28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Yaşar Kemal, ABD izlenimlerini Cumhuriyete anlattı Kosta DAPONTE PARtS Yaşar KemaVin «înee Memed II» sdlı yapıtı, mayıs ayının ikinci yansmda Fransa'nın en ünlü yayınevi olan Gallimardda, piyasaya çıktı. Renkli bir kapak içinde, Münevver Andaç'm çcvirisiyle «Memed Le Faucon» adı iie sunulan roman için yayınevi tarafından girişilen tanıtma kampanyasında, Yaşar Kemal'in yapıtlan için ilk kez özel afişler de hazırlandı. «Memed Le Paucon»un piyasaya çıkmasından sonra «Marie France» dergisi taratından düzenlenen bir ankette «Ayın Kitabı» seçilen roman İçin Le Figaro gazetesinin de haziran ayı edebiyat ekir.de özel bir sayfa hanrladığmı ögrendik. Paris Üniversitelerinde bu yıl Yaşar Kemal ve romanlan üzerinde üç tez yapılıyor. Bunlardan birinin konusu ise • Yaşar Kemal'de efsane ve köylü gerçeği» dir. Araştırmacılar efsane olan ve gerçek olaı> köylü konusunu yazann yapıtları içinde inceliyorlar. Yaşar Kemal haziranın İlk haftasını Londra'da geçirerek İngiltere'deki yayınevi olan Collins'le, 10 haziranda çıkacak olan «Binboğalar Efsanesisnın son hazırlıklarını görüşeceğini söylüyor. Bu haftanın başında ABD'den dönen ünlü roınancı, New York'ta da William Morrow yayınevi ile «Inee Memed Ilnnin kontratını imzaladığını ek!?riı. Gerck İnce Memed II, gerekse Tilda Gökçeli'nin çevirisiyle «Binboğalar Efsanesi» ABD' de sonbaharda piyasaya çıkacak. «Kekova Sultanı» Yaşar Kemal'in yeni romanı. Bu kitapta yazar, Kekova köyüne düşen üç Amerikalı astronotun köydeki çocuklarla kurduğu ilişkileri anlatıyor. «Yeni kitabımı yılbaşma kadar bitireceğim» diyen Yaşar Kemal, «Bu bir çocuk romanı değildir, büyiikler için yazılmış, çocuklar hakkmdaki bir kitaptır»... ... Ve arkasından ekliyor: «Yeni romanımın bir bölümü New York'ta feçtiğinden Amerika'ya gitmem iyi oldu. Kekova Sultanı adlı kitabımm bir bölümü New York'ta geçiyor. Sanıyorum kitapta çimdi New York'u daha iyi anlatacağım. Ama çabuk ısınmam, sinema dolayısıyle uzun yülardan beri tanımıs olmamdandır..» New York'ta düzenlenen Ortadoğu Edebiyatı konulu Ulusiararası Konferansa katılmak için ABD'de iki hafta geçiren Yaşar Kemal'ı dönüşündeki ilk durağı olan Paris'te, Pas De Calais Oteli'nde bulduk. Ünlü yazar, ABD ile ilgili ilk izlenimlenni bize şöyle özetledi: «New York korkutucu bir kent. Ama çok sevdim. Gökdelenlerin yanında insan kendini bir kuyunun dibinde gibi hissediyor. Gün nasıl dağlann tepesine vuruyorsa, New York'ta da gökdelenlerin tepesine öyle vuruyor işte... «Yüz, yüzotuz kath gökdelenlerin son katında oturan milyarderler de var. Aşağıya, sokaga inmek ten korkuyorlar. Evlerinden çıkmak için damdaki helikopterlere binmeyi tercih ediyorlar. Aşa^ıda olup bıtenlere tepeden bakıyorlar > | YAŞAR KEMAL: «NEW YORK KOBRU'l'UCU BİR KENT, AMA ÇOK SEVDİM. GÖKDELENLERİN YANINDA İNSAN KENDÎXİ BİR KUYUNUN DİBİNDE HlSSEDtYOR.» SOFYA Türkiye İle Bulgaristan arasmdaki ekonomîk ilişfcilsrin, 1974 yılmda kliring ödeme yonteminden serbest dövize geçilmesinden sonra 1975 yılında 45 milyon dolar (yaklaşık 700 milyon TL.) dolayında bir hacme ulaşüğı ve bu yıl içinde toplam ticaret hacminde •/'jlO15 bir artış beklendigi bildirilmektedir. Bulgaristan'ın Türkiye'ye ihracaatuıda maden, kimyasal ürünler, petrol ve türevleri ile ceşitli türden makineler önemli yer tutmaktadır Türkije'nin Bulgaristan'a sattığı ise daha çok gıda ürünleri, balık, xeytin, narencij'e vb'ciir. Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilk ticaret anlaşması 1955'te imzalanmış ve kliring (mal takas) esasma dayanan bu anlasmayla iki ülkenin ticaret hacmi aynı yıl 25 milyon dolan bulmuştur. İki ülke arasmdaki ticaret hacrni daha sonra hızla artarak 1965'te 8 müyon dolar, 19î2'de 19,5 milyon dolara ulasmıştır. Kliring esasının uygulandığı son dönem olan 1974'te ise bu miktar 33,5 milyon doları bulmuştur. Bulgaristan'ın dış ekonomik ilişkilerinde diğer sosyalist ülkeler °',,1b oranmda bir yer tutarken, kapitalist (ilkelerle üçüncü dünya ülkelerinin payı son yıllarda artarak " ;25'i bulmuştur. Bulganstan'm ABD ile yaptıgı ticaretin hacmi de 1972'de 3 miljon dolarken, 1973 de 20 milyon dolan bulmuştur. Türkiye ile Bulgaristan arasında siyasal ilişkilerin gelişmesi ise 1956 yılında Bulgaristan hükümeti tarafından yapılan bir cagnyla başlamıştır. Daha sonra, 10 yıl içindp iki ülke arasında çeşitli alanlarda işbirliğini öngörcn 15 kadar ruı'aşma ve konvansiyon imzalanmıştır. Bulgaristan Halk Cumhuriyeti devlet konseyi başkanı Todor Jivkov'un Türkiye'ye ilk ziyareti ise 1960 yılmda gerçekleşmiştir. Başbakan Süleyman Demirel de l?70 yılında Bulearistan'a gitmiş ve bu ziyaret nrasında Türk Bulgar Ortak Ekonomik Komisyonunun kurulmasına karar verilmiştir. 1972 ve 1973 yıllarında temaslar dışisleri bakanlan duzeyinde sürmüştür. 1975 temmuzunda Todor Jivkov Türkiye'ye geimiş. aynı yılın aralığinda da Süleyman Demirel Bulgaristan'3 gitmiştir. Bulgaristan Devlet Konseyi Başkanı Todor Jivkov'un yarın b&şlayacak olan üç günlük Ankara ziyareti sırasında ele almacalî temel konular arasında TIR kamyonh rınm geçişi. enerii alışverişi ve RÖÇmen sorumı bıılunmaktadır Bulgaristan'da halen yaşamakta olan Türklerin nüfusu bir milyona yaklaşmaktadır. Bulgar hükümeti, «parçalanmış ailelerin birleştirilmesi» anlaşması uyarınca bunlann 40 bin kadanna daha Türkiye'ye göç izni vermiştir. Ancak. geçen yılm araiıâında yapılan gorüşmelerde Demirel'in tutumu, bu göçü daha ertelemek yönünde olmuştur. (Dtş Haberier Serrisi) ABD'de sanat bir endüstri olmuş, bir takım güçler bu ülkeye kültür ambargosu koymuşlar, YAŞAR KEMAL New York çılçın bir kent. Böylesine dinamizmi bir başka kentte insansoyu va^amamıştır . şılaşmadıgım bellrten Yaşar Kemal çunla.n ekliyor: »Bu d3 ulusumuz adına sevinilecek bir olaydir. Amerika'da bir Türk'ün, Pen Club ile Princeton Üniversitesi adına bir Konferansı böylesine örgütlemes! sevindirici bir olaydır. Bu tür konferanslar lnsanlararası kültür alış verişinde çok faydalı. Konferansa tanınmış pek çok Amerikalı ozan, romancı, piyes yaxan da katıldı. ilk konuşmacılardan bin Elizabeth Hardwick idı. Konferansın başkanlığını ise Arthur Mıller yaptı. John üpdike, Kurt Vonnegut da diğer oturumlara başkanlık ettiler, konujmalar yaptılar. Vonnegut, Miller gfbi Onlülerin konferansa katüıp ödev yüklenmeleri Amerikan kültür adamlarmın bu konferansa ne kadar önem verdiklerini gösterir. Böyle konferansların Türkiye tarafından da tertiplenmesi kültürümüz için iyi olurdu. Hatta Araplar ve îranlılar, gelecek Ortadoğu Edebiyat Konferansının İstanbul'da toplanmasını önerdiler. Ancak dayanağımız olmadığmdan bu öneriyi cevaplandırmakta güçlük çektik.» 6 TürkBulgar ticaret hacminin bu yıl, % 1015 oranmda artması bekleniyor DEVLET KONSEYİ BASKANI TODOR • TÜRKİYE İLE BULGARİSTAN ARASINDA İLK TİCARET ANLA5MASI 1955'TE YAPILDI. 1974'E KADAR KLİRİNG ESASI ÜZERİNDEN RİLDI. YÜRÜTÜIEN İLİŞKİLER 1975 BAJINDAN İTİBAREN SERBEST DÖVİZE ÇEV1975 YILINOA İKİ ÜLKE ARASINDAKİ TiCARET HACMİ 45 MİLYON DOLARA ULASJI. • BULGARİSTAN JİVKOV'UN YARIN BAŞLAYACAK OUN ÜÇ GÜNLÜK ZİYARETİ SIRASINDA EIE ALINACAK TEMEL KONULAR ARASINDA TIR KAMYONLARININ GEÇİŞj, ENERJİ ALIS.VERİS.İ VE BULGARİSTAN'DA TÜRKLERİN GOÇ SORUNLARI BULUNUYOR YAJAYAN «ÜNİFORMASIZ..» «Dünyada en çok sevdigim kent New York... Insanlan sıcak ve cana yakın, üniformasız. Üniformasız iki kent tanıyorum... Bıri Istanbul, biri de New York... Kuşkusuz New York halkını Avrupalılara oranla uniformasız ve daha sıcak buluyorum.» «Dünyayı gezdikçe Akdeniz insanlarınm başka bir insan soyu oldugunu anlıyorum. Onun sıcaklığını başkalan ile kanştırrnamak gerekir. New York insanlannı, Akdenizin insanlanna yakın buldum.» «New York çılgın kent* diyor Yaşar Kemal ve ekliyor: «Böylesine bir dınamizml olan bir kenti İnsan •oyu yaşamamıştır..» «Amerika'yı nasıl buldun?» sorusuna da ünlü yazar şu yanıtı veriyor: «Gelişmekte olan bir ülke ABD... Kendi capmda gelişme yolunda bir ülke.. Bu nedenle Amerika'dan, dünyamn selâmetı bakımından korkmuyorum. Amerika çagımıza ne kadar kötülük yapmışsa, o kadar büyük iyiligi de bu ülkenin insanlanndan bekleyebiliriz.» 1975 YILINDA DÜNYADA EN ÇOK ÜRETİLEN İKİ OTOMOBIL MODELI DE JAPON YAPIMI JAPONTA YILDA 7 MİLYON MOTÖRLÜ ÜRETİYOR TOKTO Son yıllarda, otomobil sanayiinde gitgide dii pazarlara açılma çabası içine giren Japonya'da toplam motorlu araç üretiminin 7 milyon ile Amerika Birlesik Devletlerinin arkasından ikinci sıraya yükseldiği bildirilmektedir. 1975 yılında dünyada en çok tlretUen lkl otomobü rnodell de yine Japon fabrikalanna aittir. 650 binle bütün dünyada en çok üretilen model olan €Corolla^ Toyota şirketinin bir Urünüdür. 19"5'te 530 binle dünya Uretiminde ikinci sırayı tutan «Datsun» da yine Japon Nissan fabrikasının bir modelidir. Bu iki Japon arabasını ise sırayla Renault'nun «R12», General Volkswagen «Golf», Motors'un «Cutlass», Renault'nun «R 5», Ford'un «Granada», Honda'nm «Civic», General Motors'un «Chevrolet» ve Piat 127 izlemektedir. Bu son sekiz model arabanın geçen yılki üretimlert ise 300360 bin arasında olmuştur. Corolla'yı üreten Toyota Motor şirketinin geçen yılki kân 49 milyar yen (yaklaşık 3 milyar TL.), onun kardeş kuruluşu olan pazarlama şirketi Toyota Motor Sales'in net kârı ise 13 milyar yen (yaklaşık 800 milyon TL) olmuştur. Bu iki şirketin hisselerinin <> 35'i on kişinin < " elindedir, geri kalan bölümü ise çeşitli banka ve anonim kuruluşlara dağılmıştır. Şirket, motorlu araç üretimi dışında dikiş makinesinden prefabrike ev yapımına kadar çok yaygın bir iianda çalısmaktadır. Toyota Motor, önümiudeki aylarda Mercedes ile ortak bir fabrikayı da Zambiya'da açacaktır. Şu sıralarda 28 milyon kadar motorlu aracın bulunduğu bildirilen Japonya'da iç pazann en çok on yıl sonra tam bir doyum noktasına ulaşacağı tahmin edilmekte ve üretimlerini arttırmayı sürdüren şirketler ihraç olanaklannı zorlamaktadırlar. Amerika Birlesik Devletlerinde, şu anda piyasanın % 10"unun Japon otomobillerle dolu olduğu belirtilmektedir. Japonya'daki tüm motorlu araç üretiminin ise dış pazarlara yönelen bölümü "^ 30,5'tur. Bu oran, Fransa ve Almanya için To 52 dolaylanndadır. Japonya'nın geçen yıl dış ülkelerde piyasaya sunduğu motorlu araç sayısı 868 bin olmuştur. Bu araçları dünyanm çeşitli başkentlerine ulaştırmak için de 21 nakliye gemisi özel olarak imal edümiştir. Üretici şirketler açısmdan yapılan sıralamada ise birincl ve ikinci sırada iki Amerikan kuruluşu General Motors ve Ford yer almaktadır. Bunlann ardından ise Japon Toyota ve yine Japon Nissan gelmekte, daha sonra ise şirketler şöyle sıralanmaktadır: Batı Alman Volksvvagen, İtalyan Fiat, Amerikan Chrysler, Fransız Renault, İngiliz British Leyland ve Fransız Peugeot. General Motors'un 1975 yılında ürettiği türlerde ve modellerdeki motorlu araçlann sayısı 4,5 milyonu aşmaktadır. Ford'un toplam üretimi 2,5 milyonu bulmakta, Toyota ile Nissan da 2 milyonu aşkm bir üretim düzeyinde bulunmaktadırlar. (Dış Haberier Servisi) "GERGİNLİĞİN AZALTILMASI. BALKANLARDA SÜREKLİ BİR EĞİLİM DURUMUNA GELIYOR, Yayıncı ve yazar Bülent Habora, bundan bir süre önca Bulgaristan'a yaptığı gezı sırasuıda, tvan Başev Dış Politika En»Üttuti Müdürii Profesör Doktor Lüben Georgiyev'le bir konuçma rapta. Bu konuşmanın bir özetini sunuyoruz: SORU: Balkan ülkelerinin ilişküerinin dünya politikası içindekl yerini nasıl görüyorsunuz? . . . CEVAP: Balkan uluslan arasındaki ilişküeri, yalnu bir bölf«nin topraklarında var olan iyi komşuluk ilişkileri olarak «lüçünmemeliyiz. Balkan yarımadasının, dünyada. uluîlararası Uiskilerin birçok yön ve eğilimleri üzerinde önemli etkisi vardır. Avrupa'nıa politik iklimi, ülkelerimiz için de fırtmalı bulutlar ya da yapıcı yumuşama getirmektedir. Dığer taraftan, bu bölgedeki Balkan ülkelerinin, ömeğin Avrupa güvenliği ve işbirliğiyle uluslararası güvenligin ve işbirliğinin takviyesinde olumlu etkisi olabilir. SORU: Günümüz dünyasındaki gelişmelerin başhca eğilimleri sizce nelerdir? CEVAP: Bence şimdiki süreç, uluslararası yaşamda genel demokratik prensiplere geçış ile ayrı sosyal düzene sahip olan Ulkeler arasında barış içinde bir arada yaşamak ve eşit isbirliği yapılmak gibi prensiplerin uluslararası ilişkilerinde belli baslı biçun olarak sayılmasıyla vasıflandmlmaktadır... Günümüzde ortak çabalarla iki sistem arasında gerçekçi ilişkilerin modelini aramakl* birlikte düzenli ve ortak yarara dayanan bir sistemin kurulmasına yapıcı bir katkı da yapılmaktadır. 1975'te Helsinki'de yapılan Avrupa Barış ve Güvenlik Konferansının. kıtanın kadennden sorumlu tarihsel bir forum haline gelmesi raslantı degildir. Fınlandiya Cumhurbaşkanı Urho Kekkonen bu konferansm üçüncü toplantısını açarken şunları demişti: «Karşılıklı ilişkilerimizde yeni bir merhale açıldığı ve gerginliğin azaltılmasına, barışın temini ve takviyesine basladığımıza inanmak için nedenler vardır.» SORU: Balkanlarda sürekli barış ve anlayış hflvasının tesisl için zemin ve şartlar sizce nelerdir? CEVAP: Herşeyden önce şunu belirtmek Isterim ki gerginügtn azaltılması, bölgemizdeki ülkeler arası ilişkilerin sürekli bir egiümi durumuna gelmiştir. İkili ilişkilerimizin iyileşmesi, ortak üişkilerimizin t«mel biçimi haline gelmektedir... SORU: Önümüzdeki yıllarda Avrupa ve Balkanlarda ne gibi «•lişmeler bekleyebiliriz? CEVAP: Bu konuda Bulgaristan Halk Cumburiyeü Devlet Konseyi Başkanının 1975'te Kelsuıki'de. Avrupa Güvenlik ve îşbtrligi Konferansmda ileri sürdügü birkaç fikri belirtmek isterim: «Bu konferansta elde edılen sonuçlar. başlayan derin gelişmeyi önümüzdeki yülarda daha da hızlandıracaktır. Ortak uğraşılarunızla bu gelişmeyi geriye dönülmez bir duruma getirmeliyiz. Tüm bunlar, Avrupa'da düzenli bir güvenlik ve işbirligi sisteminin meydana g«tirilmesi üzerindeki çalışmamıza devam etmeyi gerektirmektedir. Bizlerin, gelecekteki çalışmalarımızın önemli yönlerinden biri de, her halde politik yumuşamap. askert alandaki gerginliğin azalblmasiyle tamamlamak olacaktır. Bu konuda, ilerde atılacak adımlar, silâhlanma yarışuım ortadan kaldınlması, Merkezi Avrupa'daki silâhlı kuvvetlerin aıaltılması hususunda anlasmaya vanlması, Avrupa'nm askeri bloklara bölünmesine zamanla son verilmesi gibi sorunların çözülmesi için bir dizi elverişli tedbirleri hazırlamaktan ibaret olacaktır...» . . . . » . . . . . • • . . * » > y «KÜLTÜR AMBARGOSUYaşar Kemal'e, New Yorktaki sanat ve edebiyat çevrelerinde geçirdiği günlerden edindiği izlenimleri de soruyoruz: «Sanat büyük bir endüstri olmuş... Yaym yasamında «Bestseller» endüstrisinin kurulmuş olması Amerikan kültürü için bir mutsuzluktur. «Bestseller» yaratma endüstrisi insan onuru içın kötüdür. Ancak Amerika'ya giderken çok ümitsizdim. Bir ulusun kültüründe bu kadar aşağılanmaya izin veren bir ülke kötü durumda olmalı idi. Konuştuğum tüm Amerikalılar da bundan şikâyetçi. Bir de bana öyle geliyor kl, bir süre birtakım güçler sansür diyemeyecegim, Amerika'ya bir «kültür ambargosu» koymuşlar. Bunu da Amerikan aydınları biliyor, farkmdalant. «Amerika"nm bugünkü dünya politikasını, VIetnam'da olduğu gibi, gene Amerikan halkı yenecektir... Sözün kısası Amerika'ya gitmem lyi oldu...» Nobel Edebiyat ödülü adaylanndan olan Yaşar Kemal. Pen Club ile Princeton Üniversitest tarafından düzenlenen Ortadoğu Edebiyatı Konferansı çalışmalan için de bize şu bilgileri verdi: •Bu konferansa Ülkü Tamerie çağnlı olarak gittik. Ayrıca Tarık Bugra. Cengiz Bektaş, llhan Başgöz, Nemet Nejad, Tunç Yalman, Seyfettin Başçılar, Ahmet Evin ve Fahir Iz de bizimle bu konferansa katıldılar, tebliğlerini okudular.» 1821 mayıs günlenndeld bu konferansların açılışmcia iki konuşma yaptığmı anlatan Yaşar Kemal «Anadolu Edebiyatı Geleneği» konusunu seçtiğini de ekledi. «Bugiin bile romanda, hikâyede, şiirde Nazım Hikmet'i ve Orhan Kemal'i ile bu edebiyat geleneğinin sürdürüldügünü» Konferansta anlatan yazar, bu toplantılann organizatörü ve başkanı olan Talât Halman'ın da katkısı ile bir çeşit Türk Kültürü Konferansına dönüşen oturumlarda en ilginç konuşır.alan Türk ekibinin yaptığını da söyledı «ÖzeHikle îlhan Başgöz'ün konuşması çok 11gi çekti. «Türk Halk Edebiyatmda Protesto» konulu konuşmasmda tarih boyunca Anadolu Edebiyatında protesto yönünü işleyen konuşmacı sözü bugüne getirip bugünün protestocu şairlerine dayandı. Bu konferans içinde gerçekten Anadolu Edebiyatı çok ilginç bir özellik gösterdi.» Bugür.e dek pek çok konferansa katıldığını, ancak Talât Halman gibi bir örgütleyici ile kar ve Sarah Bernhardt B| H H ^^^JJ ^^^^9 ^^^^H ^^^^M ^^^^H ^^^^H ^^^^| ^^^^J ^^^^H ^^^^M ^^^^H ^^^^M ^^^^H ^^^^M ^^^^| WŞmğM İ^^^H İKBSBBI WWpWP benzeri • L«•£& iıflHSiMfl Bir zananlarm ünlü tiyatro oyuncusu ve dünyamn ük «.sîar»ı Sarah Bernhardt ici" Pierre Cardm tarafından Parit'ts açılan sergiyi izlemeye gelenler. ünlü oyvncunun kendisiyle karşuaştdar. 25 yaşmdaki Sylvie, Sarah Bernlıardt'm torununun kızı ve ünlü oyuncuya çaşılacak derecede benziyor. Sarah Bernhardt'm giysileri. cşyo/an. mektuplarından oiu.;an serginin düzenleyicisi Pierre Cardin de Sylvie'yi 1900'lerin aıysilerine büründürerek sergiye Sarah Bern.'ıardt'ın os/ııncu/uik yaşamu 18 yaşındayken 1862 yumda Comedie Française'de bö^hyor re 1323 y.hnda yine bir oyiıv.un genel provası için aahneye çıkmaya hazırlandığı sırada öldüğü ana kadar arahksız sürüyor. Sarah, o zaman tam 79 yaşında ve sanat yaşamında 60. î/ı/mt ajmtf. Sarah Berruuırdt, kendisinden sonra binlerce tiyatro re sinema oj/unctisunun. binlerce fcer uygıüamaya çahşhklan bir «refc7dm> i/fcesinin de ı/araf!Ct«: «Bajaniki ula;manız için hep .^•zden söz edi'.mesi gerekir... Ama iyi. ama fcöfii tanujul^un h^lcJcirtırda. önemli olan sadece konuşulmamzdtr». Sarah Bemhardt'ın tüm ya$am% da bu fözlerine uygun skandaUar, aşklar ve olaylarla dolu. . (Dış Haberier Servisi) W^mB?&, ^ ^ E .^ ^^Hr HB^ İSK 9B HBî B^ H^H ^^K. fl^^Kk ^^^HM ^L^^^H ^^^^M ^^^^^| ^^^^H ^^^^^M ^^^^H ^ ^ ^ " 1 JHİHHHHHHİİHHH BREZİLYA DÎKTATÖRÜ, ÜLKESÎNİ İNGİLİZ SERMAYESİNE AÇIYOR Kraliçe Ellıabeth ile saygıdeğer (?) konuğunu taşıyan Kraliyet arabasına katılan birkaç çürük domatcs de hedcfini bulmayınca günümuzün sayılı işkence ve terör merkezlerinden Brezilya'nın devlet başkanı General Geisel, burjuva demokrasisinin beşiği İngiltere'ye <çok başarılı» bir ziyarel yapmış oldu. Brezilya halkına oniki yıldan beri nefes aldırmayan yöoefimin başındaki diktatörü, Victoria istas/onuna serilen kırmızı halılar üzerinde karşılayan Kraiice konuğunu kendi saraymda ağırladı. Fasist diktatörün, İngiltere'nin kalbıtrvistü bankcr vc isadamlarıyla «rahatsız edilrıeden» 9örü5»;b;imesi içinse sarayda özel bir bölme hazırlanmıştı. Görüşmeler sonucunda Brezilya'nın İngiliz firmalarına şimdilik kaydıyla (50 milyon dolar tutarında siparis verdiği ve çelik endüstrisinin genişletilmesi, demiryolu yapımı ve deniz yatağında pe*rol araştırması kcnularını kapsayan bu siparisin ilerde 1 milyar dolarlık ek siprişlere yol açabileceği açıklandı. Buckingham Saraymda kurıılan ticarel bürosu amacına ulaşmış, vafana hizmeiin parlalc bir örneğini veren Kraliçe'nin aracılığıyla İngiliz sermayesine yeni ihracat ve kar kapıları açılmıştı. Her türlü kamulaştırma girişimine tbireyin özgürlüğünü ıınırladığı» gerekçesiyle karşı çıkan ve bu özgürlükleri savunduğu Iddiasıyla Solzhenitsin'l adeta bir «ahir zaman peygamberi» ilân eden çevrelerden, Goisel'in ziyaretine karşı hiç bir tepki gelmedi. Onlara {jöre, Sovyetler Birliğinde baiı özgürlüklerin smırlanması, «tüm in»anlığı ilgilendiren önamli bir konıı»; Brezilya'da hiç bir temel özgürlüğün bulunmaması, parlamenterlerin haşiakl diktatörün bir telefonuyle gözaltma almabilmesi, tek bir özgiir işçi sendikasının yasatılmanıasi, Işkencecilı^in resmi nitelik kazanması ve devletçe gez yumıılan çeleler tarafından saytsız cinayet isknmiş olması ise, <Brezilya'nın iç isleriyle ilgili önemsiz ayrıntılar», sayılıyordu. Bu iki yüzlü özgürlükçüluk anlayışına, birkaç milletvekili dışında Uçi Partisi parlamento grubunun, biriki makale dışında basının ve ziyareti protesto eden az sayıda gösteririnin d>?mda kamuoyunun da boyun eğmİ5 bulunması çeşitfi bakınlarHan çok düşiindürücüdür. Elde ettiklert siparijten mali p>rle»ini karsılamak üzere Brezilya'ya hatırı Geisel in geçsn ay Fransa'ya ve Ingiltere'ye yaptığı ztyaretlerin asıl amacı da zaten budur. Faşist diktatör bir yandan ülkesinin zengin kaynaklannı, temsil eftiği sermayenin çıkarları doğrulluKundn. kapitalist Batı ülkelerine peskeş cekerken diğer yandan bu ülkele.rtf oördiiğü ;lgi ve yakınlığı otoriter cejimine dayanak yapmaya hazırlanmaktadır. Bu «düzenlemesnin asıl önemü yanı Brezilya'ya sınırlı kalmamasıdır. Dünyamn hiç bir yerinde bulamadığı sömürü ve kârlılık «Brezilya muçizesiıni en «veciz> biçlmd« açıklayanlcrdan hiri Gelsel'den önçoki diktatör Generai Medici. Kendisini sıkıstıran New York Times muhabirine şöyle cevap veriyor General: «Evet, belki halkımızın durumıı pek iyi değil. Ama ekonomimiı iyi gellşiyor.» (The Nev» Yr>rk Times, * aralk 1975). Genis emekçi yığtnlarının basl'i altında ttıtulması ve daha yoğun sömürülmesi «mucizetnin sırrını açıklıyor. Az gelişmiş ülketere önerilen kapitalist kalkınma reçetesindeki relişkiler, «modelin uygulanmasında belli bir aşamaya gelindiğinde, otoriter yönetimleri zorunlu kılıyor. Kapitalist gelişme sürecinin baslangıç aşamasında çeşitli reklam ve propagandalarls Batı'daki yaşam düzpyine özcndirilen ve lüketim iştahı knbartılan emekçi kitleleri, sermaye birikiminin ve dışa bağımlı kalkınmamn tıkanıp kaldığı daha sonraki aşamada «perhiz»» razı etmek hiç de kolay dejil. Bunu gercekleştirmck ve başta endüstri isçileri olmak üzere «ncfcçi kitleleri gerçek gelirlerinin düşmesine ses çıkaramayacak duruma getirmek İçin bunlann tüm sendikal ve siyasal örgütlerlni yoketmek gerekiyor Brezilya örneğini alırıak sonuc: Sağlanan «siyasf istikrar» v t çok yüksek «kârlılık oranlarn ils ülke ekonomisinîn çokuluslu sermaye için bulunmaz bir sömürü alanı haline gelmesi ve zengin yeraltı kaynaklarmın denetimlnin çok uluslu sermayeye geçmesi; çok uluslu sermayenin öngbrdüğü alanlarda endüstrileşme ve dolayısıyl* dışa bağımlılığın arlışı; 22 milyar dolan bulan dış borç; kısa d > nemde bir sıçrama yapan büyüme hızının yapısal dengesizlik ve dışa bağımlılık nedenleriyle yarı yanya düşmesl, azgm bir enflasyon ve hem refahtan, hem da özgürltikten yoksun bırakılan halk kitleleri. İNGILTERE MEKTUBU sayılır bir kredt açmaktan da geri durmayan ingiliz sermaye çevreleri, «Brezilya'daki diktatördcn sizin özgürlüklerinize zarar gelmez, ama onun vereceği siparişlerden yeni is olanakları doğar» diyerek İngiliz emekçilerini onun zararsızlığına inandırmaya çalışmaktadırlar. 19. yüzyılda Napolyon savaşlarmı Brezilya altınıyla (inanse eden ve Brezilya dış ticaretinin yüzde 50'den fazlasını elinde tutan Ingilterr, 20. yüzyılda ABD'ne kaptırdığt hu büyük sömürü aianından yeni bir pay kapabilmek amacıyla ülkedeki fajiit yonetime saygı gostermekte sakınca görmtmektedir. Osman ÜLAGAY oranlarını Brezilya'da bulan çokuluslu tekekl sermaye, bü ülkedeki yöıretimi uluslararası düzeyde mesrulaştırmak ve birçok diğer az gelişmiş ülkeye «model» olarak benimseimek çabası içindedir. Nitekım «Brezilya mııcizesbnden sonra birçok diğer Lâtin Amerika ülkesinde benzer yönetimler kurıılması için yapılan girisjmlerin ç«ğu olumlu sonuç vermiş ve bu ülkelerin büyük coğunlı ğu çokuluslu sermayeye bağımlı dlktatörlükleriı pençesine duşnıüştür. Ortadoğuda ise biraz farklı koşullarda aynı yönteml uygulamak ve bir kalkınma mucizesi yaratmak isteycn ülke, bilindiği gibi, iran'dır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle