŞBAKANI VORSTER İLE BATI ALMANYA'DA GÖRÜŞECEK Yağmur ATSIZ BOVN Irkçı GUney Afrika rejiminin Başbakanı John Balthaaar Vorster'in, 21 22 haziran tarihleri arasında Bonn'a gelerek Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissingerie güvenlik nedenlerinden ötürü gizli tutulan bir yerde buluşacağının öğrenilmesi, Bonn' da büyük sürpriz etkisi uyandırmıştır. Sızan haberlere göre Vors ter bu arada muhtemelen Başbpkan Helmut Schmidt, Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscher ve başka hükümet üyeleriyle de buluşacaktır. Yanında Dişişlsri Bakanı Hilgard Müller'in de bulunacağı Vorster'in «Resmi» geliş nedeni, Batı Avrupa'daki Güney Afrika Büyükelçüerinin bir konferansına başkanlık etmektir. Kissinger ise, 20 haziranda Paris' te başlayacak olan OECD Konferansı'na katılmak üzere zaten yakında bulunacak ve Londra'ya geçmeden önce Bonn'a, gelip oradan da muhtemelen Kuzey Almanya bölgesinde gizli bir yere gidip Güney Afrika'mn ırkçı Baş bakanı ile buluşacaktır. Bu beklenmedik haber üzerine gerek Bonn'da, gerek Washington da ve gerekse Capetown'da tSpekülasyoular borsası» bütün hızıyla işlemeğe başlamıştır. Tahminler şu yolda ağırlık k<ızanmaktadu: Güney Afrika'daki beyaz azınlık rejimi, siyah çogun luğu ezmesi yüzünden, yeryüzün de giderek büyük bir yalnızlık içi ne düşmektedir. Son Afrika tııru sıras'Jida ABD Dışişleri Bakanı Kissinger'in bile arîık bu baskı rejimini eleştirme gereğini duyması, dış politikasını WashinE;ton'a göre ayarlayan Bonn Hükümeti'nin de, aynı yola ginnesi, söz konusu yalnızlığı daha da yogunlaştırmaktadır. İşte bu sebeplerden ötürü Vorster. ABD ve dolajnsıyla Federal Almanyadan «An layış» elde etme çabası içindedir. Hatta yaygın kanıya göre VTorster, Kissingerie görüşmesi sırasmda, bu yaz Başkan Ford'la buluşma olarklarını da ele alacaktır. Güney • >ika Cumhuriyeti'nin en büyük clerdi, giderek artan Siyah Afrikalılar özgürlük hareketi baskılanna karşı, ekonomik, özellikle de askeri yardımı güvroce altına almaktır. Böylece Ümit Bumu'nun, îrkçı beyaz sömürgecıler için bir «Ümitsizlik Bumuıına dönüşecegi günlerin de pek uzakta olmadığı ortaya çıkmaktadır. Çün kü Rodezyalı beyaz ırkçılar, kara süngüler önünde gerilerken, arkalannda hiç değilse kaçabilecekleri bir Güney Afrika Cum huriyeti hulunduğunu bilmektedirler. Oysa Güney Afrika topraklarından sonra gelen en yakın kara parçası Antartika'dır. Rodezya'nın nüfusu 6 milyon 100 bindir. Bu ülkede. 280.00C beyaz; 19.000 melez, 9.700 Asyalı ile yaklaşık 5 jnilyon 700 bin zenciye «efendiük» etmektedir. 24 milyon 920 bin nüfuslu Güney Afrika Cumhuriyetinin «beyaz efendilerııı ise 3 milyon 80C bin kişidir. Burada 2 milyon 2 C bin meiez, 620.500 de Asjalı bu lunmaktadır. Geri kalanı zenci dir. Askerî harcamaian son derece yüksek olan Güney Afrika Cumhuriyeti, tahminlere göre taktik atom bombaları yapma çabası ıgindedır. Nitekim bun dan birkaç gün önce, Güney Afrika ve Fransa hükümetleri a sında vanlan bir anlaşmaya gö re Fransa, Güney Afrika'ya a tom reaktörleri satacaktır. Resmen doğrulanmayan biı takım haberlere göre, Güney Al rika daha önce bunun için Federal Almanya'ya gizlice baş^Tirmuştu. Ancak. geçen yıim ortalarında. Batı Alman ordvstı orgenerallerinden Rall'jn (Rill takma adı altmdai Güney Mnka'ya gidip, orarîaki Atom Ams. rırma Merkezini gezmesinin ardından Orgenera! Rall apar ıopar emekli edilmiş, bir dnha da bu meseleden söz edilmemişti. Şimdi Fransa'nm, bu £ibi konularda ner zaman yaptığı gibi. en ufak bir kaygı duymaksıın, bu çok kazançlı işe gırişmesi, agır eleştirilere yolaçmakta ve bu jüzden sadece Fransa fnın de ğil. A ru;>a Topiulugu üyesi dov kuz ülkenin birden, Ücüncü Dün ya ve özellikle kara Afrika ülkeleri eözünde lekeleneceği görüsü oria» •>tıl1 ktadır 7 K0N6RFYE BASKILAR Başkan Thomas E. Morgan, Uluslararası îlişkiler Komitesi ambargonun kısmi kaldınlışını onaylayan yasa tasansını görüşürken durumu şöyle özetlemiştir: «Olaniardan sonra (ambargo karanndan sonra) ABD, istihbaratı içln önemi olan Türldye'deld 27 üssün kullanım hakkuu kaybetmistir. Aynca, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin hızla bozulmasına karşın, Kıbns sorununun çdzümünde hiçbir ilerleme olmamıştır.» (Sh. 3) Başkan Morgan, Cumhurbaşkanı Pord ve Kissinger'in bu orurumdan bir hafta önce nasıl kendismı davet edip Türkiye'ye uygulanan ambargodan duyduklan endişeyi anlattıklanm nakleder. Ayrıca başkan Morgan, Komite'ye, birkaç gün önce ABD Silâhlı Kuvvetleri Genelkurmay eski Başkam Amiral Moorer ve diğer ileri gelen Amerikalılarca imzalanan ambargo aleyhtan bir raektup aldığını büdirir. Aynı günün sabahı da Başkan Ford'un ambargoyu kaldırmakta ısrar eden mektubunu aldıgını Komite'ye duyurur ve 16 eylül 1975 tarihini taşıyan mektubu okutur. Mektup aynen şöyledır: «... Eğer ABD, güvenlik çıkarlannın doju Akdeniz'de onanlması mümkün olmayacak şekilde zedelenmesini istemiyorsa, TürHyeye silâh sevkiyatına konan ambargonun gevşetilmesi için Kongre'nin derhal harekete çeçmesinin sereğine inanıvorum. ABD Türkiye Uiskileri silâh arabargosunun 5 şubatta .yiirürlü| e çirmesinden sonra aşın bir bunalıma Birmiştir. Temsilciler Meclisi'nin temmuz sonlannda anıbargoyu kaldırmamakta ısrarı üzerine doğu Akdcniz'deki ABD ve NATO askeri eiiçlerini destekleme ve istihbarat toplama işlevlerini cören belli başlı ABD askeri tesislrrinin faaliyetleri, Türk hükümetince durdımılmuştur. Önlenen bu olanakiann ABD ve Batı eüvenliği İçin hayati önemi vardır. Ambarsonun hemen kaldırılmamasınm Türkiye'deki ABD tesislerinln çoğunlugunun tümüyle kap3nması sonucunu doğuracağına kuvvetle inanıyorum. Bu tesislerin bazüan özel ve rerine renisi konamayacak niteliktedir. Ambargo sadece ABD ve NATO'nun jrüvenlik çıkarUrını 7edelememekte, aynı zamanda trajik Kıbns sorununun yapıcı bir biçimde çözümlenmesini sağlayacak görüşmeleri de enge'Vmektedir. Aynca (ambargonun devamn başka tttrtü çözülmesi imkânı olmayan Kıbns sorununda Türk Yunan Udli llişkilerinin düzelmesinl de önlemektedirj» (Sh. 4) Başkan Ford'un mektubu, Türkiye'nin peşin para vererek ambargo karanndan evvel satm aldığı askeri malzemenin bu ülkeye sevki ve iki ülke arasmdaki ticari satışların yeniden başlaması yolunda S. 2230 no.'lu yasa tasansının 31 temmuzda Senato'ca kabul ectildiğini ve bu tasarımn Temsilciler Meclisince de onaylanması için ısrarlı talebi ile sona ermektedir. Temsilciler Meclisi Uluslararası tlişkiler Komisyonu Başkanı Morgan, Başkan Ford'un mektubundan sonra Komite üyelerine ABD' nm savunma ve dış ilişkiler konusunda önemU agırlığı olan ulusal baskı grup!arından emekll askerlerden oluşan Amerikan L*jyonu (American Legion) ve Yurtdışı Savaşlar Emeklileri (Veterans of For?ign Wars) örgütünün son ulusal toplantılannda Kıbns sorununa iiiskin verdikleri kararlann birer auretlerini sunmuştur. (Devamı 9, 5av««cU> »sıklann knrtulanudı.» jondollarla gezdikleri Venedik Kanallan da seçim kampanyalanndan de iş bulmak. kazandıklan para ile kendi ülkelerine dönmeye çabalayacakti.... îşte, Avrupa'daki asıl «KuzeyGüney diyaloğu» dedikleri belki de bu idı... îsviçrenin Cenevre kenti nasü «dağ taş para» dolu ise Venedik te sularla kaplı. Sokak yerine su yollan, ya da kanallar irili uiakh, >a da büyük kanal anayol gibi.. Bir yandan turist taşıyan gondollar, bir yandan otobüs taksi hizmetini gören (Vaporetto) de dikleri küçük dolmuş motorları. îtalyanların trafiğine benzer bir düzensizlikte gidip geliyor. Venedik bir açık hava müzesi. Hem de sank; suda \nizen bir müze. İtalyanın kuzeyinde Adriyati's Denizine bir el gibi uzatılmış (Özgürlük Ponte Della Liberta) köprüsünür» sonunda açık bir avuca benziyor, turistler de bu avuca sanki paralanm kojuyorlar. Böylesüıe «turistik» bir kentte seçim arefesinde siyasal hava ne olur ki, nasıl olabilir ki diye merak ediyorduk. Oysa Îtalyan tarihinin, belki de Avrupa'nın geleceği için büyük bir önem taşıyan yirmi haziran seçimleri ortamınm nabzı Venedik'te bile atıyor. Afişler ve sloganlar Vene dik'm bütün tarihî duvarlannda, gondollann geçtiği bütün kanalların duvarlannda, sanki özellikle Amerikan, Alman turistlermin keyfıni kaçırmak istermiscesine, Komünist Parti ruyor. îtalyanlar ortadan sola kadar, hatta sağdaki bazı güçler de. otuz yılın sonunda doruğuna erişen bunalımdan çıkabilmek için kapitalizm yolundan da çıkmak gerektiğine inanıyor. îşte önümüzdeki genel seçimlerin sorunu da bu olacağa benziyor. Venedik'te yalnız turist değil, işçi ve öğrenciler de gördük. Zengin ve gelişmiş Kuz*y İtalya'daki Venedik'te, güneyin aksine yoksulluk göze çarpmıyorsa da, «E ora, e ora, e ora, ıl potere a chi lavora» • (iktidan çalışanlara vermenin saati. saati, saati geldi) diye bağıran militan ve partizanlann sesı, akşam vakti kanallarda gondollarla gezen yabancı turistlere gitar mandolinle neşeli aryalar okuyan yakışıklı tenorlcrın sesine karışıyordu. (İtalya kendi adraa ve hatta Avrupa adına sola doğru bu adımı atmaya hazır mı, değil rni?) sorusunu soranlar bu arada Dubçek'in Çekoslovakya'da, Allende'nin de Şili'de yapmak istedigi «baharhk devTimlere» karşı Moskova ve Washington'un tepki, müdahale ve darbelerini hatırlamaktan da kendilerini a!amıyorlar. Batı A^rupa'dan dünyaya bugüne dek «Lâ sesini» Fransa veriyordu diyenler bu kez şef Enrico Berlinguer'in sihirli degnegi «Euro • Communisme» adı verilen 'Avrupa Senfonisi ni» falsosuz bir şekilde Italya'ya çaldıracak mı? sorusunu sormaktan da vazgeçemiyorlar. Merkezi Ingiltere'nin başkenti Londra'da bulunan «Exterma Germ Products Ltd» finnası, bütün mikroplan öldüren ve yedi gün süre kendi kendini sterlize eden bir kumaş geliştirdiğini açıklamıştır. Nonwowen kumaşta imal edilen bu kullandıktan sonra atılacak kumaşlar özellikle, hastaneler, amehyathaneler, yemek dağıtun merkezleri, gıda imalâthaneleri, hoteller ve evler gibi, sağhk kurallanna en cok ihtiyaç gösteren yerler için yararlı olmaktadır. Bu kumaş aynca el havlusu olarak da kullanılmaktadır. Mikrop öldürücü ilâcın etkisini sürdürmesinin nedeni, bu maddenin Nonwowen kumaşların ana maddesini oluşturan selüloz elyaf tarafmdan çekilmesidir. Yapılan denemelerde bu birleşim, kaynama işlemlerinde ve otoklav içinde de devam etmiştir. Denemeler aynca, haşere ve raikrop öldürücü ilâcın zehirli olmadığı ve ten ve gözleri tahriş etmediği, kokusuz olduğu ve gıda maddelerinin lezzetini değiştirmediği de anlaşılmıstır. (Dıs Haberler Servisi) CHiCAGO'DA BOMBALAR PATLADI CHİCAGO Chicagolda pazartesi gecesi geç saatlerde çeşitli yerlerde dört bomba patlamıştır. 15 dakika ara ile meydana gelen patlamalarda en az dört kişinin yaralandıfı bildirilmektedir. Hiç bir radikal grup patlamalann sorumluluğunu henüz Üzerine almamutır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle