05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MRT 14 HAZİRAH 1975 ? KOCMi Fi&A&DA, ZAfclfli DF ZAfcUHÎ'NİN Î'Nİ KÛLAY İYOfc... BEyFfNDı ÎNİ YEW>t BfPAKAMuYlZ. TA^ıYAUM. Y*W>(M FPr ABDULCANBAZ TARTIŞMA Samim KOCAGÖZ 64 üstellk mrttonnda kendilerine yeteeek denli yiy«cek, mermi taşıyorlardı. Tepeden tırnağ» silâhlıydılar. Bir an önce kendilerini, arkadaşlanna kavuşup güvenlik altına almak istiyorlaraı. Bütün ireee, kör karanlıkta, sicim gibi yagan Jir yağmurun altmda yürümüslerdi. Sanki bır uçağın yağmur bulutları arasındaki kör uçuşuna benziyordu yürüyüşleri. Sabahın alacakaranlıgında bir derenin içine girdiler. Dere coşmuş, kayadan kayaya başım vurarak akıp gidlyordu, bulanık akıyordu. Derenin kuytu bir yerinde büyük bir çmar afacı vardı. Zaten derenin iki yakası tâ aşagılara dek irili ufaklı çmar ağaçları, fidanları ile süslüydü. Ne ki yer yer ağaçlar yaprak dökümüne başlamışlardı. Ulu çınarın arkasına sindıier. îliklerine varınea ıslanmışlardı. Sırt çantasından kuru, temiz, fanila, gömlek çıkardılar. Üstlerıni değiştiler. Biraz kuru eknıek, peynir yediler. Elmacık kemikleri çıkık, geniş omuzlu delikanlı, saatine baktı. Bir bir arkadaşlanna baktı: «Şu radyoyu açalım, haberleri dinleyelim, sabah haberlerinl..» dedi. Sazbenizli delikanlı, çantasından radyoyu çıkardı: «Çenber daralıyor!» diyordu bir hanım spikerin sesi. Çenber daralıyor.. çenber daralıyor... Dün öğleden beri bu haber vardı radyoda. Üçüncü delikanlı, geniş alınlı, kapkara gözlü, iri kemikli bir gençti. Çok az konuşurdu. öfkeyle küçük radyoya baktı: «Daralsın bakalım çember!» diye söylendi. Elmacık kemikleri çıkık delikanlı; «Palavra... Bizl yıldırmak lçin yalan söylüyorlar.. kulak asmayın!» karşılıgını verdi. Az konuşan, dikkatli dikkatli Sarbeniı11ye bakıyordu: «Sen, üşüttün arkadaşım, ateşin var; bir aspirin al da yat biraz. Zaten çok yorgunuz biraz d:nl?nelim burada» «Bırşeyim yok ağabey.» karşıhgmı verdi genç delıkan'.ı. «Haydi haydi.. öğrenci fi'anız ama tıpts, doktor sayılırız, sonuna geldik bu işin. Soguk algınlıgını da anlamazsak.» «Doğru, bir hayli yol aldık. En az elli kilometre.. Dinlenelim.» Dedi uzun boylu, geniş omuzlu, elmacık kemikleri çıkık Delikanlı. Sazbenizli, direndi: «Ya dün, ormanın açıklıgmdan geçerken bizi gören çoban?» «Görmedl bizi.» «Görmeıden geldi.» «Görmuş olsa da haber vermez.» «Nasıl haber vermez?» • Kellemize ödül konduğunu unutma» Sazbenizli Delikanlının yüzii iyice sararmıs.tı. Ateşten, alnında boncuk boncuk terler vardı. Elini şöyle bir kaldırdı. Parmakları titriyordu: «Biz halkımızdan bu denli koptuk mu? Hani Haziranda tanklann üstünden atlayan işçi kardeşlerimiz? Hani bizi desdekleyen köylülerimiz? Hani partili, partisiz aydınlarımız!» Basbayagı bağınyordu. Sinirleri boşanmış, yeşil gözlerine korkunç bir ışık yerleşmişti. Tiplı Delikanlı, cebinden bir aspirin çıkarmış, elinde tutuyordu: «Sorularının hepsini anladım ama şu partili partisiz, oportünist, aydın dediklerini bir kalem geç! Onlar, particilik oynadılar, Demokrasicilik oynadılar, oyunu yitirdiler... Hepsi, çofcu içeride, emniyette ()> Bize aslansımz, kaplansınız deyip yurt dışına kaçanları da cabası (!) Hiçbiri yammızda degil. Bunu iyi bil! önceden de bilmen gerekti. İç şimdi şu hapı da yat.» Sazbenizli genç, yumuşadı. Sesini çıkarmadan aspirini aldı. îki adımda dereye uzandı, birkaç avuç su içti aspirinle. Bu kez yüzü alam alam kızarmıştı. Yine ses çıkarmadan, parkasmı baçına çekip ulu çınarın dibine, kıvnlıp yattı. Elmacık kemikleri çıkık Delikanlı, tıplıya, «Sen de uyu biraz. Ben, nöbete gireyim.» Dedi. Beriki onun dedigini yaptı. Uzun boylu, elrnacık kemikleri çıkık, geniş omuılu Delikanlı, tomsonunu yokladı küçük radyoyu da alıp derenin başındaki, çmardan on onbeş metre berideki bir çatal kayamn gedigme yüzükoyun uzandı. Buradan derenin kıvnla kıvrıla uzandıgı vadi, iyice görünüyordu. Silâhımn namltısunu vadiye yöneltti. Yedek mermilerini yanına koydu. Onun da yorgunluktan, içi, geçi geçiveriyor<Vı. Uyanık kalmak için orraanın sesi, yetmij'ordu. Gökte kapkara bulutlar, hızlı hızlı kuzeye doğru yuvarlanmaktaydı. Tutsaklan alıp. kuzeye çekilen arkadaşlanru düşünmeye başladı. Düşünceleri, bir uzaklaşıyor, bir sertleşiyor, bir yitiyor, bir yaklaşıyordu kendisine. Radyoyu açtı, radyodan gelen sese verdi kendisini, gözlerini iri iri açıp ormanı, dereyi taramaya başladı. Radyoda, halk türküleri vardı. Erkek bir ses. Çakırcalı Efe'nin türküsünü söylemekteydi. Sesi biras daha kısıp, kulak verdi: «îzmirin kavakları Dökülür yapraklan Bize de derler Çakıcı Yakarız konakları: » Delikmnhnm yüzünde bir aydınlık belirdi. uzamıs lakallarmda parıldadı. Dudaklarını kıpırdatarak mırıldandı türküyü radjt> ile birlikte. «Hele şu işe bak sen » diye söylendi. Dönüp çınarın altında uyuyan arkadaşlarına şöyle bir baktı. Sonra kendisini oyalamak ıçin bir yandan radyoya kulak venrken: «Bir orman mühendisi gözü ile şu ormanı bir inceleyeyim...» diye düşündü, töğrenciliğimizin bitmesine şurada ne kaldı ki...» Ormana, eğaçlara dikkatli dikkatli bakıyordu. İçi. bır ara geçiverdi. Uyurnak üzereydi. Uyudu kaldı da.. Yorgunluktan bütün kemiklerinin sızısını bir an unuttu. Kaç dakika içi geçmişti? Kaç saat uyuyakalmıştı? Mırıldanan radyonun sesiyle birden uyandı. Kulaklarına inanamıyordu: Radyoda. korkak, heyecanlı bir ses, (Şimdi aldıgimız önemli bir haberi veriyoruz!> diye konuşuj'ordu; (Üç İngilizi kaçıran gerillalar, saklandıkları köyde, kolluk kuvıetleri tarafından çevrilmiş; köye baskın yapılmıştır. Izleri, yakalanan bir kamyon şoförünün sorguya çekilmesmden sonra saptanmıştır. Gerillalar, kaçırdıklan dost devietin subtylarmı, ıstekleri kabul edilmedikçe. teslimi red etmişler, sığmdıkları evden, silâhlı kuvvetlerin uzerine ateş açmışlardır. Ateş açtıklan ev, köyün muhtarının evı oîdugu, gelen haberler arasmdadır. Güvenlik güçleri, açtıklan karşı ateşle, bu evde teslim olmak ıstemeyen isyancılan, zor riuruma düşürmüş; hepsini öldürmüştür. Kaçırılan İngilız askerlerin de öldügü sanılmaktadır. Ayrıntılı haberler ge!dikçe. dinleyicilerimize duyuracagız ..) Delikanlı, dondu kaldı. Bütün kanı damarlarından çekilmişti. Birşey düşunemedı önce, sonra kendismı toparladı. Silâhını kaptıjı gibı arkadaşlarmın yanına koşmak istedi. Kayanın arasından doğrulunca, derenın üstbaş.ndan, yakmlardan iki makineU tüfek birden takırdadı. Uzun bir süre kursun kustu makı(Devamı 9. Sayfsda) New York'ta 2S bin fahişe, 200 bin kedi, 8 milyon fare, 8 milyon da insan yaşıyor. Bu kentte her 7 dakikada bir hırsızlık oluyor, her 10 dakikada bir otonıobil çalınıyor, her 2 saatte bir ırza geçıliyor, her 6 saatte bir de cinayet işleniyor. En büyük 500 Amprikan firmasından 100'ü New York'ta, Yeni Dünya'daki esrarkeşlerın yarısı da... Amerika'nın 50 eyaletindeki tüm büroların üçte biri burada. Öte yandan New York'ta her beş çocuktan biri okula gitme olanaklanndan yoksun... Tur sona erdikten sonra gazeteci arkadaşların büyük bir bölümüyle birlikte New York'a geç tik. Hiçbirimiz New York'u görmeden Amerlka'dan ayrılmak istemiyorduk. Washington'dan New York'a uçakla gitmek, Istanbul da kış gün leri trafiğin yoğun oldugu saatler de Cagaloglu'ndan Gayrettepe'ye gitmekten daha kolay. VV'ashington • New York arası uçakla bir saat sürüyor ama. uçak için bı let almak falan gerekmiyor. Uçagın saati de yok. Havaalanına gidiyorsunuz, durakta dolmuş beklev gibi sıraya giriyorsunuz. Uçak dolunca kalkıyor hemen hemen her yarım saatte bir. Bilet ücretleri ise tıpkı belediye otobüslerinde oldugu gibi uçakta ödeniyor... La Guardia havaalanından New York'un merkezine ilerlerken, New York'un gökleri delen siluetiyle karşıla$tık. Daha kente girmeden, orada 816 kilometre kare üzerinde 8 milyon kişinin yaşadı*ını hissediyorsunuz. New York Amerika'nın en kalabalık kenti ama, burada Amerıkalıya rastlamak çok zor. Sokakları dolduran esmer ya da sarı renkli, çekik gözlü, kısa boy lu insanlar. Ispanyolca, Italyanc«, Fransızca, Almanca, Çince, yani İngüizcenin dışında akla gelebilecek her dili konuşuyorlar. Bu kentte Dublindekinden daha fazla İrlandalı, Roma'dakinden daha fazla îtalyan, Stuttgart'taIdnden daha fazla Alman, Lyon' dakınden daha fazla Fransız yaşı yor. New York'un 8 milyoniuk nüfusunu oluşturan insanlar t«m 51 ayn ulustan. minde insanlar sokaklarda j müyor, duruyorlar. İyi ama tün bu Harlemliler neyi bekliyorlari Bir dükkâna girıp soruyorum Harlem'de her köşe başında es rarkeşlerin sabahtan akşamı dek gruplar halinde bıkıp usan madan, kendilerine çeşitli uyuj turucu madde getirecek olan a racıları beklediklerini söylüyor Duvar dipierine çökmüş, gözler kapalı insanlara da sık sık rast lamak mümkün Harlem'de. Düi kân sahibi bunların çoğunlufu nun ölmüş oldujunu ve üçdör" gün duvar diplerinde kaldıktaı sonra polısler tarafından götü rüldüklerini söylüyor. Yanıma genç bir kız yaklaşı yor. Kendisinin de bu yöredı oturdugunu ve uzun yıllar uyu$ turucu madde kullandıktan so» ra bıraktıgını söylüyor. New York'ta esrarkeşler için özei hastaneler bulundugunu ve bvı hastanelerin esrar kaçaiçılığını önlemek için kuruldugunı; anlatıyor. Genç kız sözlertn* şöyle devam ediyor: «Bu hastanelerin iki bölümt) var. Biri benim gibi uyuşturucu madde kullanma;» bırakmak ı* teyenlere yardımcı oluyor. Ber bir aylık bir tedaviden geçtim. Hastanede önce benim ihtiyacım olan esrar miktarını saptadılar. Sonra bana uygun bu kür düzenlediler. Buna göre he» sab«h hastaneye gidiyor ve benim için hazırlanan »entetik esrar paketini alıyordum. Banı rerılen doz her gün yava* y*v«s azaltılıyordu. Bu arad» vücudumürj uyuşturucul»ra olan alışkanlıgı da yok ediliyordu. Sonunda başardım ve kurtuldum. Hastanerun diğer bölurnU ise «ürekli uyuşturucu madde kullananlara aynlmış. Kaçakçılığı önlemek için uyuşturucu madde kullanmak isteyenler buraya çâg rüıyor. Kullanan için gerekli doa neyse, her sabah her hangi bir Ucret ödemeden kendisine verili yor ve bu bir ömür boyu sürebi liyor. Ben tedavi olduğum sürece. kendisı için hazırlanan donı almak için her sabah hastaneye gelen çok sayıda doktor. a\rukat ve orta yaşlı meslek sahibi insanla tanıştım. Ancak kaçakçılık bu yolla da önlenememış. Yaşam boyu hasta neden uyuşturucu madde alanlar, kendilerini daha düşük bir doza alıştırmışlar ve hastaneden hiç bir ücret ödemeden aldıkları sentetik uyuşturucuyu başkalarına satıyorlar ve boylelikl» kendilerine yan gelir sağlıyorlar!..» Bir Amerika Gezisinden Izlenimler Meral TAMER New York'un gökleri delen BUuetlni gArftnce, ba kentte S1S kilometrekare üzerinde I milyon kisinln yayadıiinı hemen hİM*dlyor»unuı. KİIİTLER, SÜRGÜLER, ZİNCİKIER Otelimiz Broad«ay'de 7. caddenin kesiştiği köşede, kentin merkezinde. Odama çıktım. İlk dikkatimi çeken kapınm arkasındaki kilitler, zincırler ve yanlar oldu. Kapının normal kilidlnden başka iki kilit, bir zincir, bir sürgü ve bir de madde madde uzun açıklamaların bulunduğu bir kâğıt levha asılıydı kapının arkasında. Kâğıtta New York'un çok tehlikeîi bir kent oldugu. odaya girdikten sonra kişisel güvenlik için ana kilidin üç kez, diğer ki kilidin birer kez kilıtlenmesi, sürgünün sürgülenmesi, zincirin yerine takılması gerektiği beürtilıyordu. Kapı vurulduğundan kim o?» demeden ve oda kapısmın dışındakınin kim olduğunu kesinkes anlamadan kapıyı açmamamız da matbu kâğıtta saiık veriliyor. Kapının arkasında asılı tavsiye listesinde ajrıca, sokağa çıkarkcn dürbün. Jotofraf makinesi. film makmesi. değerli eşya, pasaport. uçak bileîi ve diğer değerli evraklann 5'amsıra, yakmlarımıza aldıgımız değerli armağanları da yanımıza aimamız öneriliyor. Hava karardıktan sonra sokağa çıkmanın tehlikeli oldugu da. listedekı öneriler arasmda yer ahyor. Ömrümde ilk kez böyle ayrıntılı açıklamalı bir otel ve tehlıkeli olduğn söylenen bir kentteydim. Içimden, yazılanların hiçbirini uvg\ılamayıp. New Yorkluları smamak geçiyor... Pencereye yöneldım. S'J'uncu kattaki odamdan sokağa bakmak ıstedım, ne mümkün... Pencerecien ne yer. ne gfik. ne de sokağın başı ve sonu göıülebiliyor. New York'ta 25 bin fahişe, 200 bin kedi, 8 milyon fare ve 51 ulustan 8 milyon insan yaşıyor Camdan dışarı baktıgımda göreblldığım, yalnızca sokağuı karşı tarafındaki 50 küsur katlı binanın tuğla kaplamalı yan cephesi ve yüzlerce penceresinden ancak 12'siydi. Bavulumu bıraktım ve kentte doia^mak üzere hemen oteiden ayrıldım. Ancak değerli saydıgım tüm eşyalarırnı bir araya toplayıp yanıma alınca. elimde dolu bir valizle Ne\v York sokaklarım arşınlamaya başladım. Birden çevremde hoş bir parfüm kokusu duydum. Başımı çevirince dev bir reklâm panosunda. kalem kaşlı ınci dişli. badem gözlü bir hatunun elinde bir spray şişesiyle arzı endam ettığmı gördüm. Reklâm punosunda belü belirsiz delikler var, kısa aralıklarla bu deliklerden pariüm fıskırıyor... Broadway'de yüksek binalar, adım başı renk renk reklamlar arasmda yolumu bulmaya çalışır ken, jrözüm sokak ortasınria boy lu boyunca yatan bir ariama ilişti. Adamın başının altma bir ke se kagıdı kaymu^lardı, eli yüzü kan içindeydı. Yanına yakiaştım, adam ölmüşrü New York'un en ünlü caddesi Broadway'de bir adam, sokak ortasında ölü yatıyor, ne başında blrikmlş bir k» labalık rar, ne de ilgilenen. Bır fotografını çeicip, ben de yoluma devam edecektim ki, gözüm bu kez de 1015 metre uzakta 20 yaş lannda bir kıza takıldı. I ? Karşımda VVinston sigarasına ilişkin dev bir reklâm panosu. Pa no'daki genç adamın ağız kısmında kocaman bir delik... Her 5 saniyede bir yoldan geçenlerin yüzüne doğru sigara dumanı üflüyor. New York'ta Roma'dakinden fazla îtaiyan, Dublin'dekinden fazla Irlandalı, Stuttgart'takinden fazla Alman, Lyon'dakinden fazla Fransız yaşıyor. IJPORTACIIAR Harlem'den ayrılarak, Nrew York'un en ünlü ve kapalı alıs • veriş merkezine yönelıyorum Caddelerde son model lüks otomobiller. bir yanmda Charles Jourdan'm, diğerinde Pierre Caı din'in şubeleri ve her adım ba. sında bir isportacı. Sokak orta. sındakı tezırAhımn uzerine yaymış müllarını, bajtırıyor dn bsiı nyor. Isportacıların çogu da kadın. New Yorkta msgazs sahipl»rinin büyük btr bölümü Amerikalı degil. îtalyanlar. Porto Rikö lular, Hongkonglu. Taylandlı. Ce zayirlı ve akla gelebilecek çeşitli uluslardan insanlar. bu kentin Amerikan stnnriartlanna göre kil çücük. bize göre buyük işyerlert ni isletiyorlar. Caddelerde yürlirken gözünüı bir vitrine takılmamn. tezgâhtnrlar hemen kolunuıa yapısıp içeri çekiyorlar ve her hangi bir şey satıncaya ksdar dıırmadan konuşuyorlar. Bir malın etiket fiyatı 120 dolarsa yarım saat pazârlık ettikten sonra o malı (10 dolar* alıp dükkândan çıkabilirsiniz. Al mayacağım deyip de dükkânın :<a pısına s'öneldikçe. malın fjyatı 510 dolar daha düşüyor New Yorkta. bir lfadevle hemen y*nımı«lan uzaklaçıverdi. DÜNYANIN EN HlYÛK MAĞAIİİINDA Dünyanın en büyük mağazası olduğunu sonradan ögrendiğım İIACY'S deyim. Bana verilen si parişlerı almak için çocuk bölü münü anyonım. Bu süpermarket sanki bır magaza degil de küçük b:r kent. O denli büyük ki, içinde bir bölümden diSerine oto büslerle gidilebilir. Sayısı? asansör ve yünh»aı merdivenlerden birine binerek çocuk bclümünü buluyorum... Aradıjımı sordugumda tezgahtar kız avnı katta E kavsagını bulmamı ve orada da AG sokağma sapmam: soyliiyor. Elimde ağır lığı her geçen dakika artan «de ğerli eşyalanm». aklımda yolda rastladıklarımın anlattıklan. 10 15 dakika arayıp 5 10 kez fcaybol duktan sonra E kavşağına geİdim ve AG sokHjıno saptım ki. aradı ğımı bulmam mümkün değil, o denli çok sey üstüste sıfılmış ve b»na göre öyle karmakanşık ki... Tszgahtarlardan oir kaçınn sordum. her biri ayrı bir şey sriy ledi. Unrjdu kesip yeniden S10 kez kaybolduktan sonra adım atamayaoak kâdar yorgun bir hal NİÇİN DIIENİYORMUJ! Kız yoldan geçenleri durdunıyor ve dileniyor. New York'ta her adım başında bir dilenci var. İlgınç o!an kızm h?r diiendi ginden farklı miktariarda para istemesı. Çok sık bir kadına yak laştı, 3 doıar tstedi ve aldı... Hr? men ardından spor giyimli bir genç kadına yöneldi ve 2 dolar istedi.... Daha sonra benim yanı ma geldi ve «1 dolar verir mi sin?» dedi. «Hayır» dedira. O ver diye direnirken. yanımtzda bir adam belirdi. FBI'danmıs. Bana «Bir sorununuz v.ırsa, yardımcı olayım,» decii. Konuşmalanmızı duymus olmalı ki, genç kıza neden düendiğini sordu. Kız aman nın dılenmek olmadığını, Sev: York'ta yasayanların dış gönj nüsleriyle, yaşam düzeyleri ara sında paralelük bulur.up bulun madıçını saptamaya çahştıeın bunun için de dejrlşik insanlar dan farklı miktariarda para iste digini söyledi've biraz korkmuş d« MAjpY'8 t«n aynldım. Bu magazada adım bajında bır polis vardı. Zatan Amerika'da her dükkanda, her apartmMiın kapısında bir polis vmr ve dükkanlar, apartmanlar btiyüdükçe polis sayısı da artıyor. Yeniden New York ctddelerini arşınlıyorum... Metro Goldvyn Mayer.. Exxon... Texaco şirketlerinin dev binalan... Ve kentin en büjük. en ünlü caddelsnnde öbek öbek çöpler. çevreye yayılan pis kokular... Bir zamanlar dünyanın en zengin kenti olan New York şimdi iflâsın esıgin de. Federal hükümete 4 milyar. M milyon kısa vadeli, 7 milyar. 7fi milyon uzun vadeli borcu var. Bu hesaba göre her New Yorklu ABD hüjtümetine 1625 dolar öorçlu... Harlem'e doğru yola koyu! dum. Karşımda Winston sigar» sına ilişkin dev bir reklâm pa nosu. Panodakı genç adamın agız kısmında kocaman bir de lik... Her 5 saruyede bir yoldan geçenlerin yüıüne doğru sigara dumanı üflüyor .. HARLEMDE Harlemdeyim. Kentin bu k«si YAKIN: AMERİKA BUYÜK BİR TUTUKEVI. GARTH TiFFANY X55
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle