08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MftT OjMHURİYfT 25 HAZİRAN 1976' TURHAN SELÇUK YILLIK ÎZNİNi KULLANDIÖINDAN «AÖDÜLCANBAZ» ÇİZGİ ROMANININ YAYININA BiR SÜRE ARA VERİYORUZ. BEYRUT CEHENNEMl Her meslek gibi gazetecilifin de zor yanlan vardır. Çejitli sıkıntılar çeker gazeteciler görevlerini yerine getirirken. Bu dert ve sıkıntıların en önemlisi ise, gazetecinin haberlerini gazetesine yollayamaması ya da geç yolla yabilmesidir. Beyrut ateş içinde. Beyrut kan kokuyor. Kentteki ga zetecilerin en büyük derdi ise ha berleşme olanağımn zaman zaman ortadan kalkması. Kimi gazeteciler çatışma alaıılarmdan ge çerek ülkelerinin elçiliklerine gidiyorlar, elçilik telsizlerinden itl kelerine haber yollayabilmek için. Kimi özel kanalı bulunan yerler arıyorlar. Bizse ne Türkiye Büyükelçiligine gidebiliyoruz, nede başka bir yere. Yansa da yıkılsa da Lübnan'da tek teleks bulunan Enformasyon ve Turism Bakanlığına gitmek zorundayız. Gazetemiz bizden habar bokliyor çUnkii. GUç bela bir taksi bulabiliyoruz otelin önünden. Ve bi«i Lübnan radyosunun bulunduğu Enlormasyon Bakanlığına götünnesini istiyoruz şoförden. Çok para karjılığı kabul ediyor ve yola çıkıyoruz. Şoför radyo kapısında durmak istiyor. «Aman ne yapıyorsun burası süreklj bombalaruyor, arka tarafa geç de ora da dur> diyoruz biraz güçlükle de olsa. Ve şoför arka kapıda park ediyor otomobili. Hürriyef ten Ziya ile birlikteyiz. «Sen» di yorum Ziya'ya boşuna çıkma yu ksrı. Ben gidip bir bakayım. Eğer teleks çalışıyorsa sana haber veririm. Yok çalışmıyorsa başkı bir yol düşününus birlikta «Olur» diyor. Ve hızlı hızlı yürüyorum binanın içine doğru. O »nda isitiyorum ılk patlamayı. Ve hemen bir duvâr dıbine yere atıyorufn kendimi. Bombalardan blr enkaz yvfrm haline gelen otomobtl yol ortesında dnruyot Aykut SAĞANAK DEPREM ZEYYAT SELIMOGLU 11 Tanmmıs blr alledftn, gtileryüzlü, genç, çevfk, çalışkan ve tuttuğunu koparır. Çok geçmeden böyle bir (jn sahyor piyasaya genç Fikret: Kapılar açılıyor. Yasalar sağlıklı işlemeyen ülkelerde başannın iki koşulu: Kurnazlık, pervasızlık... Btınu biliyor Fikret. Ya da işgiidüsüyle o tutumu izliyor. Cebi para gördükçe kendine güveni de artıyor. Ve aynı oranda da Jcumara düskünlüğü. İşini nasıl spor yapar gibi yaparsa, kumarda da aym yolu i2İiyor. Ne kazanmak ne yitirmek, masa başından ay' rıldıktan sonra fazla etkîlemez artık Fikret'i. Kumarın heyecanı,kazancı ve kayıbı masada kalmalıdır kanısınca. İlişkiler arasına bu sınır duvarını çekmektefci hünerı gine içgüdtisel blr başan onun işi gereği varolmuş kuklalardır. tplerini yeterince gerip gevşetmek kuklaların, ona vergıdır. Zamanın ünü büyük kumarevinde Fikret, rulet masalarının gediklisi oluyor. Bir yandan da, işdünyası kilit adamlannın çevresine giriyor. Piyasadaki yeri iyice pekişiyor boylece. Giderek genişliyor çevresi ve lşinin alanı. «yürti ya kulum, yürü!» Ve Fikret de yürüyor. îleri, hep daha da ileri, ve yükseğe, yiikseğe, «Yüksel ki yenn bu yer defildir! »Günün iş yorgunluğu geceleri rulet masasında çıkıyor. Kumarda yıldız gibi ışıyan bir sauslı var o yıllard»: Fi&ret bey! Fâzüzâde! Bilyenin nerede duracagı kulagına fısıldanıyor aanki. Kırmızıya mı koydu? Evet, kırmızıya oynuyor. Biz de öyle yapahm. Kayır, ©ekti, karaya oynuyor. Çabuk biz de karaya. Peki, degiştirelim. Gördün mii? Kazandık. Ben denedim. ununl» oldun mu kazanırsın. Hep böyle. Kuzum kimdır bu adam? Fazılzâde'lerdenmis. Ne iş yapıyor? Navlun komisyoncusu. Özsllikle kbmiir i$i ytpıyor. Aslında sürekli karaya oynaması gerekirdi öyley««. Kırmızı da kömürün yanmışı degil midir? Hah hah hah. çok giLzel. Desene neye oynasa aynı. H» farmızı ha kara! Evet. ikisi de »ynı kapıy» çıkıyor o oynayınca. Anlaşılan kazanacağı kesin. Her geee geliyor mu? Hemen hemen her gece. Çok da sakau adam. Ve şanslı? Hem de çok... Fikret'in rulet masasında kral olan ellerl, git gide denlzcilik plyasasının agası kesiliyor. <Ona gösterecegim, nerkese...> Kömür altın kesiliyor ellerinde Fikıet'in, hani şu kapkara kömür ki, Kaıadeniz kıyısından büyüksente dogru gemiler dolusu gelir, lşte o, aynı kömür, avuçlarım sapsarı bir ışıga bogmaktadır Fikret'in, altm ışığına bulanmış ıki e!. git jjide pençeleşen... • Okumuş adam nedir, nsdir okumuş adam? Sünepe blr aylık için didinsin dursun bir ay bojnınca. îşte ben okumadım, ama ney: tutsam altın kesiliyor elimde. Okumamış, ama para kazarıan...» Böyle meydan okumuştur Fikret bir gün babasına. o baba ki, kendisiyle bütün ailesi arasına buzdan bir duvar çekmiş, o duvann ardmda durmaktadır açık vermeden. Ne var ki, aslında Fikret, okumamış olmaktan dogan aşağıhk duygusunu bütün hayatınca taşıyacak ıçinde, ondan kurtulmay&cak. Buna bir de fcenç yasta, babasmın ağzmdan yükselen o alaycı ve çatalh sesın uyarısı eklenecek: «Parayı kazahmalı... parayı kazanmalı » Bu iki başetlilmez ve çoctfkluk gürlleriHe dayalr komplelts,* "Fik' ret'i garip bir koleksiyon merakına itecek, ve bu tutkuhı adam, bütün hayatı boyu, ıki sey birıktirecektir hırsla, doymak bilmeden: Her türden dolmakalem, her türden altın para! Ince. kalın, büyük, küçük, her renicten ve her cinsten. çelik uçlu, altın uçlu, gümüş, altın kaplama ve baga dolmakalem, dolmakalemler... Fazılzâde Fikret'in bilinçaltında dolmakalem, okumuşluğun vszgeçilmez simgesidir. Öyle mı? Işte buyurun, işte görün, işt« bakın ve görün, yüzlercesi... «Okumuş degilim ama, yüzlerce okurmış adamm sahip olabileceği dolmakalemlere. tek başıma sahibim.» Ceketinin sol iç çebinde yedi, sekiz dolmakalem hep takılı duruyor. En son elde ettikieri. Ve bir topluluk içinde mi genç, orta yaşlı ve yaşlı Fikret, masanın başına geçecektir mubakkak. Geçecektir, ve geçer, bv de kâğıt çeker önüne, hlç şaşmaz bir içgüdüyle ve sırayla bütün dolmakalemler çıkar ortay« teker teker ele alınır, ve bir imza töreni çıkar yola ardından. «Fikret Fazüzâde«lerle donanır kâğıt boydan boya. Dolmakalemler gösteriye çıkmış gıbidir. Ve bu sıra dizilen bütün imzalar, her biri bir başka kalemle atılarak, Fikret'in o büyük ve kutsal tutkusunu koyar ortaya: BEN, BEN, BEN! Bütün ülkelere ait o altm paralara, sultan, kral, kraliçe, Imparator ve başkan başlarıyla donanmış altm sikkelere sıra gelir sonra da, cebe gıren iri bir pençe yaşh Fikret'in eli bütün o alünları, bir avuç kadarını kepçeleyerek, masanın üzerine savurur: Buyurun, bakın görüa. altınlar saçılıyor elimden, altın, 1 altın: Başarım şakırdıyor, pararn Altın kazanıyorum. «Para>T kazanmalı...^ diye alay etmişti babam. O çatallı sesi unutamadım. Zaman zaman, geçmış yıllan aşarak gelir o ses, gelir, kulagımı tırmalayarak girer ve beynime yayılır. İşte şimdi, altın şakırtısiyia karşılık veriyorum o sose, siz de duyun bu sesi, masa başmdakiler, şakır şakır altınses! Sen de duyuyor musun baba? Du5Tnalısın. Bunlar yeryüzü ü'.keierinin altın parası, avucumda tutuyorum hepsini. Ben parayı kazandım: BEN, BEN, BEN! Fazılzâde Fikret'in evliliği, gelenek yollarından geçerek gelmiş, aile büyuklerince uygulannıış görücülük temeline dayalı evliliktir. Beyoğlu uçarısı eşini kendi seçmiyor, ne var ki, kendi ni iyi bilmektedır. iyi tanır kend.ni: «Bana seçeceginiz kadma uyacafım, ona göre yapın seçimi:. Aile büyükleri paçaları sıvıyor ve kollan, arama ve tarama. Güzelliğe meraklıdır genç Fikrec, bu eğilim gözden uzak rutulm?.malı. Ve büyükkent bir kazan, onlar ki kepçedirler, uygun kîz bulunuyor. Yüzünün güzeligi gerçekten de zor rastlanır b!r güzellik görücü gidenleri şa$kuıa çevinyor: Yerde bulduk onu gökte ararken! Efendim» söyleyeyim, bir kız ki ahu gibi. zötler süzme, burun çekme, ya o ten, ve gül gibi dudaklan.. goncede: (DEVAM1 VAR) Bombaların etrafına düştüğü otomobilde koltuklara yatarak hızla uzaklaşıyoruz gormak diyoruz. Adamsa biras aklı basma gelınce, başlıyor duaya. «Allah »ükur», «Şükür Allah> falan gibi bir ««yler söylüyor. Anljyoru* ki şoför canııu kurtardıgına seviniyor. Giden araba olsun. Ben sagım ya, gerisi bnemli defil diye düşünüyor olmalı. Eline biraz para verip yolluyonu. Aradan yanm saat geçtikten sonra aklımıza yine haber yolla ma sorunu geliyor. Nasıl olacak bu iş? Telefonlar çalışmıyor ki? Elçilige telefon edelim. Elçüiğe gitmek olanagı yok, çunkü en korkunç çatışmalar orada sürüyor. O sırada otelin kapısından içeri, Filistin Kurtuluş örgütü'nün enformasyon sorumlusu Mahmut Labadi giriyor. Hemen koşup, elçilijin bulunduğu <BirHasan> bolgesmdeki çatışmaların ne durumda oldugunu soruyoruz. Sofukkanlı bir biçimde yanıtlıyor bize. Her »ey bitmiş, bölgede bulunan Suriye yanlısı ElSaika güçleri yerlerinden atümış ve Elçiligin çevresi tümüyle FKÖ"nün denetimine geçmif. Biz de seviniyoruz. Çün kü artık Elçilige gidip hem orada olanları öfrenebilir. hem de Türkiye'ye elçilik teisişindert haber geçebiliriz.' '•'••••• Bir başka taksl bulup, patarhk ediyoruz Ve Elçilige dogru yol» çıkıyoruî. Elçilik Beyrut 'un merkezinden oldukça uzakta. Kestirmeden de gidemiyoruz. Yer yer çatışmalar sürüyor bir yerlerde. Şoför her denetleme nokta«ında ilerde durumun nasıl oldugunu soruyor. ElFetih gerillalan, umursamaz tavır içinde. Fak4t ilerledikçe yollar boşalıyor. Gerçekte yollarda gerilla ve Eirhlı araçlardan başka bir sey de yok ama, EIçüıJ» yaklaştıkça onlar da azalıyor. Içimize bir sıkıntı basıyor. Acaba bir şeyler mi var ilerde. Sıkıntılı ve ürkek bir biçimde ilerlıyonız. Yollar artık ıs sus. Kıyıdan Elçiliğe dönen köşeye geldiğimizde son denetleme noktasındakilerle konıışuyor şoför. Yukarda ne olup bittigini so ruyor. Yaşlıca bir Pilistinli «Kaderkısmet» gibi şeylerden söz ediyor. Elçiligin çevresinde Saikacılaruı büyiik direnme nokt*ları boşaltılmı» Yalnıı bazı yapılarda keskin nişancıları ka1rruj. Onların da çok tehlikeli ol dugunu «nlatmaya çalışıyor. Tak sinin şoförü de tedirgin. «En iyi si» diyor, «Ben cizi şu arka yoldan yokufiuı başına kadar götureyim »iz oradan yürüyerek gidin daha güvenlikli olur» tozları görüyoruz arabanın etrafında. Lübnanh »oför çılıjın gibi geri vitesine takıyor ve belki de 7080 kilometre hızla geri geri gidiyoruz. Şoför yatarak kullanıyor arabayı. Bizse arkada kapannıış durumdayı» koltuklara. İlk köşede başka soka^?. sapıp soluklanıyor şoför. Ve hangi vöne gidebilecefini arasurıyor. çünkü üzerimize yagan mermiler amaçsız atılanlara benzemiyor. Bizse düşünüyoruz. acaba kenriimı:i dışsn atıp bir binanın kapısına sıgınalım mı? Ama ya sıfmdıSımız bina Saika'cılann yer leştigi bir yer olursa ne yaparız. Derken şoför toparlamp arabayı >okuş aşagı çeviriyor ve 1W 130 kilometre hızla kaçıvoruz oradan. Aynı biçimde arabanın içinde yatarak. Oysa ki. hemen ilerde mutlaka yavaşlamamız gerek. Denetleme noktalannda çok hızlı gelen arabalara ateş ediyorlar çünkü. Hem kepazeüği «öylemek hem de yeni bilgiler «lmak için Filistin Kurtuluş Örgütünün bürosuna gidlyoruı. Kanter ve de korku içinde. Bizi nasıl yanılrtık lannı «öylüyoruz. Gülüyorlar. «Yoksa burada piknik, ya da şölen yapıldıgını mı sanıyordunuz» diyorlar. «Piknik falan düşünmüyorduk ama temizlenmişti dediniz, oysa ki az kalsın vuracaklardı bizi», diyoruz. Yine gülüvorlar. «Önemli bir şey defil. Her gün sizin gibi yüzlerce kisi vurulup ölüyor. Savaş var burada» diyorlar. Daha bu tür konuşmalar bitmeden, tarrakalar ve roket patlamalan başlıyor. FKÖ merke^i kpntin en güvenlikli ve çatışma alanlanna en uzak yprinde. Bizden başka ürken yok. Yalnızea pencereden mermilerin yönünU araştmyorlar. Birden bombalama ve patlamalar artıyor, üstelik de giderek daha yakına düşmeye başlıyorlar. Alelaeele veda edip terkediyonız binayı. Arabaya atlayıp kaçmayı düşünüyoruz. Ama nereye gideceğiz buradan da. Bize kalsa bir an önce Beyrut'tan karmak en iyisi ama nasıl olacak bu? Yol yok iz yok, havaalanı kapalı. Daha iki sokak gitmeden önümUze düşmere baaîı. yor bombalar. Köşede bir bin» gümbürtüyle yıkılıyor ve yanraaya başlıyor. Artık ses seda duymaz olduk. Kulaklanmız sagırlaştı gürültülerden. Bir gerilla çıkıyor karşımıza ve durduruyor arabcyı. Durdurmasa ne olacak çakümışız zaten. Bagıra bağıra bir şeyler söylüyor. Duymuyoruz ki. Duysak blle anlarrtayız. şoför dönüp yandaki apartunanın kapısını işaret ediyor. O zaman anlıyoruz arabayı terketraemiz gerektiğini. Kapıdan içeri giriyoruz. Bazı adâmlar aşagıyı gösteriyorlar. n omu îki saniye «onra kulaklarım parçalanıyor. Toz toprak içinda kalıyorum. Bomba çok yukına düstu ama nereye? Arkamda bir yerlere olmalı. diye düşünüyorum kendi kendime, çunkü bulundugum yerden bir iki metre öteye fırlarnışım basınçtan. Başım da biraz zonkluyor. Bir yer lere mi vurdum nedir? Korkunç şey o anda geliyor aklıma. Bomba bu kadar yakına ve de arkamda bir yerlere düştügüne göre, araba ne oldu? Arabadaki Ziya. günlerdir can yoldaşlıgı yaptığımız Ziya? Aman diyorum bir de bu mu gelecekti başıma? Gazeteci arkadaşım Ziya'nın parçalandıgını ben mi bildirmek zo runda k,«lacaktım Türkiye'ye? İlk işim fırlayıp geriye kosmak oluyor. Zaten üç dört adım ya uzaiüaşmıçtım ya uzaktasmamısrım arabadan. Ama araba yok or talıkta. Yalnızca kaldınm kenarında bir enkaz duruyor. Dünya başıma yıkılıyor. Tüm dün^. tüm savasanlara tam savaşa küfür ediyorum. Ve araba enkazırun içıne bakmaya korkuyorum. Çünkü göreceğim şeyler dünyanm en korkunç görüntüsü olacak biliyorum. O sırada arkamda bir kıpırtı duyuyorum. Binanın kapısından iki hayalet çı kıyor, toz toprak içinde. O raman görüyorum bizim Ziya ıle arabanın şoförünü. Sevinçten, he yecandan ağlıyoruz birbirimize sanlırken. Ömrümde ilk kez gör düğüm Arap şoför sanki kırk yıl lık arkadaşım. Sarılıp öpüîüyoruz. canlı kalabilmiş olmanın sevinci, büyük bir tehlikeden kurtulmuş olmanın sevinci içindeyiz. Bu arada araba ve arabanın ha li geliyor aklımıza. Şoför adına çok üzülüyoruz. Bir ölçüde biz yolaçuk diyoruz buna. Çünkü bızi buraya getirmemiş olsaydı adam, arabası sağlam kalaoaktı. Fakat ayni anda gerçekci de olmak zorundayız. Arabanın bede Uni ödeyemeyiz ki şoföre. AGLAMAYI UNUTAN (OCUKIİB Aşağısı sıtınak. Mum ışıfmda yataklar yorganlar görüyoruz. KadmJar çocukJannı avutmaya çalışıyor. Yaşhca bır adam kuş kafesiyle çökmüş yere. Sığmajjın her yanı tencere tav» Ue dolu. Biraz pis bır ver ama künsenın umurunda bile /le|U. Bir çocuk ağlıyor janda. Içefsi çocuk dolu. Ama yalnızca bir çocuk aglaması duyuluyor. Belki diyoruz bu cehennemde çocuk lar ağlamayı bile unutmus. Kızgınbktan kuduracak haid*yiz. Bir ugursuzluk var bu i|t« ama nedır anlamıyoruz. Nereye giMek bu Allahm cezası bombftlar. roketler, mermiler hep W*l buluyor. Sanki hep bizi iıliyorlar. Bızım gittiğinuz yeri bombalıyorlar. Oysa ki, skıllıc» düşünunce gerçegi görüyor insan. Yalnıı bizim bulundujumuz yer bombalanmıyor ki. Koca kentin her yanı böyle. Beyrut tümüyle bom balamyor. Bombalanmıyan yer yok artık. Saatler sonra sığınak tan çıkıp da deli gibi otele giderken. o güne kadar hiç bomba düşmemiş kıyı yoliında bile roket izleri görüyoruz. Ve dü$ünüyoruz Bu savaş bir hafta daha sürerse, Beyrut diye bir kent kalmayacsk yer yüzünde. Bir zamanlar Ortadoğu'nun en güzel en zengin kenti Bsyrut süiniyor >Tivaş yavaş haritadan. Üstelik de sözümüzün önünde. Yapılanyla, yollarıyla. düiıkânlanyla üstelik cte ıçindeki insanlanyl». YİNE PATUMİUS Ağır agır yokuşu çıkıyor araba ve bir anda patlamal&r sanyor çevremizı. Mermilerin çıkardığı (K KİJİ KAÇITORUZ Koşa koşa üç kişi kaçıyoruz bi nanın bulunduğu yerden. Gidebileceğimiz başka yer de yokki otelden başka. Sokaklarda düşe kalka ilerliyoruz korka korka. Taksiyle dolaşmanın bir yaran da, hızlı gitmesi. Şoförle birlikte otelden içeri giriyoruz. tlk işi mız birer konyak ıçip kendimize gelmek. Biraz sakinleştikten sonra aklımıza şoföre ne kadar para vere eegimiz geliyor. Ziya bana bakıyor, ben Ziya'ya en iyisi şoföre «Dünya başıma yıkılıyor. Tüm dünyaya, tüm savasanlara, tüm savaşa küfür ediyorum ve arabanın içine bakmaya korkuyorum» YARIN: BEYRUT BÜYÜKEI(İIİĞİMİZ S»va?ın böttin hınyla «ürdfitıi aıralarda, kum torbalanndan yapılmış barlkatm arkasında mek herhalde ralnızca alışanlar için başanlacak bir şey. kesür S4VASIH TAM ORTASINDA KALDI ÎSTANBUL EMNiYET SANDlGlNDAN GAYRİMENKUL SAT1Ş ÎLANI (Do*ya 1 2ÜBEYDE T NCABOTLl: ÎPA: m« Hesap NumaX rsiı borç senedi ıle Sandığımız Üsküdar şubesınden aldıgı borç paraya karşılık Üsküdar. Selimijre Jlahallesi, Eczane Sokagında kain üzerinde 8 ıso'lu. 8 pafta, 314 ada, 2 parsei sayılı 341.85 M2 sahalı kirgır Kader Apartmarunın 40 340 arsa paylı 1. kat .i No'lu dairesini Sandığımıza birinci derecede ıpotek etmişti Dojyadaki kayıtlara göre biı bodrum, bır zemin, 4 normal ksttan ibaret bu gayrimenkulün Sandığımızca satışa çıkanlan birinci kat 5 Nolu daıresinin evsafı: a oda, 1 hol, 1 muıtRk, 1 WC, 1 banyo, 1 balkondan ibaret oiup gayrinıenkulde elektrik ve terkos vardır. Sandıgımınc1. 73/3127 No'lu dosya i)e sat?şa çıkanlan bu dajrenın açık arttırmasına katılmak isteyenler 12500. TL. pey akçeai yctıracakiardır. (Dnsya No: T4/1775) 2 ŞEMSETTİN VAROL: İPA: 4377 Kesap No'iu horç »enedi ile Sandıgııruz Beyoğlu Şubesinden almış oldufu borç paraya karşılık tapu kayıt!arına göre malıki bulunduğu. Eeyoglu Kıhçali Mahallesı. llyas Çelebi Sokakta kaın 137 pafta. 45 ada, 7 parsei sayıiı 232.50 M2 sahalı 810 kapı No 'lu gayrimenkulün 25/120 arsa paylı 3'ncü kat 10 No.'lu aaıresinı Sandıgınııza birinci derecede ipotek etmiştir. Dosyada mevcut ekspertiz raporuna göre tamamı 1 bodrum, 1 zemın ve 3 normal kattan ibaret tam kârgır aparrmamn Sandıgımızca satışa çıkarıian 3'ncü kat 10 No'lu dairesinin evsafı 1 antre, 2 oda, salon, mutiak, 1 WC Banyo 'birarada); 1 balkondan ibarettır. Gayrimenkulde elektrik ve terkos vardır. Sanclığımızca 74/1775 Dosya No. ile satışa çıkanlan işbu dauenin açik arttırmasma katılmak isteyenler 16.500. TL üra pey aKçesi yatıracaklardır. (Dosya No: Î3 »2«C) 1 3 MEHMET SALİH SALİHOGLL : IPA. Ü141 hesap numaralı borç sen^dı ıle Ssndıgımız Küçükpazar şubesinden aldıgı borç paraya karşılık. tapu kayltlarına göre maliki bulur.dugu Fatitı, Küçükmustalâpâja mâhallesi, Mustantık Sokafında kain üzerinde W kapı No'lu 256 pâfta. 3233 ada, 5 parsei sayıiı 17 M2 sahalı arsanın 'mahallen evı tarnamı nı Sandığımıza binrci derecede ipotek etmişti. Dos>adaJti kayıtlara göre 17 M2 aısanın tamamı üzerinde bır zemin, bır normal, bir çatı latır^dan ibaret kargır bir bina olup. zemin kgtta bir dükkân, birinci katta bır oda, bir mutfak. bir V.'C. çatı kstında bir oda vardır Gayrimenkuld* eiektnk ve terkos olup, 973,3?d0 dosya no. ile satışa çıkanlan ou binanın açık arturmasTna katılmak ısteyenier 5.375. TL pey akçcsi yatıracaklardır. (Dogya No: *3, 837) 4 MLHARREM ERGtNOGLi;: SaJhSında İPA: 8181 'A 31H) hesap numaralı borç senedi ile Sandtfımız Beşiktaş şubesinden aldıgı borç paraya karşılık tapu kayıtlarına gore sahibi bulunduğu Beşikuş, Abbasağa Mahallesi, Nardenk sokağında kiin üzerınde 39 num£ralı, 47 pafta, 332 ada, 6 parsei sayıiı tam kargır apartmanın 60 3S0U arsa paylı 3. kat 13 numaralı dairesini Sandığımıza birinci derecede ipotek etmışti. Btlahare vefatiyle gayrımenkul mırasçılan Fevziye Erginoğlu, hüleyrnan Rüştü Erginoğlu, Emine Nimet Söylern. Mebuse Fikret Şahin ve Fatma Şaziment Erginoğluna intikal etmi» olmakla halen adı geçen şahıslar Sandığımıza borçlu bulunmaktadırlar. Dosyadaki kayıtlara göre tamamı 389.74 M2 olan ışbu gayrimensul üzerinde 2 bodrum, bir z6min ve 3 normal kattan ibaret kargir apartman mevcuttur. Sandıgımızca satışa çıkaru&n 60/3600 arsa paylı, 3. kat, 13 numnralı daire Olup; evsafı: 1 antre, 2 oda, 1 salon, 1 mutfak, 1 (\VC bsnyo) bir arada ve 1 balkondan ibarettır. Gayrimenkulde elektrik, terkos ve navagazı vardır. Sandığiınızca 73 337 dosya no. ile satışa çıkarılmıştır. Açık arttırmaya katılmtk îiteyerüer 11.875. TL pey akçesı yatıracaklardır. Borçlular hakkında yapUan kanunl takip üzerine 32<)2 r No'lu Kanur.un 40. maddesine göre yukarıda evsafı > azılı gayrimenkuller Sandıgımızca bırbuçuk ay müddeürt açık arttırmaya konmuştur. Satış Tapu Sicil kayıtlanna göre yapılmaktadır. Birikmis bütün vergilerle Beledıye ve tellâliye rüsumtı ile ipoteklerin terkin harcı borçluya, ihale pulu ve tapu tesçil harcı ile varsa şerefiye borcu alıcıya aittir Satıç şartnameleri ilân tarıhınden ıtibaren açıktır. Yukanda yazılı gaynmenkullerin birinci açık arttırmaları 1 EYLÜL 1978 ÇAftŞAMBA fünu Cağaloğlunda Istanbul Emniyet Sar.dıŞfında yukarıdaki sıraya göre saat 9.30'dan lü.30'a ve 11.00 den 12üO'ye, 14 üU'den 15.0C'e ve 15.30'dan 16.30'a kadar yapılacaktır. Muvakkat ihalenın yapılması için tekhf edilecek bedelini öncelikle cdenmesi gereken gayrimenkul mükellefıyeti ile Sandık alacağını tamamen geçmesi şarttır. Aksi halde, son arttıranın taahhüdü bski kalnıak şartı iîe 16 EYLÜL I97fi PFRŞtMBE günü aynı yer ve aynı «aa'lerds lon arttırmaları yapılacaktır. Bu arttırmada gayrimenkuller, en çok arttıranın üstüne bırakılacaktır. Haklan tapu sicilleri ile saftit olmayan ilpıliler ve ııtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını özeilikle faız ve ırıesari'e daıı iddialanm 114n Urihivden itibaren 20 gün ıçmds evrskı müsbıteleri ile ivrabeT Sandıgımızs bildirmedikler; takdirde s?.tış fazlasının payiâsmasıncian harıç ialırlar. Fazla bilgı edinmek lst<>yenierin yukandıki dosya No'lsn ile Saririıgımi7 HUKUK MÜÇAVİRLtGl öcn'isıne bajvurmalan nca olunıır. (Basın: 18980/ ) TiFFANY 3P^ZÖÎA*« ^ * \ sf ı*.aa.v.SAO6cs\ V öeo">oaooM..y \ \ l GARTH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle