Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET 23 htart 197» D iyarbakır'da 23 mart 1876 günü Memedin Mahallesınde doğan Mehmet Zıya'nın 48 yıllık yaşamına sığaırdığı çalışmalan onu ülkemiîin bJyük bir sosyoloğu ve düşünürü, doğduğu konağı da «Ziya Gökalp Müzesi» haline getirdi. Birinci Meşrutiyetle yaşıt sayabileceğimiz Ziya 3okalp, düşünce ve eylemlerinin bedeli oıan tuaıklanma, hapis ve sürgünlerle oiuşmasına kattıda bulunduğu İkinct Meşrutiyet'in ilânjndan »onra dikkaüerı üzerınde toplamaya başlar. 1910 pılında Türkiye'de «ilmi içtima» (sosyoloji) öğretimini başlattığı Selânik Sultani Mektcbine ver3iği «resml hal tercümesi»nde zor günleri şöyle izetlediği görülür: «Baytar Mektebi'nin Üçüncü Senesinde iken, Dolitika meselesinden tahtı tevkıfe ahnarak, on ıy Taşkışla'da ve iki ay da Mehterhane'de bâıade mahbus kaldıktan sonra, manall i vüâdetim )lan Diyarbekir'e nefyedildim». Mercimekörtmesi Mahalle Mektebinde basla'an resmî öğrenimi, Diyarbekir İdâdismden sona, 1895 1896 öğretim yılında Istanbul'da, o zananın biricik yatılı yüksek öğretim kurumu olan /lülkiye Baytar Mektebinde yeni bir aşamaya ılaşır. Daha birinci sınıf öğrencisi iken, Tıbbiyeilerin kurduğu «gizli» bir cemiyete girer, 1898 yaında son sınıf a geçmis iken Diyarbakır'a döniüğünde Istanbul'daki gizli cemiyetin bir şubesiıı de bıırada açar, aynca «Bahar» adlı gizli bir azete çıkanr. 1898 temmuzunda «evrakı muzırÜ ve iLıtabı memnua» okudukları için arkadaşan ile birlikte tutuklanıp evlerinin aranmasına anık oluruz. Öğretim yıü başında okula gittiğine, aleyhinde düzenlenen «jurnal» ondan önce erine ulaştığından, «hakkınızda ihbar ve takibat ardır» gerekçesiyle okula alınmaz. Istanbul'da .almakta olduğu otelden 1899 martında polisler îrafmdan alınarak götürülecektir. Taşkışla ve lehterhane «mahpus»u Zaptiye Tevkifhanesinde ınıdığı «Naim Bey ismindeki ihtiyar inkılâpçısyı onu aldığı «Pirimin Vasiyeti» adlı yazısında nun şu sözlerini aktanr: «Beklediğimiz güne kaar, daha on sene kadar bir zaman var. Siz genç;r bu on sene zarfında geceli gündüzlü okuyaîk, düşünerek aramalısınız. Bu milletin tehlike 2 selâmet noktalannı tayin ve tesbit etmelisiiz. Bu millete, her şeyden evvel hangi fikirleri, angi duygulan, hangi idealleri telkin etmek faielidir? Hangi fiklrler bu milleti, dalmış olduğu ;rin uykudan uyandırabilir, hangi fikirler onu îni bir tekâmül istikametine doğru yürütebir, hangi umdeler onu medeniyete doğru yüksltebilir? Işte bütün bu noktaları arayıp tarayıp OLAYLAR VE GÖRÜŞLER GÖKALP 100 YAŞINDA Prof. Dr. Cavit Orhan TÜTENGiL Iktisat Fakült«si Öğretim Üyesi keşfetmelisiniz. Hülâsa, milletimizin uyanması ve yükselmesı ıçin lâzım gelen vazıh program elinizde hazır bulunmalı! Tâ ki Meşrutiyet ilin edilince, başkalan gibi şaşınp kalmayasınız. Ne yapacağmızı ve hangi fikirleri neşredeceğinizi vazıh bir surette bilesiniz». (Küçük Mecmua, Sayı 19. s. 34, 9 ekim 1922). Aile çevresinin, özellikle amcası Hacı Kasip Efendi'nin, öğretnıenleri arasında da Belediye Hekimi Yorgi Efendi'nin etkisinde Doğu ve Batı kültürlerine küçük yaşta duymaya başladığl ilgi, sonradan yapacağı sentezin ilk adımı sayılabilir. Bıldiği diller konusunda 'resmi hâltercümesi.nde de belırttiği gibi. «Fransızca kadar Farsi ve Arabî lisanlarına da vukufu» olduğu kadar, «Elsinei Kürdiyye'den Kirmanc lisanında tekellüm ve tahrire de iktidan» vardır. Bir otodidakt olan Ziva Gökalp, düzenli ve sürekli okumalarıyle kendinı yeüştirdiği gibi, gerçekçi gözlemlerle çevre sorunlarına da eğilmeyi bilmiştir. Durgun, hattâ sakin görünüşü altında zamanı geldiğinde lavlar ve alevler saçmaya hazır bir yanardağ gibidir. 1891 yılında yazdığı bir manzumede Ey Sultan sen çekil, hükümran blziz» diyen Ziya Gökalp, 1894 yılında da .Padişahım çok yaşa. yerine «Millet çok yaşa. diye bağıranlar arasında bulundugu için ahlâk notu 10'dan 7'ye düşürülecektır. 1894 yazmda geçirdiği bir bunalımm onu intihara kadar sürüklediği görülur. 1895 yılında Londra'da yayımlanan ilk man zumesi ise «Halkı ezen mezalime karşı kıyam edin« dizesiyle sona erer. (Istikbal gazetesı, Sayı 31, s. 23, 23 eylül 1895), «Telgrafhane Olayı> olarak adlandıran 1905 ve 1907 yıllanndaki Diyarbakır Postanesinin silâhlı halk tarafından işgal edilmesinde öncülük yapar. İbrahim Paşa'nın çevre köylerindeki yağmalannı protesto için gırışilen bu olaylar, yayımlanan ilk kitabına da konu olmuştur: §aki İbrahim Destanı, Diyarbekir 1324 (1938). Ziya Gökalp'ın olusumunda kişisel nitelikleri kadar, içinde yasadığı Diyarbatar, İstanbul ve Selânik kentlerinin kültürel birikimleri de büyük ölçüde etkilı olmuştur. Batı kültürünü ve yayınlarını, öğrenimini Avrupa'da yapanlardan iyi tanımış ve izlemiş, doğup büyüdüğü Diyarbekir kentinin Doğu kültürüyle bağlantüarı ve etnik yapısı onu gerçekçi çözümlere yöneltmiştir. 1908 yılında yayımladığı ilk kitabında karşılaştığımız «Din farkını aramamak hepimizin emeli>, cBir Allahtır insanlara İncil ve Kur'an veren>. cDin başkadır, vatan başka, bunu ayırt etmeli> ve .Bir vatamn evlâdıyız mezhep bizi ayırmaz Acem bizi esirgemez, Firenk sizi kayırmaz. dizelerini de içeren «Uhuvret Şarkısı» bunun önemli kanıtlanndan biridir. cDiyarbekir» ve «Peyman» gazetelerindeki ilk yazı hayatından sonra (1894 1909 ı Selânik'te yayımlanan «Genç Kalemler» dergisinde «yeni lisan>ın savunucuları arasında yerini alır, kültür ve tarih anlayışını simgeleyen tTuran» adlı manzumesinl yayımîar, îttihat ve Terakki Fırkası içindekL arka planda kunnaya özen gösterdiği, danışmanlık çalışmalarımn yanı sıra İstanbul'da yoğun bir yayın taaliyetine girişir. İçtimaiyat Müderrisi olarak İstanbul Darülfünunda 1913 yılında başlayan öğretim hayatı, 30 ocak 1919 tarihindeki tutuklama gününe kadar sürer. Malta'ya sürülünceye kadar Türk Yurdu, Kalka Doğru, İslâm Mecmuası. tktlsadiyat Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, tçtimaiyat Mecmuası. Yeni Mecmua gibi dergilerle Tanin gibi klmî gazetelerde yüzlerce makalesi ve manzumesı yayımlanmıştır. Linıni ve Malta Adalannda İngilizler tarafından 26 mayıs 1919 19 mayıs 1921 tarihleri arasında sürgün huyatı yaşatılan Ziya Gökalp, Türkiye'ye dönünce, bir süıe kaldığı Ankara'dan Diyarbakır'a geçer, «Küçük Mecmuasyı 33 sayı çıkarttıktan sonra «Telif ve Tercüme Heyeti» üyesi olarak Ankaraya yerleşir, sonra da Diyarbatar Mebusu olarak Millet Meclisine katılır. Ölümü, 25 ekim 1924 günü Istanbul'dadır. UNESCO'nun. doğumunun 100. yılında anılmasını önerdiği Ziya Gökalp'ın 48 yıllık yaşamının kısa özeti budur. Osmanlı İmparatorlugundakı üç Itöklü akım arasında yaptıgı bağdaşmayı veren «Türkleşmek, İslâmİaşmak, Muasırlaşmak» (19 18), ulusçuluk görüşlerini sistemleştirdiği «TürkçlilüğUn Esasları» (1923) ve Türk kültürüne yönelen «Türk Töresi» (1923). «Türk Medeniyeti Tarihi» (1925) adlı araştırmaları, şiir kitaplarınm yanı sıra. Gökalp'ın fikir hayatımıza katkılarıdır Gökalp, kendi oluşu ve gelişmesi içinde çok katlı bir manzara gösterir. Politik koşulların öncelik kazandırdığı değer yargıları ve yorumlar bir yana bırakılacak olursa. olgunluk çağmda savundugu görüşlerin tohumlarını, Beysanoğlu'nun biraraya (tetirdiği «Ziya Gökalp'ın İlk Yazı Hayatııtnda (1956) bulmak olanakhdır. özellikle 1923'te «Yeni Tiirkiye» ve 1924'te «Cumhuriyet» gazetelerinde yer alan yazılan. onun toplumsal görüşlerinin ulaştığı son aşama olarak değerlendırilmek gerekir. Ziya Gökalp'ı 100 yaşma getiren de, bunlar gibi gerçekçi, canlı ve sosyal adalete yönelik görüşleridir. Pek çok «bü>ült adam» gibi çağına ters düştüğil, onunla bağda?madığı. düşünce ve eylemleriyle çağını aştıgı için kahırlara uğramış olan Ziya Gökalp. tutuklanma, hapis ve sürgünlerin bir «bedel»i olarak dogumundan 100 yıl sonra da saygıyle anılmakta, bazı düşünceleriyle bugün de yaşamaktadır. Manevıyatçı Ceplıe? osyal Yayınlar'ın çıkardığı «Materyalist Felsefe Söaluğü>ndt! «Devlet» karşılığında sunlar vazılı: • Devlet, ekonomide tıakım sınıfın sıyası organlzasyonudur. Devletin gayesi, mevcut düzenin muhalazası ve öteki sınıflann direncinin baskı altında tutulmasıdır. Devlet, topiumun sınıflara oölünüşüyle birlikte. sömürülen kitlenin baskı altında tutulması ıçin sömürücü sınıtın Dir âleti olarak ortaya çıkmıştır. Bu ortaya çıkış, ordusu, polisi, hapishaneleri ve çeşitli baskı kurumlanyle bir otorltenin halk üzerinde teşekkülü ile olmuştur. Üretim araçlarının özel mülkiyeti temeline dayanan bir toplumda, devlet. her zaman için hakim sömürücü sınıfın bir âletidir. bir dlktatöıitiktür; hükümet şekünin özelli»1 ne olursa olsun, sömürülen kitleleri ezmek gayesini güden özel bir kuvvettir. S rakvim ^e Biz aman AKBAYAR I elenekçi bir ulusuz. Gerçekte, her ulusta gelenekçilik var• dır. Yüıyıllara sığan, uzun, köklii, çöğiıs kabartıcı bir tarlhimiı, geçmişimiz var. Yıldönüm'ler, Gün'ler, Bayram' r, Ş«niik'ler, Mesirler, Haftaiar ile dolu Fskat, gelgelelim, «kayıtkuyut», bilgi, belge deyince, sıfıı'. Dudak büküp, boşverip, ilgisiz kalıp. o güzcl erdemimize rt çeviriveriyoruz. Hem de, yüzyıllardan beri! Oysa, birer rer çekip koparıverdiğimiz, ya da üzerini çiziverdiğltnlz o 5 günlük takvim yapraklannın her birl, ne izler, neler taşııyor ki? Katılmak güzel, izleraek eüzel, hoşnut kalmak, alkışlamak, ıtlamak, teşekkür etmek, güzel de, niçin, derleme • toplama ökümantasyon) işine sıra gelince, soruna sahip çıkan oluyor, bu alanda kitaplar, kılavuzlar yayımlanmca, kitapçı, zarına: «Işiniz zor!» muştusunu veriyor?! Yazar, yazacakn, düşünüyor düşünüyor, dalıyor kaç kulaca? Niye? Bir arsştırma yapıyoruz, 1972 yılı başından bu yana. Yıl. ca sürüp gidecek elbette. Yurdun dört bir yanını, kösebuİı yokluyoruz: nerede ne yıldönümü, günü var, hafta'sı, yram'ı, senlik'i, yarışma'sı, mesir'i, fuar'ı var di;e? Kitapi, listelfri tanyoruz, derneklere, kurumlara, özel kişilere jvriruyornr... 1 ! i ' ' " ""•" ' • ''•' '; Nicedlr terkedllmiş; unutulmn? •ırehcr çıkımyor ki «rtaya? Sıralavalım bazılarını: 12. yüzyıldan süregelen Akkışla Bu;ı (Bünyan • Kavseri) Yoçıırt Bayramı, kimbilir kaç yüz* lık bir geçmişe sahip L'ludere (Hakkâri) Kuzu Bayramı, lyılların ötesindeki bir efsaneye dayanan Köyceğiz (Muğla) Bayramı, kalkınma yolunda yaptiklarını on yıldır sergilen Mallıca köyünde (Bayat. Emirdağ Afyon) Köy Kalkın. ısında Mallıca Bayramı, kalkınmasını hızlandıncı çalışmayapan, bu alanda konuklara tanıtıcı, tartışıcı gün düzenleı, karides ikram eden Misakça köyü (Bandırma • Balıke)'nün Karides Günü, esnafın piri kabul edilen Ahi Evran ına yapılan Kırşehir Ahi Evran Esnaf ve Sanat Bayramı, yrek yüzyıllık geçmişiyle, çiftçiyi, üreticiyi teşvik edici, des;Ieyici Kiitahya Vişne Günü, Birinci Cihan Savaşı sırasında tarbakır'da 16. Kolordu Konıutanı olarak bulunan ve Dirbakırlıların istekleriyle ilin onursal hemşehriliğini kabul en Yüce Atatürk'ün bu isteği kabul edişinin kutlandığı, 48 lık, Diyarbakır Atatürk Bayramı. yıllardır Batı'nın da ilgili çekmeye başlayan, mesir macununun bu yıl 437 kez, calerden halka, gezmenlere (turistlere) dağıtılacağı, Manisa' ı gelişmesinin örneklerinin gösterildiği, yapıldığı günlerde r yıl bir başka kuruluşun tenıelinin atıldığı Manisa Mesir nlîkleri (Manisa Hizmet ve Kalkınma Haftası), haikın, bann tadmı çıkarmak üzere coşkunlukla eğlendiği. 40 yılı aşı geçmlşi olan Uzunköprü (Edirne) Dallık Şenlikleri, 1888' ı 1975'e süregelen Kırkağaç (Manisa) Çam Mesiri, konuıda tek hafta oluşuyla ve 40 yıldır süregelişiyle artık topnsal yasantımızda yer alan Havacılık Haftası, çevre ve ilhalkının, yaz'ı uğurladığına inanarak şenlikler yaptığı, yüzlardır kutlanan, Ardeşen (Rize) Durağı Şenliği, ekinlerinl ılarken bayram yapan, hasat'ı kutlayan Firuzköy (Bakırf istanbul )'un Yayla Bayramı. Bu sıraladıklarımız, 365 günlük takvimin, artık kökleşmis, ırmuş düzenlenıelerinin bir aylık bir bölümü. Daha nlce ılumsal, kültürel, ekonomik, folklorik çalışma. o soluk yapJann herbirinde saklı. Tarih olanlan var aralannda... Ama, dedik ya, gcreğince efümiyoruz üzerlerine. BelH, ar öncesinin nice belgesi yakılmış, yırtılmış, sararmıs, solış... Bilgi desek. . belge olmaymca .. Bu i?le, bu konuda, sorumluluğunu bilerek, titizlikle, öile uğraşan çok az kişi var aramızda. Kişisel çabalanyle dürüyorlar çalışmalarını. devletîcn destek görmeden. Baılıklar, yazçizciüğin (bürokrasinin) kıskaçındalar. Koşulmıslık içindeler. Özel kuruluşlardan da, bilgili, biliniçli, yomak bilmez kaç kişi çıkmış bugüne değin? Durum kanıtır bunu. Bir enstitü, bir kurum gerekli bu konuda. Elli üçüncü mhuriyet yılmda, yurdumuzun hâlâ bir Türkiye Toplumsal tştırmalar Kurumu yok. Çağdaş anlayışla çalışacak yeterll manı, geniş özdeksel (maddi) olanağı. iyi bir yurtiçi ve tdışı haberleşme düzeni bulunan. Biz, kitaplanmızla, yâzılanmızla, bu büyük soruna, bu sal soruna bir çözüm getirmeyi, ilgi yaratmayı amaçlıyoSorunu, bir kurum, bir eğitim sorıınu olarak görüyoruz. doğrultuda çözümler getirilirse, atılımlar yapılırsa, soruı fiderek çözümleneceğine inanıyoruz. Elli üç yıldan sonra silkinelim, güçlü bir kamuoyu yaram, işlev kazandıralım, çok daha iyi blr düzey kazandıratoplumsal yaşantımıza. Tanıyahm yurdumuzu. Bunu istiuz, bunu özlüyoruz Içtenlîkle. İsterken de, özlerken de. haydi gençler, haydi öğretmenhaydi aydınlar, haydi bilim adamları, göreve, iş başma oruz. Ve... bugünden, içtenlikle, tüm coşkumuzla başarüar diıruz onlara Avrupa'da Yeni Üniversite Anlayı aklajık olarak 1968 yılından bu yana çeşitli Avrupa ülkelerinde üniversite reformu ile ilgili yoğun çalışmalar yapılmış ve bunlann birçoğu tamamlanarak uygulamaya konmuştur. Bu reform girişimlerini derleyen ve eleştiren çok sayıda yaym yapılmıştır. Yayınlara t«mel teş. kil eden çalışma ve araştırmalar dan çogu. eğitim kurumları ve enstitülerince yürütülmüştür... Bunlara ek olarak, gerek A\TUpa ve gerekse Amerika'da çeşitli sempozyumlar düzenlenmiştir. Gerek bu sempozyumlardaki izlenimleri, gerekse yukarıda sözü edilen yayınlardan edinilen bilgileri derleyerek, çeşitli Avrupa ülkeleri ve üniversitelerinde oluşmakta olan genel eğilimleri özetlemeyi amaçlayan bu yazmın en önemli gerekçesi, Türk üniversitelerinin yapısmın oluşturulmasında örnek alınmış bir sıstetnın seçtiği yeni yönün bilinmesinde yarar görülmesi «ür. Bumria yapılnrak Htenen, ülkelerin çoğunun birlestikleri temel illteleri özetlemektir. Y Klâsik (geleneksel) Avrupa ünıversiteleri, genellikle ortaçağ geleneklerine dayanmaktadır. An cak. toplumsal yapılar ve özellikler ile politik sistem, üniversiteleri bir ölçüde etkilemiş, bu nedenle çeşitli ülkelerdeki üniversite yapılarında bazı farklılaşmalar oluşmuştur. Geleneksel üniversite yapısmın çagın koşullanna uygun olmadığı, ikinci dünya savaşı sonunda «kitle eğitimi» sorununun ortaya çıkmasıyle anlaşılmıştır. Seçilmiş, ayrıcalıklı küçük gruplar yerine, üniversite birden bire kendini, yetenekleri değişken bü yük bir kitlenin eğitilmesi sorunu ile karşı karşıya bulmuştur. Bu tür bir soruna, gerek yapılan, gerek personel sayısı ve gerekse eğilimleri açısından hazırlıklı olmayan ünıveristeler, giderek büyük bir bunalıma sürüklenmişler ve öğrenci olaylarmın odağı durumuna gelmişlerdir. Öğrenci olaylarının tek nedeni elbette üniversitelerin kendilerini değişen koşullara uyduramaması değildir. İlke vc eğilimler Avrupa üniversitelerinde görülen, ülkenin veya üniversitelerin kendilerine özgü, sorun ve çözümleri bir yana bırakılırsa, ortak sorunlar, ilke ve eğilimler şöyle özetlenebüir: 1 Çagın gereği olarak, yüksek öğrenimin amacının yeniden tanımlanması zorunlu olmuştur. Bu konuda Avrupa ülkeleri arasında görüş birliği yoktur. İşin daha temeline inilirse, bu konuda kimin karar vermesi gerektiği bile hâlâ tartışılmaktadır. Öğretim üyelerinin, «Öğretim ve araştırma yapmak» olarak tanımladıkları amaç genel olarak benimsenmekte ise de, bu tanım lamanın yeterli olmadığı kanısı yaygındır. Gençlerin mezuniyet sonrası çalışacakları kamu ve özel kuruluşlar, üniversitenin amacının, gençleri ülks ekonomisi ne nemen hizmet edebilecek bılgilerle donatılması olduğunu savu nurken, üniversite öğrencilerinden bir bölümü, kendilerinin bu düzen için değil, var olması gerektigine inandıkları yeni bir düzen için hazırlanmalan gerektiği ni savunmaktadırlar. 2 Kitle eğitimi için çok geniş bir öğretim kadrosuna gereksinme vardır. Geleneksel akadsmik kademeler saklanır ve derslerin salt yüksek akademik ünvanlı öğ retim üyeleri tarafmdan verilme si ilkesine bağlı kahnırsa, kitle eğitimi olanaksız olur. Bu neden le öğretim üyeliği için gerekli ön koşulların bazılan daha esnek duruma getirilmelidir. Örneğin, Almanya'da bazı üniversitelerde doçentlik, ders vermek için önkoşul olmaktan çıkarümış, daha gençlere olanak yaratılmıştır. 3 Kitle eğitimi için gelensksel ders verme yöntemleri yeter li değildir. Gerekli ders araç ve %e reçlerinin geliştirilmesi ve yaygınıaştırılması, bu konuda vsni yöntemler araştırmasını zorunîu kılmıştır. Kitle eğitiminde doğal olarak düşen öğrenci başarı ora nını arttırmak için de çeşitli çalı.'malar vamlmaktariır. PTT Fstanbul Bölge Başmüdürlü^ünden 1 Teknisyen yetiştinlmek üzere 11.6.1976 günü saat 09.30'da İstanbul Sirkeci'dekı Büyük Postahane bınası Kantın salonunda yapılacak sınavia Teknisyen (JkuJu ve Endüstri Meslek Lisesi Elektronik ve Elektrılı mezunlan alınacaküı. 2 Adaylann askeriiğini yapmış olmalan, 3 Müracaatlarm 28.5.1976 saat 17.00ye Radar yapılması gerekmektedir. 4 Tamamlayıcı bılgl almak ıstıyenlenn Başmüaürlük Personel Amirllfine veya PTT Merkez MUdürlüklertne müracaatlan duyurulur. 6 Çağımızdaki toplumsal, bilimsel ve teknolojik gelişmeleÖNERiLEN ÇÖZÜM YOILARINİN TÜMÜNÜN ÜLKEMiZE DE rin hızı çok yüksektir. Üniversite bütün bu değişikliklere vakit UYABilECECiNi SÖYLEMEK ELBEÜE YAHLIJ OLUR. geçirmeden ayak uydurmak zorundadır. Bu nedenle ayrıntılara inen, katı ve aynntılı bir üniversite yasası çağın koşullanna uygun değildir. Bu konuda genel kanı, temel ilkelerin saptanması ve bunları bir «çerçeve yasasında» ODTÜ, İn$. Müh. Blm. ögr. Üyesi belırlenmesi, böylece aynı ülke. deki çeşitli üniversitelere değişik sistemleri uygulayabılme olanağının sağlanmasıdır. üniversiteöğrenci ilişkilerini ge yüzdesi devlet tarafindan sağlan7 Yukanda sözü edilen hızlı leneksel sistem içinde sağlamak maktadır. Ulke halkirun verdiği gelişim. üniversite içindeki akaolanaksızdır. Buna ek olarak, ça vergilerden oluşan bu bütçeyi demik ve idari kararlann da dağın içinde bulundugu koşullara, kullanan üniversitenin, Ortaçağha çabuk alınmasım ve uygulatoplumsal, ekonomik ve siyasal da oldugu gibi, yaşantısını yükmaya konmasını zorunluğu kılgelişmelere paralel olarak, öğsek duvarlar arkasında, toplummaktadır. Bu nedenle, kalabahk rencinin düşüncesi ve isteklerinin dan kopuk olarak sürdürmesi kurulların bazı yetkilerinin, sode eskiye oranla çok değişüği an a artık olanaksızdır. Başka bir de rumlu akademik yöneticilere aktulmamalıdır. Bu nedenle, üniver yişle, çağdas üniversitenin, toptanlması öngörülmektedir. Böysite içinde kendini ilgilendiren lum çıkarları doğrultusunda hazır lece ortaya, daha fazla yetkisi ve kurullarda öğTencinin sesini dulanan ekonomik planlamamn dıbuna paralel sorumluluğu olan yurabilmesi, üniversite yönetimi, şında kalması veya buna sırt çeyeni bir akademik ySheticl moöğretim, üyeleri ve öğrençiler ara vjrmesı düşünülemez. Bu, qeöen deli çıkınaktadır. Ancatc, bu sissında iyi bir diyaloğun kurulma le, Ortaçağ üniversitelerinden detem içinde oluşan yetkili rektör sı, kaçınılmaz bir koşul olmuş ğişik olarak, üniversite üzerinde ve dekan gibi yöneticilerin kutur. Danışmanlık sisteminin de, bir devlet etkisi ve denetimi karullara ters düşen bir biçimde bu diyaloğun kurulmasında ve çınılmaz olmuştur. davranmalarını önlemek ve deöğrenciye yön verilmesinde yarar mokratik yönetim ilkesini zedeh olacağına inanılmaktadır. lemcmek için, akademik yönetiBu ilke çeşitli Ulkelerce benim BUtün bunlann sağlanabilme senmekte, ancak bunun öğretim cilerin seçim ve denetiminin KUsi için, öğrenciöğretim üyesi ora rullarca yapılması öngörülmekte ve araştırma özgürlüğünü zedele nmın 816 dolaylarında olması se dir. meyecek bir biçimde uygulama vunulmaktadır. 8 Artık üniversiteler «çağdaş olasılıklan ve yolları araştırıl5 Çağımızda, üniversite bütçe bir işletme» olarak kabul edilmakta, özerkliğin zarar görüp sinin tamamı veya çok büyülc mektedir. Herhangi bir çağdaş gormediği tartışılmaktadır. işletmede olduğu gibi, üniversitede de bütçe ve planlama çağdaş yöntemlere göre yapümahdır. 9 Çağımızdaki üniversitelerin karşılaştığı sorunlar eskiye oranla çok değişik ve karmaşıktır. Bu durumda üniversitelerde var olan «karar mekanizması» yetersiz kalmakta ve çalışmalan yavaşlatmaktadır. Bu konuda bil gisayarlann kullanılması gerektiği kanısı oldukça yaygındır. 10 Araştırmalarm ve öğretimin daha verimli ve daha etkilı 26 nisan 1976 pazarteıi günü saat 18.00'de Mecidiyeköy olabilmesi için, küçük akademik Büyükdere Cad. No. 62 Lftle Işhanı kat 4'de yapılacaktır. ünitelerin bulunması sakıncalıdır. Bugün bilimsel araştırmalarGÜNDEM: da dallar arası (interdisipliner) 1 Başkan veya Başkan Yardımcısı tarafından yaçalışmalar büyük önem taşımak pılacak yoklamayı müteakip açılış. tadır. Bu nedenle, çeşitli dallar arasmdaki katı duvarların yıkıl2 Açık oyla Toplantı Başkanlık Divanı İçin bir başması gerekmektedir. kan, bir başkan yardımcısı ve bir sekreter se11 Üniversiteler ders progçimi. ram ve içeriğini planlarken, yal3 Gelecek malî dönem çalışma programı ve bütnız bugünün değil, yarının da çesinin; gereksinmelerini kestirmek zoa Okunması, rundadırlar. b Denetleme Kurulunun görüşlerini bildirmesi, c Onaylanması. 4 a Kulüp Başkanı, yedi astl ve üç yedek yönetim kurulu üyesi, b Üç asil ve üç yedek denetleme kurulu üyesi, c Yönetim çevresi kuruüarına katılacak beş Adliye Sarayı levazım başasil, beş yedek delege, kâtipliğînden emekli seçilmesi. 5 Tüzüğün 22. Maddesi gereğince: a Üye giriş ödentisinin 2.500. TL. b Yıllık üye aidatımn 600. TL. olarak tesbiti. 6 Tüzüğün 1. Maddesi ile 27. Maddesinin aşağıdaki şekilde tadili: Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhumun cenazeYeni Şekli: Eski Şekll: si 23 mart 1976 salı günü Madde 1 Genel kuralı Madde 1 Genel kurah, öğle namazından sonra Ka(Özgürlük, anlayış, ulu(Özgürlük, anlayış, uludıköy Osmanağa Camiinsumuzun güvenliği), pasumuzun güvenliği), paden kaldırılarak Karacaahrolası (HİZMET EDİYOrolası (HİZMET EDİmet mezarlığına defnediRUZ) olan Karaköy LiYORUZ) olan Karaköy lecektir. ons Kulübü Derneği adın Lions Kulübü Derneği A t L E S İ da bir dernek kurulmuşadında bir dernek kurultur. Derneğin şubesi yok muştur. Derneğin şubetur. si yoktur. Cumhuriyet 2300 Demeğin Merkezi: İnöDerneğin Merkezi: Yeni nü Cad. Ongan Ap. 53/5 Tarlabaşı Cad. No. 20 Taksim olup. aşağıdaki Güzel îzmir Ap. kat. 3 İSTANBUL DEVLET OPERA VE maddelerde Karaköy LiTaksim olup aşağıdaki BALESt SOSYAL ons Kulübü Derneği (KU maddelerde Karaköy LiYARDIMLAŞMA VE LÜP) kısa adıyla anılons Kulübü Derneği (KU DAYANIŞMA DERNEĞt mıştır. LÜP) kısa adıyla anılmış Derneğimiz II. Olağan KongMadde 27 Erguvani ze tır. resi 3 Nisan 1976 Cumartesi samin üzerine büyük L har Madde 27 Erguvani zeat 11.00'de Atatürk Kültür Merfi ve etrafı altın sarısı min üzerine büyük L kezinde yapılacaktır. üyelerimiile çevrili (arslan moharfi ve etrafı altın sanzin katılmalarını önemle rica tifli) bir rozettir. Kulüsı ile çevrili (arslan moederiz. bün amblemi orijinal tifli) bir rozet ve sarı zeYönetim Kurulu renkleri ile istanbul Ünimin üzerine lâcivert çizG Ü N D E M : versitesi giriş kapısı. gılerle Galata Kulesi. 1 Açılış ve Saygı duruşu Her iki amblem; amaç Her iki amblem. amaç 2 Yoklama ve divan seçimi dışı maksatlarla kullanıdışı maksatlarla kullanı3 Raporlann okunması larmyacağı gibi Lions lamıyacağı gibi, Lions ol 4 Eleştiriler ve aklama olmayan kişiler tarafm5 Tüzük değişikliği mayan kişiler tarafından dan da takılamaz. 6 Seçimler da 'lamaz. 7 Dilekler ve kapanış. 7 Dilekler, (CUMHURİYET 2295) 8 Kapaıuş. AVRUPA ÖNiVERSiTELERiNiN KARJILAJTIKURI SORUNLAR VE Kelimenin tam anlamıyle Devlet, halka karşı gittikce • yabancılaşan, halka karşı duran ve halkı sömürücil sınıfm hakimiyeü altında tutma gayesini güden bir güçtür.» • Kuşkusuz yukarıdald tanınılanıa «materyalist felsetr» açısından bir bakışı öngörüyor. Eçemen sınıfların devletiyle «susyalist devlet» arasmdaki ayırımlar da, aynİ sozlükte dile getiriliyor. Buna karşılık, bugün ülkemizde «müliyetçi, manevıyatçı, hatta mukaddesatçı» bir devletin varlığını, ileri sürenler hulunahilir. Çünkü Ccphe Ortaklığl dediğimiz siyasal partiler anlasmasuıın «iddiası» böyledir. Bıı CcpheVıin çazetelerinrie. dergilerinde «Devletı ebed müebbet»ten söz açılmaktadır. Yeni kıışaklar bu sözlerl ancak sözliiklere bakarak anlayabilirler. Ebet «sonu olmayan gelecek zaman»a denir. Miiebbet de hem sonsm anlamına gelir, hem ömiir bovu... Ceza hukukunda «müebbet hapis» ölünceye değln anlamını taşir. 12 Mart'ın si. yasa! sanıklnrına sıkıyönetim mahUeiTielerinde sıksık müebbct hapis cerası verilivordu. Bir ara bu ceza o denli çoğalclı H. alay konusu oldu. Tutııkevinde gençler konuşurlarken «mürbbet» demezlerdi: Mtüubbcte mahküm oltlum .. diye açıklarlardı durumlanm. ?>imdi bizim milliyetçi ve maneviyatçı cephenin devIet1 müebhet'i devleti muhabbet'e nıi rtöııdü nedirV biiemem: bildi'inı şııdur: Cephe ortakları. sanki Materyalist Feisefe Sözlüğü'nün devlet tanımına bir ürııek varatmak için çahalıyorlar. tnsan kuşkıılanıvor: Acaba Sülevman, Necmeddin, Keyzi ve Türkeş Beyler. ııvKUİaınada Marksçı teori.vl kanıtlamak için Rörevll midirler? »cvletin eçemen sınıfların baskı aracı olduğunu. aydınlar kitaplarda okurlardı eskiden.. Çimkfi kitaplarda vazılanı çarpıcı biçimde hayatta KÖrmek, her kişiye ve kıısaşa nasip nlamaz. Batı ülkelerini ele alalımr Sanayi devrimlerinl 19'uncu vüzyılda eerçekleştirmis toplumlarda, eçemen sınıfların baskısı elle tutulur nitelikte değildir. Sömiirü daha çok dışa dönük olduğundan, iç sömürii çarklan vavaşlamıştır. Sermaye birikimleri çeçmis kusaklaıda eerçeklesmistir. Ratının ekonomik bunalımları Asya, Afrika, Günev Amerika'nın mazlum halklarına yüklenip aktarılarak Reçiştirilir. Oralarda azçok sımflar srası flenge kurulmuş tur. Polisler ve hapishaneler, siyasal sucl.ırı değil. adi suçlan kovalamalc ve cezalandırmak için kullanüır. Bizde öyle mi? Cephe ortaklıçının sözde «maneviyatçılısında» en «maddiyatçı» davranışlar elle tutulur, gözle şoriiliircesinc yürütülmüyor mıı? l^lkemizde sermaye blrikiminin ivınesi, yasal sömürü çarklarını aşan bir hızla »oysruna dnniişmüştür. Devlet adına sivasal vetkileri kullananlardan çoğu, rüşvet, soygıın obylarına kanat germekte hiç bir sınır tanımıyorlar. Devleti baskı aracı gibi kullananlar, bir kalcmdr 87 ilden 65'inde valileri değiştirmekte pervasız ve yine bir kalemde 30 bln isçlvi memur vaparak ellerinden jrrev ve toplu sözleşme haklarını almakta fütursuzdurlar. Polis önrütleri ise emekçilere baskı aracı gibi kullanılmak yolunda çalıştmlmaktadır. Bir vandan bunlar süregelirken bir vandan Cephe'nln sözcüleri diyorlar kl: Maneviyatçıyız, mukaddesatçıyız. lnanılır nu bu sözlere? «Dcvleti ebed müebbct» kâğit üzerinde bir laftır. Ama hayata bakınca ne görüyoruz? Tiirkiye'de kapltaliznı, dışa döniik sömürüyü beceremedtğinden; içe dönük sömürüyü vüriitmek için çtrpını»or. •Marks ile Ençels mczarlarmtlan başlannı kaldırsalsr. nıa» tcrvalist ftisefeye katkılaruıdan ötürü bizim maneviyıtçı Dr. Uğur ERSOY Isrs sükruılarını sunarlar. VEFAT Gümrük eski Müdürlerinden merhum Süleyman Vasfi Adıyaman'ın eşi, Lâika Adıyaman ve Nusret Adıyaman'ın anneleri, Cahide Aydemir'in ablası, Turhan Ilgaz, Tülin Ilgaz ve Bora Aydemir'in büjükanneleri, Emekli Kurmay Albay Ayhan Aydemir'in ve Sevinç Aydemir'in teyzeleri, Emekli Kurmay Albay Ali îhsan Adıyaman, Kemal Adıyaman ve Bedia Ürgen'in halaları, sevgili büyüğümüz Istanköylü Karaköy Lions Kulübü Derneği OLAĞAN GENEL KÜRUL TOPLANTISI Cemile Adıyaman'ı 22 mart 1976 günü kaybettiğimizi üzüntü ile büdiririz. AİLESt Cumhuriyet 2285 TEŞEKKÜR Devlet Deniz Yollarından emekli, iyi insan VEFAT İsmaıl Kemal SANUL'un vefatı dolayısıyle telelon, teigrat ve bizzat geıerek baş sağlığı dileyen, cenaze törenine katılan akraba ve dostlarımıza teker teker teşekküre derin acımız manı olduğundan, Gazetenız aracılığıyla teşekkürü bir borç biliriz. Kızı: Gülen Tiryakioğlu Damadı: S. Sırn Tirvakioeln (Cumhuriyet 2284) ZÜHTÜ BARANOĞLU haftdık s/yoa haber ve yorum dergisi 50. SAYISI ÇIKTI • Behice BORAN: Bilim Adamının Sorumluluğu • Yalçın KÜÇÜK: İşçi Sınıfı ve Küçük Burjuvalar • Can AÇIKGÖZ: Demokrası Ve İleri Sendikal Hareket • Ne «Bereket» Ne De Prov» kasyon Sosyaüzm Alvora CÜNYAL: Yoluna Girilmeden Demokrast Korunamaz Henri ALLEG: .Huelga Ge neral! «Genel Grev» • «Hakiki Koç! . » ve ötesi Konur Sok. Klper Ap. No; 15/8 Kızılay'Ankara Cumhuriyet 22!^ YÖNFTtM KLBLLL KAYIP l l l l . Ana tamir fabrikası işçi kartımı kaybettim. Geçersizdir. Mustafa DEPREM